Jump to content

Zecalufinon

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    286
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Zecalufinon kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bigbang;

    2/117-
    O, evreni büyük bir patlamayla yaratmıştır ve O, bir işin olmasını isteyince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.

    Evren'in Genişlemesi;

    51/47-
    Biz, evreni büyük bir patlamayla yarattık. Hiç şüphesiz biz onu genişletiyoruz.

    Karadelik;

    56/75-
    Yıldızların düştükleri karadeliklere yemin ederim.

    56/76-
    Eğer bilirseniz, gerçekten bu büyük bir yemindir.

    Kütle Çekim;

    22/65-
    Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri ve emriyle denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyruğunuz altına verdi.
    Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o koruyup havada tutuyor.
    Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

    Daha çok var. İzafiyet teorisiden tutda, güneşin yörüngesine kadar.

  2. Hangi gözleme dayanarak maddi ortamın sürekliliğini yüce bir varlığın zihnine bağlıyorsun.Evet dayanağın nedir?Bu senin de inandığın bir iddiamı?

    Rexino'nun savunduğu şeyi kabul edeceksem, benden bağımsız maddesel gerçekliği kabul ederim, o daha mantıklı...(hehe) Savunduğum şeyi daha fazla sürdüremeyeceğim ben. Fakat savunduğum şey, düşüncemde tam olarak oturmuş durumda.

    Zecal.

  3. Evren'in çok küçük bir yerindeyiz.

    Tanrı bizi asla göremez. demıssınız.

    kendımce soyle bır yanıt vereyım.tanrı dedıgınıze gore olaya ıkı turlu bakabılırız.

    tanrı var mı yok mu karamsarsınız

    Cevap için gecikmişim pardon,

    Tanrı'nın varlığı ile evrimin ilgisi nedir onu anlayamadım? Bu konu ile alakasız bir soru bu. Profilimdeki yazı hakkında görüşünüzü ÖM atıp söyleyebilirdiniz.

    Zec.

  4. Nesneler bizden bağımsız olarak vardır.

    .....

    ben yoksam benim için nesneler olmayacak.

    Müthişsin...

    Varlık alanında süreklilik, ideaların insanlar dışında yüce bir varlığın zihninde var olduğunu öne sürmekle sağlanabilir. Orada problem yok.

    Tebrikler Rex, Tanrı'nın senden bağımsız olabileceğini söylüyorsun ve bunu söyleyende sensin. Tebrikler. :-)

    Zec.

  5. Neden mi?

    Çünkü ortaya koyacağınız her yaratıcı tanımı, insan zihni için geçerlidir. İnsan zihninden bağımsız bir yaratıcı kavramı yaratamayacağına göre, ortaya koyduğunuz her Tanrı kavramı, insani bir düşünce sistemi içerip, absurd duruma düşer. Bu yüzden Tanrı'nın varlığı argümanı, hiçbir zaman ortaya koyulamaz. Ortaya koyduğunuz şey, sadece sizin düşünceniz olur, yani Tanrı, Tanrı değil sizsinizdir.

    Zecal.

  6. Hatan var burada.İkinci güneş resmini nasıl nesenel kabul edip,birinci resmi öznel gösteriyorsun?

    Materyalizme göre gerçek form kabul ettiklerini gösterdim. Fakat sen yine beni anlamadın. Diyorum ki, "algıladığım güneş, benden bağımsız olarak nesnel dünyada yok!" diyorum. Öznel ve nesnel tanımları yapmam sadece anlatım açısından geçerli. Hiçbirşeyi kabul ettiğim falan yok.

    Senin tutarlı olarak görüşünü savunabilmen için nesnelliği bahis mevzu etmemen gerek. Nesnel güneş diye bir şey yok sana göre;

    Ben yukarde belirttim Rex, "Gerçek form olarak kabul ettiğin nesnel güneş" dedim. Ben nesnel olarak hiçbirşeyi kabul etmiyorum. Şuan yaptığım, ideamdaki varlıklara derdimi anlatmam. Fakat anlamak istemiyorlar. Çünkü onlar gerçek değiller, tek gerçek ben'im... :-)

    Zecal.

