Jump to content

Aragon

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    575
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Aragon kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. İslami dikta rejimi tarihi silmeye devam ediyor. Büyük plan tıkır tıkır çalışıyor. Durmak yok. Yola devam. Orwell'in 1984 kitabında betimlediği durum.

    Atatürk'ün çok daha üzerinde ve ötesinde Türkiye Cumhuriyetini getiren bağımsızlık hareketinin başlangıcıdır 19 Mayıs 1919. Anadolu insanının uyanışını ve kendi ayakları üzerinde durma isteğini ve iradesini simgeler. Türlü nedenlerle Atatürk'ü sevmeyebilirsiniz ama 19 Mayıs'ı reddetmek, aslınızı sizi siz yapan değerleri reddetmektir. Tarihini anlamamış ve ona sahip çıkamayan insanlar sürünmeye, sömürülmeye ve aşağılanmaya mahkumdur.

  2. ben bu günlere nasıl gelindiğinin etkenlerinden birini ele alarak kendimce öz eleştirisini yaptım..

    Anlıyorum. Aslında kimin haklı olduğu burada önemli değil. Sen de haklı olabilirsin ben de, ya da başka biri de. Ya da hiç birimiz. Ya da ortak bir kesişim bulunabilir.

    Ama iktidardakiler ortalığı öyle bir bulandırdılar ki, adeta komplo teorileri ile besleniyorlar. Sis dumanlarıyla sahneyi görmemizi önlüyorlar. Çoğumuz da bu tuzaklara kolayca düşüyoruz. Puslu havada panik halinde birbirimizi vuruyoruz. Çok sinsiler ve alçaklar. Hepimizi bu yöntemle birbirimize düşürdüler aslında.

    Bu tuzaklara düşmemenin en iyi yöntemi bence birbirimizin görüşüne saygı duyarak, konuya odaklanarak diyalogu sürdürmek.

    şu anda diyalog yaparak birşeyleri düzeltme imkanı yok zaten..

    Şöyle diyelim istersen, diğer ayrıldığımız, hassas olduğumuz, hatta kanlı bıçaklı olduğumuz ideolojik tartışmalara değil öncelikli olarak Demokrasi'yi kurtarmaya odaklanalım. Diyalog güzel bir şey. Ondan vaz geçmek olmaz. Diyaloğun bittiği yerde ümitler de biter. Ama bazı tür, çözümü uzun zaman alacak diyalogları erteleyebiliriz.

    Tartışmayalım demiyorum. Ama acil olan Demokrasi'yi kurtarma konusunda birleşmek ve bütünleşmektir. Zira diğer konularda diyalog kurmamızı ve sonuca giden uzlaşmaları etkin kılacak olan bir ortamı ancak sağlıklı bir demokrasi sağlayabilir.

  3. Yalçın Doğan yazmış Hürriyet'te. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diyor.

    Başlık -‘Onurun’ üstüne kırmızı çarpı işareti- Alman cumhurbaşkanı Wulff bir yakın arkadaşından para almış. 500 bin Euro. Ve bu konuda Alman halkına yalan söylemiş. Almadım diye. Konu bu. Basın alıyor sazı eline. Vur Allah vur. Yoğun bir kampanyanın ardından popülaritesi %75 düşüyor. Yakında istifa eder.

    İşte arkadaşlar eğer aramızda unutanlar varsa Demokrasi budur.

    ***

    Türk halkında şöyle bir hazımsızlık var. Biz Demokrasi'yi seçimlerden ibaret bir olgu olarak algılarız öteden beri. Seçim yapılır ve ardından iktidara gelenler dört yıl boyunca denetimsiz, eleştirisiz, keyfi istediği kararları alabilir, rüşvet dağıtabilir, rüşvet yiyebilir, yolsuzlukla beslenen cemaatler kurabilir, hatta işi demokrasiyi yıkmaya kadar götürebilir. Basın özgürlüğünün, muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların zerre kadar önemi yoktur.

