Jump to content

CharlesDarwin

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    2.965
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne CharlesDarwin kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Benzer problem insanda da var...

    Neden istisnasız her insanda akciğerlerden biri diğerinden daha büyüktür?

    Neden istisnasız her insanda bir kol diğerinden daha uzundur?

    Neden istisnasız her insanda bir ayak diğer ayaktan daha büyüktür?

    Neden istisnasız her insanda bir böbrek diğerinden daha büyüktür?

    Bu özelliklerin seçilmesindeki fayda nedir?

    Ateshbey bunların hepsi doğayı daha doğru anlamaya çalışmanın birer çabaları. Evrimin var olduğunu biliyoruz. Ama nasıl olduğunu, neden olduğu, mekanizmalarının ne olduğu araştırılıyor.

    Hipotezlerin olması normal. Bu şekilde bu hipotezler doğrulanarak ya da yanlışlanarak gerçek aranıyor. Belki bazı doğrulara hiçbir zaman ulaşamayacağız. Ama anlamaya çalışma gayretimiz hiçbir zaman bitmeyecek.

  2. Burada AKP hükümeti ile alakalı bir durum yok.

    Aslında avukat haklı. Aynı hukuk fakültesinden mezun oldukları halde avukat hakimin karşısında ayağa kalmak zorunda kalıyor. Avukatlık mesleğinin hakimlikten aşağı bir meslek olmadığını sergilemek için güzel bir tutum.

    Aynı durum savcılar için de geçerlidir. Gelişmiş ülkelerde savcılar ve avukatlar aynı hizada oturur. Ancak ülkemizde savcılar hakimin biraz alt seviyesinde ve avukatın oturduğu seviyenin üstünde oturur.

    Avukatların bu mücadeleyi verdiğini biliyorum. Ve avukatlara bu mücadelelerinde haklı olduklarını söylemek istiyorum.

  3. Zürafanın evrimi ile ilgili değerlendirmeler ilk Lamark ile başlar. LAmark zürafanın yüksek dallara ulaşmaya çalışırken uzadığını söyler.

    Darwin ise kurak geçen mevsimlerde zürafanın yüksek dallara ulaşabilenlerin daha başrılı olduğunu söyler.

    Darwin'den sonra teori de bazı soru işaretleri oluştu. Erkek zürafanın neden daha uzun olduğunu teorinin açıklayamadığını, aynı zamanda yavru olanların yüksek dallara ulaşmasının mümkün olmadığını düşündüler. Ayrıca zürafa çoğu zaman kendi omuz hizasında besleniyor.

    1949 yılında Pincher zürafanın evrimi konusunda savunduğu şey bacakların uzamasının ardından boyunun ona yetişebilmek için uzadığı oldu. BAcakların uzaması zürafayı koşucu yapmakta olduğu söyledi. Ancak zürafa iyi bir koşucu değildir. Hatta zürafa zorunda olmadıktan sonra koşmaz. Koşması ve yanlışlıkla düşmesi demek bacaklarını kırması demektir. Aynı zamanda zürafa yavrularının diğer kısa bacaklı otobur yavrulara göre daha savunmasız olduğu biliniyor. Yapılan çalışmada bir yıl içinde 100 zürafanın aslanlar tarafından öldürüldüğü gösterildi. Ve teori de bu sebeple çöpe atıldı.

    Brownlee (1963) yılında uzamanın nedeninin yüzeyi genişletip serinlemek için olduğunu savundu. Ama bunun bir yüzey gelişimi olması da mantıklı görülmedi.Ve yapılan çalışmalar ile zürafanın orantısal olarak diğer otoburlardan daha fazla yüzeye sahip olmadığı ortaya çıkarıldı.

