Jump to content

poiuz

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    4.199
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne poiuz kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. Olağanüstü hallerde olağanüstü önlemler alınmalıdır.


    CHP her şeyi doğru mu yapıyor? Tabii ki hayır. Ekmeleddin İhsanoğlu başlı başına bir faciaydı mesela. Veya Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül isminin geçmesi.
    Ama bir de şöyle bakmak gerek. Mahsun Yavaş ne kadar CHPli. Veya Ekrem İmamoğlu? Eski Türkiyede bir ANAP, bir AP adayı olabilirdi ama bir CHP adayı olamazdı.


    Veya CHP, Saadet Partisi başkanı Karamollaoğlu ile beraber görülmeli mi?
    CHP, HDP seçmeninden oy istemeli mi?
    Bunların hepsine hayır dersen senin alternatifin ne? CHP kiminle beraber olsun? Kimleri partiye alsın ki oyları 25%i geçsin, iktidar olabilsin?


    CHPde benim de beğenmediğim isimler veya beğendiğim ama ihraç edilen isimler var.
    Türkiyedeki partiler içi oluşumlardan ben de memnun değilim. Aslında mahallelerden partiye insanlar seçilir. O kişiler mesela Mersinde kendi aralarında yine seçim yapar, sonra Akdeniz bölgesinde diyerekten parti aşağıdan yukarıya doğru yapılanır. Böylece parti başkanına rakip olacak kişi de gücünü seçmenden alacağı için kolay kolay ihraç edilemez vs. Parti gücünü halktan alır.
    Başka yerde yazdığımız gibi ahali başkana biat etmeyi sevdiğinden böyle bir yapılanmaya yanaşmıyor. 
    Ama bu ayrı konu.
    Sistem istediğimiz gibi olmadığı için elimizde olanla yetinmek zorundayız. Dilerim doğru bir demokratik sisteme geçince bu düzeltilir ama pek umutlu değilim. Çünkü partiler 30 yıldır 10% barajını bile indiremediler.


    Ne demiştim: "Olağanüstü hallerde olağanüstü önlemler alınmalıdır"
    Evet, Adolf Hitlerin yükselebilmesinin en büyük nedeni Alman Sosyalist ve Alman Komunistlerin birleşememeleri, beraber haraket edememeleri olmuştur. Sonu ne oldu hepimiz biliyoruz.
    Atatürke bakalım, sen hocasın, dindarsın, sen eşkiyasın, Kürtsün, Çerkezsin vs. Kurtuluş Savaşına katılamazsın dememistir.
    İlk hedef özgür, laik ve demokrat bir ülke inşaa etmektir. Bu ucube sistemi yok etmek ve Atatürkün Türkiyesini bir adım ileri götürebilmektir. Bu hedef için (yardımcı olacak) herkes ile işbirliği yapılabilinir. İstenilen sistem inşaa edildikten sonra HDPsi ile, Saadet ile vs kozlar demokratik bir mecliste paylaşılır.


    CHP, baştan "sen zamanında solcuları öldürttün", " sen sucusun", "sen bucusun" deme lüksüne sahip değildir, bunu yapar ise yalnız kalır ve hedefine varamaz.
    Zaten AKPnin istediği de bu!
    Bu yüzden hem Babacanın partisiyle, hem Derin Strajenin partisiyle beraber iş yapılabilir. İlerde Davutoğlunun yaptığı hataları yüzüne vurulur. HDPye gücün ne ki ayrılmak istiyorsun denebilir. Teröristlerin üstlerine gidilebilir
    Ama bunun için önce iktidar olmak, laik, demokrat bir Türkiye kurmak gerekli. Bu amaca erişebilmek için de herkes CHPye yardımcı olabilir.
    Sorun yok.


    Bu benim görüşüm. Böyle konuların tartışılmasını da yararlı buluyorum.
    İyi günler

     

    PS:

    Tabii ki Kurtuluş Savaşında güneydoğu illerinde Kürtler de (Kürt nüfusu) Türkler ile aynı safta yer almışlardır. Hatta Fransızlara ve ayırımcı Kürt çetelere karşı "din kozu" kullanılmıştır. Kürt vatandaşlara "Müslüman Osmanlı ümmeti" oldukları hatırlattırılmıştır.

     

    Ayrıca yukarda yazmıştım. Eğer terörizme yardım eden kişiler ve partiler varsa mahkemeye gidilir ve gereği yapılır.

    Ama CHPye oy verenlerin terörst olması ama AKPye oy veren Kürtlerin "iyi Kürt" olması zaten her şeyi açıklıyor.

    CHP ne yapsın? Bize oy vermeyin mi desin?

     

  2. Bir de "Atatürk yaşasa bu CHPye girmezdi" felan diyen AKPliler var ya

    onlara hatırlatmak isterim

    AKP,  Atatürk zamanında olsa çoğunuz darağcını boylamıştınız! 

    Atatürk cephede Türk Kürt beraber bu ülke için savaştı ama bu AKP zihniyeti o zaman da "Yunan galip gelseydi" diyordu. Bu gün de!

    "Atatürk" demeden önce bir aynaya bakın!

  3. AKP, PKK ve HDP


    Arkadaşlar sizi gerilere götürerek biraz fikir yürütmenizi isteyeceğim


    BOP Eşbaşkanı iktidara geldiğinde Apo yakalanmış, PKK terörü bitmiş ve şehitler gelmiyordu.
    Sonra Kürt Açılımı başladı, AKP müzakaraları PKK ile yapıyordu, Kürt siyasetçiler arabulucuydu.


    Her şey güllük gülistanlıktı, çok iyi anlaşıyorlardı. Ta ki Demirtaş "Seni başkan yaptırmayacağız" diyene kadar. Demirtaş bunu acaba PKKdan habersiz mi(veya onaysız) mı söylemişti acaba? Bugün Demirtaş tutuklu ve yalnızlaştırılmış durumda. PKK onun ismini ağzına almıyor. 
    Veya Demirtaş/HDP seçimlerde bu sloganla alacakları oylarla RTEye bir güç gösterisi yapmak mı istemişti?
    Veya Demirtaş, Başkanlık sistemine geçince artık isteklerinin Tayyibin iki dudağı arasında kalacağını ve kendilerinin hiç bir güçlerinin olmayacağını mı düşünmüştür?
    HDPnin neden başkanlık sistemine karşı olduklarını tam bilemiyorum.

     

    Ama bildiğim şey, bundan sonra 2015 seçimlerinde kesin çoğunluğu alamayan AKPnin yardımına PKK ve IŞİD gelir. Düğmeye basılmış gibi Türkiyede terör saldırıları doruk yapar. Barışın AKPye yaramadığı burda da açıkça görülür. Tayyibe devamlı bir gerginlik gereklidir. Terör, savaş, (dış/iç) düşman göstermek Tayyibe devamlı oy getirir. Artık Tayyip bu metodtan ayrılmaz.


    Bundan sonra da PKK daima Tayyip ve Başkanlık tarafı olmuşlardır. PKK, AKP istediği zaman devamlı ona destek olmuştur.
    En son İstanbul seçimlerini hatırlayalalım. HDP, İmamoğlunu desteklerken AKP umudunu yine PKKya bağlar ve terörstleri televizyona çıkartarak ve Aponun mektubunu okuyarak İmamoğlunun oylarını düşürmeye çalışır. Bu arada "milliyetçi" lider Bahçeli HDPnin PKKyi dinlememesi nedeniyle sitem eder!


