bilelimogrenelim

Üreriz çünkü üremek isteriz. Yemek içmek gibi bir yaşamsal zorunluluk olmasa da onun kadar güçlüdür genlerimiz programladığı dürtü. Bunu pek bilmeyiz, bilsek de umursamayız zaten. Mesela bir deney olarak, hemen yarın bir Tüp Bebek Kliniği'ne gidin ve "abilerim ablalarım, neden üremek zorundasınız ki?" diye sorun. Sonuçlarını da gelin tartışalım ...

Bu çok eğlencelidir, dincilere karşı ateist olup da tartışabilirsin. Ama en eğlencelisi yarı müslümanlardır, onları yemekte tanıyabilirsiniz. Bakın hepimiz cehennemde tatil yapacağız dediğimde bir yarım gülümsemenin ardında hep kaşlar çatılır. Lan oğlum acaba yanacak mıyız gerçekten de? Yok ama Kelime-i Şahadet var, oradan yırtarız belki... Bunlar aslında artık senin saçmalıklarından korkmuyorum demeye korkanlar, aman öyle de geçer, böyle de, benim bir hayatım var, ne şiş yansın ne kebap amcalar. Biz ödlekler, ağaç gölgelerinden saklanarak ilerleyenler. Nüfus memuru sordu, bilgileri okuyun k

Bize hep mide bağırsaklar falan tatile çıkar bu oruç sırasında denilmişti. Mide ve bağırsaklar herhalde şezlonga yatıp tatlı tatlı güneşlenecek sanırdık. Zorlu bir iş, doğrusu ben zaten tutamazdım, total müslüman olsam bile. Bu bir tür kepenklerin kapanması hali. Ben hiç sorun çekmiyorum, oh şıkır şıkır tutuyorum diyenler bunu yaşıyorlar. Organizma kendini kapatıyor, hareketler, su tüketimi yavaşlıyor, sinirlilik, öfke başlıyor. Dışarısı 40 derece, 15 saatlik susuzluk, mazoşitseniz mazoşist sizsiniz, isteseniz de bedeninize daha büyük bir zulüm düşünemezdiniz. Mide Bodrum'a gidiyor, kendini

Dünyada okunan / okunmuş kitap sayısı neden bu kadar yüksek? Çünkü yazı yazmak için 29 harfimiz var ve bu kadar harf ile olası sayısız kitap yazılabilir.Bunların içinden anlamlı, duygulu, okunabilir ve beğenilebilir kitapları sayarsanız yine de neredeyse sonsuz sayıda kitap çıkar. Dünyadaki türler işte bu kitaplar, kimi silindi unutuldu, kimi de okunuyor hala. DNA alfabesi çok daha küçüktür, 4 harften oluşur. Kopyalanma ve mutasyon yazılabilir tüm kitapları tanımlar, doğal seçilim de anlamlı olanları seçer.

Gazı bir hafta sürer... Sonradan yemekhane dolar, ay böbreğim şöyle, tansiyonum böyle, kıl dönmesi tüy dönmesi diye ...

Bence de: Ateistforum'da içerik azaldı... Hakaret etmek acizliktir. Zekice bir ironi, belki estetik - ustaca bir küfürün yeri yazıda her zaman vardır. Zaten bu yaşadığınız yer koskoca bir internet çöplüğüdür, güzel bir iki satır yazı da yazamamışsan, kimsenin zaten umru olmaz...

bu nasıl çirkinnn bir kadın ayağı... şoktayım.

Yaşam mükemmel değildir, denize ulaşmaya çalışırken yenen kaplumbağaların biri olabilirdik, her gün elini yıkarken katlettiğin trilyonlarca bakteriden bir de olabilirdin. Karmaşıklaşan canlılar evrimin çıkmaz sokağıdır, Afrika'dan sıcak, vahşi hayvanlar, virüsler ve açlığa rağmen kuzeye çıkmayı başaran beşbin son homo sapiens'ın çocukları olamayabilirdik. Karmaşıklaşan canlıların %99'ı yok oldular, insan ırkı da büyük ihtimalle öyle olacak , zekamız sayesinde garip bir avantaj yakaladık, ama o bizim de sonumuzu getirebilir. Uygun sıcaklık, kaynaklar, su ve diğerleri olmadığında gelişim durac

iptal ...

Senin inandığın ve tapındığın ilahı ne kadar hararet ve şehvetle savunma hakkın varsa bizim de yalanmadığımız tanrıları yerin dibine batırmakta o kadar özgürlüğümüz var. Got it?