    1996 yılında Simmons ve Scheepers in yatığı çalışma ise uzun boylu olmanın sexuel bir seçim olduğu, erkek zürafaların bu şekilde bir rekabet gösterdiği söylendi. Burada yapılan çalışmada erkek zürafaların dişilerden daha uzun ve boyun hacimlerinin daha fazla olduğu gösterildi. Ancak bu dişilerin neden uzadığını açıklamıyor. Yapılan çalışmada bunun da erkeklere yetişmek için olduğu söylense de net bir ifade değildir.

    Son makaleyi inceledim. Hipotezlerini anlatmışlar. Ama şunu unutmuşlar. Seksüel seçim boyun uzamasından sonra gelişmiş olabilir. Bir zürafa için uzun boylu olmak kritik bir gelişme ise bu daha sonra canlının seksüel seçimine etki etmiş olabilir.

    Bunların hepsi birer hipotezdir. Bu garip hipoezlerin ortaya çıkmasının nedeni bilimsel dergilerde yer edinebilmektir. Zürafa uzarken birçok şeyden fedakarlıkta bulunmuştur. Örneğin zürafa su içmekte zorlanmaktadır. Beynine kanı yollayabilmek için kan basıncını diğer memelilerden daha yüksek tutmak zorunda bırakılmıştır. Bunlarla beraber zürafanın uyuma düzeni de değişmiş, ayakta 10 ar dakikalık uyuklama haline dönmüştür.

    Böylesi radikal değişikliklerin önemli bir nedeni olmalıdır. O da beslenme rejimindeki sıkıntıdır bence. Yani bana göre en doğru teşhisi Darwin koymuş ve zürafanın uzamasının sebebini yüksek dallara ulaşmak olduğunu söylemiştir.

  4. Kambrien patlaması bu dediğinizi çürütüyor... 25 milyon yıl gibi çok kısa sayılabilecek bir sürede basit bir tek hücreliden bugünki canlılığın çoğu oluşmuş...

    Kambriyen patlamasının ile dediğimin çürümesi arasında bir ilgi göremedim. Kambriyen patlaması ile ne alakası var yazdıklarımın onu da anlayamadım.

    Bence sen sabit bazı şeylere takılıyorsun. Kambriyen patlaması var o zaman evrim doğru değil vs. Kambriyende türleşmenin hızlanması ve hatta bilmediğimiz anlam verilemeyen bazı canlıların ortaya çıkması demek bunun nedenini bilmiyoruz demektir. Evrim doğru değil demek değildir.

    O zamandan kalan canlıların birçoğu bugün yoktur. O zamandan kalan fosiller incelendiği zaman ne olduğu bile anlaşılamayan canlıların olduğu bir dünya görülmektedir.

    Şunu sor bence kendine. Eğer evrim yoksa canlılıktaki çeşitliğin nedeni nedir? İnsan aklının alamayacağı çeşitlilikte bir canlılık var. Ve bu çeşitlerin % 90 ı da yokolmuştur.

  5. Dinin hüküm sürdüğü yerde bilim gelişemez ya da sadece bilim değil hiçbir düşünce gelişemez.

    Gelişmenin tek yolu özgür düşünebilmektir.

    Dİnin kendisi özgür düşünceyi yasaklarsa gelişmeyi nasıl bekleyebilirsiniz?

    Gerçek olmayan herşey yok olmaya mahkumdur. İşte gerçek dışı din olan islamı uygulayan ülkeler de sefalet sürmeye mahkumdurlar.

  6. Bu forumda islamı savunan kişiler arasında hiçbiri dinlerini kendileri seçmemiştir. Tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi.Ne hazindir ki kendilerine de bu dinin en gerçek din olduğu anlatılagelmiştir. Beyinleri boş bilgilerle doldurulmuş ve bu bilgilerin doğru olup olmadıklarını sorgulamaları bile yasaklanmıştır.

    Bu forumdaki müslümanların en büyük korkusu kafir olma korkusudur.

