Jump to content

momentum

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    365
  • Katılım

  • Son ziyaret

momentum kullanıcısının paylaşımları

  1. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    "Tanrı, evreni yaratmaya karar verdi." 1- Buradaki di'li geçmiş zaman kipi bizim için bir zaman boyutu ifade eder. Tanrı için değil. Biz böyle kullanmak zorundayız; çünkü başka dilimiz yok. Muhtemelen farklı bir dil ve farklı mantık örgüsü ile yazılmış gerçekliğin, yeryüzü diline çevrildikten sonraki hali bu: Hani, burada başka vesilelerle tartışıldığı gibi, "Siz anlayasınız diye Arapça bir Kuran indirdik" şeklindeki ayetler, vahyin particular bir topluluğa (Araplara) indirildiğinden çok, bu çevrimi ifade ediyor. Zamansız bir gerçeğin, zaman kip'li bir insan diline çevrilmiş halini. 2- Şimdi
  2. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    "Önce", "o anda" gibi edatlar kullandığın için zaman ekseninde cevaplamak zorundayım. 500 kat trilyon big bang tecelli etmek... 600 kat trilyon tane patlatamamak... Tam anlayamadım. Biraz açıklarsan sevinirim.
  3. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    Bilimsel olarak bu konuda bir sonuca varıldığını sanmıyorum. Mecburen spekülasyona baş vuruyor herkes. Benim sorum ya da itirazım da buna zaten: Özgür iradenin yokluğunu ispatlayabildik mi? Hayır. Bu konuda herkes aynı paradoksun içinde. Yoksa özgür irade olmayan, her şeyin aynı mekanik nedensellik süreci içinde olduğu/eylediği bir evren için Tanrı'nın varlığı hiç bir şey ifade etmez, katılabilirim. En azından böyle bir evrene vahiy göndermesi anlamsız olurdu. Maddenin etkiye tepki vermesi, çok genel (metafizik) bir pozisyon. İnsan iradesi söz konusu olduğunda, bu kadar emin olabiliyor muyu
  4. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    Bir kere daha tekrarlayayım: Senin deyiminle "Tanrı'nın ilk bigbang'den sonsuz öncesinde varolması", bir kronoloji ifadesi değildir. Yani "sonsuz" bir zaman akışının içinde bir yerde, bir anda Tanrı'nın kafasına esen bir şey yok. O "an" yok Tanrı için. Tanrı sonsuz da olsa (öncesiz-sonrasız) bir kronolojinin içinde değil. Tanrı'nın sonsuzluğu, zamana dışarıdan bakması. Zamanı da Tanrı yarattı. Tanrı yarattığı şeyin içine girmez. Onun içindeki bir dilimde eylemez, varolmaz, kafasına esmez. "Herşey yaratılmadan önce" diye bir şey yok. Çünkü o sıralar "önce" yok, daha zaman yaratılmadı.
  5. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    Tanrı'nın zamana bakış açısı, bir "sonsuz şimdi"dir. O'nun bakış açısından geçmiş, şimdi ve gelecek tek bir ansızlık halinde, tek bir toplam olarak bulunur. Tanrı bir kronolojinin içinde değildir. Tanrı'nın bilgisinde bir artma veya değişme olmaz. Öğrenme, muttali olma, şaşırma gibi fiiller zaman içerisinde sonuç doğuran fiillerdir. Tanrı için söz konusu olmaz. Tanrı hep muttalidir. Tanrı için zaman kip'leri de anlamsızdır. O'nun için geçmiş zaman, gelecek zaman vs. kipinde cümleler kurulmaz. Sen sözünü söylemeden önce, sonra, çok sonra, çok önce vs. Tanrı senin ve sözünün bütün konumlarını
  6. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    Aynı soruyu yüzyıllar önce Aziz Augustinus'a sormuşlar: Evreni yaratmadan önce Tanrı ne yapıyordu? Bunu soranlar için cehennemi hazırlıyordu diye bir cevap verdiği rivayet olunur ama esas verdiği cevap şuydu: Evren yaratılmadan önce "zaman" da yoktu. Yani evren yaratılmadan önce, "önce" diye bir kavram yoktu. Dolayısıyla Tanrı'nın o tarihte ne yaptığı sorusu muhal (imkansız) bir sorudur. Dönemler geçiyor, insanoğlunun soruları değişmiyor; bu sorulara cevap verilmiş olsa bile. Bazı şeylerin kavranması zor. Aziz Augustinus'un zaman analizi, düşünce tarihinde bir başarı olarak kabul edilir. Bi
  7. momentum

