Jump to content

Sundance

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    1.123
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Sundance kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Çok üzüldüm, hacı gerek yazıları ile gerekse bu forumu ayakta tutmaktaki emeği ile sayısız insanın uyanmasında katkıda bulunmuştur. En baştan beri forumla ilgilenmesi bir yana, forumun fikir özgürlüğü konusunda olabildiğince özgür olması yolunda büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Kendisini şahsen tanımadım ama senelerdir bu forumdan tanıdığım için ne kadar değerli bir insan olduğunu biliyorum.

     

    Kaybı çok üzücü.

     

    Sevenlerine baş sağlığı dilerim, ışıklar içinde uyusun.

  2. 2 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Bencil biri fedakarlıkta blunabilirmi? Nasıl. Birazda sen cevapla.


     

     

    Bencil birinin fedakarlıkta bulunmasına bir örnek: Bencil biri herkese karşı bencilken, sevdiği biri için fedakarlıkta bulunabilir. Örneğin çocuğu.

     

    Bencil biri başkalarına gösteriş olsun diye fedakarlıkta bulunabilir veya sadece bir an yoğun duygu duyup normalde yapmayacağı bir fedakarlık yapabilir.

     

    İnsan makine değil. Motamot yaklaşım doğru değil. Bir çok hali var insanın. Hani derler ya insanlık hali.

     

     

    2 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    İyi olmayanlar iyi olmadıkları için acı çekecekler. Bu kadar yani. Yerken içerken acı çekecekler.


     

     

    Peki o zaman, 60 yıl çekilen acıyı iyiler için sonsuz mutluluk var ve dünyada yaşanan 60 yıllık acının bunun karşısında lafı bile olmaz diyordun, acının var olma sebebini, gerekliliğini bu şekilde açıklıyordun. O halde bu 60 yıllık bir sürede iyi değil sıfatını alan insanların acı çekmesini nasıl yorumluyorsun?

     

    Diyelim ki bu insanlar sonsuza kadar acı çekiyor. Bu durumda aynı mutluluk gibi bunların da dünyada yaptıklarının bir etkisi olmadığı gibi bir durum ortaya çıkacak. Bir hiç yüzünden (dünyada yaşananları sonsuzluk karşısında bir hiç gibi görüyorsak) tanrı tarafından sonsuza kadar acı çekmeye mahkum edilmiş olacaklar. 

     

    Böyle bir tanrı için iyi diyebilir misin?

     

    2 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Haklısın, bende beklemiyorum. Ama bu bir ihtiyaç olmadığını göstermez. Ölümden sonra dirilmek bir ihtiyaçtır. Çünkü mesele sadece yaşamını sürdürmek değil, yeyip içmek yeterli olmazdı. Bu hayat da yeterli değil. Bu ihtiyaç bir delil. Madem ihtiyacım var, ahiretde var. Bu yüzden inanıyorum.

     

    iyi de bu durum sadece insana özgü değil ki, hayvanlar da ölmek istemiyor. Bu durumda aynı iddiaları onlar için de yapabilirsin.

     

    İnsanın hayal kurma ihtiyacı da var, şimdi insanın hayal kurma ihtiyacı olması kurduğu hayallerin gerçek olacağına bir delil olabilir mi?

     

    İnsanın öğrenme ihtiyacı da var. Şimdi insanın öğrenme ihtiyacı olması sonsuz bilgiye sahip olmak zorunda olmasına delil olabilir mi?

     

     

     

  3. 3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Bencil biri neden büyük fedakarlıklarda bulunsun. Çıkartırım yani. Neden?

     

    Neden bulunmasın? Bencil biri fedakarlıkta bulunamaz mı?

     

    3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

    Kötüler için sonsuz mutluluk? İyi olmadıkları için acı çekeceklerine inanıyorken, böyle bir iddiam yok.

     

    Nedir peki iddian?

     

    Ne olacak iyi olmayanlara?

     

    3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

    Türünü devam ettirmesi için geliştirdiği akıl kendisine ihanet etmiş. Akıl=seçim=mutluluk.

     

    Böyle bir ihtiyaç duymamak değilde kabullenmektir seninki. Kendin dedin, yok olmayı istemem diye.

     

    Elbette kabullenmek, benim kastettiğim kabullenme durumunda zaten böyle bir ihtiyaç duyulmadığı.

     

    Doğru yok olmayı istemem, aynı zamanda çok mutlu olmayı isterim, çok zengin olmayı, çok beğenilmeyi, çok başarılı olmayı isterim.

     

    Ama hayattan istediklerimin hepsinin gerçekleşmesi gibi bir beklentim yok.

     

     

  4. 20 saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

     

    Realitede grilik yok, siyah beyaz, iyi var kötü var. Çok zor değil yani bencilmi değilmi, grilik yok, ya bencildir, ya değildir. İnsan tutarsız bir varlık değil, bir yerde onun için birşeyi isteyip, başka bir yerde tersini yapamaz. Mümkün değil, insan olmazdı.

     

    İnsan nasıl tutarsız bir varlık değil?

     

    Bir örnek: Kuzenimin yaşadığı yerde, mahallede çok iyi bilinen bir adam, herkese yardım eden, yardım kurumlarında gönüllü çalışan bir adam, pedofili çıktı. Evinde çocuk pornoları ile yakalandı.

     

    Bakarsın bencil birisi yeri gelir çok büyük fedakarlıkta bulunur. 

     

    Bir insanın bir anı bir anına uymadı diye, kişiliğinde değişiklik gösterdi diye insan sınıfından çıkaramazsınız ki

     

    20 saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

    Cehennem iyi bir yer olsa bile cehenneme çevirenler olabilir. Ancak ahirette ölüm yokken, yokluk yokken nasıl yapabilirlerki? Bence kötüler iyi olmadıklarından pişman olacaklar, bu acı cehennemdir. Bence yani.

