bilgivehis

Dindarın birine işini, aşını tayyip veriyor. Dindara sormuşlar "tayyip mi muhammed mi?" Dindar "muhammed tabi" demiş. O halde işin de aşında bitti demişler. Dindar "ben muhammedin tayyip hazretleri kadar yüce olmayacağını söylemek istemiştim"...

Emri vereni gördün mü? Muhammed emir demiş ama gören yok, muhammedin iki dudağının arasına muhtaç bir allah...

Muhammedin cennet bahçesine inananlar ile ayrılıkçıların hayali aynıdır. İkisi de cennete gitmek için her şeyi yaparlar ama o cennet bir türlü gelmez. Bölünmek için yapılan çatışma kapitalizme kazandırır, bölünme kapitalizme kazandırır, bunlar kapitalizmin projesidir diyoruz ama cennet hayalinden kurtulamıyorlar. Avrupa'da bölünenleri örnek veriyorlar ama yanı başımızda bölünen Irak, Afrika'da bölünen sayısız ülkeleri görmüyorlar. Üstelik Avrupa ile geri bıraktırılmış ülkeleri kıyaslama öneminin dahi farkına varamıyorlar. Muhammed alın size cennet demiş insanlar da o c

Yani insan genetigine müdahale edecek, insanları daha doğuştan kulluk kıvamına getirecek ama biz buna dinlerin evrimsel soykırımı demeyeceğiz. Bu bir evrimin doğal seyrine bal gibi de müdahaledir. Ortada bir değişim-dönüşüm var, değişim-dönüşümün diğer adı evrimdir. Hak dini denilen son üç din olmadan da bir çok din vardı, onlar çıkar amaçlı olmadığı için böyle bir durum oluşmadı, insanlar doğal haliyle ve kişisel tercihle inanç gösteriyorlardı, kendi hayallerini süslemekten öte gitmiyordu. Oysa bugün sırf çıkar uğruna din çok gerekliymiş gibi bir dayatma var ki, bu dayatma

Sen kent yaşamında yaşayamazsın, doğaya gitmen gerek

Bunun tersi de oluyor, örneğin bugünkü iktidara hırsız olduğu için oy veriyorlar. Çünkü o hırsızlığın içinden kendilerine düşen makarna gibi nemalanma olayı var. Yani "herkesten çal ama benim önüme de bir parça kemik atıver" diyorlar... Bu arada unuttum, zaten cevap senin sorunun içinde "Şu yobaz parti..."...

Evrimde mükemmel diye bir şey yok ki her zararlıyı elesin. İnsanların bugünkü haliyle kalmasının dahi bir garantisi yok. Etki-tepki olayı kesin şu süreçte işleyecek, şuna dönüşecek diye de bir şey yok. Örneğin çok güçsüz, çok zayıf, yaptırım gücü olmadığı düşünülen bir zerre madde bu dönüşüm sayesinde belirgin bir güç haline gelebiliyor. Dinlerin binlerce yıllık zararlı halini evrimin yararlı işleyişi şeklinde algılaman yanlıştır. Çünkü bu zarar insanın insana müdahalesi sonucu farklı bir evrilmeye gidebilir, özellikle bu noktayı vurgulamak için bu başlık açıldı. Üstel

Bu cümlen düşüncenle çelişirken beni de doğruluyor...

Toplumlar özgür değildir, dinlere, devletlere, ideolojilere bağımlı haldedir. Toplumlar temel ihtiyaç olan ekonomik bağımlılık birilerinin elindedir. Dünyadaki bütün ordular, bütün özel güçler, bütün güvenlik birimleri ve bütün kültürel etkinlikler bu güçlere çalışır. Böylesi bir ortamda toplumların özgürlüğünden bahsedilemez. Bu ülkede dinci faşizmin toplumun tepesinde olması dünya hakim gücün sadece bir örneğidir...

Evrim bir tanrı değildir, evrim yasasında mutlaklık yoktur, evrim bir metafizik yasası değildir. Değişim ve dönüşümler, çelişkiler ve müdahaleler sonucu oluşur. Diğer anlamda etki-tepki olayıdır. Buna göre bir canlıya binlerce yıl sürecek ne gibi bir müdahalede bulunursan o canlı da ona göre değişime uğrar. Örneğin, senin bir kolun ölene kadar bağlı kalsın, senin, çocuğuna, torununa devam edenlere de aynı kolu bağlı kalsın, bir kaç yüz yıl sonra o çocukların o kolu etkisiz hale gelecek. Binlerce yıl süren herhangi bir etki de aynı şekilde farklı tepkiye dönüşecektir. D

Burası biraz illuminati olmuş. Evet biraz İlluminati olmuş ama maalesef gerçek...

Ne illuminatisi, illuminati de nereden çıktı, bir açıklama getirir misiniz?

