Jump to content

karantekyil

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    376
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne karantekyil kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Yeryüzünde bizimkine nazaran çok uzun bir geçmişe sahip olan kuşlara,insanlık tarihi boyunca mitolojik figür, sanat esini, barış, güç, bilgelik sembolü olarak rastlamamız, kuşların insanlar için salt besin kaynağı olmamış olduğuna işaret eder. Ikarus?u hatırlarsak, kuşların birçok hikayenin kaynağında yer almalarının nedeni beklide insanlığa hayranlık veren uçma yetenekleridir.

    Yine de kuşlarla ilgili en sürükleyici hikayenin, zaman tünelinde milyonlarca yıl geriye giderek kuşların ve uçuşun kökenine dair ipuçları arayan paleontologlarca yaşandığını söylemek herhalde abartılı olmaz.

    Canlıların kökenine, birbirleriyle olan evrimsel akrabalıklarına ilişkin bilimsel çalışmalar çok sayıda fosilin incelenmesini gerektirir. Bu nedenle, kuşlara özgü yapılar olan tüylere ve içi boş, süngerimsi dokusu olan hassas kemiklere fosil kayıtlarında nadiren rastlanabilmesi, bu uzun ve karanlık tünelde cılız bir ışıkla çalışmak anlamına gelmiş çoğu kez.

    Uçuşun son derece sınırlayıcı fizyolojik ve anatomik talepleri olması sonucunda kuşlar,çok yüksek bir metabolizmaya ve çok sınırlı bir aerodinamik morfolojiye sahip olacak şekilde evrimleşmişlerdir. Tüylerin altında anatomik olarak çok benzerlik gösteren kuşların sınıflandırılmasının ancak bir ya da birkaç belirleyici özelliğe dayanması, benzeştiren evrimin belki de en büyük yanıltmacalarını uçmanın getirdiği bu kısıtlamalar içinde yaratmış olmasıyla birleşince, kırlangıçlar ve sağanlar örneğindeki gibi birçok yanlış sınıflandırmayla karşılaşılmış. Kuşların yaklaşık 150-200 milyon yıl önce, Mesozoic çağda sürüngen atalardan evrimleşmiş olduğu tüm bilim dünyasınca kabul edilse de, tam olarak hangi dönemde ve hangi sürüngen kolundan evrimleştikleri günümüzde internet tartışma gruplarının bile konusu olan bir soru işareti. Münh yakınlarındaki Bavyera Bölgesinde bulunan kireçtaşı, 1793?te litografi tekniğinin bulunmasından sonraki daha ayrıntılı kazılar sırasında içinde tek bir tüy fosiline rastlanmasıyla birlikte bilim dünyasında hareketli günler başlamış oldu. Yaklaşık 6 cm. boyundaki bu tek tüy, sürüngenlerin hakim olduğu dönemde kuşların yaşadığına dair bir kanıttı ve üstelik asimetrik yapısıyla modern zaman kuşlarının uçuş tüyleriyle benzerlik gösteriyordu. Bu fosil tüyün bulunuşunun üzerinden birkaç ay geçmemişti ki Hermann von Meyer bu kez tüyleri olan, sürüngenvari bir hayvanın iskeletinin eksiksiz bir fosilinin bulunduğunu bildirdi şaşkınlığı dinmemiş biyoloji çevrelerine. Bu fosil de yine aynı bölgede bulunmuştu ve yine Jurrasic dönemine aitti. Bir karga büyüklüğündeki Archaeopteryx fosili, uzun, kemikli sürüngenvari kuyruğundan çıkan tüyleri, uzamış ön uzuvları, asimetrik tüylerle kaplı kanatları, 3 hareketli, kıvrık parmağı, köprücük kemiklerinin birleşmesinden oluşmuş lades kemiği ve dişleriyle iki yüksek hayvan grubunun, sürüngenlerin ve kuşların arasındaki bir ara forma, dolayısıyla evrime işaret ediyordu. Zaten Charles Darwin de, sadece 2 yıl önce basılmış olan ve ?doğal seçilim yoluyla evrim?i anlattığı ?Türlerin Kökeni? adlı kitabında tam da böylesi ara formların var olduğunu varsayıyordu.

