Jump to content

Coriolis

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    118
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Coriolis kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Popüler bilim kitaplarında, falanca evrede üzüm büyüklüğüne erişti, falanca evrede şu kadar sıcaklıktaydı diye bigbangın evreleri anlatılır.

    Schwarzschild yarıçapından küçük cisimlerin kütleçekim kuvveti ışık hızını aşar ve karadeliğe dönüşür. Cismin kütlesi ne kadar fazlaysa schwarzschild yarıçapı o kadar büyük olur. Örneğin dünyanın schwarschild yarı çapı yaklaşık 1 cm, güneşin ki 3 km civarı.

    Bu durumda, bigbang sırasında evrenin gelmiş geçmiş en büyük karadelik olması gerekiyor. Peki nasıl genişleyebildi?

  2. Tanrı eğer varsa bu ahlakın temellendirilebileceği anlamına gelmez. Tanrı'nın da ahlaki yargıları olduğu anlamına gelir.

    "Sonsuz gücü varsa doğrudur"

    "Evreni yaratmışsa doğrudur"

    "X eylemini yapan yanıyor, Y eylemini yapan bal ırmaklarında yüzüyor. Öyleyse herkes Y eylemini yapmalı."

    gibi önermeler tamamen keyfidir. Hatta bunlar da birer ahlaki yargıdır.

  3. islamın da var beyanları dangalak....

    müslüman ol o zaman ?

    güle güle....

    çok da lazım değilsin bence....

    henüz bi müslümanla çata çat yazıştığını görmedik forumda...

    varsa yoksa - AHLAK.....

    eh o da yokmuş sana göre....

    sana da gerek yok madem öyle....olmayan şeyin habire olmadığı savunuculuğu nedir yaw ?.......

    forum AHLAK başlıkları ile doldu taştı senin yüzünden !!! bu ne lan ?

    ahlak forumu mu bura ?

    Ahlakın olmadığı bir toplulukta Yasinka'nın yaşadığını düşünemiyorum.

    Yasinka: Ahlak bir inançtır.

    Topluluk: Biliyoruz.

    Yasinka:Tamam da, ahlak inançtır diyorum.

    Topluluk:Bizde biliyoruz dedik ya. Sen çok geriden geliyorsun.

    Yasinka:Lan birinizde ahlakı savunun be!

    Topluluk:Anladık, başka bi b.k bilmiyorsun. :D

  4. Yani ne diyorsun?

    Tanrı diye sanal bir otorite seçilip en tepeye denetimci olarak yerleşti mi biyolojik süreçte?

    Hayır. Devamında şöyle yazıyor:

    "Benim özel varsayımım çocuklarla ilgilidir. Diğer tüm türlerden fazla olarak, biz önceki kuşakların birikimli deneyimiyle hayatta kalırız ve bu deneyimler, korunmaları ve iyilikleri için çocuklara geçirilmelidir. Teoride, çocuklar kişisel deneyimlerle, bir uçurumun eşiğine fazla yaklaşmamayı, denenmemiş meyveleri yemeyi ve timsahlarla dolu bir gölde yüzmemeyi öğrenebilirler. Fakat, en azından, yetişkinler sana ne söylerse söylesinler sorgusuz inan şeklinde bir pratik yönteme sahip olan çocuk beyinleri içim seçilimsel avantaj olacaktır. Ebeveynlere itaat et; kabile büyüklerine itaat et, özellikle de ciddi, tehditkar bir ruh hali takındıysalar. Büyüklerine sorgulamadan güven. Genelde bu çocuklar için değerli bir kuraldır. Ancak, tıpkı güvelerde olduğu gibi, ters yöne gidebilir.

    Bunun otomatik sonucu, güvenen kişinin iyi tavsiyelerle kötü tavsiyeleri birbirinden ayırmak için elinde hiçbir yöntemi olmayacaktır. Çocuk, "Timsahlarla dolu Limpopo nehrinde ayaklarını suya sokma" sözünü iyi bir tavsiye ve "Dolunay olduğunda bir keçi kurban etmlisin, aksi takdirde yağmur yağmaz" sözünün en iyi ihtimall zaman ve keçi harcamak olduğunu bilemez. Her iki uyarıda eşit miktarda güvenilir görünür. Her ikiside itibarlı bir kaynaktan gelir ve saygı emreden ve itaat isteyen ağırbaşlı bir ciddiyetle iletilir. Aynısı, dünya, evren, ahlaki değerler ve insan doğasıyla ilgili ifadelerde de geçerlidir. Ve büyük olasılıkla, çocuk büyüyüp kendi çocukları olduğunda, doğal olarak aynı bulaşıcı çekicilikteki tutumla bunların tümünü çocuklarına aktaracaktır."