    Şimdi her Kürt oylarına muhtaç olduğunda PKKnın kapısını çalan bir parti, CHP teröristler ile koalisyon kuruyor diye CHPye yüklenmek bence insafsızlıktır. Eğer HDPde teröre yardım eden kişiler varsa mahkemeye başvurulur ve gereği yapılır. Veya parti kapatılır vs. Mahkemeler zaten iktidarın emrinde değil mi?

    AKPnin isteği HDPyi kapatmak değil, kapatırlarsa onların oylarını alamayacaklarını biliyorlar. HDPyi baraj altı bırakarak onların sandalyelerine el koymak, bunun yanında CHP seçmeninin kafasını karıştırmak ve iyi partiyi millet itifakından çıkartmaktır.


    Dediğim gibi bunları yapan parti, PKK terör örgütünden ve hapiste yatan terörist Apodan medet uman partidir. CHPye yüklenirken bunları lütfen göz ardı etmeyin. Kimin teröristler ile beraber çalıştığını iyi görün.


    Ve bir an kendinizi CHPnin yerine koyun. Yalnız iktidar olma şansınız yok.
    (Eğer denilen doğru ise...)
    -Bir tarafta parlamenter demokrasiyi isteyen ama bölücü bir parti var. HDP.
    -Diğer tarafta ülkeyi ortaçağa götüren, bütün (ahlaki ve medeni) değerlerimizi yok eden bir parti. AKP. 
    Başkanlık sistemiyle her şeyi kontrol etmek isteyen bir zat. Ayrıca bu zatın Kürt Açılımını derin dondurucuya koyduğunu, zamanı geldi mi çıkaracağını ve PKK terör örgütü ile beraber iş yapmaktan çekinmeyen biri olduğunu biliyoruz. Unutmayalım FETÖye de devleti veren de bu zattı, IŞİDi besleyen, tırlarla yardım yapan da bu zattı. 


    Evet, yukarda bıyık aşağıda sakal. CHP ne yapabilir?


    Diğer bir sayfada Türklerin biat etmeye yatkın oldukları yazılmış.
    Evet, doğru. Türklere biat edecekleri bir başkan, bir lider lazım.


    CHP/Laiklerin lideri, Kurtuluş Savaşını kazanan, egemenliği saraydan alıp millete veren, bir çok Avrupa devletinden önce kadına seçme ve seçilme hakkını veren Atatürktür.


    Atatürkün çağdaşlaşma adımlarını kafirlik olarak gören, sakal bırakıp, türban ve entariyi müslümanlık sananların lideri, 15 sene "Türk" adını ağzına almayan, o kadar şehit vermemize rağmen yas ilan etmeyip, Arap kralının ölümüne yas tutan, egemenliği milleten yine saraya alan RTEdir. Belli başlı başarıları nedir diye soracak olursak: İnşaat. 18 yılda yollar, köprüler yaptı!


    Ve Kürtlerin de lideri Abdullah Öcalandır. Belki galip gelse tarih onu başka yazardı ama beyinlerde helikopterde "Ben ülkemi severim. Annem de Türk'tü. Bir hizmet imkânım olursa yaparım... Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim" sözleri kazınmıştır. 
    Kürtler bu sözler hakkında ne düşünüyor bilemiyorum ama görüldüğü gibi liderler ve yaptıkları, yapabildikleri ortadadır.
    Öcalanın başarıları: Türkiye Kürtlerini bir millet olarak birleştirdi diyebiliriz. Yan etkisi, Türkiyedeki yurttaşları ayırdı da.
    RTE, millet değil ümmet devleti istediğinden ülkeyi birleştirmek değil üçüncü bir grup daha ortaya çıkarıyor. Bunu Büyük Osmanlı hayaliyle ayakta tutuyordu ama elde bir başarı olmadığından "millet" lafını da ağzına alarak Türkçülükten de yararlanmaya çalışır oldu.


    Konuya dönecek olursak, Kürtler toplandığı zaman devamlı bir kaç "Kürt bayrağı" göreceğiz, Apoyu bir lider olarak kabul edenlerle karşılaşacağız. Ben bunun böyle olacağını düşünüyorum. Yasaklamak, cezalandırmak ne yazık sadece devlete düşman olmalarına neden oluyor. Bizim bu insanları kazanmamamız gerek.


    AKP mi HDP mi derseniz?
    Ben HDPnin içinde, Kürtlerin içinde demokrat insanların olduğuna inanıyorum. Mecbur kalınırsa bir çok konun mecliste konuşulabileceğini sanıyorum. Hatta isterlerse Türkiyede demokratik bir şekilde (Kürdistan ayrılsın mı diye) bir referanduma bile gitmeye hazırım. Aslında (radikaller hariç) Kürtleri kazanmak kolaydır. Refah getirin yeter. 
    Ama AKP ne demokrattır ne de yurtsever. Ülkeyi başka türlü bölmeye çalışan, ortaçağ karanlığına götüren bir zihniyettir. Eğitimi baltalayan, kendisi gibi olmayana kin kusan, çoğunluğun cahil olduğu ve cahil kalmak istediği bir yapıdır.
    CHPnin AKPile hiç bir zaman yanyana durmasını istemem.

    Ya AKP Türkiyeyi yok edecek ya da Türkiye AKPyi. Başka yolu yok.

     

    Biraz uzun oldu kusura bakmayın.
    İyi günler

     

  4.  

     

    Bandı geriye saralım...


    Tayyip seçilir seçilmez ABDnin BOP projesini hayata geçirebilmek amacıyla ABDnin Türkiyeye asker göndermesini ve Türkiyeyi ABD üssü yapabilmesi için bir tezkere geçirmeye çalışır ama başarılı olamaz.
    Tayyip, Saddamın, Kaddafinin, Esadın ayağının kaydıralacağının BOP projesinin bir parçası olduğundan haberdardır.
    Tayyip o zamanlar zaten kürsüye çıkıp şahsının BOP Eşbaşkanı olduğunu gururla söylemiştır.
    Kürt açılımı da BOPun bir parçasıdır. Plan, "kardeşim Esadın" Suriyesi ve Türkiye arasındaki mayınlar yok edilecek, yerel yönetime geçilip Kürdistan ve "katil Esedin" Suriyesinin bir bölümü Büyük Osmanlının bir parçası olacaktı. Erdoğanın hayalleri böyleydi.


