Jump to content

elevation_

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    78
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne elevation_ kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. domuz zaten çifttoynaklı (çatal, ayrık tırnaklı) bir hayvandır. musevilik ve islam gibi dinler bunu gevişgetirmediği ve midesi 2 bölmeli olduğundan yasaklamıştır. musevilikte gevişgetirme sistemi gevişgetirenlerden farklı olan deve etide yasaktır. devenin midesi 3 bölmeli olduğundan islam bunu serbest bırakır. sığır, davar, ceylan, geyik, zürafa vb. gibi hayvanlar ise gevişgetiren çataktırnaklı olduklarından her iki dindede serbesttir. domuz sadece hıristiyanlıkta serbest.

    bacon yani domuz pastırması, bonfile ve pirzolası gibi ekstrem ürünleri hoş görünüyor. l

    yenmeyecek olsa evcilleştirilmezdi. yaban domuzundan evcil domuzun ıslah edilmiş olması domuzunda, inek , koyun ve keçi, tavuk vb. çiftlik hayvanı olduğunu gösterir.

  2. Buradan devam edeyim. Koskoca dünyanın oluşması elbet kolay değil :)

    Neyse. Yani Yaşamdan önce su vardı. Tamam onu anladık. Peki Nükleik asit nasıl oluşmuştur ?

    Yaşamdan önce sadece su değil su buharı, karbondioksit, metan, hidrojen, azot ve benzeri bileşikler, elementler vb. vardı. dünya henüz çok sıcaktı ve yerkabuğu bile oluşmamıştı. Isı düşmeye başladıkça sıcaklıkta düştü, haliyle yerkabuğu katılaştı ve ilk kıtalar meydana geldi. su buharı yoğunlaşarak okyanusları meydana getirdi. Hayat bundan sonraki süreçte meydana geldi. Nükleik Asitler (DNA ve RNA yapıtaşı), Yağ Asitler (Yağ yapıtaşı) ve Aminoasitler (Protein yapıtaşı), bu inorganik, zehirli atmosfer koşulları altında, yüksek basınç ve enerji altında değişen atom düzeni sayesinde (Miller-Urey deneyi) ortaya çıktı. Daha sonra ise polimerleşme yoluyla önce tek iplikli RNA zinciri, ardından ise bu RNAlar içinde RNA-enzimler (Ribo-Enzimler, Ribozimler) meydana geldi. Ribo-enzimler salt nükleik asit ve tek iplikli RNA zinciri olmaların rağmen etrafta protein yapılı enzim gerekmeksizin kendisini kopyalama ve aminoasitleri katalizleme, peptit zincirlerine dönüştürme vb. gibi katalitik işlerde becerebilirler. Bunlar ilk Proteinleri ve protein yapılı enzimleri meydana getirdi. Protein yapılı enzimler arasında ilk DNA-polimeraz meydana gelincede etraftaki nükleik asitlerden DNA sentezlendi ve neticede hayat ortaya çıktı.

  3. 1-İntihar eden yunuslar

    2- Peş peşe uçurumdan atlayan kuzular.

    birincisi, yunuslarda kuzularda memelidir (aynı zamanda plasentalı olup doğururlar, yavru bakımı ve içgüdülerin derecesi yüksek), beyinlerinde neokortes taşır ve insana yakın özellik gösterebilirler. ama mesela intihar eden bir sürüngen, yılan vb. gösterebilir misin? yumurtadan yeni çıkan yavrularını yiyen yılanlar var.

    ikincisi yunuslar 4.zamanda ortaya çıktığı için insana paralel olarak, deniz memelileri olarak çok yetkin bir beyne sahiptirler. balinalarda öyle aynı şekilde. bu bağlamda intiharlar doğal, ama kuzuların peşpeşe atlaması sürü psikolojide olabilir.

  4. Zeki yaşamın ortaya çıkması için gerekli olan ilk şart sinir sistemi ikincisi ise vertebra(omurga)'dır. omurga olmaz ise, mevcut sinir sistemi istenildiği kadar karmaşık yapıya sokulsun yine zeki (yani aritmetik ve mantık işlemleri yapabilen, düşünen) bir tür ortaya çıkmaz. Çünkü sinir sisteminin merkezi ve çevresel olarak bölünümü bu taksonda gözlenir. Beyinde çıkan bütün uyarılar vucuda dağılırken, omurga içinde konumlanan omirilikten vucuda dağılır, aynı şekilde organlardan gelen uyarılarda omurilikte toplanıp beyne iletilir. Omurganın kırılması demek felç olmak demektir.

