Jump to content

hulas

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    432
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne hulas kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Kürtler derken HDP seçmenini kastediyorsunuz herhalde.

     

    Biliyorsunuz, HDP resmi olarak Millet İttifakı'na dahil değil. Ama HDP seçmeni, büyük ihtimalle blok olarak Millet İttifakı'nın göstereceği cumhurbaşkanı adayına oy verecektir. Çünkü karşı tarafta, içinde MHP'nin olduğu bir ittifak var. MHP ve HDP, siyasette birbirinin anti-tezi haline gelmiş vaziyette. Nasıl ki MHP'liler HDP'nin yanında kendilerini asla konumlandırmazlarsa, HDP'liler de MHP'nin yanında bir pozisyon almazlar. HDP seçmeni, MHP'yi "asimilasyoncu" ve hatta "Kürt düşmanı" olarak görüyor.

     

    Tayyip, MHP ile çok açık bir ittifak içine girerek HDP seçmenini tamamen gözden çıkarmış oldu. MHP'den gelecek %10'u, HDP'den gelecek %10'a tercih etmiş oldu. Tayyip eskiden hiç yapmadığı bir şekilde HDP'lilere bugün resmen terörist (illegal) diyor ve HDP'yi tamamen dışlıyor, HDP'lilere en küçük bir sıcak mesaj vermiyor. Bu durumda HDP seçmeni, sandıkta alternatif bloğa yani Millet İttifakı'na yönelecektir. Doğal akışa uygun olan da bu değil midir?

     

    Selahattin Demirtaş'ın seçime yakın bir zamanda serbest bırakılacağını iddia edenler var. İktidar, HDP seçmenine şirin gözükmek için ve tamamen oy kaygısıyla böyle bir numara çevirebilir. Tabii HDP seçmeni bu kurnazca hamleyi yutup ta Cumhur İttifakı'na oy atmayı düşünmez herhalde. Çünkü onlara göre zaten Selahattin Demirtaş'ın bir gün bile hapis yatmaması gerekirdi. Demirtaş'ın serbest bırakılması Tayyip'in bir lütfu değil, zaten olması gereken bir şey HDP'lilere göre.

  2. AKP - Fetö ilişkisinde yıllar içinde görülen çarpıklığa harika bir şekilde gönderme yapan bir karikatür:

     

    Mükemmel bir siyasi kara mizah örneği...


    - Biz bu yola Jaws efendiyle çıktık!
    - Heey!!
    - Beyler yapmayın! Köpekbalığını başımıza sarmayın.
    - Sen kime köpekbalığı diyosun laan!
    - Köpek anandır it.
    - Ah!
    - Nerdesin eyy köpekbalığı! Adamsan çıkarsın karşımıza.
    - Yuuuhh!
    - Amaan ne haliniz varsa görün.
    - Sen niye yuhalamıyosun laan!
    - Öff!
    - Köpocu musun yoksa.

     

    DVsA1QEW4AACNdq.jpg

  3. Erkut Taçkın, geçen hafta kanserden öldü... 78 yaşındaydı... Kendisi, rock (rock'n roll) müziğinin Türkiye'de ilk temsilcilerinden birisi olarak zamanında kendi çapında ün yapmış fakat gene de Türkiye'de kıymetinin pek bilindiği söylenemez.

     

    70'li yıllarda, TRT'nin tek kanal olduğu yıllarda ekranlara da çıkarmış.

     

    Erkut Taçkın'ın en meşhur, en popüler şarkısı, 1975 çıkışlı "Beyaz Ev" dir:

     

    İnsanda birkaç kez dinleme isteği uyandıran bir şarkıdır:

     

     

     

  4. Çok geniş bir film arşivine sahip olan sinema eleştirmeni ve yazar Hakan Bilge, kendi bakış açısına göre "Sinema Tarihinin En İyi 100 Filmi" listesini oluşturmuş 2010 yılında.

     

    Listenin neredeyse tamamı "sanat filmi" denilen türdeki yapıtlardan oluşuyor. Dolayısıyla sanat filmlerinden hoşlanmayanlar için bu liste pek bir şey ifade etmeyecektir. Hatta genç nesilde sanat fimlerini sevenler var mı, ondan bile emin değilim.

