Jump to content

bilgivehis

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    2.302
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne bilgivehis kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 1 saat önce, Türk Ateist yazdı:

    En tehlikeli düşünce biçimi "Ben bunu haketmedim" dir.

     

    Evet, en tehlikeli düşünce biçimini yakalamışsın, zaten bunun yanlış olduğunu da devamında anlatmışsın.

    Doğu halkının aksine Orta Anadolu halkı bu düşünce biçiminde değil, aldatmışsa sessizce başkasıyla evlenir, olay biter.

  2. 2 saat önce, Latte yazdı:

    Ufacık şeyler bile kişilik hakkında bilgi verir. Kör bakmayan görür, anlar. 

     

    Sayın kardeşim, bu kadar açık, net ve gerçekleri yazmandan son derece memnun oldum.

    Erkeklerde bu yetenek yok, kadının bir kıvırmasıyla her şeyi unutuyorlar, o kadar zayıflar.

    Bir gün bir evdeyim, adam eline kocaman bıçağı almış, evden birini öldürecek, bıçağı her sallamasında ben adamı tutuyorum, adama dil döküyorum falan ama nafile illa öldürecek. Tam o sırada karısı buna bir şey dedi, anında odaya girdiler, 15-20 dakika sonra çıktılar, o adam öldürecek adamdan eser yok, sanki hiç bir şey olmamış gibiydi. İşin püf noktası, kadın adamın zaafını bildiği için o anda kocasıyla seks yaparak bu olayın önüne geçmiş oldu. 

     

  3. 52 dakika önce, RadikalKemalist yazdı:

    Kadınlar bence ne istediğini bilmiyor. 

     

    Yanılıyorsun, kadınlar ne istediğini erkeklerden çok daha fazla bilir ama erkek egemen bir sistemde erkek kadar imkanı olmadığı için var olan ile yetinir görünür. Bu da onu kararsız, ne yapacağını bilmeyen hatta yanlışlar yapan gibi gösterir ama sadece öyle gösterir.

    Bakın bu gibi sorular için insanlığın tarihine bakmak lazım, öyle fukara-günlük bilgilerle kadını doğru yargılamak imkansızdır.

    Size şöyle bir ip ucu vereyim, özellikle dinlerin egemen olmasından sonra kadınlar üzerindeki baskı sınırsızdı. Onu değersizleştirmek, seks aracı görmek, tecavüz etmek, onun üzerinde beden gücünü kullanmak, köle yapmak ve satmak gibi durumlar kadının özgürlük ufkunu daha genişletti, erkeklerin düşünemeyeceği kadar geniş hayaller kurma yetisi kazandı. On binlerce yıldır, onuru, özgürlüğü elinden alınan kadınlar erkeklerin yasasını tanımadığını yaşam içinde çeşitli davranışlarla gösteriyor. İşte erkeklerin anlayamadığı temel nokta burasıdır. Eğer gerçek özgürlük istiyorsanız kadınları arkanıza değil önünüze almanız gerekiyor.

     

  4. On 11.10.2020 at 18:09, RadikalKemalist yazdı:

    İnsanların ne kadar çıkarcı, ikiyüzlü ve hain olduğunu gördükçe; sürekli birbirlerini aldatan, kullanıp atan, boşanan ya da kavgalı gürültülü bir evlilik sürenleri gördükçe aşktan iğreniyorum. 

     

    Artık dünya o kadar iğrenç hale geldi ki sevgiline/eşine arkanı dönsen bıçağı yiyorsun sırtına. Fırsatını bulan aldatıyor, aldatmamak neredeyse enayilik ve salaklık olarak görülüyor bu dünyada. 

     

    En kötüsü de ne biliyor musunuz? Diyelim 50 sene sürmüş bir ilişkiniz var. Bu 50 sene boyunca bir kere bile aldatılmadığınızdan nasıl emin olabilirsiniz? O 50 sene içinde eşiniz/sevgiliniz 5 dakika bile bir başkasıyla bir şeyler yaşamışsa o 50 sene koskoca bir yalandan ibaret demektir. 