    Bundan sonraki dönemde de 7 ayrı Archaeopteryx fosili bulundu. Son Archaeopteryx fosili dışındaki fosiller de kimi araştırmacılar tarafından, özellikle boyutlarındaki farklılıktan dolayı, ayrı tür olarak gösterilmişlerse de, milyonlarca yıl önce yaşamış kuşların tür ve cins sınırlarını belirlemenin güç olması nedeniyle bu görüşler genel olarak kabul edilmemiş ve günümüzde tüm Archaeopteryx fosilleri bir cins altında ele alınarak tür bazındaki savlar soru işareti olarak kalmıştır.

    KUŞLARIN EVRİMİ 2

    1861 yılında Almanya?nın Bavyera bölgesindeki Jura dönemine ait kireçtaşında bir asimetrik tüy fosilinin bulunması, kuşların sürüngenler Çağı?ndan beri var olduklarının kanıtı olarak büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Günümüzde paleontologların çoğu, kuşların atasının dinozorların bir kolu olduğunda hemfikir. Yazılan bir çok kitap ve makalede kuşların atasının dinozorlar olduğundan söz edildiğini ve dünyanın önde gelen bir çok müzesinin dinozor bölümlerinin bu görüş düzenlendiğini görmek mümkün

    Kuşların kökeni ile ilgili kuramlardan bir tanesi, Archaeopteryx fosilleriyle Teropod dinozorlar arasında homolog olduğu düşünülen benzerlikler nedeniyle, kuşların atasının dinozorların bu kolu olduğu yönündeydi. Teropod dinozorlarla kuşlar arasındaki tüm sonradan edinilen benzerliklerin benzeştiren evrimden kaynaklandığını ve Teropod dinozorların kuşların atası olmayacak kadar özelleşmiş olduklarını söyleyen tekodont ata teorisi ise, kuşların atasının teropod dinozorlardan önce yaşamış ilkel bir sürüngen olduğunu savunuyordu.

