Jump to content

defineadası

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    59
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne defineadası kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Ama o arkadaşınıza namaz kılıyor musun, içki içmiyor musun, kul hakkına hiç dikkat ediyor musun, bir kere olsun kuranı okudun mu... tarzı sorular sorduğunuzda göreceğiniz şey ya suratında aptalca bir gülümseme yada kafasının karıştığını çaktırmamaya çalışan bir surat ifadesi. Hiçbir inançları yok aslında. Onların sadece korkuları ve toplumsal ahlakları var, hep de böyle olacak.

    evet haklı olabilirsin.her ne kadar dinlerini bilenler olsa da çoğunluğu dediğin gibidir sanırım.gerçi çok incelemedim ama.

  2. 442.jpg

    Tarih-i Kadim / Tevfik Fikret ( ve Mehmet Akif’e yazdığı ek şiir)

    işte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu.

    ve başlar bize maval okumaya.

    ninniler uydurup uyutur bizi

    dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun,

    zifiri karanlık hayatından.

    gösterir bize evvel zamanı,

    tek doğru, en güzel örnek, der.

    bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden.

    senin tarih dediğin işte budur,

    alnında altı bin yıllık buruşuklar

    ve bir o kadar da kuşku.

    başı geçmişe bir düşe değer,

    sürünür ayağı bomboş bir geleceğe,

    bir deri bir kemik,

    ayakta zorla durur.

    ben hiç tiksinmem ondan,

    karşıma alırım onu arada bir,

    anlat bakalım, derim, şu eskilerden.

    bir parça feylesofa benzer o,

    bir parça sırtlana benzer,

    berbat suratıyla da bir hortlağa.

    yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,

    başlar paslı, boğuk bir sesle

    bir bir bana anlatmaya,

    sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:

    hep yıkım üstüne yıkım,

    acı üstüne acı!

    ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu,

    çöküverir ağır gölgesi bir bulutun,

    kanlar yağar dört bir yana.

    en başta bir kanlı bayrak.

    kanlı bir taç gelir arkasından.

    sonra araçlar sökün eder kan içinde:

    balta, topuz, yay, kılıç, mızrak,

    mancınık, top, tüfek, sapan.

    arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri.

    en son alay alay esirler geçer.

    yenen bir kişiye yenilen on kişi,

    çiğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu.

    yıkımlara, acılara alkış tut,

    yüksekten bakanlar önünde eğil,

    insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,

    doğruluk lafta, yürekte değil,

    iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda.

    bir gerçek var, tek bir gerçek:

    eli kolu bağlayan zincir.

    bir tek şey var sözü geçen: yumruk.

    hak güçlünün, kötünün yanı.

    uzun lafın kısası:

    ezmeyen ezilir!

    nerde bir şeref var, iğreti.

    nerde bir mutluluk var, yama.

    bir şeyin ne başına inan ne sonuna.

    din şehit ister, gökyüzü kurban.

    her yanda durmadan kan akacak,

    durmadan her yanda kan!

    işte böyle inler, sayıklar o,

    anlatır insanoğlunun bu belalı ömrü

    ne yolda, nasıl sürdüğünü.

    bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında.

    duyarım sesinin titreyen kuyusunda

    yankısını korkunç bir iniltinin,

    ben de başlarım birdenbire titremeye,

    toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana.

    savaşın gürültüsü, patırtısı, indir artık

    indir bu acıklı sahnenin perdesini!

    dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!

    sen de, gelenekçi iskelet,

    yazdığın kara yazılara bir son ver,

    aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık.

    uzun karanlıklar içinde uyumak isteyen mi var?

    bizden iyi geceler onlara,

    bizden onlara iyi uykular!

    kimsin, ey gölge, kendinden geçmiş,

    koşuyorsun karanlıklara doğru?

    kanla oynamış gibisin,

    kırmış geçirmişsin insanoğlunu.

    sen buna kahramanlık mı dedin?

    onun kökü kan ve hayvanlık be?

    şehirler çiğne, ordular dağıt,

    kes, kopar, kır, sürükle,

    ez, vur, yak ve yık.

    yalvarmalara yakarmalara boş ver,

    gözyaşlarına iniltilere aldırma.

    ölümle, acıyla doldur geçtiğin yeri,

    ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun.

    sönsün evler, sürünsün insanlar orda burda,

    kalmasın alt üst olmayan hiçbir yer,

    mezar taşına dönsün her ocak,

    damlar çöksün yetimlerin başına.

    bu ne alçaklık böyle bu ne namussuzluk!

    hey bana bak, başbuğ musun ne?

    yerin dibine bat, cakanla gösterişinle!

    her başarı bir yıkım bir mezarlık,

    işte bir yavrucak yatıyor şurda,

    ey cihangir, onu gör de utan!

    devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,

    nice acılar verdin bütün insanlara,

    inim inim inlettin bütün insanları.

    parçalan, kararmış tac, tuz buz ol,

    hep senin yüzünden yoksulluğu insanların.

    göz yaşından incilerin nerde hani?

    nasıl da yosun tutmuşlar, bi görsen!

    eski çağlar nasıl kanmış size?

    ey kan içen kargalar,

    bütün karanlıklar sizinle dolu!

    artık yeter fikri susturduğunuz,

    yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada

    zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.

    hadi gidin tarih korusun sizi,

    -haydutlara en iyi sığınaktır gece-,

    gidin, yok olun siz de o mezarlıkta.

    işte müjdelerin en güzeli,

    işte en gerçek özgürlük

    düşümüzdeki gelecek çağlarda:

    ne savaş, ne savaşan, ne salgın,

    ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,

    ne yakınma, ne de zulmün kahrı,

    ne tapılan, ne tapan,

    ben benim, sen de sen!

    ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,

    kimse bilmeyecek senin sayıp döktüklerini,

    savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?

    belki duyulmadık bir öykü,

    belki korkunç bir masal.

