Jump to content

bilgivehis

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    2.302
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne bilgivehis kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 11 saat önce, Türk Ateist yazdı:

    Bu, ahlak diye bir şeyin olmadığı anlamına mı geliyor? Biz ahlakı dinlerle mi edindik?

     

    Bu tartışmanın tam da püf noktası işte bu soruda yatıyor.

    Bizlerde zaten doğal olarak ahlakın alt yapısı var, ancak kişisel ahlakımızı kazanma şansı bulmadan dinler-devletler-ideolojiler kendi ahlaklarını bir şekilde dayatıyor ve bu yüzlerce yıl içinde toplum ahlakı haline geliyor.

    Bazılarımız bundan daha az etkilense de sonuçta kendimize ait olmayan bazı ahlak biçimini bir şekilde yaşamımızda görebiliyoruz.

    Örneğin maraba olarak doğmuş bir çocuk için ağanın ahlakı tanrı kelamıdır, akp döneminde doğmuş bir çocuk için tayyip ahlakı daha baskındır. Çünkü kendi ahlak biçimini (taliban ahlakı) devlet gücüyle ve zorla yaşama geçiriyor.

    Dünyada ahlakın yaşama geçmesi böyle dayatmayla olmasaydı bugün herkes kendi öz ahlak yapısına sahip olacak, laikliği ve Atatürk'ü herkes daha kolay anlayacak ve düşmanın çizmelerinden kurtardığı bu toplum kendi kurtarıcısına cephe açmayacaktı.

    Tekrar hatırlatayım, bazılarımız dışında herkes kişisel yani kendine ait öz ahlakını kazanabilmiş değil, bunu kazanmak önce sürü ahlakını sorgulamaktan geçer. 

    Yabancı bir ülkede lokantada yemek yerken Atatürk masaya hızla yumruğunu vuruyor "Benim ülkemin insanı da işte böyle sorgulamalı" diyor. Lokantanın garsonu kendisine yapılan bir ahlaksızlığa karşılık patronunu herkesin önünde sorgulamasına şahit olduğu için.

  2. AteistBakish'ın neyini yanlış buluyorsunuz anlamadım?

    Bence pek yanlış şeyler söylemiyor, dinciler, devletler, ideolojiler kendi ahlakını dayatıyor, sonra da buna yani sürü ahlakına  toplum ahlakı deniyor.

    Bugüne kadar özgürlükle kazanılmış bir toplum ahlakı olmadı, bütün ahlak biçimleri hep birilerinin çıkarına dayandı.

    Zaten bu başlığın açılma nedeni de bu soruna dayanıyor, insanlığa ait özellikler illa birilerine yamanıyor.

  3. Başlık güzel, tartışmalar da iyi gitmiş, ben de bir kelam edeyim.

     

    İyilik, dürüstlük, saygı, yardımseverlik gibi özellikler elbette dinlere maledilemez, bu özellikler zaten insanlarda olan birşey.

    Lakin dinler bu özelliklerin adına ahlak diyerek kendine mal etmeye çalışmış. Bu şekilde bir yandan insanlarda olan bu özelliği kendine malederken, diğer yandan da katliam, tecavüz, ganimet gibi başkalarına zararlı olan asli hedefini makyajlamış.

    Dinler, tecavüz ve iyilik gibi birbirine zıt iki özelliği birbirine karıştırarak, bilinçsiz veya ilkel beyinlere cazip hale getirmiş.

    Oysa dinciler ne savaşta ne barışta kendilerince ahlak olarak adlandırdıkları özelliği dinlerin asli hedefinin baskın olmasından dolayı asla kullanmaz ve kullanamazlar. Bahsettiğim gibi dinlerde ahlak kavramı asli hedefin yanında makyaj malzemesinden ibarettir.

     

    İşin ilginç tarafı ise dincilerin ahlak olarak nitelendirdikleri insani özellikleri bu dünyada kullanan varsa o da ateistlerdir.

    Ateistler insani özellikleri kişisel olarak kullanır, dinlerde veya bir başka örgütlerde olduğu gibi ahlak dayatması yoktur. Çünkü ateizm bir ideoloji veya belirli kurallara dayanan bir örgüt değil, tamamen kişiselliğe dayanır.

     

    Dincilerin en büyük korkularından biri de kişilerin ve toplumun belirli kurallara bağlı kalmadan özgür iradesiyle kendi yaşam biçimini seçmesidir. İşte din ahlakı bu özgür iradeye gem vurmak için dinlerle özdeş hale getirilmiştir. İnsani özelliklerin dinlerden kurtulması için önce laik sistem olmalı.

  4. Kendinden başkasına yaşama hakkı vermeyen İslam'ın bir de bu yönü var.

    Müslümanlar kendi kendilerini öldürüyorlar, kendilerine tecavüz ediyorlar.

    Libya'dan Afganistan'a kadar nerede Müslüman varsa aynısını yapıyorlar.

    O halde İslam'ı hem başkasına yaşama hakkı vermeyen hem kendine tecavüz eden bir din olarak tanımlayabiliriz.