    Sinir sistemi omurgasız hayvanlarda mevcut olmakla birlikte, basit refleksleri aşamayan ve içgüdü bile denemeyecek dış uyartılara verilen cevaplarda kendisini bulmuştur. Sinir sisteminin kavramsal zekaya değin yetkin ürünler üretmesine yol açacak gelişimi chordata filumunun meydana gelmesi ile mümkün olmuştur.

    Kordatların ilki, beyin, kalp ve böbrek, karaciğer vb. gibi gerçek organlara sahip olmayan ama omurgalılarda olduğu gibi kapalı kan dolaşımına (aorttan kontraktil pompalama), beynin yerine sırtta uzanan sinir şeridini takiben bir ucta şişkinlik, böbrek yerine ise nefridiyum yapılarının rastlandığı amphioxus türünü içine alan cephalochordata (kafatassızlar) alt-şubesidir. bunlar vertebralı olmadıkları halde vertebralılardan önceki ve bir kademe aşağıda konumlanan bir taksondur. notokord (sırt kirişi) vücudun bir ucundan diğer ucuna tüm yaşam boyunca uzanır ve desteklik yapar. elbette kafadankordalılar (kafatassızlar) aniden mi meydana gelmişlerdir. kesinlikle hayır! onlardan önce ortaya çıkan diğer basit kordat şubeleri ilkin kuyruğu kordalılar yada tulumlular, diğeri ise yarı-sırtiplilerdir.

    Kuyruğu kordalılar hermafrodit olup (yni ayrı eşeyli değil), notokord sadece embriyonel dönemde kuyruk bölümünde görülür ve sonradan kaybolur. yarı-sırtiplilerde ise vücudun baş bölümlerinde tüm yaşam boyunca varolur ama geri kalanında (proksimal bölgeler) görülmez. bu bağlamda notokordun yani omurganın öncülü olan yapının tam anlamıyla görüldüğü ilk şube kafadankordalılardır.

    Daha sonra Çenesizler (Agnatha) ortaya çıkar. Bunlar gerçekkafataslılara dahil olmalarına, bazı ilkel türlerinden notokord daha ileri türlerde ise kıkırdaktan omurga görülür. Ancak gerçekçenelilere dahil değildirler, çene ve yüzgeçleri bulunmaz. Bu bağlamda balıkta değildirler. Buna karşılık kalp, beyin, ilkelde olsa böbrek ve karaciğer gibi organlara sahiptir.

    Çenesizleri ise gerçekçeneliler izler. Bunlarin ilki Balık sınıfıdır. Balıklar kıkırdaklı ve kemikli balıklar olarak bölünür. Kara omurgalılarının (İnsanda dahil) hepsi kemikli balıklardan türemiştir. Kemikli balıklarda Sarcopterygii (Etyüzgeçliler) arasından Tetrapodlar meydana gelir. Tetrapodlar kendi içinde İkiyaşayışlı (Amfibiyan) ve Amniyonlu olarak bölünür. Amniyonlularda Sürüngenler ve Sürüngenlerin Synapsidler bölümünden Memeliler, Diapsidler bölümünden Kuşlar ortaya çıkar. Bunların tamamı vertebralı olup, insana yakın türleri barındırırlar.

    Memelilerde primatlar, primatlarda darburunlu maymunlar, darburunlu maymunlarda eski dünya maymunlari, eski dünya maymunlarında büyük insansı maymunlar ve insansılar, neticede de insansılar içinde insan türü türer. Böylece omurgalı-memeli ve primat bir hayvan olarak zeki yaşamın tek örneği insan ortaya çıkar.

    Yani başka bir gezegende zeki yaşam olsa , medeniyet olsa bile bu OMURGAyı, beyindeki neokorteks ve benzeri bir sinir kitlesi için MEMEleri, alet üretme ve kullanma yeteneği amacıyla sadece primatlarda görülen başparmağın diğer parmaklara aykırılığı (aslında dallara tutunmaya yarar, sonradan alet üretimine yaramıştır) gibi özellikleri taşıması, kısacası aynı insan gibi bir tür olması gerekir. Başka alternatif mümkün değil. Tıpkı hayatın sadece Karbon bileşiklerinden gelişmesinin zorunlu olması gibi.