    çok sürmez köhne kitap,

    fikri gömen sayfaların

    bugün olmazsa yarın yırtılacak.

    ama kim yapacak dersin bu işi?

    bu öyle büyük, öyle kocaman bir devrim ki,

    hangi güç kalkar, ben yaparım der?

    yerlerin ve göklerin sahibi mi?

    tamam, işte oldu şimdi!

    yeri göğü elinde tutan o kibirli,

    o somurtkan ve dokunulmaz.

    bütün bu kavgalar onun yüzünden değil mi?

    gökyüzü, sen söyle,

    yüzyıllarca sel gibi akan su,

    - şimdi esrik bir ağzın türküsü,

    kuru sesi zindandaki bir adamın,

    iç açan bir söz ya da yakan bir söz şimdi,

    bir geniş “oh!”, bir derin “eyvah!”,

    bir yakarış, bir övgü,

    şimdi tüy gibi bir rüzgar,

    şimdi ağzın bir kasırga.

    dokunaklı bir yakınma şimdi,

    sabredemeyen bir başa kakma,

    bir titreme, bir çan sesi,

    bir savaş davulunun gümbürtüsü,

    için için ağlamasi çaresizliğin,

    kahrın iyilikbilir kişnemesi,

    bir söylev, apaçık, gürül gürül,

    şimdi utangaç ve hasta bir yalvarış,

    bir rahatlık bir iç sıkıntısı,

    şimdi korkunç bir haykırma -

    bütün bu karman çorman gürültü patırtıyla

    inleyen boş kubbe, sen söyle!

    sen ki her sesi yankılayansın,

    söyle, bu bir sürü boş çabalama içinde,

    daha yukarlardaki şu tanrı katına

    hangi sesin yankısı varabilmiş ki?

    hangi dua kabul olmuş bugüne dek?

    binlerim seni, göklerin tanrısı,

    din ulularından dinlerim seni:

    “ne benzer var, ne noksanı,

    canlı ve ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve yüce.

    odur veren yiyeceği içeceği,

    düşleri gerçek yapan o,

    bilen, haberi olan, kahreden ve öç alan,

    açık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,

    el uzatan yoksullara ve çaresizlere,

    her zaman her yerde bulunan ve her yeri gören…”

    seni böyle övüp duruyorlar işte.

    oysa senin en üstün özelliğin ne,

    “ortaksız” oluşun değil mi?

    kaç ortağın var şu bataklıkta, bir bak.

    topu ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve kahreden.

    ve topu ortaksız ve tek.

    ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,

    ve topunun yukarlarda bir gökyüzü.

    bütün ordan gelir yüreğe doğan.

    topunun güneşi, ayı, yıldızları var,

    ve topunun görünmez bir tanrısı.

    topunun adanan bir cenneti var,

    ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,

    ve topunun saygıdeğer bir peygamberi.

    ve topunun cennetinde körpecik güzel kızlar yaşar.

    ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar.

    tanrılar ne derse onu yapacak halk,

    sabırla ve kahırla olacak iki büklüm.

    ama tanrılar ne derse onu yapacak.

    inanasım gelmiyor bunların hiçbirine.

    “ne bileyim?” diyor kime sorsam.

    hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?

    belki aldanmak yaşamanın bir gereği.

    belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,

    belki ben hiç bir şeyin farkında değilim,

    karıştırmaktayım “yok” la “var” ı.

    kusurum ne? kuşkuda olmak mı?

    kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru.

    insan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan.

    belki de yok olacağız bir gün topumuz birden.

    kimbilir, öbür dünya belki de var.

    madem bu beden o ölümsüzün işi,

    ne diye kıvranır durur bin türlü dert içinde?

    hadi diyelim aslımız toprak bizim,

    sen gel onu kederden bir çamur yap.

    - her yeri kanla, göz yaşıyla dolu -

    insaf be, bu kadarı da olur mu?

    sen gel hem yoktan var et,

    sonra da ettiğini boz, kötüle.

    hiç bir yaradandan ummam bunu:

    yaradan yok eder, ama perişan etmez!

    en zorlu düşmanın işte, tanrı,

    boğmak ister seni ulu katında,

    çok iyi tanırsın sen o yılanı,

    onun kızgın zehrinden bir vakitler bize

    bir tadımlık vermiştin hani.

    kuşku! en zalim en güçlü düşman.

    bunu ya bildin ya koydun kafamıza,

    ya da bilemedin işin nereye varacağını.

    “şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey var ya,

    bugün yerinden yurdundan edecek seni o.

    tapınağında ışıklarını söndürüyor,

    elleriyle parçalıyor heykelini.

    sense, iler tutar yerin kalmamış,

    göçüp gidiyorsun olanca gücünle.

    burçlarında yıkılmalar falan hani?

    nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının?

    o kızgın soluğun hani nerde?

    ne cehennemlerinde bir kaynama var?

    ne büyük acını gören bir göz.

    ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama.

    oysa bir ufak parçası kopsa insanın,

    bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma.

    sen yeryüzü ve gökyüzü’nle göç gir de,

    bir inilti bile duyulmasın ortalıkta.

    tam tersi, kahkahadan geçilmiyor.

    zaten yalana ağlasa ağlasa,

    bir ikiyüzlüler ağlar,

    bir de ahmaklar.