    GEÇMİŞE YOLCULUK ( En başına )

    Varlığının nedeni Kendisi'ydi. Yani Kendisi'nden başka nispet, tanım, nedensellik ya da bağlam ilişkisine gireceği herhangi bir şey yoktu. Herhangi bir şeye nispetle tanımlanmıyordu, herhangi bir şeye nispetle var olmuyordu. Tanımı, Kendisi'ydi. Aslında Tanrı bir bakıma varlık demektir. Varlık, Tanrı'dır. Tanrı'nın sıfatları, varlığın sıfatlarıdır: Rahman, Rahim, Hayy, Alim, Gafur...
  8. momentum

    Müslümanlar Hıristiyanları Neden Anlayamıyor?

    Normaldir Corç, ayrıca bunlarda "anlaşılmayacak" bir şey yok. Kabul etmezler diyelim. Daha doğru bir tanımlama. Hıristiyanlığa yakıştıramadıkları için kabul etmezler. Yani tek-tanrılı, hak, semavi bir dinin üç ilah, dört incil, sayısız vekalet tanrılarına sahip olmasını onaylamazlar. Bu din Hıristiyanlık olduğu için onaylamazlar. (Yoksa Hinduizmde 300 milyon tanrı olduğu söyleniyor.) Zaten Hıristiyanlığın kadim topraklarında (Filistin'de, Mısır'da, Ortadoğu'da, Anadolu'da, Balkanlarda vs.) yaşayan Hıristiyanlar, bu topraklar İslam yönetimlerine geçtikten sonra kitleler halinde İslam'a geçmi
  9. momentum

    Bunu da acikla müslüman

    Çağımıza göre başlık mı arıyoruz? Onların zamanında Hürriyet Gazetesi yoktu. Bu adamların hiç birisi, çevreye sahip çıkalım, avrupa birliği müktasebatını tanıyalım, kriz döneminde reeskont hadlerini yükseltelim falan da dememişlerdir. Bunlar da iyi şeyler sonuçta. Kölelik daha şurada dünyadan kalkalı ikiyüz sene bile olmadı.
  10. momentum

    Türkçe Ezan

    Böyle bir şeyi Freud da yazmıştı... Bir psikiyatrist olarak dinler tarihiyle ilgisi herhalde Celal Şengör'den fazla değil. Bunu o zaman da düşünmüştüm: Sakın bütün bunlar, bizim Hazreti Yusuf'un Mısır'daki dönemine denk geliyor olmasın? Hani orada da Firavun ve bütün Mısır erkanı iman etmişti... Daha sonra Mısır'ın yönetim kademesine kadar yükselen Yusuf, babası Yakub'u (lakabı İsrail'dir) ve ailesini oraya getirtmiş de, böylece İsrailoğullarının uzun sürecek Mısır ikameti başlamıştı; ta ki Musa tarafından oradan alınıncaya dek. Sünnet, abdest, secde, dua, kurban, oruç, inanç müşterekleri (
  11. momentum

    Türkçe Ezan

    "Tanrı" kelimesinini Arapçası "ilah" değil mi?
  12. momentum

    Türkçe Ezan

    Allah, Tanrı'nın özel adıdır. Bir nominasyondur. Sıfat değildir. Allah'ın 99 adı, ad denir ama gerçekte onlar sıfattır. Başına "article" getirilerek ad yapılmıştır. Mesela Rahman bir sıfattır, "The Rahman" derseniz Tanrı olur. Tanrı tek olduğu için mutlak manada Var olan, Rahman, Rahim, Affeden, Rızık Veren, Ceza Veren, Galip Olan, vesaire, Tanrı'yı ifade eder. Bu sıfatlar Tanrı'yı çağırmak için değil (ad), O'nu bilmek içindir (sıfat). Ama sıfatıyla da Tanrı'ya hitap edilebildiği için, bunlara isimler (esma) denmiştir. Genelde din süreçlerindeki dejenerasyon, Tanrı'nın sıfatlarına ilişkin
  13. momentum