    Hiç düşündünüz mü? Bu adamlar neden bu foruma takılıp kaldılar? Neden gitmiyorlar? Gitmiyorlar çünkü yeni fikirlere beyinleri aç. Çünkü aslında onlar da kuşku duyuyorlar. Ancak kendilerine kabul ettiremiyorlar. BAzılarının kafalarını evrim vs. gibi fikirler kemiriyor. Ama evrime vs. inanmaktan; bir ateist olmaktan çok korkuyorlar. korkuyorlar onlara öğretilen de bu. Kafir olmak demek lanetlenmek ve sonsuz cehennemde yanmak demek.

    Bir yandan da ateistleri merak ediyorlar. Böyle insan olup olamayacağı hakkında daha önce hiçbir fikir edinmemişler. Birebir bir ateist görmemişler. Onlara göre herkesin dini vardır. Dini olmayan insanların ne olduğunu çözmeye çalışıyorlar.

    Bunun böyle olmasının nedeni kendileri değil dindir. Onlara yıllarca verilen beyin yıkayan öğretilerdir. Basit mantık üzerine kurulu bir dünyaya hapsedilmeleridir. Soru sormanın bile yasak olduğu bir dini yaşayan toplumda bulunmalarıdır.

    Allaha o kadar inanıyorlar ki akıllarından en ufak bir sadakatsizliğin geçmesi halinde anında Allah tarafından cezalandırılacaklarmış gibi hissediyorlar. Düşünmek istemiyorlar.

    Din onları esir almıştır. Artık onlar düşünce üretebilen canlılar değil dinin makinaları haline gelmişlerdir.

  7. Verdiginiz cevaptan iki sonuç çıkardım...

    1- Canlılar nesil geçişlerinde bire - bir genetik yapılarını kopyalarlar... (gerçi burada sadece bölünerek çoğalan canlıları da kastetmiş olabilirsiniz)

    2- Mutasyonlar dış ya da iç fakörlerden etkilenirler...

    Eğer birinci maddede sadece bölünerek çoğalan canlıları kastediyorsanız Eşeyli üreyen canlılarda genetik materyallerini bire-bir yavru canlıya aktarabilir mi?

    Ayrıca mutasyonlar bildiğim kadar iç ya da dış herhangi bir faktöre bağlı değillerdir... Tamamen rastgeledirler... Ama sanırım sizin burada kastettiğiniz iç ya da dış faktör mutasyonun olmasına neden olan şey ile ilgili (uv ışınlar, rasyasyon vs... ) Mutasyonun oluşmasına neden olan faktörler mutasyon sonucu oluşacak yeni yapının özelliğine etki edemezler... Yani radyasyona maruz kalan bir canlı, radyasyon sonucu meydana gelen mutasyon ile radyasyonik ortama dayanıklılık kazanacak diye bir kaide yok... Böyle bir şey olsa bile tamamen tesadüftür... Radyasyon sonucu meydana gelen bir mutasyon ile o canlı daha hızlı koşabilme özelliği de kazanabilir vs... Kısaca mutasyonun kazandırdığı özellik tamamen tesadüfidir... Mutasyonun olmasına neden olan dış etkenden bağımsızdır... Burada hemfikir miyiz?

    Her hücre bölünürken kendisinin bir kopyasını oluşturur. Ancak yüksek canlılarda hücrelerdeki genetik materyal aynı olsa dahi hücre gruplarının yaptıkları işler farklılaşmıştır. Şekil ve eylem farklılıkları oluşmaya başlamıştır. Ama bölünürlerken gene kendilerine eş hücreler oluştururlar.

    Üremede ise mayoz bölünme görülür ve üreme ile meydana gelen canlı, atalarının ortak özelliklerini alırken kendine has görünümünü de sergiler. Bunun nedeni mayoz bölünme öncesi gelişen crossing-over dır.