     

     

     

    Kadınların yüzde ellisi doğrudan fiziki olarak aldatır, yüzde yirmisi aldatmak için fırsat kollar, yüzde yirmisi aldatmayı sadece düşünür, yüzde onu hiç bir şekilde aldatmaz.

    Erkeklerin yüzde otuzu doğrudan fiziki olarak aldatır, yüzde otuzu aldatmak için fırsat kollar, yüzde yirmisi aldatmayı sadece düşünür, yüzde yirmisi hiç bir şekilde aldatmaz.

     

    Kadınların yüzde doksanı erkeksiz yaşar.

    Erkeklerin yüzde doksanı kadınsız yaşayamaz.

     

    Kadınlar hayalinin peşinden gider, sekse fazla önem vermez.

    Erkekler kendisine dayatılmış ahlak kurallarının peşinden gider, seks onun için önemlidir.

     

    Kadınlar daha özgürlükçü ve olaylara daha geniş açıdan bakar.

    Erkekler ne kadar kısıtlama olursa o kadar iyi olduğunu zan eder, özgürlüğü kendi kuralına göre belirler.

     

    Bilim çağında beden gücünün önemini yitirmesi ve kadınların nispeten daha zeki olması nedeniyle erkeklere bağımlılığı azalmıştır.

     

    Bu anlatmış olduğum tabloya göre her şeyde olduğu gibi artık aldatma kavramı da tartışmalı duruma gelmiştir.

    Örneğin bana göre bir kadının bir erkeği yakışıklı, sempatik bulması veya hayranlık duyması aldatmak değildir. Aldatmak olarak sayarsak, Atatürk'e hayran milyonlarca kadın aldatmış olma gibi bir komedi çıkar karşımıza.

    Ancak arzulamak farklı bir olaydır, bir kadının bir erkeği arzulamış olması bana göre aldatmaktır, ancak yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı bunun önüne geçme şansımız yok. Buna bir örnek vereyim, bundan 40 yıl önce bir evli kadın ünlü bir erkeğe hayranlık duyuyordu, kadının aşırılığını görünce sorasım geldi "O adam seni becerse razı olursun" dedim, "Onunla bir defa yatsam bile yeter" demişti. 

    Şimdi bunu nasıl yorumlayacağız, ortada bir temas yok ama istek var, mümkün olsa adamın altına yatacak ama yatmamış, bunun içinden nasıl çıkacağız?

    Dolayısıyla aldatma kavramı eskiden belirli bir kurala bağlıydı, tartışılması mümkün değildi ama artık tartışmalı bir duruma geldi.

    Yani düşünmüş olmayı ve ağızdan çıkmış olmayı aldatma saymalı mıyız, aldatma sayarsak o halde herkes aldatmış olma gibi garip bir durum çıkmaz mı?

     

     

  5. @Türk Ateist kardeşim, başlık yazısını "hacı aramızdan ayrıldı" gibi bir şeylerle değişebilir misin, "kaybettik" kelimesini gördükçe boğazım düğümleniyor, hem kaybetmedik sadece geçici süreliğine aramızdan ayrıldı, yarın yine onunla bir şekilde farklı bir madde olarak buluşacağız.

  6. İyiler tez ölüyor ama eseri kalıyor, hacı da böyle eser bırakan öncü ve cesur bir arkadaşımızdı. Kendisiyle bir yazışmamızda öldükten sonra bir maddede buluşmak için temennide bulunmuştuk. Forumda çok üzüleceğini bildiğim Türk Ateist kardeşim ve bütün sevip sayanların başı sağ olsun.

  7. 27 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

    annesi ölmüş bir çocuğu hangi teknolojik oyuncak ile avutabilirsiniz?

     

    İşte sorunun cevabını kendin vermişsin, din avutur.

    Din elbette avutacak, işin içinde trilyonlar dönüyor, sermayesi avutmaktan ibaret, böylesi bir ticaret ortamı kolay bırakılmaz.

    Aslında yükselişte olan dinlerin ticari gelirinin yüksek olması, yoksa bir avuç geri zekalıdan başka kimsenin dinleri taktığı yok.

