Jump to content

bilgivehis

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    2.302
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne bilgivehis kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 52 dakika önce, DreiMalAli yazdı:

    Bir bakkal terazisinin kolları eşit değil. Bu nedenle bakkal tartıyı iki sefer yapıyor:

    Satacağı şeyi

    -  Önce sol kefeye koyuyor ve tartıyor

    - Sonra sağ kefeye koyuyor ve tartıyor

    - Ve iki tartının ortalamasını alıyor.

    Böyle bir tartı bakkalın mı lehinedir, müşterinin mi, yoksa tartı sonucu doğru mudur?

     

    Sevgiler

     

    Cevap kesin değildir, üç cevaptan hangisiyle sonuçlanacağı tartının yanlışlık oranına bağlıdır.

     

     

  2. 5 saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Tıbbın ya da tıp politikalarının her insanı değerli görüp buna göre felsefe geliştirmesi doğru mudur sizce?

     

     

    Neden bu soru sadece bir kişiye, sorduğun soru sadece tıp adamını değil herkesi ilgilendiren bir soru.

    Tıb, zorunlu olduğu için değil, yapısı gereği her insana değer vermek zorundadır.

    Ancak pratikte pek öyle olmaz, paran yoksa tıb da yoktur.

  3. 21 dakika önce, kabara yazdı:

    Şu an gücünüz olsa bütün müslümanları katl edersiniz fıtratınızda bu var.

     

    Halen kelle koparıyorsunuz, Işid, Bokoharam, bu ülkede bile kendinizden olmayanları içeri tıktınız, işsiz bıraktınız, süründürdünüz, şimdi de utanmadan yaptığınızı ateistlere ifira atıyorsunuz.

    Gerçi sizin dininiz bile iftira, tecavüz, kendinden olmayanı öldürme üzerine kurulmuşken müridi ne ola ki, aynı yolun yolcusu.

  4. On 29.03.2020 at 22:54, mirasyedi yazdı:

    iğneyi kendine çuvaldızı başksına batır diye bir atasözü var.

     

    Atatürkçülük ile yönetilen bir ülke göstersene? :)

     

    Atatürkçü bir parti göstersene?

     

    Kim gerçek Atatürkçü @bilgivehis mi  yoksa sen mi daha çok  Atatürkçüsün? 

     

    Uzlaştığınız bir nokta yok. :)

     

    Birde teoride ne yazıyorlar uygulamada ne yapıyorlar.Bunu yazmadan direk çöpe atıyorsun öğretileri.

     

     

     

    Atatürk'ü yargılamadan Atatürkçü olunmaz!

    Atatürk'ü anlamadan Atatürkçü olunmaz!

    Dünya politikası, politik tarihi, yönetim biçimleri öğrenilmeden Atatürk eleştirilemez!

    Bunları yapmadan Atatürkçü olunduğu için maalesef genelde tutarsız bir Atatürkçülük hakim.

    Bir de bu ülkede kalın kafalılık hakim olduğu için onu anlamakta çok zorlanıyorlar.

    Örneğin, Atatürk devrimciyse niye kapitalizmi getirdi sorusunun reel cevabı olduğu halde bir türlü bu sorunun içinden çıkamıyorlar.

    Tabi kimisi de işine gelmediği için olayı çarpıtma yoluna gidiyor.

    Bir başka örnek de bu dünyaya komünist sistem gelmedi diyoruz ama kapitalist propagandaya aldanıp Sovyetleri falan komünist zanediyorlar.

    Daha Sovyetlerin tarihine bakmadan sırf Stalin üzerinden Sovyetleri yargılıyorlar.

    Bu forumda kaç kişi acaba Çin devrimini araştırmış ama Çin'i kötülemeye gelince mangalda kül bırakmazlar.

    Aslında bu ülke halkının şuurunda bir gariplik var, her şeyi çok iyi bildiklerini zanederler ama bu ülkeyi de dinci faşizme teslim ederler.

    Hitler zamanında Alman halkı da böyleydi, çok biliyorlardı ama sıçtıklarının faturası çok ağır oldu.

     

  5. Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu öyle bir yazı yazmış ki, içinde kinaye, ironi, trajikomik, devletin çaresizliği, her vatandaşın kendi Olaganüstü halini oluşturmasına varana kadar ne desen var.

