Jump to content

Bir Buçuk

Ateistforum Moderatör Grubu
  • İçerik sayısı

    680
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Bir Buçuk kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Açıkçası bu tartışmalardan bir vatandaş olarak sıkıldım.

    Sadece dengeyi değiştirebildikleri için birilerinin birilerine sürekli şirin gözükme çabası da midemi bulandırmaya başladı.

     

    Ağırlığı %10'ar olan 3 parti, Türk siyasetini yönetmeye başladı.

     

    Bizler cumhuriyet istiyoruz. Çıkarı için kime dönen varsa, hepsinin köküne kibrit suyu.

    Türkiye'nin en büyük ikinci çoğunluğu olarak sesimizi duyuramıyorsak(oran bazında söylüyorum, parti bazında değil), bize de yazıklar olsun. Bu şekilde düşünüp de harekete geçmeyenler de benim gözümde kıymetsizdir.

    Sen aktif olmazsan, tepki göstermeyi, hakkını savunmayı bilmezsen bunu bilenler gelir başa geçer, seni de aynı bir koyun gibi güderler.

    Sana sabah akşam dezenformasyon yapar, gider holdinginde çalışırsın. Aklını, en kıymetli varlığını gider böyle adamlara kiralarsın.

    Bir diğeri başka musluk başlarını tutar, kendi içinde ticaret yapar. Birileriyle işbirliği yapıp kozmik odaya girer, ülkede darbe yapacak kadar güçlenir.

    Bir diğeri zaten sokaktan gelir, her türlü birbirine destek olur.

     

    Sen de oturup, sosyal medyadan bunları eleştirirsin. Davan için hiçbir şey yapmadan güçlü olmayı bekliyorsun. Senden başka herkes kendi davası için çalışıyorken hem de.

     

    Herkes çalışsaydı bunlar olmazdı demiyorum, herkes çalışıyor ama çalışması gerekenler çalışmıyor diyorum.

    Bir avuç gerizekalı, gerizekalılığıyla sosyal medyayı kontrol altına almış. Daha dün ülke satılırken bir numaralı destekçi değillermiş gibi, şimdi de kanaat önderliği oynuyorlar.

    FETÖ'cüler Youtube'da onlarca kanal açmış, gerek açık açık gerekirse de gizliden propaganda yapıyor, bizim gerizekalılar bu videoları paylaşmakla meşgul.

    Televizyon desen malum. Ülkenin en büyük ikinci halk hareketi, ülkenin sözde ikinci partisinin güdümünden çıkamayan birkaç gazete ve haber sitesinden ibaret bir ağa sahip.

    Kalan girişimler alayla karşılaşıyor. Araştırmacılar yüzlerce yayın yapıyor. Birçok alanda kitaplar yazıyorlar. Bu kitaplar bu gerizekalı güruh tarafından okunmadığı gibi,  yazarlarına "ulusalcı", "kemalist" gibi etiketler konuyor, radikalmiş gibi davranılıyor.

     

    Peki kendini vatansever addeden insanlar bu insanlara destek olmak için ne yapıyor dersiniz? Kıymet biliyorlar mı sizce? Ne güzel dünya, birileri yazsın çizsin, biz de dost meclisinde yazdıklarından bahsedip prim yaparız. Ötesine gerek yok. Bahsettikleri sorunlara değinmeye, başımızı ağrıtmaya gerek yok. Halbuki birlikte çalışmak, birlikte varolmak gerek.

     

    Biz cumhuriyet istiyoruz, adalet istiyoruz, itiraz ediyoruz demek gerek. Aldığın vergileri ne yapıyorsun, hakça bölüşülmesini istiyorum demek gerek.

  2. On 07.01.2021 at 21:20, DreiMalAli yazdı:

    777655928_KontanteSummederQuadrate5.thumb.png.7dc614e1ee40945d28af2eed50f2b7ec.png

     

    DEF üçgeninin hem EF = d kenarının uzunluğu D'nin konumundan bağımsızdır ve sabittir hem de DG = g kenarortayının uzunluğu.

    d = ?

    g = ?