     

    Ben olsam, böyle bir listenin ilk sırasına "The Godfather" (Baba) filmini koyardım. Zira o da bir "sanat filmi" sayılır. Ama Hakan Bilge, "The Godfather" filmini ilk 10'a koymamış. (Halbuki bu film hakkında "The Godfather Mitosu" isminde bir kitap bile yazmışlığı var Hakan Bilge'nin)

     

    1. sıraya koyduğu "2001: A Space Odyssey" filmini yıllar önce izlemiş ve neredeyse hiçbir diyaloğun olmadığı bu filmden pek bir şey anlamamıştım. Filmin çok abartıldığını düşünmüştüm. Belki de tekrar izlemek gerekiyor bu filmi.

     

    Metin Erksan'ın çektiği "Sevmek Zamanı" ve Yılmaz Güney'in çektiği "Umut", listede kendisine yer bulmuş.

     

    Meşhur "Oldboy" filmini de listeye alması beni biraz şaşırttı. "Oldboy", çok popüler bir filme dönüştü zamanla.

     


    Hakan Bilge, favori ilk 10 filmini şu şekilde seçmiş:


    1. 2001: A Space Odyssey (2001: Uzay Yolu Macerası) (1968) (Stanley Kubrick)

    2. Bronenosets Potemkin (Potemkin Zırhlısı) (1925) (Sergei M. Eisenstein)

    3. Citizen Kane (Yurttaş Kane) (1941) (Orson Welles)

    4. Psycho (Sapık) (1960) (Alfred Hitchcock)

    5. Zerkalo (Ayna) (1975) (Andrei Tarkovsky)

    6. Det sjunde inseglet (Yedinci Mühür) (1957) (Ingmar Bergman)

    7. Sunset Blvd. (Sunset Bulvarı) (1950) (Billy Wilder)

    8. (Sekiz Buçuk) (1963) (Federico Fellini)

    9. Week End (Hafta Sonu) (1967) (Jean-Luc Godard)

    10. Cet obscur objet du désir (Arzunun O Belirsiz Nesnesi) (1977) (Luis Buñuel)

     


    Listenin tamamı için bakınız:

     

    https://www.sanatlog.com/sanat/sinema-tarihinin-en-iyi-100-filmi

  5. On 20.02.2020 at 13:25, hulas yazdı:

    Not: Dünyaca ünlü ressamımız Osman Hamdi Bey (1842-1910), Osmanlı Sadrazamlarından İbrahim Edhem Paşa'nın en büyük oğludur. Osmanlı'daki ilk güzel sanatlar okulunu (bugünkü adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ni) ve ilk arkeoloji müzesini (İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni) kuran kişidir. İlk Türk arkeoloğu kabul edilen Osman Hamdi Bey, dünyaca ünlü İskender Lahdi'ni bulmuştur. Kendisi ayrıca, İstanbul'un Kadıköy ilçesinin ilk Belediye Başkanıdır. En meşhur eseri, "Kaplumbağa Terbiyecisi" isimli tablosudur.

     

    Osmanlı'da, teokratik bir devlette yaşamış olan Osman Hamdi Bey'in gerçekten de çok ilginç bir tablosu vardır.

     

    "Mihrap" ya da "Tekvin(Yaratılış)" isimlerini taşıyan ve yapıldığı döneme göre çok cüretkâr hatta devrimci sayılabilecek bu tabloda, başı açık, dekolteli ve hamile bir kadın, bir caminin içinde sırtını döndüğü mihrabın önünde bir rahlenin üstünde dimdik oturmaktadır ve ayaklarının altında da Kuran-ı Kerim, diğer İslami kitaplar ve bazı Doğu dinlerine ait kutsal kitaplar, sayfalar bulunmaktadır.

     

    Osman Hamdi Bey'in, bu eserinde, İslam (ve Doğu) dünyasında din nedeniyle baskılanan ve ezilen kadınların bu duruma başkaldırışını ve özgürlük talep edişlerini tasvir ettiği düşünülmektedir. Şöyle yorumlanabilir: "Kutsal" denilen kitaplar kadını yok saymış, onun şerefini çiğnemiş ve onu sonuçta dört duvar arasına mahkum etmiştir. Tabloda ise kadın özgürlüğünü eline almakta ve "kutsal" kitapları cesurca çiğnemektedir. Doğrusu bugün dahi böyle bir tabloyu çizmek yürek ister...