Ne için dikkate alınması gerekir? Bu kitap evrensel değil miydi? Gelme sırasında geçen beş - on yıl neden önemli olsun ki. İnsanlar 100.000 senedir falan var, canlılar 3.5 milyar yıldır falan, arada geçmiş beş on senenin ne önemi var, milyarlarca insanın yaşamı ile karşılaştırılınca ? - İçki yasağı. - Beşte bire inen ganimet. - Pazarlıkla 5'e inen namaz. - Ayşe için vazcaydığı recm cezası. - Kudüsten Mekke'ye dönen Kabe Aslında önemi var, çok önemi var. Arap diktatörünün ustalık dönemi çalımlarıdır bunlar. Bunda düşünenler için ne hikmetler vardır ...

irade denilen şey insana neden verilmiş olsun? ya da kim tarafından? ulu manitu neden oyuncak bebeklerine irade versin? ona tapınsınlar diye mi? Ayşe bebek yat, Memet bebek kalk, Büşra bebek sen de Mekke'ye dön...

Hep bu tür kaçak cevaplar alıyorum. Çünkü burada bir sıkıntı var anlıyorum. Canlının tanımı açık, metabolizması olacak, ve kopyalarını oluşturabilecek, o zaman Uranyum ve Hidrojen canlı tanımına girmiyor. Bunu biliyorsunuz. Sorum hala geçerli ve açık, evrim milyonlarca canlı türü oluşturduysa, aynı evrim neden DNA'dan başka kopyalanabilen bir molekül oluşturamadı? Fosfat yerine arsenik bazlı DNA'ya sahip bakteri güzel bir örnekti, belki onun gibi...

Benim sorum da aslında bu idi. Evrim kendi kopyalararını oluşturabilen tek bir molekül düzeni oluşturmayı başarabilmiştir. Bir ikincisi yoktur. Biz topu topu 500 milyar insan bile belki milyonlarca alfabe, yazı, dil ve ses düzeni evrimleştirdik. Ama 4.5 milyar senelik evrim, ikinci bir rekabetçi kopyalanabilen molekül evrimleştiremedi, bu garip değil midir? Canlıların evrimi çok doğal geliyor bize, milyonlarca hatta milyarca canlının farklılaşması çok doğaldır. Mesela bizim alfabemizde 29 harf vardır, bu harflerle yazılabilecek kitap sayısı da sayılamayacak kadar çoktur, olası kitapların s

Tür sayısı çok yüksek olabilir, ama hepsinin yapı taşı aynıdır. Hepsi kopyalanmak için DNA / RNA sarmalına muhtaçtır, milyarlarca gelmiş geçmiş tür içinde canlılığı sağlayan aslında tek bir ortak molekül vardır. O da DNA'dır. Eğer evrim çeşitlilik, çeşitlenme demek ise canlılığın birkaç farklı kaynağı olmalıydı. DNA'lı canlılık, ABC'li canlılık, XYZ'li canlılık gibi canlıların da rekabet eden birden fazla molekül olmalıydı. Ama gelmiş geçmiş tüm canlılar ve dahi virüsler ve dahi prionlar da dahil olmak üzere, aynı alfabe ile ve dahi aynı yazı diliyle yazılmış kitaplardır. Bunun gerçek

Bu hikayet dediğim gibi Eski Ahit'te yoktur, bir tür yeni uydurmadır, suçu da garip bir şekilde Musa'nın üzerine atmaktadır, bunu belki de bilmeden yapıyor. Zaten Kuran'ın bir çok kereler yeniden düzenlendiğini biliyoruz, Muhammed'in köleleri , hocaları, sonraki editörler, veya herhangi biri bu kıssaları Kuran'a doluşturmuş olmalılar, bu teknikten anlaşılıyor, bu tür farklılıklar Kuran'ın çok yazarlı bir kitap olduğunu gösteriyor. Muhammed'in amaçladığından farklı bir kitaba dönüştüğünü gösteriyor. Ki Muhammed de Kuran'ı kitap olarak görmek hiç istememişti zaten.

Belki de "inmiştir" yerine "Düşmüştür" kelimesini kullanmak istedi, ya da gayriihtiyarı inmiştir demiştir Birileri uydurmuştur deseydi, kapatırlardı.

Evet ama burası bir hukuk değil bir guguk cumhuriyetidir... Hapishanelerinin %60'ı tutuklu (yani halen masum) vatandaşlarla dolu olan bir muz cumhuriyeti dünyada yok. Yüzlerce gazetecisi hapiste olan, hakim ve savcılarını iktidar elemanlarının atadığı, ne ile yargılandığını bile bilmeden hapiste ölenlerin olduğu bir Afrika ülkesi yok. Hapishane mahkümlarının çoğunlukla general, amiral, polis şefi, dergici ve yazarlardan oluştuğu bir ada diktatörlüğü var mı? Bilemiyorum. Düzmece kanun, YSK ve ön seçim kararlarıyla cezası iptal edilerek gelen bir başbakan mesela Kongo'da yok. Olamaz , en az

