Fethi

Sanırım süt kardeşlerin epigenetik olarak akraba olabileceği konusunda ikna oldunuz. Bu konudaki malum çatlak sesin zaten ciddiye alınır bir tarafı yok. Ama şu soru önemli: Kuran hala, teyze evliliklerini yasaklarken; bunların çocuklarıyla evlenilmesi konusunda niçin bir yasak getirmemiş? Niçin akraba evliliğindeki yasak sınırı bu şekilde belirlenmiş? Bu soruyu oldukça önemsiyorum ve bu konuda da inşallah bir makale yazıp, bu forumda paylaşacağım.

Şu başlık altında sorulan bana göre en mantıklı sorular bu ikisi. Bu konu üzerinde kafa yormalı mıyız? Kesinlikle evet! Ama birileri kalkıp yok "MikroRNAlar kana nasıl geçecek ki?", yok "MikroRNAlar epigenetik yapıyı etkilemez ki!" gibi, azıcık beyni ve birazcık da İngilizcesi (belki buna bile gerek yoktur) olan herkesin doğrusunu öğrenebileceği meselelerde bile cahilce şeyler yazıp suyu bulandırabiliyor! Şimdi bir kere, Kuran yakın akraba evliliklerini yasaklamaz, iddiasına katılmıyorum. Kuran, linkini verdiğim yazımda da ifade ettiğim gibi, belli bir sınıra kadar olan akraba evliliklerini

"miRNAs controls the expression of important epigenetic regulators, including DNA methyltransferases, histone deacetylases" MikroRNAlar DNA metiltransferazlar ve histon deasetilazları da kapsayan önemli epigenetik düzenleyicilerin ekspresyonunu kontrol eder. "This complicated network of feedback between miRNAs and epigenetic pathways appears to form an epigenetics-miRNA regulatory circuit, and to organize the whole gene expression profile." MikroRNAlar ve epigenetik yollar arasındaki bu karmaşık feedback ağının bir epigenetik-MikroRNA regülatör devresi oluşturduğu ve tüm gen ekspresyon pro

Bir insana evladım demekle, o insanın genetik yapısını değiştiremezsin; ama aynı memeden süt emen çocukların epigenetik yapıları aynı doğrultuda şekillenebilir. Yasaklara, zaruri durumlarda istisna getirilebilir; ama ben zaten "Adem kıssası"na farklı bakıyorum. Şuradan okuyabilirsin: https://eksisozluk.com/entry/36588675 Bahsettiğim hipotez PubMed'de indekslenen saygın bir bilimsel dergide (Clinical Epigenetics) yayımlanmıştır. Ben Tıbbi Biyokimya uzmanıyım. Sizin lise biyoloji seviyesinde bildiğiniz şeyler hakkında, 6 yıllık tıp eğitimimi tamamladıktan sonra uzmanlaştım. Sizin yazdı

Yazdığım makale uzun olduğu için kopyala/yapıştır yapmak yerine kısaca özetleyeceğim. Anne sütünde mikroRNA denen genetik materyallerden bol miktarda var ve bunlar asidik ortama karşı ve enzimatik sindirime karşı oldukça dirençli... Dolayısıyla anneden bebeğe kolayca transfer olabiliyorlar ve özellikle DNA metilasyonu ve histon asetilasyonu süreçlerini etkileyerek "epigenetik" yapıyı şekillendirebilme potansiyelleri var. Buna dayanarak, aynı anneden süt emen çocuklarda epigenetik bir yakınlık ortaya çıkabileceği ve tıpkı akraba evliliklerinde olduğu gibi, bu tür bireylerin evlenmesinin de baz

http://hakkadavet.net/dhv.pdf

Yazıyı güncelledim: http://hakkadavet.net/mukattaa1.pdf

Yazdığım yazı zaten baştan sona kadar domuz etinin içerebileceği toksinlerle ilgiliydi ki 100'ün üzerinde bilimsel makaleye atıf yapılarak 1 yılı aşkın bir sürede tamamlanmıştır. Domuz etiyle düşük konsantrasyonlarda da olsa uzun süreli olarak alınan toksinler pek çok hastalığa yol açabilir. Gazete haberi bile yeterli demişsin ama sana bu konudaki ciddi bilimsel makalelerin linkini verebilirim: Testis kanseri: http://www.ncbi.nlm....pubmed/11899122 Hepatosellüler Kanser: http://www.ncbi.nlm..../pubmed/2996744 Siroz: http://www.ncbi.nlm..../pubmed/2858627

) Bu makale zaten bu soruya cevap vermek için yazılmıştı: http://hakkadavet.net/domuz1.pdf

