sangre

Sen doğduduğun andan beri Yasemin değilsin.. Anne ve babanın sana Yasemin ismini verdiği andan beri Yasemin'sin. 'Doğmadan önce zigottum, embriyoydum; doğduğum anda ise İnsan oldum' desen, tamam.. Ama bu doğum anı, adı üstünde 'bir an'dır.. Yani bir süreç değildir.. İnsan ise bilincini, pat diye bir anda kazanmamıştır.. Bir süreç dahilinde beyni gelişmiş, büyümüş ve bugünkü halini almıştır.. Bunu bilimsel bulgularla da desteklemek mümkün. O şekilde sormadım da, neyse.. Bu soruyu sordum diyelim. Varlığın anlamını bilen, bir şeylere hükmeden sadece İnsan değildir.. Bir çok canlı da mikro an

Bir düzeltme; ''Zevc' kelimesi 'kadın' kelimesinden başka ne anlama geliyor?' demişim. Doğrusu, 'Zevc' kelimesi 'eş' kelimesinden başka ne anlama geliyor?' olacaktı.

Bir şey biliyorum ki söylüyorum.. Kıvırmasan, kıvırdın demeyiz. Daha önce 'sembolik adamıdır' demişsin.. Şimdi 'sembolik kişisidir' diyorsun.. Benim sorduğum erkek mi, kadın mı olduğu ayrımı değildi zaten.. Adam derken, kadınlara da söylenen bir hitaptan bahsettim.. Mesela 'neandertal adamı' gibi.. Bu hitap onların sadece erkeklerden oluştuğu anlamına gelmiyor. Bu verdiğin yanıtı 'Evet' olarak kabul ediyorum.. Adem = Dönemin 'sembolik kişisi'.. Bu dönem, hangi dönemdir? Ve bir önceki dönemdeki insansılara, Allah ne ad vermiştir de, bu dönemden sonra Adem olarak sembolleştirilmişlerdir?

Bu konuda Berguzar ve onun gibi düşünenler haklılar.. Başlık yazısı çok talihsiz ve onu savunanlar da aynı hataya devam ediyorlar.. Müslüman yobazı ile ılımlı Müslümanı aynı kefeye koyup, aynı eleştirileri yapıyorlar.. Utanmasalar 'Senin dininde, dinden dönenleri öldürün diyor.. Neden beni öldürmüyorsun, söyle!' diye haykıracaklar.. Onu da diyenler var aslında, neyse. Berguzar ise her iletisinde, 'Hacı ve onun gibi düşünen arkadaşlar' diyerek; Ateistin yobazı ile, ılımlısını aynı kefeye koymuyor.. Bunu açıkça belirttiği için de, teşekkür ederim kendisine. Diğer arkadaşların da haklı oldu

Adem'in ne olduğunu tam olarak yazmıyorsun.. Sadece kıvırıyorsun. Adem, 'sembolik bir adam' mıdır? Yoksa, sadece 'bir an' mıdır? 'Fikir sahibi olan' 'yanlışı doğruyu gören' herkes Adem midir? Homosapiens=Adem gibi!? Ayrıca 'insani bilinç' insan bedenine pat diye mi girmiştir? O bilinç dediğin şey, hayvanlarda yok mudur? Hayvanların avlanırken stratejiler üretmesi, temiz suya ulaşmak için çeşitli davranışlarda bulunması tam olarak nedir? Aşağıdaki ayette, Kuran ne anlatmak istemiştir? 4/1 İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan, ikisinden pek çok erkek ve kadın

O zaman Atatürk'e ve onun ilkelerine tapmaya devam edin.. Mizahi olarak, onu ve putperestlerini eleştirenleri de forumdan gönderin.. Söz sizin, yetki sizin...

Kaldı ki, forumda eleştirilen şey Atatürk ve yaptıkları değil, sözde Atatürk'ün yolundan gidenlerin düşünceleri ve davranışlarıdır.. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekiyor.