    Libyada, Mısırda, Irakta "diktatörler" tek tek düşer. Suriyede Esad diğerleri gibi kolay lokma olmaz, direnir. 
    2014 yılında ağır ağır ABD, ılımlı islamdan ümidi keser. Bu arada Türkiyenin eline büyük bir fırsat geçer. Suriyeye girip IŞİDi temizlemek. Bu dış dünyada sükse yapacak ve Suriyede (bugün konuşulan) bütün isteklerimizi yerine getirebilecek fırsat hükümetin IŞİDle savaş istememesi nedeniyle kaçırılır. BOPa fayda sağlayacak şekilde Suriyeye (IŞİDe karşı savaşacak) Kürt militanlarının geçmesine yardımcı olunur. O zamanlar Tayyibin açık hedefi Türkiye Cumhuriyeti olduğundan bu geçiş tam Cumhuriyet Bayramına denk getirilir. 
    ABDnin gözünde ılımlı islamın düşmesi nedeniyle Asrın Lideri, dış siyasette ağır ağır zikzaklar yapmaya başlar.
    Hem Kürt militanlarının oraya geçmesini sağlanır hem IŞİD beslenir. IŞİDin Kürtlere karşı kazanmasını da isteyen bizimkilerdir. (Bunun nedenlerinden biri muhtemelen (enerji bakanı) damat üzerinden IŞİDin Türkiye üzerinden sattığı petroldür. Burdan büyük paralar kazanırlar)
    Rus uçağı düşürülüp bayram yapılır. 
    Sonra S-400ler alınır. NATOdan çıkıp  Şanghay Beşlisine ortak olma planları yapılır vs.
    Bu arada Rusya Esada yardımcı olarak Suriyedeki dengelerin değişmesine neden olur.
    Geçen zamanda Kürt açılımı bitirilmemiş ama soğuk dondurucuya kaldırılmıştır. Zamanı geldi mi yine servis edilecektir.


    Asrın Liderinin, en son "Dostum Trump" "Dostum Putin"e varan zikzaklarının nedeni ABDnin ılımlı islamdan vazgeçmesedir. Reis artık elindeki bütün kozları oynamaktadır çünkü devrilen "diktatörlerden" sonra sıra kendine geleceği korkusu vardır. Zaten ılımlı islamın çöpe atılmasıyla Reisin siyaseten var olma nedeni sonlandırılmıştır.


    Videodaki haritaya bakarsanız İldibin kurulacak bir Kürdistan ile hiç bir alakası olmadığını görürsünüz. Orayı savunmanın, orda olmanın Türkiyeye hiç bir getirisi yoktur. İldip Esadın eline geçse ne olur geçmese ne olur? Esad ordan Türkiyeye mi saldıracak? Orası Türkiye için neden bu kadar önemli?
    Bunlar Reisin cevap veremediği sorular. Cevabını ben vereyim. Asrın lideri hâlâ ılımlı islamı yaşatmaya çalışıyor (radikal islamcıları kullanarak ta olsa) çünkü bu ONUN artık var olma savaşıdır. 

     

    Şimdi biraz ileriye bakalım.
    Ben ne yazık, bizim kantinci ne tarafta durursa dursun devamlı BOP projesinin yine de işlediğini görmekteyim. İyimser bir şekilde BOP için çalışmıyor demek istesek bile onun bu projeyi durdurmaya ne gücü ne de zekası olduğunu görüyoruz.


    Karşındaki Putinde bu zatın cihadistlere yardım ettiği görüntüleri var, IŞİDin petrolünü İsraile satmakta yardımcı olduğunu biliyor. Ayrıca bildiğim kadar PKK Ruslara göre bir terör örgütü bile değil.
    ABD desen, Reza Zarraf ellerinde, Halk Bankası Başkanı ellerinde. Tayyipgilerin milyarlarının tümüne el koyamasa da deşfire etme imkanları ellerinde. Ve ayrıca YPGye hem silah hem finansal yardım ediyorlar.


    Görünen o ki en geç 2023 seçimlerine kadar Kürdistanın temelleri atılacak ve kurulmaya başlanılacak gibi.

     

    Aklımdan geçen senaryoyu belki ilerde yazabilirim.

    Şimdilik iyi günler.

     

     

  5. Şubat başında Erdoğan:

    "Suriye rejimi Soçi'deki sınırlarına çekilene kadar İdlib'deki sorun çözülmeyecektir. İdlib'deki çözüm rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması, daha önceki anlaşmalardaki sınırlara çekilmesidir.
    Aksi takdirde şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız"
    "Gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakarlığı göze alan hodri meydan diyoruz"

     

    Kedi kendini arslan sandı, kükredi, ultimatum verdi. Her zaman olduğu gibi yine bu sorun Türkiyenin beka sorunu oldu, Milli Mücadele ile kıyasladı. Kantinci gibi düşünmeyen herkes her zaman olduğu gibi vatan haini oldu. Ortağı Bahçeli Şama kadar girelim dedi.
    Ve Şubat ayı sonunda ultimatum bitecek ve asrın lideri onlara hanyayı konyayı gösterecekti.


    Şubat bitti ve nasıl olduysa asrın lideri, bizim askerimizi öldüren Putinin ayağına ateşkes istemek için gitti.
    Aşağıdaki haritada yeni sınırların ultimatum verdiği zamandan daha kötü olduğu görülüyor.

     

    idlib-yay%C4%B1n-tr-1362x1456.jpg

     

    Ultimatum verip de sonra durumu öncesinden daha kötü bir pozisyona sokan bu zihniyet aynen Sevri imzalayan zihniyettir. Kabiliyeti bu kadardır! Fazlasını beklemek hayalcilik olur. 

    Sonra:

    "İyi yaptık damat", "Çok yaşa padişahım"... Ve şakaşakçılar....
    Hepsi bu!

     

    Burda yazılanları, bu haritayı AKPliler görmüyor mu? Tabii görüyorlar.
    Burda biri konuyu hakka inanmaya, putlara felan getirmiş.
    Müslümanların kutsal, değişmemiş, Allahın sözleri olan Kuranda yazar:

     

    Senden önce gönderdiğimiz resullerimize sor: Rahman'dan başka ibadet edilecek tanrılar yapmış mıyızZuhruf 45

     

    Evet müslüman AKPliler bunu okumuyor mu? Mesela bu ayetteki saçmalığı görmüyor nu? Tabii ki bunu da okuyorlar.
    Bunları görüyor ama kabullenemiyorlar. Bu gözlerine soktuğumuz gerçekler bunların ömür boyu inandıkları dini, 18 senedir peşinden gittikleri reisi ve o zihniyetini çöpe atıyor. Yalan, yanlış olduğunu, beceriksizliklerini apaçık, gizlenemeyicek şekilde gözler önüne seriyor.
    Bunu görüyorlar, itiraz edemiyorlar ama kabullenemiyorlar da.
    Acınacak durumdalar ama acıyamıyorum çünkü olan ülkeme, vatanıma, milletime oluyor. Bu beyinsizlerin ne olacağı beni ilgilendirmiyor ama bunların "günahsız" çocuklarına acıyorum! Onları kurtarabilsek bari.
    İyi günler


  6. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç; 


    "Bizim şehitlerimize, ‘kelle’ diyen bir kişinin sıfatlarını sayıyorum ben size. 
    Şehide kelle diyen kişi haysiyetsizdir, 
    şehide kelle diyen kişi Türkiye Cumhuriyeti’nde şerefsizdir, 
    şehide kelle diyen kişi onursuzdur, 
    şehide kelle diyen vatan hainidir. 


    Bu kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olamaz, temsil edemez. 


    Bu kişi kendi evladından, kendi çocuklarına bütün fonları oluşturup onların zenginleşmesine ve telefonlarda paraları sıfırlattığı çocuklarına bir tanesine bedelli, diğerine çürük raporu aldırıp milletin çocukları askere gidip şehit düşüp anaların bağrı yanarken konuşan o şehide ‘kelle’ diyen kişi haysiyetsiz kişidir, onursuz kişidir, şerefsiz kişidir” 

  7. 1 hour ago, HATEM said:

     

     

    AKP seçmeni hiç yalan söyler mi?

