Jump to content

sophistic

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    212
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne sophistic kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. @ck789

     

    Olaya Dualist bakıyorsun. Bilinci, bedenden ayrı bir töz olarak düşünüyorsun. Dini terminolojide “ruh”a karşılık geliyor bahsettiğin olgu. Klasik dualizm çok zaman önce çürütüldü. Bilinç üzerine de çeşitli yaklaşımlar söz konusu. Nöroloji bilimi meteryalisttir. Bilinci beyine indirgeyerek açıklar. Beyinin çeşitli bölgelerinin etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir zihinsel durumdur. Dolayısıyla; bilinç ortaya çıktığı bedene aittir. Beden beden gezemez. Ayrı bir töz değildir. Beyin üzerine yapılan çeşitli uygulamalar ya da beynin hasar aldığı kazalar sonucunda ortaya çıkan karakter değişimleri de bu durumu destekleyen örneklerdir. Öznel deneyim olarak bahsettiğin, Descartes’in söz ettiği “qualia” kavramıdır. Kişilerin farklı iç dünyaları olduğu ileri sürülür. “Ben” kavramı 1. tekil şahıs dili ile ifade edildiği ve bilimin ise 3. tekil şahıs dili ile ifade edilen “nesnel ve başkaları tarafından gözlemlenebilir” olayları konu alması sebebiyle öznel deneyimin bilimin konusu olamayacağı yönünde tartışmalar da söz konusudur. Fakat bilincin dağılması ya da beden seçmesi gibi bir durum yoktur. Uzay zamanda hangi noktada bedenin var olmuşsa bilincin de doğal olarak onun içerisindedir. Bedenden ayrı bir şey değil. Bahsettiğin durum, dinlerin ileri sürdüğü bir şey. Ruh önceden yaratılmıştır, bedenler ana rahmine düştükçe onlara üflenir. Bilim bilinci açıklar, herhangi bir nöroloji makalesine bulabilirsin. Öznel deneyim ile ilgili çeşitli felsefi argümanlar söz konusudur. 

  2. 20 minutes ago, jim-jack said:

     

    Bir sey degil rica ederim. Islam aleminde genel bakis inanis maalesef böyle. Cok yanlislar var. Gelenek görenek dine mal edilmis. Ben aslinda sünni olarak Türkiyede 14 yasina kadar yasadim. 1980 den beri Almanyadayim. Insan hayatta karsilastiklari seyleri sorgulamazsa aynen koyun sürüsü gibi kitleyle akip gidiyor. Benim hayat sartlarimdan da olucak galiba kendi isimi kendim görmeyi severim. Aklima yatmayan seylere kritik ve objektif olarak bakarim. Ilk aklima gelen süphede insanlarin bir hadisi serifte güya "ayakta idrar ettikleri icin kabir azabi gördükleri idi. Bu benim aklima o zamanlar hic yatmamisti. Son zamanlarda sadece kurana a göre inanmayi ve sünneti hadisleri sünniligi kafamdan kaldirmistim. Galiba bunlan kalmicak islemeye devam ediyor... Bu foruma katilmam daki sebep bir arkadasin facebook ta notamatik in "Rahman ve rahim olan sivanin adiyla" yazdigi makaleyi okudum, sok oldum yani, cok enteresan geldi bazi düsünceler inanc allak bullak oldu ama olsun. "Yaratan" bize aklimizi kullanmamiz icin vermis. :)

    Ben de çok uzun yıllar Sünni olarak yaşadım. Yani, günümüzde esasında Deist olan ve yetiştirilmeden dolayı Sünni olduğunu söyleyen müslümanlar gibi. Namaz da kıldım, Kuran’ın mealini de okudum zamanında. Sonra bir an sorgulama ihtiyacı hissettim. Hayatta yaşadığım kırılma anlarından birinde oldu bu. Sonra daha çok araştırdım ve okudum. Şu an herhangi bir dine inanmıyorum. Siz de bu süreç içerisindesiniz gördüğüm kadarıyla. Belki gerçeğin ne olduğunu mevcut zihinsel yetilerimizle bilemeyebiliriz, ama ona ancak sorgulayarak yaklaşabiliriz. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. 
     

    iyi günler dilerim

  3. 1 hour ago, jim-jack said:

    @haci Güzel bir yazi eline saglik.