    Crossing-over nedir? Mayoz bölünme öncesinde üreme hücrelerinde birbirne eş olan kromozom parçaları yer değiştirir. Böylelikle çeşitlilik artırılmaya çalışılır. Yani şöyle: Diyelim ki annede mavi göz ile sarı saç genleri bir kromozomda bulunuyor. Aynı şekilde babada kahverengi saç ile siyah göz gernleri bir kromozomda bulunuyor. Crossing-over ile doğan çocuğun mavi gözleri ancak kahverengi saçları olabilecektir. Eğer bu olay olmasaydı tüm mavi gözlüler sarı saçlı olmak zorunda kalırlardı.

    Crossing-over var olan özelliklerin canlıda farklı şekillerde ortaya çıkma olasılıkları artırabilir ancak evrimin temel mekanizması mutasyondur. Mutasyonların olmadığı bir sistemde evrim de olmayacaktır.

    Evet bahsettiğim iç ve dış faktörler mutasyonların oluşumuna neden olan UV, oksidasyon ya da mutajenlerdir. Mutasyonlar rastgele gerçekleşir. Bir sonuca doğru götürmezler. Sonuca götüren doğal seleksiyondur. Mutasyon olur ve eğer bu mutsayon canlıya avantaj sağlarsa kalıcı olur. Sağlamazsa o canlı ölür gider.

    Evrim çok yavaş ilerler ve evrimi tetikleyen en önemli faktör canlının diğer canlılarla olan ilişkileridir. Yaşam savaşını başarıyla verebilmektir. Ve canlıar birbirlerinin evrimlerine, değişmelerine katkıda bulunurlar. Bir zürafanın uzamasının nedeni zürafanın yediği akasya ağaçlarının evrimsel olarak uzamasıdır. Akasya, zürafa saldırısından uzayarak kaçmaya çalışmış ancak zürafa da buna karşılık uzayarak akasya ağaçlarına yetişmiştir. Aynı şekilde ceylanlar hızlandıkça citalar da onlardan daha hızlı olmak zorunda kalmışlardır.

    Evrim hiçbir zaman tek bir mutasyonla bambaşka bir canlı yaratmaz. Süreç çok yavaş işler.

  8. Görmedim.Sorum neden saçma olsun.

    Evrim, canlı türlerinin nesilden nesile değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması değil mi?

    Evrime mutasyonlar yol açıyorsa hızlı çoğalanlar daha hızlı değişim geçirmeli.

    30 senede üreyen canlının evrimi ile 1 günde üreyen canlının evrimi bir olabilir mi?

    Üreme hızı daha fazla olan canlıların daha çok türler oluşturduğu doğrudur. En çok tür çeşitliliğine sahip olanlar mikroorganizmalardır. Üreme hızı fazla olan böcekler, tüm hayvanlar alemi içinde en çok türe sahip olanlarıdır. Üreme hızı arttıkça türleşmenin arttığı tespiti doğru bir tespittir.

  9. Dünya toprağındaki elementler:

    Element Sembol Yüzde

    Oxygen O 46.6

    Silicon Si 27.7

    Aluminum Al 8.1

    Iron Fe 5.0

    Calcium Ca 3.6

    Sodium Na 2.8

    Potassium K 2.6

    Magnesium Mg 2.1

    Titanium Ti 0.4

    Hydrogen H 0.1

    Yukarıdaki tabloya göre Karbon, Azot gibi temel yapımızı oluşturan elementler toprakta bulunmuyor. Ayrıca %27.7 oranında toprakta bulunan Si ise insan vücudunda % lik dilime girmeyecek şekilde eser miktarda bulunuyor.

    Demek ki topraktan geldiğimiz KOCA BİR YALAN! Demek ki Kuran evrensel ve Tanrısal değil.

  10. Ateshbey in evrime alakası çok güzel. Arkadaşın anlama gayretini takdirle karşılıyorum. Süreci anlamaya çalışıyor bence ve akıl yürütüyor. Bu çok güzel evrimi kabul etmese de.