  5. Kürtler kendi değerlerine hiç bir zaman ihanet etmemiş, kendi değerlerine sürekli sahip çıkmışlar. Bu nedenle diğer halklara kıyasla daha az asimile olmuşlar.

    Örneğin bir Kürt için kendi dili, kendi vatanı, kendi değerleri birinci planda gelirken, diğer halklar için genelde İslam ve dini inancı birinci plandadır.

    Ayrıca Doğu bölgesine hizmet gitmediği için doğal olarak bilinç düzeyleri düşük olmasını yanlış değerledirerek modern olmadıklarıyla lanse edilmiş.

    Modernlik çağdaşlıkla kıyaslandığı için böyle bir yanlış değerlendirme yapılmış. Oysa bilim ve teknolojide ileri seviyede olmak çağdaşlığı tek başına ifade etmez.

    Aslolan ise uyumdur. Kürtler kendi değerlerine sahip çıkarak, çağdaşlığın temel duruşunu sergilemiş oluyorlar. Diğer ifadeyle bu duruş sayesinde diğer halklara kıyasla varlıklarını idame ettiriyorlar. Güçlü olanın ayakta kaldığı bir dünya yapısını göz önüne aldığımızda Kürt'lerin bu duruşu açıkça çağdaşlığın en önemli ayağını oluşturuyor. Aynı duruşu özellikle son yüz yılda Türkler'de göremezsiniz. Aksine Türkler kendi değerlerine sahip çıkmadıkları gibi bütün değerlerinin İslam adına yerlebir olmasına adeta yardımcı oluyorlar.

    Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ne ülke değerlerine ne vatana sahip çıkmayan, ülkenin yol geçen hanına dönüştüğünü göz önüne aldığımızda, Atatürk'ün Türkiye'yi Kürt'lere teslim etmesi oldukça isabetli olurdu. Çünkü Kürtler bu ülkeyi vatanı bilecek ve kendi değerlerinin parçası yapacaklardı. Bu da ülke yönetimi ne kadar kötü olsa da en azından ülke değerleri bugünkü gibi yok olmayacaktı.

    Şöyle düşünün, Türkler her şeyiyle araplaşırken, Kürtler sadece dili için bile verdiği savaşı göz önüne getirin.

    Bazıları diyecek ki, "Kürtler anlattığın gibi olsaydı böyle azınlık olmaz, şimdiye kadar bir devletleri olurdu".

    Kürtler tarihi boyunca feodalizmin pençesindeydi, ilk defa Cumhuriyet sayesinde az-buçuk sorgular hale geldiler, o az-buçuk sorgulama dahi işte ortada, kendi değerleri için savaşıyorlar.

  6. İnsanlar zayıf ve güçlüden oluşur.

    Herkese eşit olarak uygulanan bir demokrasi olması için güçlü-zayıf gibi iki tür insan olmaması gerekir.

    Güçlü ve zayıf her kesim tarafında yer değiştirebilir, güçlü zayıf zayıf da güçlü konuma gelebilir ama zayıf ve güçlü her daim vardır.

    Bu nedenle, güçlüyü koruyan diğer kesimi de okşayan demokrasi insan doğasına aykırı değil.

     

     

     

     

  7. Forum neden aktif değil?

     

    Birinci neden.

    Yazmaktan korkuyorlar, çünkü artık sanal alemde de özgürlük yok.

    İkinci neden

    - Discord gibi yerlerde laklak yapmak daha hoşlarına gidiyor, çünkü artık araştıran, okuyan, sorgulayan yok.

    Üçüncü neden.

    - Ülkenin yarıdan fazlası trol, yazdığın her şeyi sulandırıyorlar, yazmak anlamsızlaşıyor ve diğerlerini de yalanlarıyla etkiliyorlar, çünkü bizim gibi gerizekalı çoğunluğu olan ülkelerde yalan doğrudan daha tesirlidir.

    - Dördüncü neden insan belirli bir süre sonra bıkıyor, bu kadar kara cahilin eğitilmesinin imkansız olduğunu görünce bir şeyler yazmak, tartışmak, öğretmeye çalışmak kendi anlamından çıkarak gevezelik haline dönüşüyor.

     

    "Acım, işsizim ama tayyip için ölürüm" diyen bir ülkeden bahsediyoruz. Böyle bir ülke toplumuna ne anlatsan boş, gereksiz yere kendini yormaktan başka işe yaramıyor.

    Buraya dört tane normal üye gelsin 10 tane de trol gelir ki, dört tane normal üye bulmak bile bu zamanda zor.

     

    Ayrıca özgürlüğün olmadığına ve bu durum forumları nasıl etkilediğine bir örnek, Antidoğmatik sitenin bildirisi tehdit ile yazıldığı ve tehdit eden güçler tarafından yazıldığı her haliyle belli.

     

  8. Bu soru boşuna sorulmuş, Kürtler her zaman olduğu gibi tayyibe oy verir, çünkü her istediklerini ondan alabiliyorlar.

    Biliyorsunuz Türkler Kürtler gibi zeki değildir, kendilerine verilen oltayı her zaman yutarlar.