  7. Yani biz bir şeyin varlığını hissetmeden önce, o şey bizim dışımızda varlığını sürdürür. Dolayısıyla öz(kelebek) her zaman vardır fakat biçim(insan ve yarasanın onu algılaması) değişiklik gösterebilir. Aslında bence bir şeyin farklı farklı algılanmasının 2 nedeni olabilir. Birincisi, o şeyin biçiminin sürekli bir değişim halinde olması. İkincisi, o şeyi algılayan sistemin farklılığı.

    Öz kelebek tanımını neye göre yapıyorsun Drys? Bak yukarda ne demişim ; “maddenin yegâne gerçek form olduğunu idda etmesi, nesnel sanılan gerçekliğin, öznel yanılsamasından ibarettir” dedim. Fakat sen öz kelebek tanımını koyuyorsun. Nesnel olarak algıladığın herşey, daha algıladığın anda öznel duruma düşer, bundan kaçamazsın. Algılardaki değişiklikten yola çıkarak bana sunduğun şey, zaten benim anlattığımı içeriyor. Onun için dedim ki yukarda; “önceki yanılsama, sonradan bulunan yanılsamanın sanki yegâne gerçekliğiymiş gibi karşımıza çıkar. Bu seferki gerçekliğin yanılsama olmadığı ne malumdur?” Yani, gerçekliğini bulduğun şey, bundan bir önceki yansımanın farkıdır. Yine basit güneş örneğine dönersek;

    Dünyadan algıladığın öznel güneş; [link]

    Gerçek form olarak kabul ettiğin nesnel güneş; [link]

    Dünyadan öznel olarak algıladığın idea, senden bağımsız olabilir mi? Algıladığın şey senin için geçerli, nesnel dünyada senin algıladığın yansıma yok drys! Yüzeysel düz bir güneş, nesnel dünyada yok! Bulduğunu sandığın şey, bir sonraki yansıma, yani şuan dünyada gördüğün güneş, ideanın kendisi. Bu gördüğün güneş, ideandan bağımsız yok! Gerçek formu bulduğum dediğin şeyde kendinde gördün zaten, hâlâ anlamadın mı? (Rexino gülümsüyor)

    Zecal.

  8. Benim demek istediğim ise, deneyciliği temel alarak dış dünyanın varlığı hakkında ulaşacağımız sonuç "bilinemez"dir.

    Agnostizme belirli ölçülerde katılyıorum fakat tam anlamıyla desteklediğim söylenemez. Eğer idealar maddenin özelliklerini değiştirebiliyorsa ve bu bir yansıma ise, bunun bence billinmeyecek bir tarafı yok. :-) Öznel olarak algıladığım güneş, nesnel dünyada yok. Dahada ileri giderek, senin varolmadığı bile söyleyebilirim fakat ideamdaki varlıklar buna bencillik diyor. :-)

    Zecal.

  9. Şimdi, bu geçerli düşüncenin içerdiği, algının kaynağının bilinemez olduğudur (Hume'un tutumu - Rexino); yoksa, dış dünyanın var olmadığı değil. (Ya da var olduğu. - Rexino)"

    Rexino,

    Dış dünya diye birşey yok, yani maddesel gerçeklik olarak yok. Varolan sadece idea. Berkeley'in güneş konusundaki örneğide tam olarak budur. Dış dünyada, yani nesnel gerçeklikte, güneşin şuanki yansıması yoktur! Güneşin yanına gidip deneylediğimizde, yüzeysel ve kırmızı bir yapıda görülmesi olgusu, sadece bizim bilincimizde, ideamızdadır!

    Zecal.

  10. Bilim bu yazınızın telkin ettiği gibi katı ve değişmez kurallardan ve kuramlardan oluşan bir insansal etkinlik değildir.