    Ama Ateshbey genetik ve mutasyonu bilmiyor. Amipler ikiye bölününce birbirinin tıpratıp kopyasını oluştururlar. Bu kopya amipler ile diğerleri arasında hiçbir fark yoktur. Farkı yaratan mutasyonlardır. Amip bölünüp 10 adet amip olunca 10 tanesi de önceki amipten farklı değildir. Ancak 100 amip olunca bir şekilde dış ya da iç faktörlerden dolayı bir mutasyon oluşur. 101 inci amip farklı olur. Bu farklı amip diğerlerinden daha üstün ise daha hızlı üreyecek ve sonunda populasyona hakim olacaktır.

    Ancak mikroorganizmaların populasyonu kontrol altına alınamaz. Bir yerden bir yere korkunç hızlarda ve değişik yollar ile taşınabilirler. İlk amipimizin bölündüğünü ve sonra başka bir yere gittiğini düşünelim. Geride bıraktığı 9 amip bölünmeye devam ediyor. 101. farklı çıktı ve populasyonu ele geçirdi. ancak seyahat eden amipimiz başka yerde kendisi gibi amipler oluşturmaya devam etti. 101. amipin populasyonu yani nufusu ele geçirmesinden etkilenmeyecektir. Çünkü o farklı yerdedir ve 101. nin neslinden uzaktadır.

  11. Power çok güzel bir soru sormuş. Bulunan bir fosilin direkt olarak insanın atası olup olmadığı nereden biliniyor. Belki de başka bir soy ağacına ait bir fosil. Belki de o canlılar daha sonra nesli tükenen canlılar ve sadece akrabalık bağlarımız var ancak doğrudan atamız değil.

    Bilim bu ayırımı yapabilmek için metodlar kullanıyor. Örneğin zor da olsa yeni taşlaşmamış eski kemiklerden genetik yapılar elde ediliyor. Bunlardan en önemlisi de mitokondriyal DNA. Homo neanderthallerden elde edilen mitokondrial DNA örnekleri ile Homo Sapiensinkiler karşılaştırıldı. Mitokondrial DNA nın seçilme nedeni bu DNA yapısı çoğalırken cross-over a uğramaz ve olduğu gibi annelerimizden gelen DNAları kullanırız. Böylece oluşabilecek mutasyonu izlemek daha kolay olur.

    Bu iki türün mitokondrial DNA ları karşılaştırıldığı zaman mutasyona uğramış bölgelerin farklı bölgeler olduğu ortaya çıktı. Diyelim ki sizin annenizin mitokondrial DNA sı bir bir mutasyon geçirdi ve bu mutasyon direkt olarak size aktarılacaktır. Bu şekilde bir analiz ile soyağacınız çıkarılabilir.

    Bu şekilde bir çalışmada Neanderthallerin bizlerin ataları olmadığını ortaya koydu. Genetik olarak akrabalığımız olsa da onlar bizimle aynı yakın atadan gelmiş farklı birer türdüler. Bunu anlamak için mutasyonları takip ettik. Bizlerdeki mutasyonların yerleri ile onlardaki mutasyonların yerleri farklıydı. Eğer bizler onların torunları olsaydık onların mutasyonlarını taşıyor olmalıydık.

    Benzer şekilde tüm maymun türleri arasında sadece bizler iki ayaklarımız üstünde duruyoruz. Kuyruksuz maynun ailesinden sadece bizler çenelerimizi bir yeme esnasında ileri geri değil de sağa sola hareket ettiriyoruz. Bunun gibi sadece bize ait özelliklerimiz var. Eğer bir fosilde sadece bize ait olan özellikleri görrüseniz o zaman o canlının bizlerin atası olduğunu söyleyebilirsiniz. Örneğin a. aferensis. Bu maymunun bizlerinkine tıpatıp benzeyen el ve ayaklarının fosilleri bulundu. Uyluk kemikleri bulundu. Bunlar açıkça gösteriyordu ki a.aferensis dik yürüyen bir maymundu. Maymunlar aleminde sadece bizlerin dik yürüdüğünü düşünürseniz bu canlının bizim atamız olduğu kuvvetle muhtemeldir.

