Jump to content

bilgivehis

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    2.302
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne bilgivehis kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 2 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

    Sen öyle san! Irkçılığın siyasete sirayet etmiş kısmı ayrıdır bilimsel ve evrimsel açıdan ırkçılığın tanımı ve nedenleri apayrıdır. En başta fenotipal farklılıklar insanların birbirlerine gösterdiği sevgiyi ve öfkeyi fazlasıyla etkiler. Tüm bunlara kültürel, ekonomik, dinsel faktörler de eklenince konu siyasete daha yakınmış gibi görünüyor fakat siyaset dışında da fazlasıyla etkisi süren bir fenomendir. Burada kimse kimseyi kandırmasın. 

     

    İşte tam üstüne bastın ama elma ile armutu karıştırmışsın.

    Irkçılığın temeli ilkelliktir, bu yüzden halkı ilkel bırakmak gibi bir çaba içindeler.

    Gelişmiş ülkelerin tamamında bir sürü halk var ama hiç birinde ırkçılık olayları yaşanmaz.

    Geri bırakılmış ülkelerin de tamamında ırkçılık var.

    Hatta bu ülkede Osmanlı'dan çok önce çok sayıda halk birlikte ve barış içinde yaşamış.

    Kısaca tarih ve gerçek yaşam ortada, adaletsiz çıkar eşittir ırkçılık demektir.

  2. Kafama silah dayadılar, 10-15 kişiydiler, sadece lider konumunda olanı Türkçe biliyordu.

    Ne için kafama silah dayadıklarını anlayamadan ölmem an meselesiydi, zira mermi namluya verilmişti.

    Tam o esnada tesadüfen bir tanıdık geldi, o kişinin onların yanında hatırı varmış.

    Böylece saniyeler içinde ölümden dönmüş oldum.

    Beni öldürme nedenleri Türk olmammış.

     

    Aynısını Türkler yapar mı? 

    Elbette yapar.

    Maraş katliamı ırkçı Türkçülerin sırf Alevi diye uyguladıkları katliamdı.

    80 öncesi öldürülen solcuların katilleri yine ırkçı Türkçülerdi.

     

    O halde gelin bunu analiz edelim.

    İnsanlar ırk ve din üzerinden birbirini neden öldürür?

    Tarihe baktığımızda hiç bir halk kendi başına ırkçılık-dincilik yapmamıştır.

    Hepsinin arkasında devletlerin, yönetimlerin ve güçlülerin çıkarları vardır.

    Örneğin bu ülkede 50 ile 80 yılları arasında Türkçülük revaçtaydı.

    Türkçüler bizzat devlet tarafından besleniyor ve kollanıyordu.

    Peki devlet bunu neden yapıyordu?

    Çünkü solcular tarafından sömürü ağları tehlikeye girmişti.

    80 ile günümüze kadar Kürtçülük ve dincilik devlet tarafından beslendi.

    Kürtçülük, Türkleri devlete riayet ettirerek etkisizleştirmek için, dincilik de bütün halkı uyutmak içindi.

    Riayet ve uyutma olmadan birileri çıkarını sürdüremez.

    Bu yüzdendir ki, iradesi alınmış ve uyutulmuş halkları ırkçı-dinci yapmak ve çıkar çarkını sürdürmek kolaydır.

    Dolayısıyla ırkçılığı veya diğer adıyla ırkçı milliyetçiliği insanlara lanse eden ve hatta dayatan küçük bir çıkarcı azınlıktır.

    Yani biz burada Kürtçüleri, Türkçüleri tartışmak yerine ırkçılığın ana kaynağını tartışmamız gerekir.

    Çünkü birileri tarafından zemin hazırlanıp beslenmezse kimse ırkçılık yapmaz.

     

  3. 49 dakika önce, Brad pit yazdı:

     

    Doğuda doğan bir gencin, o dinci yobaz geri kalmış ortamdan nasıl, Modern bir insan olarak çıkmasını bekliyorsun ki? 

     

    Yıllardır Doğunun geri kalmış olduğu bilinen bir şey, ama ne hikmetse kimsenin de umursamadığı bir şey, en azından siyasetçiler öyle. 

     

    Bir şekilde o Toplumsal Eğitimi sağlamalıyız. Aksi durumda böyle gelmiş böyle gider. 