    Türkçe Ezan

    Maalesef yok. İtalyanlar Müslüman olsaydı operet formunda olabilirdi: mi minör mod'unda okunabilirdi mesela. New Orleans'ta da Blues tarzında... Şaka yapmıyorum. Türkler ezanlarını kendi makamlarında okurlar: saba, segah, hüseyni, hicaz.... Dahası, aynı kültürden etkilenen Rumlar da, segah makamında ayinler yaparlar. Çok kendinizi kaptırırsanız Amir Ateş ilahi grubundan mevlüt dinlediğinizi sanabilirsiniz. Sonuçta, kimin elinde ne varsa onunla okuyor. Bizdeki malzeme bu.
  14. momentum

    Semazenler neden dönerler?

    İlginç bir soru, bilmek istediğim bir şey, ama ben yeteri kadar araştırıldığına şahit olmadım. Yani, dünyaca bilinen bir tarikatın kurumsallaşmış bir ritüelinin tam olarak nasıl oluştuğunu anlatan bir metin göremedim. Bir yerde, Mevlana'nın daha ortada tarikat falan yokken, Konya çarşısında kuyumcu Selahaddin'in çekiç tıktıklarıyla orta yerde birden semaya başladığını falan okumuştum. Eğer doğruysa sema, tarikat içinde geliştirilmeden önce de bilinen şey. En kestirme yoldan Alevilerin semahıyla ilişkilendirdim. Şu açılardan: - Her ikisi de aynı toplum içinde geliştirilmiş. - Her ikisinde
  15. momentum

    Kuran evrensel değildir.

    İsteseydi tüm dünyanın dilini aynı yapardı... İsteseydi bize mucize gönderirdi... İsteseydi hepimizi Konya ovasına toplar, Cuma hutbesini Kendisi verirdi... İsteseydi Kuran'ı yirmi iki yılda, savaşlarla, göçlerle dolu bir mücadele süreci içinde değil, yukarıdan ciltlenmiş olarak indirirdi... İsteseydi Kuran'ı indirmek için Muhammed'i de beklemezdi, Adem'e veriverirdi. Bu soruları sonsuza kadar sıralayabilirsiniz. Hepsi toplanıp sonuçta şuna varır: Allah isteseydi hepimizi kendi mekanına toplar, inandırırdı. Demek ki istememiş. Bilmiyorum, zaten Tanrı katında kimsenin inanmama sorunu yoktur
  16. momentum

    Değiştirilmiş Kitap Kuran

    Neyse bu gene iyi... Hiç olmazsa önden malzeme topluyor. Ben geçen gün "...Doğu toplumları, Batıdakiler kadar normatif, yani kural esaslı yaşayan toplumlar değildir; hukuka uygunluk sadece bir erdem değil, bir tarz, bir seçim, bir türdür hatta bir koşullanmadır..." falan gibi bir post yazmıştım. Cevabı "...gavat.. bacını ziyaret edicem..." diye geldi.
  17. momentum

    Değiştirilmiş Kitap Kuran

    Sabrı zorlanmış, siniri bozulmuş, bezdirilmiş... Kasma canım, biz bizeyiz... Bu kadar ön hazırlığa gerek yok.
  18. momentum

    Kuran evrensel değildir.