    Tabii bunlar bazılar. DAha burada sayamayacağım ve benim de bilmediğim birçok kriter var.

  12. Ya sen yok dedin biz de var dedik ve bilimsel verilerle ortaya koyduk niye kıvırtma özelliğinizi işletiyorsunuz ki. Malum bilim de kıvırma değil veriler değerli ve geçerlidir.

    Netice itibari ile var işte. sen kimyadan anlarsın. ya da anlamazsın. O ilacın olması için neyden ne kadar olması gerekiyorsa kimyager o kadar kullanır. İnsanın insan olaması için o kada silikon lazımsa sana ne ki...

    Hem sen insanın neden yapıldığını değ; senin diğer varlıklardan farkın ne? Bu farkı fark edip, o farka göre kendine değer verebiliyor musun? Bunun arkasına düş bence..

    Sen çömlekten bir saksı yapsan onda buluınan madde oranları ile çömlek için kullandığın toprağın madde oranları değişik mi olur calinos. Kıvıran sizsiniz. Bal gibi yok işte. Fotosentezi bilmezsin; nitrit nitrat bakterilerini bilmezsin, kökeni bilmezsin konuşur durursun.

    Toprağın silisyum yani silikon oranı % 23 tür. İnsan vücudunda ise % 0.03 tür. Aynı mı şimdi bunlar. Kıvıran kimmiş.

  13. Sn. CharlesDarwin..

    Bunununla ne ifade etmeye çalıştın..?

    Canlılar ortaya çıkarken ebeveynlerinde bir eksilme mi oluyor..? Toprak yoksa Mekan yoktur, mekan yoksa boyutta yoktur, boyut yoksa fiziksel hiç bir varlık ta yoktur..!

    Miller deneyini öğrenirsen ne demek istedğimi anlarsın....

  14. Aslanım var mı yok mu sen ona bak. O bir gram olmasa bütün denge alt üst olur ve sen olmazsın. Mesela bir ilaç yapımında sadece gram değil mg dahi şaşma olsa o ilaç ilaç değil zehir olur ve insanın ölümüne sebeb olur..

    Silikon insan vücudunda yok denilecek kadar az bulunur. Buna eser miktarda denir. Ama toprakta % 23 oranında bulunur. Ancak toprakta karbon ve azot yok denilecek kadar az bulunur. Buna keza insanın yapı taşı karbon ve azot % 21,8 oranında bulunuyor.

    Demek ki toprak ile alakamız yok.

  15. Dünyada özü itibari ile varlığı direk yada dolaylı olarak toprağa bağlı olmayan bir tek canlı türü gösterebilirmisiniz bana..?

    Toprak herşeydir, çünki herşey topraktan, toprak ta sudan dır...

    İşte bilmediğin birşey daha. Toprağa değil havaya bağlıyız.

    Sana bir deney antayım. Deneyi yapan kişi kullandığı toprağın ağırlığını ölçer ve miktarı ölçülmüş toprağa bir tohum eker. Yıllar sonra tohum koca bir ağaç olur. Sonra ağacın altıntaki bu toprağı tekrar ölçer. Sonuç nedir benim müslüman zekalı arkadaşım?

    Sonuç şudur: Topraktaki eksilme eser miktarda yani çok düşük miktarlarda olmuştur. Koca ağaç nerede ise toprağı hiç kullanmamıştır.

    Siz hala topraktan yaratıldığınıza inanın. Kimin gözlerinin kör olduğu apaçık belli görülüyor.

  16. Elements in Animals and Humans

    Animals and humans have similar evolutionary backgrounds. Specific elements play critical roles in the structures of proteins and the activities of enzymes. The purpose of this page is to outline some of the uses of elements in the structure of animals and humans and to illustrate why these elements are essential in the body and for optimal health.

