satsuma57

İki deve, iki inek, bir koç, bir merkep, bir karınca, bir köpek, bir kuş, bir balık. Diğerleri anlaşılır da, balık biraz sorunlu. Bildiğimiz kadarıyla Yunus'u yutan deniz balığıydı,yani tuzlu suda yaşıyor. Ama cennette yalnızca ırmaklar, yani tatlı su var. Deniz balığı tatlı suda yaşayabilecek mi? "Kudretinden sual olunmaz rabbim, yaşatır elbet." (Ek soru: Bu hayvanlar cennette çoğalacaklar mı? Çoğalacaklarsa nasıl? Develerle inekler dışındakiler birer tane de ondan soruyorum.)

Ali sevgisinin son sınırına varmasının bir sonucu olarak 'Ali İlahiler' denen, Ali'nin Tanrı ya da onun doğrudan vekili olduğunu savlayan bir akım türedi. Bu akım, hemen tüm Şii mezheplerinde bulunan 'Allah-Muhammed-Ali' üçlemesinden bir adım ileridir. Burada artık Muhammed silinmiş Allah ile Ali birleşmiştir. Başka bir şiir örneği: Ali Değil mi? Gafil kaldır şu gönlünden gümanı Bu mülkün sahibi Ali değil mi Yaratmıştır on sekiz bin alemi Rızıkların veren Ali değil mi Gelin vazgeçelim böyle gümandan Vallahi çıkarız dinden imandan

İslam ne kadar inkar etse de, kadim ikili (düalist) tanrı anlayışından kurtulamıyor. Gizleyeyim derken açığa vuruyor. Şeytan bunlardan birisi ama hangisi, bilinmez.

Genelkurmay Başkanı Akar, El Bab harekatının bittiğini söylemiş. Peki, el Bab alındı mı? Hayır. Kürtlerin kuzeyden kantonları birleştirmesi tehlikesi ortadan kalktı mı? Hayır. Öyleyse ne değişti de, Fırat Kalkanı adı verilen yürüyüş -başlangıçta deklare edilen amaçlar gerçekleşmeden- böyle ansızın bitiverdi? Suriye ordusunun güneyden yaklaşması olabilir mi? Kısacası 'PYD'ye karşı vatan topraklarını savunuyoruz' diye giriştiğimiz eylem, fiyaskoyla sona erdi. PYD eskiden neredeyse orada aynen duruyor. Peki biz, ünlü fıkrada söylendiği gibi, o kadar b.ku niye ye

Büyük bir tantanayla başlanan 'Fırat Kalkanı' harekatında dört ayı geçkindir daha El Bab'a girilememiş. 63 nüfuslu kasaba sınırdan hepi topu 32 kilometre ötede. Üstelilk 40 civarında şehit var. İŞİD'e bir sürü tank ve ZPT kaptırılmış. Bir taraftan da Suriye ordusu batıdan yaklaşıyor. Kürtlerle birleşme olursa bizimkilerin durumu zora girer. Acaba attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değdi mi? 'Sınır güvenlikçisi' allameler ne diyor?

İşin trajikomik yönü şu ki: * Kırk yıl günde beş vakit namaz kılmış olsan, * Ramazan orucunu çocukluktan beri kaçırmamış olsan, * Üç kere hacca gidip gelmiş olsan, * Zekatını eksiksiz vermiş olsan, * Ağzından hiç Allah lafını eksik etmesen, * Meleklere, kadere, kıyamete vb. şeksiz şüphesiz inanıyor olsan, ........................................................... ama bu masalların birinde bir mantık hatası bulup kuşkuyla karşılasan: Anında kafir ilan edilirsin. Hatta 'imansızlığın' nedeniyle recm edilmeye kadar yolun var. Ezcümle, din o derece

"Doğu toplumları hep sorunlardan şikayet eder. Batı toplumları ise sorunlara çözüm üretir." Güzel bir sözdür bu. Tam da konumuza uygun. Madem Ekmeleddin'İ beğenmiyordunuz, öyleyse yerine kimi görmek isterdiniz? Biraz batılı olun, çözüm üretin. Ama ürettiğiniz çözüm de akılcı olsun.

Ekmeleddin İhsanoğlu en iyi aday değildi kuşkusuz. Ama insaf edin. Önce onun biyografisini okuyun. Sonra da şeriatçı diye yaftaladığınız adamın ailesine bir göz gezdirin. Şimdiye kadar böyle bir şeriatçı gördüyseniz de söyleyin. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekmeleddin_İhsanoğlu

Artık kendime bu soruyu sorma zamanı geldi diye düşündüm. Ve sordum da. Belki şaşıracaksınız ama gayet mutlu olduğum sonucuna vardım. Ne efendi, ne kral, ne peygamber, ne Tanrı; boyun eğecek hiçbir üst makamım yok. Yalnızca ateist namusum ve vicdanım var. İnsan olarak üstüme düşenleri yaptığımı düşünüyorum. Dindarlara hiç özenmiyorum. Onlara boş bir hayal uğruna çabaladıkları için acıyorum sadece. Ne cennet ne cehennem; kendi dünyamda özgür ve mutlu yaşıyorum. Hiçbir beklentim yok. Ya siz? Siz de mutlu musunuz?