    Uçuşun Kökenine Dair

    Kuşların atasının hangi hayvan kolu olduğuna ve kuşların bu atadan kaç milyon yıl önce ayrıldığına ilişkin araştırmalar ve tartışmalar, doğal olarak tüylerin ve uçuşun kökeniyle yakından ilgilidir. Kuşların en karakteristik özelliği olduğu düşünülen tüyler, omurgalı derisinin en karmaşık türevidir. Morfolojik bir harika olarak tanımlayabileceğimiz tüyler, çok karmaşık yapıları ve sayısız işlevleri olması bakımından çok zengin bir evrimsel geçmişe işaret ederler. Tüylerin bir şekilde sürüngen pullarından evrimleştiği genel olarak kabul edilirken, sürüngen pulundan karmaşık yapıdaki tüye kadar olan evrimsel basamaklarda hangi yapıların ortaya çıktığı ve bu yapıların canlıların çevreye uyumunda nasıl bir değere sahip olduğu konusunda yıllar içinde birçok farklı görüş ortaya atılmıştır. Tüylerin, uçuş dışında, yalıtımdan kamuflaja ve kur davranışına kadar kuşların yaşamında büyük önem taşıyan pek çok işlevi vardır. Ancak kuşkusuz uçuşla ilgili/aerodinamik özellikler tüylerin birincil işlevidir. İlkel sürüngen atanın pullarının hangi işlev doğrultusunda evrim geçirerek ilkel tüylere dönüştüklerini ve buna bağlı olarak uçuşun kökenini açıklamaya çalışan iki temel kuram vardır. Bunlardan ilki uçuş evriminin yerde başladığını savunur. Bu kuramı destekleyenlerin çoğu, kuşların iki ayaklı teropod dinozorlardan geldiğini savunan araştırmacılardır. Kuşların atasının teropod dinozorlardan daha ilkel olan tekodontlar olduğunu savunanlar ise, uçuş evriminin ağaçta başladığını savunurlar. İlkel sürüngenvari kuş atasının ağaçta yaşamış olduğunu varsayan teoriye göre, sürüngen pullarında oluşacak her bir küçük değişiklik (uzama ve çatlama) bu hipopetik canlının aerodinamiklerinin gelişmesi olacaktı. Bu ilkel atanın sürüngen pulları karmaşok yapıdaki uçuş tüylerine dönüşürken, önceleri yerçekiminin sağladığı enerjiyi kullanarak ağaçtan ağaca süzülen canlının süzülme yeteneği zamanla gelişecek, manevra gereği ortaya çıktıkça da kanat ve kuyruk tüyleri karmaşık bir yapıya doğru evrim geçirecekti. Uçuş evriminin yerde başladığını savunan teori ise, tüylerin öncelikle ısı düzenleyici olarak evrildiğini varsayıyordu. Dr değişle, kuşlarda görülen sıcakkanlılığın uçuştan önce evrimleşmiş olması gerektiğini savunuyordu. 1969 yılında bazı dinozor türlerinin sıcakkanlı olmuş olabilecekleri yönünde görüşü ilk kez ortaya atan ve günümüzün ünlü teropod-ata savunucusu olan John Ostrom?un önderliğindeki bu teoriye göre, kuşların teropod atasındaki ilkel tüyler önce ısı yalıtımını sağlamıştı. Aktif, sıcakkanlı, koşarak avlanan bu etçil yırtıcı dinozorların tüylerle kaplanacak ön uzuvları, onların böcek ve benzeri avlarını ağızlarına doğru süpürmelerini sağlayacaktı. Bu ilkel atanın avı peşinde koşarken ani manevralar yapabilmesi ya da avcılardan kaçarken tepelerden aşağı süzülebilmesi de modern, gelişmiş kanat ve kuyruk tüylerinin evrilmesiyle gerçekleşecek ve böylelikle ilk olarak ısı yalıtımı sağlama yönündeki evrilmiş olan tüyler sonradan aerodinamik işlevler doğrultusunda evrimlerini tamamlayacaklardı.

    ÖZGÜR KEŞAPLI DIDRICKSON

    İBİBİK DERGİSİ

    EYLÜL 2003

  2. Bence o anda yarim bir ay tutulmasi felan oldu. Tabi bu her zaman olan birsey olmadigi icin bizimkiler dogaustu birsey sandi. Muhammed de bunu gorunce hemen etrafindakilere olayi parmagiyla gosterip "aha!" dedi. Sanki olayi yapan kendi parmagiyla gostermesiymis gibi. Zaman gectikce bu hikaye dallandirilip budaklandi, yok iste ay ikiye ayrildi, bir parcasi yere dustu, yahut bir parcasi dagin onunde, digeri arkasindaydi felan seklinde.

    Gunumuzde Muslumanlar bu resimde A ile gosterilen 200 km. lik bir ay vadisinin daha yakin cekilmis, uclarinin gozukmedigi bir resmini sitelerde dolastirip "aha ay yarilmis izi kalmis" seklinde seyler diyorlar.