     

    Sevgiler

     

     

    @DreiMalAli'nin tespitlerini de ispatlamak adına denklemleri yazalım. Öncelikle A1 ve A2 karelerinin içerisine şekildeki gibi eş dik üçgenler çizilir ve D(x,y) ise E(x-y, a+x+y) ve F(x+y, a-x+y) olduğu görülür:

    image006.png

     

    Dolayısıyla, EF vektörü F-E yani (2y, -2x) bulunur. Bu vektörün uzunluğunun karesi, aynı zamanda 4d^2 = 4y^2 + 4x^2 olup, x^2+y^2 = r^2 olduğundan d = r bulunur.

    DG kenarortayı, D(x,y)'den EF'nin orta noktasına, yani G(x, a+y)'ye gider. Dolayısıyla DG vektörü (0, a) bulunur. Bu vektörün de uzunluğu her zaman a'ya eşittir.

    EF vektörünün eğimi, -x/y olup CD vektörünün eğimi y/x'dir. Yani bu iki doğru parçası her zaman diktir.

    Aynı zamanda DG vektörü'nün x elemanı 0'dır. Yani bu her zaman AB'ye diktir.

     

    Diğer yandan, yalnızca d uzunluğunu bulmak istiyorsak daha kolay bir yolu da mevcut. ADB açısına teta dersek:

    4a^2 = b^2 + c^2 - 2bc*cos(teta)

    4d^2 = b^2 + c^2 - 2bc*cos(180-teta) = b^2 + c^2 + 2bc*cos(teta)

     

    İkisini toplarsak, 4(a^2 + d^2) = 2(b^2 + c^2)

    Önceden bulduğumuz eşitlikten 4(a^2+d^2) = 2(2(a^2 + r^2)), yani d = r bulunur.

     

    Güzel bir soruymuş...

    Sevgiler

  3. 4 saat önce, DreiMalAli yazdı:

     

    ?

    Görelim Bir Buçuk neyler

    Neylerse güzel eyler. :)

     

    Sevgiler

     

    c^2 = (a+rcos(alfa))^2 + (rsin(alfa))^2

    b^2 = (a-rcos(alfa))^2 + (rsin(alfa))^2

     

    İki ifade toplanırsa, yalnızca 2(a^2+r^2) kalır.  (sin^2(alfa)+cos^2(alfa) = 1 olduğundan)

     

     

    Sevgiler :)

     

  4. @DreiMalAli, soru gayet doğru ifade edilmil ama ben yanlış anlamışım. A1+A2'nin sabit olmasından yola çıkıp, bu durumda A ve B noktalarını merkezden aynı uzaklıkta olması gerektiğini yanlışlıkla ispatlamış oldum. :)

    Sanıyorum son ispat en şık ve en kısası.

    Bir de kosinüssüz bir ispat daha var, cevap veren çıkmazsa ben göndereyim.

     

    İpucu: c ve b kenarlarının kareler toplamını(ki sabit) a ve rcos(a) ile ifade etmek mümkün.

     

  5. On 28.12.2020 at 21:21, DreiMalAli yazdı:

    951333058_KontanteSummederQuadrate12.thumb.png.25057039d0c49a2e3a8283d75d0e466c.png

     

    C noktası AB'nin ortasıdır. C merkezli bir çember çiziyoruz. Çemberin üzerinde herhangi bir D noktasını A ve B ile birleştiriyoruz (DA ve DB). Kenar uzunluğu DA ve DB olan karelerin alanları A1 ve A2 ise

    alanların toplamı A1 + A2 sabittir ve D'nin konumundan bağımsızdır.

    A1 + A2 = ?

     

    Sevgiler

     

    Bir çözüm daha bırakalım.

    ABC'yi x ekseni olarak alalım. A(x1,0) , B(x2,0) ve D(x,y) ise A1'in bir kenarının karesi(aynı zamanda alanı) a^2 = (x-x1)^2 + y^2 ve b^2 = (x2-x)^2 + y^2'dir. İki değer toplanırsa ve açılımlar yapılırsa(aynı zamanda x^2+y^2 = r^2):

    a^2 + b^2 = 2*r^2 + x2^2 - x1^2 - 2x(x1+x2) bulunur. Sol taraf sabit dedik, sağ tarafta da x1 ve x2 değerleri seçildikten sonra x ve y'nin sürekli değişebileceğini bildiğimize göre, sağın da sabit olması için (x1+x2) değeri 0 olmalıdır. Yani x1 = -x2 bulunur.