     

    1901 tarihli bu tablonun orjinali kayıptır ve akıbeti bilinmemektedir. Elde sadece reprodüksiyonları vardır.

     


    İşte o sansasyonel tablo:

     

    https://static.wixstatic.com/media/c732d6_fe4757e8f9da4bc990633e3059ffb38f~mv2_d_1692_3336_s_2.jpg

     

    https://i.pinimg.com/originals/2a/3b/c4/2a3bc4160afc792d6b415513a9052ff8.jpg

     

     

    Vikipedi sayfası:

     

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Mihrap_(tablo)

     

    Konuyla ilgili bir röportaj:

     

    https://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/949321-osman-hamdi-beyin-mihrabi-nerede

  6. Başkanlık ve parlamento seçimleri bence tam zamanında yani 2023'ün Haziranında yapılacak. O gün gelene kadar Tayyip ve Bahçeli erken seçime gitmekten hep kaçacaklardır. Erken seçim, Cumhur İttifakı için büyük risk taşıyor. Hele ülke ekonomisi iyice toparlanmadan erken seçime gidilmesi, Cumhur İttifakı için bir nevi intihar olur.

     

    Türkiye'de seçmen ortadan ikiye (yarı yarıya) ayrılmış durumda. Anketler de gösteriyor ki, Cumhur İttifakı'nın oy potansiyeli ile Millet İttifakı'nın oy potansiyeli birbirine çok yakın. İkisinin de % 45'er civarlarında bir tabanı var. Demek ki seçimin galibini % 5-6'lık bir seçmen kitlesi (yüzen oylar) belirleyecek. İşte durum bu kadar kritik iken, Tayyip ve Bahçeli erken seçimi hiç istemeyeceklerdir. Zaten Tayyip sık sık "seçimler zamanında yapılacak" deyip duruyor.

  7. Dün Tayyip, Katar Emiri ile görüşmüş ve bazı ekonomik anlaşmalar imzalamıştı.

     

    Ne tesadüf ki, bugün de gazetecilere hemen Kanal İstanbul'la ilgili bir açıklama yapmış. "Kanal İstanbul projesiyle ilgili yerli ve küresel yoğun bir şekilde talepler artıyor. Projenin mimari, teknik boyutları hazır, artık ihale safhasına geldi" demiş.

     

    Kimin ne gibi talebi olmuş acaba, onu söylememiş tabii. Bir avuç yandaş kodaman rantçı ve bir avuç Katarlı petrol zengini rantçıdan başka kimin ne talebi, beklentisi varmış? Küresel talepler de neymiş? Arsaları parsel parsel peşkeş çekmek için kanal yapacaklarını itiraf eder gibi olmuş. Hani Boğaz güvenliği için zorunluluktan yapılacaktı bu proje? Öyle iddia ediliyordu.

     

    Şunu görmek lazım: Eğer Tayyip bir kez daha seçilirse, milletimize zerre faydası olmayan aksine birçok zararı bulunan Kanal İstanbul'un yapımına kesin başlanır. O yüzden oy kullanırken çok bilinçli olmalı ve neye oy verdiğimizi iyi bilmeliyiz.

  8. Bir saat önce, Magnesia yazdı:

    Kurulduğu gün foruma üye olmuş en eski katılımcıdır Tolonbey. Şimdi yaşı 83 olduğuna göre, Ateistforum kurulduğunda yaşı 63'müş... Sen çok yaşa Tolonbey...

     

    Ben de Tolonbey dedemize "sen çok yaşa" demek istiyorum... Kendisinin Ateistforum'un sembol isimlerinden, bayrak isimlerinden birisi olduğu gerçeğine herhalde hiç kimse itiraz etmez. Kendisinin karakter olarak çok iyi bir insan olduğuna dair bir izlenime sahibim. Din dahil bütün hurafelerden arınmış aydınlık bir zihni vardır. Neredeyse 20 yıldır Ateistforum'a istikrarlı biçimde yapmış olduğu katkı da hiç de az buz bir şey değildir. Böylesi bir efor hiç kolay iş değildir. Tolonbey'in hem bilgi birikiminden hem de uzun hayat tecrübesinden öğrenilecek çok şey olmuştur...

