Edip Cevdet

"Reyiz" 2011 de Beşar Esad'a kafa tutarken "BOP eşbaşkanıyım" diye övünürdü. ABD Sureyede başımızı bok çukuıruna sokup, kenara çekildi. Ceber kalesi bizim toprağımızken, kemikleri alıp kaçtık. Egede Yunanistan kayalıkları sâhipleniyor. Afrin harekatında bir aya yakın zaman geçti, henüz hedefe ulaşılamadı. Üstelik, karşımızda bir devletin düzenli ordusu da yok. "Terör örgütü" dediğimiz YPG ile savaşılıyor. Bütün bunlara rağmen ABD'ye kafa tutmanın mantığını anlamlandıramıyorum. Bu gün ne Rusya ne de Çİn ABD ile çatışmayı göze alırken, bu efelenmelerin anlamı ne ? Ülke nereye sürük

Efendim, teveccühünüz için teşekkür ederim. Zaman zaman "doğru"ları konuşmak yazmak pek kolay da... Dürüst olmak zor zena'at. Özellikle baskılarla karşı karşıya kalındığında. Ben İslamdan irtidat ettiğimde bunu eşim, çocuklarım, bâzı akrabalarım ve birkaç yakın arkadaşım öğrendi. Çevremdekiler beni hâlen müslüman biliyor. Karşı karşıya kalacağım baskılardan çekinerek, inancımı değiştirdiğimi söyleyemiyorum kimselere. Gerçi, namaz-oruç gibi İslâm'a has ibâdetler ile işim olmuyor artık. Ama, kendimi olduğum gibi ifâde edemiyor oluşum sıkıyor beni.

Size bir şey diyeceğim; belki tuhaf karşılayacaksınız. İnsanların içinde bulunduğu sosyo-kültürel, ekonomik ve psikolojik durmu hesâba katmadan Tanrıdan ve inançdan söz etmeyeceğim. Gerçi pek sık söz etmezdim ama; artık daha dikkatli olacağım. Anlattığınız durmla ben karşı karşıya kalsaydım, ne yapardım, inanın bilmiyorum. Zannediyorum bizim en büyük eksiğimiz; kendi konumumuzu ve başkalarının içinde bulunduğu durumları hesâba katmadan ahkâm kesmek.

Peki muhterem. Ben, anlayacağımı anladım. Umuyorum, bir gün siz de benim ne demeye çabaladığımı anlarsınız.

Tevrat'taki peygamber kıssaları ile Kur'anda anlatılanlarda farklılıklar bulunur. Misâl; Tevrat'a göre Mûsâ zamânında Mısır'a on musibet gönderilmişken, Kur'anda bu sayı dokuzdur. Tevrat'ta başlı başına bir "Eyüp" bölümü vardır, Kur'an bunu gâyet kısa geçer. Bahsettiğin din hocası Müslüman olduğu için Kur'an'ı referans almıştır. Siz ise Tevrat'tan alıntı yapmışsınız.

Ma'alesef sadece Doktor ve Öğretmenler değil Hukukçular, Askerler hemen hepsinin itibârı kalmadı. Güçler ayrılığı ilkesi Demokratik hayatın vazgeçilmezidir. Her şeyi siyâsetle yönetmeye kalkmak, despotluğu ortaya çıkarır.

"tüyo" için teşekkür edeyim. Kur''anda "Allah onlarınm kalplerini mühürlemiştir" şeklinde çok açık ve net ifâdeler var. Hattâ İslâm'ın cebriyye mezhebinin dayanakları da bu âyetler. Adamlar hiç kıvırmamış ve cümlenin lâfzi anlamını ka'ale almışlar, Esâsen bu ifâdelerin geçtiği yerlerde "Mecaz, sanat vs." yapacak bir durum da yok. Kur'an'a göre inkârcı"ların inkâr sebebinin açıklaması bu. Aksi, Muhammed'i "başarısız" gösterir. Çünki; özellikle "tebliğ" süreecinin başlangıcında Mekke eşrafı, yâni okuma-yazması olan zengin ve kudertli adamların hiçbiri Muhammed'e inanmadı. Ancak; m

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada; Yunanistan'ın Kıbrıs açıklarında petrol arama faaliyeti yapmasına ilişkin olarak "Kıbrıs ve Ege'de haddini aşanları ikaz ediyoruz" dedi. Erdoğan, ABD'li generalin "Bizi vururlarsa sert karşılık veririz" sözleriyle ilgili olarak, "Hele hele 'Bizi vururlarsa sert karşılık veririz' diyenlerin ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları çok açıktır" ifadesini kullandı. Haberin Kaynağı Yahu ABD'ye efelenmek de nereden çıktı ? Şartlar öyle ge

Tanrı'ya inanan bir kimsenin, O'ndan korkması tuhaf değil. Tanrı olduğunu iddia eden İlah'ın korkularımızı kullanıyor olması tuhaf. Herhangi bir despot da aynı yöntemle insanları kendisine bağlayabilir. Tanrı'ya inanışın bir ayrıcalığı olmalı. Değil mi ?

