Jump to content

CharlesDarwin

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    2.965
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne CharlesDarwin kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Zaman yoktur zaman hateketin bir boyutudur jhareket ve oluş yoksa zaman da olmaz.

    Zaman bir soyutlamadır gerçekte yoktur.

    Varlıüın da bir başlangıcı oktur çünkü zaman mevcut değildir. Varlık hep vardı ve oluş hep form değiştirdi.

    Gene aynı iddia. Zaman vardır arkadaşım. Zaman, uzay-zamanın parçası olarak 4. boyuttur ve uzayın kendisi nasıl fiziksel bir varlıksa zaman da aynen fiziksel bir varlıktır.

  2. Biz zamanı gerçek şekli algılayamıyoruz. Zaman akan bir nehir mi? Eğer öyle ise başlangıç arayabiliriz. Ama eğer zamanı donmuş bir nehir olarak düşünürseniz, içindeki bizler onu akıyor olarak algılıyor olsak bile, o halde herşey için bir başlangıç aramak mantıksız olur. Her zaman, her daim evren oradadır. Donmuş vaziyette. İçindeki bizler için zaman işler ama evrenin dışında zaman donmuştur. Evren hep oradadır ve hep geçmiş ve geleceği ile orada olmaya devam edecektir.

  3. Kıllarımız neden var? Çünkü birer maymunuz ve atalarımız daha kıllı idi. Ancak insanın ataları ikiayaklı (bipatel) bir duruşa sahip olunca zaman içinde kıllarını kaybettiler. Daha doğrusu vücut kıllarımız kısaldı. Kafa kıllarımız uzadı ve saç halini aldı.

    Çıplaklık insanın en doğal halidir. Milyonlarca yıl boyunca insanlar Afrika'da çıplak dolaşmışlardır. Daha soğuk iklimlere doğru göç ile, ateşle beraber giyisi de zorunlu olmuştur. Kıllarından mahrum kalan insan, kendini örtecek, soğuktan koruyacak birşeyler bulmuştur.

    Peki pubic(genital) kıllar neden kaldı? Neden ergenlikten sonra belirginleşiyor? İnsanı çıplak düşünmek lazım. İnsanın ataları hep çıplak dolaşmıştır. Pubic kıllar karşı cinse, cinsel olgunluğa erişildiğine dair bir işaret verir. Tüm amacı budur. Koltuk altı kılları da muhtemelen fetusun gelişimi sırasına pubic bölge ile aynı orgini paylaşan hücrelerden oluştukları için pubic (genital) kıllarla beraber uzuyorlar.

  4. Merhabalar..benim doğuştan sol ayak parmaklarımın tırnakları yok..iki tanes

    30.05.2010

    merhabalar..benim doğuştan sol ayak parmaklarımın tırnakları yok..iki tanesinde de diğerlerine nazaran şekil bozukluğu var..tekrar tırnak çıkması mümkün müdür acaba?

    Malesef mümkün değil

    (Soru tamamen görsel durumla alakalı. Kişi yürüme problemi çekmez.)

    https://www.doktorsitesi.com/soru/merhabalar-benim-dogustan-sol-ayak-parmaklarimin-tirnaklari-yok-iki-tanes/409195

    Tırnak yokluğuna Anonychia adı veriliyor. Bazı genetik hastalıklarla beraber geliştiği zaman sadece tırnakları değil diz kapağını da etkileyen bir rahatsızlık (nail patella sendrom) de etkiliyor. Ancak bazı durumlarda Amniotic bands ile engellenmesi fetusun tırnak gelişimi durabilir ve kişi el ya da ayak tırnakları olmadan ya da oldukça güdükleşmiş halde doğabilir. Bu kişiler gayet rahat şekilde yürümektedirler. Yürümelerinde bir engel, zorlayıcı bir durum yoktur.

  5. Evrim, hristiyanlık ve müslümanlığın birer gerçek olmadıklarını haykırarak ilan ediyor. Bu ilan karşısında dindarların tek yapabildikleri ise kulaklarını tıkamak. "Tüm canlılar insan için yaratılmıştır" ilkesiyle hareket eden din, Darwin tarafından gösterilen, doğal seleksiyon eşliğindeki evrim ile yerin dibine girmiştir. Darwin, insanın da bir hayvan olduğunu göstermiş, onun bu işareti ile hareket eden antropologlar, özellikle Kenya'da insanın atalarının fosillerini bulmuşlardır.