     

  8. On 06.09.2020 at 19:37, RadikalKemalist yazdı:

    AKP'lilerin cehaletinin ve salaklığının da elbet bir sınırı vardır. O sınırın gelmesini beklemekten başka seçenek yok.

     

    Cehalet, salaklık değil, günlük kişisel çıkardan ibaret. Bütün akplileri profesör yapsan yine günlük çıkarı kimdeyse ona oy verirler. Aynısı milliyetçiler dışında herkes için geçerli.

    Seçim, parti, ideoloji, din, ülke değerleri hepsi hikaye, herkesin yaptığı tek şey kişisel çıkar.

    Yani senin eleştirdiğin halk veya kişiler ortamı senden benden iyi biliyorlar ama çıkarları ön planda.

    Seçimdir, partidir, ideolojidir falan hepsini unut, bu ülkede artık onur ve değer kalmadı.

    Cumhuriyetin yıkıldığı, Atatürk'ün bitirildiği, ülkenin peşkeş çekildiği ve en büyük pay da halkın olduğu bir ülkeden bahsediyoruz, daha neyi neyde arıyorsun?

     

  9. 2 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

    Bu nedenden dolayı bana göre Atatürk düşmanlığı psikiyatrik ve psikolojik bir hastalıktır, Atatürk düşmanlarının psikolojik destek alması gerekir.

     

    Din, ideoloji veya daha başka şeyler sadece bir bahanedir, Atatürk düşmanlığı çıkara dayanır.

    Bugün masum insanlara tecavüz ediliyor, tecavüzcüler serbest bırakılıyor, tecavüzcüleri koruma kanunu çıkarılıyor, "cinsel istismar" kanunuyla tecavüz suç sayılmıyor.

    Atatürk buna izin verir mi, elbette vermez, o yüzden Atatürk'e düşmanlar.

    Ülkede fabrikalar, şirketler, bankalar, madenler, kıyı şeritleri ve taşınmaz bütün değerler yabancılara imtiyazsız satılıyor.

    Atatürk buna izin verir mi, elbette vermez, o yüzden Atatürk'e düşmanlar.

    Yerli üretim savsaklanıyor, hayvancılık bitiriliyor, her şey ithale bağlanıyor.

    Atatürk buna izin verir mi, elbette vermez, o yüzden Atatürk'e düşmanlar.

    Ülkenin mafyaları ülke yönetimine gelerek resmi mafya yapılıyor, medya tamamen kendi çıkarlarına göre yayın yapıyor.

    Atatürk buna izin verir mi, elbette vermez, o yüzden Atatürk'e düşmanlar.

    Halkın milli şuuru öldürülüyor, yalanlara kolay inanması için sürüleştiriliyor, iş ortamı resmi mafyanın tekeline göre işliyor.

    Atatürk buna izin verir mi, elbette vermez, o yüzden Atatürk'e düşmanlar.

    Kısacası din, ideoloji falan bahane, asıl düşmanlık bu yazdıklarıma dayanıyor. Halkın psikolojik tedavisi Atatürk ile mümkündür gerisi hikaye.

     

     

  10. 16 saat önce, Googler yazdı:

     

    Sanki siz solcular çok Atatürkçüsünüz.

    Gerçek şu ki sizler şu son dönemde Atatürk'e sığınmaktan başka çare bulamayan aciz ve muflis  iki yüzlülersiniz Bu arada "yetmez ama evet" olayını unutmadık, unutmayacağız. 

    90'larda Kürt kucağında hoplayıp PKK'ye verdiğiniz desteği de unutmadık, unutmayacağız. 

     

    Sizin milliyetçiliğiniz hiçbir entellektüel birikime ve vizyona dayanmıyor. 

    Sizin milliyetçiliğiniz safi zafiyetten. 

    Sizler sığıntısınız!

     

     

     

     

    Sen beni bahsettiğin gruplarla karıştırıyorsun, yanılıyorsun.