     

    Kürtleri o duruma getirenler yine Kürt ağalar ve Kürt patronlar olduğunu daha önce söylemiştim.

    Kürt hakları diye silaha sarılanlar, siyaset yapanlar, şeyhler, şıhlardır sizi o duruma getirenler.

    21.ci asır olmuş halen Doğulular bu saydığım soygunculara güveniyor, inanıyor, o yüzden de bir türlü iki yakaları bir araya gelmiyor.

    Düşmanınızın en yakınınızda olduğunu anladığınızda ancak bir şeyler değişir, yoksa asırlardır olduğu gibi böyle gider.

    Yani Kürtler bu söylediğim gerçeğe uyanmadıkları müddetçe bir Kürt devleti kursa dahi onlar açısından hiç bir şey değişmeyecek.

    Kürt devleti, dağa çıkmalar, meclise girmeler, Kürt hakları falan hepsi palavra.

    Aynısı diğer halklar için de geçerli, dostu-düşmanı bilmeyen halklar her zaman ezilmeye mahkümdur.

    Sana gerçek Kürt tarihini öğrenmek istiyorsan kendinize yakın bulduğunuzdan başlayın diye boşuna demiyorum.

    Bir şeyleri daha iyi anlaman için kendine şu soruyu sor "Uluslararası şirket sahibi Kürt iş adamları, siyasiler var, ucuz iş-gücü olmasına rağmen neden Doğu'ya yatırım yapmadılar?".

  4. 18 dakika önce, Brad pit yazdı:

    Bir ara siz, sanırım Türkler hep anadoludaydı ama bilerek Malazgirt savaşı ile buraya geldiğimiz söylenerek işgalci gösteriliyor gibi konuşmuştunuz.İşte bende böyle yalanların olmadığı Kürt Tarihinin peşindeyim.

     

    Anadolu'da her zaman Türk vardı, Osmanlıyı kuran Oğuz Türklerinin sonradan gelmesini ilkmiş gibi gösteriyorlar.

    Çünkü amaçları işgalci, asimileci göstererek her zaman Anadolu'da hak iddia etmek.

    Bunları ben söylemiyorum, yerli ve yabancı bilim adamlarının ortaya koyduğu kanıtlara dayanıyor.

    Lakin bu kanıtlar hep gizleniyor, ben tesadüfen bunları zamanında elime geçirmiştim, daha sonra çeşitli nedenlerle kayboldular.

     

    Türkler ve Kürtler her zaman için ezilmiştir, Osmanlı döneminde en çok ezilen ve öldürülen yine Türkler olmuştur.

    Osmanlı Türkleri doğrudan Kürtleri derebeyleri aracıyla kullanıyordu.

    Osmanlı kimseye toprak vermediği için ağa yoktu ama Kürtleri kullanmak için Doğu'da bazılarına az-buçuk toprak vererek derebeyleri yaratmıştı.

    İşte Osmanlı zamanında Kürtlerin anasını belleyen, kendine köle yapan, ümmet yapan, maraba yapan o Kürt derebeyleriydi.

    Derebeyleri Kürtler için tanrı gibiydi, ne dese yerine getirilecekti, zaten Osmanlı bunun için derebeylerini yarattı.

    Cumhuriyet Doğu halkı için tarihi boyunca ellerine geçen ilk kurtuluş yoluydu.

    Artık Kürtler, ağanın, derebeyinin altında ezilmeyecek, kendi toprağının ağası olacaktı.

    Zaten Cumhuriyet bunun için kurulmuştu, feodalizmin yani ağalığın sonunu getirmek ve yurttaşlık kazanan bir halk oluşturmaktı.

    Fakat ağalığın elden gideceğini gören ağalar ardı ardına İngiltereden yardım istiyorlardı.

    Yardım almakla kalmadılar, Kürtleri din elden gidiyor yalanıyla kandırarak Cumhuriyete karşı ayaklandırıyorlardı.

    Kürtler bu yalanlar yüzünden kendi kurtuluşu olan Cumhuriyete karşı isyan ediyorlardı.

    Bu isyanlar bastırıldı, ancak ağaların İngiltere ve diğer emperyalist devletlerle olan bağlantısı hiç bitmedi.

    Daha sonra ağalar artık bir yandan da kapitalistleşme sürecine girmişti.