Misyonerler veya tebliğciler, hiçbir şey kanıtlayamazlar. Tanrı'nın varlığına dâir iddialar kanıtlanabilseydi, inanca gerek olmazdı. Dindarlar, ancak insanı iknâ etmeyi başarabilir. Bu ise muhatabın iknâ olmaya hevesli ve hazır olması hâlinde mümkündür. "Tanrı şalteri" kapalı ise söylencek hiçbir söz ekili olmayacaktır.

Zaaflarımıza yenik düşüp, korkularımıza teslim olmak ile "iman etmek" arasında bir fark var mıdır ? Allah'ın, bunlardan istifâde ederek kendisi için "iman" devşirmesi ne derece yerinde bir tavırdır ? "...Biz; ayetleri ancak korkutmak için göndeririz." (İsrâ 59)

Olumsuz bir örnekten hareketle şiddet meşrûlaştırılmamalı. Şiddet, öğretmenin aczinin itirâfı demektir. Çeyrek asır eğitim ordusunun bir neferi olarak görev yapmış ve emekli olmuş bir öğretmen olarak söylüyorum bunu. Yeni göreve başladığımda ben de şiddet uygulamıştım. Yaptığımla övünür ve matah bir şey zannederdim. Ne zaman ki öğrenciler beni görünce "esas duruş"a geçip, arkam sıra küfrettiklerine şâhit olunca, bendeki "köşeli" jeton düştü. Şiddet, öürenciyi riykâr ve yılışık yapıyor. Bakterilerin antibiyoriklere direnç kazanması gibi uygulanan şiddet

"Bilgilendirme" Tanrı'nın işi. Ben ancak aracı-vâsıta olabilirim. Sanat konusunda görüşlerim elbet kendi ahlâk anlayışım ve algıda seçiciliğimle ilgili. Ne var ki "Eşek'in âleti ve aygır'ın menisi" ile yapılan "san'at"(!) "beygir şeyine kelebek konmuş" intibâı uyandırmakta. San'atı öyle uygulayacaksın ki hem insanlarda karşılığı olacak, hem bizâtihi o san'atın kendisinde. Ayrıca, etik ile mütenâsip olmalı. Ben; "San'at, san'at için midir, insan için midir ?" ikilemine girmeyi pek mantıklı bulmam. San'atı birinden soyutlayıp, diğerine hamletmek doğru olmaz. Tanrı sözleri

Çoban ve çiftçi toplumlar döneminde, henüz para denen araç da bilinmediğinden, takas usûlü uygulanırmış. Bir araya gelip yaşayan insanların birbirleri ile olan ilişkilerini ve değiş-tokuş noktasındaki ticâreti düzenleyen kurallar ortaya çıkmış. Ne var ki Kural uygulanmazsa anlamı olmaz. Kuralları uygulayacak otoriteye ihtiyaç olunca da "Devlet" denen siyasi yapı şekillenmiş. Sâdece korumasızlar değil, herkesin hakkını âdil biçimde koruması gereken, devlettir. Devlet, sırf vatandaştan vergi almak için görünür de ödevlerini yapması gerekirken kaybolursa orada zulüm kol geziyor demektir.

İleride - Eğer ömrüm olursa - neler olur bilemem. Bunu bir "Açık kapı" niyetiyle yazmıyorum. Ne var ki; Tanrı, inanç, iman ve din gibi kavramlar hakkındaki bu günki düzeyime MESİH sâyesinde geldim. İncildeki - İlk dört kitap - muhteşem insâni ve ahlâki doktirnler beni mest etti. Buna sakın şaşırmayın !.. "Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün" diyen Allah'ın kulu ve "Allah rızası" diye kılıç sallayıp ganimet, köle ve cariye toplayan, kadınlardan harem kuran peygamberin ümmeti olmaktan, "Ne mutlu barışı sağlayanlara. Çünki onlara Tanrı oğulları denecek." buyuran

