Jump to content

Buzul

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    2.706
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Buzul kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Beni var eden ögelerden biri olan, acı, ızdırap, keder, yoksunluk, acizlik, muhtaçlık üreten yaşamın, bu acıkıyım fabrikasının yakıtı olan suya şükürler olsun. Olmasaydın, olmazdım. Olmasaydın, seni içemezdim. Teşekkür ederim sana, bana seni içme ayrıcalığını, bu deneyimi yaşattığın için.

  2. İslama göre allahın merhametine bir örnek verebilir misiniz?

    -Allahın susuzluk yaşatıp, su vermesi allahın merhametine bir örnektir.

    Sorunu oluşturanı, yoksunluk gidermek durumunda bırakanı, susuzluk yaşatıp, su veren allahı bu merhametinden dolayı ne kadar övsek azdır.

     

     

  3. 5 saat önce, Yeni Üye yazdı:

     

    Neyin nasıl olması gerektiğine dair kriteriniz kendi indi görüş ve yargılarınız. Gerçek neden sizin yargılarınıza tâbi olsun ki? 

     

     "Şayet gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi."

     

    İnsanın değerleri ve değer yargıları içinde yaşadığı sosyal düzeni ve doğal düzeni devam ettirebilmek ve korumak için var. Bu değerler gerçeği yargılamak için kullanılamaz. 

     

    Gerçekte Celâl ve Cemal bir arada, yapım ve yıkım beraber ve iç içe. Yaratma ve yok etme eşit ölçüde övgüye layık. İyi- kötü, acı- haz, eziyet- lütuf ... Bunlar gerçeğin birliğinin insana ait zıt kelimelerle ifadesinden başka şeyler değiller. Birliğin ikilik ve zıtlıkla ifadeleri...

     

    Acı çeken, yok edilen biziz diye trip atarsak gerçeği subjektif yargılarla yargılamış oluruz. Hâlbuki gerçek söz konusu olduğunda egomuzun yeri yokluk ve hiçlik mertebesidir. Egomuzu ait olduğu hiçliğe gönderebilirsek o zaman bütün ihtişamı ve kusursuzluğu ile gerçeğe ait oluruz. 

     

    Bütün dinler insana nefsini disipline etme, temizleme ve terbiye etmeye çalışır. Çünkü var oluşu bize eğri gösteren egomuzdur. Ego bizdeki hâkimiyetini kaybedince bütün taşlar yerine oturacak, eğrilik, yamukluk bitecek, herşey tastamam olacak...

     

     

    Kuranda allah maide 106da ölümü bir musibet olarak görüyor. Musibetlere yol açan insan eylemlerini eleştiren, başınıza gelen her musibet kendi yaptıklarınız nedeniyledir diyen allah, bu musibete yol açan yaratma eylemiyle de övünüyor. Peki bu neden böyle? Allah neden yaratıp, yaratıp ölüm musibetine uğratıyor? Ölümlü çocuğu var eden, bunla övünen, ama çocuğun ölümünü musibet, kötü bir durum olarak gören, çocuğun ölümüne üzülen anneyi, babayı düşünün. Ölümü musibet olarak gören, var ederek ölüm musibeti veren, ölüm musibetine yol açan yaratma eylemiyle övünen yapı. Görüldüğü gibi ortada tutarsız, zihinsel uyumsuz bir yapı var. İşte allah bu zihin yapısın bir ürünüdür. Yakınıp, yakınıp, yaratan, yakınıp, yakınıp dayatan, yakınıp, yakınıp, tapınan, sorunun kaynağını övüp, bu acılar nasıl biter, niye bitmiyor diye de soran bir yapı. Değerli gördüğünüz, varlığını güzellediğiniz yaşam fabrikası bunları ürettiği için bitmiyor olabilir mi acaba? 

     

    Evlat acısının yaşandığı bir yerde, evlat acısı yaşayan kimseler varken, evlat acısı yaşattığı söylenen allaha, allah kimseye evlat acısı vermesin diye yakarmak nedir ayrıca? Milyarlarca kişinin var edildiği ve ölümün olduğu bir yerde, evlat acısı yaşayan kimseler var işte. Üstelik o yapı, ölümlü çocuğu var eden, kendine evlat acısı veren bir yapı. Şimdi bu yapı mükemmel mi, kusursuz mu?  

     

    Yine allah bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir diyor. Ama aynı allah ölümlü varlıkları var ediyor, ölmeyi dayatıyor, ölüm sürecini ve psikolojisini yaşatıyor, öldürülmeden kaçamazsınız, sizleri öldüreceğim diyor, ölüm korkusu veriyor. Ölümün bulma şekline karşı çıkan, ama ölümlü bir varlığı var eden, ölüm veren o yapının aynısı.

     

    Kibirlenmeye karşıyım diyorsunuz ama yalvarıp, yakartmak için muhtaç eden, aciz bırakan, yoksunluk gidermek durumunda bırakıp, açlık, susuzluk yaşatıp, siz bana muhtaçsınız acizler, sizi yediren, içiren benim diyen kibirli, küstah, pişkin bir anlayışın yani el- kebirin, yani allahın yancılığını yapıyorsunuz.

    Yaptığınız çocuğa, var ettiğiniz o muhtaç bedene hakkımızı ödeyemezsin, bize borçlusun, bize şükür et diyorsunuz. Kuranda lokman 14de allah ile birlikte anne, babaya da şükür istenmiyor mu? İsteniyor. Sizin kibriniz mi allahta kendini gösteriyor? Yoksa gerçekten var olan allahın kibri mi sizde tecelli ediyor, yani kendini gösteriyor? İki türlü de kibirlenmeye karşıyım demek oksimoron bir durum olur. Ama tuhaflık bu ya. İslama göre bu anlayışın, kibrin eleştirilmesi kibir. Susuzluk yaşatıp, su verdiği için neden şükür edeyim ki? Sorunu oluşturan o değil mi desen. Kibir bu. Yalvarıp, yakartmak aciz bırakanı, muhtaç edeni, bu küstah ve pişkin anlayışı  övmüyorum, bu anlayışa boyun eğmiyorum desen. Bu kibir bu anlayışa göre.

     

    İslama göre allahın yarattıklarına eziyet etmesi, acı çektirmesi merhametsizlik, zulüm, kötülük değildir. Ama allahın bundan dolayı eleştirilmesi islama göre zalimliktir. Bir dakika. Nasıl yani? O nedenle müslümanlarla bu konular hakkında tartışırken garabet bir durum oluşur. Eziyetçiye değil de, eziyetçiyi eleştirene zalim diyor, çünkü o yaratıcı ve merhametsizlik yapmayan eziyetçi birde kendini bundan dolayı eleştireni sonsuza dek yakacak. 

     

    Kurandaki allah soy, sop, kuşak, oğul, torun edebiyatı yapar. Size oğullar ve torunlar verdim diyerek, bunu güzeller. Benim soyum, benim kanım diyen, soyunun sürmesini güzel bir durum olarak gören kişileri düşünün şimdi. Allah böyle bir anlayışın ürünü olabilir mi?

     

    Kuranda siz atmadınız, allah attı, onları siz öldürmediniz allah öldürdü diye yazar. Peki karşı tarafın okunu atan, kılıcını sallayan, müslümanları öldüren kimdir? Allah mıdır? Allah ise, allah için kendisiyle bir savaş halinde diyebilir miyiz?

     

    Yine savaşta korusunlar diye zırh yarattım diye yazar. Peki savaşta zarar versinler diye silah yaratan kim? Korunmak ondan da, zarar vermek kimden?

     

    Yeryüzündeki her şey allahın tecellisi ise, hastalığı tedavi eden bir insanda şafi adıyla tecelli ediyorsa, merhametsizlik yapan bir insanda hangi adıyla tecelli eder, kendini gösterir? Bir adıyla kendini gösteriyordur herhalde. Ama her şeyi yapabilen allah mermametsizlik yapmaz değil mi?

     

    Ayrıca siz islama göre şeytan tarafından kandırılan, şeytana uyan adem ile havvanın allah tarafından yaratılan çocukları değil misiniz? Sizin var edilişinizde bir şeytanlık var. Eeee var edilişinizi övüyorsunuz. Demek ki şeytanı da övüyorsunuz. Yaratan allah, tuzakçı şeytan. Hem övüyorsunuz, hem de sövüyorsunuz.


    Eleştirilmemeli, karşı çıkılmamalı, çünkü o yaratıcıdır anlayışı, putlaştırılan yaratıcı kavramı da yıkılmalıdır. Yaratıcıysa ne olur yani, ona da karşı çıkarım denilmeli, bu anlayış eleştirilmelidir. Kuranda enbiya 23te de allah yaptıklarından sorumlu değil diye de yazar. Zaten islamın büyük bir sorun olmasının nedeni de budur. Yaratıcı kavramına dayandırılmasıdır. Yaratıcı kavramına dayandırıldığı için yalan, yanlış, oksimoronluk, tutarsızlık, nefret, şiddet barındıran islam paketi hak oluyor, doğru yol oluyor, hidayet oluyor. Bunu savunan kişi üstün oluyor. 