    Atatürk'ün seçme ve seçilme imkanından yararlanarak ve ABD-İngiltere gibi emperyalistlerin de desteğini alarak Adnan Menderes ile devleti ele geçirdiler.

    İşte o günden bugüne Kürtlerin gerçek düşmanı olan patronlaşmış Kürt ağaları Kürtleri siyaset, din ve ırkçılık yoluyla kandırmaya ve köle yapmaya devam ettiler.

    Bugün tc diyerek ve ağaların oyununa gelerek düşman saydıkları Türkiye Cumhuriyetine sahip çıksalardı şimdi farklı şeyler yazıyor olacaktık.

    Senin babanın da dediği gibi Kürtlerin uyanması onların sonu demektir.

    İşte PKK ve AKP'yi bunun için kurdular, her ikisi de bir emperyalist projedir.

    Aynı projeyi Kuzey Irak'ta uyguluyorlar, güya Kuzey Irak'ta Kürt devleti kuruldu.

    Gerçekte ise kurulan bir Yahudi devletidir ve zamanı geldiğinde İsrail'e teslim edilmek üzere kurulmuştur.

    Teslimat için BOP projesinin sonlanmasını bekliyorlar.

    Barzani, ailesi ve sülalesi bir Yahudi ailesidir (Kürt olmadıklarına dair ciddi iddialar da var) ve tarihlerine baktığımızda Kürtlere hiç bir zaman dost olmamışlardır, onları sürekli kullanmışlardır.

    Öcalan'ın kendisi de tam olarak Kürt değildir, Kürt baba-Ermeni anneden melezdir.

    Ayrıca Öcalan'ın sorunu Kürtlere özgürlük falan değil, 1915 Ermeni tehciri intikamının peşindedir.

    Öcalan'ı içeri attıktan sonra onun üzerinden Kürt şovu yapıyorlar.

    Oysa bu şovu yapanlar yine Kürtlerin üzerinde hakimiyet kuran Kürt ağa ve Kürt patronlarıdır.

    Öcalan'ın Ermeni intikamı ikinci plana düştü, zorunlu olarak Kürt kahramanı yapıldı.

    Öcalan'ın kendisi de şu anda hizmet ettiği abilerinin kurbanı pozisyonunda.

    Aynı pozisyon Selahattin Demirtaş için de söylenebilir.

    Dolayısıyla sana ipucu vermek amacıyla bunları yazdım.

    Yani sen Kürt tarihini araştırıyorsan Kürtleri kullanan Kürtler noktasında araştırırsan gerçek sonuçlara daha kolay ulaşırsın.

    Yoksa Kürtler kahramandır, eğilmezdir gibi Kürtçülük noktasına kapılırsan asla doğruları öğrenemezsin.

  5. 49 dakika önce, Brad pit yazdı:

    Doğuda ki ağalık düzenine ve Pkk ya Kürtler mecbur bırakılmıştır.

     

    Evet bu doğru, peki bunu yapanın kim olduğunu biliyor musun?

    Bunu yapan yine Kürt ağaları  ve PKK.

    Atatürk dönemi hariç, Kürt ağaları her zaman için devletle veya dış güçlerle hep anlaşma içinde olmuştur.

    PKK hiç bir zaman Kürt ağalarından bağımsız olmamıştır.

    Yani Kürtleri ağalık düzenine ve PKK'ye mecbur bırakan yine aynı Kürt ağaları ve PKK'dir.

    Kürtlerin gerçek düşmanı Kürt ağaları ve patronlaşmış Kürtlerdir.

    Lakin bunu anlatamıyoruz, çünkü Kürtlere düşman hep başka tarafta gösterilmiştir.

    Hani Kürt tarihi diyorsun ya, işte senin tarihini çalan bizzat senin içinde.

  6. 12 saat önce, Geta yazdı:

    dünyada dinlerin ortadan kalkacağı fantezisi nasıl gerçeği yansıtmıyorsa

     

    Diğer güzel sözlerinin arasında bu olmamış.

    Dinlerin dünyadaki etkisine tarihsel açıdan baktınız mı?

    Avrupa'da ve diğer gelişmiş ülkelerde dine yan bakanı giyotinden geçirirlerdi, bugün ise insanlarda bir tercih durumuna gelirken kiliseler ise bir figür sadece.