  11. 17 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

    Sen Ziya Gökalp'i okudun mu hiç? Türkçülüğün kurucusu olan Ziya Gökalp açıkça ırkçılığı reddedip tıpkı Atatürk gibi "Ne Mutlu Türk'üm diyene" anlayışını savunmuşken hala Türkçülüğün ırkçılık olduğunu iddia ediyorsun.

     

    Milliyetçilik, Türkçülük, dincilik en kısa tanımla "değer korumadır", hepsi kendi değerini korur.

    Hepsinin değer farkı ve değer önceliği vardır.

    Türkçü için öncelik Türklüktür, önce Türk sonra Türk değerleri ve daha sonra vatan gelir.

    Dinci için öncelik mensubu olduğu dindir, önce dini sonra dini ve sonra yine dini gelir, din dinci için tek değerdir.

    Milliyetçi için önce vatan sonra vatan değerleri daha sonra toplum gelir.

    Atatürk'ün "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" sözü sadece milliyetçilikle uyuşmaktadır.

    Türkçü için bu söz "Söz konusu Türk ise gerisi teferruattır" şeklinde geçerlidir.

    Çünkü vatana yapılan saldırı Türk'e herhangi bir zarar vermiyorsa o saldırı Türkçü için sadece teferruattır.

    Yetmişlerde on binlerce Türk öldüren Türkçüler, Türklere zarar geleceğine inandırılarak katliam yapmışlardı.

    Bugün ise yine aynı Türkçüler, İslamı Türkçülükle bağdaştırdığı ve İslamı yaymak için vatana, vatan değerlerine, Atatürk'e, Cumhuriyete saldıran iktidarla birlikte olmuşlardır.

    Türkçüler hiç bir zaman Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Laik olmamışlardır, Atatürk'e Mustafa Kemal derler, sadece kurtuluş tarafı için komutan derler ama hiç biri Atatürk'e Atatürk demez, Başbuğ demez, kurtarıcı demez. Laik Cumhuriyeti ret ettiklerinden dolayı Atatürk'ün bir Türk devleti kurduğunu bile savsaklarlar.

    Oysa milliyetçi aksine vatanı, vatan değerlerini, Atatürk'ü, Cumhuriyeti koruma anlayışına sahiptir ve bugün Türkçü MHP ile birlikte dincilerin saldırısına uğrayan bu değerleri korumak milliyetçilere düşmüştür.

     

  12. 12 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

    Seninle milliyetçilik konusunda anlaşamadığımız nokta nedir o halde?

     

    Bunu anlatmak için Türkçülükle milliyetçiliğin arasındaki uçuruma değinmek gerekir.

    Türkçülük lanse edildiğinin aksine milliyetçiliğin tersi bir kavramdır, birbiriyle çatışır.

    Türkçülük ırkçılığa dayalı iken milliyetçilik çeşitli halkları da barındıran toplumculuğa dayalı bir duruş biçimidir.

    Türkçü diğer halklar üzerinde egemenlik kurmak ister, milliyetçi eşitliği ister.

    Türkçü ırkçılığından dolayı kendi ırkının asimile olmasına neden olur, Türklerin arapçılığa kayarak asimile olmasını getiren bizzat Türkçülük olmuştur.

    Milliyetçi aynı zamanda toplumcu, halkçı, yurtçu olduğu için birlik-dirlik-eşitlik denen yaşam biçiminden dolayı kendi değerlerinin devamlılığını sağlar.

     

    Bugün Türkler üzerinde yürütülen operasyona dikkat edin.

    İktidar bütün gücünü kullanarak Türklerin değerlerini, milli reflekslerini öldürmeye çalışırken, onun en büyük yardımcısı yine MHP yani Türkçülerdir.

    Oysa bu saldırılara karşı gelen bizzat milliyetçilerdir ve milliyetçilerin sığınacağı tek durak Atatürk kalmıştır, Atatürk'e saldırılar da yine bu nedenledir.

    Kısaca Türkçülüğü milliyetçilikle bağdaştırmak, öyle lanse etmek, kavramını bozmak, Atatürk'ten sonra yürütülen milliyetçi şuuru öldürmek için yapılmış bilinçli bir operasyondur.