    Ayrıca Kürtler son seçimde MHP'ye silme oy verdi, çünkü kendi çıkarları için tayyibin başta kalması gerekiyordu. Bu şekilde hem tayyibi başta tuttular hem de rahat hareket etmemesi için ona MHP'yi dayadılar.

    Bir şeçim olursa yine tayyip kazanır ama yanındaki sac ayağı kim olur onu bilemem. MHP ona toz kondurmadığına göre herhalde yine MHP ile devam eder.

    Kürtler istese HDP'yi iktidar bile yapar ama HDP'yi başa getirmez meclisten de geri koymaz, çünkü tayyipten aldıklarını HDP'den alamazlar, Kürtler bunun bilincinde.

    Ülkenin başında akp ama ülkenin siyasi kontrolünü Kürtler yürütüyor.

  9. Türkiye'de ve dünyada devletin ve çeşitli örgütlerin özellikle dinci ve milliyeçilerin yaptığı katliamların sayısı belirsiz. Bu kadar katliam arasından Roboski katliamının ne farkı var da sadece bunu sormuşsunuz. Artık devletin de diğer örgütlerin de yaptığı katliamlar sıradanlaştı. Norveçte gerçekleşen Brevik katliamı gibi bireysel katliamlar daha ilginç hale geldi.

    Katil milyarder, istese aynı katliamı birilerine yaptırır ve kim vurduya gider ama bizzat kendisi yapıyor, hem de bunu çok iyi bir projeyle gerçekleştiriyor. Öyle ki, önce hükümet konağına bir bomba atıyor, emniyet o bombayla oyalanırken kendisi polis giysisiyle yanıltarak asıl hedefi olan başka yerde kurbanlarına hiç bir şekilde kaçma şansı bırakmıyor. Bir kaç kişi bir tekne sayesinde kurtuluyor, o da kurşunlar arasından ancak kaçabiliyorlar.

     

    Yani soracaksan böyle bireysel katliamların arkasında yatan nedir, bir milyarderi katliama götüren koşullar nedir gibi şeyleri sorsan senin sorduğunun cevabı da daha netleşecektir. Çünkü bireysel katliamlar sadece kişiye özgü olmuyor, çeşitli koşulların bir yansıması olarak gerçekleşiyor.

  10. 20 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

    Şahsen akılsız olduğuna katılıyorum ama vatansever olduğuna katılmıyorum. 

     

    Her açtığın başlıkta tayyip zihniyeti dışında yerin dibine sokmadığın kalmadı.

    Solcular, komünistler, kılıçdar, şimdi de nazım, yerin dibine soktuğun herkes var ama dinciler, tayyip yok.

    Sürekli herkesi değersizleştirerek dolaylı olarak dincileri yüceltmen yaptığın tek iş.

    Bugün akp diktatörlüğü ekonomiyi çökertirken, milletin orasına koyarken, milleti araplaştırırken, cumhuriyeti kendine evirirken sen kalkmış sürekli muhalif tarafa sataşıyorsun.

    Bu gidişten nemalanıyor isen bir diyeceğim yok ama iyi niyet taşıyorsan tamamen yanlış taraftasın.

  11. Bugünkü yönetimden memnunsan bir şey yazmama gerek yok ama memnun değilsen komünizme laf etmeye hakkın yok. Çünkü komünizm bugünkü yönetime karşı bir sistemdir.

    Ayrıca komünizm bitmiş falan değil, komünizm kapitalizmin zıttıdır, zıt olmadan diğeri olmaz, kapitalizm varsa onun zıttı komünizmde var demektir ve kapitalizm olduğu müddetçe var olacaktır. Hem komünizmi anlamış değilsiniz, daha dünyada komünizm diye bir sistem olmadığını dahi bilmiyorsunuz, kapitalist propagandaya aldanarak devrim yapan her yeri komünist zan ediyorsunuz. İyice araştırmadan, okumadan size lanse edilen, yediğiniz morfini aktarıyorsunuz.

    Komünist diye size kakalanan ülkelerin sistemi birebir değilse de Atatürk sistemiydi, devrim yapan liderleri ölünce aynen bu ülkede olduğu gibi sistem de bitti.

    Yani siz bilerek veya bilmeyerek Atatürk sistemine de komunist diyorsunuz. Çin devrimini bir araştırın, devrim lideri Mao'nun Atatürk'ü örnek aldığını görürsünüz.

  12. On 02.11.2020 at 15:51, anibal yazdı:

     

    Dangalaklıkta çığur açmaya devam ediyorsun.

     

    Bak zavallı dangalak, eğer toplumsal boyutta tecavüz oluyorsa, birileri kapıları kırıp falan her önüne gelene tecavüz ediyorsa, işte buna toplumun hakettiği diyebilirsin. Eğer yönetim, kanun çıkarır, fetva okutur "Tutan tuttuğunu siksin" derse, o zaman bunu toplum ve yönetime atfedebilirsin.