    (Ariadaeus vadisi A isaretiyle gosterilmektedir http://www.ne.jp/asahi/stellar/scenes/moon_e/moon_a32.htm )

    Ayni 200 km.lik vadinin yakin resmi mesela su sitede sayfanin en altinda mevcuttur: http://www.answering-christianity.com/moon_split.htm

    Mükemmel bir çalışma, tebrikler... :)

  3. 3.john peygamber ise ayı ikiye yarsın yada ölüleri diriltsin yada nebiliyim denizi ikiye yarsın.göstersin bi mucizede görelim.gösteremiceğine göre ozaman potansiyel bi akıl hastası muamelesi görür dışarda. :lol:

    ,

    Bence o anda yarim bir ay tutulmasi felan oldu. Tabi bu her zaman olan birsey olmadigi icin bizimkiler dogaustu birsey sandi. Muhammed de bunu gorunce hemen etrafindakilere olayi parmagiyla gosterip "aha!" dedi. Sanki olayi yapan kendi parmagiyla gostermesiymis gibi. Zaman gectikce bu hikaye dallandirilip budaklandi, yok iste ay ikiye ayrildi, bir parcasi yere dustu, yahut bir parcasi dagin onunde, digeri arkasindaydi felan seklinde.

    Gunumuzde Muslumanlar bu resimde A ile gosterilen 200 km. lik bir ay vadisinin daha yakin cekilmis, uclarinin gozukmedigi bir resmini sitelerde dolastirip "aha ay yarilmis izi kalmis" seklinde seyler diyorlar.

    (Ariadaeus vadisi A isaretiyle gosterilmektedir ) http://www.ne.jp/asahi/stellar/scenes/moon_e/moon_a32.htm

    Ayni 200 km.lik vadinin yakin resmi mesela su sitede sayfanin en altinda mevcuttur: http://www.answering-christianity.com/moon_split.htm

  4. 1.Ey Homo Sapiens türü! Beklediğim an sonunda geldi! Siz benim içimde yaşayan yegâne canlılardan sadece birisiniz. Evrimin temelinde gelişmiş, aklın üst düzeylerine erişmiş mutantlarsınız!

    2.Ben, görmekte, duymakta, hissetmekte olduğunuz herşeyin sahibi olan Tanrınızım. Benim katımdada benim gibi olan Tanrılar vardır. Biz, üst tanrımız olan “Estmiones” tarafından sınanmaktayız. Sizler benim içimdesiniz, bir görev için orada bulunuyorsunuz.

    3.Sizin göreviniz, yeni şeyler keşfetmek ve bilim’in ışığında koşmak. Benimde sizler gibi bir sonum var. Benim sonum geldiğinde sizin araştırdığınız, keşfettiğiniz, icat ettiğiniz şeyler benim üst-tanrı olmamı sağlayacak etkenler. Eğer bunları yaparsanız ve diğer sınanan tanrılar tarafından en üstü seçilirsek, üst-tanrımız olan “Estmiones” kendi tahtını bize bağışlayacak.Böylece üst-tanrımızında gücünü alacağız. O tahta geçince bilimin ışında koşanlar, bilimle ilgili mükemmel fantezileri olanlar için güzel yerler var. Orada ne fizik yasaları nede diğer yasalar başkalarının kontrolünde olmayacak. Kendi yasamız ışığında, hergün yeni şeyler keşfedeceğiz, mükemmel fantizer kurup onu gerçekleştirebileceğiz.

    4.Sizin içinizdede canlılar vardır, onlara göre orasıda evrendir. Sizin gördüğünüz, “sonsuz evren” dediğinizin sadece bir kısmı, küçük bir yansıma… Eğer sınavdan başarıyla geçebilirsek sonsuzlukların kralı olacağız.

    5.Ey Homo Sapiens türü! Siz ki (bilimin ışığında ilerleyenler) evrime inandınız, yobaz cahillerden olup canlılar biranda olmamıştır dediniz, araştırdınız, geliştirdiniz. Diğer yobazlar yokmu, işte onlar biz tahta geçtiğimizde eleneceklerdirler. Eğer benimle birlikte vaadettiğim şeyleri yapmak istiyorsanız onları yokedin! Onlar yokolduktan sonra diğer tanrıları yenmemiz daha kolay olacaktır. Onları (Yobazları) bulduğunuz yerde öldürün! Onlar ki, bilmedikleri bir tanrıya tapmışlar, onlar ki, benim haberim olmadan benim adımı kirletmişler! Onlara yaşama hakkı tanımayın, onları bilginizle maffedin! Onları dilinizle dövün! Bilginizi göstermekten çekinmeyin! Şüphesiz biz galip geldiğimizde bunları yaptığınız için sevineceksiniz, siz akıl ve bilim ehlisiniz.