    Insan ölümü de merakta etmiyor degil yani, ben öldüktan sonra ruhum benligim bedenden cikinca etrafi gözetlicekmi? Ölüm ani nasil olacak? Bu yazilari okurken insan biraz kendini dini inanclardan kaynaklanarak rahatlatmak istiyor. Ben objektif olarak bakiyorum peki din islam gercek degilse ne olacak? Gözümü kapayinca hersey bitecekmi? Islam dini bizim ölümle hergün basbasa oldugumuzu söylüyor. Hücrelerimiz kendini kac kere yeniliyor. Geceleyin uyurken yari ölü haldeyiz. Ölüncede uyku daki gibi mi olacagiz? Hani Islam dini uykudayken ruhlarinizi aliriz uyaninca geri veririz. Bazende vermeyiz diyor Ne derece dogru?

     

    @sophistic

     

    yazini okudum eline saglik bazi yanlislarini düzeltmek istiyorum.

    Azrail kuranda gecmez Ölüm melegi olarak gecer

     

    Kabir azabi yoktur uydurma dir. Aslanin midesinde olan insanin et parcalarinin kabri yoktur o nasil olacak. Dagin basinda kimsesiz ölenin kabri yoktur bunlar nolcak Kuranda kabir azabina dair benim bildigim yazi yoktur

     

    Öldükten sonra zaten bir sey hissetmicekki öyle tahmin ediyoruz :)

     

    O melekler ölüm aninda güzükürmüs. Münker ve vekir melekleri sorgu suala gelmesi biraz hikayeden ibaret. Hocalarin mezarda ölü ile kalip soru cevap Rabbin kim? vs. sohbeti yapmasi buda sacmadir. Kuran sen ölene bir sey isittiremezsin diyor. Hesap günü kiyamet.. bunlar Kuranda mevcut.

     

    Bu konuda ben tereddütteyim. Ahirette güya en güzel seylerden birisi Allah in simasini yüzünü seyretmis yani tam tersine Bu imanli kisi icin gecerliymis :) Imansiz kisi icin haklisin dogruymus.

     

    Son yazdiklarina katiliyorum güzel ve isabetli yazmissin. Insan yok olmayi kabullenemiyor. Hatta sevdiklerini Islama göre Cennette görmek bulusmak istiyor arzuluyor.

     

    Hoscakalin

    Teşekkür ederim eleştiri için. Ben, İslam inancına dayalı kısımları insanların genel kabulüne göre yazmıştım. Bugün müslümanlar genel olarak bu duyguları hissediyor. Benim düşüncelerimi yansıtmıyor. Son kısım benim ölüm halkındaki düşüncelerim. Bilimcimi kaybetmek ve yok olmak korkutuyor beni. 

     

    Hoşça kalın

  4. Ölüm söz konusu olduğunda insanları korkutan şey inançlı ve inançsız olma durumuna göre değişiklik gösterir. Ebedi hayatın olduğuna inanan bir inançlı da ölümden korkar. Azrail’den korkar, kabir azabından korkar, cehenneme gitmekten korkar. Kapalı mekanda kalma korkusu olan mezara girmekten korkar. Sonrasında onu kabirde ziyaret edecek olan meleklerden korkar. Allah’ın huzuruna çıkmaktan, onu görmekten korkar.

     

    Reenkarnasyona inanan biri, sonraki hayatında ne olacağından korkar. Dinlere göre değişebilir bu durum.