     

    Tekrar "sen çok yaşa ve bizi kendinden mahrum etme Tolonbey dede" demek istiyorum...

  9. 90'lı yılların başlarındaki pop müzik patlamasına öncülük eden isimlerden birisi olan Tayfun (Duygulu)'nun 1993 çıkışlı şarkısı "Seninle Ölürüm":

     

    Sesi normalde çok güçlü olmasa da bu slow şarkıyı bayağı iyi yorumlamış bence Tayfun... Şarkının sözü ve müziği de kendisine ait...

     

     

  10. Enteresan bir durum... Yıllardır birçok kitapta, makalede Paul Henze'nin "Bizim çocuklar başardı" diye söylediği anlatılır durur... Gerçekten böyle mi söylenmiş yoksa başka bir şekilde mi konuşulmuş, kimse detaylıca araştırmaz. Bazen bir laf bir adamın üzerine yapışır. Herkes de işin aslını araştırmadan, incelemeden onu papağan gibi tekrarlar durur...

     

    Bunun gibi bir örnek de Turgut Özal'a atfedilen "Benim memurum işini bilir" sözüdür mesela...

     

    Özal güya rüşveti ima etmiş, güya memurları rüşvet almaya açıkça teşvik etmiş... Özal gerçekten de bu sözü söyledi mi, ne zaman söyledi, tam olarak neyi kastetti, ortada bir çarpıtma var mıdır, işin aslını hep merak etmişimdir...

     

    Bilirsiniz, Özal'ın Kürt olduğu da çok sık iddia edilir, orada burada çok dillendirilir bu Kürtlük meselesi ama Özal'ın çok yakın adamlarından ve eski bakanlardan Hasan Celal Güzel bir keresinde bir televizyon programında Özal'ın kesinlikle Kürt olmadığını ve sözlerinin basın tarafından çarpıtıldığını söylemişti...

  11. Doğayı katledecek olan, milyarlarca dolara mal olacak olan ama yapılış gerekçesi bir türlü hükümet tarafından izah edilemeyen bu "rant projesi", bu aralar biraz da pandemi nedeniyle gündemden düşmüş gibiydi. Ancak 5 gün önce (4 Kasım'da) resmi gazetede yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararı, projeyi gerçekleştirme fikrinin hala Tayyip'in kafasında yer aldığını gösteriyor...

     

    Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Kanal İstanbul'un etrafına kurulacak Yenişehir'in bağlantı yolları için İstanbul'da 5 ilçede yüzlerce parsel için acele kamulaştırma kararı çıkmış...

     

    Bilinçli vatandaşlar "rant projesi"nin iptal edildiği haberini bekleyedursun, anlaşılan o ki Tayyip hala projeyi çaktırmadan hayata geçirmenin peşinde... Görülen o ki, Türkiye'nin kıt kaynakları israf ve ihanet projelerine harcanmaya devam edecek...

     

    Her fırsatta projeye karşı olduğunu söyleyen Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Kanal İstanbul'un yapılmaması için bin tane sebep söylüyoruz. Yapılması için tek bir sebep söyleyen yok" diyerek resmi gazetedeki bu karara haklı olarak tepki göstermiş...

     


    Ekrem İmamoğlu, daha önce de Kanal İstanbul'a neden karşı olduğunu 15 maddede izah etmişti:

     

    http://www.diken.com.tr/imamoglu-kanal-istanbula-neden-karsi-oldugunu-15-maddede-anlatti

     

    https://haberglobal.com.tr/gundem/ibb-baskani-imamoglu-kanal-istanbul-la-neden-karsi-ciktigini-acikladi-20620

  12. 10 saat önce, Brad pit yazdı:

     

    Doğum günün Kutlu olsun, YÜCE Insan.Sen hep içimizde olacaksın.Seni,hep yanımızda hissedeceğiz. 

     

    Sizinde Doğum gününüz Kutlu olsun Sayın Hulas.

     

    Çok teşekkürler sevgili Brad pit.... Ben de size mutlu, huzur dolu, başarılı bir ömür diliyorum. Sağlıcakla kalın...