    Oysa demoklesin kılıcı iki yönlüdür, 'yönetim', ve yönetenin 'denetlenmesi'. İşte biz bu 'denetim' kısmını önemsemeyiz. Demokrasiyi anlamadan devşirme bir tarzda uygulamaya kalkarız.

    Şunu unutmayın 'yönetim' değil yönetimin 'denetlenmesi' acımasız olmalıdır. Aksi taktirde yönetim adil olmaktan uzaklaşır.

    Türkiye'de de olup biten budur. İktidar partisi biz burada gırtlak gırtlağa girdiğimiz şu sırada demokrasinin ırzına geçmekle meşgul.

    Bu yaşamsal bir sorundur. Konuşmalarımızın ekseni de bu sorun olmalıdır.

    Burada yazıp çizen arkadaşlar, aramızda her görüşten insan var, bunlara ateist, müslüman, komünist, kapitalist, türk, kürt, kemalist, kemalist-düşmanı ve bunların karışımı bütün arkadaşları dahil ediyorum. Ancak tartışırken ya geçmişe saplanıyor, ya beylik komplo teorilerinin etrafında kısır döngüye giriyor, ya da çözümü hiç de kolay olmayan ve ancak uzun süreçli ve yapıcı bir diyalogla çözülebilecek hesapları kapatıp kapatıp açıyoruz. Hiç usanmadan. Defalarca. Konudan ayrılıyoruz. Bir türlü konuya odaklanamıyoruz.

    Doğrusu böylesi kapsamlı ve entellektüel bir ortamdan ben daha fazlasını beklerdim.

    Ortada ciddi bir sorun var. Demokrasi elden gidiyor arkadaşlar. İleriye bakalım. Geçmişe, kişisel çekişmelere, mastürbasyona, kısır çatışmalara ara verelim. Daha yapıcı daha birleştirici diyaloglara girelim.

    RTE iktidarı bir diktatörlüğe dönüşmüştür. Basın susturulduğuna göre buradaki her aklı başında insan, konuşarak, olan biteni anlatarak, sivil toplum örgütlerine katılarak, siyasal partilere üye olarak, yazarak, çizerek, gerekirse de sokaklara dökülerek görevini yapmalıdır kanısındayım.

    Sevgiler hepinize..

  4. Aslında çok basit. Sağ gösterip sol vuruyor. Popülist bir deha kendileri. Nabza göre şerbet üstadı. İçeriden ve dışarıdan eleştiriler artınca onbaşıyı da devreye sokar çavuşu da. Yapamayacağı kıvrak dans yok onun. Bunların ne mal olduğunu anlamak için eylemlerine odaklanın söylediklerine değil.

  5. Burada yargılanması gereken yargıyı yürütmeye bağlayıp istediği kararları çıkartan, laik anayasayı yok eden, muhalefete, eleştiriye tahammülü olmayan, yalnızca kahraman türk askerini değil yüze yakın gazeteciyi toplama kamplarına tıkacak kadar gözü dönmüş, hainleşmiş, iktidarda kalabilmek için sorumsuzca borç alıp yakında memleketi iflas ettirecek olan, milletini değil ümmetini seven, en büyük hazineniz olan demokrasiyi sizden çalmış olan bir yönetim. Daha bunu göremiyorsanız ben ne diyeyim. Bırakın orduyu morduyu. Bu herifler dışında herkese bok attınız. Yeter artık. Ağzınızı açıp da bunlar diktatörlük kurdu demeye diliniz varmıyor. Hayret bir şey yahu. Eğer herkes böyle düşünüyorsa bu olay bitmiştir, herşeye müstahaksınız.

  6. Sevgili Mantık.

    Dediklerine aynen katılıyorum. Atatürk'ün silah arkadaşı bir dedenin torunu olarak gidişatın bu olduğunu 10 sene hatta 20 sene öncesinden gördük ve dedik ki gidişat budur. Ama anlatamadık.