Hürriyet gazetesi böyle, geçene kadar ayıya dayı diyeceksin. Haksızlar da diyemiyorum, Doğan Milliyet'i sattı, muhalif medyanın tamamını yok etmek için organize bir mücadele bu. Bu gazeteler , bu adamlar ya yandaş olacaklar, ya da birer birer batacaklar, bunlar yan da dursalar ayakta kalmalı, ne olursa olsun. Bu adamlara gerçekten yazık, bunları yazarken, bunlar onlara yazdırılırken, bu süt isteyen kedi duruşu, kan içmek gibi, onları anlıyorum, onlara üzülüyorum. Bakın bu kadar kötü Türkçe, bu kadar anlamsız ve desteksiz yazı, bu saçmalamaları yazanlar da istemiyorlar, bunu biliyorum. Sad

Bu ayette sözü geçen ve çocuğu öldüren Hızır, bildiğimiz Hızır değildir, Hızır ismi ayetin hiç bir yerinde geçmez. Bunun yerine fıkıhçılar Hızır yerine (Bilge Kul) şeklinde bir mitos kullanırlar . Yani Musa bilge biri ve bir de köle-hizmetçi ile yola çıkmış, yolda da bu bilge kişi diğer başka atraksiyonların yanında birini de bu saçma nedenden öldürmüştür. Daha da ilginç olanı bu kıssa Eski Ahit'de yoktur, bu kişinin bildiğimiz Musa peygamber olduğu da şüphelidir. Yani bu hikaye, bu yanlış uydurma şekliyle Kuran'a aktarılmıştır ama temeli boş bırakılmıştır. Kuran buna benzer alıntılarla dolud

Heyt gülüm... Hacım yeminini etmiş, laik cumhuriyete, Atatürk inkılaplarına, vatanın bölünmez bütünlüğüne. badem bıyıklıların suratında bir gülümseme, kemer altlarında hafif bir yağlanma. Yemini boşver sen,girişte hesap numarasını bıraktın mı, önemli olan o. Daha ucuz yemeklerden bile yiyemeden ne bu telaş, demokrasi memlekete ne zaman gelmiş, ne zaman çok seslilik vuku bulmuş, lider borazanları ne zaman susmuş, en son yanyana ne zaman bilim ve teknoloji kelimeleri kullanılmış meclis kürsüsünde? Yani... Gelip de yemin edenlerin yeminleri yalan. Gelip de etmeyenlerin tepkileri sahte. Gel

Bu işler böyledir, neden çoğunluğa takılıyorsunuz ki. Hayır, hayır çoğunluğun dediği, çoğunluğun seçtiği doğru değildir. Hatta genelde yanlıştır, yanlış olmasa bile tatsızdır. Siz ateistsiniz öyle değil mi, haydi canım, çoğunluğun seçimi sizi ne kadar etkiledi, işte ben de öyle çoğunluğun dinlediği müziği dinlemedim, çoğunluğun okuduğu kitapları hiç istemedim, mesleğim, ilgi alanım çok da çoğunluğun istediği şeyler değildir, son işte NTVBLM'e başladım, onu da kapattılar be kardeşim. Özal silip süpürdüğünde ANAP'a , Demirel kasıp kavurduğunda Eğriyol'a, CHP gelip gittiğinde fizik profuna, pad

Fötür şapka mezuniyet balosunda iyi dururdu. Oldum olası kumaş pantolon gümlek ve ceket ile huzur içinde olamadım. Hele kravatı hiç sevemedim Pantolonların yaygın kullanımı kıta Avrupa'sında Fransız devriminin ürünüdür, pantolon devrimden çalışan sınıf aristokrasisini temsil ediyordu. İngiltere ve Fransa'da asker kıyafetleri takım elbise, gömlek, pantolondan oluşuyordu. Tıpki Osmanlı'nın mehteranı gibi, takım elbiseli İngiliz / Fransız de isyancı barbarlara karşı bir korku ve disiplin unsuru olsun diye yaratılmıştı. Takım elbise ile savaşmanın zor olduğunu anlarsınız, ama koca bir mehteran

Peki ya Allah yağdırabilir mi? Şu New York'un sular altında kaldığı filmde, sular Everest'in tepesine kadar yükseliyordu. Yok arkadaş, dünya gezegeninde bu kadar çok su yok, bunu yapamaz, Allah da gelse yapamaz... Ne garip değil mi, senin bedeninde en eskisi 3.5 milyar yaşında olan genler vardır, 3 milyar yaşında yüz trilyon kadar DNA molekülüne sahipsin. Yaklaşık bir trilyondan fazla kopyalanagelmiş neslin son başarılı üyesisin. Kendi bedenine bak, dağlar toz oldular, sular dondular, volkanlar dünyanın altına üstüne çıkardılar ama bedeninde ortalama bir çay kaşığı kadar neredeyse ölü