  5. insan kadınlarındaki vajinal açıklığın anüsün hemen üstünde bulunmasıda bir dönem 4 üye üstünde olduğumuzun kanıtıdır. 4 üye üstünde motorize olan atalarımız çiftleşmek için vajinal açıklığın anüs gibi rahatça kavranacak bir bölgede olmasını şart koşuyordu. bu nedenle vajinal açıklık yukarı ve ortak değil alt bölümlerde gelişmişti. ama atalarımız 2 ayak üstüne kalktığında bu özellik yok olmadı, vajinal açıklık yukarı kaymadı ve olduğu gibi devam etti. bu da aslında bir evrimsel kanıt. yine kadın vajinasından yayılan o malum, iğreti kokuda muhtemelen hayvan atalarımızdaki dişi bireylerin erkekleri cezbetmesi amacıyla yayılan bir koku idi. insanlaşma sürecinde doğal seçilim onu kaldırmadı ve öylece geldi günümüze.

  6. aynı şekilde bütün çifttoynaklı hayvanlar (gevişgetirenler, develer ve domuzlar) aynı atadan türemiştir. bu çifttoynaklılara balina ve su aygırınında türediğini eklemek gerekir. farkları deniz memelisi haline dönüştüklerinden bu anlaşılamamaktadır. gevişgetirenlerin atası diğer çifttoynaklılara göre birbirlerine daha yakındır. aynı şekilde develer ve domuzlarda kendi aralarında daha yakın atadan türemiştir. yani dallanma sözkonusu.

    tektoynaklılarda aynı atadan türer. yani at, eşek, zebra, tapir, gergedan vb. at ve eşeğin farklı türler olmalarına rağmen hibrit ama verimsiz katırları meydana getirmesi bu ortak ataya delildir. bu yasayı alıp bütün canlılar alemine uygulayabiliriz. bütün memelilerin atsı aynıdır, ya da bütün kemikli türlerin atası hamsi gibi kemikli balıklara dayanır. bütün tetrapodların atası aynı olup (Sarcopterygii- Etyüzgeçliler) 4 üyelidirler. yılan vb. türlerin atasıda 4 üyelidir ama vücut uzadığından üyeler işe yaramaz hale gelip sürtünme özelliği seçilmiştir vb. şeklinde. keza balina ve yunuslarında arka üyeleri yüzgeç kuyruğunda kaynamıştır ama ataları iki değil 4 üyelidir. insanın önüyeleri (kol ve elleri) iki ayak üstüne geçişle birlikte bacaklardan ya da bacaklar iki ayak üstünde durmanın etkisiyle kollardan ayrışmış ve farklılaşmıştır, maymunlara baktığımızda ayak baş parmağı halen eldeki gibi aykırı konumdadır ve farklılaşma çok fazla gözlenmez. bu insanın 4 üyeli olduğunu değiştirmemiş sadece morfolojik farklılaşma yapmıştır.

    yine etçiller (kedigiller, köpekgiller vb) aynı atadan türediler. bunlar familya seviyesinde farklı olmalarına ve ataları ayrı olmasına rağmen, yine de bir üst ortak atada toplanabilirler. kedininde köpeğin ve onların varyantlarınında üyeleri pati denen organlardan meydana gelir vb.

    insanda primat takımına dahildir ve bu takımın içinden türemiştir. ataları diğer primatlarla aynı ilkel türe dayanır. eldeki başparmağımızın diğer parmaklar gibi paralel değil aykırı uzanması primat olduğumuza delil.

  7. Ateistlere soru 1:

    İnsanlar primatlardan mı geldi?

    şu an yaşayan primatlarsa hayır. bunlarla aynı atadan türemiştir. bir elin parmakları nasıl aynı yerden çıkıyorsa, türlerde öyle türerler. insan ve günümüz primatları arasındaki büyük çarpıcı farklılıksa bu ikisi arasındaki derecelenmelerin 3.zamanın son döneminde soylarının insan nesli ile rekabet edemeyip yok olmasından kaynaklanır.

  8. PSYCHO (SAPIK)- 1960

    Bu filmi izlemeyene lanet olsun, Alfred Hitchcock tarafından çekilen ve Anthony Perkins abimizin Norman Bates rolünü mükemmel canlandırdığı bir başyapıt, klasiktir. Bunu takiben 18 yıl sonra John Carpenter tarafından Halloween (Yabancı) filmi çekilmiş.. Onu da izlemenizi tavsiye ederim..