    İnsan evriminin Homo Erectus'tan Homo Sapiens'e kadar aşamalı, yavaş gelişimi tümüyle gösterilebilmiştir. Sanatın, Homo Sapiens ile başlaması anlaşıldığı için, diğer Homo türlerinin bizim gibi düşünemediği anlaşılmıştır.

    Genetik bilgiler de eklenince, insanın nasıl bir maymun türü olduğu, hangi aşamalardan geçtiği kuşkuya yer vermeksizin gösterilmiştir. İşte bu kesin kanıtlar altında ezilen, yok olacağını, geçersizliğini hisseden dini akımlar, çareyi bu konu hakkında bilgisiz olan kitleye, bir takım yalanlardan oluşan savlarını kabul ettirmeye çalışmakta bulmuştur. Bu yalanlar döngüsünde o kadar komik durumlara düşmüşlerdir ki, plastikten üretilen balık zokalarını dahi evrim karşıtı kitaplarında, canlı hayvanlar olarak göstermiştirler.

    Ancak bu çabaları bir yerde takılmıştır. O da ayak parmaklarımızdaki tırnaklarımızda. Ayak tırnaklarımızın hiçbir işlevi yoktur. O yüzden oldukça küçülmüş, ve uzama hızları azalmıştır. Bazı insanlarda hatta tamamen kaybolma emareleri görülmüştür. Bu gerçek karşısında kahrolan din ve dinciler, bu konu her açıldığında ortamdan kaçmak zorunda kalıyorlar. Ayak tırnaklarının varlığı evrimsel biyoloji ile açıklanabilir. Ancak dinciler, onların inancında var olan "çamuru şekillendirdi" safsatasında ayak tırnaklarına bir rol belirleyemiyorlar. Bu da her gece uykularının kaçmasına, bir tırnak parçasına düşman olmalarına neden oluyor.

    (hadi bakalım dinci bozuntuları, gelin de sizi bir döveyim :))

  6. Oncelikle herkese selam.formaliteden de olsa bir ay oncesine kadar muslumandim. Uzun sure arastirmalarim neticesinde; kurani ayet ayet,tevrati,sumerlerle baglantilarini,tarafsizca degerlendirerek agnostik-ateist oldum.dinlerin insan uydurmasi sacmaliklar oldugunu şuphesiz olarak karar kildim.Şimdi ilaveten; kim benim gibi yapiyor? Istatistik orani ne?

    Ateizmi yaymak demek propaganda degil; gercegı savunmak demektir.Bu baglamda; sosyal medya kullanmak zaten herkesin fikridir.Ama benim belirtmek istedigim; gercekten basari elde etmenin yolu, medya ile desteklenecek siyasettedir.Atatürkcü yolda yeni bir siyasi olusum desteklenmeli ve en onemli hedef de universite gencligi olmalidir. Tabii ki bunlar için de ,maddiyat ! Aslinda tum bunlara paralel olarak ; turkiyede ne zaman ateist bir siyasi parti iktidar olabilir ??? Sorusu da sorulabilir...((ateizm savunucu siyasi olusum=ornegin parti programinda diyanet islerinin kaldirilmasi,dinin inanc ozgurlugu,ancak bilimsel tum gerceklerin medya araciligiyla halka aktarilmasi vs vs.....)) sadece ve sadece siyasetle basari elde edilebilir diye düsünüyorum.

    "Bilim ve Sanat Partisi" benim hep hayalim olmuştur.

  7. inançlarımda çok değişiklikler oldu, her değişikliği buraya mı yansıtacağım ?

    Ateistforum tarzı bir islami forum olsaydı apayrı bir ben görürdün. Fakat böyle bir forum yok.

    Ben teze anti tez üretirim. Bu forumunda tezi ortada.

    Değişimin olması kişi için sarsıcı olsa da, genelde iyi bir şey. Kimsenin göremediğini görebilmek, düşünemediği şekilde düşünebilmek, sormayı bile beceremediklerine cevap aramak bambaşka bir durum. Biraz yıpratıcı, depresyona sokan ama insanı olgunlaştırıcı bir durum. Senin adına sevindim doğrusu.

  8. Ateizmin çıkış noktası da Tanrı.

    Bana göre Tanrı olmasaydı Tanrı diye bir şeyden bahsetmezdik.

    Olmayan bir varlıktan neden bahsedelim.