    Gözleri Tayyipdeymiş 

    Tayyibin karşısında el pençe olmuşlar.

    Gerçekten öylemiymiş bir bakalım:

     

     

     

    Putin hepsini tek tek ayağına getirtiyor, Reisi bile!

    Bizim kantinci rus bakanların ayağına gitmek zorunda kalıyor.

    Psikolojik olarak Putin ne yazık bizimkinleri ezmiş.

    Kozlar da zaten onun elinde idi.

     

    Bizim askerlerimizi öldüren Putinin ayağına gidip ateşkes isteyenler bunlar.

    Lozana gitseler acaba daha neleri neleri verirdik?

     

  8. On 29.02.2020 at 08:49, okuyan said:

    Suriye'de bulunmamızın sebebini bilmiyorum ama Amerika petrol için ordaysa, Rusya limanları için, PKK/PYD ve diğer örgütler devlet kurmak için, şii militanların ardında İran proxy devlet kurmak için ordaysa apaçıktır ki bizim de orada olmamız şarttır. Hiç bir sebebi olmasa bile sayısız akbabanın göz diktiği bir yerde mutlaka taze bir ceset vardır unutmayın. 

     

    Neden mi Suriyedeyiz?


    Ne emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşı vermekle,
    ne de Çanakkale Savaşıyla bir ilgisi yok İldibin.


    Osmanlının başına da üşüşmüşlerdi emperyalist devletler. Hepsi de Osmanlıdan bir pay kapmaya çalışıyordu.
    Günümüzde de aynısı Suriyenin başına geldi. "Emperyalizme karşı savaşıyorum" diye iç siyasette yalan söyleyen zat, emperyalistler ile beraber olup Suriyeden bir şeyler koparmaya çalışıyor.


    Yalnız, diğerleri satranç oynarken bizimki (bilmediğinden) dama oynamak zorunda kalıyor ve
    Şam’a şekere giderken evdeki tuzdan oluyoruz.


    Türkiye kaybederken, şerfsiz ve ailesi IŞİDin çıkardığı petrolu İsraile satarak yıllarca ceplerini doldurdu.
    Bir yüzükle yola çıkan hırsız, oğluna sabahtan akşama kadar uğraştığı halde paraları sıfırlatamadı, akşama doğru kalan 30milyon eurocuku nere koyacaklarını bilemediler.


    Bunları sanki AKP seçmeni bilmiyor mu? Tabii ki biliyorlar ama kendileri başa geçse onlarda aynısını yapacaklarından bu şerefsizin gerçek yüzünü bilmemezlikten geliyorlar!

     

    Bu o.ç. şahsi çıkarları yüzünden hem 15 Temmuzda hem de yabancı ülkelerde cephelerde o kadar insanımız öldü ki yeter artık.

    Ölen kendi çocukları olsa, kefen giyip onu karşılayan ama bedelli askerlik yapmış puştlar olsa, klavye başında Rambo kesilenler olsa bizim kantinci itinin poltikalarını seve seve desteklerim.

     

  9. Erdoğan, (Hitlerin metodunu tamı tamına uyguluyarak,) her suçu CHP ve Kılıçtaroğluna yükleyerek CHP ve Kılıçtaroğlunu bir öcü yaptı. Her gün aynı yalanları anlatarak, hadi gençleri bıraktım, köydeki dede bile karısının 40 yıldır namaz kıldığını unutarak AKPden önce Türkiyede islamı yaşayanmadığına inanır oldu.


    Propaganda aleti öyle bir işliyor ki Çanakkaleyi Beyaz atlı evliyalar, Kıbrısı (Ecevitin adını unuttularak) Erbakan kazandı sanıyorlar. Abdulhamit demokrasi savunucusu, Erbakan herşeyi önceden bilen siyasi bir yarı tanrı/figur oldu. Bu sahte "kahramanlar listesi" sayfalarca uzatılabilir.
    İnsanlar, Erdoğandan önce yapılan iki asma köprüyü, çalıştığı (Cumuhriyet zamanında yapılan) fabrikayı bile unuturak herşeyi Erdoğan yaptı sanıyorlar.
    Ben "Erdoğandan önce cep telefonu var mıydı?" diyenini bile duydum!
    Bu kadar cehaletin yanına bir de ahlaksızlık geldi. Özalın "benim memurum işini bilir" ile başlayan ahlaksızlık bunların zamanında yanına yalanı, iftirayı ve yüzüsüzlüğü de alarak doruk noktasına çıktı.


    Aslında bu kadar pislik sadece yıkıp baştan inşaat ederek temizlenebilir.
    Hem bunlardan oy isteyip hem de ülkeyi düzlüğe çıkartmak imkansız gibi.
    Tek emin olduğum şey, Erdoğandan sonra büyük bir harabeyle karşı karşıya kalacağımız.

     

    Soruya gelecek olursak
    17/25de hırsızlık yaparken suç üstü yakalandılar, toplumun kendini en müslüman gören kısmı yine de bunları oy verdi. Bu yüzden bence herşey olabilir. Ben Türk seçmenini bu güne kadar hiç anlayamadım.

     

    Bir de sorum olacak. Ben siyaset ile pek ilgilenmem ama TVde bir kaç kere İmamaoğlunu ve Mansur Yavaşı gördüm. Bizim milleti pek bilmem ama ben Yavaşı daha çok beğeniyorum. İmamoğlu çok şov yapıyor, bir çok soruyu açıkça cevaplandırmıyor ve burnu biraz büyümüş gibi. Mansur Yavaş herşeye daha hakim ve daha çok çalışıyor izlenimi uyandırıyor bende. Ama dediğim gibi bu benim görüşüm, bizim Türk milleti belki böyle şeyleri önemsemiyor belki de benim iyi değil dediğim şeyleri beğeniyordur. 
    Siz ne düşünüyor sunuz?

  10. On 28.02.2020 at 22:56, HATEM said:

    Rus, Amerikan veyâ Fransız Gâvurudan farkın ne?
    ???
    Daha Gâvur olman mı?

     

    Gavurdan daha gavur olabilmek mümkünse, şehitden daha şehit de olunabilir herhalde.

     

    Acaba Suriyede ölen Türk askerleri mi ya da kendi anavatanlarında ölen Suriyeli askerler mi daha şehit acaba?

     

     

  11. NEDEN SURİYEDEYİZ?


    Şimdi bir de Suriyeye neden savaş açtığımızı, neden "kardeşim Esad"dan "katil Esed"e geldiğimize bakalım.
    Önce güzel güzel beraber tatil yapıyorlardı. Ve sonra...
    -Üç günde Emevi Camide namaz kılmayı hedefledi, yani hedef Suriyeyi işgal etmekti
    -Sonra Esad devrilsin de ne olursa olsun demeye başladı
    -Esad Suriyenin kuzeyini boşaltırım dedi ve orası IŞİD ve Kürtlere kaldı. Bunun yanında yolda lahmacun ısmarlayarak bizimki de oraya Kürt militanlarını taşıdı. 
    -Ve sonra ABD, bizim kantinciye zorla IŞİDi temizletti. Bunlara "sınır savaşları" dendi
    -IŞİDciler ortalıkta görülmez olunca Suriyeyi (kendi taşıdığı) Kürtlerden (de) temizlemek işine girişti. Bunlar da Kürt Koridorunu temizlemek adı altında yapıldı
    -Ve şimdi en son olarak Suriyelileri korumak adı altında HTŞ isimli IŞİD kırıntıları cihadistleri korumak için orda.