     

    Yani allah garabet bir yapının ürünüdür. İslam bir garabet çorbasıdır. Dolayısıyla allah kusurludur. Çünkü onu oluşturan yapı kusurludur.

  4. Müslüman var edilişini över, ama şeytana da söver. İslama göre sizler şeytan tarafından kandırılan, şeytana uyan adem ile havvanın allah tarafından yaratılan çocukları değil misiniz? Sizin var edilişinizde bir şeytanlık var. Var edilişini övüyorsun, demek ki şeytanı da övüyorsun. Yaratan allah, tuzakçı şeytan. Havva ile ademi kandıran şeytana sövüyorsun, ama yaratılışını da övüyorsun. Nasıl oluyor bu iş? Tuhaf ama hem bir övme, hem de sövme durumu söz konusu. Bu evrenin oluşturduğu garabet durumlardan biridir. Bir başka garabette, insanların kendilerine eziyet eden bir tanrıdan bağışlanma dilemesi, onu övmesi, ona tapınmasıdır. Eziyet eden o, sorunu oluşturan o, merhametsizlik eden o, bağışlanma dileyen sensin. Bir dakika. Nasıl yani? Bir başka garabette, muhtaç, yoksunluk yaşayan bedenini var eden, seni yoksunluk gidermek durumunda bırakan anneye, babaya, sorunu oluşturan bu yapıya hakkınızı ödeyemem, size borçluyum diyip, şükür etmektir. Allah da zaten yaptıkları çocuktan şükür bekleyen anne, babanın ve annesine, babasına şükür eden çocuğun tanrısıdır. Bu yapıdan çıkmıştır. Lokman 14de allah ile birlikte anne, babaya da şükür istenmiyor mu? İsteniyor.

  5. Allah yaşam övücü, soy, sop, kuşak, oğul, torun edebiyatı yapan bir yapının ürünüdür. Örneğin bu zihin yapısına göre acı çeken, yoksunluk yaşayan varlıkların var edilmesi merhametsizlik değildir. Övülmesi gereken bir durumdur. Müslüman muhtaç edip, yoksunluk verip, sonra da sizi yediren, içiren benim, siz bana muhtaçsınız acizler, hangi nimeti yalanlıyorsunuz, bana boyun eğin, yalvarın, yakarın diyen kibirli ve küstah anlayışın da savunuculuğunu yapar. İslama göre allahın açlık, susuzluk yaşayan bir bedeni var edip, sorunu oluşturup, yoksunluk gidermek durumunda bırakıp, o kişiye su ve yemek vermesi de bir merhamettir. Susuzluk yaşatıp, su vermek. Merhamete bak. Peki birisi besin sıkıntısı yaşarsa, bu nedenle acı çekerse, o da sınav. Ne de olsa açlıkla sınıyor ya kurana göre allah. Sonuç olarak islama uygun bir eylem merhametli bir eylem demek değildir. Müslümanın biz ahlakı, iyiliği, kötülüğü, merhametsizliği, merhametliliği yaratıcı kavramına dayandırıyoruz, böyle temellendiriyoruz demesi durumu da, beşeri söylemlerin yaratıcı kavramına dayandırılmasından başka bir şey değildir tabi. Ayrıca maide 106da ölümü musibet, kötü bir durum olarak gören, musibete yol açan insan eylemlerini eleştiren, birçoğunu da bağışlayan allah, bu musibete yol açan yaratma eylemiyle övünür, yaratıp, yaratıp bu musibete uğratır. Neden bu böyle? Ölümlü çocuğu var eden, bunla övünen, ama çocuğun ölümünü musibet, kötü bir durum olarak gören anne, babayı düşünün. Ölümü musibet olarak gören, ama yaratarak da ölüm musibetine uğratan, ölüm musibetine yol açan eylemle övünen bir yapı. Evlat acısının yaşandığı bir yerde, evlat acısı yaşayan kimseler varken, evlat acısı yaşattığı söylenen allaha, allah kimseye evlat acısı vermesin diye de dua ediliyor burada. Milyarlarca kişinin var edildiği ve ölümün olduğu bir yerde evlat acısı yaşayan kimseler var işte. Dolayısıyla allah kusurludur. Çünkü onu oluşturan yapı kusurludur. Bu yapının zihinsel uyumsuzluğu, oksimoronluğu, tutarsızlığı allahta kendini göstermektedir.

  6. Ölümü bir musibet olarak gören, musibete yol açan insan eylemlerini eleştiren, başınıza gelen her musibet kendi yaptıklarınız nedeniyledir diyen allah, ölüm musibetine yol açan yaratma eylemiyle de övünür. Allah ölüm musibetine yol açan yaratma eylemine karşı değildir? Peki bu neden böyle? Çocuğun ölümünü kötü, musibet olarak gören anne, babanın ölümlü çocuğu var etmelerini, ölümlü çocuğun var edilişiyle övünmelerini, ölümü musibet olarak gören kişilerin, ölümlü varlıkların var edilmesine karşı çıkmamalarını düşünün. Bu yapının zihinsel uyumsuzluğu, tutarsızlığı, oksimoronluğu allahta kendini göstermektedir. Allah kusurludur. Çünkü onu oluşturan yapı kusurludur. 

     

     

    Ey inananlar, birinize ölüm gelip çatarsa aranızda vasiyet edeceğiniz zaman, sizden iki adil tanık bulunsun. Yolculuktaysanız ve gene size ölüm musibeti gelip çatacaksa sizden olmayan iki kişiyi de tanık tutabilirsiniz. Ancak onları, namazdan sonraya dek alıkoyun da akraba bile olsa Allah'ı bırakıp yerine hiçbir menfaati satın almayacağız, tanıklığımızı, Allah için gizlemeyeceğiz, gizlersek günahkarlardan olalım diye Allah'a yemin etsinler. Maide 106

     

     

    Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu bağışlar. Şura 30

     

  7. Maide 106da allah ölümü musibet olarak görür. Musibetlere yol açan insan eylemlerini eleştiren, başınıza gelen her musibet kendi yaptıklarınız nedeniyledir diyen, birçoğunu da bağışlayan allah ölüm musibetine yol açan yaratma eylemiyle de övünür. Allah ölüm musibetine yol açan yaratma eylemine karşı çıkmamıştır. Peki bu neden böyle? Çocuğun ölümünü musibet, kötü bir durum olarak gören anne, babanın, ölümlü çocuğu var etmesini, ölümlü çocuğun var edilişiyle övünmelerini, ölümü musibet olarak kişilerin, var etme eylemine karşı çıkmamalarını düşünün. İşte bu zihin yapısının oksimoronluğu, tutarsızlığı, zihinsel uyumsuzluğu allahta kendini göstermektedir. Ölümü musibet olarak gören, ama var ederek de ölüm musibeti veren bir yapı söz konusu. Allah kusurludur. Çünkü onu oluşturan yapı kusurludur.

     

     

     

     

    Ey inananlar, birinize ölüm gelip çatarsa aranızda vasiyet edeceğiniz zaman, sizden iki adil tanık bulunsun. Yolculuktaysanız ve gene size ölüm musibeti gelip çatacaksa sizden olmayan iki kişiyi de tanık tutabilirsiniz. Ancak onları, namazdan sonraya dek alıkoyun da akraba bile olsa Allah'ı bırakıp yerine hiçbir menfaati satın almayacağız, tanıklığımızı, Allah için gizlemeyeceğiz, gizlersek günahkarlardan olalım diye Allah'a yemin etsinler. Maide 106

     

     

    Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu bağışlar. Şura 30

  8. Yaptıkları çocuğa, bize şükür et, bize borçlusun, hakkımızı ödeyemezsin diyen anne, baba gibisin allah. Eeee lokman 14de allah ile birlikte, anne, babaya da şükür istenmiyor mu sonuç olarak? Ayrıca bu allah soy, sop, kuşak, oğul, torun edebiyatı da yapıyor. Size oğullar, torunlar verdim diyip, bunu güzelliyor. Benim soyum, benim kanım, soyum sürmeli diyen, soyunun sürmesini güzel bir durum olarak gören insanlar gibi. Allah böyle bir anlayışın ürünü olabilir mi? Hayır gerçekten, yedi katlı göğün üstünde meleklerce taşınan tahtında oturan bir allah var. O soy, sop, kuşak, oğul, torun edebiyatı yapıyor diyenler de var tabi. Tuhaf.

  9. 1 dakika önce, Tikky yazdı:

     

     

    Kesb-İ Şer, Şerdir; Halk-I Şer, Şer Değildir. Şimdi Bu Ne Demek Biliyor musunuz ? “Halk Ve İcad, Bütün Netaice Bakar; Kesb, Hususî Bir Mübaşeret Olduğu İçin, Hususî Netaice Bakar.”  Yani Şerrin Halkı (Yaratılması Mesela Kibir Dedikya Kibir Hissiyatının Yaratılması ), Çok Büyük Neticelere Vesiledir. “Bir Şerrin Vücudu (Yani Varlığı), Çok Hayırlı Neticelere Mukaddeme Olduğu İçin, O Şerrin İcadı, Neticeler İtibariyle Hayır Olur, Hayır Hükmüne Geçer.” 