    Mehmet Akif’in eleştirisine karşılık ise aşağıdaki şiiri yazmıştır:

    Molla Sırat’a

    Paraya hiç dayanmayan bir şairmişim

    Zangoçluk edermişim Protestanlara gider

    Size edebi saygılarımı sunarım efendim

    Yani yıldızlı bir kursunun üstadına

    Bilgin şairine yani İslam dininin

    Molla Sırat hazretlerine yani

    Lütfen bize ne güzel

    Zangoçluğu yakıştırıvermişler

    Ama aldanmış olmayasın sakın üstadım

    Müslüman oğluyum ne de olsa

    Sen o güzel dini anlatma bana

    O dinden senin kadar ben de anlarım

    Ben de okudum o Tanrı kitabını

    Yüreğe doğan o sözleri ben de dinledim

    Ben de dolaştım sizin gibi cami cami

    Tanrı önünde ben de oldum iki kat

    Açılırdı hayalimde cennet yolu

    Dolardı yüreğime cehennem korkusu

    Ulu Tuba’ya ben de tırmandım

    Ben de çıktım melekler katına

    Ezanı duydum mu bayılırdım

    Nasıl koşardım o ‘Tanrı’ sesine!

    Ben de tesbih çektim, dua ettim

    Ben de namaz kıldım oruç tuttum,

    Hepsini yaptım halt ettim!

    Çünkü ne dendiyse inanmıştım

    Kanmıştım senin kandıklarına

    Bağlanmıştım körü körüne

    Canımı adamıştım dinime canımı.

    Tanrıyı da sevmiştim peygamberi de.

    Ama onlar bu gün çok uzaklarda

    Anladım ben asıl gerçek nerde

    Anladım Hanya’yı konyayı

    Bizi hakka götüren yol başka

    Senin su saydıkların var ya hani

    Su şaşılacak şeyler hani doğaüstü

    Onlar hep masal hep kafadan atma

    Buğun hiç durmadan arıyor insan

    Gitgide görüyor işin içyüzünü de

    Senin hokkabazlar unutmuşlar geleceği

    İsa ile Musa, aldatılan ve aldatan

    O büyülü değnek, bir koca kuyruklu yalan

    İşte insanoğlu bir yerde böyle sapık

    Beserin böyle delaletleri var

    putunu kendi yapar kendi tapar

    Git ara kiliseyi, dolaş Kabeci

    Can sesini duy, tekbiri dinle

    Umduğun, beklediğin şeyler nerde hani

    Ortada bir tek şey göreme

    Şeytanı da düzme, Allah’ı gibi

    Buda’sı düzme, Ehrimen’i düzme, Yezdan’ı düzmece

    Bir korkak kuşku yaratmış bunların topunu

    Gölgeler baktım, gölgeler, gölgeler…

    Sonra baktım bir karanlık uçurum

    Haydi dön geri, dön geri, dön, oğlum!

    Ve beynimden vurulmuş gibi devrildim.

    Simdi benim ne cennet, ne cehennem umurumda

    Bakarım evrene, şaşar şaşar kalırım.

    Ne tapılan tanırım, ne taptıran tanırım

    Yaradılışın kuluyum ben artık

    Ben yaradılışın kulu

    Pıtrak gibi işte gökyüzünde mescitler

    İşte onlara orda vicdanım secde eder

    İşte benim bundan böyle tapınmam bu

    İşte bundan böyle benim vaktim böyle geçer

    Artık öyle rahat, öyle rahat ki içim

    Ayırt edemem kendimi bir kayadan

    Tapınmakta biraz minnacık bir kuşla

    Bir ishal kuşu da, la il ilahe illallah der

    Ben de la ilahe illallah derim

    Ve doğruluk ve alçak gönüllülük ve sıkı dostluk

    Ve el uzatma ve koruma ve insaf ve acıma

    Ve sonra bir şaire zangoç dememek

    İşte buyuran bunlar benim vicdanıma

    Benim ayinim düşünüp yapmaktır

    Benim dinim insan gibi yaşamaktır

    İnanmışım: Taparım ben varlığa

    Her kanat bana bir melek sesi getirir

    Ne işim var peygamberle benim

    Beni Hakka bir örümcek götürür

    Kitabım işte yeryüzü kitabı

    Bendedir iyilik, kötülük tohumu

    Varırım hep böyle ta mezara dek

    Yeniden dirilmek bizim nemize gerek

    Taşır insanların hem aşkını, hem acısını

    Bağrımdaki şu deli, şu ince yürek

    İnsan gibi yaşamaktır buğun gerçek din

    İnsan gibi yaşamak

    TEVFİK FİKRET

  3. irandan kaçan ve fransa'da yaşamak zorunda kalan iran'ın gerçek sahipleri laikler türkiye'nin hızla mutlu sana(!) doğru ilerlediği konusunda barım barım bağırıyorlar.

    vay be.bu çok önemli kardeş.kulak vermeliyiz onlara.

  4. İyilik göreceli bir kavram mıdır bilmem( ki sanmıyorum) ama ey islamcılar gerçekten siz çoğunuz kötü insanlarsınız.ülkemizi 4 gruba bölsek akp-chp-mhp-bdp diye, benim zannımca akp ve bdp lilerin çoğu kötü insanlardır.neden mi?bir kere iyi insanın kimseye zararı olmaz, ama sizin ve bdp lilerin zararı var topluma, birine kafayı taktınız mı onu hırpalamadan rahat etmezsiniz, kavga sizde, döğüş sizde, şiddet sizde.insanlara zorla başını ört, namaz kıl, şöyle yap, böyle yap dersiniz, baskıcısınız.ikinci olarak iyi insan sanatı, edebiyatı, müziği, resmi, heykeli, en az birini sever, ama size göre resim, müzik, heykel, edebiyat, fotoğraf hepsi haram.üçüncü olarak iyi insan kırk yılda bir de olsa iki tane bira içip kafa yapayım der, yılbaşını kutlar, doğum günlerini kutlar, sevgililer gününü kutlar, anneler gününü kutlar,siz de o da yok, hepsi haram!.dördüncü olarak iyi insan çok fazla propaganda yapmaz, siz hemen hemen hergün islamın propagandasını yapıyorsunuz, siz bıkmadınız mı yahu?valla biz bıktık.beşinci olarak iyi insan oturaklı olur, edepli olur, siz de o oturak o edep de yok.altıncı olarak iyi insan eşitlik, kardeşlik, demokrasi, insan hakları, adalet için çalışır, siz sadece menfaat için, cennet için namaz kılar durursunuz.işte bu yüzden kusura bakmayın SEVMİYORUZ SİZİ! diğer sebepleri de ilerde yazarım.kısacası SİZ KÖTÜSÜNÜZ KÖTÜ!