    Görüldüğü gibi bizim kantinci Emevi Camide namaz kılmaktan zamanla nereye gelmiş.
    Peki, Emevi Camide namaz kılmak amacıyla çıkılan bu yolda Türkiyenin şimdiye kadar ne gibi bir çıkarları olmuştur? Koca bir hiç!

    Muhtemelen 
    Emevi Camiye giderken kaybettiği eşeği ilerde Suriyeden çıkarken geri bulacak ve bunu yine büyük bir zafer olarak millete kazıklayacaktır.
    Hatırlayın; bizim kantinci, Süleyman Şahın türbesini Suriyeden kaçırmayı bile büyük bir zafer olarak millete satmıştı.


    Müslüman Kardeşler Teşkilatı liderlerinden Muhammed el-Bilteci'nin Mısır'daki olaylar sırasında ölen kızı Esma'ya yazdığı veda mektubunu dinleyen Tayyip, gözyaşlarını tutamamıştı.
    Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz el-Suud'un vefatı sebebiyle bir günlük milli yas ilan etmişti
    Ama

    34 Türk askeri şehit olunca 48 saat ortada görülmez. Yas tutmayı, gözyaşlarını bırak, ilk olarak konut satışı, bira şişeleri, turist sayısı ve araba satışı konularının yer aldığı bir konuşma yapar. Trump ile telefonda yaptığı dedikoduyu anlatarak kendisi ve dinleyicilere kahkahalar attırır.


    BU ADAM TÜRKLERİ NEDEN SEVMİYOR?

     

     

  12. Kısa bir Kronolojik Rusya Analizi:


    Yıl 2015. Biz Rus uçağını düşürdük, "Asrın lideri" ve "Strajik derinlik", kim düşür emrini verdi diye birbirleriyle yarışa girdiler. Bir daha olsun bir daha düşürürüz diyorlardı. Bizim ahali korna çalarak turlar atıyordu.
    Putin, vurulan pilotuna Rusyanın en önemli ödülünü/madalyasını verdi, pilotun adına anıt dikildi, eşyaları müzede sergilendi. Bizim ahali bayram ediyor ve klavye başında Moskovaya girme hayalleri kuruyordu.
    Putin "bu sadece yatırımlarla hallolmaz" dedi ve bizim domates, biberleri almaz oldu. Turistler gelmez oldu.
    Bizim Asrı liderimiz çok kurnaz olduğundan "Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk" felan diyerek "salak" Putine bunu unutturdu. Putin çok salak ya, herşey eskisi gibi oldu.


    Zaman geçti ve dünyada az görülen bir şey oldu. Bizim polisimiz durduk yere tekbir getirerek Rus elçisini kafasından vurdu. Bu "salak" Putinden hiç ses çıkmadı. Bizimkinler hiç şüphelenmedi. Ve "akılsız" Putin, ben sizi çok sevdim diyerek bize S-400leri sattı. Parasını peşin verdik. Bizi Rus uçaklarından korumak için bir Rus savunma kalkanı almıştık.


    Sonra Putin, asrı liderimize dondurma ısmarladı, bütün TVler gösterdi. Artık Putin, "Dostum Putin" olmuştu. Dostum Trumpla anlaşamadık mı Dostum Putine takılıyorduk. 
    Suriyeye girdik, Dostum Putin ve Dostum Trump arasında ping pong topu olduk derken...
    Birden bire, aniden Dostum Putin bizi alçakça sırtımızdan hançerledi.
    Neden acaba?


    Evet, yukarda bıyık-dostum putin- var
    aşağıda ise YPG/PYDye tırlar dolusu silah veren ve onları her alanda koruyan, bize ödediğimiz uçakları bile vermeyen sakal-dostum trump- var
    Nereye tükürsek acaba?


    Ortadoğu'da önemli bir yemeğin davetli listesinde adınız yoksa bir de menüye bakın. Adınız orada olabilir!

     

     

  13. 17 minutes ago, Las Seis Flechas said:

    Hakikaten de çok üzülüyorum ülkenin durumuna. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet bugün zırın zırı cahil İslamcılara emanet. 

     

    Bunlar gerçekten neye kime güveniyor? Yeşil sarıklı evliyalar mı inecek gökten? Allah melekler mi indirecek?

     

    Düne kadar Abd-İsrail köpeği olmakla suçlanırken bugün Rus köpeği olmakla suçlanıyoruz.

     

    En çok da Fetullah'ın bu konudaki düşüncesini ve duruşunu merak ediyorum.

     

    Aslında bizim yerimiz sabit. Bizim yerimiz ülkemizin, milletimizin yanında. Sadece ve sadece bağımsız Türkiye tarafındayız.
    Onlara ama bir o kucakta, bir bu kucakta oturduklarından devamlı bizi ayrı ayrı pencerelerden görüyorlar ve bizim de kendileri gibi hoplatıldığımızı sanıyorlar ;)

  14. Her gün Atatürke küfreden bunlar darbeden sonra Atatürkçü bile oldular. Parti binasını boydan boya Atatürk posteriyle donatmışlardı.
    Biliyorsun "davam için papaz kıyafeti bile giyerim" demişti bu omurgasız zat. Bana kalsa dansöz kıyafeti daha iyi yakışır.


    15 sene Türk kelimesini ağzına almayan p*zevenk götü tutuşunca Atatürkçü oluverdi.

    Onun milleti yok, ümmeti var.
    Maden çöktü 300 kişi öldü bayrağımız yarıya inmedi.
    Ankarada, İstanbulda teröristler bombalar patlattı, insanlarımız öldü bayrağımız yarıya inmedi.
    33 şehidimiz geldi, Türk askerleri öldü bayrağımız yarıya inmedi.
    Bayrağımız ne zaman yarıya indi?

    Reisin ümmeti, Arap kralı öldüğünde yas tuttu Arap seviciler!

  15. 19 minutes ago, Las Seis Flechas said:

    ....

     

    Hayır bu savaş çığırtkanları neye güveniyor, neyin kafasını yaşıyor anlamıyorum ki. Daha düne kadar küfrettikleri ABD/NATO bizim için Rusya'ya karşı dünya savaşına mı girecek? Ruh hastası bir Kasımpaşalı yüzünden ülke uçurumdan yuvarlanıyor. 

     

     

    Yalvarıyorlar çünkü.....

    Trump gelip bir de o s*kecek!
    Daha BOPu bitireceğiz. Kürdistanı kurdurtacağız!

  16. "Dostum Putin", "Dostum Trump" diye kucaktan kucağa hopluyordu p*zevenk.
    Birkaç teröristi korumak için SURİYEDE gençlerimiz ölüyor, bir de bunu "Milli Mücadele" diye millete satıyorlar.