    Düne kadar deistlikten dahi bahsedemezken bugün Türkiye gibi bir ülkede Ateist derneği var, hem de dinci-diktatör döneminde.

    İran'da kadınlar din yasaklarına karşı sokaklara dökülüyor, Arabistan'da bazı dini yasaklar kaldırıldı, kaldırılmak zorunda kalındı.

    Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin çoğunda artık din egemen değil.

    Modernlikle, çağdaşlıkla ve daha ziyade bilimle çelişen her şey usul-usul çürümeye mahkümdur.

    Yani bunu ben söylemiyorum, dinlerin yaşam içinde nasıl eridiğini gösteren tarihin kendisi söylüyor.

  7. 2 saat önce, Brad pit yazdı:

     

    Hanımefendi, KÜRTLERİ hakkında böyle konuşmaya ne sizin nede başkasının böyle konuşmaya ne haddi var ne hakkı. Terbiyenizi takımın. Bizim geçmişimizi devlet kurmamamız (size göre) veya isyan çıkarmamız üzerinden AŞAĞILAYAMAZSINIZ. NE CÜRRET! 

     

    Madem hiç kitap okumadınız hangi bilgiyle yargılıyorsunuz? 

     

    Tek amacınız karşınızdakini kışkırtıp manipüle etmek. Başlığımı kirletmeyin. 

     

    Olayı anlamadan sataşmışsın.

     

    Her millet kendi tarihini yazar, Kürtler kendi tarihini yazmamış, yazılı olanlar da olaylar içinde geçmiştir

    Kürtler devlet kurmuş olsaydı muhtemelen yazılı tarihleri de olacaktı.

    İşte Türk Ateist de bunu doğrudan yazmak yerine Kürtlerin 25-30 yılda bir Türkmenleri katletmesine tepki olarak vurgulamayı tercih etti.

    Yani aradaki tek fark ifade biçimi sadece.

    Ayrıca ülkenin bölünmesi için kırk yıldır çatışma yaşanan bir ülkede bu kadar hassas bir başlık açan kişi her türlü yoruma sabırla yaklaşması gerekir.

    Yani konuya geniş açıdan bakmazsan kendi başlığını kendin kirletirsin, benden uyarması.

     

     

  8. Yunus Emre ile kadeh arkadaşlığım

     

    Yunus Emre'nin kabrinin olduğu bölgede çalışıyorum, ancak yatacak yerim yok.

    Gündüz çalışıyorum, gece Yunus Emre'nin kabrinde yatıyorum.

    Aynı zamanda kabirde her gece arak içiyorum.

    Bir gün bölge komutanı denk geldi, önce kabirde alkol yasak-masak dedi sonra kadeh arkadaşı olduk.

    Komutanla kabirde her gece bir büyüğü deviriyoruz.

    Ara sıra Yunus Emre'yi bir bardak arak ile suluyorum.

    O da sohbetimize şiirleriyle eşlik ediyor.

    Böylece ben, komutan ve Yunus Emre çok iyi kadeh arkadaşı olduk.

    Koşulların getirdiği doğal ve özel bir arkadaşlık olmuştu.

    Bu birliktelik iki ay sürse de baki kalan bir dostluğumuz olmuştu.

  9. 13 saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

     

    Dönüp dolaşıp benim dediğim yere geliyorsun.

    Bir zaman sana bu işin olabilir yöntemini anlatmıştım ama sen yiğitlik yapıp gaile almamıştın, e, haliyle ben de konuya yazmaktan vazgeçmiştim.

    Sana üç dinamolu yöntem önermiştim, nasıl yapılacağını da anlatmıştım.

    Bu yöntemlerden uğraşma, üç dinamolu yönteme ağırlık ver, ip ucu da vereyim "dönen dinamo elektrik üretir" gerisini sen bul.

  10. Saati yapanın insan olduğunu bildiğin için onu insan yaptı diyorsun ama saati yapanın insan olduğunu bilmeseydin onu tanrı yapmış(tır) diyecektin.

    Aynısı tanrı için de geçerli, peygamber olduğunu uyduranlar bir tanrı uydurmasaydı sen de şu anda uydurulmuş bir tanrıya ibadet etmeyecektin.

    Çünkü sana kendini kanıtlayacak bir tanrı yoktur, senin aldığın din ve tanrı bilgileri yine insanlar tarafından sana lanse edilmiştir.