Danimarka'da, Muhammed hakkında çizilen mizahi karikatürler aşağılayıcı resim, çizenler ise soytarı mıydılar? Bırakın Muhammed'i, ülkede çoğunluğun Hristiyan olması göz önünde bulundurulursa, İsa ve Tanrı karikatürlerini yayınlamak bile ifade özgürlüğü kapsamına giriyor.. Ve yayınlayanlar da soytarı sınıflamasına girmiyorlar. Önceden söylediğim gibi; Resimlerde, yazılarda hakaret ve küfür olmadığı sürece, isteyen istediği yazıyı/resmi foruma koymakta serbesttir.. Zamanı gelince ciddi bir şekilde eleştirisini de yapar, mizahi olarakta eleştirebilir.. Adam gibi eleştiri ile, soytarı gibi ele

Forum admin ve modları(ndan bazıları) diyorlar ki; 'Burası Kemalist bir forum değil, ama Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir forumdur' Bunun anlamı nedir? Arada ne gibi bir fark var? Burası Kemalist bir forum olunca, şu ankinden farklı bir tutum mu izleyecektir? Forumda Atatürk ve ilkelerinin eleştirmesini saldırı olarak niteleyenler ile dindarların inançlarına her hangi bir eleştiri olduğu zaman bunu küfür olarak nitelendirmeleri arasında her hangi bir fark var mı. Sonuçta küfür ve hakaret olmadığı sürece, herkes istediği konuyu eleştirmekte serbesttir.. İroni amacıyla yazılan bir yazı

Çok şey bildiğini zanneden, ama esasında hiçbir şey bilmeyen senin gibi 'aptalları' gördükçe, bu dine inanların neden bu kadar çok olduğunu şimdi anlıyorum.. (Bu arada 'aptal' kelimesi hakaret değildir, köken olarak 'abdal' kelimesinden gelmektedir) (Bknz; Abdal) Yukarıdaki görüldüğü üzre budalaların kelime tahrifleri, hat safhaya ulaşmıştır. ('budala' kelimesinin de hakaret anlamı yoktur, 'budela' kökünden gelmektedir)

Yazının içeriğindeki 'Hristiyanlık Vurgularına' bakarsanız, bu konunun Tavanarasına gönderilmesinden yanayım.. Mantık hataları ile ilgili çok daha bilimsel yazılar var.. Hristiyanların yaptıkları değerlendirmelere ihtiyacımız yok diye düşünüyorum.

Ben bu konunun sabitlenmesinden yana değilim.. Yazının hepsini okuduğunuza eminmisiniz?

Evet öyle. Daha sonradan senin de ismini verdiğin kişiler ve daha nicelerinin bu teoriyi tutarlı bir şekilde eleştirmesiyle, teori modifiye edilmiş ve günümüzdeki modern halini almışttır. 'Beklenti Teorisi' adıyla da anılmaktadır.. Zaten linkini verdiğim yazı da, bu evrimi gösteriyor.

Bu arada, bu konu sadece 'Beklentiler, Belirsizlikler ve Risk' konusunda geçerli.. Konunun özüyle bağdaşan bir tarafı pek fazla yok.

Bold yaptığım yeri sonunda anlamış olman güzel.. Ama bu sadece iktisat bilimi için değil, her alan için geçerlidir. Varsayımların değiştiği konusu ise doğru değil.. Rasyonel beklentiler fikri aynı şekilde muhafaza ediliyor, fakat teoriye tezat oluşturan yerler modifiye edilerek gerçeğe daha uygun bir şekilde değiştiriliyor .. Bu şekilde bir değişimden sonra herhangi bir paradox varsa ortaya koyulur, yoksa bu teoriyle devam edilir. Ellsberg'le ilgili olan yeri de alıntı yapmıştım daha önceki iletimde; Konu hakkında bilgim olmadığı için uzatmak istemiyorum.. 'Beklenti Teorisi'nin son hali

Ben konuya vakıf değilim.. Bu yüzden sadece açıkladığına dair olan yerlerini alıntılamakla yetineceğim.. Bu yüzden kusura bakmayın.. Linkteki ''Şekil 1: Beklenti Teorisinin Değer (A) ve Ağırlıklandırma (B ) Fonksiyonları'' ile gösterilen grafiklere bakıp, aşağıdaki yorumu okuman yeterli olur sanıyorum. Demek ki neymiş? Hakim olmadığımız konularda yorum yapmaktan kaçınmalıymışız.

