devart

Konu sizin nasıl okuduğunuz ve ya esnediğiniz mi yoksa dua edenlerin genellikle esnemeleri mi? Eğer konu sizseniz, sizin ağzınız kapalı olduğu halde dua ederken esnemeniz ise, buna burada bilimsel bir açıklama bulamazsınız. Ben yorumumu yaparken sizin üzerinizden geneli kastettim. Sizi şahsen tanımıyorum.

APA tarafından yapılan deneyde, esnemenin nefes alıp verme şekliyle ilgisi incelenmiş. Esneme videoları izletilen ve ağızdan nefes alıp veren kişilerin %48'inin esnediği, videoları seyrederken burnundan nefes alıp verenlerden ise hiç kimsenin esnemediği tespit edilmiş. http://psycnet.apa.o.../2007-07737-009 http://www.epjournal...s/ep0592101.pdf Bunu kendi üzerimde denedim. Sonuç aynen yukarıdaki gibi oldu. Kendiniz de deneyebilirsiniz. Büyük ihtimalle, dua ederken ve mırıldanırken daha çok ağızdan nefes alıp veriyorsunuz. (Dua edenlerin böyle yaptıklarını kendi deneyimlerimden biliyorum)

Kulaktaki beyaz kulaklık ne iş onu anlamadım ben. Adamın röportaj sırasında müzik dinleyeceği yok. Unutmuş olamaz çünkü öteki kulağı boş. Kulaklıktan bir yandan da direktif alıyor olabilir mi? Kurmaca da olabilir bu sahtekarlardan her şey beklenir.

Birden çok olaya etki eden kuvvetlerin toplamı, her olay için eşitse; bu olayların herhangi birinin olması tesadüftür. Eğer herhangi birine etki eden kuvvetler toplamı, diğerlerinden farklıysa; olayın olma veya olmama durumu tesadüf değildir. Mesela bir zar atıldığında, zarın her bir yüzüne etki eden kuvvetler(yer çekimi, momentum vs.) eşittir. Dolayısıyla 1-6 arasında bir sayının gelmesi tesadüftür. Fakat zar hileliyse, eşitlik bozulduğu için tesadüf değildir.

Yazdıklarınızın hiç biri, verdiğiniz yaratıcı tanımına uymuyor. Dolayısıyla ateizmin tanrıları fikri çelişkili bir iddaa(!). Nedir verdiğiniz yaratıcı tanımı: Varlıgımızın kaynagı ve sebebi olan, sebepsiz, varlıgı kendınden olan varlık Doğa ve tesadüfün varlığı kendinden olmadığı için bunlar yaratıcı olamaz. Zaman ve madde olmadan anlamlı değillerdir. Enerji, madde ve zaman da kendi kendine var olmuş değildir. Bildiğimiz kadarıyla Bigbang ile ortaya çıkmışlardır. Başlangıç noktaları bigbang'tir. Dolayısıyla atezimin tanrısı vardır demek doğru değil. Tanrısallık atfettiğiniz fenomenler, v

Ok ben yanlış anlamışım. Fakat Hinduizm kitaplarını da göz ardı etmeyin. Dünya nüfusunun %14'ü göz ardı edilebilecek bir rakam değil. Neden yazılmıyor? Çünkü var olanı kullanarak, insanları manipüle etmek daha kolay. Mesela şimdi bir lider düşünün, büyük hayalleri ve kitleleri yanına çekmek isteyen. Sizce yeni bir din uydurarak mı daha başarılı olur yoksa, var olanlardan birini kullanarak mı? Bu arada manipülasyona en uygun dinin İslam olduğunu da söylemeye gerek yok sanırım.

Dine almak ne demek? İnanır sayısı mı? O halde incil daha çok etkiliyor insanları.Hristiyan sayısı daha fazla. http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_religious_populations

Gerçek islam bu değil:) Neden inancınızı rasyonel olarak temellendirmeye çalışırsınız ki? Kuran'da ben doğruyum, benden şüphe etmeyin yazması, tanrının benden şüphe etmeyin demesi yeterli bir sebep olmalı. Dinin temeli, tüm ibadetlerin amacı, sadece ve sadece kulluk etmek ve takva sahibi olmaktır. İnsanın yaratılış amacı Kuran'a göre kulluk etmektir. Hal böyleyken neden bu çaba? Bilim adamları çıkıp açıklasa "Namaz ve oruç sağlığa zararlıdır. Sakın yapmayın" dese vaz mı geçeceksiniz sanki? Ya da dünyada tek tanrılı dinlerin terkedilme trendinin yükseldiğine gerçekten ikna olsanız, siz de buna

Kuran'ın doğru olduğunu nereden biliyorsunuz? Ahh tabi ya ne kadar da aptalım, tabi ki kuran'da yazıyor.

En bilgili ve güçlü olan mı tanrıdır(1) yoksa Tanrı, en bilgili ve güçlü olan(2) mıdır? Eğer birinci seçenekse, daha bilgili ve güçlü olan biri gelince iktidara o mu geçecek? Ya da daha bilgisiz ama daha güçlü veya daha bilgili ama daha güçsüz biri alavere dalavere yaparak tanrı olabilir mi? Eğer ikinci seçenekse en bilgili ve güçlü olanın kendisi olduğunu nereden biliyor? Belki kendisininde daha bilgili bir süper tanrı var ve süper tanrı, normal tanrının böyle düşünmesini sağlıyor olamaz mı? Peki ya mega tanrı varsa...