    Bunu kendine kanıtlamak için şunu düşünebilirsin, biri çıkmış "Bir tanrı var, ben de onun peygamberiyim" demiş.

    Gördüğün gibi kökene indiğinde yine karşına bir insan ve onun uydurmaları çıkıyor, daha ötesi yok.

  11. 15 saat önce, RasyonelDüşünce yazdı:

    Muhalefet iktidarın yalanlarını teşhir ediyor fakat yeterli değil. Kendi kanalında kendileri konuşuyor ve zaten o kanalları izleyenler iktidarın yalanlarına kanmayan kişiler. 

    Kendi tabanlarına oynuyorlar. 

     

    Muhalefetin Sert oynaması gerekiyor çünkü başka türlü olmaz-olmadı-olmayacak. 

    Yahu CHP trol ekip oluşturuyor diye bir yazı gördüm ve araştırmalarım sonucu Gönüllü sosyal medya destekçileri kurduğunu öğrendim. Ücret bile vermiyorlar. Üye olayım derken bir de ne göreyim, Adamlar kayıt Parası istiyor (alt limit mecburi, üst limitte ağanın eli tutulmaz). 

     

    Yani sayın BilgeHis, Muhalefet teşhir ediyor etmesine de sadece kendi tabanının göreceği şekilde teşhir ettiğinden bir şeye yaramıyor. Yaramasını istedikleri de muamma... 

     

    Rte buna "yalan hastası" diye saydırır iken bizim Gandhi "Gün kavga etme günü değil, Birlik günü" diyor. Yahu tek cümlede "1 başbakan 2 Erdoğan videosunu izleyin, adam şizofreni gibi her dediğinin aksini yapıyor" deyip gülüp geçeceğine "birlik olma günü" diyor hala. 

    Dediğiniz gibi türkiye de muhalefet yok. Muhalefetmiş gibi görünen, aslında görevi iktidarın yaptığı haksızlıklarda baş kaldıracak muhalif kesimin gazını alıp sindiren bir yapı var. 

     

     Neyse konuya dönecek olur isek, maske göndermeyen ama TV lerde gönderdik diyen. Kolonya göndermeyen ama gönderdik diyen. Yardımlar yaptık diye hava atıp sadece kendi yandaşlarına para yollayanlar yurt dışında nasıl reklam yapmışlar ki, Özgür platform kullanabilen Tolonbey bile bunlara inanmış ve taaa Alamanyalardan ülkeyi ve süreci övüyor. Sürece ait gerçekleri yazınca da görmezden geliyor çünkü inanmış bir kere (inancın tehlikeli olma nedenine en iyi örnek, insanı kör etmesi) 

     

     

     

    Tamam da kendi sesini bu derece kısılmaya getiren yine muhalefetin kendisidir.

    Tayyip tek adam değilken işin buralara kadar gelmesini pekala önleyebilirdi, ana muhalefet partisiydi, iktidardan sonra ülkedeki en yetkin konumdaydı.

    Halkı kucaklayacaklarına akp artığı, Atatürk düşmanlarını partide hakim yaparsan, bir sürü adaletsizliklere yeterli cevabı vermezsen, yapılan bütün ihalelere, ortada dönen dolaplara sesini kısarsan olacağı buydu.

    Ha, zaten bunları yapmasaydı şahsen ben yine muhalefetten bir şey beklemiyordum, çünkü bütün muhaliflerin akpnin sac ayağı olduğunu biliyordum.

    İşte bu yüzden yurt dışından muhalif getirelim diye latife yaptım.

    Örneğin bugün bu ülke yönetimini herhangibir muhalife versen kabul etmezler, çünkü ortada yürütülen bir proje var, o projenin aksamaması için hiç biri kabul etmez.

  12. On 14.04.2020 at 23:54, kavak yazdı:

     

    Ona bakarsan, tüm canlılar evrimin kölesi. Yaşamak için enerji almaya mecburuz.

    İçinde yaşadığımız sistemlerin dört dörtlük olmadıkları muhakkak.

    Peki, ne yapmalı?

    En azından, şu sürekli hızlanan ve bilhassa büyük kentlerde gözlemlenen yaşam kavgasının getirdiği  hızlılığı yavaşlatmak, kendi elimizde.

     

     

    Kısmen kendi elimizde.