Sanırım makalemi okumadınız. Ne yazmışım ben? http://hakkadavet.net/domuz1.pdf Yukarıda da ifade ettiğim gibi, burada verdiğim örnekler, domuz ürünlerinin insan sağlığı açısından taşıdığı hususi risklerden ziyade; domuzun rumenden ve dolayısıyla emilim öncesi detoksifikasyon süreçlerinden yoksun olmasıyla alakalı genel riskin okuyucu tarafından anlaşılabilmesine yöneliktir. Bu, bilinen ve henüz bilinmeyen bütün toksinleri kapsamaya aday, total bir risktir. Ancak ayrıntılara inildiği takdirde, elbette bazı toksinler bu kapsamın dışında kalacaktır. Dolayısıyla, herhangi bir toksinin

Ben tıbbi biyokimya uzmanıyım hacı! 6 sene tıp okuduktan sonra, 4 yıl da biyokimya uzmanlık eğitimi aldım. Lise biyoloji bilgileriyle yazdıklarımı eleştirmeye kalkmışsın. Neyin kapağı bu anlamadım? Makalemde çok açık bir biçimde domuzların rumenli hayvanlara göre nasıl bir toksikolojik risk taşıdığını ayrıntılı olarak açıkladım. Domuzların bu konuda daha hassas olduklarını ortaya koyan yüzlerce bilimsel araştırma var. Literatürün tamamını tarayıp özetlemem 1 yıldan fazla sürdü. Ama arkadaşlar benim makalemi dahi okumadan birkaç saniyelerini harcayarak yorum yapmaya çalışıyorlar. Yapılan el

Birçok araştırmada, kırmızı et ile beyaz et ayrı şekilde gruplandırılmış... Ancak bu çalışmalarda, kırmızı et grubu içerisindeki mesela koyun etiyle, domuz eti arasında bir ayrıma gidilmemiş... Oysa biyokimyasal olarak arada büyük farklar söz konusu. Domuz eti ile rumenli hayvanların etlerini ayrı tutan bilimsel yayınlar da var elbette ve bunların bazılarının sonuçları gerçekten çok çarpıcı... Bu çalışmalarda, kırmızı etlerin geneliyle ilişkili sanılan birçok durumun aslında yalnızca domuz etiyle ilişkili olduğu görülmüş. Bu konuyu 4. makalede çok ayrıntılı bir şekilde ele alacağım inşallah.

Evet, öyle. Eğer yazdığım makaleyi okursan, domuzun etinin, rumenli hayvanların etlerine göre niçin "pis" olarak kabul edilmesi gerektiğini anlarsın. İnsan, sahip olduğu özellikler, kabiliyetler ve yetenekler ile domuzdan üstün bir canlı olarak yaratılmıştır. Ama aklını kullanmayan ve "nefsini ilah edinen" kimsenin domuz vb. hayvanlardan bir farkı kalmaz. Her "yaratılanı" yeme gibi bir huyun varsa, tuvalette kendine hakim olmanı tavsiye ederim. Bu başlığın en güzel sorusu bu. Keşke makalemi eleştiren herkes böyle sorularla gelseydi... Yakın çevremdeki herkes beni bilir. Onlara öncelik

Bütün inançlarımı bir tarafa koyarak söylüyorum: Ne ile beslendikleri de çok önemli olmakla birlikte ve çevresel kirleticilerin etkilerini saymazsak, etlerin sağlıklı olma sırası şöyledir: balık eti > rumenli hayvanların etleri > tavuk eti > domuz eti Eğer B12 vitamininin kan düzeyinin eksikliği, yapılan testle gösterilmişse; sebebe yönelik tedavi gerekir. Sebep, diyetle yetersiz alım ise, bol miktarda B12 içeren besinler almanız tavsiye olunur. B12 hayvansal orijinli tüm gıdalarda bulunur. Sanılanın aksine, karaciğerde depo edilir. Yukarıda az et yemediğinizi yazmışsınız. Bol bo

Domuz etinin sağlık açısından faydaları ve zararları konusunda epey bir süredir tıbbi literatürü sistematik bir şekilde tarıyorum. Tıbbi biyokimya uzmanıyım. Toksikolojik risklerle ilgili yaklaşık 20 sayfalık bir makaleyi tamamladım. Ulaştığım sonuç kısaca şöyle: "Geviş getiren hayvanların rumeninde yaşayan mikroorganizmalar, hayvanın besin yoluyla aldığı toksik maddeleri, henüz ince bağırsaktan emilmeden önce, biyokimyasal olarak dönüşüme uğratabilmekte ve böylece detoksifiye edebilmektedir. Oysa domuzlarda, rumen yapısı bulunmadığından dolayı, ruminal zehirsizleştirme işlemleri gerçekleştir

İşte doğru yol bu: araştırmak ve sorgulamak.

bizon kardeşim, Aşırı derecede cahilsin ve Edip'ten duyduğun her şeyi hiç araştırmadan, hiç sorgulamadan kabullenmişsin. Tevbe suresinin son iki ayetinin Mekke'de indiği rivayet edilir; ama bu onların hicretten önce indiği anlamında söylenmiyor. Tevbe suresinin son iki ayeti, hicretten sonra Hac sırasında Mekke'de inmiştir, söylenen bu! Biraz araştır lütfen. Şeyhini, tarikatını sorgula.