Hocalar camilerde şeytanın ne kadar kurnaz olduğunu, insanı günaha sokmak için ne çok hileler kullandığını anlatmaya bayılır. Lanet şeytan bir türlü yaşlanmıyor, gücünden hiç yitirmiyor, her yere girip çıkma yeteneğine sahip. Ve ne hikmetse, Allah şeytanı yok etmek için hiçbir şey yapmıyor (yoksa yapamıyor mu?), ancak kullarına ondan uzak durmayı tavsiye ediyor. Müminler şeytanı kötüleyelim derken onu yüceltiyor ve Allah'a denk ikinci bir güç yaratıyorlar.

"Niye bir torba erzak karşılığında AKP'ye oy veriyorsun?" sorusuna vatandaşın yanıtı "Başkaları iki torba versin onlara vereyim." Tartışmaya gerek yok aslında. Halk bu kadar basit.

Kuran'da ve hadislerde demir konusundaki cehalet şaşkınlık vericidir. Halbuki Muhammed'den yüzlerce yıl önce bile demir, filizlerinden ayrılıp metalik hale indirgeniyor ve çeşitli alet edevat yapılıyordu. Tarım ve savaş gereçleri bunlardandır. Buna rağmen demirin ergime derecesinin bilinmemesi gayet normal. Çünkü çöl bedevileri bu aletlerin imalatını yapmıyor, hazır alıyorlardı. Hele Kuran'da demirin dünyaya dışarıdan getirip konulduğu iddiası var ki o ayrı bir komedi konusu.

Akla zarar gelişmelerin içinde yaşıyoruz. Ankara'daki bir mahkemede ifade veren itirafçı bir eski cemaatçi "Fetö'nün üç bin kişilik fuhuş ordusu var" demiş. Hatta bir de 'fahişe imamı' varmış. Adı Zehra. Bu kızlar, 15 Temmuz olaylarına karışan 80 kadar generali kaset şantajıyla 'ikna etmiş'. Olur mu, olmaz mı? Galiba şimdi kendini kurtarmak için sallama zamanı. Birbirinden ilginç senaryolar yazılıyor. Bence bu da onlardan biri.

Forumda zaman zaman bazı konular tartışılırken tansiyon yükseldiğinde, üslubun hemen küfürleşme boyutuna taşındığını üzülerek görüyorum. Yıllardan beri bu sorun çözülemedi. Ateistforum'a kadar gelmiş bir bireyin tartışma adabına sahip olması gerekir diye düşünülse de, eğitimli kedinin fare görünce eğitim-meğitim iplememesi gibi, genelde çok iddiacı ve sekter tiplerin işi kısa sürede galiz küfürlere döktüğüne tanık olmak aydın niteliğimize hiç uygun olmasa gerek. Burada birbirimizi tanımıyoruz. Adresimizi bilmiyoruz. Yüz yüze gelme durumumuz yok. Konuşamıyoruz da. Tek iletişim aracımı

Ortam son derece ciddi ve dramatik. Meclisi terk etme düşüncesine ben de katılırım. Sarsıcı bir eylem gerekiyor. Kürsüden her türlü uyarı yapılmalı ama oylamalar mutlaka boykot edilmeli. Zaten konu sadece 330'un bulunup bulunmaması. Siz oylamaya katılsanız da, bu sayıyı bulurlarsa her şey bitecek. Oy vermeyin, çıkın dışarıda bekleyin. Meclis'in bahçesi ne güne duruyor? Korkmayın; seçmeniniz sizi anlayacaktır. Bugüne kadar söyleyeceğinizi söylediniz. Ya herru ya merru.

Perinçekçiler kırk yıldır hiç değişmediler derken hata ettiğimi anladım. Özür dilerim. Değişmez olurlar mı, değiştiler elbette. Çok eğlenceli bir çizgide hem de. 1970-80'lerde Çin'ciydiler. O zamanki isimleri 'Maocular'dı. Mao Ze Dung'a taparlardı. ÇKP gibi bizde de köylülere devrim yaptıracaklardı. Sonra kendilerine göre Çin yön değiştirip bizde de köylülerden umudu kesince, Arnavutlukçu oldular. İdolleri bu kez Enver Hoca'ydı. Bu da çok sürmedi. Bir sabah uyanıp baktık, ulusalcı olmuşlar, MHP ile yarışıyorlar. Yani bayağı bir değiştiler. Ama itiraf edelim, bir şeyle

Bu Perinçekçiler kırk sene önce de aynıydılar. O zaman da ülkücü faşistlerle aynı saflarda birlik olup solcu gençleri taşlarlardı. Haklılar. O zaman da şimdi de aynı şeyleri savunuyorlar. Hiç değişmediler.