    Artık Türkiye'de demokratik bir rejim olduğu söylenemez. Bugün baktım da şöyle yazılanlara, en yalaka liboş yazarın bile jetonu düşmüş görünüyor. RTE ve ekibi her zamanki yüzsüzlükleriyle 'tutuksuz yargılanmalılar' falan diyerek güya 'saf iyilik meleği'ni oynuyorlar, ağızlara bir parmak bal çalıyorlar. Klasik iki ileri bir geri mehter yürüyüşü. Üzerlerindeki baskı arttıkça masum rolünü üstlenecekler. Vatandaşlar! Aldanmayın, master planları bellidir. Sonra beklenmedik yerden bir darbe daha vuracaklar, güçlerinin yettiği yere kadar gidecek bu pis oyun. Formül budur, hep bu oldu ve bu olacak.

    Tek umut giderek kötüleşen ekonomik durumun halkı rahatsız edecek boyutlara ulaşması. İşte bundan çok korkuyorlar:

    Ankara's economic miracle collapses

    Bazen düşünüyorum da bu millet desteğimize layık mı emin değilim. Orangutanlara laf anlatmak bile daha kolay olabilir diye düşünüyorum. Ama kafası çalışan bir %20 var, aralarında dostlar, saygı duyduğum insanlar var, onlar için belki değer.

    Yurt içinde ve dışında yazacağız, çizeceğiz, susmayacağız. Dayanışma içinde olacağız. Kolları sıvayın.

  7. Sevgili Aragon,

    Çok özür dilerim ama tencere dibin kara, seninki benden kara ile bir ülke hangi düşünceyle olursa olsun bir yere varamaz ve şu an bu cevabınla resmen sen onu diyorsun...

    Bu söyleminizin konuyla ilgisi yok. Kara olan sizin kafanız, yineliyorum sorumu:

    Türkiye'deki üniversitelerde biyoloji bölümü son sınıf öğrencilerinin %85'i insan soyunun adem ve havva'dan geldiğine, astronomi bölümü son sınıf öğrencilerinin %75'i astrolojiye, üniversite öğrencilerinin %90'ının "kader" ve "nazar"a inandıklarını biliyor muydunuz? Bu mudur "İslam'ın katkıları", "Ateizmin kaybettirecekleri"?

  8. Özdemir İnce benim bu konuda demek istediklerimi özetlemiş, Ateistlerin ülkeye neler "kazandıracağına" gelmeden önce müslümanlığın bu ülkeye neler "kaybettirdiğine" bakmak gerekmiyor mu?

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/112497...d=72&gid=61

    Türkiye'deki üniversitelerde biyoloji bölümü son sınıf öğrencilerinin %85'i insan soyunun adem ve havva'dan geldiğine, astronomi bölümü son sınıf öğrencilerinin %75'i astrolojiye, üniversite öğrencilerinin %90'ının "kader" ve "nazar"a inandıklarını biliyor muydunuz? Bu mudur "İslam'ın katkıları", "Ateizmin kaybettirecekleri"?

  9. Benim anlamadigim.. ne bagiriyorlar? Hadi hiristiyanlar can caliyor falan yine cok acayip degil, bizimkiler niye bagirip bogurmek zorunda ki? Illa rezil goruntuler ve gurultuler cikarmak zorunda mi bu din ya?

    Tanri yolladi diyerek te tanriya hakaretin alasini yapmiyorlarmi..

    Yer Su,

    Hristiyanlarda çok özel günler haricinde (ya da sanırım bazı Katolik ve tutucu Orta ve Güney Amerika ülkelerinin taşrası hariç) düzenli olarak çan filan çalınmıyor. Bu da müslüman uydurması bir mit (ben kilisenin yanında oturuyorum, bir kez dahi çan sesi duymadım bunca yıldır.)

    Dolayısıyla kasten yapılan gürültü kirliliği ile insanları canından bezdiren tek din İslamdır diyebiliriz. İslam, zorlamaları olmasa, anglikan kilisesi gibi kişisel düzlemde kalabilse, insanların kişisel özgürlük alanlarını taciz etmese katlanılabilir. Ama illa zorlayacak.