Teori yüzeysel değil ama yetersiz olduğuna katılabilirim.. Çünkü ne iktisat biliminde, ne de diğer dallarda hiçbir teori yeterli değildir.. Hele ki bu alan sosyal bilimlerse, yani insan unsuru varsa buna daha da katılabilirim.. Teoriler geliştiriliyorlar ve hiçbiri, hiçbir şeyi kesin olarak açıkladığı iddiasında değil. Ama linki baştan sona okursan, teorinin son halinin senin verdiğin paradokslara da yanıtı olduğunu görürsün.. 'Beklenen Fayda Teorisine' ek olarak şu iki faktörü göz önünde tutuyor;

Zaten 'Beklenen Fayda Teorisine' ciddi eleştiriler olduğu için, modern yaklaşımlardan olan 'Beklenti Teorisi' ile ilgili bir yazı koydum.. Sen de geleneksel yaklaşımı eleştiren kısmı bold yapmışsın, ne kadar garip değil mi? Ayrıca bardağın boş tarafına bakmak güzel bir şey.. Ama dolu tarafına bakmakta bir o kadar önemli.. Neymiş o dolu taraf; İktisat bilimi ve Neo-Klasik ekol, -bildiğim kadarıyla- insanların rasyonel olarak hareket ettiğini söylemez.. İnsanların, rasyonel hareket ettiğini varsayar. Bu yüzden ana akım diğer ekollere göre daha önemli bir yer edinir.. Ayrıca hiçkimse, hiç

Bknz; Beklenen Değer Teori, Eleştiriler ve Beklenti Teorisi; Belirsizlik Altında Karar Alma, Geleneksel ve Modern Yaklaşımlar

Ortada her hangi bir çelişki yok Drekinci.. Çelişki dediğin şey senin fikirlerinde.. Ve anlamak istemediğin bir konudaki tartışma gayretinde.. Snop (Züppe) mallar diye bir şey var.. Fiyatları arttığı zaman, onlara olan talep azalacağı yerde artıyor.. Bu tip özentilerin olduğu bir dünyada, bu tip talep değişmeleri 'genellemeye' katılmaz.. Veya diğer söylediğim mallarda da öyle.. Talep kanunu geçerlidir ama bu tip istisnai durumların da var olduğu anlatılır.. Ve istisnalar kaideyi bozmaz. Paradox denilip denilmeyeceğini de, ekonomistlere anlat.. Zira bilimsel terimleri onlar yazıyorlar. Kişi

Zararlarının farkında olmak başka, anlık faydasının toplam fayda önünde belirleyici olduğunu düşünmek farklıdır.. O kişiler toplam faydayı maximize etmek amacıyla, anlık faydalara önem veren kişilerdir.. İsterlerse, tüm diğer insanların geçtiği yollardan sigarayı bırakabilirler.. Ama bırakmamaktadırlar, çünkü bu şekilde faydasının daha fazla olduğuna dair inançları vardır.. Hiç kimse faydası olmayan bir mala talepte bulunmaz.. Sigara da buna dahildir. Burda fayda dediğim şey, bir önceki iletimde de belirttiğim stresten uzaklaşma, kendini daha rahat hissetme vs. faydasıdır. Evet Harun Yahya k

Hayır, 'Piyasada malın çok, karın az olduğu' ana konumuz değil.. Ana konumuz, üreticilerin çok daha fazla emek harcadığı ve çok daha fazla ürün elde ettiği bir hasat döneminde, karlarının çok olması lazımken, daha az emek harcadığı ve daha az ürün elde ettiği başka bir hasat döneminde karlarının bir önceki döneme göre daha çok olmasıdır.. Çünkü elde ettikleri ürünün değerini harcadıkları fazla bir emek değil, malı alan kişilerin biçtiği fiyatlar belirler.. Ve piyasada ürün bol olduğu için, ürettikleri ürün değersizleşir ve fiyatlar düşük düzeyde kalır. Bu örnek bir işletmenin örneği değil.. Ç

Drekinci, yazdıklarına yanıt verdim.. Aynı şeyleri tekrar yazdırma lütfen bana.. Bolluk paradoksu ile de savunduklarınızın çelişkili olduğunu ortaya koyduğumu düşünüyorum. Elbette rasyonel davranırlar.. İhtiyacımızı gidermek için alışverişe çıktığımızda, toplam faydayı maximum yapmak adına mal ve hizmet satın alırız.. Hangi mala ne kadar ihtiyacımız varsa, o maldan gerektiği kadar alırız. Sigaranın insana anlık faydası vardır.. İnsanı rahatlatır ve problemler karşısındaki stresten uzak tutar.. Kimisi geleceğinde yaşayacağı sıkıntıları düşünerek (Akciğer kanseri vs), anlık faydadan vazgeçer