    Oldukça beğenimi kazanan bu yazıyı sizlerle paylaşayım.

     

    murat-muratoglu.png?v=7.7.8.5

     

    Herkes başının çaresine baksın!

     

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; “Herkes kendi olağanüstü halini ilan edebilir. Bunu illa devletin ilan etmesi gerekmiyor” dedi… İlan etme yetkisini bana sayın bakanım verdi!

    Koskoca Bakan, bir şey bilmeden konuşacak hali yok ya… Çıktım balkona; “İlan ediyorum, halim olağanüstü!” diye bağırdım etrafa… Bakan söyledi sonuçta…

    ★★★

    Birden aklıma geldi, Erdoğan; “Olağanüstü hale ‘evet' diyenler teröre hizmet ediyor” demişti! Sonrasında kendisi üç yıl boyunca OHAL'de ülkeyi yönetti… Sorun çıkmaz sanki…

    Oturdum, kendi OHAL taslağımı hazırladım ve imzaladım. Dün gece saat 12'de yürürlüğe koydum… Memlekete hayırlı olsun.

    ★★★

    Anında bir KHK çıkardım. Yeğenlerimden birini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak atadım. Artık açık lambalardan, damlatan musluklardan o sorumlu… Diğer yeğenimi Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görevlendirdim. İnternetin hızından, televizyonun uzaktan kumandasından, bitmeye yüz tutmuş pillerden mesul kendisi…

    ★★★

    İtiraz edecek oldular, direnenlere sıktım biber gazını yerlerine oturdular. Ortalık sakinleşince oturdum anlattım… Ben paşayım, sen paşasın, hepimiz paşayız…

    Zira kendi OHAL'inizi ilan etmek için geç kaldınız. Evde OHAL ilan etmeyi yasakladım. Hukuku askıya aldım!

     

    Kendimi hem televizyona hem buzdolabına kayyum olarak atadım. Benden habersiz bırakın kanal değiştirmeyi, zeytin bile yiyemezler. Gerekirse bu iş sıkıyönetime kadar gider!

    ★★★

    Madem devlet bana bakamıyor, kendi olağan üstü halimde kredi kartı ödemelerini 6 ay erteleme kararı aldım.

    Su, elektrik, doğalgaz ödemelerini ikinci bir emre kadar durdurdum. KDV, stopaj, gelir vergisini kaldırdım. Şimdi onlar düşünsün!

    ★★★

    Zaten Euro'ya geçiyorum. Temmuz ayı gibi Avrupa Birliği'ne üyelik başvurumu yapacağım. Bir de saray yaptırma niyetim var ama ev halkından çıkmaz o kadar para!

    Tabii bu OHAL konusunda yeniyim. Geçmiş tecrübelere baktığımda “Demokrasi işlemiyor, Meclis işlevsiz” diyorduk, anlatamıyorduk.  Meğer önce soğuk geliyormuş, yönettikçe insan alışıyormuş!

    ★★★

     

    Makam şoförüm olsa, şahsıma yağ çeken bir gazeteci bulsam, avukatım, mimarım, doktorum, muhasebecim, halı sahadaki kalecim, komple milletvekili… Tecrübeyle sabit örnekleri…

    Kendi OHAL kanunlarıma göre artık istediğim zaman gazeteye yazı yazacağım. Gazete yönetimi de OHAL ilan ederse orası sıkıntı… Oysa birlikte aşabiliriz bunları…

    ★★★

    Aslında ülkede insanları güvenceye alacak para olmayınca… Herkesin “kendi olağanüstü halini ilan etmesinin” Türkçe meali, herkes “başının çaresine baksın” demek gibi… Kendin pişir kendin ye misali…

     

    Murat Muratoğlu

    25 Mart 2020 Sözcü gazetesi

  6. Gelen kitler Çin'den olunca ve ücretsizin altında da Atatürk'ün imzası olunca akpli itler nasıl trollayacağını şaşırdılar.

    Gerçekte ise gönderilen kitlerin Atatürk'ün kendilerine yapmış olduğu yardım amacıyla şirket tarafından 50 bini ücretsiz gönderilmiş.

    Yani bu 50 bin ücretsiz kit, şirketin kendi yardımı, Çin devletiyle alakalı değil.