     

    Ama senin o ufak, dangalak aklın, bireysel, münferit olayları toplummuş gibi göstermeye çıkıp, zırvalamanın dibini getiriyor haliyle. Her yönetimde, her idarede, birileri birilerine tecavüz eder, edecektir. Bunu toplumun ve yönetiminin mevzusu gibi gösteremezsin.

     

    Ama senin o ufak aklın bunu almayacak kadar dangalak di mi?

     

    Geri zekalı şapşal dangalak...

     

     

     

     

    Yazdıklarımla alakasız, demogojiden ibaret saçma bir cevap. Zaten sizin gibilerin işin içinden çıkamayınca başvurduğu yöntemdir demogoji. Tecavüze uğrayan kadının hak etmediğini söyleyen sensin ama iş ordu mensubuna tecavüz olunca ahan da topluma mal ettin oluyor. Zaten tartışma kapasiten de yok, yaptığın hakaretler bunun kanıtı.

  13. 4 saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Evet de zamanın halkı Atatürk'le birlik oldu ve işgali püskürttü. Onunla da kalmadı, Atatürk'ün başarıyı doğru kullanıp kurduğu cumhuriyete de sahip çıktı, kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden arı gibi çalıştı birlik içinde. O çok özel bir dönemdi ve ayrıca çok özel bir liderleri vardı. 

     

    Biz de bu halk rezil, her şeyi hakediyor, bırakalım pisliklerinde boğulsunlar demedik ki. Milyonlarca insan, hatta toplumun en az yarısı demedi ve mücadele etti. Başaramadık. Başarabilmiş olsaydık AKP bugün gitmişti, öyle değil mi?  

     

    Diğer yarı da şimdilerde eridi, artık "halkın yarısı" diye bir kavram kalmadı ama olan da oldu.  Onları yok saymıyoruz, gayet güç haline geldikleri açık. Biz o güçle ve onların dayandığı gerici odağın güttüğü ahlaksızca, adice yöntemlerle başedemedik, başetmeyi beceremedik. Kabaca sonuç bu. Bu sırada verilen mücadele çok canlar aldı, çok fazla insanın hayatını kararttı, toplumun büyük kısmını mutsuz etti ama bunlar da bir yerde önemsiz, çünkü sonuç değişmedi.

     

    Bir tarafın başarısı bir tarafın başarısızlığı varsa ortada, her iki nedenden ötürü böyle yönetilmeyi hakediyoruz demektir. 

     

     

    Anibal açıklamış ama ben de yazayım.

    Birey ve toplum başka başka şeyler. toplumun yarısına yakınının bizim gibi düşündüğünü, bizim gibi mücadele ettiğini düşünmekte bir yanlış yok. Bu da demek oluyor ki bu bireyler elbette böyle yönetilmeyi haketmiyor. Biz neden haketmiş olalım ki?

    Ama mesele birey veya sürünün bir grubu değil, popülasyonun tümü. Toplum. Toplumu büyük sürü olarak düşündüğümüzde, o sürünün başına geçirdiğimiz lider, sonuç olarak çoğunluğumuzun seçtiği liderdir ve sürüyü o yönetir. Ve toplumdaki bireyler o yönetim şeklinin, yani toplumun verdiği kararın bütün sonuçlarının yansıma maruz kalır. Bu iyi de olabilir kötü de. Senin verdiğin tecavüz örneği de işte o yansımalardan bir tanesidir. 

    Burada birey olarak değil, ama toplum olarak bakınca da aynı şeyi söylemek çok yanlış olmaz. Yani toplum olarak bu tecavüzleri, bu rezillikleri elimizle çağırdık ve dolayısıyla hakettik diyebiliriz. 

     

    Seçmeseydiler. Toplumun diğer yarısı, bizler on beş yıldır bağırıyoruz, anlatıyoruz, gösteriyoruz, mücadele ediyoruz. Bu halk 17/24 Aralık'la birlikte her şeyi açıkça öğrendi, gördü. O tarihten beri de her şeye açıkça ortaklar, kimse onları kandırmış değil. Biz çok özel, çok zeki, çok az insanın erişebileceği bilgilere erişmiş insanlar değiliz, gayet normal, sıradan insanlarız. Kanmadık, inanmadık, öğrendik, öğrendiklerimizi değerlendirdik, safımızı aldık ve koruduk. 

     

    Ortada; cahil, kandırılmış, iktidar tarafından manipüle edilmiş dediğin insanların, aslında bile isteye kullandığı bir inisiyatif var bilgivehis. Çoğunluğu oluşturduklarında ortaya çıkanın ne olduğunu da hep birlikte görüyor, yaşıyoruz işte. O yüzden de yapabileceğimiz, daha doğrusu yapmamız gereken tek şey kendimizi, çoluk çocuğumuzu olabildiğince korumak. 

