bakifani

Gerçeklikte ve saçmalıkta ''sana göre, bana göre'' ayrımı olmaz.

Gerçekler yalındır, nettir, tektir.

Siz dincilerin ikinci bir hatası da gerçekliğin göreceli olduğuna inanmanız.

1-Hayallerini, gerçeklerin önüne koyarak gerçekliği değiştiremezsin.

2-Gerçekler görüş açısına göre değişmez.

Siz dincilerin tüm yaptığı bu iki kuralı hiç saymaktan ibaret.

Gerçeklik senin algılamana bağlı. Aynı olayları gören ve farklı algılayan ve farklı gerçeklikler ortaya koyan inan bir çok insan var.

Hayallerini gerçeklerin yerine koyarak ''ölmek istemiyorum o halde ölümsüzüm'' diyecek kadar hasta bir akla sahip olanlar besliyor tüm bu din saçmalıklarını zaten.

''Gerçekleri inkar et, nasıl olmasını istiyorsan ona inan'' ...

Nihilist kardeş, din dediğin sana göre saçmalık, bir başkasına göre ise gerçek. Senin gerçeğin ise ona göre saçmalık. İşte bu yüzden farklıyız ve farklı algılıyoruz. Herkes birbirinin aynı şekilde algılasa gördüklerini inan ki sen ben diye bir şey olmaz.

Canlılığı sürekli bir değişim ve devinim olarak düşünürseniz, canlı ile cansız arasında bir fark olmadığını görürsünüz.

Bu durumda evrenin tümünün canlı olduğunu düşünmek çok mantıklıdır.

Canlılık kendini dünyada, evrenin diğer yerlerinden farklı bir şekilde manifest ediyor olabilir.

Ama bütün evrenin bir canlı gibi davrandığı gerçeğinden uzaklaşmak çok zordur.

Çünkü dünya evrenden kopuk bir mekan değildir. Onun devamıdır.

Evrende ne varsa o evrilmiş ve canlı varlıklar ortaya çıkmıştır.

Yani canlı olarak, akıllı yaratıklar olarak ne isek, bütün niteliklerimizi evrendeki canlılık potansiyeline borçluyuz.

Evrenin cansız denilen elementleri bir araya gelerek canlıları oluşturdu ise, canlılığı evrenden soyutlamak ne dereceye kadar mantıklıdır?

Herşeyimizi evrende mevut enerji ve fizik yasalarına borçlu değil miyiz?

Bu durumda neden BİZLER EVRENİZ diyemeyelim?

Hatta ben daha da ileri gidebilirim..

Bizler birer yıldız tozuyuz.

Doğanın en değerli birikimi, milyarlarca yıllık çabası sonucu yaratılan ve bir araya getirilen atomlardan oluşan değerli ve görkemli bir varlığız.

Bizler yıldız topluluğuyuz...

Galaksileriz.

Bizler kayan, sönen yıldızlarız.

Bizler süpernovalarız.

Bizler bitkiyiz, hayvanız.. canlıyız..

Bizler insanız, EVRENİZ..

Bizler Tanrıyız...

Bu panteist bir çıkarım değil.. Bizler Tanrıyız çünkü Tanrı'yı yaratan bizleriz.

Tanrıyız hacı, buna 'Enel Hak' diyorlar. Sadece bunu idrak gerekli. Bu öyle iki satırlık yazı da değil aslında. İnsanlar üzerine iyi kafa patlatmışlar.

Bu tip yazılar yazanlar, hiç hayatlarıda ölümle burun buruna gelmiş midir acaba? Örneğin başlarından bir kanser vakası geçmiş midir? Hiç kalp krizi geçirmişler midir? Benim 90 yaşında bir ninem var. Artık mide kanseri. 13 yaşından beri namaz kılan, yaşlanana kadar orucunu bırakmayan biri. Kansere yakalandığına inanmıyor ve onu tedavi eden doktorları yetersiz buluyor. 90 yaşında olduğu halde, dindar olduğu halde ölümü kendine konduramıyor. Kim olursanız olun hayat tatlıdır, ölüm acıdır.