     

    Tamam onu diyorum işte, diyelim kötüler, kendi dünyalarını cehenneme çevirdiler. Şimdi bu sizin en başta, tanrının dünyayı sonsuz mutluluktan önce acının öğrenileceği yer olarak yarattığı iddianıza ters değil mi?

     

    20 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Dünyada sadece acı olsaydı türünü devam ettirmek için yaşamazdı kimse. İnsanlar mutlu olmak için yaşıyorlar, evrim iyi hoşta bu kadar değil. Akıl böyle işte. Evrim aklı vermeden düşüncekti.

     

    Evrimin bilinçli bir tasarım yapma gibi bir özelliği yok. Ortada bilinçli bir tasarım da yok. İyilik - kötülük kavramları da öznel kavramlar. Basitçe belirli bir tür, türünü devam ettirme yolu olarak akıl geliştirmiş.

     

     

    20 saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

    Ahiret inancı kesinlikle bu yüzden doğabilirdi. Bende bu yüzden inanıyorum zaten. İhtiyacımı görmezden gelmiyorum.

     

    Saygı duyuyorum. 

     

    Ben bunu kendi kendini kandırmak olarak değerlendiriyorum, böyle bir ihtiyaç da duymuyorum.

  5. 10 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Sen ölmeyi yok olmayı istiyorsan, sonsuzluk sadece bir üzüntü kaynağı olacaksa, boşver. Sıkılırsın sen orada. En iyisi yok olmak.

     

    Ben iyilerin kötülerden ayrılacağına inanıyorum, ama bu ayrılık kötüleri yakmaya yollamak değil, en basitinden iki dünyanın biri kötülere biri iyilere. Zaten bu dünyada bile herkes iyi olsaydı herşey muazzam derecede kolaylaşırdı.

     

    Sana en başta versin sonsuz mutluluğu, ben böyle iyiyim. Pardon birşey bilmeyenlere sormuyormuş, orada sana anlatırdım şöyle acı böyle acı, ne kadar güzel acı yok burada. Sende vav diyip hemen anlardın.

     

    Tartışmaya gerek yok ya, beni anlaman yeterli, bende seni anlasam yeterli. Kimseyi inan inan diye zorlayacak değilim, ben böyle inanıyorum, sende öyle.


    Niyetim seni yargılamak veya inancını değiştirmeye zorlamak değil, öne sürdüğün kavramı irdeliyorum.


    Yoksa ortada ne ahiret var, ne de insanlar hakkında hüküm veren bir ilahi güç. Olmasının mümkünlüğünü tartışıyoruz.

     

    Realite iyilerle kötüleri ayırmak gibi basit bir şey değil. Star Wars evrenindeki gibi karanlık taraf ve aydınlık taraf diye ayrılmıyor gerçekte. İyilik ve kötülüğün birbirine girdiği gri, kaotik bir durum var. Ortada iyilik veya kötülük olmasını yönünde bir irade, bilinç yok.

     

    Kötü insanlar için cehennem yok ama herkesin birbirine kötülük yaptığı ayrı bir dünya var diyelim. Bu da bir nevi cehennem olmuyor mu? İyi dünyayı boş ver, kötü dünyada insanlar kötülük yapmaya devam ediyorsa en baştaki kötülüğün sonsuz mutluluk için öğrenilmesi gereken bir şey olması şartı yine bozulmuş oluyor.

     

    Ölmeyi, yok olmayı elbette istemiyorum. Canlıların hemen hepsi de istemiyor. Tüm canlılar ölümden kaçacak şekilde hareket ediyor. Bunun sebebi de evrimsel olarak böyle olmak zorunda olmaları. Canlının türünü devam ettirebilmesi için ölümü istememesi, ölümden kaçmaya çalışması doğal bir şey elbette.

     

    Ahiret inancı da bu dürtüden doğmuş olamaz mı? Ölümü reddetmek, ölümden sonsuza kadar kaçmaya çalışmak dürtüsü.

     

    İnsan fantezi yaratabilen bir canlı sonuçta. Hayal kurmaya varınca süpermenden tut da, elfler, periler, noel baba gibi uydurabildiği sınırsız fantezi var. Bunlar da insana psikolojik olarak mutluluk verebilir. Ahiret de bunlardan farklı değil. 

  6. 15 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

    Terbiyesiz, ahlaksız uslübu bozuk bir denyoyla tartışma motivasyonum yok. Konu dışı olduğu için üzerinde durmuyorum. "KPP Rosh gravity power" dedim. Ne oldu zor mu geldi bakıp öğrendiklerini paylaşmak? Densiz! Daha fazla zırvalamana izin vermeyeceğim. 


    Eh be Can_Ahmet, madem arkasında duramayacaksın ne diye atıp tutuyorsun?

     

    Çalışıyor dediğin makineyi yap da göster diyorum, şak diye makineyi önüme koyamayıp kıvırmaya başlıyorsun.

     

    Mezdeke gibi kıvırttırmaktan gına geldi seni.

     

    Hadi canım, anca gidersin, bir daha abilerin konuşurken dalma öyle yırtık dondan fırlar gibi.

     

     

  7. 3 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    Cevap verebilirsiniz  elbet ama  karşı tarafı  tatmin eder mi  bilemem o  yüzden  cevap  veremez  dedim.


    @akılsızşuursuzatom Daha önce böyle kaç tane video getirdin foruma, her seferinde sana anlattık.

     

    Forumda videonun söylediği “sanat - sanatçı” argümanından tut da, diğer bütün argümanlara kadar verilmiş zibilyon cevap var.

     

    Ama sen o kadar anlatmamıza rağmen yine dönüp aynı şeyi yapıyorsun. 
     

    Niyetin forumu kullanıp, burada cevap arayan insanlara şakirtlerin reklamını yapmak mı?