    Bu o. ç. önce eşeği kaybediyor, eşeği geri buldu mu bunu bir zafer olarak sunuyor. Arkasındaki yalakalar da bunu millete böyle satıyor.
    -Devleti önce FETÖye verdi sonra FETÖye karşı gerçekten savaşan tek kişi olarak kendini pazarlattı.
    -Teröristleri(PKKyı) Suriyede hezimete uğrattık dedi. Ulan onları oraya sokan sen değil misin p*şt!? Hatta yolda adamlara lahmacun bile ısmarlamıştınız.
    -"Suriye toprak bütünlüğü için ordayız" diyor ama hem zamanında IŞİDi destekledi, şimdi de Suriye ordusuna karşı savaşıyor. Ulan Suriyeliler topraklarını kendi teröristlerden temizlemek istiyor. Sen orda ne b*k yiyorsun?


    TVlerde Putine dengesiz diyorlar. Sanki kucaktan kucağa hoplayan Putindi!? 
    Bir tarafta Rusun kıllı y*rağı, diğer tarafta Trumpın yağlı y*rağı. Hoplamaktan yorulmadın mı *bne? Emevi camide namaz kılmak sana mı kalmış!? Ne b*k var da Arapların işine burnunu sokuyorsun? İki pohpohladılar mı gaza geliyor gerzek. IŞİDi korumak, beslemek sana mı kaldı? Senin ihvanını s*keyim! Türkiyenin başına bela oldun. Devletin ne bir ağırlığı ne bir saygısı kaldı. 
    "Ümmetim" dediğin mültecileri kadın, çocuk demeden sınırı sürdün. Sözde onları şantaj olarak kullanacaksın. Ulan, zavallılar bu soğukta orda ne yapacaklar, o çocuklar, o bebekler orda ne rezillik çekiyorlar.
    Bizim gençlerimiz teröristleri korumak adına ölüyorlar. Yazık değil mi! 
    Yeter artık lan!!!


    Kusura bakmayın ama dünden beri sinirden patlamak üzereyim. İçimde kalırsa fıtık olacam.
    Özür dilerim

  17. Diplomasız adamı hak etmediği bir makama çıkartırsanız,
    Askerliğini kantinde yapmış adamı Başkomutan yaparsanız
    olacağı budur.


    Bu adamın kişisel çıkarları için, makam sevdası için, (nerdeyse Allah ile yarışan) dev bir balon olmuş egosu için
    ülkem ve milletim daha ne kadar bedel ödemek zorunda?


    Hitlerin metodlarıyla Türk insanını manupüle eden bu zat (kendine göre) yıllardır bayağı yol kaydetti ama ona kitapların özetini okuyan yardımcıları Hitlerin sonunu anlatmadılar galiba!
    Alman milleti de cephelerin devamlı uzaklarda kalacağını düşünüyorlardı, bir gün o cepheler evlerinin önüne kadar geldi.


    Umarım korkularım nedensizdir, hayırlısı olur.

  18. "Sorularla islamiyet"ten alıntı

    - Evlatlık alınan bir çocuk büyüdüğünde, üvey annesine yabancı oluyor mu?
    - Ve bunun giderilmesi için dini hüküm nedir?
    - Bir ailenin, başka birinin çocuğunu veya bir yetimi kendilerine çocuk edinmesinin hükmü nedir?
    - Evlat edinmek ve mirası ona bırakmak caiz midir?


    Değerli kardeşimiz,
    Evlat edinme, bir başkasının çocuğunu kendi ailesi içine katma âdeti, tarihin her devrinde tatbik edilen bir husustur. Bilhassa İslâm'dan önceki Cahiliye Devrinde bu âdet daha yaygındı. İsteyen kimse, seçtiği herhangi bir kimseyi öz çocukları arasına katarak onu evlatlık aldığını ilân ederdi. Aldığı çocuğa “Sen benim oğlumsun, ben sana vârisim, sen de bana vârissin.” diyordu. Böylece, o çocuk öz oğlu sayılıyordu. Ailenin bir ferdi olduğu gibi, aynı zamanda aile fertlerinin sahip olduğu hak ve vazifelere de ortak oluyor, ailenin ismini alıyordu.
    (Ne kadar kötü bir şeymiş) Evlatlık edinen kimse bu çocuğun babası sayılıyordu. Evlât edinenin hanımı da çocuğun annesi yerine geçiyordu. Oğlanın hanımı da bu babanın gelini kabul ediliyor, dolayısıyla, boşandıktan sonra gelini ile evlenmesi mümkün olmuyordu.(vah vah vah)

    Peygamberimiz de (a.s.m.) Zeyd bin Haris'i kendisine evlâtlık olarak almıştı. Hz. Zeyd küçük yaşta köle olarak satılmış, Hz. Hatice de onu satın almıştı. Daha sonra onu Peygamberimize hediye etti. Hz. Zeyd, Peygamberimizin hizmetinde bulunuyordu. Babası ve amcası, kurtarma akçesi karşılığında onu Peygamberimiz (asm'den istemeye geldiler. Peygamberimiz Hz. Zeyd’i serbest bıraktı. Fakat Zeyd, Peygamberimizi baba ve amcasına tercih ederek, onun yanında kalmayı kabul etti. Bundan sonra Peygamberimiz onu kölelikten azad etti. Hazır bulunan cemaata hitap ederek, “Şâhit olunuz, Zeyd benim oğlumdur, ben onun vârisiyim, o da benim vârisimdir.” buyurdu. Bunun üzerine babası ve amcası memnun olarak ayrıldılar. Bundan sonra Hz. Zeyd Peygamberimizin evlâtlığı olmuştu. Artık “Muhammed’in oğlu Zeyd” diye çağrılıyordu. (Üsdü’l-Gâbe, II/225)

    Hak din gelince, Cahiliye devrinde yapılan ve uygulanan âdet ve alışkanlıklar birer birer değişiyor, insanlara meşru olan yol gösteriliyor, bâtıl ve haksızlıkların yerini hak ve adalet esasları alıyordu...
     

    Evet, çocuğa bakabilirsin ama evlatlık alamazsın.

    Ve Muhammed geliniyle evlenince hak ve adalet yerini bulur çünkü kan bağı yoktur, evlenilebilir. Önemli olan budur. ?

     

     

    Aynı sitede bir soru daha:

    Süt kardeş ile evlenmek dinimizce caiz değil mi?


    Değerli kardeşimiz,
    Süt kardeş ile evlenmek caiz değildir. Çocukken bir defa da olsa emdiği kadın süt annesi olacağı için, onun çocukları süt emen çocuğa haram olur.

     

    KURAN
    Size analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz hanımlarınızdan olup evlerinizde kalan üvey kızlarınız, [6] -eğer anneleriyle gerdeğe girmemişseniz sizin için bir sakınca yoktur- sizin soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ve iki kızkardeşi aynı nikah altında birleştirmeniz haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar bunun dışındadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir


    Ve yine böylece insanlara meşru olan yol gösteriliyor, bâtıl ve haksızlıkların yerini hak ve adalet esasları alıyordu. Kan bağı olmasa da süt bağı diye muhteşem bir bağ bulunur ?

     

    Evet, Muhammedden başka tanıdığınız, bildiğiniz, duyduğunuz evlatlığının eski karısıyla evlenen biri var mı?
    Bu evlilik kime kolaylık sağladı?

     

     

  19. Hani Allah'ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun. Allah'ın ortaya çıkaracağı şeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Oysa Allah kendinden korkmana daha layıktır. Sonunda Zeyd onunla ilişkisini kesince onu seninle evlendirdik ki, oğullukları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde üzerlerine bir zorluk olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.