     

    Meselâ, (Konumuz Diğer Konuda Yağmur Duasıydı Ya Yağmur Meselesinden Gidelim  )Yağmurdan Zarar Gören Biri, Yağmurun Yaratılışına ‘Rahmet Değildir’ Diyemez. Çünkü Yağmurun Binlerce Güzel Neticeleri Bulunmaktadır. Bunun Gibi Ateşten Zarar Gören Biri De Ateşin Yaratılışı Şerdir Diyemez. Yani Her Şeyin Yaratılışında Kâinat Bazında Hayr-I Kesir (Çokça Faydalar )Bulunmakla Beraber, Şahıs Bazında Cüzî Bir Şer Olsa Da; Bu O Şahsın Kesb Ve Sui İhtiyarından Meydana Gelmektedir.

     

    Kâinattaki Şerler Ve Zararlarda Çok Mühim Neticeler İçin Yaratıldığından; Onların Yaratılması Şer Değildir. Meselâ Şeytanlar; Meleklere Ve Hayvanlara Musallat Olmadığı İçin Onların Makamları Sabittir. Ama İnsan Nefis Ve Şeytan İle Verdiği Mücadeleyle Mertebe Kat Edip Terakki Ederek Yüksek Makamlara Çıkmaya Namzettir. Bu Sebeple Firavunlardan Enbiyaya Kadar Uzun Bir Terakki Mesafesi Vardır.

     

    Eğer Şeytan İle Bu Mücahede Olmasaydı Elmas Ve Kömür Hükmündeki Kabiliyetler Aynı Mertebede Kalacaktı. Demek Şeytanın Yaratılmasında Büyük Hikmetler Gizlidir. Hem Kabiliyetler Bu Mücahede İle İnkişaf Etmektedir. Aynen Atmaca Kuşunun Serçelere Tasliti İle Serçenin İstidadının İnkişaf Etmesi Gibi.

     

    Hem “Hayr-I Kesîr İçin, Şerr-İ Kalil Kabul Edilir. Eğer Şerr-İ Kalil Olmamak İçin, Hayr-I Kesîri İntac  Eden Bir Şer Terk Edilse; O Vakit Şerr-İ Kesîr İrtikâb Edilmiş Olur.”

     

    Meselâ Cihad Zamanında Asker Sevk Etmek Maddî Ve Bedenî Olarak Cüz’î Bir Şer Olur. Ancak Cihadda Öyle Büyük Bir Hayır Vardır Ki, İslâm Âlemi Küffarın İstilâsından Kurtulur. Eğer Küçük Bir Şer İçin Cihad Terk Edilmiş Olsa İdi O Zaman Daha Büyük Bir Şer Olurdu. Ancak “İnsan, İcadsız Bir Cüz’-İ İhtiyarî İle Ve Cüz’î Bir Kesb İle, Bir Emr-İ Ademî Veya Bir Emr-İ İtibarî Teşkil İle Ve Sübut Vermekle Müdhiş Tahribata Ve Şerlere Sebebiyet” Verebilmektedir.  

     

    İnsanın Nefis Ve Hevası Daima Şerlere Meyyaldir Ve Şerri Kesbi Neticesinde Hasıl Olan Günahın Mesuliyetini Çekmektedir. Çünkü Nefsi Şerri İstedi Ve O Kesbiyle Şerre Sebep Oldu. Yani Bu Durumda Şer Ademî Olduğundan, İnsan Şerre Fail Olur. Binaenaleyh Kesb-İ Şer, Şerdir. Netice-İ Kelâm Hayrı Ve Şerri De Yaratan Ancak Allah’tır. Lâkin Hayra Rızası Var İken Şerre  Yoktur. (Bu da Küfür Eden Dünkü Arkadaşımın Özet Yanıtı  Dün Yazmadım Çünkü Küfüre Hangi İlmi Hakikati Söyleyebilirim ki?)

     

    Aynen Öylede Kibir Kötü Değildir. 

    Durduğu Yere

    Kullanıldığı Yere 

    Mertebesine

    Etkisine Göre Değişir.

     

    Yani Mesele Sizin İddia Ettiğiniz Gibi Dar Bir Bakış Nazarı İle Ele Alınamaz. Bunun Nedenide Ateist Bakışın Nazarının Dar Ve Kusurlu Olmasıdır. 

     

    Devamen:

     

    Cenab-I Hak, İnsana Benlik Ve Hürriyet Vermesiyle, Uluhiyetin Sıfatlarını Anlaması İçin Bir Takım Ölçü birimlerine Sahip Olmasını Sağlamıştır.

     

    Örneğin,

     

    İnsan Kendisine Verilen Bir Parça İlimle Allah’ın Sonsuz İlmini, Sınırlı görmesiyle Onun Nihayetsiz Görme Sıfatını Anlaması Gibi. Diğer Taraftan İnsana Acizliğin Ve Fakirliğin Kendisine verilmesiyle, Başka Bir Tarzda, Allah’ın Uluhiyetine Ayine Olur. Karanlığın Derecesinin Artması Nispetinde, Aydınlığın daha Fazla Netleşmesi Gibi; İnsan Acizliğiyle Cenab-I Hakkın Sonsuz Kudretini, Her Şeye Muhtaç Olmasıyla Da Nihayetsiz Gınasını, Zenginliğini Görür Ve Gösterir. Öyleyse, Midesinin Her Türlü İhtiyacını Karşılamak İçin Çeşitli Nimetler Yaratan, İnsanı Aciz Bırakan Her Türlü Hastalıklardan Şifa Veren Cenab-I Hak, Şükre, Minnettarlığa Ve Muhabbete Vesile Olan Bu Filleri Başkasına Vermez. Şiddetle Bu İşlerde Gayrın Müdahalesini Reddeder.

     

    Fakat, Vahyin Getirdiği Hükümlere Tabi Olmayan İnsanlar Rızık Ve Şifa Gibi Bir Kısım İhsanların kaynaklarını, Yanlış Yerlerde Görmüşler Ve Ruhlarındaki Kuvve-İ Şeheviyenin (İştah Kuvveti) Sevkiyle De Asıl kaynak Zannettikleri Varlıkları Putlaştırmışlar, İlahlaştırmışlar Ve Tapar Derecede Sevgi Beslemişlerdir. Lezzetlerinin Menbaı Zannettikleri Nefislerini İlah İttihaz Etmişler ; Hatta, İtaat Ve Teslimiyetleriyle De kendi İçlerinde Birtakım İnsanların Uluhiyet Dava Etmelerine Bile Sebep Olmuşlardır.

    Senin var edilişinde şeytanlık var. Eeee var edilişini de övüyorsun. Demek ki şeytanlığı da övüyorsun. Sen şeytan tarafından kandırılan adem ile havvanın allah tarafından yaratılan çocuğusun islama göre. Senin var edilişin hem şeytanlık, hem de allahlık. Bunu unutma.

  10. 1 dakika önce, Tikky yazdı:

    Mülk Umumen Onundur. Sen, Hem Onun Mülküsün, Hem Memlûküsün, Hem Mülkünde Çalışıyorsun. Şu Kelime, Şöyle Şifalı Bir Müjde Veriyor Ve Diyor: 

    Şu anda kibirli allah sende el- kebir adıyla mı tecelli ediyor, kendini gösteriyor? Bu arada sen şeytan tarafından kandırılan adem ile havvanın, allah tarafından yaratılan çocuğu değil misin? Senin var edilişinde bir şeytanlık var. Hem var edilişini, yaratan allahı övüyorsun. Hem de şeytana düşmansın. Nasıl oluyor bu iş? Yoksa tuzakçı şeytan, yaratan allah mıdır? 

  11. 1 dakika önce, Tikky yazdı:

    @Buzul Bey Medeni Hasbihal İçin Teşekkür Ederim. Ama Mübarek Kardeşim Benim Sürekli Aynı Şeyler Yazıp Cevaplarını Verdiğim Konuları Paylaşma Lütfen. Cevap Yazıyorum Okumuyorsun. Sorunu Cevaplıyorum Ardından Yorum Atıyorsun !Attığın Yorumun Yanıtı Benim Verdiğim Cevabın İçinde  Zaten Var. Sen Okumamışsın Aynısını Alıp Kopyalıyorsun. :) Böyle Olmaz Dostum

     

    SANA SÖZ KAÇMAM BEN ALLAHIN İZNİYLE. AMACIM KAÇMAKTA DEĞİL ASLINDA. BÜTÜN SORULARINIZA İÇTENLİKLE CEVAP YAZARIM. AMA SENDE AYNI İÇTENLİKLE OKUYACAKSAN

     

    ŞİMSİ BUYUR ŞUNU SORUYORUM SANA DE: Bende Cevaplayım Ama Sende Okuyacağına Söz Ver. Kopyala Yapıştır Yapacaksan Ben Daha Uzatmayacağım Oldu mu?