     

    Videoda ben cevap verememiş bir ateist değil, montajla kesile kesile kuşa dönmüş ve konuşmasına izin verilmemiş bir ateist gördüm. 
     

    Haaaa kesilmemiş hali ile gereken cevapları verebilmiş midir bilemem ama verse de ne olacak?

     

    Biz videoların altına yazıyoruz izin vermiyorlar ki cevaplar gözüksün. Sana daha önce göstermiştim. Niyet cevap almak değil en başta.

     

    Cevap alma niyeti varsa buyur, whatsapp ile ulaşabiliyorsun madem, gelsin arkadaşlar foruma ama öyle “ben aslında ateistim ama bir arkadaşım var böyle söylüyor” şeklinde kaypakça değil ama “ben şu, şu kanalda şakirtlik yapıyorum” diye talep etsin cevap. 
     

    Görelim bakalım verilebiliyor muymuş cevap.

     

     

  8. 6 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

     

    sanmak ifadesi dışında bu söylediğin doğru. Sanmıyorum öyle olduğunu düşünüyorum. Gerçeği bilmeden sanmak fiilini bilmeden söylemek küstahlıktır. "KPP Rosh gravity power" olarak araştırırsan kütle çekiminin kullanılabilir enerji kaynağı olduğunu dolayısıyla geçmişte bu kaynağı kullanarak çalışabilen makinelere devridaim makinesi demişiz ve bu makinelerin çalışabildiği doğrudur. İlkokul ve liselerde üniversitede doğrusu öğretilen bilgilerin yanlışları öğretilir. Sen ilkokul ve lisede öğrendiğin her bilgiyi doğru mu sanıyorsun? 21. yüzyıl bir çok yanlışı düzeltti fakat senin gibi 3.dünya ülkelerinde bulunan donuk zekalılara bunu anlatmak deveye ingilizce öğretmekten daha zor.


    Ben sana buyur çalıştır demiştim en son, nerede?

     

    Hadi göster bakalım şu çalışıyor dediğin devir daim makinesini.

     

    Hadi bakalım, buyur koy makineyi önümüze de, biz de utanıp “vay beee sen ne üstün zekalı bir şahısmışsın, ver elini öpelim” diye saygı duyalım sana.

     

    Haaaa, bu kadar atıp tutup da gösteremezsen eğer,  kılkuyrukluğun da tescil edilmiş olur tekrardan.

     

     

     

     

  9. Şimdi, John_Ahmet yazdı:

     

    İşte hayat böyle bir şey. Donuk zekalı insanlara karşısındaki çok üstün zekalılar, deli, engelli gibi gelir. Çünkü somut olarak algılayabildiğiniz konular o kadar az ki size az bilinen bir konuda bilgilendirme yapıldığında kendi zekanızı düşük değil de karşınızdakini özürlü sanıyorsunuz. Tipik donuk zekalısın.


    Ahhhh canııım üstün zekalı mısın seeeen?

     

    Gördük gördük, devirdaim makinesinin, hayali uygarlıkların gerçek olduğunu sanacak kadar keskin zekan var maşallah.

     

    Hadi canım hadi, şöyle yandan yandan, uza

  10. 3 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

    Kullandığın üsluptan kimde kuyruk acısı olduğu daha iyi anlaşılıyordur sanırım.


    Böyle başa böyle tarak Can_Ahmet.

     

    Senin gibi kılkuyruğa az bile.

     

    Ben yine senin yaşın küçük veya akli dengen yerinde değil diye frene basıyorum.

     

    Yoksa hak ettiğin daha fazla.

  11. 5 saat önce, HATEM yazdı:


    Tahammül sınırlarımı zorluyorsun,
    Mantığın hurdaya çıkmış, Toparlayacak vaktim yok,
    Bu kadar kâfi...


    Tahammül sınırını değil, hiç bir şey bilmediğini görmüş olduk.

     

    Bir de “fikir alış verişi” üzerinden estin gürledin.

     

    Niyetinin fikir alış verişi olmadığını da anlamış olduk.

     

    Foruma musallat olmuş troller arasında yerini almış oldun böylece.

  12. 5 saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Utanmaz arlanmaz Sundance! Kendisi biraz kalın kafalıdır, ince konuları geç anlar. Kendisine bir bilgilendirme yapsanız da bu tartışmanın gidişatını hiç etkilemez, yine saçar savurur. Bu konuda deneyimim olmuştu. Bilmenizi isterim.

     

    Zamanında çok mu koydum Can_Ahmet?

     

    Ne bu kuyruk acısı?

     

    Sana nasıl dansöz gibi kıvırdığını gösterdiğim mesajın acısı mı bu?

     

    Hani nasıl ağzına sıçıla sıçıla öğrenmekten zevk aldığını gösterdiğim.

     

    Canın çekti herhalde, benim mesajımın altına yırtık dondan fırlamış gibi dalıyorsun böyle?
     

  13. 1 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    İki haftada bir en sevdiğin yemeği yemekten sıkılıyormusun?

     

    Evet iki hafta boyunca sabah öğle akşam en sevdiğin yemeği ye, ikinci haftanın sonunda sıkılırsın. Sıkılmazsan o yemeği değiştirmen için her hangi bir dürtü olmaz. Sonsuza kadar aynı yemeği yer durursun. Hani diyordun ya "ot gibi" işte aynen öyle.

     

    Kaldı ki süre sınırlı değil, sonsuzluktan bahsediyoruz burada. 2 milyar üssü 7 milyar üssü 17 milyar yıl boyunca her öğün aynı yemeği yemek bile sonsuzluğun yanında solda sıfır. İfadesiz. Eğer en ufak bir sıkıntı olma ihtimali var ise, bu ihtimalin yanındaki çarpan "sonsuzluk" oluyor. Yani en ufak bir sıkıntı bile sonsuz sıkıntı demek.