    Tam anlamıyla insansal bir etkinliktir. Bulduğumuz ya da analize ettiğimiz her bilgi insan kümesinde geçerlidir. Bilim, eski zamanlardan elde edilen bilgilerle, diğer insan nesline aktarılan, zamana ve koşullara göre değişen bilgiler bütünüdür. Materyalizmin bilimi odak olarak kullanması ve maddenin yegane gerçek form olduğunu idda etmesi, nesnel sanılan gerçekliğin, öznel yanılsamasından ibarettir. Bu tıpkı yarasa türünün algılama şeklini odak noktası alıp, gördüklerini nesnel düzeye otutturmasına benzer. Algıladığı şeyler, nesnel olarak kendi dışında mevcut değildir! Varolan sadece ideadır.

    Dolayısıyla Bilim, insani bir yapıda olup, insan türünü kapsayan, subjektif bir gerçekliktir.

    Zecal.

  11. YARATILIŞIN 6 GÜN OLDUĞU İFADESİ, ARAPÇA TEVRATTA, AYNEN KURA'AN'DAKİ İDAFELERLE İDAFE EDİLİR.

    Kısaca, Kur'an'a uyuyorsa gerçek, uymuyorsa çelişki...

    Dehanıza hayran olduğumu belirtmeliyim..

    Peki, Adem ve havva hikayesini değiştirmişlermi Tevratta?

  12. 2kere2: Tevrat, kur'an'dan önce tahrif edilmiştir.

    Zecal: Fakat kur'an öyle demiyor, tastik ediyor?

    2kere2: Hımm... Şey, İndikten sonra tahrifata başlamışlar. Tahrif edilmemiş kısmını tastik ediyor.

    Zecal: Tahrif edilmemiş kısmını nereden bileceksin? Kur'anda Tevrat bir bütün olarak geçiyor ve tastik ediyor...

    2kere2: Hımm.. Şey, Tevratta çelişkiler var, yukarda arkadaşımız bir link gösterdi. Hiç Allah'ın kitabında çelişki olur mu?

    Zecal: Buna bakarak çözüm yolunamı gidiyorsun? Kur'an'da istemeyeceğin kadar çelişki var.

    2kere2: Onlar çelişki değil, senin kalbin mühürlü...

  13. Çok derin bir konuya el atalım, bilim nesnel midir?

    Bu konunun irdelenmesi için algılardan elde edilen bilgilerin göreli olmasını baz almak zorundayız. Algılar yani evrimsel süreçte kazandığımız duyularımız, bize atfedilen hem büyük, hemde bir o kadar küçük bir yeti. Bu yetiler canlıdan canlıya farklılıklar gösterir. Algılardan elde edilen bilgiler, o canlı için yegane gerçeklik sayılamaz! Mesela bir yarasa, ses sinyalleri göndererek karşısındaki cismi tanır, algılar ve yorumlar. Bu yorumlara dayanarak gerçekliğin yegane temelini bunlardan oluşturamaz. Algılarda canlıdan canlıya değişiklik gösterdiği için bilincin dış kümesi içindede farklılıklar oluşur. Ve yine bu farklılıklar dış kümeyi kapsayan iç kümenin içinde gelişir, yani insan beyninde. Kör bir kişi, görmenin ne olduğunu bilemez, renk nedir bilemez. İç kümemizdeki ideaları kadar anlatsakta, öyle bir idea oluşturacak duyu organına sahip değildir. Düşünün, birisi size diyor ki; "benim altıncı bir duyu organım var ama sana anlatamıyorum" gibi.

    Büyük puntolarla yazılmış bir yazıyı okurken idea, kendini o yazıya odaklar. Odaklama sırasında dış etkende varolan bir diğer gerçekliğin izi yavaş yavaş kaybolur. Mesela bir yazı açın word dosyanızda ve yazmaya başlayın. Yazı boyutunu onbeş'e ayarlayın. Bir zaman sonra algılar değişecektir. Masaüstündeki yazılar dokuzluk bir puntoyla yazılmış olmasına rağmen, onbeşlik puntolarla çalışmadan önce o yazılar büyüktür. Fakat onbeşlik puntoya idealar alıştığı zaman diğer gerçeklik boyutundaki yansıma silinir. Word dosyanızı kapatıp masaüstüne baktığınızda farkedeceksiniz ki aslında dokuzluk puntolar, onbeşlik ile çalışmadan önce aslında büyüktü. Fakat bir diğer büyüklükle karşılaştıktan sonra küçüldü. Peki, şimdi dokuzluk punto küçük müdür yoksa büyük müdür? İşte esas konuda budur.