    Ee, bakan akpli olur da altında Atatürk'ün imzası olan yardımdan bahseder mi, elbette etmez.

    Demek bir şirket değil de Çin devleti tamamını Atatürk adına ücretsiz göndermiş olsa, bu aktrollar kimbilir ne yalanlara başvururdu, öyle ki namussuz, sahtekarlar.

  7. Ulema başı Abdurrezzak efendi hazretlerinin iddiasına göre Arabistan peygambere ve allaha yakın olduğu için müslümanlar Corona'dan etkilenmiyorlarmış.

    Arabistanda Corona'dan etkilenenler inançları zayıf olanlarmış.

    Bu yüzden tüm müslümanların tereddüt etmeden arabistana gitmelerini önermiş.

    Bir başka din bilgini ve alim olan aynı zamanda hazreti muhammedin soyundan gelen Abuziddin el-rahmani hazretleri de bunu doğrulamış.

    Bütün müslümanların arabistana yığılmasını önlemek için arabistan devleti bu gerçeği gizliyormuş.

    Allah ne büyüktür ki, müslümanlara böyle bir kapı açmış.

    Maalesef müslüman olmayanların böyle bir şansı bulunmuyor.

    Bütün müslüman alemine duyurulur.

  8. 51 dakika önce, mirasyedi yazdı:

    Sanki Chpnin ekonomik sistemi kapitalist ekonomi değilmiş gibi yazıyorlar.

     

    Burada kapitalist sistem, Atatürk'ün bakışı ve YCHP'nin kapitalist anlayışı farklı olmakla birlikte kapitalizmin kendisi de farklıdır, önce bu noktaya dikkat çekmek gerekir.

    Dünyada bağımlı ve bağımsız iki kapitalist sistem var.

    Bağımlı kapitalist sistem bizdeki gibidir, hiç bir şeye kendin karar veremez ve uygulayamazsın, bağımlı olduğun ülkelerin çıkarına göre politika yürütmek zorundasın.

    Bağımsız kapitalizm ise kendi yağıyla kavrulan ve işgalci olmak üzere ikiye ayrılır.

    Örneğin, ABD-AB-Japonya işgalci kapitalistlerdir, Çin ve Rusya kendi yağıyla kavrulan kapitalist ülkelerdir.

    Atatürk, bağımsız, kendine yeten ve çağdaş bir ülke tasarlarken, YCHP işgalci kapitalistlerle uzlaşı yolunu seçerek, sosyal demokrasiyi savunmaktadır.

    Sosyal demokrasi, işgalcilerle anlaşma sistemidir, yani kabaca "ülke senin olsun, bize payımızı ver ama az da olsa sosyalleşme getir ki, olası isyanı engelle" sistemidir.

    Avrupa halkının olası isyanını durduranlardan biri de işte bu sosyalleşme numarası sayesindedir.

    Ancak Avrupa işgalci kapitalist olduğu için kendileri açısından bunda bir sorun yoktur, bizim gibi bağımlı ülkede ise sosyal demokrasi sökmez.

    Kısaca bu bağımlı ve bağımsız kapitalizm farkına bakmadan hepsini aynı kefeye koyarak kapitalizm ve diğer olguların tahlili yapılmaz.

     

  9. Dünyaya gelmiş geçmiş, her sakala tarak vurmakta zirve yapmış birinden sadece fetocular değil, herkes korkar.

    Perinçek güç kimdeyse onun çakalı olmayı politik bir hedef yapmıştır.

    Bugün insan türünü tehdit eden dünyanın en güçlü varlığı coronavirüs insan olsaydı eminim onu savunmak için bir an bile durmazdı.

    60'lerde devrimciyim diye piyasaya çıktı, bütün devrimciler ve devrimci örgütler yok edilirken, perinçek örgütü sürekli ABD destekli örgütlerin çanak yalayıcılığını yaptı.

    Bazen Atatürkçü, bazen Atatürk faşisttir diyen birisi, hiç bir zaman MHP'ye toz kondurmaz, bazen PKK'ci, 12 Eylül darbesinde ABD'ci, 70'lerde devrimci ispiyoncusu ve bugün de dinci faşist tayyibin kucağında oturuyor.

    Bunlar daha bilinenler, bir de beslendiği abileri olduğuna dair zaman zaman iddialar var ki, bu iddialar hiç de yabana atılır cinsten değil.