     

    Düşün ki ahirette ilk gördüğün muhteşem bir manzara seni mest ediyor. Hiç sıkılmadan, sonsuza kadar o manzarayı seyredip duruyorsun. Sıkılmıyorsun ki gözünü çevirip de başka ne var diye bakasın. O ilk gördüğün manzaranın mutluluk anında takılıp kalmış, kaskatı kalıveriyorsun sonsuza kadar. Odun gibi. Sıkıntı yok sonuçta. En başta diyordun ya "tanrı kötülüğü yok etmek istemiyor çünkü acı olmazsa insan ot gibi olur" işte ahirette acı olmaması durumu "ot gibi" yani. Madem "ot gibi" olacaktı eninde sonunda, dünyada niye "ot gibi" olmaması için acıyı verdi?

     

    1 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Bir seçime mahkum olmak filan yok, ben iyi olmaktan sıkılıp kötü biri olmaya karar verdim, bumu yani? Artık sevdiğim insanlara acı çektireceğim, mutlu olmaları sıktı, artık mutlu olmayı istemiyorum sıkıldım. Ahirette özgür irade var, ama herşey oturmuş.

     

    İyilik, kötülük, seçim, özgür irade bunların hepsi birbirine bağlı olan şeyler. İnsanlar yaşadıkları tecrübelere bağlı olarak seçim yapıp, karar veriyor. Eğer ahirette bir bilinç, bir etkileşim, bir tecrübe ve bunlardan oluşan bir deneyim ve değişim söz konusu ise,  bu değişimi sonsuzluğa tabi tutarsan elde edeceğin sonsuz bir değişim olacaktır. Bu şu manaya gelir, hayali ahiretinde değişime izin var ise, olması muhtemel herhangi bir tecrübe gerçekleşecektir. Hem de sonsuz kez, sonsuz tekrar ile. Yok ise, sonsuza kadar donuk, robot olmaya mahkum olmak gibi bir durum ortaya çıkar. 

     

    Bu arada sizin öne sürdüğünüz ahirette sadece iyiler mi yer alıyor? Niye "biri iyi olmaktan sıkılıp kötü olmaya karar versin" örneğini verdiniz ki, "cehennem yok, safsata" dediğiniz için ben kötülerin de ahirette olacağı gibi bir izlenim edindim, yanılıyor muyum yoksa?

     

    1 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Acı bir insanın öğrenmesi için zorunlu değildir, o şeyi öğrenmesi için zorunludur. Hmm, yalnızlığı öğrenmeliyim, yalnız kalmadan.


    Tanrı 2 yaşındaki bir bebeğin kendi babası tarafından tecavüze uğrarken iç organlarının parçalanıp, ölmeyi öğrenmesini mi istiyor o bebeğin sonsuz mutluluğu yaşaması için? Bu bebeğin yaptığı bir seçim filan da yok. Böyle bir acıyı yaşamasının nedir izahı?

     

    İnsan ne acı yaşarsa yaşasın, sonuçta sonsuz mutluluk olmuyor mu elde ettiği? Sonsuz mutluluk karşısında da yaşadığı acıların etkisi tamamen kaybolmuyor mu? Eeee madem tanrı eninde sonunda insana sonsuz mutluluğu verecek ve yaşanan acıların hiç bir önemi kalmayacak, o sonsuz mutluluğu vermek için ne diye acıyı öğretiyor? En başta verse ya.

     

    "Tanrı benim acıyı öğrenmemi istiyor, bu hayatta acı çekmeliyim, tecavüze uğrayıp, soyulmalı, işkenceden geçmeli, öldürülmeliyim. Böylece bunların ne olduğunu öğreneceğim. (Bunları hiç birini yaşamayan insanlar da ne olduklarını biliyor gerçi ama hadi öğrenmekten kastettiğiniz şeyin insanın başına gelmesi olduğunu kabul edelim) Tanrı bana bunları öğrettikten sonra bana sonsuz mutluluğu verecek, bu mutluluğun sonsuzluğunda ben yaşadığım bu acıların etkisinden kurtulup bunları yaşadığım için hayıflanmayı bırakacağım. Yaşadığım acıların hiç bir etkisi kalmamış bir şekilde sonsuz mutluluğumu yaşayacağım."

     

    İyi de madem ben eninde sonunda sonsuz mutluluğu yaşayacaktım, en başta bu tanrı ne diye benim eziyet çekmemi sağladı? 

     

    Madem çektiğim eziyetin bir etkisi yok ne diye çektim ben onca eziyeti?

     

     

     

     

  14. Siz Adnan Oktar’cı mısınız?


    Evrimi çökertmek için fosil diye balık yemini gösteren adamlarla tartışmanın manası yok çünkü.


    Sıçramalı evrim tezi ile ilgili @teflon cevabını vermiş zaten. Ortada genetik sürüklenme, doğal seçilim gibi bir sürü alternatif mekanizma varken kalkıp da mal bulmuş mağribi gibi işine gelen tek bir kavramı, burada evrim teorisinin tek açıklaması olarak yutturmaya çalışmak abes.

     

    Kaldı ki sıçramalı evrim tezinin neresinde tek bir nesilde tür ayrımı olduğu iddia ediliyor? Tyrannosaurus’dan devekuşu doğması gibi bir durum yok. Sıçramalı evrimi ortaya atan Gould bile adaptasyonun toplam nesilin %1’i gibi bir oranda gerçekleşmesinin mümkün olabileceğini ve bunun mekanizmasının doğal seçilim olabileceğini öne sürüyor. Yani yine tek bir nesilde tür değişimi iddiası yok, doğal seçilimin baskısı doğrultusunda hızlıca bir değişim olabileceği söyleniyor. Hızlıcadan kasıt ne olursa olsun aradaki değişim ve zaman farklılaşmayı - türleşmeyi getiriyor. İnsan için söz konusu olduğunda nesiller söz konusu. O nesiller boyunca dünya üzerindeki popülasyon sayısı aradında tek bir bireyin sıçrama yaptığı gibi bir tez yok ortada.