    Başka bir örnekleme yapacak olursak, dünyadaki düzlük, dışardan bakılıp "hayır düz değil yuvarlak, düz olması sadece dünyadaki bir yanılsama" deriz. İşte bu bir önceki yanılsama, sonradan bulunan yanılsamanın sanki yegane gerçekliğiymiş gibi karşımıza çıkar. Bu seferki gerçekliğin yanılsama olmadığı ne malumdur?

    Dolayısıla, Bilim'in gerçekleştirdiği her eylem ve deney, sadece insani bir idea kümesinde ilerler. Bu küme içinden çıkmayı başarsak bile -ki bu imkânsızdır, oradaki gerçekliğin yanılsama olmadığını bilemeyiz. Kısacası, Bilim gerçekten gerçeklerimi buluyor, analize ediyor? Bulduğumuz bir sonraki gerçeklik ideasının neden yanılsama ihtimali yok gibi davranılır, kuram halini alır?

    Zecal.

  14. samimi bişey sorucam, Bu lucid rüyaları yıllar sürecek kadar uzatabiliyorsan, sonsuz yaşam teorik olarak mümkün olmuyor mu?

    Sonsuz yaşam mı? Şuan yazarken bile seneler senler geçiyor templet, buna emin ol. :-) Zaman algısını değiştirecek iki-üç tane kimyasal al bakalım nasıl zaman yolculuğu yapıyorsun.

    Bir lucid rüyamda "ölmüştüm" templet. Gerçekten öldüm, özel bir uçakla çöl üzerinden giderken uçak düşmüştü. Tamamen gerçek hayatta ölmüş bir şekilde bütün algılarım kapandı. Sabah kalktığımda ne oluyor yahu ben ölmedimmi dedim. Rüya olduğunu anlamam için 10 dakika kendime gelmeyi bekledim. Birde misafirlikteydim, kendi evimde değildi. En uzun rüyamı o zaman yaşamıştım. Kaç yıl geçirdim hatırlamıyorum.

    Dünkü rüyamda çok ilginç bir deneyim daha yaşadım templet. Karşımdaki insanı sınadım. İçimden konuşuyorum kendimle diyorum ki, "dur bakalım deneyelim şunu, rüyamda nasıl benden bağımsız hareket edebilir" diye.. Soru soruyorum ve cevaplarını düşünmüyorum. Yani cevapları benim zihnimden bağımsız! Düşünebiliyor musun bunu? Gerçek hayat gibi yani. Karşımdaki insanın zihni benden bağımsız! O zaman baya bir garip olmuştum. Çünkü daha önce hiçbir lucid rüyamda böyle bir deney yapmadım.

    Bir başka lucid deneyimde çok ilginçti. Gerçekten tüm bilincimle nasıl bedenden dışarı çıkarım dedim. Bulunduğum mahallenin arkasında bir sokak var, rüyamda orada geziyorum. Uyanmak istedim. Gözümü açtığımda orada bulunmak istedim. Rüyamda biraz odaklanıp bilincimi tamamen kopardım, açtım! Veee 2 saniyelik olarak bedenimden bağımsız gerçek hayat gibi oradayım... Fakat bu olay kısa sürdü. İştee burada yaptığım aktiviteyi 2 saniyeden fazla yapabilirsem o zaman sonsuz yaşam olur. Yoksa diğer lucidler sadece farkında olmaktan ibaret, şuan gerçek hayatta olduğu gibi. Burası gerçek farkındalık değil, esas rüya burası. :-)

    Zecal.

  15. "Yarın ne olacağını Allah'tan başka hiç kimse bilemez.