    Bu operasyonda en büyük rolü AKP'den ziyade MHP yürütmüştür, AKP son vuruş olarak piyasaya sürülmüştür.

    Kısaca milliyetçilik Türkçülük değildir, Türk'e ve değerlerine saldırı olduğunda onu koruyacak olan Türkçüler değil milliyetçilerdir.

     

    haci nerede yanılıyor?

    Diğer bir çok inanç, ideoloji ve yaşam biçiminin bir sonu olduğu gibi elbette milliyetçiliğinde bir sonu vardır. Lakin milliyetçilik ömrünü tamamlaması için onu dayatan koşulların da ömrünü tamamlaması gerekir. Günümüzde ise milliyetçiliğe en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemdeyken ona sarılmak yerine "nasıl olsa ömrünü tamamlayacak" deyip de saldırganla aynı görüşü paylaşan bir haci elbette Atatürkçü olamaz,

     

  13. 2 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

    Çok doğru bir tespit.

     

    Bence ondan ziyade tolonbey'in eleştirisi çok doğru.

     

    Türklerin ulus süreci çok farklı olarak aksi yönde seyretmiş. Devletçilik geleneğiyle ulus olma yolunda dünyaya örnek olan Türkler, İslamdan sonra bu vasfını yine süreç içinde kaybetmeye başlamış, örneğin bin yıl önceki Türkler ulus olmaya en yakın halk idi.

    Bugün Türklerin büyük çoğunluğunda ulus bilinci diye bir şey kalmadı ama MEB'in iddiası Türklerin tarihi süreci ile uyuşmuyor, yanlış bir iddia.

    Ayrıca bu iddiayı bir başka yanlışlayan durum da bu anlamda gelişmiş ülkelerle aramızda öyle çok bir mesafe yok. Hemen hemen aynı süreçte feodalizmi yaşadık ve aynı süreçte kapitalizme geçtik. Üstelik kapitalizme öyle başkalarının dayatmasıyla değil, bizzat onu hak ederek geçtik.

    Kısaca Türkler ulus bilincine en geç ulaşan halk değil, ulus bilincini en erken yakalayan ama malum sebeplerden dolayı sonradan kaybeden bir halktır.

     

    Ayrıca ulus için de şunu söylemekte fayda var.

    Milliyetçilik olmazsa ulus olunamaz, çünkü halkı ulus olmaya götüren koşullardan biri milliyetçiliktir. Milliyetçilik demek milli şuur demektir, işte Türkler milli şuuru kaybettiği için bugün yerlerde sürünüyor.

     

  14. 4 saat önce, haci yazdı:

    Türkçe yazarsan cevap alırsın..

     

    Yani sana göre Atatürk'ün Gençlik Nutku günümüzde değerini yitirmiş, yani sana göre günümüzde "memleketin içindeki güç sahipleri aciz, doğruluktan çıkmış ve hatta ihanet içinde"  değiller, hatta sana göre "bu güç sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla" birleştirmemişler.

     

  15. 9 saat önce, haci yazdı:

    Atatürkü kendi zamanı içinde değerlendirmeliyiz. Atatürk milliyetçiliği kendine göre tanımlamıştır. O tanımlama artık önemini yitirmiştir.

     

    Yani sana göre Atatürk'ün Gençlik Nutku günümüzde değerini yitirmiş, yani sana göre günümüzde "iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde" değiller, hatta sana göre "bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit" etmemişler.

  16. 2 saat önce, haci yazdı:

     

    Nasıl bir milliyetçilik değerli bir eğilim sizce?

     

    Hayatı Okyanus ötesinde geçen biri halen Türkiye ve Türküm diyorsa, ülkesi kötüyken üzülüp iyiyken mutlu oluyorsa, ülkesi için bir şeyler yapma ihtiyacı duyuyorsa işte bu milliyetçilik değeridir.

    Kendi ülkesi tarafından yağlı urgana gideceğini bile bile ülkesine yapılan yanlışlara karşı dik durabiliyorsa idam fermanına rağmen Samsun'a ayak basıyorsa işte bu milliyetçilik değeridir.