    Yazıyorsun yazıyorsun da, yazdıkların mantıksız. Yazdıklarım mantıklı diye düşünme o nedenle. Sonuç olarak sen yaratıcı putçusu, kölesi, yaratıcıya eleştiri getirmeyen, yaratıcıdır, karşı çıkılmamalıdır, anlayışında olan, kul olmakla övünen, bunu, bu onursuzluğu üstünlük olarak gören birisin.

  12. Müslümana göre, allahın açlık, susuzluk yaşayan bir bedeni var edip, sorunu oluşturup, ona ekmek, su vermesi merhamettir. Merhamete bak. O kişi bundan dolayı de şükür etmelidir, ben acizim, muhtacım, beni yediren, içiren sensin diyip. Bana açlık, susuzluk yaşatan o değil mi islama göre, susuzluk yaşatıp, su verdiği için mi bu anlayışa şükür edeceğim, onu öveceğim der, bu kibirli anlayışı eleştirirsen de, bu anlayışa göre bu kibirdir. Yaratıcı yapar, yakar, muhtaç eder, aciz bırakır, ona boyun eğin, ona karşı çıkmayın anlayışı. Bakın zaten bu anlayışla tartışırken karşımızda kibirli, küstah, pişkin bir anlayış oluyor. O nedenle müslüman nasıl kibirlenmeye karşı olabilirsin ki. İster allahın kibri islami deyimle sende tecelli etsin, ister senin kibrin uyduruk allahta kendini göstersin. Sen nasıl kibirlenmeye karşı olabilirsin müslüman?

  13. Eleştirilmemelidir, karşı çıkılmamalıdır, çünkü o yaratıcıdır anlayışında olan, yaratıcı kavramını putlaştıran müslüman, yaratıcı kavramına dayandırılan nefreti hak olarak görür. Yani düşün. Bu dinin içeriğinde müslüman olmayanları yakıp, zakkum yedirip, irin içirecek bir tanrı anlayışı var. Yaratıcı öyle demiş. Yaratıcının buyruğu. Yaratıcının eylemi. Yaratıcının sözü. Al işte. Bu kavrama dayandırılan, kuşaktan kuşağa aktarılan  islam paketi savunuluyor. Yani düşün. Bu paketin içindeki tek bir şey de eleştirilmemeli bu anlayışa göre. Çünkü yaratıcıdan gelmiş. İçindeki yanlış, tutarsızlık, oksimoronluk, yalan olmazmış. Çünkü yaratıcıdan gelmiş. Eeee var. Yanlış da var. Oksimoronluk da var. Tutarsızlık da var. Absürtlük de var. Yalan da var. Bu yaratıcı kavramı illet bir kavramdır. O nedenle yaratıcıysa ne olur yani, ona da karşı çıkarım diyin. Bu mantığı eleştirin.

  14. 52 dakika önce, Tikky yazdı:

     

    Gerçekte Onların Bu Tutumlarının Arkasında İnatçılık, Gurur Ve Kibir, Düşmanlık Duyguları, Çıkar Hesapları Gibi Sübjektif Sebepler Vardı. İşin Aslı Şu İdi: Hz. Peygamber Onların Gerek İnançları Gerekse Yaşayışları Bakımından Yanlış Yolda Olduklarını Söylüyor, Zulümlerine Ve Haksızlıklarına Karşı Çıkıyor, Bu Yoldan Dönmemeleri Halinde Dünya Ve Âhirette Başlarına Nelerin Geleceğini Bildirerek Onları Kesin Ve Açık Seçik Beyanlarla İkaz Ediyordu;

     

     

    Yarattıklarına eziyet eden, acı çektiren, ol diyerek bunca acıya ve trajediye neden olan, var dediğin şu kibirli el- kebire tapınan, muhtaç edip, aciz bırakıp, şükür bekleyen, yalvarıp, yakartmak için aciz bırakıp, muhtaç eden, siz bana muhtaçsınız acizler diyip, böbürlenen bir anlayışın savunuculuğunu yapan birisin. Gelmişsin zalimlikten, zulümden, kibirden söz ediyorsun. He tabi bu garabet anlayışa, yaratıcı kavramını putlaştıran, eleştirilmemeli, karşı çıkılmamalı, çünkü o yaratıcıdır diyen bu zihin yapısına göre eziyetçi, merhametsiz kibirli el- kebirin eleştirilmesi zalimlik. Madem kibirlenmeye de karşısın, neden kibirli el- kebire tapınıyorsun ki? O nedenle diyorum, kibirlenmeye karşı olan müslüman söylemi oksimoronluktur. Tabi bu anlayışa göre de, muhtaç edip, aciz bırakıp, siz bana muhtaçsınız acizler diyip kibirlenen bir anlayışın eleştirilmesi, bu anlayışa boyun eğmemek kibirdir. O nedenle bir müslümanla bu konuları tartışırken absürt bir ortam oluşur. Çünkü karşımızda bazı kavramların içine eden bir anlayış var.

  15. Putlaştırılan yaratıcı kavramı, eleştiri dışı olmalıdır, karşı çıkılmamalıdır, çünkü o yaratıcıdır anlayışı da yıkılmalıdır. Bu anlayış yaratıcı allaha atfedilen eylemleri ve söylemleri savunuyor. Yanlışa yanlış, tutarsızlığa tutarsızlık, oksimoronluğa oksimoronluk da demiyor. Yani düşünsene biri yüzyıllar önce bir söylemini yaratıcıya atfediyor, bu yaratıcıdan geldi diyerek. Söylemi yanlış, sen de yaratıcı söylemiş diyerek, bu yanlışı savunuyorsun. Yanlışa yanlış, tutarsızlığa tutarsızlık demiyorsun. Savunduğun da yaratıcı kavramına atfedilen bir insan söylemi. Yaratıcı kavramı birçok kişinin putlaştırdığı bir kavram. 

  16. 2 dakika önce, Tikky yazdı:

     

     

    Bununda Cevabını Burada Vermişiz :

     

     

    Böyle Kısır Bir Döngüye Gireceksek Zaman İsrafı Yapmayalım

    Son Verelim.

     

    Ok

     

    2 dakika önce, Tikky yazdı:

     

     

    Bununda Cevabını Burada Vermişiz :

     

     

    Böyle Kısır Bir Döngüye Gireceksek Zaman İsrafı Yapmayalım

    Son Verelim.

     

    Ok

    Sınav sınav diyorsun da, bu varlıklar mantıktan kalıyorlar ve tabi bu yapının bir ürünü olan allahta. 

  17. 2 dakika önce, Tikky yazdı:

     

     

    Vallahi Ben Burada Bir Çok Şeyden Yakınmıyorum ! Cevabını Verdiğim Şeyi Okumamanız. Veya Anlamamanızdan Yakınıyorum. Şu Paragrafta Bu Tekerleme Gibi Sürekli Söylediğiniz Sorunuzun Cevabı Bir Çok Vecihle Hakimane Olarak İspat Edilmiş Ve Anlatılmış !

     

    Kesb-İ Şer, Şerdir; Halk-I Şer, Şer Değildir. Şimdi Bu Ne Demek Biliyor musunuz ? “Halk Ve İcad, Bütün Netaice Bakar; Kesb, Hususî Bir Mübaşeret Olduğu İçin, Hususî Netaice Bakar.”  Yani Şerrin Halkı (Yaratılması Mesela Kibir Dedikya Kibir Hissiyatının Yaratılması ), Çok Büyük Neticelere Vesiledir. “Bir Şerrin Vücudu (Yani Varlığı), Çok Hayırlı Neticelere Mukaddeme Olduğu İçin, O Şerrin İcadı, Neticeler İtibariyle Hayır Olur, Hayır Hükmüne Geçer.” 

     

    Meselâ, (Konumuz Diğer Konuda Yağmur Duasıydı Ya Yağmur Meselesinden Gidelim  )Yağmurdan Zarar Gören Biri, Yağmurun Yaratılışına ‘Rahmet Değildir’ Diyemez. Çünkü Yağmurun Binlerce Güzel Neticeleri Bulunmaktadır. Bunun Gibi Ateşten Zarar Gören Biri De Ateşin Yaratılışı Şerdir Diyemez. Yani Her Şeyin Yaratılışında Kâinat Bazında Hayr-I Kesir (Çokça Faydalar )Bulunmakla Beraber, Şahıs Bazında Cüzî Bir Şer Olsa Da; Bu O Şahsın Kesb Ve Sui İhtiyarından Meydana Gelmektedir.