     

    Kaldı ki, insanın evriminde homo erectustan homo sapiense geçişte 100.000 nesil var. Sizin iddianızın geçerli olabilmesi için atıyorum 92.323 nesilde hiç bir farklılık olmayıp 92.324’üncü nesilde homo erectus bir anne ve babadan homo sapiens bir yavru doğması lazım. Tabii bu yavrunun dünya üzerinde dağılmış olan popülasyonlar arasından doğduğu ile tam olarak aynı popülasyonda, tam da aynı nesilde bir de dişisi doğması lazım. Genetik çeşitlilik için bu da yeterli değil tüm bu popülasyonun, tam olarak aynı nesilde yeteri sayıda homo sapiens doğurmaya başlaması lazım. Bu durumda bile Adem ile Havva olamıyor zira bunlarla birebir aynı nesilde yeteri kadar birey olması lazım. Dininizde anlatılan başlangıçta bir tek Adem ile Havva vardı iddiası yine olmuyor. 


    Evrim teorisini hakk tealaya dayanmadığı için reddedeceksek, oldu olacak yıldızları da şeytana atımlık taş olarak kabul edelim bırakalım bu işleri tümden. ?

     

  15. https://www.google.com/amp/s/amp.onedio.com/haber/386330


    evrimagacı’ndan:

    Mutasyonların çok büyük bir kısmı(%70-%90) etkisiz(nötr) mutasyonlardır. Geriye kalan kısım(%10-%30) zararlıdır. Zararlı mutasyon miktarı türden türe değişir.

    Nötr yada Nötr’e yakın faydalı mutasyonlar uzun sürede, kademeli etki göstererek türe fayda sağlayabilir. Geriye kalan ve ani değişimler yaratabilen daha az sayıdaki mutasyonların büyük bir kısmı zararlıdır.

    Nötr mutasyonlar çevrenin değişimi ve başka mutasyonların etkisiyle olumlu veya olumsuz bir etki yaratabilir. Bu mutasyonlar için bir süreç yaratır ve etkisini sürece yayar. Bu durumda da sıçramalı bir değişim yerine, kademeli ve canlının adapte olabileceği bir süreçte değişim gözlenir. Bu da mutasyonların zararlı etkilerini hiçe ya da çok aza indirgemektedir.

     

    Evrimağacı ilk insanın olmadığı makalesi:

    https://www.google.com/amp/s/evrimagaci.org/ilk-insan-asla-var-olmadi-5498/amp

  16. 40 dakika önce, HATEM yazdı:


    Yine anlamamışsın yorum yapmaya devâm ediyorsun...

    O videodaki 14 saniyenin hiçbir önemi yok. Oranlamalarla sonuç çıkartmaya çalışman, konuyu halâ anlamadığını gösteriyor.
    Hem anlamıyorsun hem de

     


    Diyorsun.

    Damlamanın toplam süresini belirleyen olay, Çözeltideki ph ın 7 nin altına inmeye veyâ 7 nin üstüne çıkmaya başlamasıdır.
    Ph 7 nin altına indiği anda çözelti asidik karakter kazandığı için veyâ çözelti Ph ı 7 sınırını aştığı ânda çözelti bazik karektere girdiği için ânında renk değişimi olmaktadır.

    Karışım kabındaki başlangıç çözelti miktarı artırılırsa ve/veyâ kaba damlatılan sıvı miktarı birim olarak azaltılırsa aynı deneyde renk değişimini görmek için
    14 sâniye değil, 14 dakika veyâ 14 yıl kadar veyâ daha fazla da bekleyebiliriz.
    Deney 14 yıl veyâ bir milyon yıl sürse bile
    Septilyonlarca Molekül içinde tek bir molekül bütün kabdaki rengi bir ânda değiştirmektedir.
    Kahve örneğinde de kahveyi harlı ateşte 30 saniyede kaynatabileceğimiz gibi kısık ateşte 30 dakikada da kaynatabiliriz. Depremdeki durum da hâ kezâ böyledir.

    Evrim hakkında daha önceki yazılarımda defâlarca belirttim, Evrimin temeli Allah'ın Evreni her sâniye belki 20 bin defa, Evrenin taleplerine uygun olarak yaratmasına dayanır.
    Her yaratılış bir sonraki yaratılıştan biraz farklı olduğu için değişim ve dönüşüm kaçınılmazdır.
    Dolayısıyla Evrendeki her sâlise Bütün evrim süreçlerine dâhildir.
    Titrasyon deneyindeki damlama süreci veyâ Kahvenin ısınma süreci veyâ Fayların baskılanma süreci veyâ İnsânın evrimleşme yâhut yaratılma süreci,,
    Çok uzun olsa da Türlerin farklılaşması veyâ sıçrama yapması kısa bir sürede gerçekleşiyor.
    İnsân için evrimleşme süreci milyonlarca yıl sürse bile,, Hidrojen atomundan i'tibâren ele alırsak milyarlarca yıl sürse bile,,
    türlerin görünen farklılaşması sıçrama arzediyor, âni oluyor diyoruz.
    Ben evrim sürecinin kısa ve ânî olduğunu söylemiyorum. Evrende her sâlise evrim devam ediyor, Kahve pişerken köpürmeye ulaşacak süreç devâm ediyor. Deprem olmadan önce de deprem süreci işliyor. Titrasyon deneyinde de her damlayan damla, renk değişimine hizmet ediyor. Bu uzun süreçlerde  Genetik farklılaşma âni oluyor diyorum. Bunu anlamak zor değil, örneklerini verdim, daha da çoğaltılabilir.