  5. nedim.jpg

    Kaside der vasf-ı İstanbul ve sitayiş-i Sadrazam İbrahim Paşa

    Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır

    Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır

    (Bu İstanbul şehri eşsiz bir kıymettir,paha biçilmezdir.

    Tek bir taşı tüm Acem mülkü kadar değerlidir.)

    Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında

    Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır

    (İki deniz arasında tek parça bir cevher,

    Cihana ışık saçan bir güneşle tartılsa ona revadır.)

    Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl

    Bir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır

    (Onun refahı,cevheri bir nimetler kaynağıdır,

    Cennetteki irem bağı gibidir ve gülü büyük ve kıymetlidir.)

    Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ

    El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u hevâdır

    (Cennet-i ala altında mıdır üstünde midir bilmem,

    Gerçekten de bu nasıl bir hal bu ne güzel su ve havadır.)

    Her bağçesi bir çemenistân-ı letâfet

    Her kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safâdır

    (Her bahçesi bir letafet çimenliğidir,

    Her köşesi feyz ve safa dolu bir meclistir.)

    İnsaf değildir ânı dünyaya değişmek

    Gülzarların cennete teşbih hatadır

    (Onu dünyaya değişmek haksızlık olur,

    Gül bahçelerinin cennete benzetilmesi de hatadır.)

    Herkes irişür anda muradına ânınçün

    Dergahları melce-i erbab-ı recâdır

    (Herkes dilediğine kavuşur onda,

    O yüzden dergahları dilekleri olanların yuvasıdır.)

    Kala-yı meârif satılır sûklarında

    Bazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır

    (Çarşılarında bilginin özü satılır,

    Marifet pazarı ilmin ve alimlerin kaynağıdır.)

    Camilerinin her biri bir kûh-i tecellî

    Ebrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır

    (Her bir camisi bir dağın yansıması gibidir,

    Dua edilen mihrapları melek kaşları gibi kavislidir.)

    Mescidlerinin her biri bir lücce-i envâr

    Kandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır

    (Her bir mescidi coşkun akan bir nur ırmağıdır,

    Kandilleri de ay gibi ağzına kadar ışıkla doludur.)

    Ser-çeşmeleri olmada insana revân-bahş

    Germ-âbeleri câna safâ cisme şifâdır

    (Pınarları,çeşmebaşları insanın canına can katar,

    Hamamları cana safa bedene şifadır.)

    Hep halkının etvarı pesendîde-i makbul

    Derler ki biraz dilleri bî-mihr ü vefâdır

    (Halkının tavırları nezaketlidir,seçkindir,

    Ancak gönülleri biraz vefasız ve şefkatsizdir.)

    Şimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın

    Evsafı hele başka kitâb olsa sezâdır

    (Şimdi bu yeni moda dünyanın ve safanın,

    Vasıfları başlı başına bir kitapta anlatılmalıdır.)

    Nâmı gibi olmuşdur o hem sa’d hem âbâd

    İstanbul’a sermâye-i fahr olsa revâdır

    (Adı gibi olmuştur o hem uğurlu hem mutlu,

    Bu İstanbul'a övünç kaynağı olmalıdır.)

    Kûh-sarları bağları kasrları hep

    Güya ki bütün şevk ü tarab zevk u safâdır

    (Tepeleri, bağları ve köşkleri hep,

    Sanki hep neşe, sevinç, zevk ve safadır.)

    İstanbul’un evsafını mümkün mi beyân hiç

    Maksûd heman sadr-ı kerem-kâra senâdır

    (İstanbul'un vasıflarını anlatmak hiç mümkün mü,

    Amacım o kerem eyleyen büyüğe övgüdür.)

    Nedim

  6. İRAN’DA YAŞAMA KOŞULLARI

    Prof. Dr. Övgü Ahmet ERCAN

    İran Devleti Petrol Danışmanı

    İran bize çok yakın doğudaki komşumuz. Yolda yürürken gelişigüzel birine yol sorarsanız; size Türkçe yanıtlayabilir. Türkçe konuşma oranı %55’den çok. İran; Türk, Fars, Arap,Kürtlerin ortak yaşadığı ülkenin adı. Bir İslam Cumhuriyeti. Başında 1990’dan beri Ayetullahlar var. Demokrasi yok. İki ordu var; biri Ayetullahları, diğeri halkı koruyor. Din ile devlet yönetimi birlikte gidiyor. Tüm işler dine göre tanımlanıyor, dini yorum, sınırlandırmalar, ile yasaklar getiriliyor. Kadın erkeğin egemenliği altında ezilmiş, ikinci önemde, erkek için yaratılmış bir yaratık. Kara örtüler altında kapatılmış. Bir erkek isterse bu kara gölge kadınlardan 4 yada daha çoğunu alabilir. Tüm savaşlara din savaşı deniyor. Din için ölene ise şehit. Halk eğitimsiz, orta çağı yaşıyor. Ancak, oradan bakınca sanki Türkiye gerçek bir İslam Cumhuriyeti. İşte yaşadığım süre içinde İran üzerine edindiğim izlenimler;

    Yasaklar ;

    Otobüse kadınlar ayrı, erkekler ayrı sıradan binerler.

    Kadınlar otobüsün arkasına, erkekler ön yarısına otururlar.

    Bir erkek kardeşi, kızı, karısı olmayan bir dişiye bir göz kırpımlık süreden uzun bakamaz. Bakarsa sarkıntılığa girer, suç işlemiş olur.

    Erkek ile kadın tokalaşamaz.

    Kadın kahveye oturamaz.