     

    Kâinattaki Şerler Ve Zararlarda Çok Mühim Neticeler İçin Yaratıldığından; Onların Yaratılması Şer Değildir. Meselâ Şeytanlar; Meleklere Ve Hayvanlara Musallat Olmadığı İçin Onların Makamları Sabittir. Ama İnsan Nefis Ve Şeytan İle Verdiği Mücadeleyle Mertebe Kat Edip Terakki Ederek Yüksek Makamlara Çıkmaya Namzettir. Bu Sebeple Firavunlardan Enbiyaya Kadar Uzun Bir Terakki Mesafesi Vardır.

     

    Eğer Şeytan İle Bu Mücahede Olmasaydı Elmas Ve Kömür Hükmündeki Kabiliyetler Aynı Mertebede Kalacaktı. Demek Şeytanın Yaratılmasında Büyük Hikmetler Gizlidir. Hem Kabiliyetler Bu Mücahede İle İnkişaf Etmektedir. Aynen Atmaca Kuşunun Serçelere Tasliti İle Serçenin İstidadının İnkişaf Etmesi Gibi.

     

    Hem “Hayr-I Kesîr İçin, Şerr-İ Kalil Kabul Edilir. Eğer Şerr-İ Kalil Olmamak İçin, Hayr-I Kesîri İntac  Eden Bir Şer Terk Edilse; O Vakit Şerr-İ Kesîr İrtikâb Edilmiş Olur.”

     

    Meselâ Cihad Zamanında Asker Sevk Etmek Maddî Ve Bedenî Olarak Cüz’î Bir Şer Olur. Ancak Cihadda Öyle Büyük Bir Hayır Vardır Ki, İslâm Âlemi Küffarın İstilâsından Kurtulur. Eğer Küçük Bir Şer İçin Cihad Terk Edilmiş Olsa İdi O Zaman Daha Büyük Bir Şer Olurdu. Ancak “İnsan, İcadsız Bir Cüz’-İ İhtiyarî İle Ve Cüz’î Bir Kesb İle, Bir Emr-İ Ademî Veya Bir Emr-İ İtibarî Teşkil İle Ve Sübut Vermekle Müdhiş Tahribata Ve Şerlere Sebebiyet” Verebilmektedir.  

     

    İnsanın Nefis Ve Hevası Daima Şerlere Meyyaldir Ve Şerri Kesbi Neticesinde Hasıl Olan Günahın Mesuliyetini Çekmektedir. Çünkü Nefsi Şerri İstedi Ve O Kesbiyle Şerre Sebep Oldu. Yani Bu Durumda Şer Ademî Olduğundan, İnsan Şerre Fail Olur. Binaenaleyh Kesb-İ Şer, Şerdir. Netice-İ Kelâm Hayrı Ve Şerri De Yaratan Ancak Allah’tır. Lâkin Hayra Rızası Var İken Şerre  Yoktur. (Bu da Küfür Eden Dünkü Arkadaşımın Özet Yanıtı  Dün Yazmadım Çünkü Küfüre Hangi İlmi Hakikati Söyleyebilirim ki?)

     

    Aynen Öylede Kibir Kötü Değildir. 

    Durduğu Yere

    Kullanıldığı Yere 

    Mertebesine

    Etkisine Göre Değişir.

     

    Yani Mesele Sizin İddia Ettiğiniz Gibi Dar Bir Bakış Nazarı İle Ele Alınamaz. Bunun Nedenide Ateist Bakışın Nazarının Dar Ve Kusurlu Olmasıdır. 

     

    Devamen:

     

    Cenab-I Hak, İnsana Benlik Ve Hürriyet Vermesiyle, Uluhiyetin Sıfatlarını Anlaması İçin Bir Takım Ölçü birimlerine Sahip Olmasını Sağlamıştır.

     

    Örneğin,

     

    İnsan Kendisine Verilen Bir Parça İlimle Allah’ın Sonsuz İlmini, Sınırlı görmesiyle Onun Nihayetsiz Görme Sıfatını Anlaması Gibi. Diğer Taraftan İnsana Acizliğin Ve Fakirliğin Kendisine verilmesiyle, Başka Bir Tarzda, Allah’ın Uluhiyetine Ayine Olur. Karanlığın Derecesinin Artması Nispetinde, Aydınlığın daha Fazla Netleşmesi Gibi; İnsan Acizliğiyle Cenab-I Hakkın Sonsuz Kudretini, Her Şeye Muhtaç Olmasıyla Da Nihayetsiz Gınasını, Zenginliğini Görür Ve Gösterir. Öyleyse, Midesinin Her Türlü İhtiyacını Karşılamak İçin Çeşitli Nimetler Yaratan, İnsanı Aciz Bırakan Her Türlü Hastalıklardan Şifa Veren Cenab-I Hak, Şükre, Minnettarlığa Ve Muhabbete Vesile Olan Bu Filleri Başkasına Vermez. Şiddetle Bu İşlerde Gayrın Müdahalesini Reddeder.

     

    Fakat, Vahyin Getirdiği Hükümlere Tabi Olmayan İnsanlar Rızık Ve Şifa Gibi Bir Kısım İhsanların kaynaklarını, Yanlış Yerlerde Görmüşler Ve Ruhlarındaki Kuvve-İ Şeheviyenin (İştah Kuvveti) Sevkiyle De Asıl kaynak Zannettikleri Varlıkları Putlaştırmışlar, İlahlaştırmışlar Ve Tapar Derecede Sevgi Beslemişlerdir. Lezzetlerinin Menbaı Zannettikleri Nefislerini İlah İttihaz Etmişler ; Hatta, İtaat Ve Teslimiyetleriyle De kendi İçlerinde Birtakım İnsanların Uluhiyet Dava Etmelerine Bile Sebep Olmuşlardır.

     

     

     

    Saygılar ?

     

     

    Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca, vasiyet esnasında içinizden iki âdil kişi aranızda şâhitlik etsin. Yahut seferde iken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan başka iki kişi şâhit olsun. Eğer şüpheye düşerseniz, o iki şahidi namazdan sonra alıkor, “Bu vasiyet karşılığında hiçbir şeyi satın almayacağız, akraba menfaatine de olsa Allah'ın şahitliğini saklamayacağız; çünkü böyle yaparsak elbette günahkârlardan oluruz” diye Allah'a yemin ettirirsiniz. Maide 106

     

    İslama göre rabbin ölümü musibet, kötü bir durum olarak görüyor. Sen müslüman değil misin?

  18. Şimdi, Tikky yazdı:

     

     

    Azizim Bak Okumuyorsun Okumayınca Soruları Neden Soruyorsun O Zaman

     

    Şunu Sen Sormuşsun :

     

     

    Kibiri Anlattım

     

    Sonra:

     

     

     

    Sordun. En Son Bunu Anlattım..

     

    Bunları Sen Sormadın mı? Yoksa Kopyalayıp Yapıştırıp  Başkalarının Sorusunu mu Soruyorsunuz ? Öyleyle Bari Sorduğunuz Soruyu Okuyun Benim Yazılarımı Okumayı Geçtim..

     

    Yukarda Bu İkisinin Etraflıca Cevabı Var

     

    3. Soru İçin Önce Okursun Okuduklarında Bir Mantık Veya Yanlış Görür Yazarsan Ona Göre Cevaplarım. Hep Siz Soracak Biz Her Şeye Cevap verecek Değiliz. Çünkü Öğrenmek İsteyen Kişi Adım Adım Gider. Okur Alemine Alır Rafin Eder Damıtır Ondan Sonra Kelam Eder !...

     

     

    Mübde-i İddiasını İspatla Mükelleftir. Bunu Buyurun İspat Edin 

    İSLAMİ KAYNAKLARDAN. ATEİSTLERİN UYDURMALARINDAN DEĞİL.

     

    Saygılar

    Çocuğun ölümünü kötü, musibet bir durum olarak gören anne, babanın ölümlü çocuğun var edilişini övmesi, ölümlü çocuğu var etmesi nedir? Madem çocuğun ölümü musibet, kötü bir durum, ölümlü çocuğu neden var ettiniz? Madem ölüm bir musibet, neden allah bu musibete yol açan yaratma eylemiyle övünüyor? Musibetlere yol açan insan eylemlerini eleştiren allah neden buna karşı değil. Burada bir tutarsızlık, zihinsel uyumsuzluk var işte. Allah ölümü musibet olarak görüp, bu musibete yol açan yaratma eylemini öven yapının zihinsel uyumsuzluğudur, kusurudur.

  19. 19 dakika önce, Tikky yazdı:

    Başta Şu Kati Hakikati Unutmamak Gerekir Ki İmtihan Dünyasındayız Veee Biz De Çocuklarımız Da Allah’a Aidiz…  O Dilediği Zaman Dilediği Şekilde İmtihan Eder. Evet, Evlat Acısı, Evlatla İmtihan En Büyük Acılardan Birisidir. Bir Çoğumuz Bunu Yaşamış Bunun Nedeni Elbette Başta İmtihan Sonra Da Allah U Teala’nın Ölen Çocuğu Koruması Cennete Koyması Anne Babasını Sabrederse Onları Da Çocukların Yanına Cennete Koymasıdır Acı Ve Üzücü Bir Durum Olsa Da İnşallah Sonu Hayırdır...