    Durum Böyle olunca Konu başlığındaki İlk baba veyâ babalar saptaması doğru oluyor, Ve Çözeltinin renginin değiştiği ânı ve ânları sorguluyor.
    Titrasyon deneyinde çözeltinin rengi, damlayan sıvı oranınca açılmıyor veyâ koyulaşmıyor. Böyle olsaydı ilk Baba ve Babalar sorusu zannettiğiniz gibi anlamsız olurdu.

     


    Evrim teorisinde ani bir genetik farklılaşma olması diye bir şey söz konusu değil. “Evrim teorisi böyle diyor” iddian doğru değil.

    Verdiğin benzetmeler ile evrimin işleyişi birbiri ile uyuşmuyor.

    Bırak bir türün başka bir türe geçişi için gereken milyonlarca yıl süreyi, Lenski deneyinde bir bakterinin farklı bir özellik kazanması için bile bir çok alt mutasyon (genetik değişim yani hani ani oluyor diyorsun ya) gerçekleştiği gözlemlenmiş. Bakteri popülasyonu sitrat enzimleme yeteneği kazanana kadar kısmi enzim yapan ara tür fosilleri gözlemlenmiş geçmiş bakteri kayıtlarında.

    Ortaya konan teori ile iddian arasında alaka yok.

    Ha diyorsanki ben kendi kafama göre bir evrim teorisi uydurdum ona göre konuşuyorum bu da beni ilgilendirmez.

     

    Ben kalkıp da “Kuran’da Allah kendi etrafınızda 3 kez dönüp, yüksek sesle Tarkan şarkıları söylemenizi emrediyor” deyip Kuran’ın çok saçma olduğunu savunuyor muyum?

     

    Dediğim gibi varsa ortaya koyabileceğin bir bilimsel kaynak, bekliyorum.

     

  17. 5 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Bir kere insanın karşısına birşey yüzkerede çıksa insan ilk seçimini uygular, birşeyler değişmediği sürece bu böyle.


    Merak ediyorum, ahirette hiç acı olmayacağına göre, hiç depresyon, açlık, rahatsızlık, can sıkıntısı olmadığına göre değişikliği ne gerektirecek?

     

    Böyle olduğunda bir insan hoşuna giden bir şeyle karşılaştığında sonsuza kadar içinden çıkamayacağı bir mutluluk anına hapsolmayacak mı?

     

     

  18. 4 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Bir kere insanın karşısına birşey yüzkerede çıksa insan ilk seçimini uygular, birşeyler değişmediği sürece bu böyle. Amacının öğretmek ve seçim yaptırmak olduğunu söylüyorum, birinci soruya cevabım bu kadar.

     

    Niye insan fikir değiştiremez mi? Sıkılamaz mı? Karakteri değişemez mi?

     

    Sonsuzluktan bahsediyorsun yeterince süre geçtikten sonra deneyimlenmesi mümkün her şey deneyimlenecek ve sonsuz bir tekrara girecek.

     

    İnsanın bir seçim yapıp sonsuzluk boyunca o yaptığı seçime mahkum olması gibi bir durum mu var?

     

    Eğer öyle ise ahirette özgür irade mi yok?

     

    Bu arada acı insanın bir şeyler öğrenmesi veya seçim yapması için zorunlu mudur?

     

    İnsana öğretmek veya seçim yaptırmak için acı dışında bir alternatif yok mudur?

     

    4 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Gereken herşeyi yani acıyla ilgili kısmı bu dünyada öğretir, öğrendiğimiz için ot gibi olmayız, ikinci sorunun cevabıda bu.


    Eeee ahirette hiç bir değişiklik olmayacak o zaman. Sonsuza kadar tekrar.

     

    Peki madem kötülük hiç bir şey ifade etmiyor madem öyle “dünyada isteyen istediğini yapsın, ensardakiler çocuklara tecavüz etsin farketmez” niye diyemiyorsun?

     

     

  19. 3 saat önce, HATEM yazdı:


    Lan mal eşşeği, Karşılıklı yazışmadan amaç nedir?
    Fikir alış verişi...
    En basit misâli üç tekrâra rağmen anlamayanlarla yazışmanın bir anlamı var mı?

    Yukarıdaki 14 sâniyeik Titrasyon deneyinde 1 sâniyede renk değişimi oluyor,
    Anla işte 14 sâniyeden bir milyon yılı anla diye ovideoyu koyduk...
    Sizin mes'eleyi anlamanız için Titrasyon deneyinde damlama safhâsını bir milyon yıla mı çıkartalım,
    bir milyon yıllık video mu göstermemiz lâzım anlamanız için
    ki teorik olarak damlama safhâsı bir milyon yıl bile uzatılabilir ve yine renk değişimi (veyâ Türlerin farklılaşması) çok kısa bir sürede gerçekleşir.

    İster titrasyon deneyi olsun isterse Evrim süreci olsun, Bu bir milyon yılın her sâniyesi Evrim sürecinin dâhilindedir. Fakat Türlerin veyâ büyük farklılıkların ortaya çıkışı âni sıçramalarla gerçekleşiyor.


    Terbiyeni takın, ağzımı bozmadım sana.

     

    Yok ben illa istiyorum diyorsan, bilelim.


    Yanlış diyoruz söylediğin OK? Yanlış!


    Diyorsan ki ben çok biliyorum buyur, evrimin ani gelişimi ile ilgili bilimsel saygınlığı olan kabul görmüş bir makale koy buraya.

     

    Hodri meydan. Koyabilecek misin?
     

    Konu ilk insan diye bir şeyin mümkün olup olmaması. 
     

    Homo erectustan homo sapiense geçiş için 2 milyon yıl geçmiş diyoruz. 
     