    Yabancı erkekle kocası da olsa bir masayı paylaşamaz.

    Kadının en çok yüzü görülür. Ayak bileğine dek kapalı olmalı. Saçı görülemez.

    Kadın çalışabilir. Binek aracı sürebilir.

    Açık renkli giysiler yasaktır. Siyah, kahverengi, gri tonları kullanılmalıdır. Kırmızı, sarı, yeşil, mavi gibi çekici renkler kullanılamaz.

    Evlerde çanak anten, kablolu TV yasak.

    Alkollü içki yasak.

    Pob, jaz, batı müziği yasak.

    İnternette her siteye girilemez. Söz gelimi, Superonline sakıncalı olup, engel konmuştur.

    İnternette ABD gibi sakıncalı ülkelerden ileti alınamaz ileti yollanamaz.

    İnternetten alınan/yollanan her ileti denetlenir.

    Mollalar yönetimi eleştirilemez.

    Evde de olsa, parti verilemez.

    Bar, dansing, disko yasak.

    Ramazanda, oruç süresince dışarıda yemek yemek , yemek satmak yasak.

    Dışarıdaki sakıncalı ülkelerin dergilerine yayın yollamak, konuşma vermek, yayın yapmak yasak.

    Genelev açmak, işletmek, gitmek yasak.

    Her TV kanalını izlemek yasak. Bazı yabancı kanallar üzerine kapatma kuşağı çekilip yalnızca ses alınıyor.

    Erkekler kıravat takmıyor.

    Erkekler kadınlar bir yerde oynayamıyor.

    Bir kadın ancak bir erkekle evlenebilir. Ne var ki bir erkek isterse 4 yada daha çok kadın alabilir.

    Tüm bu yasaklara karşı,

    Önü Alınamayanlar ise şunlar;

    1. Yollarda alıcı bekleyen orospular.

    2. Kara çarşaf altında Amerikan kot pantalonu

    3. Yabancı sigara satısı

    4. Rüşvet alınmadan iş yapmak.

    5. İnternette yasak kırmak.

    6. Lisansız program kullanmak.

    7. Evlerde seks, ile içki partileri.

    8. Sürekli fikir değiştirmek.

    9. Cami sayısı Türkiyeden çok az. Ezan sesi duyulmuyor. Cami minareleri çok kısa.

    10. Kadınlar İrandan ayrılırken uçakta soyunup dökülüyorlar, dönerken örtünüyorlar.

    11. Dini baskıyı sevmiyorlar.

    Yaşama Düzeni;

    1. İran demek yol demek. Kent ile köylerinin tümü tasarımlı.

    2. Araç ile yaya yolları çok geniş. Yamalı yol çok az. Yollar bölüntülü.

    3. Meydan sayısı çok. Yolların tümü meydanlarda birleşiyor.

    4. Meydanların ortası ya yontularla, ya çiçeklerle yada fıskıyelerle süslü.

    5. Yol adları var.

    6. Yol kıyılarında üstü açık atık su kanalları kesinlikle var.

    7. Satış yeri dışına, kaldırıma taşmalar yok.

    8. Sokak satıcıları (gevrek, börek, köfteci) yok.

    9. Trafikte kavga, sataşma,sövgü yok.

    10. Kişiler birbirlerine sürekli olarak “can”, “canım”, “ağa”(bey), “ağacan” “bey kardeşim” diye çağırıyorlar.

    11. Yüksek sesle konuşmuyorlar.

    12. Aşırı kahkaha yok.

    13. Tümü temiz, düzgün giyimli. Ter kokan kişi yok.

    14. Burnunu karıştıran kişi yok.

    15. Sürekli el sıkışılıyor.

    16. Yanaklardan dört kez öpülüyor.

    17. Türkçe sorulara Türkçe yanıt alınıyor.

    18. Çok içten, cana yakın, verici, uysal kişiler.

    19. Kokan, içinde suyu sabunu olmayan ayakyolu(tuvalet) yok.

    20. Yoksullar, ancak temizler.

    21. Evlere, odalara, ötesi kimi işyerlerine ayakkabı ile girilmiyor.

    22. Birbirlerinin dedikodusunu yapmıyorlar. Ancak yabancılar için çok dedikodu ile yerme yapılıyor yapılıyor.

    23. Türkiye’ye göre yaşam 2/3 kat daha ucuz. Yaşamak ucuz, 1 kilo antep fıstığı 8, keşyu 6, çevis 11, benzin 0.1 dolar. Yerli binek Pride(KIA) 6000, uçak ile en uzak yer gidiş geliş 50 dolar. İyi bir İran halısı 1500 dolar. 5 yıldızlı otelde konaklama 100- 120 dolar, kahvaltı 4.5, akşam yemeği 8 ile 12 dolar. Bir kilo süt 0.5 dolar. Bir kilo et 4.5 dolar. Bir kilo peynir 3 dolar. Mühendis aylığı 500- 600 dolar. Taksi, Tahranda en uzak yer 3 dolar.

    24. Çok çocuk yapmıyorlar.

    25. Sigara içen çok az.

    26. Kişiler birbirlerine saygılı. Kesinlikle içten esenleşiliyor.

    27. Ölülerine, şehitlerine çok saygılılar.

    28. Yollara kansırık, tükürük atılmıyor. Mendile sümkürme yok.

    29. Her yerde, her masada kağıt mendil kutusu var.

    Yaşama Düzensizlikleri;

    1. Trafikte ışığa, yaya önceliğine uyulmuyor.

    2. Sürekli kuşak değiştiriliyor.

    3. Çok önemli karalar bile saatlik ölçüsünde değiştirilebiliyor.

    4. Anlaşmalara çok uyulmuyor.

    5. Sır saklama yok. Birinin bildiğini tümü biliyor.

    6. Öz güvenleri az.

