Proleter

şu linki incele http://tr.wikipedia.org/wiki/Postmodernizm ama aslında bu linkteki şu başlığı incele, Postmodernizm - Modernizm karşılaştırması

Bu konunun Türkiyesi şurası burasu yok. Bütün dünyayı alakadar ediyor. Günümüz 21.yüzyıl emperyalizmidir. 20.yüzyıl yani emperyalizmin (tekelci kapitalizm) ilk ortaya çıktığı dönemde Rusya'da Ekim devrimi darbe indirdi, ancak karşı-devrim ikinci dünya savaşı sonrasında galip geldi.21. yüzyılda ise emperyalist üretim ilişkileri olduğu gibi sürüyor. Halen ikinci dünya savaşından sonra kurulan dengeler hakim dünyaya. Aradaki fark, ABD-AB emperyalistlerinin yanı sıra bir de Rusya ve Çin'in emperyalist üretime dahil olması ve dünyanın İki büyük emperyalist kampa bölünmesinde yatıyor. Ancak bu ülkel

"Bizim ülkede işçi sınıfı yoktur, işçi de fakir de "bi gün kıçımı kurtarırım" umudundadır, zaten bu umut da ortalama bir ömür falan sürer o ömür de kapıya gelen kömür ile, din ile, güce-zengine tapınmakla geçeer gider." peki söyle bakalım bay çok akıllı, işçi sınıfı ya da daha doğru bir tabirle proletarya yok ise (!) şu şirketlerin holdinglerin TL ya da $ bazındaki aktifleri nasıl artıyor? spekülasyon felan deme, sonuç olarak ekonomi bir bütündür. ülkedeki tüm sermayeyi topla, bunu üreten nedir? daha doğrusu sermayeyi ne üretiyor? gökten allahın izniyle mi düşüyor kodomanın başına

sen tarihi 1800 1900 diye mi değerlendiriyorsun cücük kapitalizm bir şeyi aşmadı. klavye başını bırakıp uçak fabrikasına bile gidersen orada işçilerin kaç saat ne ürettiğini görebilirsin. sembol ekonomilerini felan bırak, hayale dalma.. gerçeklere gel

sana bir kaç soru soracağım Recep Tayyip Erdoğanın "Hayaldi Gerçek oldu!" ifadesinden ne anlıyorsun? Hemen kendi görüşlerimi aktarayım ve bunun eşcinselliğin neden eskiden gayrımeşru, şimdilerse ise meşru kılınmaya çabalandığını somut kanıtlarla ifade edeyim. Eskien komünizm vardı. Doğu ülkelerinin bir bölümünde (Avrupa ve Asyanın doğusunda bulunan ülkelerde) Sosyalist sistemler egemendi, hakim sınıflar tasfiye edilmiş, sermaye iktidarları yıkılmış ve ezilenlerin çalışan ve üretenlerin iktidarları kurulmuştu. Bu dönemde yani Ekim devriminden itibaren ele alırsak, 20. yüzyıl başlarından sonl

Eeee ne de olsa Emperyalist-Burjuvazi sovyet sonrası dönemde, modernite unsurlarını yavaş yavaş yıkıyor. Türkiye'de de modernite unsurlarını önce 28 şşubat süreci ile diriltti, yetkinleştirdiler. Eskisinden çok daha etkin hale getirdiler, sonra bu iyice kabarmış modernite unsurlarını (kemalizm ve karşıtı olan şeriatçılık, dincilik vs.) AKP eliyle parçaladılar. AKP başta modernite unsurları içinde dinci görünüm sergilediği halde, aslında karşıtı ile birlikte kendi kimliğinide parçalayıp ülkeyi yeni bir pozisyona geçirdi. SSCB dağılmadan önce BBP'liler MHP içinde iken, dağıldıktan sonra ayrıldıl

Bunun hiç bir önemi yok. Sonuç olarak sermayeyi üreten ödenmemiş artı-emektir. Ödenmemiş artı-emek meta pazarında artı-değer haline gelir ve sermayeyi üretir, genişletir. Bu da emek-sermaye çelişkisine, sınıf mücadelesi ve savaşına (bu savaş devlet tarafından frenlenmektedir), haliylede ulusal pazar ve de ulus-devletin varlığına yol açar. Paranın niteliği önemli değil, bu dediklerin makroekonomik parametreler. Söylediklerinden voluntarizm yani iradecilik akıyor. Zaten bolşevik devrimini masonların ve yahudilerin komplosu olarak nitelendirmende bu voluntarist düşüncenin sonucu. Küreselleşme der

Ergenekon diye bir örgüt zaten yok. Derin Devlet ve Kontrgerilla vardı, jitem özel harp dairesi vs. felan. Ama öyle hükümete darbe planladığı iddia edilen güçlü bir örgüt yok, bu ancak amerikan filmlerinde olur. Swordfish izleyin, oradada Kara Hücre adında bir örgütten bahis ediliyor. Bu hükümet hayal dünyasında yaşıyor ancak filmlere konu olacak şeyleri ele alıyorlar. Ergenekondan silivriye tıkılmış asker bilimadamı gazeteci yazar siyasetçilere bakın hiç birisinde öyle örgütçü bir taraf göremeyeceksiniz. Ne örgütü, kemalist ve modernist diye tutuklayıp içeri atıyor hükümet. Ne de olsa empery

Yahudiler o dönem rusyasında en ezilen ve aşağılanan ulusal topluluktu. Haliyle bolşevik devrimine bu etnik grubun katkısı azımsanamayacak oranda olacaktır. Hatta bunların bir örgütü vardı; "Yahudi işçiler Birliği" (B.U.N.D). Elbette BUND fazlasıyla milliyetçi bir çizgi izliyordu, Bolşevik-yahudilerse çoğunlukla solda konumlanmışlardı. Yahudiler Rusya koşullarında ulus olmak yerine ulusal topluluk meydana getirdikleri için kaderlerini tayin hakkı tanınmadı. Ama Ekim devriminden sonra Finlandiya ve benzeri Sağcı Çarlık despotizmi tarafından ezilen halkların kaderini tayin hakkı tanındı. Tıpkı T

Küreselleşme, yeni dünya düzeni ve modernitenin aşıldığı iddiaları postmodernizmin zırvalarından başkası değil ne yazık ki. küreselleşmede neymiş, neredeymiş gösterin bize şunu, tamamen slogan olmayı aşamayan basit bir sermaye zırvalığı. ulus-devletler kurumsal kimliklerini sürdürdüğü halde, ülkede zorunlu askerlik hizmeti bile devam ettiği, resmi binalarda atatürk büstleri ve portreleri asılı durduğu halde, biz AKP'nin osuruk ergenekon davalarına ve sözde dönüşümüne mi inanacağız. Bunlar elbette 2008 ekonomik krizi ve Ortadoğu paylaşım savaşlarının ardından dünya halklarının gözünü boyamak i

Anarşizm küçük-burjuva ideolojidir. Tıpkı faşizmin kitle tabanını küçük ve orta burjuvaziden sağlaması gibi (MHP'nin kitle tabanı daima lümpen proletarya ve ezici çoğunluk olarakta küçük-burjuvaziye mensuptur. Ama hizmet ettiği sınıf elbette emperyalizm ve tekellerden başkası değil) Anarşizmde kendisine küçük-burjuva sınıflardan destek bulur. Proleter Sosyalistleri için anarşizmin sol sapmadan öte bir değeri ve anlamı bulunmamaktadır. Haliyle bu başlıkta Akhenatonun kendisi gibi boş bir başlıktır.