    Ritüellerine bakarsak İslam bir dinden çok, zorlamacı, tacizci bir ideoloji ve otoriter bir kitle doktrinidir, ezanından orucuna, orucundan beş vakit namazına kadar bütün ritüelleri insan benliğini baskı altına almak, kişisel alanı daraltıp kişiyi bunaltmak, bireylerin düşünmesine, sorgulamasına olanak vermemek üzere tasarlanmıştır.

    Ne yazık ki halkımızın büyük çoğunluğu İslamın ritüellerine saygı göstermeyi, dine saygı göstermek olarak yorumluyor. Peki ama ya kişiye saygı ne olacak? Bunu düşünen yok. Yurt dışında diğer dinlerin ritüellerinin ne denli mütevazi olduğunu bilmedikleri için bunu normal sanıyorlar.

    Bir de tabii ezan Türkiye'de tam bir 'show'a dönüşmüş durumda. Benim çocukluğumda tek bir cami vardı koskoca Kavaklıdere'de, hoparlörün sesi de sonuna kadar açılmazdı, hocaların da müzik kulağı vardı, rahatsız olduğumu anımsamıyorum. Şimdi her 500 metrede bir cami var, biri bitiyor öbürü başlıyor, birbirinin sesini bastırmak için ve de halka ızdırap olsun diye sesi sonuna kadar açıyorlar, çoğunun müzik kulağı da yok, kelimenin tam anlamıyla çığırıyorlar. Bu ne saçmalıktır. Bu durum müslümanları nasıl rahatsız etmiyor anlamıyorum.

  10. Sandıktan yeni çıkan birşey yok.Yaşar Nuri bunu yıllardır vurguluyor..Şimdi daha gündemde ve evrime karşı bir sempati var bilim camiasında.Yoksa İbni Miskeveyh hatta Anti yunan söylemleri bilinmeyen bir durum değil.Birde AKP'nin kurumlardaki kadrolaşmalarına tepki var.Bilim camiasının asal tepkisi bunadır.

    Yaşar Nuri ne zamandan beri "bilim adamı" sayılıyor. Evrim biyolojisi, genetik bilimi alanlarında akademik derece sahibi de bizim mi haberimiz yok. "İnsanı önce bir balçıktan yaratmış. Sonra ona şekil vermiş ve en son olarak da ona ruhundan üflemiş." İyice saçlmaladınız artık. Yaşar Nuri batan bir dini kurtarmaya çalışıyor, bunu yaparken de saçmalıyor. Bilim camiası cahilliğinize tepki veriyor. Bunu da bilin.

  11. (Tolonbeyin açılışını yapacağım, beni bağışlasın zira yeri geldi feci halde)

    İşte böyleeeeee.

    Sonunda müslüman kardeşlerimize evrimi kabul ettirdiiiik.

    Ettirdik mi ettirmedik mi siz ona bakın...

    Vallah bizden korkulur be!

    Çamur mamur, evrimi kabul ettiniz, ne oldu, hani maymundan gelmemiştik. Yoksa maymunun çamuru farklı mı..

    Ne çabuk pes ettiniz kıvırtkanlar ordusu.

    Daha düne kadar evrime karşı geliyordunuz.

    Darwin 200 kampanyası, Bilim Teknik dergisi rezaleti, Katoliklerin evrimi kabul etmesi derken, baktınız durum vahim, tren kaçıyor, paçanız tutuştu. N'apalım, n'apalım, sandıktan İbn Miskeveyh'i çıkaralım ha.

    Sizi gidi soytarılar siziii.. Sizde sihir büyü, fitne fecir, elem terefiş, kem gözlere şiş hiç tükenmiyor.

    Şimdiii ben sizin yerinizde olsam, İbn Miskeveyh hazretlerini Nobel'e aday gösterirdim. Ee madem Darwinden 800 yıl önce önce bulmuş evrimi, adamcağızın hakkı yenmesin..

  12. Son dönemde Tubitak'ta gerçekleşen ve gerçekten "ibretlik" olan tartışmalar Evrimi Anlamak sitesine ve evrim çalışkanlarına olan ilgiyi arttırdı. Tüm bunlar grubun tanıtım çalışmalarını genişletmeye çalıştığı döneme geldi, güzel oldu.