    7. Hıristiyanlara güvenleri müslümandan çok.

    8. Araçları eski çok benzin tüketiyor.

    9. Hava kirliliği çok.

    10. Tahranda yol çok ancak trafikte yol tıkanmaları da çok.

    11. Aylıklar düşük, ev tutmalar pahalı.

    12. Satın alınan evler pahalı.

    13. Bürokrasi Türkiye’den 3 kat çok.

    14. İşler yavaş yürüyor.

    15. Farslar Azeri Türkler ölçüsünde çok çalışmıyor.

    16. Azeriler, Türkçe okuyup yazma hakkı verilmiyor.

    17. Farslar yönetimin üst orunlarına Türkleri getirmiyor.

    18. TV’lerde halk futbola boğulmuş. Her ülkeden futbol haberi var Türkiye’den yok.

    19. Şiilik, sunilik ayrımı var.

    20. Erkek egemen bir toplum. Kadın eziliyor.

    21. Çok et, çok pilav, çok ekmek tüketiliyor. Sebze yok denecek ölçüde az yeniliyor.

    22. Devlet yönetiminde, yaşantıda inanç önde geliyor.

    23. Farslar Türklerden çekiniyor, ayrıca çok sevmiyorlar.

    24. Latin tamgası (alfabesi) kullanılmıyor.

    25. Miladi tarih kullanılmıyor. O nedenle çok karışıklık çıkıyor.

    26. Perşembe ile Cuma’nın dinlenme günü olması batı ile ilişkiyi güçleştiriyor.

    27. Küçük yerleşimlerden yollara çöp atılıyor.

    28. Yeşil sebze az, pilav, ekmek, et çok yeniliyor.

    29. Ekmek fırınları bakımsız. Her gün tonlarca pilav, ekmek, yemek atılıyor.

    30. Kültürel etkinlik yok denecek düzeyde az.

    31. Ülke ekili dikili değil.

    32. Ulusal gelir tabana yansımıyor ayrıca çok düşük $ 400 kişi/yıl.

    İran Orta Çağı yaşıyor. Tüm bunlardan sonra Türkiyede kapanma olayına İranlı kadınlar anlam veremiyor ! Türkler Çıldırdı mı? Diye soruyorlar…………

  7. şiddet:

    islamcıların hemen hemen hepsi katildir, katil ruhludur.şiddet onlar için normal ve olağan bir davranış biçimidir.ha tavuk kesmişsin ha insan.onlar için çok önemli değildir.içlerindeki bu şiddet onlara sevgi ve barış dini islamdan geçmiştir.tarih boyunca hiçbir dinden islamdaki gibi hizbullah, elkaide, taliban benzeri terörist örgütler çıkmamıştır.islam dini bu konuda örnektir.işte bazı ayetler:

    tevbe:5 - hürmetli aylar çıkınca, puta tapanları bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin. eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın. doğrusu allah bağışlar ve merhamet eder.

    - bu ayette, "puta tapanlar" ibaresi, bazı kaynaklarda da "müşrikler" olarak yer almış.

    maide:33 - allah ve peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. bu onlara dünyada bir rezilliktir. onlara ahirette büyük azab vardır.

    nisa:89 - onlar kendileri inkar ettikleri gibi, keşki siz de inkar etseniz de eşit olsanız isterler. allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost edinmeyin. eğer yüz çevirirlerse onları tutun, bulduğunuz yerde öldürün. onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.

    muhammed:4 - savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.

    enfal:12 - rabbin meleklere, "ben sizinleyim, inananları destekleyin" diye vahyetti. "ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına" dedi.

    bakara:191 - onları bulduğunuz yerde öldürün. sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. mescidi haram'ın yanında, onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. sizinle savaşırlarsa onları öldürün. inkar edenlerin cezası böyledir.

    bakara:178 - ey inananlar! öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. bu, rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır.

    nisa:15 - kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranızdan dört şahid getirin, şehadet ederlerse, ölünceye veya allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun.

    maide:38 - erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. allah güçlü'dür, hakim'dir.

    nur:2 - zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, allah'ın dini konusunda o ikisine acımayın. onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun.

    nur:4 - iffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. işte onlar yoldan çıkmış kimselerdir.

    - ayetler diyanet işleri mealinden alınmıştır -

    sex:

    I-) Hayızlı kadın ve Sabırsız Koca Bahsi

    *Kocasının yatağa davetini kabul etmeyen ya da GECİKTİREN kadına tanrı darılır,ve: ''Ebu Hüreyre (r.a)dan rivaytle:Kocası razı oluncaya kadar Tanrı dargın kalır ve melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler''

    Sahih-i Buhari cilt IxS35-6 hadis no:1337

    *Kocasının şehvet gailesini gidermenin kadın bakımından günü, saati ve

    yeri yoktur:Her ne zaman, nerede olursa olsun ve hatta iki eli ateşte de

    olsa gidermelidir. Çünkü Muhammed: Kadın her ne durumda olursa olsun, velev ki ocak başında bulunsun, DERHAL erkeğin cinsi münasebet davetine icabet etmelidir'' diye emretmiştir.