    Doğum yaptığı gün çocuğunu beşikte bırakıp düşmana karşı savaşıyorsa, bütün maddi zenginliğini bir kenara itip yurt dışından gelerek cepheye koşuyorsa işte bu milliyetçilik değeridir.

    Milliyetçilik, aile, toplum, vatan ve hepsinin değerlerini koruma zorunluluğuna dayanan milli bir şuurdur. Bu şuur olmazsa karışık milletlerden meydan gelmiş olmasına rağmen ABD, İngiliz işgalinden zaferle çıkamazdı, aynısı bizim kurtuluş zaferi için de geçerli.

    İşte Atatürk'ün Gençlik Nutku, bir milliyetçiliktir, onu bu nutku düşünmeye iten koşullardır, koşullar olmazsa o nutka ihtiyaç duymayacaktı.

    Milliyetçiliğin tanımını birilerinin yapması gerekmiyor, birilerinin ona değer atfetmesi gerekmiyor, yaşamın kendisi tanımı da değeri de doğal olarak oluşturuyor.

    Ne var ki, Norveç'teki Anders Behring Breivik katliamında, 80 öncesi ülkücülerin katliamlarında olduğu gibi ırkçılığı milliyetçilik ile bağdaştırma yanlışına düşüyorlar.

  17. 9 saat önce, haci yazdı:

    Milliyetçıliğin herkes tarafından kabul edilen evrensel bir tanımı yok. Gericilik de olabilir, ilericilik de.

     

    Bu onu tanımsız ve anlamsız yapmaz, aksine gerici ve dincilerin saldırısına uğradığı göz önüne alınırsa milliyetçilik doğal olarak ilericilik alanına girer.

    Başlık yazısında olduğu gibi milliyetçilik olmasaydı bugünkü Avrupa asla ileri bir kıta olamazdı.

    Irkçılık yapanların milliyetçi sıfatını kullanmaları nedeniyle insanların kafası karışabiliyor, ancak ırkçılık ile milliyetçilik asla bağdaşmaz. Bağdaşmış olsaydı bugün Avrupa'da ari ırktan başkası olamazdı. Demokrasinin, halkçılığın ülkemizde temelini atan Atatürk, milliyetçiliği Altı Ok'a koymazdı.

    Nereden bakarsanız bakın milliyetçiliğin tanımını olayların kendisi belirliyor ve bu da ilericilik tanımına giriyor.

  18. Gaza gelmek

     

    Her yerde koronalı etkinliğe izin veren iktidar, Cumhuriyet’in Zaferi’ne geçit vermedi.

    Bunun kabul edilebilir hiçbir gerekçesi yok ve olamaz.

    949 yıl sonra Alpaslan’ın Malazgirt Zaferi’nin kutlamalarına izin var ama Mustafa Kemal’in 98 yıl önceki zaferinin anılmasına izin yok.

    Nisan 1916’da Osmanlı ordusunun; Irak’ta, Kut’ül Amare’de İngiliz ordusunu yenmesini kutlayan AKP, İngilizlere teslim olan Vahdettin’i sever ama İngilizlerle birlikte Fransa, İtalya ve Yunanistan’a karşı ‘zafer’ kazanan Mustafa Kemal’i unutturmaya çalışır.

    Alpaslan ve adamları olmasaydı, belki Türkler bugün bu coğrafyada olmayabilirdi ama Mustafa Kemal ve yoldaşları olmasaydı bugün kesin olarak bu topraklarda CUMHURİYET olmazdı ve belki de bu topraklar Yunanistan’ın bir parçası olacaktı.

    Başkaları da Anadolu’nun başka bölümlerinde çöreklenmiş olacaktı.

    Özetle bu topraklarda ya Türkler olmayacaktı ya da olanlar da köle ruhlu olacaktı.

    Hani şu “Keşke Yunan kalsaydı” diyen tipler gibi.

    Hikaye bu kadar yalın.

    Peki başka yalın olan ne var?

    AKP’nin, Mustafa Kemal’den hoşlanmadığı gerçeği.