  5. Richard dawkins, "Tanrı Yanılgısı" isimli kitabında evrimin yan ürünü olabileceğini söylemişti.

    Şöylede bir örnek vermişti:

    "Güveler mum alevi içine doğru uçarlar ve bu bir kaza gibi görünmez. Kendilerini yakarak kurban etmek için yollarını değiştirirler. Bunu 'kendi kendini yakma' olarak etiketlendirebiliriz ve bu kışkırtıcı isim altına doğal seçilimin bu davranışı nasıl olur da kayırabildiğini merak edebiliriz. Benim göstermek istediğim nokta, zekice bir cevap vermeye teşebbüs bile etmeden önc soruyu değiştirerek yazmamız gerektiğidir. Bu intihar değildi. Görünüşteki intihar, herhangi bir şeyin kazara ouşan yan ürünü veya yan etkisinden doğar. Neyin yan ürünü? İşte bir olasılık, ki konuyu anlatmaya yardımcı olacak.

    Yapay ışık dünya gecelerini yeni yeni aydınlatmaya başlamıştır. Çok yakın tarihe kadar, görebileceğimiz tek gece ışıkları ay ve yıldızlardı. Bunlar optik sonsuzluktadır, dolayısıyla onlardan gelen ışınlr paraleldir. Bu onları pusulalar olarak kullanmak için uygun kılar. Ancak ışık pusulası, göksk cismin optik sonsuzlukta olmasına ciddi biçimde bağımlıdır. Eğer optik sonsuzlukta değilse, ışınlar paralel değil, bir tekerleğin ya da araba jantının kolları gibi birbirindn uzaklaşarak yayıır. Yakındaki bir mum ışığı üzerine 30 derece kuralını uygulayan sinir sistemi, mumu optik sonsuzluktaki ay zannecek ve güveyi spiral bir yol üzerinde ateşe yönlendirecektir.

    Bu özel durum ölümcül olsa da, güvenin pratik yöntemi yine de, ortalamada, yararlı bir davranıştır çünkü bir güve için bir mum görmek, bir ay görmeye kıyasla oldukça nadir gerçekleşir. Ay tarafından yönlendirilen yüzlerce güveyi fark edemeyiz. Yalnızca bizim mum ateşimize yönelen güveleri görürüz ve yanlış soruyu sorarız:Neden bütün bu güveler intihar ediyorlar? Buna intihar demek asla doğru değildi. Normalde faydalı bir pusulanın, tekleyen yan ürünüdür.

    Şimdi yan üründen öğrendiklerimizi insanlardaki dinsel davranışlar üzerinde uygulayalım. İnsanlar bu inançlarına yalnızca tutkulu bir şekilde bağlanmakla kalmayıp, bu bağlılıklarından kaynaklanan pahalıya mal olan etkinlikler için zaman ve kaynaklarını da adarlar. Bunlar uğruna ölür veya öldürürler. Buna hayret ederiz, tıpkı 'kendini yakma davranışına' hayret ettiğimiz gibi. Ancak benim göstermek istediğim şey, yanlış soruyu soruyor olabileceğimizdir. Dinsel davranış 'farklı koşullarda veya bir zamanlar' faydalı olan bir temel psikolojik eğilimin, yanlış çalışan, talihsiz bir yan ürünü olabilir."

    Bence mantıklı.

  6. Hepimiz "Antarktika" isimli bir kıtanın varlığını biliyoruz. Fakat sorun şu ki; bu bilgiye gözlem, deney yada matematiksel bir ifade ile ulaşmadık. Pratikte %100 doğru olduğuna emin olduğumuz bu bilginin ikincil kaynaktan edinilmesi, onu inanç yapar mı? Tüm bilim insanlarının, toplumu "Antarktika" isimli bir kıtanın varlığına inandırarak, küresel boyutta sosyal bir deney yaptığı bir senaryo mümkün olabilir mi? Bilginin kaynağının bilim insanları olması o bilgiyi inanç olmaktan çıkarır mı? İnanç ile bilimsel bilgiyi ayıran ince çizgiyi keşfetmek istiyorum.

    (Bizzat gözlemlerimizle doğrulayabildiğimiz bilgiler konunun dışında.)

    (Antarktika yerine, çıplak gözle gözlemlenemeyen bir gök cismini de örnek gösterebiliriz)

  7. Ben noktayı koyayım. Kimliğinizden kurtulun ve tüm evreni objektif bir şekilde gözlemlediğinizi düşünün. Dünyada bir yerde, bir ateist müslümanlar ahlaksızdır diyor. Eğer yeterince objektif bakarsanız, müslüman veya ateist diye birşeyin olmadığını, ortada bir tartışmanın olmadığını, iki organizmanın kmyasal yapıları gereği havayı belli frekanslarda titreştirdiği görülür. Tartışma yok, birey yok, bilgi yok, sadece fizik var.