    Evrim Çalışkanları grubunun hazırladığı tanıtım metni neredeyse hiç değiştirilmeden ntvmsnbc'de yayınlandı. Aşağıda bu tantım metnini sunuyorum.

    Darwin Yılında Evrimi Anlamak

    2009 Darwin yılı! Bu vesileyle Türkiye’de ve dünyada bir çok toplantı düzenleniyor, gazete ve televizyonlar Darwin’e ve evrim kuramına daha çok yer veriyor. Tüm bu gelişmeler, bugüne kadar evrim kuramını merak etmemiş ya da kuram hakkında bildikleri sadece söylentilerden ibaret olan bir çok insanı evrim kuramını daha derinlemesine öğrenmek için teşvik ediyor. Peki evrim kuramını merak edenler, evrimle ilgili akıllarına gelen tekil sorulara cevap arayanlar, en hızlı şekilde hangi kaynaktan yararlanabilir?

    Biz bir grup genç araştırmacı, Evrim Çalışkanları ( http://evrimcaliskanlari.org/ ) adı altında biraraya geldik ve Kaliforniya Üniversitesi tarafından hazırlanmış güvenilir bir evrim rehberi olan Understanding Evolution isimli İnternet sitesini Türkçe’ye kazandırdık. Ana bölümlerini 2008 yılında yayınladığımız siteye sürekli yeni bölümler eklemeye devam ediyoruz. http://evrimianlamak.org adresinden, evrimin temel mekanizmaları hakkındaki bilgilere ve evrimsel biyoloji alanında yapılmış çalışmalarla ilgili keyifle okuyacağınız yazılara doğrudan ulaşabilirsiniz. Site içinde bütün konular resimler, fotoğraflar ve animasyonlarla anlatılıyor.

    Örneğin, doğal seçilime dair en çok duyduğumuz ifadelerden birisi “güçlü olan hayatta kalır”dır. Gerçekten öyle mi? Kurnaz Olanın Hayatta Kalması isimli çizgi öykümüze bir göz atın; çizgi roman şeklinde hazırlanmış bu sürükleyici hikaye, meselenin hiç de “güç”le alakası olmadığını komik bir öyküyle aktarıyor. ( http://evrimianlamak.org/e/A9d:Kurnaz adresinden bu çizgi öyküye ulaşabilirsiniz).

    Siteyi çocuklarınızla birlikte de okuyabilir, içinde yaşadığımız dünyayı anlamak ve anlatmak için kullanabilirsiniz.

    Sevgili öğretmenler, “evrimi anlamak” özellikle sizin için de! Bu adreste derslerinizde kullanabileceğiniz çok çeşitli örnekler, materyaller var.

    Evrim Çalışkanları

    Mart, 2009

  13. Eger allah kendisini sizlere kanitlasaydi ne yapardiniz? Hayatinizda degisilikilk yapar miydiniz? Ya da karsi gelmeye mi calisirdiniz?

    cok merak ediyroum bu sorunun cevabini

    Allah kendini kanıtlasaydı fizikötesi ve doğaötesi Allah olmaktan çıkardı, bu da Allah'ın sonu demek olurdu. Bilmem ikilemi görebiliyor musunuz?

  14. Üniversite Konseyleri Derneği olarak bütün halkımızı, aydınlarımızı, öğrencilerimizi yarın saat 12:00’de TÜBİTAK önünde gerçekleştireceğimiz Basın Açıklaması’na davet ediyoruz.

    Kamuoyuna duyurulur.