     

    İnançsız biri ise yok olmaktan; yani bilincini, benlik duygusunu kaybetmekten korkar. İnsan doğduğundan beri o “ben” ile yaşadığından onu vermek istemez. Bir daha düşünememekten korkar, hayal kuramamaktan, umut edememekten, özleyememekten, sevememekten, onu bilinçli bir canlı yapan ne varsa onları kaybetmekten korkar.. Çok da haklı bir korku.. İnsanoğlu, hiçliğe alışık değil. Doğduğundan beri dünyayı subjektif olarak yorumlayan bir canlı. Doğal olarak moleküllerinin milyonlarca atoma ayrılmasını istemiyor. Bu, bence de üzücü bir durum. Yani, insanlık tarihi adına...

  5. 2 hours ago, anibal said:

     

    İyi de, insanlar öyle "self control" olacak canlılar değil. Kaplan veya sincap olsaydık, o dediğin olurdu. 

     

    O nedenle, bu nasıl aşılır sorusunun cevabı, "ancak iyi bir yönetimle" şeklinde olabilir. Bu da aslında mümkün, bireyselliği çoğaltıp, para mefhumunu ortadan kaldırıp, yönetimi yapay zekaya bırakmak bu iş için baya baya bir çözüm olur.

     

    Bu ütopya gibi görünebilir, ama zaten hızla bu yönde ilerliyoruz. 

    O da benim ütopyam. İnsanlar yönetilmeye ihtiyaç duymadan birbirine zarar vermeden yaşamayı becerebilecekler. İleride zaten yalnız olmayacağız. Yeni bir tür üretmek çabalıyoruz. Üstelik insandan üstün. Yapay zeka. Bilincin sırrı çözüldüğünde insanın üstünlüğü sona erecek. Kısa vadede bence de yönetim yapay zekaya bırakılmalı. Uzun vadede ise insan türü dünyadan silinebilir de vadesini doldurup. 

  6. “Self-control”ü ve farkındalık düzeyi yüksek bireylerden oluşan bir toplum ideal toplum olur zannımca. Günümüz şartlarında ütopyadır. Böyle bir sistem kendi kendini yönetebilir ve yönetilmeye ihtiyaç duymaz. Günümüz dünyasında insanlar farklı aile yapısından, farklı arkaplanlardan çıkıp ortak bir noktada buluşmaya çalışıyor. Bu çok yorucu bir şey. Görüldüğü üzere de anlaşmazlık had safhada. Halen homo-saphiens etnik köken, milliyetçilik, cinsiyetçilik, dini inanç ayrımcılığını aşamadı. Bireylerin fenomenolojileri birbirinden çok farklı. Ortak bir zeminde buluşmak çok zor. Bu nasıl aşılır? Sanırım daha fazla bilgiye sahip olmakla. Bilginin yayılım hızının artmasıyla. Bilginin yorumlanması safhasında da sorunlar çıkacaktır. Sanırım bunun için insan beyninin zihinsel durumlarının tam olarak çözülebilmesi gerekiyor. Daha yolumuz var. Ortaya bir de genel yapay zeka benzeri bir oluşum çıkarsa da ortalık karışabilir. Enformasyona erişme ve büyük veri işleme konusunda bizden iyiler.

  7. Pucca diye bir yazar var. Kinayeli yazıyor biraz. Bu seçimlerde de Muharrem İnce’yi desteklemişti. “Yarın ayak kokusundan kurtuluyoruz. Şampanya patlatıp kutlayacağız” gibi twitler atıyordu. Çomarlar saldırmıştı sosyal medyada. İşte en son“Ben Batı’nın uşağıyım. Batı benim herşeyim” gibi bir twit atmış. Oğlunun adı Batı halbuki. Bunun için evine baskın yaptılar. Telefon kayıtlarını incelediler kadının. Trajikomik. Daha neler göreceğiz. Bu iyi günlerimiz. 

