ozger

Bu konu dr.ekinci'ye göre.. Doğrusu diyalektik materyalizm'i anlamadan bu soruya yanıt verilemez.. Bilinç insanoğlunun herhangi bir objeye dair fikirleri gibidir. Yani insanın kendi düşüncesidir. Ama bu sosyal sınıfların olması gibi bir durumdur. Nasıl ki ekonomik farklılıklar varsa insanoğlu da işte öyle fikirler geliştirmiştir ve kendisine medeniyetler kurmuştur.. Demek ki bilinç her zaman ölçülüp tartılamazmış.. Ama onu meşru kılabilecek sebeplerin de yani bazı kör noktalarında olması gerekirmiş bir takım evrensel şeylerdir bunlar.

Resmi gazete de çıkmıştır.. Vadeli çekler kanununa bakınız.. Bunlar hemen her zaman olmakta.. Bir ara bir avukata gidip sen bizim partinin avukatlığını yap biz de sana iki okulun kantinini verelim demişlerdi.. Büyük kumar.. Oğuz Atay'da Dolmabahçe sarayının tamiratını yapmıştı sanırım vefat etmeden önce..

Bu konuya henüz geçmemişken kısaca Marx'ın ''yabancılaşma'' mefhumunu anlatmak gerekebilir.. Çünkü tarih ona göre kendine özel amaçlar edinmenin bir aracısı olamazdı. Marx; ''Alman İdeolojisi'' adlı kitabında sivil toplum örgütlerini ve onların uzantısı olan gazete haberciliğini sık sık eleştirir.. Bu konuyu biraz açarsak, sivil toplum biz de eskiden derebeylik denilen bir yapıya denk gelir. Orada devlet mülkiyetinden ayrı olarak otonom hale gelmiş olan ayrıcalıklı bir sınıf bulunur.. Bunlar yerel halkın yaşadığı toprak parçası üzerinde neredeyse tüm haklara sahipler.. Soyut kavramlar (yabancı

Bence değil diyemem ama katıldığımı da söyleyemem.. İslam gerçekliği verir.. İnsanın, İslam ile olan eksenini oluşturan temel mefhum olarak "bilinçdışı" ile olan maceralı ilişkisi kuşkusuz en belirgin şekilde "Freud'dan önce bir bilinçdışı var mıydı?" sorusunda yansıyor olabilir.. Ama bu sadece olabilirlilik.. Biz Mars'ı da şu anki şekliyle bir gezegen olarak varlığını kabul ediyoruz, onu değiştirmek değil amacımımz.. Örneğin; bizim aydınlarımız Marx'ı kesinlikle Leninden ayırmamışlardır.. (Ruslarda sovyet rejimi feodal-köylü yapıdan geldiği için ticaret veya para çok önemliydi. Ama işin bi

Pek öyle diyemeyiz sonuçta Allah'In birçok adı var. Senin kastettiğin şey evrensel yasalar olabilir, bu manada tanrı tektir ve herkes için geçerlidir.. Bu konu daha çok belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanarla ilişkili bir şey, sanırım kültür sorunu demeliyiz; Bürokrasi sadece halkı korumak değil denetlemek için de vardır ve bu rolü daha keskindir.. Bu disipliner kurumlan birer kapatma-kuşatma-dışlama mekanı haline dönüştürüyor, kapatarak öğretme, kapatarak çalıştırma, kapatarak tedavi etme, kapatarak disipline etme, kapatarak cezalandırma... ama sadece bastırarak, kapatarak, kı

Allah tanımı olmayan bir boşluk demektir.. Ona istediğin anlamı vermek senin elindedir. İnsanoğlu için doğanın kendi kullanımı için dönüştürüp, biçim verdiği bir nesne olmasına benzer. Ama, gel gör ki doğal toplum kapitalizm'de yavaş yavaş kaybolmaktadır.. Mars'ta koloni kumanın yanı sıra insan etiği bir enayi pazarına dönüşmüştür.. Sivil halk serbest ticaret yasalarıyla onu korumakla görevli bürokrasinin yerini almaya başladı kapitalizm sisteminde.. Neden mi?.. Bir kaç temel konuda örnek verelim; Herşeyden önce insanoğlu devlet mekanizmasını kurarken aşiret yapılarının çökmesi ve ailenin e

Karikatür'ün arasında dolar var deselerdi bakalım sevgili devlet bakanımız aynı şeyi söyleyebilir miydi?..