İnsan nesli bir yandan evrimin doğal yasalarıyla evrilirken bir yandan da toplumlar inanç ve yönetim erkine göre evriliyorlar. İnanç ve yönetimlerin on binlerce yıldır hakim güç konumunda olması toplumların doğal evrilmelerine müdahale ederek, güce boyun eğen farklı bir tür meydana getiriyor. Toplumların yalan söyleyen, onları yolan yönetimleri tercih etmelerinin bir nedeni de bu genetiğine müdahale edilen evrimsel soykırımdır. On binlerce yıl süre içinde canlılara yapılan müdahale ile az veya çok farklı şekilde evrilmesi mümkündür. Sahtekârların baş tacı edilmesinde ve ateistler baş

Bu başlığı açan kişi ne diyor, "filana haksızlık ettiniz" karşı taraf ne diyor "Kılıçdaroğluna yapılan eleştiriler Hayır'a zarar veriyor". Oysa bu başlıkta harıl harıl Kılıçdaroğlu eleştiriliyor, bu durumda bu başlığın da kilitlenmesi gerekmez mi?

Arkadaşlar bu başlık halen kilitlenmedi mi? Bu başlıkta geçen konu için hem "Hayır" mücadelesine zarar veriyor dendi ama halen başlık devam ediyor, anlayan beri gelsin...

İyi de bu senin görüşün, gerçekte öyle mi acaba? Bugüne kadar ülkücülerden hiç bir olumlu hareket görmedik o yüzden dediğinin doğruluğu şüpheli. Ama keşke dediğin olsa da ilk defa ülkücüler bir işe yarasa...

Kalabalık, nüfus yoğunluğu gibi mazeretler belirli ideolojinin çıkarına göre uydurulan, dünya işleviyle alakası olmayan bir dayatmadır. Dünyanın hakimleri için kendi stratejileri önemlidir, onlara göre insanın emeğinden başka bir değeri yoktur. Bilim ve teknolojinin imkanlarını kullanarak, bir meta olarak gördükleri insanları kendi stratejilerine göre sınırlamak ve aynı zamanda sömürüye isyan etmeyen alternatif yaratma gayretindeler. Hedeflerini gerçekleştirmek için hastalık yaymak, soykırım, ayrılıkçı-dinsel çatışmalar ve Afrika'da toplu ölüm örneği gibi her yola başvuruyorlar.

Çelişkiyi savunmuyor ona tapıyorsun, bu yüzden yapılan her tanımı tarih ile eski ile bağdaştırarak çelişkiyi yeni bir din tipinde tasarlıyorsun. Bu senin hayallerinle süslediğin bir kurgudan ibaret. Oysa eleştiri için dahi o konu üzerinde birikim gerekir, bu da bilim ve anlamaktan geçer. Anlayamayan veya anlamayı küçük görenin eleştiriye hakkı da olmaz, çünkü anlamayanın eleştirisi hiç kadar dahi anlamı yoktur. Zaten bahsettiğim gibi rüyaları-kurguları yücelterek hiççilige laf sokman niyetini belli ediyor "ne din ne nihilizm yaşasın düşlerim" diyorsun. Burada yemezler, forumun en cahılı ben da

Çelişkiye tapacaksan o halde bilim senin neyine, oysa bilim çelişkinin kaynağını bulmak ve tapma yanlışını kanıtlandırmak içindir. Bir yandan diğer doğmaların empoze edildiğini iddia ederken diğer yandan çelişkiye tapan bir düşünce yapısı, o halde yanlış dediğinden bir farkın kalmıyor. Bu durumda çelişkinin tapılası bir olgu veya varsayım iddian kendi kendini çürütüyor. Ha çürümeye de tapıyorum dersen tekrar iyi rüyalar...

Anlar gibi olmak ve meydan okumak. Sen çelişkiye taptığının dahi farkında değilsin, iyi rüyalar...

Rüyayla-düşlerle mi meydan okuyorsun, daha gerçeği dahi anlayamamışsın...

Kayıplarımızın en büyük nedenlerinden biri de bu değil mi? Ama bağıran, çağıran, yalan söyleyeni tercih eden bir millet doğru yönetilmeyi de hak etmiyor zaten...

O saat fabrikası değil, kişisel atölyedir, ona benzer atölyeler bundan kırk yıl önce bu ülkede de vardı, genelde seri üretim değil de bir hobiydi...

Tekonoloji ve bilim çağında yaşıyoruz, saatın nasıl yapıldığı normal değil mi sence, buna hayret mi ediyorsun, takdir mi ediyorsun yoksa takdiri ilahi olarak mı görüyorsun bilemem ama ben sadece merak ettiğini düşünerek cevap vereyim. Eskiden saatlar mekanikti bildiğiniz gibi, iskeleti paslanmaz metalden, çarkları sarı metalden, dişli yuvaları ise düşük ayar elmastan yapılırdı. O zamanki saatlar kurmalı saatlardı, beş asil dişli bir zemberek maşa ve saatçılara çok para kazandıran balanstan ibaretti. Sonra bu saata bir kanat takıp otomatik kurmalı yaptılar, hatırlarsanız seiko-cıtızen-omax

İyi de neyi öğrenmek istiyorsun, neyi merak ediyorsun, biraz açarsan makul cevap veririz belki.