    Ebu Ali talik b. Aliden rivayet bkz:Riya züs-Salihin I, 325.Ayrıca A.R.Demircan

    *''...Aybaşı (hayız) halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yanaşmayın. Temizlendikten sonra,Allahın size buyurduğu yoldan yaklaşın...'' (Bakara suresi, 222) KURANIN bu apaçık yasağına

    Muhammed (s.a.v) KENDİSİ hiç uymamıştır:

    a) Ümmi Selemeden rivayet:

    ''Tanrı elçisi ile bir abaya bürünerek yatıyorduk. Derken adetimi gördüm.

    hayza mahsus elbisemi giydim.-Adetinmi geldi dediler?Evet dedim. Muhammed beni çağırdı ve saçaklı kadifenin altında kendileriyle yattım''

    Sahih-i Buhari cilt I -221, hadis no:206.

    b)Ayşe'den rivayet:22Tanrı elçi

    si ile birlikte her ikimizde cünup iken bir kaptan yıkanırdık. Adet gördüğüm

    de onun emri ile altıma futa (altlık) bağlardım. ben hayız iken teni tenime

    dokunurdu'' Gazali İlyahü..D. cilt II S.131

    c)Yine Ayşe'den rivayet:''Biz eşlerinden biri adet gördüğü zaman Allah resulü adet gören eşine altlık giymesini emreder, sonra onun memelerine yönelirdi.'' Sahih-i Buhari I, S 222 hadis no 208.

    d)Ayşe'den rivayet:''ben hayız iken Nebi-i Mükerrem başını kucağıma yaslar, Kuran okurdu..Onun başını hayızlı iken tarardım''

    Sahih-i Buhari Muhtasarı I, no: 219-220.

    Hayızlı (adetli) kadınlara yanaşma metoduna ek olarak son hadis İmam Gazali ve İbn-i Abidin'den aynı sened ve aynı metinle:''Koca hayızlı durum

    da bulunan karısından, iki eliyle tenasül aletini tutup istimna etmesini iste

    yebilir;onun vücudunu elbisesinin altından okşayıp zevk alabilir, yeter ki dühul etmeye...''

    II-)Mastürbasyon (El ile istimna) Bahsi

    El ile istimnanın GÜNAH olduğunu İbn Abbas, Muhammede atfen bildirir.

    Senedi ve metni sahih olan bu hadisi İmam Gazali, İlyahüd- D. cilt II, 80

    de buluyoruz. Bakalım İbn-i Abbas neler naklediyor:''Muhammed kendisi-

    ne başvuran bir gencin: Ziandan korunmak için el ile istimna ediyorum,

    bunda günah var mıdır? sorusuna:''Yazıklar olsun sana, bu bir çirkin harekettir. gerçi zinadan ehvendir...şehveti gaalib gelen bekarlar 3 kötü-

    lük arasında tereddüt ederler. Bunların en ehveni cariye nikahlamak, ki

    burada doğacak çocuğun köle olması vardır; bundan ağırı el ile istimna;

    en ağırı da zina etmektir'' şeklinde yanıt vermiştir.

    III-) Oruç İken Cinsellik Bahsi

    Önce Ayete bakalım:''Oruçlu olduğunuz günün gecesinde karılarınızla buluşmanız, size helal edilmiştir.. Allah bildiki nefsinizi yenemeyecek, sabr

    edemeyecek bir iştir işleyeceksiniz. Bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi ba

    ğışladı. Gayri (kadınlarınızla) buluşun'' (bakara suresi 187).

    Önceleri ramazan ayı boyunca cinsellikten men ettiği cemaatin kadınsız kalamayacağını anladığı için yukarıdaki izni çıkarmıştır. Ömer'in bizzat muhammede bu konuda ricası kayıtlara geçmiştir.

    Ayşe'den rivayet: ''Peygamber oruçlu iken kadınlarını takbil (öper) eder, mulamese (temas) ve muaneka (sarılıp sevişme) buyururdu.'' Sahih-i Buhari cilt VI S 273. Hadis:916..

    Yine senedi Ayşe ve Abu davuda rivayetle:''Tanrı elçisi oruçlu iken beni öper dilimi emerdi'' sahih-i Buhari Muhtasarı ve al-Katib'te bölüm VII, S 427.

    IV-) Oruç İken Cinsellik Bahsi'ne DİYANET FETVASI

    Diyanet gazetesi-yıl 1970 Sayı 3. Sayfa 14'den alınmıştır.

    (Midenizin kalkmaması temennisi ile-mutezile):

    Orucu bozup kazayı gerektiren şeyler :ÖLÜ ile ve HAYVANLA yapılan münasebette İNZALİN vaki olması. Kaza ve kefareti gerektiren haller: Oruçlu olduğunu bilerek DİRİ bir insan ile HANGİ YOLDAN OLURSA OLSUN münasebette bulunmak -inzal vaki olsun veya olmasın farkı yoktur''

    İhyau-Ulumu'd-Din adlı yapıtında sahabin zahidlerinden olan Abdullah b.

    Ömerin rivayeti olarak:

    Muhammedin SINIRSIN bir şehvet gücüne sahip olduğunu belirtmek için, ORUÇLU zamanlarda ve genellikle akşam vakti yemekten sonra ve çoğu kez namazdan önce CİNSİ MÜNASEBET İLE İFTAR ettiğini sora yıkanıp namaz kıldığını nakleder ve bunu tüm müslüman erkeklere ''uygulanmak gereken güzel bir örnek'' olarak takdim eder

    Gazali/ İhyau-ulum.. cilt II S 79..

    Demek ki orucu açarken sünnet neymiş?

    Hurma ya da zeytine değil kadınla açmakmış.

    ------------------

    AYET,HADİSLER VE İSLAMİ USÜL CİNSELLİK -II

    http://www.turandursun.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=1592&highlight=islami+usul+cinsellik

    'Fe vakaa fi kalbi şehvetü'n-nisai fe eteybü ba'ze ezvaci fe esabtuha''

    (Yani: Kadınların şehveti yüreğime düştü, onun için gidip karılarımın kimileri ile cinsel birleşimde bulundum.)

    Ahmed İbn hanbel, Müsned Cilt 4 S.231...

    Ashabla otururken yoldan geçen güzel bir kadını görmesi üzerine

    içeri girer ve bir süre sonra banyo yapmış olduğu halde yatak odasından

    çıkarken:''Noldu Ey Muhhamed?'' diye soran sahabiye verdiği yanıttır.