    Macro Elements

    Calcium (Ca)

    Structure of bone and teeth.

    Phosphorous (Ph)

    Structure of bone and teeth. Required for ATP, the energy carrier in animals.

    Magnesium (Mg)

    Important in bone structure. Deficiency results in tetany (muscle spasms) and can lead to a calcium deficiency.

    Sodium (Na)

    Major electrolyte of blood and extracellular fluid. Required for maintenance of pH and osmotic balance.

    Potassium (K)

    Major electrolyte of blood and intracellular fluid. Required for maintenance of pH and osmotic balance.

    Chlorine (Cl)

    Major electrolyte of blood and extracellular and intracellular fluid. Required for maintenance of pH and osmotic balance.

    Sulfur (S)

    Element of the essential amino acids methionine and cysteine. Contained in the vitamins thiamin and biotin. As part of glutathione it is required for detoxification. Poor growth due to reduced protein synthesis and lower glutathione levels potentially increasing oxidative or xenobiotic damage are consequences of low sulfur and methionine and/or cysteine intake.

    Micro Elements

    Iron (Fe)

    Contained in hemoglobin and myoglobin which are required for oxygen transport in the body. Part of the cytochrome p450 family of enzymes. Anemia is the primary consequence of iron deficiency. Excess iron levels can enlarge the liver, may provoke diabetes and cardiac falurer. The genetic disease hemochromatosis results from excess iron absorption. Similar symptoms can be produced through excessive transfusions required for the treatment of other diseases.

    Copper (Cu)

    Contained in enzymes of the ferroxidase (ceruloplasmin?) system which regulates iron transport and facilitates release from storage. A structural element in the enzymes tyrosinase, cytochrome c oxidase, ascorbic acid oxidase, amine oxidases, and the antioxidant enzyme copper zinc superoxide dismutase. A copper deficiency can result in anemia from reduced ferroxidase function. Excess copper levels cause liver malfunction and are associated with genetic disorder Wilson's Disease

    Manganese (Mn)

    Major component of the mitochondrial antioxidant enzyme manganese superoxide dismutase. A manganese deficiency can lead to improper bone formation and reproductive disorders. An excess of manganese can lead to poor iron absorption.

    Iodine (I)

    Required for production of thyroxine which plays an important role in metabolic rate. Deficient or excessive iodine intake can cause goiter (an enlarged thyroid gland).

    Zinc (Zn)

    Important for reproductive function due to its use in FSH (follicle stimulating hormone) and LH (leutinizing hormone). Required for DNA binding of zinc finger proteins which regulate a variety of activities. A component of the enzymes alcohol dehydrogenase, lactic dehydrogenase carbonic anhydrase, ribonuclease, DNA Polymerase and the antioxidant copper zinc superoxide dismutase. An excess of zinc may cause anemia or reduced bone formation.

    Selenium (Se)

    Contained in the antioxidant enzyme glutathione peroxidase and heme oxidase. Deficiency results in oxidative membrane damage with different effects in different species. Human deficiency causes cardiomyopathy (heart damage) and is known as Keshan's disease.

    Fluorine (Fl)

    Cobolt (Co)

    Contained in vitamin B12. An excess may cause cardiac failure.

    Molybdenum (Mo)

    Contained in the enzyme xanthine oxidase. Required for the excretion of nitrogen in uric acid in birds. An excess can cause diarrhea and growth reduction.

    Chromium (Cr)

    A cofactor in the regulation of sugar levels. Chromium deficiency may cause hyperglycemia (elevated blood sugar) and glucosuria (glucose in the urine).

    Other Elements

    Rats have been shown to have improved growth on diets which contain other micro nutrients. These include:

    Lead (Pb)

    Nickel (Ni)

    Silicon (Si)

    Vanadium (Vn)

    These elements are all toxic at high levels.

×
×
  • Yeni Oluştur...