     

     

    Ölümlü çocuğu var eden, kendilerine evlat acısı veren, buna üzülen aynı zamanda da çocuğu var eden ve öldüren odur dedikleri allaha tapınan yapı. Aslında olay şu. Bu tutarsız yapı, zihinsel uyumsuzluğuyla kendine tapınıyor. Çocuk yapmak allahın yaratması, çocuk yapan anne, baba, ölüm veren, ölümü musibet olarak gören, ama yaratma eylemiyle allah, ölüm veren, ölümü musibet olarak gören, ama yaratma eylemiyle övünen anne, baba.

     

    Bak işte insanlara. Birçok şeyden yakınıyorlar. Acılardan, trajedilerden, sorunlardan, geçim derdinden ve ölümlerden felan. Ama aynı kişiler, yaşam övücülüğü de yapıyorlar. Yaşamın varlığını güzelliyorlar. Acı çeken, yoksunluk yaşayan, ölümlü varlıkların var edilmesinde, bunların dayatılmasında bir sorun görmüyorlar. Zihinsel uyumsuzluk yaşayan bir zihinle de soruyorlar. Bunlar nasıl biter, niye bitmiyor diye? Övdüğün değerli yaşam bunları üretttiği için bitmiyor olabilir mi acaba? Yani anlayacağın ortada tutarsız, oksimoron bir yapı var. Evren böyle bir garabet oluşturmuştur. Yakınıp, yakınıp, yaratan, yakınıp, yakınıp, dayatan, yakınıp, yakınıp, tapınan, sorunun kaynağını övüp, övüp, bunlar niye bitmiyor diye de soran.

  20. 4 dakika önce, Tikky yazdı:

     

     

    Muuuuhteşem Bir Soru !

     

    İşte İslam Haricinde Hiçbir Görüş Bu Büyük İmtihanın Hikmetini Hem Ruha Hem Akla Hem de Kalbe Tam Mutabık Gelecek Bir Şekilde İzah Edemez !... Anlatamaz. Yaralı Ailenin Kalbine Merhem Olamaz..

     

    Başta Şu Kati Hakikati Unutmamak Gerekir Ki İmtihan Dünyasındayız Veee Biz De Çocuklarımız Da Allah’a Aidiz…  O Dilediği Zaman Dilediği Şekilde İmtihan Eder. Evet, Evlat Acısı, Evlatla İmtihan En Büyük Acılardan Birisidir. Bir Çoğumuz Bunu Yaşamış Bunun Nedeni Elbette Başta İmtihan Sonra Da Allah U Teala’nın Ölen Çocuğu Koruması Cennete Koyması Anne Babasını Sabrederse Onları Da Çocukların Yanına Cennete Koymasıdır Acı Ve Üzücü Bir Durum Olsa Da İnşallah Sonu Hayırdır...

     

    Bunu Akla Yakınlaştırmak için Bir Misalle Anlatalım:

     

    Bir Zaman, Bir Zat, Bir Zindanda Bulunuyor. Sevimli Bir Çocuğu Yanına Gönderilmiş. O Biçare Mahpus, Hem Kendi Elemini Çekiyor, Hem Veledinin İstirahatini Temin Edemediği İçin, Onun Zahmetiyle Müteellim Oluyordu. Sonra, Merhametkâr Hâkim Ona Bir Adam Gönderir, Der Ki:

     

    ”Şu Çocuk Çendan Senin Evlâdındır. Fakat Benim Raiyetim Ve Milletimdir. Onu Ben Alacağım, Güzel Bir Sarayda Beslettireceğim. ”O Adam Ağlar, Sızlar, “Benim Medar-I Tesellim Olan Evlâdımı Vermeyeceğim” Der.

     

    Ona Arkadaşları Der Ki: “Senin Teessürâtın Mânâsızdır. Eğer Sen Çocuğa Acıyorsan, Çocuk Şu Mülevves, Ufunetli, Sıkıntılı Zindana Bedel, Ferahlı, Saadetli Bir Saraya Gidecek. Eğer Sen Nefsin İçin Müteessir Oluyorsan, Menfaatini Arıyorsan; Çocuk Burada Kalsa, Muvakkaten Şüpheli Bir Menfaatinle Beraber, Çocuğun Meşakkatlerinden Çok Sıkıntı Ve Elem Çekmek Var. Eğer Oraya Gitse, Sana Bin Menfaati Var. Çünkü Padişahın Merhametini Celbe Sebep Olur, Sana Şefaatçi Hükmüne Geçer. Padişah Onu Seninle Görüştürmek Arzu Edecek. Elbette Görüşmek İçin Onu Zindana Göndermeyecek, Belki Seni Zindandan Çıkarıp O Saraya Celb Edecek, Çocukla Görüştürecek-Şu Şartla Ki, Padişaha Emniyetin Ve İtaatin Varsa…” 


    İşte, Şu Temsil Gibi, Aziz Kardeşim, Bizim Gibi Mü’minlerin Evlâdı Vefat Ettikleri Vakit Şöyle Düşünmeli: Şu Veled Mâsumdur; Onun Hâlıkı Dahi Rahîm Ve Kerîmdir. Benim Nâkıs Terbiye Ve Şefkatime Bedel, Gayet Kâmil Olan İnâyet Ve Rahmetine Aldı. Dünyanın Elemli Musibetli, Meşakkatli Zindanından Çıkarıp Cennetü’l-Firdevsine Gönderdi. O Çocuğa Ne Mutlu! Şu Dünyada Kalsaydı, Kim Bilir Ne Şekle Girerdi!

     

    Onun İçin Ben Ona Acımıyorum, Bahtiyar Biliyorum. Kaldı Kendi Nefsime Ait Menfaati İçin, Kendime Dahi Acımıyorum, Elîm Müteessir Olmuyorum. Çünkü Dünyada Kalsaydı, On Senelik Muvakkat Elemle Karışık Bir Evlât Muhabbeti Temin Edecekti. Eğer Salih Olsaydı, Dünya İşinde Muktedir Olsaydı, Belki Bana Yardım Edecekti. Fakat Vefatıyla, Ebedî Cennette On Milyon Sene Bana Evlât Muhabbetine Medar Ve Saadet-İ Ebediyeye Vesile Bir Şefaatçi Hükmüne Geçer.

     

    Elbette Ve Elbette, Meşkûk, Muaccel Bir Menfaati Kaybeden, Muhakkak Ve Müeccel Bin Menfaati Kazanan, Elîm Teessürat Göstermez, Meyusâne Feryad Etmez

     

     

    Bir Diğer Hikmeti :

     

    Elbette Ve Elbette, Meşkûk, Muaccel Bir Menfaati Kaybeden, Muhakkak Ve Müeccel Bin Menfaati Kazanan, Elîm Teessürat Göstermez, Meyusâne Feryad Etmez

    Vefat Eden Çocuk, Bir Hâlık-I Rahîmin Mahlûku, Memlûkü, Abdi Ve Bütün Heyetiyle Onun Masnuu Ve Ona Ait Olarak Ebeveyninin Bir Arkadaşı İdi Ki, Muvakkaten(Geçici Olarak) Ebeveyninin Nezaretine Verilmiş. Peder Ve Valideyi Ona Hizmetkâr Etmiş. Ebeveyninin O Hizmetlerine Mukàbil, Muaccel Bir Ücret Olarak, Lezzetli Bir Şefkat Vermiş. Bir Evlat Sevgisi Hissi İle Onlara Dünya’da Saf Sevgiyi Tattırıp Asılını Ve Devamlı Olanını da Ahirette Verceğini Müjlemiş. Elhamdulillah ! İman Ne Büyük Nimet !

     

    Bir Diğer Hikmeti :

     

    Şimdi, Binden Dokuz Yüz Doksan Dokuz Hisse Sahibi Olan O Hâlık-I Rahîm, Mukteza-Yı Rahmet Ve Hikmet Olarak O Çocuğu Senin Elinden Alsa, Hizmetine Hâtime Verse, Surî Bir Hisse İle, Hakikî Bin Hisse Sahibine Karşı Şekvâyı Andıracak Bir Tarzda Meyusâne Hüzün Ve Feryad Etmek Ehl-İ İmana Yakışmaz, (Yani 99 Hissesi Olan Allah Senin 1 Hissen Varken Onu 1 Hissen Olduğu İçin Vermek İstemesen Akleden Her Kişinin Haksızlık Ettiğini Söyleyeceği Cari Bir Kaidedir.  Mesela Senin Evinde Buraya Bunu Koy Bunu Koyma Desem, Buraya Otur Buraya Oturma Desem   Veya Senin  Cep Telefonun Olsa Onu Alsam Veya Onu Şurada Açacak Burada Kapatacaksın Desem ! Onu Şuraya Koyacaksın Buraya Koymayacaksın Desem Acaba Benim Bunu Demeye Hakkım Var mıdır ? Mülkün Sahibi Mülkünde Dilediği Gibi Tasarrufta Bulunmak Hakkına Sahiptir ! Aynen Öyle de Çocuğu Biz Yaratmadık Cenabı Hakkın Yarattığı Hem İlmen Hem Aklen Sadece Ruha Bakılınca Görülüyor.  Hal Böyle Olunca Kamil Ve Hikmetli Bir Kişi İsyan Etmez ! Ama Bunu Anlayamayan Bir Ateist’in Ruhunda Ve Kalbinde Atom Bombasında Bir Etki Yapar ! Çünkü Onun Karanlık Fehminde Allah Ve Haliyle Ahiret Yoktur ki Bu Ayrılış Bir Gün Bitmeyen Ebedi Bir Ayrılış Olur. Onun Ruhundaki Feryadı Arşu Alaya Çıkar !... ) İşte Bu  Ehl-İ Gaflet Ve Dalâlete Yakışıyor.