  8. RTE’ nin artık sahneden inme vakti gelmiştir. Son seçimde de işin aslı kaybetmiştir. Hileyle almışlardır. Bunu herkes biliyor. Zaten son zamanlarda keyfi kalmadı. Nasıl bir dalavere çevirsem de bu seçimden yırtsam diye kara kara düşünüyor. Normal şartlar altında bu seçimi alamaz. Fakat hepimizin bildiği gibi Türkiye’ de anormal şartlar söz konusu. Tayyip’ in kaybetmesi demek yargılanması demek. Bunu göze alamaz. Ya bırakıp kaçacak ya da hile yapıp bir şekilde ortalığı karıştıracak. Göreceğiz ne halt yiyeceklerini. Adamlar ağaçların altına cephane gömdüklerinden bahsediyorlar. Türkiye’nin geleceğini iyi görmüyorum.

  9. 37 yaşımdayım böyle bir dönem girmedim. Siyaset günlük hayatımıza kadar müdahil oldu. İnsanlar kutuplaştırıldı, salaklaştırıldı. Bir grup holigan oldular. AKP zulmü yaşadık. Bu holiganlar çok özgüvenlilerdi, onlara çomar dendi. Ne denirse alkışladılar. Kurşunların önüne atladılar, tankların tepesine çıktılar. Darbe bastırdıklarına, Türkiye’nin süper güç olacağına inandılar. Her yer lale gibi Rabia heykelleri ile doldu. Bunun bir kahramanlık öyküsü olduğuna inandılar. 

     

    Haburda davul zurnayla karşılayıp içeride vurdular. Çözüm süreci dediler, oturup anlaştılar. Sonra yan yattılar. Bu sürede tamamen serbest bıraktılar. Her yer cephane ile doldurulurken ses çıkartmadılar. Sonra hergün şehitler geldi. 

     

    Bombalar patladı ardarda, 100 er 100 er insanlar öldü. Kimse istifa etmedi biliyor musunuz? 

     

    Yol yaptılar, köprü yaptılar, bissürü bissürü inşaat yaptılar. Peşkeş çektiler. Fabrikaları kapattılar. Kendini yakanlar oldu, isyan edenler oldu. A Haber’de herşey günlük gülistanlıktı. Konuşanı içeri attılar, fikri olanı içeri attılar. Her yer cemaat kadrosu doldu. En son birbirlerine girdiler. Bir sürü insan işinden oldu. Ama Meclis’te kimseye dokunulmadı. Onlar kandırılmıştı.

     

    Daha bir sürü bir sürü şey. Dirilişle sevinip, Abdülhamit’le havalara uçtular. Çomarlar kendilerini kahraman sandılar. Ceplerinden çalınanları görmezden geldiler. “Çalıyor ama yapıyor” dediler “yol yaptı” dediler. Çomarlar çok mutluydu. Gerçekten mutlulardı, altın devirlerini yaşıyorlardı. RTE gürledikçe havaya giriyorlardı. Marşlar bestelendi. Dombra hele çok gözdeydi. Garip danslara şahit olduk. Tuhaf replikler havada uçuşuyordu “Erdoğan’ın g.tünün gılıyık”

     

    Bizler ise çok şaşkındık. Afallamıştık resmen. Olan bitene bir anlam veremiyorduk. Sahi insanlar bu kadar aptallaşabilir miydi? Eminim bundan 50 sene sonra Çomar denilen halk yığınlarının nasıl kandırılıp gaza getirildiklerini izlerlerken insanlar ya da robotlar çok eğleniyor olacaklar ve şöyle diyecekler : ÇOMAR DÖNEMİ - Akıl Tutulması - Episode 1

     

     

     

  10. Bu geçen gün, “o hesap bana ait değil, sahte hesap açmışlar, dilekçe verip şikayetçi olacağım!” diye zırlıyordu. Hep öyle olur zaten, hep sahte olur o hesaplar. Bu ifadeleri kullan bir varlık artık “ insan” diye tanımlanmamalıdır bence. Bunlar yeni bir tür. Sahtekar, dönek, düzenbaz, kindar, acımasız, yalaka, hain, adi, şerefsiz bir tür. İsmini koyamadım henüz. Kullandığımız hiç bir sıfatla uyuşmuyor. Ne desek az gelir. 