     

    İç saldırı, diğer adıyla diktatörlük dış işgalde olduğu gibi yapılmaz, bireyle başlar, bireyler etkisizleştirilerek toplum üzerinde hakimiyet kurulur. Kadınlara, çocuklara tecavüz edilir, ordu, dernekler, basın, ülkenin etkin kurum ve kuruluşlarının başındaki etkin ve yetkin olanlar içeri atılır, işsiz bırakılır, öldürülür ve satın alınır. Bu birey etkisizleştirmesiyle toplumun dinamiği kırılır, böylece toplumun üzerinde hakimiyet kurulur.

    Kadınlara tecavüzü bireye indiren ve tecavüze uğrayan kadınların kötü yönetilmeyi hak etmediğini söyleyen anibal, birey ile ele geçirilen toplumu hak etti olarak göstermesiyle çelişmektedir. Tecavüze uğrayan kadınlar da bireydir, etkisiz bırakılan ordu komutanları da bireydir, çünkü dediğim gibi iç işgal bireyle yürütülür, kadınlar hak etmediyse diğer saldırıya uğrayan bireyler de hak etmemiştir, bu da toplum demektir, diğer deyişle hak etmeyen toplum demektir.

    Bu bireyle yürütülen operasyonun aslında bir işgal olduğunun halk farkına varabilirdi, tepki gösterebilirdi diyeceğiz ama bu defa da karşımıza din gibi tüm toplumu etkisi altına alan bir afyon çıkıyor. Bu afyonu ve birey operasyonu ciddiye alınmadan halk kötü yönetilmeyi hak etti diyemeyiz, zaten anibalin kendisi de birey hak etmemiştir diyerek aslında iddiasının yanlışlığını ortaya koymuştur.

  14. 14 saat önce, anibal yazdı:

    Evet. Ya embesilliğimizden, ya gayretsizliğimizden ya da ne bileyim güçsüzlüğümüzden, haketmiş oluyoruz. Bir sebepten bunu hakediyoruz ve aynen de öyle oluyor. 

     

    Yani sizin bakışınıza göre tecavüze uğrayan kadınlar, çocuklar hak etmiş oluyor.

    Yalnız değilsiniz, nasıl olsa görüşünüzü destekleyen dinler ve akp de aynı görüşte.

  15. 19 saat önce, Türk Ateist yazdı:

    Hakediyoruz. 

     

    Bugünkü yönetimi istemiyorsun, ben de istemiyorum, bizim gibi milyonlar da istemiyor, o halde sen-ben ve milyonlar hak etmiş mi oluyor?

    İsteyen sürüler var diye istemeyen bu ülkenin yarısı hak etmiş mi oluyor?

    Bu ülkede bu yönetime karşı mücadele edenlere halkın sahip çıkmadığını düşünürsek, bu toplum böyle yönetilmeyi hak ettiğini var sayabiliriz ama Atatürk bu halkın ne boktan olduğunu bildiği halde işgali hak ediyor demedi. Biz de Atatürk gibi düşünmeliyiz, bu halkın dönek, sakala göre tarak vurduğunu bildiğimiz halde bu yönetimi istemeyen diğer yarısının bir değer olduğunu, bir güç olduğunu hesaba katmalıyız, her şeye rağmen onları yok sayamayız. En azından kendi değerimize önem vermeliyiz, sürü içindeyiz diye boyun bükmemeliyiz. Hani mücadele edemiyorsak bile kendimize saygımız olmalı, böyle yönetilmeyi hak ediyoruz safsatasına aldanmamalıyız. İşte Atatürk her şeyden önce kadınlara bunu öğretti ama sen hak ediyoruz diyerek kendi değerinle bile çelişiyorsun maalesef. Neymiş potansiyel güç uyuyorsa güç değilmiş yanlışına kapılıyorsun. Oysa potansiyel güç adı üstünde, her an en büyük güç olmayacağını kimse garanti edemez. Örneğin bir hiç sayılan ve potansiyel güç olan kadınların Cumhuriyet ile birlikte potansiyel güç olmaktan çıkarak esas güç konumuna gelmesi gibi.

    Aydın birinin böyle yönetilmeyi hak ettiğini düşünmesi ve bana göre teslim olması gerçekten üzücü bir durum. 

    Bu mesajı beni güldüren senin kelimenle bitireyim. He Valla haketmiyoruz kardeşim.

  16. 1 saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Burada ne demek istediğini pek anlamadım, o yüzden yazmış olmak için yazmak istemiyorum bilgivehis. Valla anlamadım.

     

    Bu valla kelimen beni illa güldürüyor:)

     

    Şimdi arkadaşımız şu iki görüşü savunduğunu söylüyor, birinci görüşü "Toplumlar hak ettiği gibi yönetilir" ikinci görüşü kendi belirlediği gücün mutlak güç olduğunu savunuyor, bunu da "Toplumlar üzerindeki güç" olarak belirliyor.

    Ben ise her ikisinin yanlış olduğunu ve aynı zamanda kendi yazdıklarıyla dahi çeliştiğini söylüyorum.