    İzleyin ve Norman Bates'in ne tür bir psikopat katil olduğuna siz karar verin. Film Dissosiyatif Kimlik Bozukluğunu ele almaktadır.

  9. SONSUZ EVREN FİKRİNİN YIKILMASININ HAYAL KIRIKLIĞI

    Big Bang teorisinin ortaya konduğu zaman dilimi, Marksist ateizmin yükselişte olduğu, pozitivizmin birçok bilim adamınca tek geçerli felsefi sistem olarak kabul edildiği yıllardı. Böyle bir zaman diliminde, ateizmin temel görüş olarak kabul ettiği ve Tanrı’yı devre dışı bıraktığı için pozitivizmin de çok memnun olduğu “sonsuzdan beri var olan evren” fikri yıkılıyordu. Evrenin başlangıcı olduğu fikri ateist bilim adamlarınca “iğrenç” olarak nitelendiriliyordu. Örneğin Sir Arthur Eddington hislerini açık bir dille şöyle ortaya koyuyordu: “ Evrenin başlangıcı olduğu fikrini felsefi açıdan iğrenç buluyorum…” Böyle bir ortamda, Big Bang’e karşı durma çabalarının kökeninde bilimsel kaygılardan çok ideolojik yaklaşımların ve ateizmin psikolojisinin rol oynadığını görüyoruz.

    Link

    yine bir postmodern adnan oktar zırvası. evrenin sonsuzluğu henüz kesin olarak yıkılmış değil. ama bilimsel bulgular ve hubble teleskobundan elde edilen ultra-evren bölgeleri, radyasyon alanları ve galaksi tayflarındaki renk kayması evrenin tekillikten çıktığını gösteriyor gibi.

    buna karşılık büyük patlama teorisini modelleyen ilk kişi alexander friedmanndır. ve kendisi SSCB bilimler akademisi üyesidir. Dolayısıyla maddeyi, oluşum, hareket ve gelişim halinde ele alan, diyalektik materyalizme göre büyük patlama teorisi statik olarak ele alan durağan evren teorisine daha yakın durur.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Alexander_Friedmann

    aynı şekilde marksistler dönemin biliminin aksine atomun karmaşık yapısını savunmuştur. önceleri atomun yapısı burjuva bilimadamlarınca üzümlü keke benzer şekilde tasvir edilirken ve hatta 20.yüzyılda dahi bohr atom teorisinde bir çok eksiklik sözkonusu iken, diyalektik materyalizm Doğanın Diyalektiği (Engels) ve Materyalizm ve Ampriokritisizm (Lenin, 1908) adlı yapıtlarda ayrıca Engels'in parlak Anti-Dühring adlı yapıtında bunu eleştirmiş, en basit görünen yapıların bile aslında karmaşık bileşenlerden meydana geldiklerini savunmuşturlar.

    buradan da anlıyoruz ki siz burada marksistlere iftira atmak için işkembeden sallıyorsunuz.

  10. HY akımı da acaba bu akımların Türkiye propoganda kolu olabilir mi? HY akımı aşırı derecede komünizm, sosyalizm ve evrim karşıtı; aynı zamanda Türk-İslam ideolojisini savunuyor.

    bunlardan birisidir. zaten bunların görüşleri tamamen türk-islam sentezciliği türk ırkçılığı ve dinciliğin alaşımı üzerne kurulan anti-komünist içeriğe sahip. adnan oktar ileriye gidip fransız devrimine bile karşı çıkar, materyalist komünist vb. felan diyerek. oysa biliyoruzki fransız devrimi komünist değil burjuva devrimidir. kapitalizmin evrenselleşme sürecinin ilk halkalarından (hollanda-ingiliz devrimlerinden sonra)

  11. hiç şüphesiz yeni bir sistem yaratmak eskisini korumaktan daha güç bir iştir. mesela ABD partilerinde böyle bir şey görülmez ama Fransız-Amerikan devrimlerinde kanlı eylemler görülür. Yani feodalizmden kapitalizme geçişte kanlı olaylara rastlanır. Aynı şekilde kapitalizmden ve onun yetkin aşaması emperyalizmden Sosyalizme geçiştede kanlı proleter ve sosyalist devrimler olacaktır.