    Bu olay, öznel olarak geçerli değildir. Ben bana yarın ne olacağını bilebilirim. Hatta kendim bile planlayabilirim. Önüme çıkacak olan aksilikleri planyalabilir, o'na karşı bir yol bile çizebilirim.

    "Anne rahimlerinde neler bulunduğunu Allah'tan başka hiçbir kimse bilemez.

    Buna çocuklar bile güler. Çok kur'an okudunuz herhalde..

    "Yarın hayır ve şer olarak ne kazanacağını hiç kimse bilemez.

    Bugün piyangodan 2 milyon lira para kazandım. Yarın gidip bankadan paramı alacağım. Giderken herbir önlemimi alıp, kapkaççılarada izin vermeyeceğim. Gerekirse zırhlı arabayla giderim. Sonra aldığım parayı direkt bankaya yatırırım. Benim yarınım bu şekilde. Dahada plan yapabirim.

    "Ne şekilde öleceğini hiç kimse bilemez."

    Şuan elimde tabancam var. 10 dakika 2 saniye sonra intihar edeceğim. Silah tutukluk yapmasın diye elime 2 tabanca ya da 4 tane tabanca alacağım. Biri tutukluk yaparsa 1 saniye farkla, 10 dakika 1 saniye sonra öleceğim.

    "Yağmurun ne zaman yağacağını Allah'tan başka hiç kimse bilemez."

    Buna çocuklar bile güler.

    Zec.

  16. Sayın Drekinci,

    12.İletide bahsettiğim yanlış anlaşılmaması için kısa bir düzeltme yapmak istiyorum. Benden bağımsız hareket edemiyorsun anlamında kullandığım cümle, insanın kendi benliği ve düşüncesine yansıyan bilgiyi kast ettim. Ufak bir tabirle;

    "Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır." (Nietzsche)

    Umarım anlaşılabilmişimdir. :-)

    Ayrıca bu konu hakkında daha farklı düşünceler ortaya koyması için, Rexino & Drys'ın gelmesini bekliyorum.

    Zecal.

  17. İşte tam da bu teze felsefede subjektif idealizm denir.

    Bunun ne demek olduğunu biliyorum ama bu tanımı kabul etmiyorum. Objektiflik diye birşey yoktur. Dış etkileri kendine göre yorumlarsın sadece bu vardır.

    Yani, anan, baban, fizik öğretmenin, tarih öğretmenin, mahalle arkadaşın sana hiçbirşey öğretmediler mi? Sen onlardan bağımsız mı sen oldun?

    O saydıkların kim yahu sayın Drekinci? Onları yorumlayıp düşünemiyorsan gerçekten varmısındır? Bunlar seninle beraber anlam kazanan şeyler. Ayrıca, senden bağımsız bir düşünce yapısının olması, anti-realist değildir. Yani şu şeye benziyor; "madem realistsin, karşıdan karşıya geçerken arabalara bakma, ona şekil ver" gibi. Sınırı aşamadığında sensin, sınırı aşanda. Buna ne dersen de subjektiflik de. Evreni algılayamıyorsan, düşünemiyorsan senin dışında hiçbirşey yoktur. Senin onu yorumlamanla anlam kazanır.

    Birşey daha söylemek istiyorum, gerçeği neye göre tanımlarsın? Mesela halüsinasyon görürken bunun farkına vardın ve diyorsun ki, "yahu bu karşımdaki şey benden bağımsız olamaz, çünkü çok insani bir düşünce, daha önceden görmüş olabirim bunu!" diyorsun.

    Şimdi esas sorun geliyor, referans aldığın nokta, yani dış dünya, bunun gerçekten gerçek olduğunu nasıl bilebiliyorsun? Doğmadan önce, düşüncelerin başlamadığı noktada, evreni doğayı, daha doğrusu dış dünyayı algılamışmıydın? -Hayır. Sana kötü bir haber, bu dünyanın gerçek olduğu söylenemez. İlk defa karşılaşıyorsun çünki. Referans alacağın hiçbiryer yok. Kendinden başka... :-)

    Zecal.

×
×
  • Yeni Oluştur...