    Çelişkili tarafı şudur, hem toplumlar üzerindeki gücün asli güç olduğunu söylüyor hem kadının erkek üzerindeki gücünden bahsediyor. Yani ortada kadının erkek üzerindeki gücü gibi ciddi bir güç olduğunu söyleyen kendisi (ki bunu ben de onaylıyorum) ama diğer taraftan kadının gücünden bahsetmemiş gibi toplum üzerindeki gücü esas güç olarak göstermiş.

    Bu çelişkiye ben de şu cevabı veriyorum, her şey potansiyel güçtür, işte Atatürk'ün zaferi ortada.

    Toplumlar hak ettiği gibi yönetilir savunması ise koskoca bir aldatmaca. Hem toplumu din ile uyutacaksın, toplumun irade gücünü elinden alacaksın sonra da tayyip gibilerin sürüsü olunca işte öyle hak ettiler diyeceksin. Bir çocuk bile daha doğduğunda din ile afyonlanıyor, afyonlu çevre ortamında yetişiyor, bu çocuğun kötü yönetimi hak ettiğini söylemek gerçeği yansıtmıyor. Hani çocuğu bilinçlendirirsin, kendi karakterini kazanır ama buna rağmen kötü yönetimi tercih eder o zaman hak etti dersin ama ülke gerçekleri böyle değil.

     

  17. 2 saat önce, anibal yazdı:

    Pek öyle olmaz, en azından olmamış.

     

    Her ne kadar böyle gelmiş böyle gitmez desen de yorumunun geneline baktığımızda senin bakış açına göre "böyle gelmiş böyle gider" sonucu çıkar.

    Uyumdan bahsediyorsun, uyum üzerinde gücün etkisinden de bahsediyorsun, buraya kadar güzel ama uyumu belirleyenin salt güç olduğunu belirtmen kendinle dahi çelişkiye düştüğünün farkında değilsindir. Zira uyum üzerindeki güç sadece sizin bahsettiğiniz güç değildir, güç gibi görünmeyen her şey potansiyel güç olduğunu gözden kaçırmışsınız.

    Kadının erkek üzerindeki bağlayıcı etkisinden bahsetmiştin, binlerce yıldır itilen-kakılan kadının demek bir gücü varmış. Hem bu gücü söyleyen sizsiniz hem bu gücü küçümseyen ve diğer söylediklerinizle çelişen farklı bir gücü asli güç göstermişsiniz ve bunu da toplumlar hak ettiği gibi yönetilir yanlışıyla örneklendirmişsiniz.

    Bu yanlışa örnek verelim, bugünkü yönetim toplum için bir hak ise bugünküne zıt olan Atatürk dönemindeki yönetim için ne demeliyiz, sizin bakış açınıza göre Atatürk dönemi "reklam arası" çıkıyor. Ne diyorsunuz, Atatürk dönemi sizin bahsettiğiniz gücün arasından kayıvermiş bir kaçamak mıydı, sizin asli gücünüz karşısında bir balondan mı ibaretti?.

    Toplum hak ettiği gibi yönetilmesi için önce bilinçli toplum gerekir, toplumun bütün bilinç yollarını tıkayıp onları sürü yaptıktan sonra toplum hak ettiği gibi yönetilir demek bir yanıltmacadan ibarettir. Aynısını dinciler de yapıyor, daha çocuk doğar doğmaz din ile aşılanıyor, sana göre bu çocuk hak etmiştir.

  18. 1 saat önce, anibal yazdı:

    Böylece erkeği istismar edip çok eşli hakkını gasp ederek kendine bağlayacak. Velakin, birilerinin hakkı gasp edilmiş olsada, birileri sanki sömürülüyor gibi olsa da, her iki taraf mesut ve bahtiyar olacak.

     

    @Türk Ateist

    "Bu konuda yıllardır çokça yazdın ama bence en açıklamalı ve doğru olanı bu. Kadını da erkeği de değerlendirmişsin, özetin özeti olsa da gerçekten çok önemli ipuçları var. 

    Eline sağlık."

     

     

    Yanıldığınız bir nokta var, orada haktan bahsedilmiş, bahsedilen hak sanki bir tanrı yapısı gibi sonuca bağlanmış.

    Oysa hak dediğimiz şey evrim koşullarına bağlı olarak kendi şeklini, kendi değerini oluşturur.

    Dün hak olan bugün haksızlık olarak karşımıza çıkabilir, bugün hak olanın yarın hak olarak devam edeceğinin de garantisi yok.

    Orada hak olarak ifade edilen şey bir hak değil, sadece sürecin bir işleyiş biçimidir, her zaman evrilir, şekli değişir ama mutlak hak olarak kalmaz. Eğer sürecin işleyiş biçimini hak olarak görürsek tayyibin diktatörlüğü de karşımıza hak olarak çıkar. Oysa biz biliyoruz ki, tayyip diktatörlüğü bir ihtiyaç sonucu değil, yüz yıllık yürütülen bir sürüleştirme projesinin sonucudur.

    Olaya bu örnek ile baktığımızda ve evrim koşullarını hesaba kattığımızda günümüze kadar süregelen cins ilişkisini elbette değerlendirebilir ve belirli bir kategoriye oturtabiliriz ancak bunu mutlak hak olarak belirleyemeyiz, aksi halde dincilerden bir farkımız kalmaz.