  12. Sen hiç mesela ABD demokrat partisinde veya cumhuriyetçi partisinde ''komünizme hizmet etmek'' iddiasıyla kurşuna dizilenler gördün mü? Komünizmin sorunu insanları komünist olmaya zorlamasıdır.

    Soğuk savaş döneminde komünist olmakla suçlanan ve CIA tarafından fişlenen Hollywood oyuncuları, Sanatçılar ve Bilim adamları var. Zaten Türkiye ve benzeri sömürge ülkelerde anti-komünizm, gladio ve kontrgerilla örgütlenmeleri, aşırı milliyetçi anti-demokratik uygulamaların bizzat ABD emperyalizmi tarafından mali olarak finanse edilmesi vs. bunlara örnek. Emperyalizm açıkça Sosyalizme karşı reaksiyoner konumdadır. Siyasal ekonomik toplumsal ve bilimsel-teknolojik alanda da dünyanın birinci süper gücü bana göre SSCB idi. Ben her ne kadar soğuk savaş döneminde Arnavutluk Emek Partisini ve Enver Hoxha'yı izlesem bile, anti-revizyonist marksist-leninist teoriyi savunsam ve kruşçevizm, sosyal emperyalizm, maoizm, titoizm, eurokomünizm vb. gibi akımlara savaş açmış bile olsam, temelde sovyet sosyal emperyalizmi lenin'in ekim devrimi ve stalin'in sosyalist inşasının meyvelerini toplamış, bunların sayesinde geri, ingiliz emperyalizminin sömürgesi ve köylü ağırlıklı bir rusya'dan, hızla sanayileşip 20-30 sene içinde uzaya ilk insanı yollayan ve koca bir alternatif blok haline gelen sovyetler birliğine dönüşmüştür. buradanda görüldğü gibi sosyalizm kapitalizmden çok daha hızlı kalkınma yolunu açan bir sistemdir, üstelik açlık ve yoksulluk yok denecek kadar az, eğitim seviyesi oldukça yüksek bir insanlar toplumu yaratır.

    Son yıllarda ortaya çıkan küreselleşme ve postmodernizmde bunu gölgeleyemiyor ne yazık ki. temelde her şey aynı, sadece doğu bloğu ve sscb'nn yerini sosyal emperyalizmin yerini rusya federasyonu ve çin halk cumhuriyetinin oluşturduğu kapitalist emperyalizm almıştır. bu emperyalistler günümüzde batı bloğuna alternatiftirler. ama eskisi gibi sosyal emperyalist bir alternatif değil, artık kapitalist emperyalist alternatiftirler.

  13. Cevap için teşekkürler. Peki şimdi gelelim Stalin'e. İddialara göre aslında Stalin kongredeki gizli oylamada seçimi kaybetmişti. Buna aşırı sinirlenen Stalin iddialara göre seçimleri iptal ettirmişti. Delegeleri tehdit edercesine bir konuşma yaptıktan sonra açık oylama yapılmasını önermiş deniyor. Delegeler açık oylamada korkudan Stalin'i seçtiler deniyor. Sonra Stalin parti delegelerinin bir sürüsünü ya süikastle yada kurşuna dizerek öldürttü. Menşevikler susturuldu. Kızıl ordunun silahları parti kongresinden bile daha yetkili gibiydi deniyor.

    1938 Moskova duruşmaları. Bunlar ekonomik değil siyasal ve ideolojik sebeplerle yapılmış parti içi temizlik davalarıdır. Hepsi belli davalar sonucu sonuca bağlanmış ve icra edilmiştir. Yani Stalin'in kendi kişisel icraatları değildir. Bukharin, Kamanev ve Zinovyev partinin sağ-oportünist kanadını temsil ediyor ve RKP/B içinde sağcı eğilimi temsil ettiklerinden, karşı-devrimci faaliyet yürüttüklerinden kurşuna dizildiler.

    Troçki (yada Trotsky), parti içindeki sol muhalefeti örgütlediğinden ve bu yönde partiyi tasfiye edip ekim devrimini, sürekli devrim teorisi altında tasfiye etmeye çalıştığından önce partiden atıldı, daha sonra sovyet topraklarından sürüldü ve meksika'da yürüttüğü 4.enternasyonal karşı-devrimci sekt ve anti-sovyetik girişimleri nedeniyle GPU tarafından öldürüldü.