    Ortaya bir video atmışsın sanki evrimin mihenk taşıymış gibi ama hadi diyelim 14 saniyede, 1 saniye olsun oran. 
     

    2 milyon yıl için aynı oran 142.000 yıl yapar. 7.100 nesil yapar. O zamanki dünya üzerindeki popülasyonu düşünürsen bilmem kaç milyar birey yapar.

     

    O bir saniye dediğin an işte buna denk geliyor. Birbirinin hemen hemen aynısı milyarlarca birey.
     

    Evrim, canlının bireysel olarak geçirdiği bir olgu değildir, popülasyonun nesiller boyunca geçirdiği bir olgudur.

     

    İnsanın evrimini ele alırsan senin bir anlık dediğin anın içine bile milyarlarca birey giriyor. 
     

    Tek bir bireyden bahsetmek için daha konunun alfabesini bilmiyor olmak lazım.

     

  20. 3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Acılar çeşit çeşit ve sınırlı. Eğer amacı öğretmek ve seçim yaptırmak ise neden aynı acıyı iki kere tattırsın, bir kere yeterli olur. Sonsuz mutluluk gayet mantıklı. Aynı mutluluğu yüz kere tatmak iyidir.

     

    Sonsuz acı hakkında birşey diyemem ama sonsuza kadar cayır cayır yakma işi saçmalık, safsata.

     

    1- Benim sorduğum sorunun cevabı değil yalnız bu, ben tanrının sonsuz mutluluk sağlama gücü var ise acı tattırmasına ne gerek var? diye soruyorum.

     

    Sorduğum 1. soru bu. "Sonsuzluk karşısında 60 sene acıdan kim hayıflanır" diyorsunuz. 

     

    Sonsuzluk karşısında 60 senenin esamesi okunmaz ise, sonsuzluk karşısında bu 60 sene acının hiç bir etkisi olmuyor ise bu 60 senelik acı niçin gerekli diye soruyorum.

     

    "Acılar çeşit çeşit ve sınırlı. Eğer amacı öğretmek ve seçim yaptırmak ise neden aynı acıyı iki kere tattırsın, bir kere yeterli olur."

     

    Sorduğum sorunun cevabı değil.

     

    2- Eğer acının varlığı gerekli ise sonsuz mutluluk nasıl oluyor? Sonsuz mutlulukta acı olmayınca insanların öğrenmesi, kavraması, keşfedebilmesi, ot gibi olması problemi yine geçerli olmayacak mı diye soruyorum.

     

    Verdiğiniz cevap bu sorunun da cevabı değil.

     

    3. soruma cevap vermeyi tercih etmişsiniz ama bu verdiğiniz cevap da tamamen ahiret odaklı, dünyada ne yaşandığının hiç bir önemi yok. İsteyen istediğini yapsın, çalsın çırpsın, yaksın, yıksın, öldürsün, tecavüz etsin... Bir önemi yok. 60 seneden sonra sonsuz mutluluk başlayacak. Sonsuz mutluluk karşısında bunların hiç bir manası kalmıyor. 

     

    Öyle mi?

     

    Bu verdiğiniz cevap ile İslam'ın alakası yok.

     

    Müslüman olmayabilirsiniz, benim inancımda cehennem yok diyebilirsiniz elbette.

     

    Dediğim gibi ben inancınıza saygı duyarım neye isterseniz ona inanın ama bu inancınızın doğru olduğu manasına gelmez.

     

    Dünyada fantezi ürünü dünya kadar eser var. Elfler, periler, gülyabaniler, cinler, Noel babalar, süpermanler.

  21. 1 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Madem ahiret inancını anladığını söylüyorsun, 60 yıl acıdan sonra sonsuz mutluluğa kavuşan biri acı çektiklerinden hayıflanır mı?

     

    1- Eğer tanrının insanlara sonsuz mutluluk sağlama gücü var ve bunu istiyor ise o halde 60 yıl acıya ne hacet?

     

     

    2- @poiuz 

    A- Tanrı kötülükleri yok edemiyor?

    B- Tanrı kötülükleri yok etmek istemiyor?

    diye sormuş

     

    Siz de "B-Tanrı kötülükleri yok etmek istemiyor çünkü acıyı bilmezse seçimleri muallak olur, ot gibi olur öküzün trene baktığı gibi etrafa bakar. Değer bilmez. Keşfedemez."

     

    demişsiniz. 

     

    Şimdi tanrı insanlar böyle olmasın diye kötülükleri yok etmek istemiyorsa sonsuz mutluluk ne menem bir şey oluyor!? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

     

    3- Bir de işin öteki yüzü var.

     

    Siz sanki sonsuz mutluluk garantiymiş gibi yorumlamışsınız, ya sonsuz acı olursa?

     

    O durumda ne olacak?

     

    Tanrının sonsuz acı verdiği insanlar için de, 60 yıl hayattan sonra sonsuz acıya kavuşmalarını normal karşılıyor musunuz?

     

    60 yıl acıyı telafi edecek bir sonsuz mutluluk yoksa, yerine sonsuz acı olduğu zaman ne olacak?

     

    Madem tanrı kötülükleri insanlar için yok etmek istemiyor o halde bu sonsuz acı ne oluyor?

     

    Öyle değil mi, en azılısından tut da herkes kendine sonsuz mutluluğu yakıştırıyor ama işin bir de sonsuz acı kısmı var. 

     

    Madem tanrı kötülüğü karşısında sonsuz mutluluk olduğu için yok etmek istemiyor, bu sonsuz acı da nereden çıkıyor?

  22. 5 saat önce, HATEM yazdı:


     


    Evrimi anlama bozukluğunuzu ifâde etme bağlamında lastik topla oynar gibi sizinle oynardım, fakat sizin kusurlarınızla uğraşmayacağım.
    Konu başlığındaki soru mantıklıydı, soruyu ilkönce anlamanızı ve evrimin temel mantığını,  türlerin!! nasıl sıçrama yaptığını, farklılaştığını,, basît misâllerle göstereceğim.