  19. 17 saat önce, bidonadam2 yazdı:

     

    Senin anlayacağın dilde faşizm şöyledir, en çok oyu ben aldıysan herşeyi yaparım, yada iktidarı ele geçirdiysem her şeyi yaparım kanun benim diyen guruplardır.

     

    Faşizmin hukuku olmaz tamamen iktidar gücünü referans alır. Faşist ülkelerde çocuk bezinden ÖTV alınırken lüks yatlara mazot vergisiz satılır, pırlanta dan vergi alınmaz. Esnafa gecikme faizi uygulanırken faşist kadronun tüm borcu silinir.

     

    İşte faşizm budur. Ve toplum bunu vatan sağolsun devlet varolsun diyerek savunur. 

     

    Tayyip faşizmini anlatmışsın burayı anladık, peki bunun Atatürk'le alakası nedir?

     

    5 saat önce, bidonadam2 yazdı:

    Barbarların genel özelliklerinden bahsediyorum

     

    Kim bu barbarlar?

  20. On 17.10.2020 at 11:11, bidonadam2 yazdı:

     

    Evet bak seninle bu konuda aynı düşünüyoruz ama bir farkla.

     

    Aldatılan erkek  eşini iyi seçseymiş diyorsunuz ya, işte şideet gören kadın da eşini iyi seçseyniş. Erkeğin ne suçu var diyebilir miyiz

     

    Hanzolarla keşlerle takılıp gezerken iyi de bunun sonucu olarak sürtüşme anında da dayağı yer oturur. Kadına şiddet olaylarının yüzde doksan dokuz sebebi budur. Kadının maço hanzo keş tipleri seçmesidir.

     

    Yalan mı?

     

     

    Dayak yiyen, öldürülen, ezilen kadınların hepsi mi hanzoları, keşleri seçmiş, yazından bu çıkıyor ve genel gerçekle örtüşmüyor.

    Dinci, gerici, osmanlıcı ve aynı zamanda faşist bir diktatörlükte sistemin kendisi kadınları küçümsemiş, erkeklere dokunmuyor, bu da yaşamda kadınların ezilmesine yansıyor. Bu gerçeği yok sayıp da ezilen bütün kadınları hanzoyu, keşçiyi seçti yapmak doğru değildir.

  21. Kadınlar halen şiddet, tecavüz, ölüm, adaletsizlikle yaşamaya itilirken, halen bu başlıkta kadınlar yerin dibine batırılıyor.

    Alın işte sorgulanması gereken kadın mı yoksa kadından başka her şey mi?

    Yazar: Yılmaz Özdil

     

    Yanlış yaptın Kadir…

    Kadını döven herifi öldürdün, 12 yıl yedin.

    Halbuki, o herif yerine kadını öldürseydin, şimdi dışardaydın.

     Eşini sopayla döve döve öldürüp, taksirle, yani dikkatsizlikle öldürmekten yargılanıp, bir senede çıkanlar var bu ülkede.

     Eşini suratından pompalı tüfekle vurup, tüfeğimi inceliyordum, hay Allah, yanlışlıkla ateş aldı diyerek, sıyıranlar var.

     80 yaşındaki eşini bıçaklayarak öldürüp, 83 yaşındayım, yaşıma hürmet edin diyerek, cezai ehliyeti yok gerekçesiyle bırakılanlar var.

     17 yaşındaki kızcağızı kendisine aşık olmuyor diye 35 yerinden bıçaklayıp, kafasını testereyle kestikten sonra buzdolabına koyan manyağı, sadece beş yıl yatırıp bıraktılar bu ülkede!

     Boşanmak isteyen eşini delik deşik ederek öldüren, 26 santim boyundaki bıçağı 37 defa saplayan, sonra o 26 santimlik bıçağa “öldürücü boyutlarda değil” diye rapor alarak, ceza indirimi alan var.

     “Babam bana tecavüz etti” diyen kızını öldürüp, “babasını kamuoyunda mahçup etti” gerekçesiyle paçayı kurtaran var.

     Ormanda tecavüz ederken suçüstü yakalanıp, “suç henüz gerçekleşmedi, yarım kaldı” gerekçesiyle sokağa salınanlar var.

     Musallat olduğu hamile kadını boğarak öldürüp, mahkemeye takım elbise giyerek geldiği için “saygı”dan iyi hal indirimi alan var.

     Kuyuya atıp “tayt giyiyordu” indirimi alan var, tavana asıp “piercing takıyordu” indirimi alan var, döve döve öldürüp “zaten travestiydi” indirimi alan var, tabancayla vurup “tanımadığı insanlara sokakta saati sorarak cilve yaptı” indirimi alan var, benzinle yakıp “çok sık banyo yapıyordu, şüphelendim” indirimi alan var, gırtlağını kesip “benden izinsiz çarşıya alışverişe gitti” indirimi alan var.