     

    Dediğiniz gibi, Hacı ağabey elbette ki unutulmayacak. Yazmış olduğu eski yazılarıyla ve birçok kişide bıraktığı izler, hâtıralar aracılığıyla yaşamaya devam edecek en azından...

  13. 2 saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Bugün sizin de doğum gününüz Hulas.

    Sağlıkla, huzurlu, mutlulukla daha nice yaşlarınız olsun...

     

    Çok teşekkür ederim... Çok naziksiniz. Gerçekten çok ama çok ince düşüncelisiniz. Beni mutlu ettiniz... Tekrar teşekkürler...

     

    Hepimiz bir yıl daha yaşlandık ve bizler de ölüme biraz daha yanaştık. Acı gerçek bu...

     

    Hacı ağabeyin vefat etmesi, böyle çekip gitmesi canımı çok sıktı... Çok kaliteli, özel, değerli bir insandı. O'ndan geriye, hepimize tek kelimeyle bir "burukluk" kaldı... Tekrar başımız sağolsun...

  14. Hacı ağabey geçen sene bugün bu başlığı açmıştı... 6 Kasım yani bugün O'nun doğum günüydü... "Yılları saymaktan usandım artık" diyordu şiirinde ve doğum gününde ölümden bahsediyordu...

     

    Bu başlığı güncellemiş bulunuyorum ama ne diyeceğimi de pek bilemiyorum. Bir kaçınılmaz son olan ölüm gerçeği karşısında diller susuyor...


    O'nun 15 sene öncesine ait 2 çok çarpıcı şiirini paylaşayım...

     

     

    11 Ocak 2005 tarihinde yazmış olduğu ve gençken ölmeyi yaşlıyken ölmeye tercih edeceğini anlattığı "ÖLMEK İSTERDİM" başlıklı şiiri:


    Ölmek isterdim gençliğimde,
    Yaşlanmadan ölmek, hem de..
    Genç ve taze bedenim ve
    Çocukca düşlerimle..

     

    Boğaz köprüsünden atlayarak,
    Martı gibi uçmak isterdim denize,
    Ve dalmak, boğazın serin sularına,
    Bir daha çıkmamak üzere....

     

    Ölmek isterdim gençliğimde,
    Genç ve taze bedenim,
    Ve masum düşlerimle,
    Korkmazdım..

     

    Artık çok geç,
    Biliyorum...
    Yaşlılığa teslim oluyorum...
    Gençken verdiğim bir söze,
    Yaşlanınca ihanet ediyorum...

     

    Düşlerim masumiyetlerini yitireli,
    Çok oldu,
    Ölmek arzu ve cesaretim,
    Onlarla birlikte,
    Yok oldu....

     

    Yaşlı bir adam oldum,
    Yaşlanmaktan korkarken,
    Ölmek istemeyen artık,
    Ölümden hiç korkmazken..

     

    Genç ölemedim bir türlü
    Ne yazık!
    Yaşlandım...
    Aslını inkar eden
    Bir hain oldum..

     

    HACI

     

     

    Ve 18 Eylül 2005 tarihinde yazmış olduğu ve ölümü hissiz olmakla tarif ettiği "ÖLÜMÜ TADIYORUM" başlıklı şiiri:


    Gün bana sormuyor günlüğünü...
    İşini biliyor,
    Geceler de öyle,
    Aradan geçen yıllar da.....

     

    Yanılsamalar bana ait,
    Sonunda ölüm de..

     

    Şafakla başlıyor gün,
    Durmuyor..
    Bir devinimdir gidiyor....

     

    Ömür bir gün daha kısalıyor,
    Ölüm bir gün daha yaklaşıyor...

     

    Ölümü düşlüyorum,
    Nasıl bir deneyim, diye...

     

    Gözlerini kapat,
    Görme.
    Duyma kulaklarınla,
    Koklama artık,
    Dokunma...

     

    Ölüm bu olmalı, işte...
    Kekre bir tad,
    Damağında, dilinde...

     

    Buruk lezzetiyle
    Ölüm, her yerde..
    Her zaman seninle,
    İç içe.......

     

    HACI

×
×
  • Yeni Oluştur...