    Bugün bu ülkede Cumhuriyet bir figür haline geldiyse, ülke tek adamın iki dudağının arasına sıkıştıysa bunda perinçeğin inkar edilemez büyük payı bulunuyor.

    Zaten bunda payı olduğunu da dolaylı olarak söylüyor, bu söylediklerini benim gibi eski devrimciler kolay anlar.

    Eee, şimdi diyorsun ki, fetocular perinçekten neden korkar?

    Her deliğe giren böylesi bir virüsten herkes korkar kardeşim.

     

     

  10. Birileri kendi çıkarları için bilinçli olarak her zaman asimile uygulamıştır.

    Bu asimile sadece başkaları için değil, kendi milletine veya gurubuna da uygulamışlardır.

    Özellikle köleci toplumdan sonra asimile uygulamak daha ciddi boyuta gelmiş, kapitalizmin varlığıyla birlikte de en önemli bir proje haline getirilmiştir.

    Son 200 yıldır asimile öyle bir boyuta gelmiş ki, bu projenin başını çeken gelişmiş devletler kendi halkını dahi sisteme entegre etmek için asimile projesini yürütmüştür.

    Bir çok entel kesimi doğal asimile ile bilinçli asimilenin ayırdını yapamamaktadır.

    Hatta bilinçli asimileyi evrimin bir parçası olarak iddia edenlerin çoğunlukta olması nedeniyle bu konuda net bir uzlaşı sağlanamamaktadır.

    Zira evrim dediğimiz olay tek başına karar verici değildir, evrim bizi evirirken bizler de yaşama geçirdiğimiz uygulamalarla onu önemli ölçüde yönlendirebiliyoruz.

    Örneğin Corona virüsü bir asimile ve dengeleme amaçlı belirli güçler tarafından dünyaya enjekte edilmiş, bunu evrim koşulları mı dayattı yoksa evrimle pek alakası olmayan sadece bizden kaynaklı bir durum mu, bu konuda görüş ayrılıkları bir hayli fazladır.

    Dolayısıyla bu asimile işi insanların özellikle din ve çeşitli yalanlarla uyutulmasıyla alakalı, insanlar devletlerin yönlendirme politikasını sorgulamadıkları müddetçe böyle devam eder. 

     

  11. 11 dakika önce, Las Seis Flechas yazdı:

    Niye Arap tanrısının kanunları olsun? Belki de Atatürk'ün kanunlarıdır. Hatta bizim o gördüğümüz Mustafa Kemal Paşa aslında tanrının insan biçimine girmiş hali sadece. Ancak ondan sonra gelenler onun mesajını tahrif ettiği için bugünkü hale geldik. Bunların hepsi imtihan.

     

    Evet 5 dakikada yeni bir din kurdum hadi çürütün bu dini bakalım ?

     

    Bu dinin ilk müritlerinden biri olma şerefine nail olduğum için kendimden gurur duyuyorum.

    Bu dinin en iyi taraflarından biri, nasıl ibadet edileceği Nutuk kitabında açıkça belirtilmiştir.

    Biz ilhamlarımızı gaipten değil, hayattan alacağız.

    Bağımsızlığımızı ve Cumhuriyeti korumak birinci görevimiz olacaktır.

    Düşman bütün kaleleri ele geçirse dahi  ya istiklal ya ölüm uygulamaktan çekinmeyeceğiz.

    Ülkeyi müreffeh ve çağdaş ülkeler seviyesine getirmek boynumuzun borcu olacaktır.

    Altı Ok hedeflerine ulaşmak için bütün benliğimizi, varlığımızı seferber edeceğiz.

    Bugün dinci faşizmin ülkeyi ele geçirmesi, Cumhuriyetin yıkılması, ülkenin tek adama geçmesi, bütün kalelerin ele geçirlmesi bizleri yıldırmayacak, aksine daha cesur, daha fedakar olacagız.

    Bilim Atatürk'ü yanlışlıyorsa bilimi baz alacağız, ancak bugüne kadar Atatürk'ün bütün görüş ve hedefleri bilimle çelişmek şöyle dursun, bilimle tamamen örtüşmektedir.