     Bursa'da bir kadın, oğlu tarafından yastıkla boğularak öldürüldü, niye öldürdün diye sordular, ilk ifadesinde “rüyamda annemi öldürmem için işaret aldım” dedi, sonra “beni insanların yanında küçük düşürüyordu” dedi, en son itiraf etti, “uyuşturucu almak için para istedim, vermedi” dedi, bu herife “anne-oğul ilişkisi kopuk” gerekçesiyle indirim verildi iyi mi.

     16 yaşındaki kuzenini zorla kaçıran, imam nikahıyla kapatan, kıskanarak bıçakla öldüren, sadece dört yıl yatan, afla bırakılan, çıkar çıkmaz dul bir kadını evlenme vaadiyle kandıran, kadın kandırıldığını anlayıp ayrılmaya kalkışınca, baltayı kaparak, kadının kafasını harsss diye ikiye bölerek öldüren, sadece altı yıl yatıp, tekrar sokağa salınan, normalde insan içine çıkmaması gerekirken, “cazip damat adayı” diye televizyonlardaki evlilik programlarına çıkarılan herif var bu ülkede.

    Bu cazip damat adayının (!) televizyonlarda “yuva kurmak isteyen sevimli katil” olarak alkışlandığı gün… Kastamonu'da herifin biri eşini dövüyordu, tekmelerken belindeki tabancayı düşürdü, kadıncağız can havliyle kaptı, tetiğe bastı, herif öldü, kadına 17 sene verdiler!

    Silah zoruyla tecavüz eden, hamile bırakan, “çocuklarını öldürürüm” tehdidiyle tacize devam eden, “sevgilim olduğunu söylerim, seni rezil ederim, sana değil bana inanırlar” tehdidiyle tecavüzlere devam eden, olay gecesi zorla pencereden girmeye çalışan eniştesini av tüfeğiyle vurup öldüren kadına… Müebbet verildi bu ülkede!

    Erkek kadını öldürürse, artık ayıp bile sayılmıyor.

    Kadın erkeği öldürürse, idam olsa idam edecekler.

    Yanlış yaptın Kadir…

    Kadını döven herifi öldürdün.

    Bari akıl edip herifle beraber kadını da öldürseydin, hiç olmazsa iyi hal indirimi alırdın.

     

  22. On 15.10.2020 at 20:26, RadikalKemalist yazdı:

    Her zaman söylüyorum yine söyleyeceğim. Kadın mazoşist yapılı bir varlıktır. Kadınların hemen hemen hepsi aşağılanmaktan ve acı çekmekten zevk alır. Onlar fedakar, sadık ve seven erkekleri ezik ve cepte olarak görürler. Ancak yaşları ilerlediği zaman gençliklerinde beğenmedikleri o erkeklere yamanmaya çalışırlar. 

     

    İşte bu yüzden kadınlar erkeklere nazaran daha dindardır. Çünkü din de kadını aşağılar ve ikinci sınıf insan olarak görür. 

     

    Atatürk'e bile düşman olabilen milyonlarca kadın var.

     

    Sen her şeyi yargılarken dış faktöre, tarihe bakmadan doğrudan yargılıyorsun, bu da görüşlerin güncel olarak doğru olsa bile reel olarak hiç bir şey ifade etmiyor.

    Bak sana bir örnek vereyim belki aklın başına gelir, bu ülkede insanlar müslüman aile ve çevre içinde doğmuşsa ve kendisi de müslüman olarak yaşamışsa bu onu tercihli müslüman yapar mı?

    Elbette yapmaz, çünkü kendi iradesiyle müslüman olmamış, doğduğundan beri dayatılmış. Müslümanlığı sorgulayacak açığı görmediyse de öyle ölür gider.

    İşte senin bahsettiğin kadınlar da böyledir, yanlış veya doğru kararlarının arkasında on binlerce yılın esareti, acısı, baskısı var. Bu gerçekleri hesaba katmadan at gözlüğü ile yargılayamazsın.

    Bir başka örnek vereyim, tayyip seçimde kazandı başa geldi dersen, 1940 yılından bu yana bu zihniyetin başa gelmesi için yapılan bir çok şeyi de yok sayarsın. Zira AKP zihniyetinin diktatör olması salt bir seçime bağlı değil, o seçimi besleyen yüz yıllık çalışma var. Aynı şey Atatürk düşmanlığı için de geçerli, yüz yıldır bu dünyada Atatürk düşmanlığını lanse etmek için nice planlar, projeler yürütülüyor.

    Olayları, kişileri yargılamak için dış faktöre, tarihe bakmadan yargılamanın yanlış olduğu daha nasıl anlatılır bilemedim ki, neredeyse bütün görüşlerin hep aynı kısıtlı, güncel dayanaklardan ibaret.

    Yani "milyonlarca kadın Atatürk'e düşman" derken bu doğru olsa bile bunun çevre, dış ve tarihi kaynaklarını da ifade etmen gerekir, öyle düşman demeyle sırf cinse bağlamakla olmuyor bu işler.

×
×
  • Yeni Oluştur...