  11. Evet islam akıl dini değildir, nakil dinidir. Bu sebeple de bilimle taban tabana zıttır. Adamlar islam dininin gerçeğini söylemişler. Fakat bunu yobaz kesimden olmayan, ılımlı ve laik müslümanlar redderler. İslam akıl dinidir derler. Yani esaslı bir müslümandan bilim insanı olmaz. Onlar zaten bilim kelimesini kullanmazlar. Ülkemizdeki üniversite kadrolarındaki pseudo-profesörler “ilim” derler. “İlim insanı” derler. Evrim teorisini de reddederler. Durum bu kadar vahimdir. Nerede patlayacağız bakalım. Bayır aşağı yuvarlanıyoruz.

  12. Sosyopati ya da psikopati gibi bazı mental hastalıkların tedaviyle dğzelmediğini okumuştum. Bu alanda uzman değilim fakat okuduklarım bu yönde. Bu rahatsızlıklara sahip olan insanlar normal insan statüsünde değerlendirilemeyeceği için, tespit edilmeleri halinde toplumdan izole edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ünlü seri katiller örneğim. Yaptıklarını suç olarak görmüyorlar, öldürmek, işkence etmek onlar için bir haz. Bu da son derece tehlikeli. Eğer eylemde bulunmadan rahatsızlık tespit edebilme imkanı olsa toplumun yararına olur. 

  13. On 26.12.2017 at 09:52, democrossian said:

    Sevdiğimiz kız ağır bir hastalığa yakalansa ve uzun bir tedaviye gitse biz ne yapardık? Bilemiyorum. Hiç bilemiyorum. Sadece üzülüyorum bu öyküye...

    Üstüne evlenmezdim en azından. Kadın zaten verem. Acı çekiyor. Daha kahrolmuştur eminim. Latife Hanım konusunda haklısınız. Bir anlık kızgınlıkla söyledim çirkin diye. Çok donanımlı, özgür iradeli bir kadın. Sağlam bir kadın. O da aslında ömrünün geri kalanını azap içinde geçirmiş. Kimse mutlu olmamış. Atatürk’ü çok severim. Örnek insandır. Ama kadınlarını yönetememiş. Fikriyeyi de Latifeyi de zaptedememiş. Belki de sorun buradadır, kadınları yönetmeye değil onları anlamaya çalışmalıyız. Bu çok zor bir sanattır. Kim bilir Fikriye veya Latife Meclis’te yer alan ilk kadın mebuslar olacaklardı ve bu ülkeye büyük faydaları dokunacaktı. Olan olmuştur artık, fakat burada da çıkarılması gereken dersler vardır.

  14. 14 hours ago, Yurt said:

     

    Açlık grevi övülecek bir eylem değildir. 

     

    Benim bu sol tafyafaya hiç sempatim olmamasına rağmen kadının o zayıflamış halini görünce moralim bozuldu. Bunu yapmaması gerekir. Bu şekilde hak aranması doğru mu?

    Son Seyit Rıza paylaşımını gördükten sonra soğudum açıkçası. Evet açlık grevi doğru bir eylem değildir. Haklısınız. Hele bir akademisyenin bunları hiç yapmaması gerekir. Katılıyorum.

  15. Yani, Atatürk’ü çok severim. Ama Fikriye Hanım’a yaptığı yakışmadı. O da anlatılanlara göre çok mert be onurlu bir kadınmış. Belki onunla evlenseydi çocukları olurdu. Çok acıklı bir hikaye. Zaten evliliğinde de mutlu olamamış. Belki de o sebeple de çok içiyordu kim bilir. Fikriye Hanım’ın acısını içimde hissettim desem yeridir. Latife Hanım da güzel bir kadın değilmiş zaten... Hayat işte... o da sahip olamadı. Erkekler kadınlarınızın kıymetini bilin. Ah Fikriye...

×
×
  • Yeni Oluştur...