    AKP’nin, Mustafa Kemal’in yaptığı hiçbir şeyden hoşlanmadığı gerçeği.

    AKP’nin, Mustafa Kemal ve yoldaşlarının önderliğinde Anadolu insanın mücadelesiyle kurulun bu CUMHURİYET’i içine sindiremediği gerçeği.

    AKP, bu CUMHURİYET’in tüm kurum ve kuruluşlarından kurtulmaya ya da tümünü kendi ideolojisine uygun biçimde yeniden dizayn etmeye çalıştığı ortada.

    Kanlı Arap Baharı’ndan sonra AKP iç ve dış politikada ne yaptıysa hep yönde hareket etti ve ediyor.

    AKP; devleti ve toplumu İslamlaştırmaya çalışıyor.

    Muhalefet hala bu gerçeği görmüyorsa bu işte bir iş var!

    Bu işin şakası yok.

    Konumuz CUMHURİYET!

    18 yıldır iktidarda olan AKP’nin yaptıkları muhalefet için yeterli olmadıysa bir 18 yıl sonra muhalefetin kendisi de yok olacaktır.

    Bu ve buna benzer filmleri ben Ortadoğu ülkelerinde çok gördüm.

    Bu ülkelerin hali ortada.

    50 yıl önce okumak için İstanbul’a geldiğimde bu ülkenin her şeyi ile Ortadoğu ülkelerinden faklı olduğuna inanıyordum.

    Zamanla bu inancımın doğru olduğunu gördüm ve bununla ilgili Arap ve batı medyasında çok makale yazıp program yaptım.

    Özellikle Mustafa Kemal’in ‘zafer’leriyle ilgili.

    O ‘zafer’ler benim de ‘zafer’lerimdi.

    Çağdışı, ilkel, bağnaz ve demokrasi düşmanı anlayışların egemen olduğu bir coğrafyada ‘çağdaş bir toplum yaratma’ mücadelesi hiç kolay değildi.

    Bu mücadelede kazanılan zaferler de doğal olarak çok önemliydi.

    Ama şimdi her şey tersine.

    AKP, bu ülkeyi tüm kurumlarıyla bir Ortadoğu ülkesi yapmaya çalışıyor.

    Bunun için Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerinden farklı kılan Mustafa Kemal’den ve onun kurduğu “Laik CUMHURİYET”ten kurtulması gerekiyor.

    AKP, bunun için çalışıyor.

    Hepsi bu kadar.

    Osmanlı ile övünmek bunun içindir.

    Her fırsatta Vahdettin ve Abdülhamit’i anımsatmak bunun içindir.

    Filmler, diziler, okul müfredatı, dini tarikatlar ve benzeri tüm etkinlikler bunun içindir.

    Siz istediğiniz kadar Osmanlı’nın kötü tarafını anlatın işe yaramaz.

    Siz istediğiniz kadar Osmanlı sultanlarının ezici çoğunluğunun annelerinin Türk ve Müslüman olmadıklarını yazıp anlatın, işe yaramaz.

    Siz istediğiniz kadar Osmanlı sultanlarının büyük bölümünün kendi babalarını, kardeşlerini, çocuklarını ve yakın akrabalarını boğdurduklarını anlatın, işe yaramaz.

    AKP Mustafa Kemal’in tüm ‘ZAFER’lerini kıskanıyor.

    AKP bunun için dışardaki maceralarından vazgeçmeyecektir.

    AKP, kendince daha büyük ‘zaferler’ peşinde.

    AKP, içerde kendi ideolojik tercih ve saplantılarına teslim olmamak için direnen herkesi susturmak için demokrasi ve özgürlüklerin tümünü ortadan kaldıracaktır.

    AKP, bu yöndeki niyet ve kararlılığını gizlemiyor ama muhalefet ve muhalifler bunu anlamak istemiyor.

    AKP’nin geri adım atacağını düşünüyorlarsa yanıldıklarını çok yakında göreceklerdir.

    Ayasofya’nın cami yapılması bunun içindir.

    Ahlat’ta yazlık sarayın yapılması bunun içindir.