İleri demokrasinin tanımı, Fransız İhtilalinde olduğu gibi akıl ve vicdandan geçer.. Halk bütün aşiret reislerini, derebeylerini, zenginleri kovar.. Ama görülmüştür ki halk ilerlemiş devrim yaparak iktidarı kendisine taşımıştır.. Eski düzen sadece biçim değiştirerek varlığını sürdürmüştür.. İşte ileri demokrasi böyle bir ütopyadır.. Çünkü diyalektik için bir sebep yok..

Beş vakit namaz prostatı bozarmış.. Çişini tutamaz hale gelirmişsin...

Güzel başlıkmış ama sırf güzel bir başlık olduğu için de yazılmaz buraya.. İslam'a göre insan ikiye ayrılır.. Güzel insan, çirkin insan veya hayırlı işler ve hayırsız işler vs.. Hatta ingiliz kraliçesi Elizabeth'in dediği gibi sokak dilenci kaynıyor... Muhatemelen Hıristiyanlar olaya Müslümanlardan ayrı olarak sanatsal biçimde bakıyorlardı.. İslam'a göre hayatın sebebi budur.. İyi olaylar, kötü olaylar.. Sonra sizi imtihana çeker alt altaa veya üst üste sıralar imtahanları.. İslam dini müminlere; bizlerden misiniz yoksa berikilerden mi diye sordurtur.. Bakın kitle partilerine, demokrasi ö

Fransız İhtilali'nde bile bütün din adamlarını, papazları idam ettiler ama sonra sermaye yeniden yarattı kendisini.. Biz evimizde mutluyuz, don kişotluğa gerek yok...

Allah neden var olur? sorusunun cevabını kısaca bulabilmek için; Bir kere Kuran'ı hadislerinden hareketle doğrudan yazıldığı şekliyle okuyamyız... Kronoloji sralamasına tabi tutmamız gerekebilir.. Mesela; o dönemlerde monarşi var, yani devlet başkanları ile başbakanları (idari sorumlu) ayrılmış değil.. Ticaret ile devlet çok içiçe.. Doğrudan halkın iradesinin tecelli etmesi günümüz şartlarında sadece İslam'da değil, ne de devlet yönetimlerine bile pek uygunmuş gibi gelmiyor.. Kur'an için çoğunluk ve azınlık mücadelesi yoktur. Günümüz devlet sisteminde ayrıyetten ayrıcalıklı bir sınıf olanl

Jans Jonas'ın Bacon'a yaptığı eleştirisi aklıma geliyor; ''Bacon'un bilimsel teknolojisi yoluyla doğaya hakimiyet idealine eşlik eden felaket tehlikesi, bu idealin kusurlarından çok, başarısının büyüklüğünden kaynaklanıyor'' demişti.. Şu gerçek karşısında çarpılmıştım; ''İnsanoğlunun Mars ile olan macerası anlaşılan daha çok uzun seneler ve revizyondan geçerek sağlanacak...'' Ne bilim ama...

Güzel Espiri... Gazeteci erdemliliği...

Herşeyden önce ağaçlar yürüyemezler.. Meseleyi daha doğru koymak için Lenin'in ''Diyalektik Üzerine'' adlı kitabından öğrenmek gerekebilir. Orada; ''insan önündeki ağaçlar yüzünden ormanı göremiyorsa bataklığa, egemen sınıfların sınıf çıkarlarına bağlanıp kalınır'' demişti.. Lenin iktidarın devralınması ve anti-emperyalist tavır konusunda çok ciddi fikirler ortaya koyduğu bilinir.. Ama genç nesiller tarafından yeterince bilinmez çünkü gizlenmiştir.. Bu sözlerin önemini anlamalıyız çünkü kimse arka üstü yatıp üstelik çalışmadan ayrıcalıklı mevkiiye sahip olamazlardı ve asla halkın gözleri önün