Üstad; dediğin doğru. Kitabı, kağıdı mürekkebi kutsayıp da "put"lara karşı çıktığını iddia edenlerin bunu anlaması imkânsız. Ama; bütün düşünceler "kıvılcım" gibi çıkar ve daha sonra tüm "orman"a yayılır. Benim amaç ve iddiam; kitaptan nelerin ayıklanacağı husûsu değil. Tanrıdan geldiği iddia olunan hükümlere ilkesel bakmak gerektiğinin altını çiziyorum. Kurallar, konjoktürle ortaya çıkar, konjonktürle gider. Ama İlkeler öyle değil. Zaman ve mekânla mâlul olmamalılar. Her devirde insanın elindeki değişmez ve tartışma götürmez - Dogma değil - ölçüt olmalılar. Tabii bunun da ayrıca münâkaşası

Sözünü ettiği bilgiler Tevrat:Yaratılış; Bölüm 20 de geçer. Bunların bir müslümanı bağlamayacağını biliyorum. Çünki; müslümana göre Kur'an dışındaki tüm "Kutsal" metinler muharreftir. Bu başlığa müdâhil olmaktaki amacım, münakaşa ettiğiniz şahsa "destek" çıkmak değil. Ben de bir teist'im. Sizden farkım; müslüman değilim ve kitabın, kâğıdın, mürekkebin yazıların kutsallığına inanmam. Bana göre; Tanrıdan gelen hükümler yorumlanamaz, yorumla farklı anlamlara çekilemez. Böyle olusa her devirde yeni bir "Kutsal kitap" yazılır. Ben Tanrıdan gelenlerin ilke mâhiyetinde olup, zam

Teşekkür ederim sn kavak. Ben de tüm samimiyetimle şunu diyeyim. "Beğenilen" değil de faydalı olan bir üye olmayı amaçaldım hep. Sn. democrassian'a yazdığım mesajda da belirtmiştim. Faydalı olamıyorsam "mektep"i tâtil ederim. Saygılar.

Karşıt fikirlerden muhatap yoksa münâkaşa edilecek bir ortam da oluşmaz. Ne var ki münakaşa karşılıklı saygı çerçevesinde olursa taraflar ve okuyanlar istifâde edebilir. Diğer "yöntem"i her gün sokakta, kahvehânelrde görmekteyiz zâten. Saygılar

Farkındayım. Noktasından virgülüne her şeyin farkındayım. Ben, şahısıma yapılan saldırılarda ileti raporlamam. Diyeceğim varsa der, yoksa çeker giderim. Benim gördüklerimi okuduklarımı moderasyonun görmemesi imkânsız zaten. Bir şey yapılmıyorsa, raporlasam da değişen olmayacaktır. Forumdan bir şey öğrenme imkânımın kalmadığını veya faydalı olamadığımı hissettiğimde durmanın da anlamı kalmaz.

Aslında bu gün üyeliğimin sonlandırılmasını talep edecektim. Bir müddet sinkaflı mesajları görmezden gelmeyi deneyeceğim. Yine aynı şeylere muhatap olursam "mektep"i tâtil ederim; olur biter..

Bunu biliyorum. Ben de aynı şeyi söylüyorum zaten Ağzın bozuk. Küfür etmek için gereken sebebi kendin oluşturuyorsun . Bu yazdıklrını benim hangi mesajımda okudun ? Benim adıma bir sürü dedikodu karalayıp da iftira atmaya utanmıyor musun ? Bahsettiğin şeyleri ben mi yazdım ? Ya da yazdılar da onayladım mı ? Sana ne söylediysem doğrudan şahsına dedm. Anayı-bacıyı ne karıştırıyorsun şerefsiz ? Bu mudur lan senin adamlığın ? Evet, Ana da bacı da - kimin anası bacısı olurs olsun - benim için değerlidir. Onlara halel getirecek davranışrm asla olmaz.

Bilerek yalan söyleyip mevzuyu çarpıtıyorsun. Şahsıma küfrettiğine dair bir cümlem varsa göster. Foruma astığın mesajların genel karakteri, hakaret aşağılama ve küfür. Bunu yazarak aklımla alay etme. Etmiyorsun"desem kıs kıs güleceksin. "Ediyorsun" desem, küfür için bahane bulup "Öyle olmaz böyle olur" moduna girecksin. Güya ben tahrik etmiş olacağım. Ana-bacı vs bizim için değerlidir. Başkalarınınki olsa da.

Erkeğin kavgasında galip-mağlup olmaz. Adam gibi ortaya çıkmakla olur bu işler. Ben ömrümde kilisye gitmedim. Kurt'a sormuşlar "Boynun neden kalın" diye. Kendi işimi kendim görürümde ondan" demiş. Böyle zırvalarla tırsacağımı sanma. Şu çirkefliği sergileyip de pişkin pişkin "sövmedim" diyendir utanmaz ve arlanmaz.

Cümlenin baş kısmında "zaman zaman" ibâresi vardı. Bu şekilde alıntılaman haksızlık olmuyor mu ?