    Allah bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Kendilerine zıhar yaptığınız ("Sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek kendinize haram kıldığınız) eşlerinizi analarınız yapmadı; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız saymadı. Bunlar, sizin ağızlarınızda dolaştırdığınız sözlerinizdir. Allah gerçeği söyler ve (doğru) yola iletir


    Araplar arasındaki bir geleneğe göre, bir adam karısına «sen bana anamın sırtı gibisin» dedi mi, o kadın kendi anası gibi sayılır ve artık o adam ona yanaşamazdı. İşte buna «zıhâr» denirdi. Âyette, bir insanda iki kalbin birarada bulunmadığı gibi, hem annelik hem zevceliğin, hem başka soydan evlâtlık hem gerçek oğul olma vasfının birleşemeyeceği anlatılmaktadır. Kur’an, Araplardaki bu iki geleneği (zıhâr ve evlâtlık edinmeyi) tanımamıştır. Zıhâr yapılması halinde, ceza olmak üzere «keffâret» hükmü getirilmiştir (bak. Mücâdele 58/ 1-4). Âyette Araplar arasında akıllı kişilerin iki kalp taşıdığı yolundaki inanca işaret olunduğu da bazı tefsirlerde belirtilmektedir.

     

    Soru hâlâ ortada duruyor.

    Kuran evlatlık edinmeyi tanımıyorsa Muhammedin, evlatlığının eski karısıyla evlenmesi kimlere örnek olacaktır?


    Kurana uyan müminler artık evlatlık edinmeyeceklerine göre kimlere İLERDE zorluk olmasın diye bu evlilik yapılır?

     

  20. AHZAP

    4- Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneniz yapmamıştır, evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmamıştır. Bu konularda söylediğiniz sözler, ağızlarınızın bir lakırdısıdır. Allah, hakkı söyler ve O, gerçek yola kılavuzlar.

     

    Ayetin açıklaması

    Araplar arasındaki bir geleneğe göre, bir adam karısına «sen bana anamın sırtı gibisin» dedi mi, o kadın kendi anası gibi sayılır ve artık o adam ona yanaşamazdı. İşte buna «zıhâr» denirdi. Âyette, bir insanda iki kalbin birarada bulunmadığı gibi, hem annelik hem zevceliğin, hem başka soydan evlâtlık hem gerçek oğul olma vasfının birleşemeyeceği anlatılmaktadır. Kur’an, Araplardaki bu iki geleneği (zıhâr ve evlâtlık edinmeyi) tanımamıştır. Zıhâr yapılması halinde, ceza olmak üzere «keffâret» hükmü getirilmiştir (bak. Mücâdele 58/ 1-4). Âyette Araplar arasında akıllı kişilerin iki kalp taşıdığı yolundaki inanca işaret olunduğu da bazı tefsirlerde belirtilmektedir.

     

    Kuran evlatlık edinmeyi tanımıyorsa...

    Muhammedin geliniyle evliliği kime örnek olacaktır?

  21. Diğer sayfada müslüman erkeklerin kaç eş edinebileceğini tartışıyoruz. Müslümanlar bu konuda hemfikir değil.
    İnsanların %90ı evlendiği halde Muhammed buna örnek olmayı düşünmemiş,

    Kuran kafa karışıklığına yol açmış.
    Ama
    Muhammed evlatlığın eski karısıyla evlenebileceğini gösterebilmek icin Zeyneple evlenmiş! 

    Aha

     

    Doğru söyleyin, bu sitede evlatlığının eski karısı ile evlenen bir kişi (tanıyor musunuz diye sormuyorum) hiç duydunuz mu? 

  22. Çok güzel bir konu. Bunu enine boyuna tartışmalıyız, herkes ama gerçekten herkes bu konu hakkında görüş bildirse iyi olur. Düşüncelere katılınır veya katılınmaz ama her düşünce burda faydalı olur diye düşünüyorum. 

     

    Bir gün yine iktidara geleceğimizi ve bu konunun gündemimizde çok önemli bir yer tutacağını düşünüyorum.

    Yalnız ağı ağır gidelim ki geçmişte yaptığımız hataları bir daha yapmayalım, hislerimizle değil aklımızla haraket edelim.


    Karşımızda demokrasi için hristiyanlıktan çok daha tehlikeli bir din var. Ve inanırlarının bir çoğu da günümüzün hristiyanlarından daha cahil. Eski hataları tekrarlamayalım.
    Mesela başörtülü kızları doğru eğitmek yerine okullara sokmamak ne kadar doğruydu?!?


    Bizim bunları küstürmeden (çünkü ilk baştan bunların oyuna da muhtaçız) eğitmemiz nasıl mümkün olabilir?
    İnsanların özgürlüklerini kısmadan veya ayırımcılık yapmadan devleti dinden nasıl koruyabiliriz? 


    Devlet dini kontrol etmeye çalışırken yanlış kişinin/partinin başa gelmesiyle sistemin nasıl ters teptiğini gördük/görüyoruz.

     

    Dindarları (dincileri değil) küstürmeden, devlete düşman etmeden neler yapabiliriz?


    Devlet elini dinden(islamdan) çekse,  müslümanlar kendi kendilerini finanse etmek zorunda kalsa ne olur? (Burdan tassaruf edilen para eğitime yatırılabilir)
    Okullarda din dersleri şeçmeli olsa ve bütün dinleri (aleviliği de) tarafsızca ele alsa, din dersine alternatif ahlak ve/veya felsefe dersleri verilse ne olur?

     

    Ben eğitimi çok önemli buluyorum, laik eğitim/okullar dini okullardan kat be kat iyi olmalı ki dinciler bile çocuklarının geleceği için laik okulları seçmeli.

     

    Kendileri İŞİDçi olan aileler çocuklarını da aynı kafayla eğitiyor. Bu çocuklara biz düşman ilmamalıyız aksine tarafımıza çekmeliyiz.

     

    Bir de aklımdan (büyük tepki çekebilecek) bjr şey geçiyor.

    Biz Atatürkü koruyan kanunu çıkartıp (milletin %70i zaten ona saygı duyuyor ve koruyor) yerine demokrasiyi koruyan bir kanun çıkartıp uygulamalayız. İŞİDci cemaatler, beyinler Atatürke saygısızlıktan değil demokrasiyi yıkmaya çalışmaktan yargılanmalı.

    Tabii ki ilerde.


    Bunlar benim bu konu hakkındaki ilk aklımdan geçenler.
    Geçmiste hangi hataları yaptık? Nasıl daha iyisini yapabiliriz?

     

     

  23. -Zülkarneynın Büyük İskender olduğu söylenir. Fakat İskenderin askerleri Himalayaları dünyanın sonu sanırlar ve devam gitmek istemezler.

     

    -Müslümanlara göre Zülkarneyn deniz kenarına gitmiş ve sahilden Güneşi denize gömülüyormuş gibi görmüşmüş. 

    Halbuki ayette DENİZ (BAHRE) kelimesi geçmez


    -Allah Zülkarneyna "güneşin battığı yere git" demiş, kara bitince Zülkarneyn orda durmuşmuş. 
    Nuhun zamanında bile gemi varmış ama Zülkarneyn kara bitince durmak zorunda kalmış.