    Homo erectus türünden biri öldüğü zaman türün diğer üyeleri herhangi bir mezar yada merasim tarzı bir şey yapmıyorlarmış.

    Ölen kişiyi pili bitti diyerek olduğu yerde bırakıyorlarmış. Nerede okumuştum hatırlamıyorum, başka bir türde olabilir.

    İşte akıllar da Tanrı diye bir şey olmasaydı bizde böyle bir davranış gösterirdik diye düşünüyorum.

    Tanrı nedir sorusu sormazdık. Tanrı yok diye bir cümle de kurmazdık.

    Bizi kim yarattı demezdik.

    Aynı şekilde biz yaratılmadık da demezdik.

    Bunlar anlamsız cümleler olurdu.

    Acaba?

    Benzer şeyleri farklı şekilde de dile getirmenin imkanı var. Örneğin binlerce yıl insanlar Dünya'yı düz sanmışlar. Bu "sanma" Dünya'yı düz mü kılmış? Bizim yarattığımız tüm tanrılar ve şeytanlar kafamızda. Birşeylerin doğru olduğunu sanmamız, o şeyleri gerçek kılmaz.

    İnsanoğlunu hayatında birşeyleri hep sanmıştır. Bu sandıklarını da gerçek olarak göstermeye çalışmıştır. İngiltere'nin doğa tarihleri müzesinde Darwin zamanında bir biyolog müdür varmış. Hatta müze girişine onun heykeli yerleştirilmiş. Hayatı evrimi yanlışlamaya çalışmakla geçmiş. Ömrü sandığı şeylerin doğruluğunu kanıtlamaya çalışmakla geçmiş.

    İnsan kendi aklına fazla güvenmemelidir. İnsan "sanmaya" çok meyilli bir canlı. Gerçeği kafamızın içinde değil, kafamızın dışında bulabiliriz. Salt gerçek olmasa da bulduklarımız gene de tatmin edici.

  9. Apple watch bulsak bir yolda....

    Bir cok ozelligi var olan...

    Tasarlanmadigina, kendiliginden olustuguna kimse olasilik tanimiyor...

    Gercekten de oyle...

    Bir de onu meydana getiren " beyni" dusunuyoruz...

    Ultra kompleksligiyle bir apple watch ile kiyaslanamaz...

    Bigbangdeki ilk anlardan, canliligin ortaya ciktigi anlara sonra insana kadar olan tum sureclerin bir sonucu...

    Tamamen rastlantisal...

    Bigbang rastlantisal...

    Beynin olusmasi icin gerekli olan elemntlerin olusumu rastlantisal...

    Canlilik icin gerekli sartlarin olusumi rastlantisal...

    Insanin olusumu rastlantisal...

    Bilincli bir beynin olusumu rastlantisal...

    Ama o beynin bir urunu olan apple watch rastlantisal bir sekilde olusamaz(:

    Onu meydana getiren beyin rastlantisal olusuyor ama o beynin ürunu rastlantisal olusamiyor(:

    Apple Watch bir fabrikada yapılır. Ekranı ayrı, devreleri ayrı yapılır ve sonra montajı olur.

    Peki senin beynin, kalbin, gözün de ayrı ayrı imal edilip, sonra birleştirildi mi?

    Yoksa tek bir hücreden farklılaşarak mı meydana geldi. Tek bir hücreden organ farklılaşması evrime başka bir kanıttır.

    Soruyorum sana neden Mars'ta yaşam yok? Allah'ın oraya uygun canlılar yaratamamış mı? Yoksa Dünya yaşam için elverişliydi bu yüzden mi burada yaşam oluşabildi? Hokus pokusçu tanrın dileseydi, her gezegende yaşam olabilirdi. Ancak evrim sadece şartların uygun olduğu yerde yaşam olabilir der, ki görünen de odur zaten.

    Evrim teorisinin sağlam yapısı altında canlı vücudunun tasarım olduğu fikri her zaman ezilmeye mahkumdur.

  10. hayır işlevsiz hale gelemez. Zira güven dürtüsü ortadan kalkar ve üreme durur. Bir kadın erkeğin yavrularına bakacağına inandığı için doğurur. Tek başına bakmak için değil

    Haklı olabilirsin. Ancak tüm bunlar homo sapiensin tür olarak yaşamaya devam edeceğini varsayarsak ortaya çıkabilir. Neslimiz tükenmek üzereydi, birkaç 10 bin yıl içinde tükenebilir.