Bu takım eskiden 'sosyal faşistler' diye tanınırdı. Aradan kırk sene geçince sosyal'i fazla bulup atarak düpedüz faşist oldular. Bir Bahçeli'nin laflarına bak, dön bir de Perinçek'in laflarına. Aynı üslup. Karıştırsan kimse fark etmez. Erdoğan-Bahçeli-Perinçek birbirlerine pek yakıştı. Allah birliklerini bozmaz İnşaallah.

Bu arada: Erdoğan'ın 'güvenlikçi' politikalarına olanca güçleriyle destek veren, sırf bu yüzden dokunulmayan Perinçekçi-Aydınlıkçı personel de sırasını beklesin. Çok kalmadı. Hele bir Halep'i, İdlib'i, Bağdat'ı, Nahçıvan'ı güvenlik kuşağımıza saralım; AKP onların da ipini çekecek. Unutulduk sanmasınlar

Kanun Hükmünde Kararnamelerle işten atılan, büyük çoğunluğu üniversitelerden aydınlar "Ama biz Fetöcü değiliz ki. Bizi niye atıyorsunuz?" diye feryat ediyorlar. Tabii bunlara aldırış eden yok. AKP işini işliyor. Önüne kim gelirse; Fetöcü, Kemalist, sosyalist, sosyal demokrat, liberal vb. kim olduğuna bakmadan kadroları boşaltıp kendi adamlarına yer açıyor. Ortalık toz duman. Bu durum böyle birkaç dönem daha sürecek gibi görünüyor. Zamanında, "Bu OHAL maddeleri çok tehlikeli, zinhar Anayasaya konulmamalı" diyenlerin sözleri dinlenemediği için "Bir an önce demokrasiye geçelim de, geris

İslam 'alimleri'nin görüşü şöyle:"Yaşlı ölenler Cennete 33 yaşında girecek. Daha genç ölenler ise öldükleri yaşta girecekler." Bu duruma göre çocuklar da çocuk yaşlarında girecekler demektir. Yani hiç büyümeyecekler. Cennette üreme yok ama çocuklar olduğu için ortam gene şimdiki toplumu andıracak. Tabii huriler, gılmanlar vb. artılar var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Keçiören metrosunu açış töreninde "Ülkemize yönelik tehditleri kaynağında yok etmek zorundayız. Türkiye'nin güvenliği Gaziantep'te değil Halep'te, Hatay'da değil İdlib'de, Mersin'de değil Kıbrıs'ta, Kars'ta değil Nahçıvan'da başlar, bunu böyle bilelim" demiş. Eğer bu anlayışa katılıyorsanız -ki biliyorum aranızda katılanlar var-, milliyetçillkten öte yayılmacılığa doğru evriliyorsunuz demektir. Kendinizi sorgulayın. Bütün faşist rejimlerin izlediği yoldur bu. Hitler Almanya'sı, Mussolini İtalya'sı böyle yapmıştı ('Hayat alanı' ilkesi). Bir açıp okuyun. El Ba

Bu ülkenin yetiştirdiği en iyi entelektüellerden biri. Sapına kadar ateist. Söyleyeceğini saklamadan gizlemeden tak diye söyleyen cesur yürek. Son yıllarda Kıbrıs'ta yaşıyordu. Sınırdışı edilip İstanbul'a gönderilmiş, Havaalanında bir grup gericinin saldırısına uğrayıp linç edilmek istenmiş. Yetmemiş, 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' suçlamasından tutuklanmış. Böylece hapisteki o kadar 'iyi insan'a katılmış oldu. Geçmiş olsun Barbaros. Sabret, bu günler de geçecek. "Bokunda boğul Türkiye!" isyanın gökkubbede çınlıyor.

"Ortadoğu batağına girmeyin" diyen akil adamların haklı olduğunu ben biliyordum da, "Ülke sınırlarını korumak için El Bab'tayız'" diyen gafillere bunu nasıl anlatacağımızı bilemedik. Başımıza gelenler hep tarihten ders almamaktan oldu desek, yanlış olmaz. Osmanlı askeri Birinci Dünya Savaşında Almanların yanında Galiçya'da da savaştı. Yüzlerce askerimiz öldü orada. "Galiçya neresi?" diye soran olursa haritaya bakabilir. Şimdikilerin ataları "Ülke sınırlarını korumak için Galiçya'dayız" demişler midir acaba? Demişlerse kötü; yüz senedir zihinlerde bir arpa boyu yol almamışız demektir.

Aleviler içi yobazdırlar demek büyük haksızlık. Bu tanım ancak Şiiler için söylenirse geçerli olabilir. Bu ikisi farklı gruplardır. Yobaz seni kendine benzetmeye çalışır. Alevilikte bu yoktur. Aleviler "Yetmiş iki millet birdir bize" felsefesinden bekleneni yapıyorlar. Türkiye Cumhuriyetindeki laiklik ayağının korunması eninde sonunda Alevilere kalacak. Bu açıkça görünüyor. Onlar bizim doğal müttefikimiz; kırmayalım derim.