  8. Buna virüs bulaşmış!

    Önce nickini yabancı kelimelerle süsledi.

    Bir hafta sonra girdiği her dini konuda yahudice kelimeleri aralara serpiştirmeye başlayacak.

    Birkaç hafta sonra virüs daha da ilerleyecek ve "tanrı yok demeyin, allah yok deyin" diyecek, kendi tanrısına özel muamele isteyecek.

    Bir ay sonra forumda vaaz vermeye başlayacak. Ateizmden daha tutarlı olduğunu söyleyecek.

    Birkaç ay sonra musevi olmayan herkese hakaret etmeye başlayacak, eşcinselliği ahlaksızlık olarak görecek.

    "Sadece ateistler grubundan" da çıkarılmalı, virüsü başkalarınada yaymaya kalkmasın!

  9. Ateistliği köpek beslememekle bir tutamazsın.

    Köpek beslemeyenler, eziliyor mu?

    Azınlıktalar mı?

    Bazı ülkelerde, beslemeyenlerin kelleleri gidiyor mu?

    Yobazlar, köpek beslememenin ölümcül sonuçları olduğuna dair yalan yanlış bilgiler dağıtıyorlar mı?

    Böyle bir ortamda, köpek beslemeyenlerin gruplaşmaları gayet doğal olurdu.

    Ha, ben bireysel takılırım o başka.

    Saçma olmadığını söylüyorum sadece.

  10. Dün gece en son tripofobiyi araştırmıştım ve uyumak için lambayı kapattım. Gözlerim kapalı hayallere dalarken, yanlışlıkla ürkütücü, siyah devasa gözleri olan, her yerinde delikler bulunan bir kadın hayal ettim. Çok rahatsız edici bir görüntüydü ve zihnimden atmaya çalıştım. Ben unutmaya çalıştıkça daha derinlere işledi. Bir an, o kadının dibimde kafasını bana uzatmış baktığı hissine kapıldım. Ne kadar gerçek olmadığını bilsemde 5-10 saniye sonra dayanamadım ve gözlerimi açıp karanlık odanın etrafına bakındım. Sonra tekrar uyumaya kalktım, lise ve ilkokul anılarım aklıma geldi. Oldukça rahatlamıştım. Hafif bir baş ağrısı girdi, gene biri beni izliyor hissine kapıldım. Gözlerimi tekrar açtım ve odanın etrafına bakındım. Tam o sırada çevreyi daha bulanık görmeye başladım ve yavaş yavaş eşyaların şekil değiştirmeye başladığını görünce halüsinasyon göreceğimi anlayıp hemen kafamı başka yöne çevirdim.Tam o sırada yatağın ayak ucu tarafında beyaz, parlak, ince dallardan oluşan bir bitki gördüm. Tıpkı yıldırımın ters çevrilmiş hali gibiydi. O kadar gerçekçiydi ki elimi uzatıp tutmaya çalıştım. Tutmaya çalışınca, yataktan aşağıya indi ve yerin dibine girdi. Hemen lambayı açtım ve telefondan, halüsinasyonları araştırdım. Sebepleri nedir vb. Yarım saat sonra tekrar uyumak için lambayı kapatıp yatağa uzandım. Gözlerim kapalıyken gene hafif bir baş ağrısı girdi ve görüntü bulanıklaşmaya başladı. Israrla gözümü açmadım ve uyudum. Gözlerimi açsam büyük ihtimalle yine halüsinasyon görecektim.

    Halüsinasyonlardan nasıl kurtulabilirim?

  11. Birşey daha sormak istiyorum. Örneğin ameliyat oluyoruz. Ameliyat sonrası daha iyi olacağımızı bildiğimiz halde acı çekiyoruz ve ikileme düşüyoruz. Bir tarafımız uyarıları (acı) umursamamaya çalışırken, diğer tarafımız ameliyatı durdurmaya ve acıyı sonlandırmaya çalışıyor. Yani çift kişilikliymiş gibi kendimizle savaşıyoruz. Neden kendimizi ben ve beyin diye ayırıyor ve arızalı gibi kendi vereceğimiz tepkilerle savaşıyoruz?

    Bu ameliyat benim için iyidir kararını verdikten sonra, uyarıların ameliyat boyunca sonlanması yada yalnızca bedenimizin hangi bölümünün zarar gördüğünü hissetmek dışında ikileme düşmeden, sakince beklemek ne güzel olurdu.