    6.Ey Karantekyıl! Bize inananlara deki; “ Tanrımız sizin için sonsuz fanteziler geliştirecek, ona inanın bilimin ışığında ilerleyin. Ergeç sınavın sonunda istediğimiz dünyaya kavuşacaksınız! Bana inanın!” de.

    7.Ey Karantekyıl! Bize inanmayanlar yokmu, işte onlar öldükten sonra sadece “hiç” olacaklardır. Ben ise tahta geçtiğim zaman, bana inanan herkes “Ben” olacaktır. Benliklerimiz tamamen dağılacak, toplamda bir bütün olacağız. Bütün benliklerimiz birbirinden bağımsız “sonsuzlar” olacaktır. Ey akıl ve bilim ehli! Beklediğimiz gün çok yakındadır! Bunun için hergün çalışın! İlerleyin!

    8.Ey Karantekyıl! Bize inanmayan yobazlara deki; “Siz, bigbang’i Allah yokdan varetti dediniz, Allah zamandan ve mekândan bağımsızdır dediniz, Peki bigbang’den önce zaman ve mekân yoktu, Peki, Allah neredeydi? Bu durumda Allahınızında ‘yok’ olması gerek.” de.

    9.Ey Homo Sapiens türü! Ey akıl ve bilim ehli! Ben, bütün gördüklerinizin toplamında olan bir canlıyım, tanrıyım.

    10.Unutmayın ki; Siz, ben! Ben ise sizim!

  5. İşin içinde rastgelelik varsa (mutasyonlar) bir yapı her şekilde oluşabilir, yeterki mutasyonlar sonucu oluşan yapı azıcık ta olsa bir işe yarasın!

    Mutasyonlar tek başına evrimin kuralı değildir.

    Mutasyonlardan sonra doğal seleksiyon gelir.

    Ortama elverişli olamayan mutasyonlar elenir.

    350px-Mutasyon_ve_DoÄal_Seçilim_Diya

  6. 1)Kanatlar küçük avları hapsetmek(yakalamak) için kullanılan kollardan evrimleşmiştir. (Bu rasyonel görülüyor,bu yüzden ata canlıların gerçekten bunu yapıp yapmayacağını sorabiliriz.)

    Kollardan evrimleşmiştir haklısınız. Tüylerde pullardan evrilmiştir.

    2)Kanatlar evrimleşmiştir çünkü iki ayaklı hayvanlar havaya zıplıyordu ve geniş kanatlar zıplamaya yardımcı oldular. (Bu da rasyonel görünüyor,kanatlar zıplamaya yardımcı olabilir.İhtiyacımız olan ve hatırlamamız gereken ilk şey türlerin(uçan canlılar) atasının,iki ayaklı yada zıplayan canlılar olduğuna dair filogenetik kanıt)

    Şimdi biz bütün insanlar olarak durmadan havaya zıplasak,

    Bizden sonra gelenlerde bunu devam ettirse,

    İnsan türünden uçan bir alt-tür çıkar mı? :)

    Aaaa bu balıktaki kanatta neyin nesi;

    flyingfishewva6sx9.jpg

    Budamı zıplamış yoksa?

  7. Yok karan yok kadını sarıp sarmalayan erkeklerin giysi diye uydurduğu bir kelimedir...Orda kadına saygılı ve kontrollü olması yönünde uyarı var terbiyelerini takınsınlar gibi..Otokontrol istiyor...24:60 zaten kadını dış elbise konusunda uyarmış..33:59 bir giysi önermiyor bir anlayış öneriyor..

    Selam...