    Ömer Cebeci istifa etmeli, TÜBİTAK'taki kadrolaşma temizlenmelidir

    TÜBİTAK, Türkiye Cumhuriyeti'nin ana bilimsel araştırma kurumu, aynı zamanda Türkiye'nin en köklü popüler bilim dergisi Bilim ve Teknik'i çıkaran kurumdur. Dün medyaya yansıyan haberlere göre, Bilim ve Teknik dergisi Mart ayı sayısında Charles Darwin ve biyolojik evrim konusunu işlemek istemiş, ancak TÜBİTAK baskan yardımcısı Ömer Cebeci, dergiye müdahale edip içeriğini değiştirtmiştir. Dahasi, dergi editörünün görevden alınması sürecini başlatmıştır. Cebeci haberleri reddetmemiştir.

    Evrim kuramı, biyolojik bilimlerin en temel unsurlarından biridir. Sırf 2008 yılı başında beri uluslararası biyolojik, tıbbi ve zirai bilim dergilerinde 23,406 biyolojik evrimi konu edinen makale yayınlanmıştır. Bunlara Nature ve Science gibi temel bilim dergileri dahildir. Ayrıca TÜBİTAK'ın, Turkish Journal of Biology gibi kendi hakemli dergileri de dahildir. Demek ki TÜBİTAK başkan yardımcısı Cebeci, ne dünyada, ne ülkemizde, ne de kendi kurumunda yürüyen araştırma faaliyetlerinden habersiz, cahil bir yöneticidir. Üstüne üstlük cahil dünya görüşüne uymadığı için toplumun bilgilenmesine de engel olabilen, gorevini kötüye kullanan bir yöneticidir. Sn. Cebeci'yi bu makama getiren siyasi irade ve bürokratik çevre de kendisi kadar cahil ve ehliyetsizdir. Durumun yegane açıklaması budur.

    TÜBİTAK'in Fetullahçı cahil ve ehliyetsiz bir kadronun eline düşmesi, Türkiye'de bilim üretiminin daha da geri kalması anlamına gelecektir. Ülkeyi daha da bağımlılaştıracaktır. AKP herhalde bunu istemektedir. AKP'nin en yakın ortağı ABD ve Avrupa Birliği gibi zengin ülkeler ve odaklar ise bu sonucu açıkça arzu etmektedir. Hem üniversite çevresi hem halkımız AKP'ye karşı uyanık olmalıdır.

    TÜBİTAK ise konuya en kısa zamanda açıklık getirmelidir. Kurumda gerçekleşen AKP yanlısı tarikat kadrolaşması derhal temizlenmelidir.

    Ömer Cebeci ise derhal istifa etmelidir.

    Üniversite Konseyleri Derneği

  15. 10 Mart 2009 tarihli Cumhuriyet gazetesinden:

    AKP iktidarı döneminde kadrolaşma iddiaları artan TÜBİTAK yönetimi tartışmalı bir karara imza attı. Mart sayısında "Charles Darwin ve evrim teorisi"ni kapak yapan dergi, TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Cebeci'nin "uygunsuz bulması" nedeniyle Darwin'le ilgili yazılar çıkatılarak dağıtıldı. 10 binlerce baskısının imha edildiği ileri sürülen derginin genel yayın yönetmeni görevden alındı.

    Orhan Bursalı / Mahmut Lıcalı

    Cumhuriyet - TÜBİTAK tarafından hazırlanan “Bilim ve Teknik” dergisinin mart sayısı yaklaşık bir hafta geç yayımlandı. Gecikmeye, derginin “Charles Darwin ve evrim teorisi” konulu kapağını veto eden TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Ömer Cebeci’nin yeni bir konu istemesinin neden olduğu belirtildi. Bilim ve Teknik’in mart sayısında “Küresel İklim Değişikliği” konusu işlenirken, Darwin’in 200. doğum günü ve evrim teorisine ilişkin tek bir yazı bile yer almadı.

    TÜBİTAK tarafından aylık olarak 42 yıldır yayımlanan Bilim ve Teknik’in son sayısı okuyuculara bir hafta geç ulaştı. TÜBİTAK yetkilileri gecikmeye gerekçe olarak teknik sorunları gösterirken, asıl nedenin Prof. Cebeci’nin derginin evrim teorisiyle ilgili kapak konusunu veto etmesi olduğu ortaya çıktı.