  12. Eskiden dişçi yoktu, bir kere çürüdü mü geri dönüşü yoktu. Peki dişte bulunan sinirlerin evrime ne katkısı olmuş olabilir? Yani bir hayvanın dişi çürüdüğünde ona hayatı zindan etmesi, hayatta kalmasına nasıl katkıda bulunabilir ki? Bence diş sinirleri bulunmayan bir hayvanın genlerini gelecek nesillere aktarma şansı daha fazla olmalıydı. Çünkü dişin ağrısının, geri dönüşün olmadığı sinyalini vermek ve avlanma, üreme, uyuma vb. faaliyetleri sırasında hayvana engel olmak dışında hiçbir işlevi yok.

    Diş ağrısı örneğine, iç organlarda meydana gelen ve hayvanların hiçbir kurtuluşu olmadığı yaralanmalar sırasında meydana gelen ağrıları da ekleyebiliriz.

  13. Laiklik ilkesinin korunması için. Siz müslüman vatandaşlarınıza musalla taşı, mezarlık, gasılhane gibi imkanları sağlıyorsanız, diğer dinlere mensup vatandaşlarınıza da aynı imkanları sağlamalısınız.

    Başlık çok uzun olmasın diye kısalttım. Aslı,"Bir ateist, neden krematoryumda yanmak ister?" olacak.
  14. Ben ateistim ve öldükten sonra bu organik yığının hangi kimyasal süreçleri atlatacağı beni pek endişelendirmiyor. Öldükten sonra çöp kutusuna da atacaklarını bilsem bana pek dokunmaz. Fakat neden krematoryumda yakılmak istiyorsunuz? Toprakta çürümek, yakılmak, nehre atılmak vb. seçeneklerden herhangi birini daha cazip kılan nedir?

  15. Kaptaki gaz tanecikleri rastgele hareket eder ve bu rastgele hareket sonucu gazın tüm kaba dağıldığını gözlemleriz. Gazın tüm kaba dağılma sebebi, gazın dağınık durduğu durumların sayısının bir bölgeye toplandığı durum sayısından çok daha fazla olması. Hatta o kadar fazladır ki, biz gazın hep kaba dağıldığını gözlemleriz. Yanlış hatırlamıyorsam, odanın içindeki gazın bir yarıya toplanma ihtimali, evrenin ömrünün bile yetmeyeceği kadar küçüktü.

    Aynısını evren için söyleyebilir miyiz?

    Yani fizik kanunları dediğimiz şey, kaostan çıkardığımız genellemeler olabilir mi?

    Belkide bizim ve evrenin yeteri kadar ömrü olsaydı (evrenin bile ömrü yetmez) suyun 10 santigratta donduğunu, yerçekiminin değiştiğini çok çok kısa süreli de olsa gözlemleyebilecektik.

    Eskiden fizik kanunlarının sabit, maddeden bağımsız olduklarını düşünürdüm fakat böylesi daha mantıklı geldi.

  16. O da birşey mi? Tüm okul öğrenmişti beni, öğretmenlerin bile kulağına gitmişti :D

    Müslüman yapamayacaklarını anlayınca içlerindeki merak duygusu tiksinmeye dönüşecek. Arkadaşlık ilişkilerini düşünüyorsan tartışmaya girme, "Herkesin inancı kendine" de. Müslümanım demene gerek yok.

  17. Bazı ateist arkadaşlarım,4000 civarı Tanrı olduğunu ,benim inandığımın doğru olmama durumunda ne yapacağımı soruyorlar.Şimdi,evrensel dil olan matematik ne diyor,bir bakalım:

    -Benim Tanrımın doğruluk olasılığı 4000/1.Yani bir Tanrı var ve biz bu Tanrı'nın ne Tanrısı olduğunu bilmesek bile böyle bir ihtimalim var.Ancak böyle bir durumda ateistlerin cennete gitme olasılığı 4000/0'dır.

    Umarım,bir hesap yanlışım yoktur,ne diyorsunuz bu duruma? :)

    Avantajlı falan değilsin. Senin mantığınla gidersek;

    Ateistleri cennete sokacak bir Tanrı'nın varolma ihtimalini hesaba katarsak aynı ihtimallere sahip oluruz.

    Ateistleri cennete sokacak ikinci bir Tanrı'nın varolma ihtimalini hesaba katarsak biz daha avantajlıyız.

    Müslümanları cennete sokan, fakat ismi Allah olmayan ikinci bir Tanrı'nın varolma ihtimalini hesaba katarsak tekrar aynı ihtimaller olur.

    Bu şekilde sonsuz Tanrı tasviri yapabilirsin.

×
×
  • Yeni Oluştur...