    Yani ortada dış emperyalist saldırganlığa karşı, sovyet topraklarında ve devlette, parti içindede bunlara hizmet eden kişiler vardı, Stalin döneminde bunlar temizlendi.

  14. Brejvey doktrinini falan savunmuyorsun yani. Peki o zaman Lenin dönemine gidelim. 1921 yılında insanlar komünizme daha çok bağlansılar diye Lenin'in, insanların neyi var neyi yok bilerek ellerinden zorla aldığı, vermek istemeyenleri ahırlara doldurup yaktırdığı yönündeki iddialar hakkında ne düşünüyorsun. Ahıra doldurup yaktırtma olayı bana biraz uydurmasyon propoganda gibi geliyor ama kıtlık bilerek başlatılmış olabilir mi acaba?

    Savaş komünizmi dönemidir. Emperyalist savaş (I.Dünya Savaşı) geri Rusya'da proleter devrimi ortaya çıkardı. (Emperyalist dönemde zayıf halkada devrimin kopuşu). Haliyle öncelikle savaşın sonlandırılması ve barış anlaşmaları ile yıkımın durdurulması gerekiyordu. Devrim 1917'de çıktı, yani emperyalist savaş sürüyor ve Rusya halen savaşın içindeydi. Önce Brest-Litov ile Almanyanın başını çektiği emperyalist blok ile ateşkes yapıldı, daha sonra Rusya İngiliz emperyalistlerinin bloğundan çekildi ve iç savaş dönemine girdi (1918). Bu koşullar Savaş komünizmini, yani Sanayinin tamamen devletleştirilmesini şart koşuyordu. Ayrıca daha sonra gelen NEP dönemi ülkede kalan büyük toprak sahiplerini (Gulag) sınıf varlıklarını tasfiye ederek, tarımda kapitalizmi geliştirdi. Neticede NEPmenlerin (kır burjuvazisi) gelişimiyle bu siyasette son buldu ve Sosyalizmi inşa sürecine geçildi.

  15. Türkiye'nin zaten savunucalacak tarafı yok. Burası uzun zaman boyunca malesef Türk-İslam ideolojisinin pompalandığı bir yer oldu. Cari açık hiçbir zaman kapanmadı falan. Yalnız kötünün de kötüsü var. SSBC kötünün iyisiydi diyebiliriz. Komünizmde göre en sonunda devlet kendi kendini yok etmelidir. İdeal komünizmde otoriter bir devlet yoktur. Sınıflar ortadan kaybolmıştur, tam bolluk dolu bir komünal yaşama geçilmiştir falan. Tabi ki bunlar komünistlerin hayalidir. İnsanın doğası gereği, yönetimi bir kere ele geçiren kişi veya gruplar iktidarı bırakmak istemez. SSBC'de insanlar komünizmden kurtulurken bile komünist ordu kızıl meydana dizdiği tankların namlularını kendi halkının üzerine doğrulttu. Çin aşırı berbat. Son yıllarda dışa açılınca biraz düzeldi. Komünist Mao zamanında insanlar açlıktan ceset yemeye başlamıştı. Komünizm sansür demektir. Mesela Kuzey Kore'de, Güney radyosu dinlemenin cezası ölümdür. Sabah saatinde şehirde sirenler çalar. O sirenlerde kalıp işe gitmek zorunludur. İşe girerken büyük kutsal komünist liderin heykelinin önünde eğilerek sosyalist marşlar söylendikten sonra yoklama yapılır. İşe gelmeyenler anında cezalandırılır. Cep telefonu yasaktır, internet yasaktır, uydu yayını izlemek yasaktır. Komünist rejimler insanların beyninin ideolojik propogandalarla yıkandığı açık hava hapishaneleridir. SSBC'de bile yurtdışına çıkmak yasaktı. Sadece partinin elit üstün sınıf üyeleri çıkabilirdi.

    Sen stalin sonrası dönemde ortaya çıkan sosyal-emperyalist ve revizyonist siyaseti kastediyorsun. buna elbette ben ve arnavutluk emek partisi (enver hoxha taraftarı) bir çok komünistte karşı çıktı zamanında. 1960'larda AEP'nin önce SBKP ardından ÇKP ile arasının açılması ve Marksizm-Leninizm bayrağını arnavutlukta hem kapitalist-emperyalist, hemde sosyal-emperyalist güçlere karşı savunması, ayrıca mao ve çkp revizyonizmine karşıda savunması bundandır. üstelik bunlar olurken, SSCB ve doğu bloğu halen ayaktaydı. Ekim devriminin meyvelerini yiyorlar, sosyalist inşanın kazanımlarını çarçur etmekle meşgullerdi.