    Bu Allah benle taşşak geçiyor valla herekles.

    Sapık adamlar yaratıyor, sonra bunlar benim karıma göz dikiyor.

    Sonra karıma üstüne başına birşeyler al diyor, yanlış anlamasın millet diyor. :lol:

    Topuklu ayakkabı giyip ses çıkarma diyor; :lol:

    24/31. Mümin kadinlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kisimlari müstesna olmak üzere, zinetlerini teshir etmesinler. Bas örtülerini, yakalarinin üzerine (kadar) örtsünler. Kocalari, babalari, kocalarinin babalari, kendi ogullari, kocalarinin ogullari, erkek kardesleri, erkek kardeslerinin ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, kendi kadinlari (mümin kadinlar), ellerinin altinda bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadinina sehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadinlarin gizli kadinlik hususiyetlerinin farkinda olmayan çocuklardan baskasina zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklari zinetleri anlasilsin diye ayaklarini yere vurmasinlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtulusa eresiniz.

    Tam komedi yahu.

  8. Islâm bilginleri kadının avreti ve elbisesi ile ilgili olan bütün âyet ve hadisleri gözönünde bulundurarak kadın elbisesi için aşağıdaki özelliklerin şart olduğunu belirlemişlerdir:

    l. "Cilbab" âyetinde anlatılan biçimde bütün bedeni örten bir elbise olmalıdır: Bundan sadece, fitne olmadığı zamanlarda eller ve yüz istisna edilebilir.

    2. Ince ve şeffaf olmamalıdır: Çünkü giyinmekten maksat, bedeni göstermemektir. Halbuki seffaf bir elbise vücudu gösterir, hattâ bazan daha câzip hale getirir. Dolayısı ile bu tür bir elbise giyen bayan "zinet yerlerini göstermesinler" emrine uymuş olmaz. Resûlullah Efendimiz, ince bir elbise ile yanına giren baldızı Esma dan yüzünü çevirmiştir. (Ebû Dâvûd.) Âişe annemiz, ince bir başörtüsü ile gördüğü Abdurrahman kızı Hafsâ'nın başörtüsünü yırtmış ve ona kalın bir başörtü örtmüştür. (Ibn Sa'd, Tabakât VllI/71-72; Muvatta' Lebs 6.) O zamanın imkânları ve kalın iplikleriyle örülen kumaşlar ince sayılabileceğine göre, günümüzde özellikle ilgi çekmek için yapılan şeffaf bezlerin durumu daha iyi anlaşılır.

    3. Dar olup, vücut hatlarını belli etmemelidir: Dar elbise giyen kadını Resûlullah Efendimiz çıplak saymış ve cehennemlik olduğunu bildirmiştir. (el-Câmiu's-sağîr 332.) Yine Efendimiz (s.a.s.) bazı "giyen çıplak" kadınlardan söz etmiş ve bunların Allah'ın lânetine ugrayacaklarını ve Cehenneme gireceklerini bildirmiştir. "Giyen çıplak" terimini Şerahsî:"Ince elbiseler giydiklerinden dolayı çıplak gibi olan kadınlardır", diye açıklamıştır. (Serahsî, Mebsût VNI/155.)

    Hz. Ömer Halife iken halka dağıttığı bir çeşit elbisenin, vücut hatlarını belli edeceği için kadınlara giydirilmemesini emretmiştir.(Beyhakî N/234-35; Serahsî, Mebsût X/155.)

    Kadının vücut hatlarını dışarı vuran elbiseye bakmak o uzuvlara bakmak sayılmıştır.

    Ibn Âbidin; "Kim bir kadını arkadan hayâle dalar ve kemiklerinin şekli belirecek derecede elbisesini görürse, Cennetin kokusunu duyamaz" hadisini delil tutarak, uzuvların şeklini belli eden elbise, kalın olsa ve cildi göstermese bile yasaktır, demiştir. (Ibn Âbidîn.)