Sen baba dediğin adamın baban olduğuna -DNA analizi yaptırmadan- nasıl inanıyorsan; ben de Kuran'ın Allah kelamı olduğuna o şekilde inanıyorum. Bunun sebeplerini anlatmaya kalksam herhalde birkaç ciltlik bir kitap yazmam gerekirdi. Kuran'ı defalarca okudum, Kuran üzerinde uzun uzun düşündüm ve sonuçta bu kitabın kaynağının sahtekar bir Arap çobanı değil; varlığına inandığım Yüce Yaratıcı olduğuna inandım. Allah'a inanmak için illa Allah'ı görmek gerekmediği gibi; Kuran'ın O'nun kelamı olduğuna inanmak için de 19 mucizesi dediğiniz türden şeylere gerek yok! Şu yazıyı okumanı tavsiye ederim:

bizon kardeşim, Sandığın gibi biri değilim. İnancımın temeli "tevhid" anlayışıdır. Dinimin kaynağı ise yalnızca "Kuran"dır! Ayrıca birilerinin yanlış yolda olması, sizin yaptığınız benzer yanlışları meşru kılmaz.

Eskiden yaşamış müşrikler de putlarının kendilerini Allah'a daha da yaklaştırdığına inanıyorlardı. Siz sadece 19'u Allah'a ortak koşup, 19'un hatırına, Allah'ın ayetlerini inkar etmiş olmuyorsunuz; aynı zamanda, kendinizi de Allah'ın yerine koyup, "19'a tanık olmak" gibi yeni yeni iman esasları belirliyorsunuz ve bunlara itibar etmeyenleri de kafirlikle suçluyorsunuz.

Bu bir tehdit mi? "Yaklaşma yoksa atlarım!" gibi... Bak kardeşim! "Karıcığım yalnızca seni seviyorum; ama bir de metresim var." ifadesi ne ise, benim için "19 ve sadece Kuran" ifadesi de odur! Sünnet ve icma putlarını yıkarken, kendine yeni bir put edinmişsin! Bu put için Allah'ın ayetlerini kurban edebilecek kadar putuna bağlısın! 19 putunu, Allah gibi dinde hüküm koyucu olarak kabul etmişsin! Seni, içinde bulunduğun bu şirk konusunda uyarıyorum!

bizon kardeşim, Çok cahilsin. Boş olduğundan Edip'in bütün iddialarını sünger gibi içine çekmişsin. Biraz sorgula lütfen. Araştır. Şeyhine, tarikatına bu kadar güvenme. Şu sitede 19 hurafesi başlığı altında bazı bilgiler paylaştım. Okumanı tavsiye ederim: http://www.hakkadavet.net

bizon kardeşim, Anladığım kadarıyla, 19 mucizesi (!) olmadan Kuran'a inanmak mümkün değil, diyorsun. Allah da Kuran'da hiç kimseyi gücünün üstünde sorumlu tutmayacağını söylüyor. Öyleyse, buradan hareketle, Kuran'ın inişinden 1974 yılına kadar, Kuran'a inanmak mümkün müydü, değil miydi? 1400 yıl önce inen Kuran'a, sadece 1974'ten sonra yaşayanlar mı inanabilir? Umarım bir gün içinde bulunduğun saçmalığın farkına varıp, 19 putunu kırabilirsin. Yeni iman esasları belirleyerek, kendinizi Allah yerine koyuyorsunuz. Bu şirktir. Seni uyarıyorum.

http://hakkadavet.net/soru1.htm

Sizin gibi ateistleri gördükçe, dinime olan sevgim bir kat daha artıyor. İnsan "tohum"unun büyüyüp geliştiği "tarla" neresidir? Rahim iç zarı, yumurtanın döllenip tutunmasına, adeta kök salıp bir bitki gibi yetişmesine imkan verecek şekilde, ovulasyonun olduğu dönemlerde, sulanmış, gübrelenmiş, kabarmış bir toprak gibidir. Biraz embriyoloji "oku"yun, fizyoloji "oku"yun...