    Tüm bunlar sosyalizmin yanlışlığını göstermiyor ne yazık ki. SSCB çekoslavakyayı ve başka ülkeleri işgal ettiğinde bu sosyal-emperyalizmin bir sonucuydu. Stalin döneminde böyle bir politka hiç bir zaman izlenmedi. ancak ikinci dünya savaşı sırasında sovyet iktidarına karşı nazilerle işbirliği yapan kırım ve tatar halkları sovyet topraklarından sürüldüler. bunu ise amerikan emperyalistlerinin gazından destek alan yerli faşistler kırım ve tatar katliamı olarak adlandırır.

    Anlayacağın resmi tarih baştan sona yanlış. Türkiye'de ise Türk-İslam ideolojisi ister olsun ister olmasın Türkiye ABD ve Batı bloğunun sömürgesi konumunda geri bir ülkedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzdede telekomünikasyon uydusu fırlatacak teknolojiye sahip olamaz. Postmodern süreç altında bunun gerçekleşeceği isteği, hevesi türkleri kaplasada, ABD ya da büyük bir emperyalist devletin desteği olmaksızın Türkiye kendi imkanları ile böyle bir şey başaramayacaktır.

  16. Ekonomi berbat durumdadır. İşte komünizmin özeti budur.

    puhahaha ulan buna yarıldım be, gerizekalı uzaya ilk insanı hangi devlet gönderdi? SSCB (kozmonot yuri gagarin), uzaya ilk insansız sondayı (Luna 1), venüse başarılı şekilde inip dünyaya veri gönderen ilk venüs sondasını (Venera 7) ve daha nicelerini kim gerçekleştirdi. Büyük patlama teorisinin temellerini atan kişi bile SSCB bilimler akademisi üyesidir. Dünyadan haberi yok gelmiş sünepe haliyle sosyalizmi karalıyor..

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Yuri_Gagarin

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Luna_1

    http://en.wikipedia.org/wiki/Venera_7

    senin kıçı kırık türkiye cumhuriyetin günümüzde bile uzaya telekomünikasyon uydusu fırlatacak teknolojiye sahip olmayan basit bir sömürgeden ibaret.

    SSCB 1959'da Ay'da keşif yapan ilk uzay sondasını yollamıştır. :)

  17. hayvan postunu, ya da ayağından perdeyi (ördek) doğuştan alır, insansa giyeceğini, yiyeceğini (tarım ve hayvancılık), yaşam gereçlerini (sanayi) kendisi üretir. doğaya müdahalede bulunup, onu usa-uygun insanal bir hale getirir. atık su birikintilerinin toplanması ya da boklarımızın kanalizasyon yoluyla bir arada arıtılması vb. insanın doğaya müdahalesidir. bizi dünyaya çeken yerçekimini kırıp uzay boşluğuna çıkmamış, hayvan ve bitki genleri ile oynayıp ucube, farklı türler meydana getirmemiz, tıp teknikleri ile en temel hastalıklara bile çare bulmamız, insanın hep doğaya müdahalesi ve onu insanallaştırmasıdır. elbette insan kendisini köleleştiren kapitalist üretim ilişkilerinede devrim yoluyla müdahale edecek ve sosyalizmi, ardındndan insanın insana ve kendi emeğine yabancılaşmasının son kalıntılarınıda süpürüp komünist toplumu yaratacaktır.

  18. Benim diktatörüm seninkinden iyiydi demek istemiş arkadaş. Ben de bunu anlamıyorum. Her lider insandır. Ancak biz normal insanların elde edemeyeceği bir güce sahip olmuşlardır. Yaşatma ve öldürme gücüne.

    Marx ünlü eseri "Des Kapital"'i Darwin'e ithaf etmek istemiş ancak Darwin bunu kabul etmemiştir. Darwin doğayı, dışarıdan gözlemlerken, Marx doğaya müdahale etmek istemiştir. Onun izinden gidenler ise onu kaynak göstererek yaşatma ve öldürme güçlerini bu yönde kullanmışlardır. Ben bunun dışında, daha onurlu birşeyler göremiyorum.