    Meselâ Deprem esnâsında fayların kırılma ânıında bir enerji patlaması olur. Fakat Deprem olmadan önce belki yüzyıllar süren enerji birikimini görmeyiz.

    Yüz yıllar boyunca her sâniye biriken enerjinin son saniyede yüklenen enerjiden bir farkı yoktur.  Ancak deprem ânında toplam enerjiyi hissederiz.

    Veyâ,
    Bir Kahvenin piştikten sonra âniden taşması da bunun gibidir.
    Değişim ve Dönüşüm (Taşma) ânîden olur, halbuki her ân aynı etkiyle (ısıya) etkilenmekteydi.

    Birçok benzer örnek verilebilir.
    Asit Baz Titrasyonu da bence Evrimde Türlerin!! sıçraması ve farklılaşmasını anlamada çarpıcı bir misâl olmaktadır.
     




     


    Aniden değişim söz konusu değil, ufacık bir değişim için bile bir çok mutasyon altyapısı bulunmaktadır. Canlıda görünüşte fark yaratmayan ancak genetik olarak değişim yaratan bu mutasyonlara nötr mutasyon deniyor.

     

    Lenski deneyi, bakterilerin sitrattan faydalanabilmesi için gerekli evrimin, üreme sürecinde geçirdikleri milyarlarca mutasyonların içinden başta nötr sanılan mutasyonların üst üste gelmesi ile nasıl gerçekleştiğini gösterir.

     

     
    Bu kadar mutasyon sadece bir bakteri türünün sitratı hazmedebilmesi için gereklidir. 30 sene içinde gerçekleşmiştir. 
     
    İnsanın evriminde homo erectustan homo sapiense geçiş için ise 2 milyon yıl geçmiştir.
     
    Aradaki fark ise budur:
     
    Homo erectus:
     
    image.jpeg.a0dc8c83a169bace5d7550689eef6b2b.jpeg
     
    İnsan:
     
    image.jpeg.32087cd36856356d5f5115610316e493.jpeg

     
    Aradaki geçiş için milyonlarca yıl gereken bu evrim için aniden olmuş diyemezsiniz.
    Arada geçen onbinlerce nesilin içinde ebeveyninden veya yavrusundan farklı bir tür ismi alacak kadar değişiklik göstermiş tek bir birey gösteremezsiniz.
     
    Bu yüzden ilk insan diye bir kavram mümkün değildir. Bu kavramın mümkün olmadığını kavrayamayan birinin evrimi anlamadığı ortaya çıkmaktadır.
     
     
  23. “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” demişler

     

    Ama o zamanlar savaş vardı, erkek sayısı azdı - Hooop çok eşlilik aklanmış oldu

     

    Ama Muhammed yaşlı, hasta kadınlara hastabakıcılık yapmak için evlendi - Hooop Muhammed’in kadın düşkünlüğü aklanmış oldu

     

    Ama Muhammed İslam’ı hızlıca öğrenip hadis üstüne hadis aktarsın diye küçük yaşta Ayşe ile evlendi - Hooop sübyancılık da aklanmış oldu

     

    Ama kadınların çok eşli olması fitratlarında yok. - Hoooop cinsiyet ayrımcılığı aklanmış oldu


    Hop hop, hoooop da hooop

     

    Oluyor mu böyle?

     

    Hayat kimseyi, Muhammed İslam’ı 9 yaşındaki çocuğa seve seve öğretti diye savunmak durumunda bırakmasın.

     

     

  24. 3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Kolu kopan adamın kolu yeniden çıkmasa bile bunu kabüllenebilir. Eğer kanadımız veya başka bir uzuvumuz olsaydı ve kopsaydı bunuda kabüllenmemiz gerekirdi. Kabüllenince şuan nasıl kanadım yok diye üzülmüyorsan oda artık kolu olmadığından üzülmeyebilir.

     

    Kesinlik yok ama, ben sadece mümkün diyorum. Yoksa ömür boyu belki acısı azalsada acı çeker, buda mümkün.

     

    Kendi acımdan konuşayım o zaman, üstü kapalı bir şekilde. İntiharı düşündüm ben, sebebi artık acı çekmemekti. Hala daha tam toparlayamadım kendimi. Ahirete inandığımdan tolere ediyorum. Acı nedir bilmeden atıp tutmuyorum yani.

     

     

    Siz ateistlerin anlamadığı ahiret inancının birçok şeyi tolere edebileceği.

     

    Bir acının unutulmasının mümkün olması, tanrının acı faydalı olduğu için kötülüğü yok etmek istememesi sonucunu çıkartmaz yalnız.

     

    Sizin şahsi tecrübeleriniz veya bir şeye inanmanın insanların psikolojisi üzerindeki etkisi tanrının varlığına kanıt olamaz.

     

    Ateistler olarak ahiret inancının psikolojik olarak insanı rahatlatabileceğini anlamadığımızı da nereden çıkardınız anlıyoruz elbette, bilinmeyen bir konu değil ki bu. Ama bir şeyin psikolojik olarak telkin edici olması o şeyin gerçek olmasını veya gerçek sayılması gerektiğini sağlamıyor.

     

    Ben sizin şahsi inancınıza saygı duyarım ama şahsi inancınıza saygı duyuyor olmam şahsi inancınızın doğruluğunu onayladığım manasına gelmiyor.

     

    Ayrıca intiharı düşünecek kadar büyük acılar çekip de ahirete inandığınız için intihar fikrini tolere edecek durumda iseniz yanlış forumda yazı yazdığınızı düşünüyorum.

     

    Bir an önce psikolojik destek almanızda fayda var.

×
×
  • Yeni Oluştur...