    Patron sana koşacaksın diyor, 2 dakikada orada olacaksın diyor, yoksa kovulursun diyor.

    Patronu da rekabet zorluyor, yoksa patronluğu biter.

    Bütün iş yerlerinde durum aynı, ne kadar hızlısın o kadar yerin oluyor.

    Sistemin kendisi böyle, hızlı olmayana ekmek yok.

    Saygı gibi bazı değerlere tecavüz edilmesinin başlıca nedeni, zorunlu hızlılık yüzündendir.

    Yetmişli yıllara kadar bu derece zorlama yoktu, daha sonra zorlamanın oranı arttıkça aynı oranda saygı gibi değerler de azaldı.

  13. 22 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

    32 milyon maske dağıttık yalanını söyledi.

     

    Muhalefetin görevi iktidarın yalanını teşhir etmek ama bu ülkede muhalefet olmadığı için bu kolay kolay yalan atılabiliyor.

    Acaba diyorum, yurt dışından muhalefet ithal etsek olmaz mı?

  14. 3 saat önce, kavak yazdı:

    Herkes de bir koşturmaca; kimsenin aklına acızık soluklanmak, sakinleşmek veya yavaşlamak gelmiyor.

     

    Herkesin aklına geliyor da işte kölelik böyle bir şeydir, durursan köle sahibinin kırbacını yersin.

  15. 9 dakika önce, tolonbey yazdı:

    iste böyleee,

                         izmlerde insana enfazla faydali olan KAPiTALiZiMDiR.

    Diger izimler UCKURUN altindakidirler.

    Bugün dünyada yasanan enfaydali izim KAPiTALiZiMDiR.Ama amarikaninki degil,Türkiyeninki degil insana en faydali iZiM JAPON KAPiTALiMiZDiRZiMDiR.

                         Insaatta emniyet kemeri takmayan isci düser ölür.Bir is icin sehre cikan mühhendis gelirki iscinin biri kemerini takmadigindan düsüp ölmüstür.

    Mühendis derki eger benburda dursaydim isci emniyet kemerini takmak zorunda kalirdi ve bundan dolayi bu isci Yasar olacakti.Sucluyum cezami cekmeliyip deyip gidip iscinin düstügü yerden asagi atlar ve ölür.Bunu gören,duyan iscisinde ve ustasinda ve halkda olusacak hanki iZiMDiR?

     

    Bizim Japonlar gibi gelişmiş olma şansımız yok, çünkü bizde müslümanlar var.

  16. 36 dakika önce, mirasyedi yazdı:

     

    2kg elma + 2kg elma = 4 elma olur.

     

    Ama pratikte ölçmeden kaynaklı hata olunca

    2  ±0,1 kg elma + 2  ±0,1 kg elma = 4  ±0,2 kg elma   olur.

     

    Bakkalın terazisi 2kg dan fazlasını ölçemiyorsa  alacağımız elma 4.2 kg ile 3.8 kilogram arasında belirsiz bir değerde  oluyor. :)

     

     

     

    Aferim be teniten, yüzde yüz değilse de yüzde 70 bildin.

    Neyse geri kalanını da ben söyleyim.

    Pratikte iki iki daha bazen dört eder ama genelde çok farklı sonuçlanır, yani evdeki hesabın çarşıya uymaması gibi.

  17. 38 dakika önce, DreiMalAli yazdı:

    Ama genel olarak bakarsak, hep bakkalın lehine olur mu bu tartı metodu?

     

    Olmaz.

    Ayrıca dediğim gibi, sorunun cevabı tartının yanlışlık oranına bağlıdır.

    Kısa hesapla, her iki tartının toplamı 200 gramı geçerse 100 gram isteyen müşterinin lehine, toplamı 200 gramı düşerse bakkalın lehine, toplamı 200 gram ise tartı doğrudur.

  18. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, kapitalizm, belirli bir birey, kurum, kuruluş değildir, kapitalist sistemde yaşayan herkes ve her şey gönüllü-gönülsüz kapitalizmin parçasıdır.

    Parçaların yeri, konumu, önem derecesi ve alanı farklıdır.

    Farkları şu şekil tanımlayabiliriz:

    -Kapitalist sistemin parasal kaynağına sermaye denir, bankalar, uluslararası şirketler, ithalat ve ihracatçılar gibi çeşitli kollarda sermaye sahipleri bulunur, ancak sermayenin kaynağı üç-beş kişide toplanır.