  11. Diyelim ki, yolda yürürken bir saat buldunuz. Bulduğunuz bu saat, üstelik bir Apple Watch. Her türlü dokunmatik özelliği olan, bluetooth ile telefonunuza bağlanabilen bir saat. Hiçkimsenin aklından “bu saati tanrı yaratmış olabilir mi?” sorusu geçmez. Çünkü tanrı gezegenler, canlılar yaratırken; bir saat yaratmakla uğraşmaz. Ya da acaba yaratamaz mı?

    Tanrı insanların ihtiyaçları konusunda onları oldukça yalnız bırakmıştır. İnsanları çıplak yaratmış, ancak giyebilecekleri giysileri yaratmamıştır. Kıyafet deyip geçmeyin. İnsanoğlu birşeyler giyebilmek için oldukça büyük uğraşlar veriyor. Önce pamuk ekiyor, ardından büyümesini bekliyor, daha sonra tek tek onları toplayıp, eğitip iplik haline getiriyor. Sonra da iplikten kumaş ve elbise üretiyor. Mağazalardan alınan kıyafetler için çok büyük enerji ve emek harcanıyor.

    Dünya üzerinde bir saate benzeyen, tasarımmış gibi görünen sadece ama sadece canlılar var. Canlılar dışında tasarım olarak görünen hiçbir nesneye rastlayamazsınız.

    Biz dahil, tüm canlılara baktığımız zaman da hepsinde ortak özellikler görüyoruz. Neden kollarımız var, kol kemiklerimiz humerus’tan sonra Radius ve ulna olarak 2 kemik halinde? Tasarımın mükemmelliği için mi, yoksa tüm memelilerde ortak özellik bu olduğu için mi? Uçan, yüzen, ağaçlarda sallanan, yerin altını kazan tüm memeli, hatta kuşlarda humerus, ulna, Radius kemikleri şekil farklılıkları taşısa bile aynı haliyle mevcut.

    Sadece 2-3 kemik değil. Tüm omurgalıların vücut planları aynı. Tüm böceklerin de vücut planları aynı. O yüzden örümcek böcekten sayılmıyor. Örümceğin dahil olduğu sınıf daha farklı.

    Tüm bu ortak özellikler genlerde bile mevcut iken, canlıların birbirinden türediği gerçeğini görüyoruz. İşin gerçeği, canlıların birer tasarım değil, hilkat garibeleri olduğunu; en iyi uyum sağlayanların hayatta kalmasına bağlı bir sistem tarafından yaratıldığını anlıyoruz. Canlılarda da tasarımcıyı göremiyoruz.

    Madem çevremizde bir tasarım yok, nereden çıktı bunca tanrı? Tanrıyı nasıl icat ettik? Tanrı kavramı her insanın aklında olan bir kavram. Sanki doğal olarak orada imiş, ve biz de bunu anlıyor, buna göre ona inanıp inanmamayı seçiyormuşuz gibi.

    Ama gerçek böyle değil. Avustralya’ya giden ilk misyoner keşişler, aborjinlere Tanrı kavramını anlatmakta oldukça zorluk çekmişler. Aborjinlerin hayatında, yaratma ve tanrı kavramlarının olmaması da misyonerleri şaşırtmış. Çareyi, “gökte oturan adam” şeklinde anlatmakta bulmuşlar.

    Tanrı kavramı, özellikle eski kıtada, Hindistan ve Orta Asyada icat olunmuş bir kavram. Amerikan yerlileri olan Kızılderiler, tanrıdan ziyade, “Ulu Manitu” Kutsal Ruh’a inanır. Asteklerin dini inançlarında tanrılar vardır. İnsan toplumları, daha kalabalık topluluklar halini aldıkça tanrıları icat ettiklerini görüyoruz. Bunlar hep çok tanrılı dinler olmuş, taptıkları tanrılar da insani duygulara sahip tanrılar olmuştur. Ancak gelişmiş bir toplumiçinde yaşayan Japonyaların dini Şitoizm’de tanrı yoktur. Budizm, tanrılara tepkisel olarak tanrısız bir din olarak yayılmıştır.

    Tanrı kavramı, insan toplumlarında evrensel bir kavram değildir. İcat edilmiştir; tanrılar yaratılmıştır. Onlara ait hikayeler uydurulmuştur. Cennet kelimesi, Babil hükümdarlığında “bahçe” anlamında kullanılırken “heaven” halini almıştır. Sonraları çok sayıda olan tanrılardan kurtulunup, tanrı sayısı “bir”e düşürülmüştür.