    İşte bizim dinimizin ibadet şekli kısaca böyledir, tüm müslüman alemine duyurulur, tez elden bu dine katılmanızı namus, karakter ve geleceğinizi korumanızı talep ediyorum.

    Katılım çok kolaydır, ön yargısız ve tarafsız dininize varana kadar her şeyi sorgulamakla katılmış oluyorsunuz.

     

  12. Hiç bir farklı neden yok, sadece süreç meselesi.

    Hiç bir toplum belirli aşamaları geçmeden Avrupa halkı düzeyine gelmez gelemez.

    Daha kısa veya daha uzun olabilir ama belirli aşamaların yaşanması gerekir.

    Dünyada belki de tek mutlaklık budur, süreç meselesidir.

    Atatürk örneğinde olduğu gibi kişisel bazda geri kalmış ülkenin bir üyesi bir Avrupa halkından daha ilerde olabiliyor ama toplum olarak aynı şeyi söylemek mümkün değil.

    Bir ülke diktatörlük, faşizm, baskı, zulüm, sömürü ve ekonomik çöküş yaşamadan onların varlığına son veremez.

    Bir toplum tamamen namussuz olmadan namus kavramını öğrenemez ve namuslu bir ülke inşa edemez.

    Özellikle son 20 yıldır namussuz bir toplum yaratıldı, ancak bunun henüz başında oldukları için namussuz yapıldıklarının farkında değiller.

    Bugün Atatürk'ün değerinin bilinmemesinin de nedeni budur, namussuz yapıldıklarının farkında olmayışlarıdır.

    Aynısını Avrupa halkı en az beş yüz yıl yaşadı, en az beş yüz yıl da namusları için mücadele ettiler.

    Bugün Avrupa halkı çok ilerdeyse bunu vermiş oldukları bin yıllık bedel sayesindedir.

    Avrupanın bin yıl önce başlattığı mücadele ile biz yüz yıl önce Atatürk sayesinde tanışabildik, halen de tanışma dönemindeyiz.

    Düşünebiliyor musunuz, bu ülkede kanla, irfanla kurulmuş bir Cumhuriyet, kutuya atılan kağıt parçasıyla yıkılmış, kimse farkında değil.

    Tecavüzcüsünü ödüllendiren bir iktidara oy verdiğinin farkında olmayan bir halktan bahsediyoruz.

    Hani eksiğimiz ne diye başlık atmışsın ya, eksiğimiz işte budur, önce namussuz olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor.

     

     

     

  13. 6 dakika önce, muyaepa yazdı:

    Evrime inanmıyorum. 

     

    Evrime inanılmaz, öğrenilir, öğrenmek için evrim hakkında okuman ve araştırman gerekir.

     

    8 dakika önce, muyaepa yazdı:

    Sizin dini görüşünüz nedir?

     

    Avatarın altında yazıyor.

  14. Üye olunca YCHP'nin AKP ile birlikte yürüttüğü Cumhuriyeti yıkma, Atatürk'ü bitirme, milleti araplaştırma, ülkeyi bataklığa götürme hedefinin bir parçası olacaksın.

    Orada sana öyle Atatürk, Cumhuriyet, Laiklik propagandası yaptırmazlar, PKK ve Feto aleyhinde konuşturmazlar.

    Hani bir yere kadar gidersin ama dikkat çektiğin anda fişini çekerler.

    Dışarıda oradan daha iyi mücadele edebilirsin, en azından bir partiye bağımlı olmadığın için bir nebze ötebilirsin.

  15. 8 saat önce, haci yazdı:

    Yas tutmadığımız için mi geri bir toplumuz, geri olduğumuz için mi yas tutamıyoruz?

     

    Bu çok hem de pek çok önemli bir konu.

    Duyarlılık sadece doğal duyularımızdan oluşmaz, onu asıl oluşturan yaşamdam aldığımız bilgilerdir.

    Başka deyişle, yaşamdan aldığımız bilgiler duyarlarımızı harmanlayıp olgunlaştırır.

    Lakin burada asıl önem arz eden, yaşamdan aldığımız bilgileri biçimlendirme şeklidir.

    Bu toplum yaşamdan aldığı bilgileri nasıl biçimlendiriyorsa yine yaşama öyle yansır.

    O halde yapılması gereken şikayet değil, bu toplumun yaşamdan aldığı bilgiyi nasıl yorumladığı şeklinde bir soru olmalıdır.