    4. Kokusunu yabancılar duymamalıdır: Yerinde de gördüğümüz gibi, Allah Resûlü Efendimiz, kokuyu çok övmek ve tavsiye etmekle beraber, başkalarının duyacağışekilde koku sürünüp çıkan kadının zina etmiş gibi günah alacağını bildirmiştir. Koku sürünüp camiye giden kadının namazının kabul olunmayacağını haber vermiştir. (Ebû Dâvûd, teraccul 7; Tirmizî, edep 35; Nesaî, zîne35; Dârimî, isti'zân 18.)

    5. Erkek elbisesine benzememelidir: Allah Resûlü Efendimiz, "erkeğe benzeyen kadına ve kadına benzeyen erkeğe Allah lânet etsin" buyurmuş ve böyle olanları evlerinize sokmayın, diye emir vermiştir.

    (Buhârî, Libas 62; Ebû Dâvûd, edep 53; Tirmizî, edep 34. )

    Modern tıp da bu tür görünümlerin dengesizlik olduğunu ve gerek giyim kuşamda, gerekse tuvaletinde karşı cinse benzeme eğilimini "homoseksüellik"le açıklayarak, "seksüel stimulus bozuklukları" türünden değerlendirmesi, bu maddenin anlaşılması için çok ilginçtir.

    (Ayhan Songar, Psıkıyatri, Psikoloji ve Ruh Hastalıkları.)

    6. Elbisenin kendisi de süslü olmamalıdır: Çünkü kadınların yabancılara zinetlerini göstermeleri âyetle yasaklanmıştır. Allah Resûlü kendisine bîat eden kadınlardan, cahiliyye kadınları gibi, zinetlerini göstererek çıkmamaları üzere bîat almıştır. (Taberî I/79; Heysemî, Mecma'ur-zevâid VI/42.) Kadının yabancıya göstermediği elbisesi istediği kadar süslü olabilir.

    7. Gayrı müslimlerin özel elbiselerine benzememelidir: Çünkü Efendimiz: "Kim hangi millete benzerse ondandır" (Ebû Dâvûd, libâs 4; Müsned N/50; Benzer bir hadîs için bk. Tirmizî, isti'zân 7.) buyurmuş ve müslümanları devamlı, başkalarından ayrı olmaya çağırmıştır.

    8. Üzerinde Kur'ân-ı Kerîm âyetleri işlenmiş olmamalıdır.

    (bk. Kal'acî, Mevsû'atü-fıkh-ı Ibrahim en-Nehaî N/590-91. )

    9. Ayakkabılar dikkat çekilecek derecede ses çıkaracak türden olmamalıdır. Allah (c.c.); "... Gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.." (Nûr (24) 31.) buyurmuştur.

  9. 33:59'da İNANAN kadınların üzüldüğü bir duruma mani olmak amaçlı bir eyleme atıf yapmıyor mu?

    Demek istediğini anlıyorum fakat muhammed çarşaflarını giymesini söylüyor, bunun nesini anlamayacağım?

    58. Mümin erkeklere ve mümin kadinlara, yapmadiklari bir seyden dolayi eziyet edenler, süphesiz bir iftira ve apaçik bir günah yüklenmislerdir.

    59. Ey Peygamber! Hanimlarina, kizlarina ve müminlerin kadinlarina (bir ihtiyaç için disari çiktiklari zaman) dis örtülerini üstlerine almalarini söyle. Onlarin taninmasi ve incitilmemesi için en elverisli olan budur. Allah bagislayandir, esirgeyendir.

    60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalik bulunanlar (fuhus düsüncesi tasiyanlar), sehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savasmani ve onlari sehirden sürüp çikarmani sana emrederiz); sonra orada, senin yaninda ancak az bir zaman kalabilirler.

    Şimdi dışarı çıkarken çarşafımı giyecekmiyim giymeyecekmiyim?

×
×
  • Yeni Oluştur...