    -Zülkarneyn aslında güneşin batışını görmeye değil güneşi batar vaziyette bulmaya gider.
    Amaç batışı görmek olsa bunu her hangi bir yerden rahatça görebilirdi


    -Zülkarneyn bizim her gün gördüğümüz gibi güneşin batışını uzaktan gördüyse ne b*k varda öne çıkartıp "güneşin battığı yere vardı" deniyor. 
    Herkesin hergün gördüğü bir şeyi görmüş işte.

     

     

    Müslümanlar bu kadar tutarsızlık gördükleri halde, (Kuranın yanlışlığını apaçık gösteren) bu kadar kanıt gösterildiği halde neden mantıksız teorilere bel bağladıklarını, neden saçmalamak zorunda kaldıklarını anlamak için aşağıdaki yazıyı okuyabilirsiniz.

     

    Bilişsel Çelişki Kuramı

    İnsan algılarını açıklama ve davranışlarının kaynağını öğrenme amacıyla birçok çalışma yapılmıştır. Bunlarda en önemlilerinden biri 1950’lerde ortaya konan Bilişsel çelişki kuramıdır.

    Aslen bir sosyal psikoloji konusu olan Bilişsel Çelişki, 1950’lerden itibaren iletişim modelleri ve kitle iletişimi hakkındaki çalışmalarda da kendine yer edinmiştir. Modelin, insan iletişimine olan ilgisi bu açıdan önemlidir. Kuram; Bilişsel Çatışma, Bilişsel Tutarlılık ve Çelişki Kuramı, Bilişsel Uyumsuzluk Kuramı gibi isimlerle de anılmaktadır. Orijinal ismi; Cognitive Dissonance olan kuramı ortaya atan kişi; ABD’li sosyal psikolog Leon Festinger dir. Sosyal Karşılaştırma gibi teorileri de ortaya atan, Festinger, pozitivist akımın iletişim biliminde etkin olmasını da sağlamıştır.

    Festinger’in bu kuramına göre insan davranışlarındaki temel kavram “biliştir”. Biliş, bilme eylemi, farkında olma eylemi ve yargı yetisi gibi kavramlarla açıklanabilir. Burada önemli olan insanın, dış dünya hakkındaki şeyleri algılayabilmesi ve onlar hakkında yargıda bulunabilmesidir. Günümüzde oldukça önemli bir yer tutan bilişim kavramı da buradan gelmektedir. Bilginin saklanması ve doğru bir biçimde iletilmesi demek olan bilişim, internetin gelişimiyle hayati bir öneme ulamıştır. Buradaki kavram sayısal veriler ve bilgisayar yazılımlarını kapsasa da, temel alınan, insan bilişimidir.

     

    Bilişsel Çelişki Kuramına göre, insanlar davranışlarını ve düşüncelerini önceki değerlerine göre belirler. Bu değerler; inançlar, tutumlar ve gereksinimleri olabilir. Zamanla veya çevresel faktörlerle edindiğimiz tüm bu değerler kişiliğimize yön verir. İnsan, birçok değere sahip olabilir. Futbol takımı taraftarlığı, bir dine dâhil olma, siyasi bir partiyi tutma gibi genel bir toplumsal konu da olabileceği gibi; daha özel bir takım konular da olabilir. Örneğin, komşusu hakkındaki düşünceleri, sevdiği bir yemek hakkındaki önyargıları vs.

    Ancak asıl sorun bundan sonra başlar. Kişiler zaman içinde bu değerlerine tezat oluşturabilecek bir takım verilerle karşılaşabilirler. Bu veriler, kendi varsayımlarıyla çelişirse, bilişsel çatışma yani bilişsel çelişki oluşur.

     

    Örneğin, bir kadın âşık olduğu adamı uzaktan tanımaktadır. Kadına göre adam “mükemmeldir” Gerçektende uzaktan bakıldığında çevresi tarafından ilgiyle bahsedilen, oldukça “iyi” bir kişidir. Ancak sonradan bu adamın, aslında bir kiralık katil olduğunu öğrensin. Bu durum, algısal olarak yıkıcı bir sonuç doğuracaktır. Normal şartlarda “kiralık katil” olduğu bilinen bir kişi “kötü” kabul edilir. Zaten bu duyulduğu an, çevresi de ondan kötü bahsedecektir.

    Ancak yukarıda ki örneğimizde; kadın, bir bilişsel çelişkiye düşer. Adama olan aşkı bir şekilde devam etmektedir. Ancak önceki düşünceleri ve şu anki duyguları, gerçekle uyumsuzluk gösterir. Kadın, önce bir çelişkiye düşse de, zamanla bunu atmaya başlar. Hala adamın iyi olduğunu düşünmektedir. Hatta belki eskisine göre daha iyi!!!

    Bu örnek belki biraz abartılmış gözükse de, daha az veya daha çok çatışmanın olduğu birçok örnekle karşılaşmamız olasıdır. Festinger, bu davranışları incelerken kadının neden hala âşık olduğunu değil, neden hala adamı “iyi” olarak gördüğünü sorgular. Kötü bir kişi hala sevilebilir ancak kötü olduğu bilinen bir kişi hala iyi kabul edilebilir mi? Elbette bu örnekte, kadının “adam öldürmeyi” kötü bir davranış olarak kabul ettiğini varsayıyoruz. Aksi bir düşüncesi varsa, model burada geçersiz olabilir.

     

    Bu ve buna benzer davranışlar, gerçeklere olan karşı duruşumuzu tanımlar. Kişiler, kendi inançları için sonradan ortaya çıkan uyumsuzlukları kabul etmeme iradesini gösterebilirler. Eğer bir konuya tamamen inanıyorsak, onun yanlış olmasını istemeyiz. İşte tam bu nokta da gerçeklerle yüzleşmekten ya kaçarız, ya da ona karşı koyarız. Kurama göre, insanlar veya toplumlar inandıkları şeylere karşı gelen konulara saldırma eğilimindedir

    Festinger’e göre, bireyler inançlarını korumak için, gelen karşı görüşleri sansür ederler. Sadece inandıkları değerleri seçerler ve onları korurlar. Eğer bu karşıt görüşler arasında seçme zorunluluğu varsa en iyisini değil, kendisiyle en uyumlusunu seçerler. Bu açıdan bireyler faydacı bir anlayış güderler.


    Evet, bu yüzden müslümanlar Allahın (100 milyarlaca galaksi bulunan) uzayı direksiz yapabildiğine, dünyanın üstüne düşmesin diye Allahın tuttuğuna, uzayda bir "çatlak" olmamasının Allahın bir kanıtı olduğuna inanmak zorunda kalıyorlar.
    Ayrı yörüngede dönen ay ve güneşi yarıştırmayı bir mucize olarak görüyorlar. Döşeği, yaymayı vs "yuvarlak" olarak okumak zorunda kalıyorlar. "Güneşin battığı yere vardı"yı "güneşin battığını gördü" yapmak zorunda kalıyorlar. Allahın (100 milyarlarca galaksinin bulunduğu) 3 boyutlu uzayı bir kitap gibi dürmek istediğini görmemezlikten gelmek zorunda kalıyorlar.
    Sanırım yukardaki yazıyı okuyan herkes bunu neden yaptıklarını anlıyorlardır.


    İyi günler

×
×
  • Yeni Oluştur...