    1- Kuran'ın dili, levh-i mahfuz dilidir. Levh-i mahfuz, Kuran'ın kendisinden bir bölüm olarak alındığı evren kitabıdır. Bu kitap denen şey; varlığın tamamı, evrenin ve zamanın sıkıştırılmış bir dosyası, uzay-zamanın başlangıcından sonuna kadar olan haliyle tüm maddenin, zamanın, olayların ve olguların, tabi oldukları mantık ile birlikte toplanmış halidir. Buna kitap denmesinin sebebi, maddenin (varlığın) bilgi cinsinden ifade edilebilir olmasıdır. Bu fenomene felsefede Logos, teolojide Söz ya da Kelam, Hegel felsefesinde Geist denir. (Big-Bang'de patlayıp açılan şey de olabilir bu.) Mesela Hz.
  19. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Daha fazla kafanı ağrıtmayayım o zaman. Ben tecrübeme göre yazmıştım: İlişkilerin çoğunda, evlilik, genelde kadınların erkekten beklenti içinde oldukları şey. Böyle bir teklif alınca kendilerini onore hissettikleri şey. Kültürler üstü bir mesele, ilişkilerin bize göre serbest olduğu ortamlarda bile hissediliyor. Genelleme yapıyorum; tabii bu tanıma uymayan bir sürü başka örnek zikredebilirsin.
  20. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Valla, 17 yaşındaki bir kızın 25 yaşındaki adamla evlenmesinde hiç bir sakınca yok. Eğer mesele buysa, ben sana bütün yetişkinliği 18 yaşını bitirmekten ibaret, internette kendisiyle tatile çıkacak 50-60 yaşında dinozor arayan bir sürü örnek göstereyim. Hele benim yaşadığım ülkede genç kadın - yaşlı erkek birlikteliği çok yaygın. Bunların bir tanesinde kadın adamı iyice sömürdü, kullandı, parasını yedi. Adam da saf saf bunla evlenme hesapları yapıyordu. Etkisini kullanarak onu bir kurumda işe yerleştirdi, ertesi gün de kıçına tekmeyi yedi: "E, ben seninle evlenecektim." "Olmaz bana göre sen
  21. momentum

    Kul hakkı yalanı

    O dönemde bu pezevenkliği yapan Müslüman olmadığı için pratikten örnek veremeyeceğim. Teoriye göre iki yol mümkün: 1- Ya, yasa koyucunun yetkisinde olarak tazir cezası ön görülür, devlet takdir ettiği bir cezayı uygular, bugünkü sistemlerde olduğu gibi, 2- Ya da zinanın had cezası olan 100 değnek ya da köle statüsünde olduğu için yarısı olan elli değnek, eyleme azmettiren pezevenge uygulanır, her bir olay için ayrı ayrı.
  22. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Evet, İslam'dan önce Abdullah İbn Sebe'nin böyle bir genelev işlettiği, cariyelerden oluşan bir genelev, işi ortadan kalkınca sırf bu nedenle peygambere düşman olduğu söylenir. Abdullah İbn Sebe, bilindiği gibi münafıkların başıdır. Tarafları karıştırma.
  23. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Yapma, ben bu metaforu, buradaki trollerin yorum mantığıyla dalga geçmek için kullanırım arada bir: iffetli cariyelerinizi fuhşa zorlamayın diyor, bak, demek ki iffetsizleri zorlayabilirsin serbest... Karşılıklı yazıştığım bir elin parmağını geçmeyen sayıdaki adamdan birisin. Bari sen yapma...
  24. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Daha yüzelli-ikiyüzyıl öncesine kadar bu adice dediğin kural, kişilerarası bağlılık ilişkilerinin karakteristiğini oluşturuyordu. Para ekonomisi yoktu. Refah devleti kavrayışı yoktu, esasen devlet diye bir kavram yoktu bazı durumlarda. Kişiler arasında ilişkileri belirleyen anonim kurallar yoktu. Her çalışan, bir bağlılık ilişkisi içinde idi. Maaş alan memurlar değildi bunlar, ihtiyaçları karşılanan kapı halkıydı: aylık sabun, mum, çuha, don, mendil vesaire alır, günlük çorbasını içer, arada da cebine harçlık konurdu. Yani köleydi bunlar açıkçası. Ve güvenilir
  25. momentum

    Kul hakkı yalanı

    Nasıl izin verilmiş olabilir? Cümle emir kipinde geliyor, "...zorlamayın" diyor. Seninle aynı fikirde olmam mümkün değil: Bu olaydaki mağdura (cariyeye) rahmet edileceğini ve affedileceğini söylemenin neresi kötü Allah aşkına? Normal şartlarda, evet nikahsız seks suç ve bunun için burada bir açıklık getirilmiş. Hukuk mantığı açısından gayet doğru. Tam tersine zikredilmemesi eksiklik olurdu. O zaman denmez miydi, bu zorlanan kadınların durumu ne olacak diye? Kusura bakma, çok fazla zorlanmış bir mantık. Fuhşa zorlayan erkeğe ceza verilebilir. Suça "azmettirmek" (birini bir suça yönlendirmek)
×
×
  • Yeni Oluştur...