    Bunun için de bu toplumun dünyaya bakış açısını oluşturan yaşam biçimine bakmak gerekir.

    Bunu daha iyi anlamak için şu sorulara verilecek yanıtlar belirleyici olacaktır.

    -Adına toplum dediğimiz bu ülkenin insanları reel toplumsal yaşamı biliyor mu?

    -Kitap okuyor mu?

    -Ciddi olarak sorguluyor mu?

    -Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi zıt kavramları neye göre değerlendiriyor?

    -Her birey kendine özgü karakterini kazanabilmiş mi, yoksa toplum olarak başkalarının lanse ettiği karekteri mi taşıyor?

    -Yine her birey kendi iradesini özgürce kullanabiliyor mu, yoksa başkalarının dayattığı irade biçimini özgürlük mü zanediyor?

    Başlık konusunun bu ülkedeki durumuna baktığımızda bu sorulara verilecek yanıtlar pek olumlu bir sonuç göstermeyecektir.

    Çünkü hıyar kuyruğunu gelişmişlik sayan, ay'a beş şeritli yol yapan, nuh ile telefonda görüşen, dinci tarikat liderlerinin kıçından medet bekleyen bir toplumdan bahsediyoruz.

    Bu topluma tarikat liderleri ve taptıkları reisleri yas tutun demezse yas tutmaz.

    Burada yas tutmayan hangi toplum,  araştıran, sorgulayan, kitap okuyan bir toplum mu, yoksa 1400 yıl öncesinden kalma bir et yığını mı?

  16. Kapitalist sistemde evlilikler de sevgiler de paradır.

    Adı üstünde kapitalizm para demektir.

    Kapitalizmde kadının temel ihtiyaçlarını karşılamak ayrı bir sorun, hadi karşıladın diyelim bu defa da temel ihtiyaçların karşılanmasından tek başına mutlu edemezsin.

    Çünkü kapitalizm temel ihtiyaçtan ötesini ister,  bazıları bu ötesine kavuştuğu için diğerleri de onu ister, olmayınca da sorunlar başlar.

    Yani kapitalizmde ev, araba, iyi bir gelir, iyi bir eş olmak yetmez, çünkü kapitalizmde parayla yapabileceğinin sınırı yok.

     

  17. 2 saat önce, Las Seis Flechas yazdı:

    Belki de takiyye yapıp onlardan gibi görünüp sonra onları tasfiye edebiliriz.

     

    Sırf buna güldüğüm için yazıyorum.

    Takkiye yapmak beceri işidir, bu yetenek de sadece müslümlerde bulunur, takkiyeciye takkiye yapmak için onlardan daha yüksek şerefsizlik ünvanına sahip olman lazım.

    Ayrıca niye takkiye yapacaksın ki, halkın kendisi böyle istiyorsa bir anlamı olmayacaktır.

    Hani CHP içindeki gerçek Atatürkçülere sahip çıkılsaydı zaten bu hallere düşmezdi, demek halkın kendisi böyle istiyor.

    Bu ülkeyi faşizmden, dincilerden ve liberallerden kurtarmak için boşa uğraşmayın.

    Bu dünyada dinler biter, insan türü yok olur, yine de bu Türkler faşizm sevgisinden vazgeçmez.

    İşte yüz yıl içinde Türklerin faşizm sevgisini gösteren bazı gerçekler.

    Atatürk'e hiç bir zaman sahip çıkmadılar.

    Atatürk'e sahip çıkan Denizlere sahip çıkmadılar.

    Atatürk'ün partisini bir defa olsun iktidara getirmediler.

    Atatürk karşıtı olan resmi ve sivil herkesin peşinden gittiler.

    Atatürk karşıtı olan bugünkü iktidarı tek adamlığa kadar getirdiler.

    Demokratik Cumhuriyetin yıkılmasına bizzat resmi olarak oy verdiler.

    Ülkenin başına sürekli faşist partileri getirdiler.

    Faşist darbeleri canı gönülden desteklediler.

    Her faşist darbede sokaklarda bayram yaptılar.

    Faşist ve dinci fetonun gönüllü iç oğlanı oldular.

    Bunlarla da tatmin olmadılar, şimdi de daha iyi dombalmak için Osmanlı dönemini istiyorlar.