     

    Bir Diğer Hikmeti :

     

    Eğer Dünya Ebedî Olsaydı, İnsan İçinde Ebedî Kalsaydı Ve Firak (Ayrılık) Ebedî Olsaydı, Elîmâne Teessürat (Acılar, Üzüntüler, Sıkıntılar)Ve Meyusâne Teellümâtın (Elemler, Kederler, Tasalanmaların) Bir Mânâsı Olurdu. Fakat Madem Dünya Bir Misafirhanedir; Vefat Eden Çocuk Nereye Gitmişse, Siz De, Biz De Oraya Gideceğiz. Ve Hem Bu Vefat Ona Mahsus Değil, Umumî Bir Caddedir. Hem Madem Müfarakat (Ayrılık. Bir Yere Bırakıp Gitmek. Dostlarından Ayrı Düşmek) Dahi Ebedî Değil; İleride Hem Berzahta, Hem Cennette Görüşülecektir. 1 اَلْحُكْمُ ِللهِ Demeli. “O Verdi, O Aldı. Elhamdü Lillâhi Alâ Külli Hal” Deyip Sabırla Şükretmeli.

     

    Bir Diğer Hikmeti :

     

    Rahmet-İ İlâhiyenin En Lâtîf, En Güzel, En Hoş, En Şirin Cilvelerinden Olan Şefkat, Bir İksir-İ Nuranîdir, Aşktan Çok Keskindir. Çabuk Cenâb-I Hakka Vüsûle (Gitmeye) Vesile Olur. Nasıl Aşk-I Mecazî Ve Aşk-I Dünyevî, Pek Çok Müşkülâtla Aşk-I Hakikîye İnkılâp Eder, Cenâb-I Hakkı Bulur. Öyle De, Şefkat, Fakat Müşkülâtsız, Daha Kısa, Daha Safî Bir Tarzda, Kalbi Cenâb-I Hakka Rapteder.

     

    Gerek Baba Ve Gerek Valide, Veledini Bütün Dünya Gibi Severler. Veledi Elinden Alındığı Vakit, Eğer Bahtiyar İse, Hakikî Ehl-İ İman İse, Dünyadan Yüzünü Çevirir, Mün’im-İ Hakikîyi Bulur. Der Ki: “Dünya Madem Fânidir, Değmiyor Alâka-İ Kalbe.” Veledi Nereye Gitmişse, Oraya Karşı Bir Alâka Peydâ Eder, Büyük Mânevî Bir Hal Kazanır.

    EHL-İ GAFLET VE DALÂLET, ŞU BEŞ HAKİKATTEKİ SAADET VE MÜJDEDEN MAHRUMDURLAR. ONLARIN HALİ NE KADAR ELÎM OLDUĞUNU ŞUNUNLA KIYAS EDİNİZ Kİ:

     

    Bir İhtiyar Hanım Gayet Sevdiği Sevimli Birtek Çocuğunu Sekeratta (Yani Ölmek üzere olan Çocuğunun can çekişme anında) Görüp, Dünyada Tevehhüm-ü Ebediyet (Sonsuza Kadar Yaşamayacağım Diyen Ateisin Bu Kuruntusu) Hükmünce, Gaflet Veya Dalâlet Neticesinde, Mevti Adem (Dünyayı Bir Yokluk) Ve Firak-I Ebedî Tasavvur Ettiğinden, Yumuşak Döşeğine Bedel Kabrin Toprağını Düşünüp, Gaflet Veya Dalâlet Cihetiyle, Erhamürrâhimînin Cennet-i Rahmetini, Firdevs-İ Nimetini Düşünmediğinden, Ne Kadar Meyusâne Bir Hüzün Ve Elem Çektiğini Kıyas Edebilirsin.

     

    Fakat Vesile-İ Saadet-İ Dâreyn Olan İman Ve İslâmiyet, Mü’mine Der Ki: Şu Sekeratta Olan Çocuğun Hâlık-I Rahîmi, Onu Bu Pis Dünyadan Çıkarıp Cennetine Götürecek. Hem Sana Şefaatçi, Hem Ebedî Bir Evlât Yapacak. Müfarakat Muvakkattir, (Geçici Bir Ayrılıktır ) Merak Etme.

     

    اَلْحُكْمُ ِلله De, Sabret.

    Ortada zihinsel uyumsuzluk yaşayan, tutarsız, oksimoron, mantık hatası yapan kusurlu bir yapı var. Allah da böyle bir yapının ürünüdür diyorum. Sen ne anlatıyorsun? Tabi zihinsel uyumsuzluk yaşayan, mantık hatası yapan mükemmellik olur mu? O da ayrı bir konu. 

  21. 1 dakika önce, Tikky yazdı:

     

    @Buzul Bey İstirham Ediyorum Okumadan Yorum Getirmeyelim. Okusanız Zaten Cevap İçinde. Şimdi Siz Soracaksınız Ben Cevaplayacağım. Ama Siz Cevapları Okumazsanız O Zaman Sormanın Anlamı Nedir? Amaç Tartışmak Cerbeze İse Buyurun Üstün Olan Siz Olan Tamam Kazandınız. Ama Amaç Aklınıza Takılanları Sormaksa Okuyun Anlamazsanız Ben Açarım Anlatırım. Yeter ki Siz Önce Bir Okuyun. 

     

    Şimdi Size Bu Meseleyi Açmaya Çalışacağım İnşaAllah:

     

    Kesb-İ Şer, Şerdir; Halk-I Şer, Şer Değildir. Şimdi Bu Ne Demek Biliyor musunuz ? “Halk Ve İcad, Bütün Netaice Bakar; Kesb, Hususî Bir Mübaşeret Olduğu İçin, Hususî Netaice Bakar.”  Yani Şerrin Halkı (Yaratılması Mesela Kibir Dedikya Kibir Hissiyatının Yaratılması ), Çok Büyük Neticelere Vesiledir. “Bir Şerrin Vücudu (Yani Varlığı), Çok Hayırlı Neticelere Mukaddeme Olduğu İçin, O Şerrin İcadı, Neticeler İtibariyle Hayır Olur, Hayır Hükmüne Geçer.” 

     

    Meselâ, (Konumuz Diğer Konuda Yağmur Duasıydı Ya Yağmur Meselesinden Gidelim  )Yağmurdan Zarar Gören Biri, Yağmurun Yaratılışına ‘Rahmet Değildir’ Diyemez. Çünkü Yağmurun Binlerce Güzel Neticeleri Bulunmaktadır. Bunun Gibi Ateşten Zarar Gören Biri De Ateşin Yaratılışı Şerdir Diyemez. Yani Her Şeyin Yaratılışında Kâinat Bazında Hayr-I Kesir (Çokça Faydalar )Bulunmakla Beraber, Şahıs Bazında Cüzî Bir Şer Olsa Da; Bu O Şahsın Kesb Ve Sui İhtiyarından Meydana Gelmektedir.

     

    Kâinattaki Şerler Ve Zararlarda Çok Mühim Neticeler İçin Yaratıldığından; Onların Yaratılması Şer Değildir. Meselâ Şeytanlar; Meleklere Ve Hayvanlara Musallat Olmadığı İçin Onların Makamları Sabittir. Ama İnsan Nefis Ve Şeytan İle Verdiği Mücadeleyle Mertebe Kat Edip Terakki Ederek Yüksek Makamlara Çıkmaya Namzettir. Bu Sebeple Firavunlardan Enbiyaya Kadar Uzun Bir Terakki Mesafesi Vardır.

     

    Eğer Şeytan İle Bu Mücahede Olmasaydı Elmas Ve Kömür Hükmündeki Kabiliyetler Aynı Mertebede Kalacaktı. Demek Şeytanın Yaratılmasında Büyük Hikmetler Gizlidir. Hem Kabiliyetler Bu Mücahede İle İnkişaf Etmektedir. Aynen Atmaca Kuşunun Serçelere Tasliti İle Serçenin İstidadının İnkişaf Etmesi Gibi.