    Edinilen bilgiye göre, Bilim ve Teknik’in Yayın Kurulu’na Prof. Cebeci’nin de dahil olmasının ardından derginin içeriğine müdahale edilmeye başlandı. Mart ayında Darwin’in 200. doğum günü ve evrim kuramının 150. yılının kutlanması nedeniyle Bilim ve Teknik’in kapak konusu “Darwin ve Evrim Teorisi” olarak belirlendi. Cebeci’nin henüz yayımlanmayan mart sayısını görmesinin ardından kapak konusunun değiştirilmesini istemesi üzerine dergiden evrim teorisine ilişkin yazıların tamamı çıkarıldı. Yaklaşık 15 sayfa uzunluğundaki yazıların yerine küresel iklim değişikliğine yönelik yazıların hazırlanması derginin geç yayımlanmasına neden oldu.

    Mart ayının birinci ya da ikinci günü abonelere ulaştırılması ve bayilerde bulunması gereken derginin baskısı 6-7 Mart tarihleri arasında yapılırken, derginin dağıtımına ise önceki gün başlandığı öğrenildi. 45 bin tirajı olan derginin Darwin ve evrim teorisinin işlendiği 10 binlerce baskısının çöpe atıldığı iddia edildi.

  16. Bu yıl ben 4 dünya kadınlar günü etkinliği için çalıştım.Demek ki biraz ilerleme var.Kadınları bilinçlendirmeden olmuyor malesef bu etkinlikler.

    Umarım gelecek yıllar 4 degil 40 etkinlik için çalışırım.Kadınlarımıza ülkemizde verilen değer ortada fakat kadınlardan çok yine erkeklerin bu konuda çalışması düşündürücü.

    Belki de dilerseniz bu etkinlikleri IWD sitesine eklemeniz olasıdır. Ben sitenin adresini bir kez daha vereyim:

    http://www.internationalwomensday.com/

    Türkiye'de Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri olduysa skorumuz sıfır çıkmasın derim.

  17. Özdemir İnce'den, Dünya Kadınlar Günü (6 Mart) ile ilgili:

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/111609...d=72&gid=61

    Konuyla ilgili bir başka kaynak:

    Uluslararası Dünya Kadınlar Günü Web Sitesi

    Evet arkadaşlar bu siteye gittim ve Türkiye'de Dünya Kadınlar Günü ile ilgili bir etkinlik yapılmış mı ona baktım.

    Sonuç gerçekten düşündürücü:

    IWD 2009 ETKİNLİKLERİ

    * İngiltere (257 etkinlik)

    * ABD (195 etkinlik)

    * Avustralya (162 etkinlik)

    * Kanada (130 etkinlik)

    * Hindistan (47 etkinlik)

    * Turkiye (0 etkinlik) (*)

    (*) Türkiye'yi bu listeye ben ekledim, zira arama yapınca hiç bir etkinlik yapılmadığı sonucu çıkıyor.

  18. QUOTE(Aragon @ Mar 4 2009, 10:01) *

    Ayrıca Ateistforum yönetimi bir parlamento olarak düşünülmemelidir. Karşımıza aldığımız görüş zaten devlet tarafından desteklenen, sitemizi haksız yere yasaklatan, son derecede büyük kaynakları olan, ve bizim faaliyetlerimizden de son derece tedirgin olan radikal islamdır. Zaten bize karşı adaletsiz ve dengesiz bir uygulama varken, bizden büyüklük beklemek abestir.

    Bergüzarın niyeti ne olursa olsun modluğa getirilmesine karşıyım, tehdit etmeyi hiç sevmem, ama eğer bu forumda şu kadarcık değerim varsa tepkimin sert olacağını önceden söyleyeyim.

    Diğerlerine cevap yazdım sevgili Aragon ama şu iki paragrafı açıklamanı rica etsem, mümkün mü?

    Bergüzar,

    Bu kişisel bir saldırı değil, benim size karşı şahsi bir garezim yok. Ben foruma müslüman bir mod alınmasına karşıyım. Nedenlerini de açıkladım.

×
×
  • Yeni Oluştur...