#3 çok saçmaymış.

Bu konuyla ilgili tanrivarmi blog'unda Erol adlı kullanıcının yaptığı son derece net, aydınlatıcı, ufuk açıcı yorumları var. Paylaşmak istedim. Keşke kendisi, burada da yazıyor olsa. http://tanrivarmi.blogspot.com/2011/09/neden-agnostigim-robert-ingersoll.html?showComment=1347914733718#c854803262514803259

Emeğe saygı. http://suphecimelekblog.wordpress.com/2009/09/25/inanca-dayali-fikirler-uzerine/

Sizin tanrınız ışık yılını zaman ölçüsü olarak mı kullanıyor? Biraz şaşkın bir tanrı olmalı bu...

Nesnel ve mantıklı olması yeterli

Aynı kitabın bir sonraki ayetinde de Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.(Maide 33) diyor. Maide 32'ye de inanıyorsunuz da Maide 33'e neden inanmıyorsunuz?

Verdiğiniz harika örneklerle kendi tezinizi çürütüyorsunuz. Arabanın bir yapıcısı olduğuna dair elimizde kanıt var mı? Var. O halde arabanın yapıcısı yoktur demek doğru değil. Evrenin bir yapıcısı olduğuna dair elimizde kanıt var mı? Yok. O halde evrenin yapıcısı yoktur demek doğru.

"Ben bildiğimiz anlamdakin den farklı bir tanrı olabilir" düşüncesine nereden vardınız? Neden böyle düşünüyorsunuz? Size tanrı olabilir diye düşündürten ne? Doğduğunuz andan itibaren zihninize işlenen dogmatik tanrı inancı olabilir mi? Yoksa gerçekten olabilir diye düşünmenizi sağlayan nesnel veriler mi var elinizde? Hepimiz doğduğumuz andan itibaren uğradığımız, zihinsel tecavüzlerden kaptığımız virüslerle mi yaşıyoruz?

Bilimin tanrıyı bulma umudu olduğunu nereden uydurdunuz? Bilim adamları, bilimsel olarak tabi ki tanrı vardır ve yoktur tartışmasına girmez. Bu tartışma için ortada destekli bir hipotez olmalı. Öyle desteksiz kesin var demekle olmaz bu işler. Kesin var neye göre? Kesin var demek kesin yok demekle aynı şey. Bilim sadece getirin bakalım, anlayalım der.

Bilimsel olarak, evrenin yaratanı ve kontrol edeni olmadığı gösterilmez. Bilim olgularla ilgilenir. Ortada bir olgu var mı? Ortada evrenin yaratıldığına ve kontrol edildiğine dair bir bilimsel bir hipotez, argüman, işaret, kanıt veya böyle düşünmemizi gerektirecek herhangi bir veri var mı?

Suçun varlığı için kanıtların kanuni olarak geçerli olması tabi ki zorunludur. Kanunlar, vahiy yoluyla inmemiş, gökten taş levhalara yazılı olarak bize gönderilmemiştir. Kanunlar, insanlığın binlerce yıllık sosyo-kültürel birikimi sonunda aklıselim insanların, biraraya gelerek, üzerinde düşünerek, tartışıp fikir birliğine varmaları sonucu ortaya çıkar. Ortada suçun var olup olmadığına bu kanunlara göre karar verilir. Elimizdeki en iyi yöntem budur. Fakat şimdi elimizde olmayan, fakat ileride belki elimizde olabilecek kanıtlara göre bir suçun varlığına hüküm veremeyiz. Bunu dünya üzerindeki hiç

Kanıt yetersizliğinden beraat eden suçlulular harika bir tespit. Kanıt yoksa ortada suç ta yok. Kanıt yoksa suçlu olabilir diyebilir misiniz?

Varlık ve yokluk kavramının kolayca anlaşılabilecek ve basitçe tanımlanabilecek kavramlar olduğunu düşünmüyorum. Varlık nedir sorusu başlı başına felsefenin koskoca bir dalının cevap aradığı bir soru. Bence akıllı ve bilimsel düşünen kişinin gideceği yol belli. Yaratıcıya ihtiyaç yok. Olsa bile gerçekten var olduğuna dair herhangi bir kanıtta yok. O halde yok diyebiliriz fakat birisi kanıt getirene kadar.

Yokluğun kanıtı diye bir şey söz konusu olamaz. Yokluğun kanıtı olmaz. Varlığa dair kanıtın olmayışı yokluğa götürür.

Dİnlerdeki çelişkileri ortaya çıkardığınızda tanrı kavramı çökmez, o din çöker. Dinlerden bağımsız, herhangi bir şekilde yaratma gücü olan ve bu gücü kullanmış varlık veya varlıklar fikri çelişkili bir durum değildir. Kavrayabileceğimiz herhangi bir şey ortaya koymadığı için herhangi bir çelişkiye de sebep olmaz. Fizik kurallarına uyma zorunluluğu o kuralları tasarlayabilecek potansiyele sahip bir varlık için geçerli değildir. Bence yokluğa götüren esas sebep kanıtın olmayışıdır.