Kesinlikle hayat tatlıdır. Ama bazıları illa acı yiyecek işte.

Caner'in neden biz den veya ondan olarak görüyorsunuz ki? Dilerseniz fikirlerine katılmazsanız, dilerseniz de katılırsınız. Tamamen sizin bilginiz ve ilginiz.

Kainatta herşey birbirine aynadır. Misalen Dünya da, şehirler de bedenimizde her an yıkılıp yapılmaktadır. Şehirlerdeki yıkılıp yapılmaları çıplak gözle görebiliyoruz. Kend bedenimizdekileri ise göremiyoruz. Vücudumuzdaki tüm kan hücreleri, her yüz yirmi günde bir tamamen yenilenmektedir. İnsan da kâinatın bir parçası ve özeti olduğuna göre, insan vücudunda ne kadar hücre değişiyorsa, kainatta da o kadar yıldız değişiyor ve ölenlerin yerine yenileri geliyor demektir.

Din, '' Din lemek'' manasındadır. Neyi Dinleyeceğimize biz, yani bizim algılarımıza göre yorumlarımız karar verir. Bunun bir başkası için doğru ya da yanlış olmasının önemi yoktur zira biz öyle olduğunu varsaymış ve öyle olduğuna inanmışızdır. Pozitivist ateistler, ölçemedikleri ve gözlemleyemedikleri konulara inanmazlar. Zira inançları böyledir.

Aslında her bireyin ne için yaşadığı kendinde gizli. Hayatı nasıl algılıyorsak onun için yaşıyoruz.

güzel espri..

Espiriyi yapan da anlayan da bir yaratıcı şakirt tabipçim. Yaratılım her zman bir neden ile var olur.

Kadınların Sadece cinsel bir meta olarak gören beyinler sadece zavallıdır. Bilimsel olarak bakarsak kadınlar da limbik sistemin üstbeyne oranla daha geliştiği muhakkak fakat duygu ve düşünce parelelinde giden şu dünyada bir parça hissiyatta önemli değil mi?

mutlak adalet var diyen hayali bir Alemdedir..

pozitivizm'in bir önceki sayfada yazdığı mesajdaki yazı...

Allah idrakın ta kendisi. Enerji halinden madde haline dönüşmüş...

Enerjı ezelı degıl o yuzden olamaz...

Enerjıde mevcut tasarım ve anlamı meydana getırecek bır bılınc de yok, o yuzden de olamaz..

Düşüncelerin, hareketlerin birer enerjidir.

Bu yazı ezeli olduğunu gösterir. Devran kapanıyor..

Yaratıcı dediğin Enerji olmalı...

ve ilk tekkıllık dedıgımız şey bezelye kadarcık birşeyidi...

şu ucu bucagı olmayan evren,madde,doğa,zaman,renkler,zevkler,şarkılar,şiirler.....hep ondan cıktı

Sende anne rahminde bezelye kadardın..

Hiçliğin oluşması için varlık ve yokluk arasında bir denge olmalı. Bu denge bozuk ki bir varlık meydana gelmiş

Önce olmadıgından anıden var edıldı....

Bak şimdi, PUF DİYE EVREN VAR OLDU DİYORSAN SOFTALARDAN BİR FARKIN KALMAZ. Sebepsiz hiçbirşey meydana gelmez. Kainatı oluşturan özellikleri ve kanunları oluşturan BİR neden vardır.

bütün bu kainat aynı patlamadan oluşuyor ise, herkes ve herşey aynı şeyden oluşuyor demektir. Herkes ve herşey aynı şeyden oluşuyor ise, herkesin öz'ü bir demektir.

Bigbang anında durup dururken mi var edildi?

Hiçliğin varlığa çıkabilmesi için bir enerji gereklidir.

Termodinamiğin 1. yasasını hatırlatırım. Yoktan var,var 'dan yok olmaz...

Bigbang için de bir enerji gerekli. Sebepsiz bir sonuç olabilir mi?

Bilim hep bilinen ile uğraştığından hep arkadan gelen olacaktır. Sonsuzu bilim ile açıklamaya çalışmak küçücük bir peçeteyle tüm vücudu kapamaya çalışmaya benzer...