    İnsanoğlu tanrı ve tanrıları, birkaç yüzyıl önce başlayan bilimsel gelişmenin öncesinde icat etmiş; tanrılarını evrime uğratmış, dinlerini değiştirmiş ve mevcut hale getirmiştir.

    Allah bile eski Mezopotamya, “El” tanrısının evrilmiş halidir. “Elohim” de aynı kökten gelir. Allah Müslümanların icadı değil, zaten o zamanlar inanılan bir tanrıdır. O bile “El” tanrısının torunudur.

    Tanrı’nın insanlar tarafından yaratılması, toplumsal yaşamanın bir sonucudur. Hatta tanrı evrenin başlangıcından beri son birkaç bin yıldan beri var olan, bahsi geçen bir varlıktır.

  12. Sevgili Charles Darwin.

    Halkın evrimi anlaması çok zor. Evrim sanıldığından çok daha karmaşık ve sofistike bir kuram.

    Ben sıradan bir insandan evrimi anlamasını beklemiyorum. Tıp doktorlarının bazıları bile evrimi ya yeterince anlamıyor, ya da anlamak istemiyor. Hatta açıkça reddeden bir sürü tıp doktoru var. Tek başına evrim ateizmi yaymak için yeterli bir yöntem değil. Sadece bir başlangıç. Senin evrimi öğrendikten sonra ateist olman evrimi öğrenmenin kolay olduğunu göstermiyor. Bence evrimi öğrenmeden önce sende dine karşı bazı kuşkular vardı ve sen iyi bir eğitimden geçtiğin için, evrimi öğrenmeye hazırdın. Evrim onlara noktayı koydu ve seni ateist yaptı. Bu biraz da yetişme ve eğitimle ilgili. İyi bir eğitimden geçen her çocuğu evrim ateist yapabilir. Çünkü o çocukta onu ateist yapacak yeterli entelektüel alt yapı olabilir. Biz çocuklarda, ilerde evrimi anlamasını sağlayacak bir alt yapıyı kurmaya çalışmalıyız. Gerisi kendiliğinden gelecektir.

    Senin aklından geçen nedir hacı? Özel okul açmak gibi bir düşünce mi?

  13. Ancak evrim teorisini halka anlatamazsınız. Çünkü bilmediği ayrıntılar var. Başta hücrenin ne olduğunu, DNA'nın ne olduğunu bilmiyor. Biyoloji bilgisi olmadan evrim anlaşılamıyor. Evrimi en iyi anlayabilecek, meslek grupları içinde doktorlardır. Tıp fakültelerinde "Tıbbi evrim" derslerinin okutulmasını sağlamak, insan vücudunun organ ve yapısının kökenlerini onlara anlatmak en önemli adım olur.

  14. konudaki extrem durumu "c" yi görmüyorlar planck ani bizim evrenimize adım atmak için .

    Yukarıdaki alıntıda formülleri aktaramadım. resim aktarmaya forum izin vermiyor maalesef.

    Ama planck uzunluğu ve dolayısı ile zamanı karadelik olay ufkundan hesaplanmış bir değer. Karadelik olay ufkunun ötesi tekillik. Kuantum mekaniği ile göreliliğin birleşmediği alan. Planck zamanının öncesi işte orası. Yokluğu ifade ediyor mu? Hayır aksine bir karadelik var orada.

    Arkadaş tabii bu açıklamaları anlamayacaktır.

  15. İyi oku:

    One way to approach the formulation of the Planck time is presented by Hsu. One of the characteristics of a black hole is that there is an event horizon beyond which we can obtain no information - scales smaller than that are hidden from the outside world. For a given enclosed mass, this limit is on the order of

    http://hyperphysics.phy-astr.gsu.edu/hbase/astro/imgast/pt1.gif

    where G is the gravitational constant and c is the speed of light. But from the uncertainty principle and the DeBroglie wavelength, we can infer that the smallest scale at which we could locate the event horizon would be the Compton wavelength.

    Equating L and λ, we obtain a characteristic mass called the Planck mass:

    Substituting this mass back into one of the length expressions gives the Planck length

    and the light travel time across this length is called the Planck time:

×
×
  • Yeni Oluştur...