    Hani sen ülkeyi bunlardan kurtarmak istiyorsun ama halkı halktan kurtarmak gibi bir trajikomik olaya düşersin.

  18. Çıkar meselesi.

     

    Özeleştiri yapınca o gurubtan veya örgütten sağladığı çıkar her neyse ondan olma riskini göze alamıyorlar.

    Ayrıca özeleştiri demek bu gibi ülkelerde o guruptan doğrudan dışlanma demektir, bunu da göze alamıyorlar.

    Çünkü bu ülkede gurup veya örgüt demek belirli bir çıkar hanesi demektir, özeleştiri yapan kişi diğerlerinin de çıkarına dolaylı olarak riske etmiş oluyor.

    Bu yüzden dışlanması yüzde yüz kesindir.

    Ancak sadece bir özeleştiriyi desteklerler, gurup üyelerinin çıkarını besleyici özeleştiri olursa desteklerler.

    Bu da haliyle pek özeleştiriye girmiyor, yine çıkar amaçlı bir alternatif oluyor.

    Dolayısıyla adaletin, demokrasinin olmadığı bir ülkede örgüt içinde özeleştiri olmaz.

    Özeleştiri olması için Atatürkün Altı Ok'unu getirmek gerekiyor, onu da bu ülkenin halkından beklemek sadece hayaldir.

  19. Türklerin anlaşılmaz garip bir faşizm sevgisi var.

    Osmanlıda Türklere faşizm ve asimile uygulanırdı.

    Türkler yüksek makamlara getirilmezdi, saraya sokulmazdı.

    Türk kadınlarından çocuk sahibi olmazlardı.

    Türklere saray tarafından arap dili ve arap kültürü dayatılırdı.

    Türklere akla-hayale gelen bütün aşağılayıcı kelimeleri kullanmaktan çekinmezlerdi.

    Türklerin ölmesi leş olarak görülür ve hatta zaman zaman din bahanesi adına Alevi Türkleri topluca öldürürlerdi.

    Bu kadar faşizme, asimilasyona, küçük düşürülmeye, yoksulluğa itilmeye rağmen "Padişahım çok yaşa" diyen, sarayı baş tacı yapan yine Türklerdi.

     

    Türklerin faşizm sevgisi Cumhuriyet kurulduktan sonra da devam etti.

    Ancak bu defa farklıydı.

    Faşizm saraydan, yönetimden,  devletten değil, bizzat kendileri tarafından yapılıyor ve isteniyordu.

    Bunu ilk olarak "Din elden gidiyor" bahanesiyle Menemen olayında gösterdiler.

    Daha sonra Komünizmle Mücadele" bahanesiyle ellilerden bu yana fetonun kıçına yapıştılar.

    Atatürk'ün getirmiş olduğu seçme-seçilme hakkını faşizmin gelmesi yönünde kullandılar, hiç bir zaman demokrasiyi benimsemediler, faşizme karşı olan siyasi partilere oy vermediler.

    Bu ülkede en çok sevilen dönemler faşist darbe dönemleri oldu, öyle ki darbeyi yapanın resimlerini duvarlarına asma yarışı içine girdiler.

    Türklerin faşizm sevgisini gören yerli-yabancı kurnazlar, faşizmi din süsüyle makyajlayıp her alanda propaganda yaparak Türklerin faşizm sevgisini tatmin ettiler.

    İktidarda en uzun süre kalan yine bir başka dinci-faşist oldu.

    Bugün kendinden olmayan herkesi içeri atmalar, dolaylı şekilde öldürmeler, ölümüne sebep olmalar, işsiz bırakmalar, muhalif haber alma hakkına zincir vurmalar yaşanırken, yine faşizmi alkışlayan Türkler oldu.

    Hani hep deriz ya, "islam bu dünyanın mikrobudur" diye, ben burada Türklerin faşizm sevgisini birinci sıraya aldım, bana göre Türklerin faşizm sevgisi bu dünya için daha zararlıdır, daha sonra islam gelir.

    Çünkü İslam farklı sistemde yumuşama gösterebiliyor ama Demokrasiyle yönetilen Cumhuriyet dahi bu Türklerin faşizm sevgisini azaltamadı.

×
×
  • Yeni Oluştur...