    Ancak evrimsel bir gerçek vardır. En iyi olan hayatta kalandır. En iyi olan en adaletli olan değildir. Hayatta kalan ise kapitalist sistemdir.

    kapitalist sistem reaksiyonerdir. sosyalizm her zaman için daha avantajlıdır. örneğin insan için yaşam savaşının sona erdiğini şu örnekle açıklayalım.

    hayvanlarda darwin'in bahsettiği besin için rekabet sözkonusu olabilir, aynı şekilde eş seçimi ve yaşama alanları içinde rekabet vardır ve bu doğal ve seksüsel seçmye yol açar.

    ama insan hayvandan farklı olarka besinleri toplamaz, aynı zamanda üretir (tarımla bitki üretimi, hayvancılıkla et üretimi, sanayi ile değer üretimi vb.) yani insan avcılık aşamasını aşmıştır. bu nedenle iktisadi olarak hayvandan ayrılmıştır. marx'ın hareket ettiği "insanın insan yapan emektir" argümanı burada kendsini doğrulamaktır. insan, hayvandan emek yoluyla ayrışmıştır. eğer bugün ekonomik ve iktisadi bir sıkıntı, buhran, açlık yoksulluk vb. meydana geliyorsa bu üretim ilişkilerinin, kapitalist üretim ilişkilerinin ya da daha genel olarak sınıflı toplumların ürünüdür.

    ürünün fazlalığı tüm değer işçi sınıfından gelmesine rağmen, sermayeye dönüşür ve azınlık bir sınıfın (sermaye sahipleri sınıfının) elinde toplanır. bu da toplumun geri kalan üretici kesminn, asalak bir azınlık tarafından sömürülmesi sistemine dayanır.

    görüldüğü gibi kapitalizm doğal hayatta usa uygun, insan hayatından us-dışıdır. insan biyolojik olarak hayvan olmasına rağmen, iktisadi olarak hayvan değil, hayvan yaşamını aşmış bir türdür. hangi hayvan, aritmetik problemi çözebilir, sanayi ve ticaret yapabilir. bilim ve teknoloji geliştirebilir? bunu en gelişmiş memeliler, primatlar ve diğer türler başaramamış, ancak insan becerebilmiştir.

    bu da insanı diğer hayvanların üstüne koyar, siz ister inanın ister inanmayın...

  19. Parçacıklar ikiye ayrılır

    - Maddenin kendisi (Fermiyon)

    - Kuvvet ileticileri (Bozon)

    Fermiyonlar, Proton ve Nötron yapıtaşlarını, Kuarkları ve Elektronları içerir (ayrıca bana göre bir de kısmen fotonları). Bunlar gerçek birer kütleye sahiptir.

    Bozonlar ise gerçek kütleye sahip olmayıp, yine de kütleye sahip olan parçacıklar olup doğadaki 4 temel kuvvetin 3'ünün ileticisidirler.

    Güçlü atom çekirdeği kuvveti ( proton ve nötronları bağlayan kuvvet): Gluon bozonu

    Zayıf atom çekirdeği kuvveti (kendiliğinden radyoaktif element yarılanmasını yapan kuvvet): W+- ve Z+- bozonları

    Elektromanyetik kuvvet (elektronları atom çekirdeği etrafına bağlayan ve enerji seviyelerini oluşturan kuvvet): Fotonlar

    Kütleçekimi (Gravitasyon): (iki kütle arasında ortaya çıkan ve çoğunlukla gökcisimlerinde gözlenen kuvvet): iddia; higgs bozonu, aslında bozonu olmayan kuvvet. kendiliğinden doğuyor.

    diğer 3 kuvvet atom altında hakim iken, kütleçekimi gökcisimlerinde ve bunlardaki eşyalarda görülen kuvvetttir. Güneşi samanyoluna, dünyayı güneşe, ayı dünyaya ve insan ve canlılığı yine dünyaya çeken kuvvet budur)

    yerçekimi imajinal bir kuvvet olup higgs bozonuda aynı oranda imajinal yani sanal bir parçacıktır. bilgisayarın işlediği ikili bilgi ne kadar gerçekse bu bozonda o kadar realiteye sahip olabilir.

×
×
  • Yeni Oluştur...