    Başka deyişle, her sistemde olduğu gibi kapitalizm de hiyerarşik bir sisteme sahiptir.

    Kapitalist hiyerarşi işçiden başlar üç-beş kişilik kapitalistte biter.

    Sıralama şu şekildedir:

    -İşçi

    -Köylü

    -Esnaf

    -Memur

    -Bürokrat

    -Hükümet

    -Sermayedar

    Sıralamanın konumu şu şekildedir:

    -İşçi                 >köle

    -Köylü              >köle

    -Esnaf             >köle yarısı

    -Memur          >gönüllü köle

    -Bürokrat        >köle yöneticisi

    -Hükümet       >kapitalist sistem düzenleyicisi ve koruyucusu

    -Sermayedar >köle sahibi

    Kapitalist sistemin yönetim biçimi ne olursa olsun yaşama biçimi ve bütün değerler paraya dayalıdır.

    Herhangibir varlığın değeri sadece parayla ölçülür, ne kadar para o kadar değerlidir, hiç para yoksa yere düşen yaprak kadar dahi değeri yoktur.

    Ancak bilinenin aksine kapitalist sistemi getiren kapitalistler değildir, onu getiren ve besleyen kölelerin kendisidir.

    Kölelik evrimsel bir koşuldur, yaşanmalıdır, zira kapitalizmi var eden kölelerde din, ırk ve ilkellik zaafları mevcuttur.

    Nasıl ki, kapitalizmde değerler para ile ölçülüyorsa köleliğin değeri de gelişimle ölçülür, ne kadar gelişim o kadar değişim demektir.

    Kapitalizmin bir sistem, geçici bir olgu veya bir figür olması kölelerin gelişim değerine bağlıdır.

    Köleler geliştikçe (değer kazandıkça) kapitalizm değer yitirir, yerini benzer veya farklı başka sisteme bırakır.

    Evrimin değer işlevi her yerde eşit yürümez, çünkü bu eşitsizlik evrime dayatılan koşullardandır.

    Örneğin Orta Doğu halen dinlerde ısrar ediyorsa ve bu yüzden gelişemiyorsa, evrim burada kendine göre bazı koşullar dayatır ama diğer bölgelerle eşitliği sağlamak için uğraşmaz.

    Nihayetinde evrimin kendisi madde parçacıklarıyla bir bütündür, bir yandan kendi koşullarını dayatırken diğer yandan da parçacıkların etkisine göre tepki sürecine girer.

    Anlaşılacağı gibi değerler kölelerden tamamen bağımsız değildir, bu da demek oluyor ki, kendi değerini belirleyecek olan kapitalistlerden ziyade etki işlevinde asıl güç olan yine kölelerin kendisidir.

    Burada şu soru önemli duruma geliyor "Köleler değer kazanmak ister mi?".

    Kısaca evet, köleler değer kazanmak isterler.

    Ancak bugüne kadar görülmüştür ki, kölelerin değer kazanmak istemesi daha iyi bir köle olmaktan öteye geçmemiştir.

    Bu durum hem tarih için hem de bütün bölgeler için geçerlidir.

    Çünkü değerli bir köle olmayı istemekle kölelikten tamamen kurtulmayı istemek farklı bir duruştur.

    Yukarıda değindiğim gibi işin farklı bir boyutu ise köleliğin bir sürece tabi olmasıdır.

    Yani kölelik süreci bitmeden kölelikten kurtulmak salt istemeye bağlı değildir.

    Hani koşullar demiştik, o koşullar da kölelik süreciyle birlikte işlemektedir.

    Bir başka soru "Evrimin değer eşitsizliği ne gibi sonuçlar getirir?".

    Aslında bu sorunun cevabı çok basit, bugün dünyada köleliğin değeri nasılsa getirmiş olduğu sonuç da öyledir.

    Lakin dünya yaşıyla kıyaslandığında şu andaki sonuçları baz alamayız, zira evrim sürecinde ve bölgeler arasındaki kölelik değeri değişebilir.

    Dolayısıyla değerleri kısa vadede kapitalist sistemle belirleyecek olsak da uzun vadede belirleyici olan bizzat kölelerin kendisi olacaktır.

×
×
  • Yeni Oluştur...