    Bilal Erdoğan’ın gidip de bu ‘otağı’ teftiş etmesi bunun içindir.

     

    26 Ağustos 2020 Korkusuz Gazetesi

  19. On 22.08.2020 at 23:38, Brad pit yazdı:

     

    Hocam selâmlar iyi akşamlar, ben hiç okumuyorum.Sebebi ise, ne okumalıyım diye hep bir kararsızlık içindeyim. Okuduğum her ne ise bana bir şeyler katsın istiyorum.

     

    Yanlış bir düşüncede miyim?

     

    Herhalde yanlış düşüncedesin, ister iyi isterse çok kötü kitap olsun, her kitap insana bir şeyler katar. Örneğin biz kuran veya dinci kitapları iyi diye okumadık, okumazsak kötü olduğunu nasıl anlayacağız, iyi kitaplarla nasıl kıyaslayacağız?

    İyiyi-kötüyü-doğruyu-yanlışı-güzeli-çirkini ve bütün zıtları anlamak kıyaslamak belirli bir düşünceye sahip olmak için mümkün olduğunca her tür kitap okunmalı.

    Örneğin benim bir tanıdık vardı, bir gün bu adamın hesabına yatırılan parayı banka vermedi. Adam banka müdürüne çıktı, banka kanunlarıyla konuşunca banka müdürü adamı kanun adamı zan ederek korkudan adamın parasını vermek zorunda kaldı. Oysa adam ne kanun adamıydı ne de tahsilliydi, sadece banka kanunu kitabı okumuştu.

  20. Bu kadar güzel bir başka hastalık mı var, en güzel, en yararlı hastalığa sahipsin, daha ne istiyorsun, böyle devam et ve hiç bir zaman da şikayetçi olma.

    Bu yaşıma kadar neredeyse her şeyden pişman oldum, pişman olmadığım tek konu kitap hastalığım oldu.

    Hatta bir zaman öyle bir hal almıştı ki, cebimde dergi, elimde gazete, kemer arasında kitap ve ayrıca elimde okuduğum kitap ve yolda yürürken yerlere atılmışları da okumadan geçmezdim.

    Hiç bir zararını görmedim, çoğu zaman da yararı oldu ama herhalde yaştan olsa gerek artık okuyasım gelmiyor.

    Kitap okumak için önerilerim, anlayarak okuyun, ön yargılı okumayın, soru işaretlerinin cevabını başka kitaplarda veya yaşamda bulmaya çalışın, kitap sizi kontrol etmesin siz kitabı kontrol edin, araştırmacı ve sorgulayıcı olun aksi halde okumanızın anlamı kalmaz.

  21. O bahsettiğin kişiler Alevi ve ateist adı altında görünen trollerdir, bazıları da cahil Alevi veya ateisttir.

    Bilinçli ve dürüst Alevi-ateistler Alevilik inancını değil, Alevilerin de bir halk olduğunu savunur.

    Aleviliğe inanç veya mezhep olarak bakmayan, onları bir halk olarak gören bir çok Alevi ve Alevi dedesi arkadaşım olmuştur. Her halkın yapabileceği normal kültür dışında dini inanca dayalı her türlü etkinliğe karşı olduklarına bizzat kendim şahidim.

    Buna karşılık yozlaşmış, kendi anlayışından kopmuş, asimile olmuş ve hatta sunnileşmiş Alevilerin de olduğu gerçeğini görmemiz gerekir.

    Ayrıca Ali Aleviler için bir kişi, bir insan, bir peygamber ya da bir tanrı değildir, öyle görenler de var ama Ali aslında Alevilerin varlığını sürdürmek için tutundukları bir figürdür.

    Yani nasıl Yahudiler bir sarı yıldız (çoban yıldızı), gizli örgütlenme ile binlerce yıl varlıklarını sürdürdülerse Ali de Aleviler için odur.

    Dolayısıyla bilinçli bir Alevi-ateist Aleviliği inanç ya da mezhep olarak görmez, diğer halkların yaptığı gibi yaşatılması gereken bir halk olarak görür.

×
×
  • Yeni Oluştur...