    ''Hübbibe ileyye mined'dünya e'n-nisaü ve't-tibü'' (Dünyadan bana kadınlar ve kokular sevdirildi)

    Nesei,Kitabu Işreti'n-Nisa.36/1 C7.Syf:61 ve sened ve aynı metinle Hanbel/Müsned C3 S 128,199,285...(Raviler:Abdullah;

    Abu Sena Abdurrahman bin mehdi; Muaviye (ibn Salih); Ezhar bin said;

    Abu keyşe Elınmari'den...)

    Hz. Ayşe'nin feveranı:

    1-)''Etehibü'l-meretü nefseha (hangi kadın MEHİRSİZ kendini peygambere armağan edermiş?)

    Buhari-Kitabu tefsiri'l-Kuran/

    2-) Peygamberin karılarından dilediğinin 'NÖBET' sırasını öne alabileceğini,

    dilediğinin sırasını geciktirebileceğini anlatan Ahzab suresinin 51. ayetinin

    inmesi üzerine:''Ma era rabbeke illa yüsariu fi hevake'' (Senin tanrının yal

    nızca senin HEVAN(Heva: Nefsin Şehvete olan eğilimi-Rağıb'ın El-Müfredat

    ında) için koşuşturduğunu görüyorum.

    Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih'ten..

    Bu girizgahtan sonra kadınlarla nasıl halvet olunur, olunmalı bir bakalım:

    *''Biriniz eşiyle cinsi münasebette bulunduğu zamaneşi ile kendisinin arkasına bir örtü alsın. Eşler iki vahşi eşek gibi örtüden büsbütün arınma-

    sın'' (Çırılçıplak sevişmek eşeklere mahsustur)

    Buhari e's-Sahih'den alan Ali R. Demircan.

    *''Örtü alınmayack olursa işe şeytan karışır ve doğacak çocuğun üzerinde

    şeytanların ortaklığı olur''

    Darekudni ve taberi'den aynı metin ve aynı senedle alan A.R.Demircan.

    *''İçinizden biriniz münasebette bulunacağı zaman karısına hayvan gibi

    çullanmasın; öpüşsün, şehveti tahrik edici sözler söylesin''

    Ebü ed-Deyleminin El-Müsnedü'l-Firdevs'de Eneseten rivayet.

    Gazali; İlyahu-Ulumid-Din'de aynı metin ve senedle C.I 129-130

    *''Sizden biriniz cinsi münasebette bulunduğu zaman eşinin cinsel organına BAKMASIN. Zira cinsel organa bakma KÖRLÜĞE sebep olabilir''. Feyzül-Kadir'de İbn-i Asakirden rivayetle alan A.R.Demircan

    *''İçinizden biriniz kadına yaklaştığı zaman eşekler gibi çıplak olmayın, in

    zal (boşalma) zamanı yaklaştığında başınız bir örtü ile kapatıp tekbir geti-

    rin, altınızdaki kadına 'ağır ol' diye seslenin''

    Gazali, İlyahü-d D.II-129

    *''Sünnet erkekler için sünnettir, KADINLAR içinse onurdur''

    Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 5/75 (Kadınların sünnet edilmesi konusuna onay veren Muhammed (s.a.v) CİNSEL ZEVKİ AZALTACAĞI endişesiyle, 'çok ileri gitmeden' sünnete ruhsat vermiştir. (Pek az bilinen hadislerdendir..).

    *Eşcinsellik suçu işleyenler için 'Yakılsın', 'Üzerine duvar yıkılarak öldürül-

    sün' ve nihayet 'Yüksek biryerden taşla bağlanıp aşağı atılsın' ya da RECM

    (taşlanarak öldürülsün) SEÇENEKLERİ sunar İSLAM FIKHI...

    Kitabu'l-Fıkh, Ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, 5/41 ve Tirmizi, Kitabu'l-Hudud/24 1456 nolu hadis.

    *Bakara 223:'' Kadınlar sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz YERDEN girin

    İstikbal için hazırlıklı olun.Allahtan sakının.''

  8. Acaba farklılıklar zenginliğimiz midir?Farklılıklara tahammül edebilmeli miyiz?Birbirimizi anlıyor muyuz?Yoksa bazılarımız şiddet yanlısı olduğu için barış mümkün değil mi?

    6 sene islamcı ve kürt(çü)lerden baskı gören biri olarak şimdilik onlarla savaşmak taraftarıyım.Hatta gerekirse kılıçtan geçirmeli bu fettoşlarla kürt(çü)leri.Farklılıklara tahammül ederiz etmesine de sen kalkıp bana şiddet uygularsan, sende katil bir ruh varsa kusura bakma ben sana tahammül edemem.İslamcıların çoğu da katildir.

  9. zamanında bdp lilerden çok sıkıntı çektim doğuda memurken.aslında sevindim karara, kendince haklı bir karar; sabıkalıysan milletvekili olamazsın, ama akp'de de sabıkalılar var, onlar da girmemeli seçime.

  10. Aslinda bu partinin kapatilmasi lazim.Türkiye hicbir getirisi yok,zararli bir virüs...

    bilmeden boş boş konuşma la.kürtçülere karşı kendini nasıl savunacaksın mhp olmasa?

    not:ben mhp li değilim, ama ırkçılık ve milliyetçilik de kendince haklıdır çoğu zaman.

  11. dönem gerçekten de çok kritik.. halk bu şer ittifakına karşı muhakkak uyanık olmalı ve ona göre oy kullanmalı.. bazı kırgınlıklar, hoşnutsuzluklar, önyargılar olabilir ama bu duyguları bir kenara bırakmak gerekiyor. çünkü ülkenin selameti için ak partinin bir dönem daha başa geçmesi elzem, hem de hiç olmadığı kadar. bu seçim ülke için bir kritik eşik ve sıçrama noktası olacak..

    ondan sonra şeriatı getireceksiniz bayanları zorla çarşafa sokacaksınız.kadınları taşlayıp öldüreceksiniz.namaz kılmayanları fişleyeceksiniz belki de öldüreceksiniz.aferin.

×
×
  • Yeni Oluştur...