     

    Hem “Hayr-I Kesîr İçin, Şerr-İ Kalil Kabul Edilir. Eğer Şerr-İ Kalil Olmamak İçin, Hayr-I Kesîri İntac  Eden Bir Şer Terk Edilse; O Vakit Şerr-İ Kesîr İrtikâb Edilmiş Olur.”

     

    Meselâ Cihad Zamanında Asker Sevk Etmek Maddî Ve Bedenî Olarak Cüz’î Bir Şer Olur. Ancak Cihadda Öyle Büyük Bir Hayır Vardır Ki, İslâm Âlemi Küffarın İstilâsından Kurtulur. Eğer Küçük Bir Şer İçin Cihad Terk Edilmiş Olsa İdi O Zaman Daha Büyük Bir Şer Olurdu. Ancak “İnsan, İcadsız Bir Cüz’-İ İhtiyarî İle Ve Cüz’î Bir Kesb İle, Bir Emr-İ Ademî Veya Bir Emr-İ İtibarî Teşkil İle Ve Sübut Vermekle Müdhiş Tahribata Ve Şerlere Sebebiyet” Verebilmektedir.  

     

    İnsanın Nefis Ve Hevası Daima Şerlere Meyyaldir Ve Şerri Kesbi Neticesinde Hasıl Olan Günahın Mesuliyetini Çekmektedir. Çünkü Nefsi Şerri İstedi Ve O Kesbiyle Şerre Sebep Oldu. Yani Bu Durumda Şer Ademî Olduğundan, İnsan Şerre Fail Olur. Binaenaleyh Kesb-İ Şer, Şerdir. Netice-İ Kelâm Hayrı Ve Şerri De Yaratan Ancak Allah’tır. Lâkin Hayra Rızası Var İken Şerre  Yoktur. (Bu da Küfür Eden Dünkü Arkadaşımın Özet Yanıtı  Dün Yazmadım Çünkü Küfüre Hangi İlmi Hakikati Söyleyebilirim ki?)

     

    Aynen Öylede Kibir Kötü Değildir. 

    Durduğu Yere

    Kullanıldığı Yere 

    Mertebesine

    Etkisine Göre Değişir.

     

    Yani Mesele Sizin İddia Ettiğiniz Gibi Dar Bir Bakış Nazarı İle Ele Alınamaz. Bunun Nedenide Ateist Bakışın Nazarının Dar Ve Kusurlu Olmasıdır. 

     

    Devamen:

     

    Cenab-I Hak, İnsana Benlik Ve Hürriyet Vermesiyle, Uluhiyetin Sıfatlarını Anlaması İçin Bir Takım Ölçü birimlerine Sahip Olmasını Sağlamıştır.

     

    Örneğin,

     

    İnsan Kendisine Verilen Bir Parça İlimle Allah’ın Sonsuz İlmini, Sınırlı görmesiyle Onun Nihayetsiz Görme Sıfatını Anlaması Gibi. Diğer Taraftan İnsana Acizliğin Ve Fakirliğin Kendisine verilmesiyle, Başka Bir Tarzda, Allah’ın Uluhiyetine Ayine Olur. Karanlığın Derecesinin Artması Nispetinde, Aydınlığın daha Fazla Netleşmesi Gibi; İnsan Acizliğiyle Cenab-I Hakkın Sonsuz Kudretini, Her Şeye Muhtaç Olmasıyla Da Nihayetsiz Gınasını, Zenginliğini Görür Ve Gösterir. Öyleyse, Midesinin Her Türlü İhtiyacını Karşılamak İçin Çeşitli Nimetler Yaratan, İnsanı Aciz Bırakan Her Türlü Hastalıklardan Şifa Veren Cenab-I Hak, Şükre, Minnettarlığa Ve Muhabbete Vesile Olan Bu Filleri Başkasına Vermez. Şiddetle Bu İşlerde Gayrın Müdahalesini Reddeder.

     

    Fakat, Vahyin Getirdiği Hükümlere Tabi Olmayan İnsanlar Rızık Ve Şifa Gibi Bir Kısım İhsanların kaynaklarını, Yanlış Yerlerde Görmüşler Ve Ruhlarındaki Kuvve-İ Şeheviyenin (İştah Kuvveti) Sevkiyle De Asıl kaynak Zannettikleri Varlıkları Putlaştırmışlar, İlahlaştırmışlar Ve Tapar Derecede Sevgi Beslemişlerdir. Lezzetlerinin Menbaı Zannettikleri Nefislerini İlah İttihaz Etmişler ; Hatta, İtaat Ve Teslimiyetleriyle De kendi İçlerinde Birtakım İnsanların Uluhiyet Dava Etmelerine Bile Sebep Olmuşlardır.

     

     

     

    Saygılar ?

     

    Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca, vasiyet esnasında içinizden iki âdil kişi aranızda şâhitlik etsin. Yahut seferde iken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan başka iki kişi şâhit olsun. Eğer şüpheye düşerseniz, o iki şahidi namazdan sonra alıkor, “Bu vasiyet karşılığında hiçbir şeyi satın almayacağız, akraba menfaatine de olsa Allah'ın şahitliğini saklamayacağız; çünkü böyle yaparsak elbette günahkârlardan oluruz” diye Allah'a yemin ettirirsiniz. Maide 106

     

    Kuranda yazana göre ölüm musibet, kötü bir durum, ama allah ölüm musibetine yol açan yaratma eylemiyle övünüyor. Buna karşı değil. Allahın bu eyleme karşı olması gerekmez miydi? Neden böyle peki? Çünkü allah ölümü musibet, kötü bir durum olarak gören, ama bu musibete yol açan yaratma eylemini de öven tutarsız, oksimoron, kusurlu bir yapının bir ürünüdür.

     

    Ayrıca şeytandan söz etmişsin. Şeytan senin de düşmanın. Sizler islama göre şeytan tarafından kandırılan adem ile havvanın allah tarafından yaratılan çocukları değil misiniz? Sizin var edilişinizde bir şeytanlık var. Hem var edilişinizi övüyorsunuz, hem de şeytana düşmansınız, karşısınız. Nasıl oluyor bu iş? Allah diye övdüğün şeytan, şeytan diye sövdüğün de allah olabilir mi? Yaratan allah, tuzakçı şeytan.

     

    Sorunu oluşturmak, yoksunluk verip, muhtaç edip, aciz bırakmak, sonra da siz bana muhtaçsınız acizler, bana şükür edin diyip, kibirlenmek, yalvarıp yakartmak, boyun eğdirmek için aciz bırakmak, muhtaç etmek küstahlıktır, pişkinliktir, sinir bozucudur. Yaptıkları çocuğa, var ettikleri muhtaç bedene, hakkımızı ödeyemezsin, bize şükür et, bize borçlusun diyen anne, baba gibi. Zaten islamda, allah ile birlikte anne, babaya da şükür istenmiyor mu? Bakınız. Lokman 14.

     

    Şimdi soru şu. Sizdeki kibir mi allahta kendini gösteriyor? Yoksa gerçekten var dediğin allahın kibri mi sizde kendini gösteriyor? Eeee hastalığı tedavi eden insanın eyleminde şafi adıyla kendini gösteren, el- kebir adıyla da kendini gösteriyordur herhalde bu anlayışa göre. Dolayısıyla kibirlenmeye karşı olan müslüman oksimoronluktur.

     

    Ayrıca kuranda savaşta korunsunlar diye zırh yarattım diyor allah. Peki savaşta birbirlerine zarar versinler diye silah yaratan kim? Korunmak ondan da, zarar vermek kimden? Korunmak da, zarar vermek de ondan ise, allah için kendisiyle savaş halinde diyebilir miyiz? Yine onları siz öldürmediniz, allah öldürdü, siz atmadınız, allah attı diye yazıyor kuranda. Karşı tarafı öldüren, oku atan allah. Peki karşı tarafın okunu atan, kılıcını sallayan, müslümanları öldüren kim?

     

     

     

     

     

  22. 7 dakika önce, Tikky yazdı:

    Aziz Kardeşim

    Küfür Etmeden Fikirlerinizle Alemimizde Bize Farklı Bakış Açısı Sunduğunuz İçin Teşekkür Ederim. 

    Ateistlerin İtibarını Kurtardınız. 

     

    Gelelim Sorunuza:

     

     

    Şimdi Bunu Size İzah Ederim. Uzun Uzunda Yazarım. Lakin Tevafuk Geçen Karşılaştığım Bu Hasbihal Sizin Bu Sualdeki Kafanızı Karıştıran Ve Manevi Yaralarınıza Bir Merhem Olacaktır. Buyurun İzleyin. 

     

    Saygılar

     

     

    Tamam yağmur yağdır diye dua ettin. Allah da bu duanı gerçekleştirmek isterse, ne yapabilir? Herhalde koşulların oluşmasıyla yağan yağmur da allahın bu duayı gerçekleştirmesi de değildir. Eğer durum buysa, senin ettiğin dua ile bu yağmurun yağmasının ne ilgisi var?

×
×
  • Yeni Oluştur...