  6. On 28.12.2020 at 21:21, DreiMalAli yazdı:

    951333058_KontanteSummederQuadrate12.thumb.png.25057039d0c49a2e3a8283d75d0e466c.png

     

    C noktası AB'nin ortasıdır. C merkezli bir çember çiziyoruz. Çemberin üzerinde herhangi bir D noktasını A ve B ile birleştiriyoruz (DA ve DB). Kenar uzunluğu DA ve DB olan karelerin alanları A1 ve A2 ise

    alanların toplamı A1 + A2 sabittir ve D'nin konumundan bağımsızdır.

    A1 + A2 = ?

     

    Sevgiler

     

    Sevgili DreiMalAli,

     

    Matematik konuşmayalı, hatta konuşmayalı uzun zaman oldu :)

    Şansımızı deneyelim, önce birkaç varsayım:

    1)ACB doğru parçasını x ekseni olarak almakta bir sakınca yoktur, çünkü istenen durumda D'nin konumunun çember üzerinde değişebileceği söyleniyor. D'yi değiştirmekle o doğruyu C etrafında döndürmek arasında bir fark yok, işlem kolaylığı için x ekseni olarak seçiyoruz.

    2)Çemberin yarıçapı r'dir.

    3)Eğer BCD doğrusu çizilirse, bu doğrunun ACB ile yaptığı açı a'dır.

    Bunlardan hareketle, noktaların koordinatları şunlardır: A(x1,0)  B(x2,0) C(0,0) D(rcos(a),rsin(a))

    A1'in bir kenarı m ise, pisagor teoreminden m2 = rsin(a)2 + (rcos(a)-x1)bulunur. Aynı işlem A2'nin kenarı için de yapılır. A1+A2=m2 + n2 'dir. Hesaplamalar yapıldığında bu değer 2r2 - 2rcos(a)(x1+x2)+x12 + x22 bulunur.

    D noktasının konumunun önemsiz olması için, bu denklemin her a için doğru olması gerekir. Yani a'nın katsayısı 0 olmalı, dolayısıyla: x1 = -x2 bulunur. Yani A ve B noktaları çember merkezinden eşit ve k kadar uzakta iseler A1+A2 = 2r2 + 2k2 ile bulunabilir.

     

    Buradan hareketle, k = 0 seçilir ise birbirine tek kenarından yapışık, bir kenarı r olan iki kare elde ederiz ki alan toplamları 2r2 olur.

    Eğer A ve B'yi çemberin üzerinde seçersek k=r'den seçersek alan toplamları 4r2 eder, zaten çember üzerinden seçilen ve çapı gören her açı 90 derecedir ve karesi 4r2 eder.

     

    Muhakkak daha güzel ispatlar vardır.

     

    Sevgiler

  7. Hacı...

     

    Yazacak çok şey var.

     

    İlgilendiğin binlerce hasta, yazdığın binlerce ileti, konuştukların, görüştüklerin... İnsanların hayatlarına ne kadar dokunduğunu tahmin dahi edemezsin.

    Bir Türk genci olarak senin gibi biriyle karşılaşmış olmayı şans sayıyorum. Yazılarını zevkle okurdum.

    Sadece yazılarınla değil, benim gibi etkilediğin insanlarla da yaşamaya devam edeceksin...

     

    Bizlere düşen de senin yapmaya çalıştıklarını, yapabilirsek bir adım ileri götürmek.

    Artık yazıp çizmenin bir anlamı yok, ama sözüm olsun, en istediğin şeylerden biri gerçekleşirse senin adına da kutlama yapacağım.

     

    Seni özleyeceğiz.

  8. 5 saat önce, Kuranınizinde yazdı:

    21 yaşındayım. Daha önce yine aynı sebeplerden bir kaç tane konuş açmıştım buraya. Çok özgüvensiz biriyim, insanlarla konuşurken, kalabalık içinde bulunurken çekiniyorum. Sokakta yürürken bile sanki herkes beni izliyormuş gibi rahat olamıyorum kasıyorum. Hiç kız arkadaşım olmadı. Düşünün 21 yaşındayım ama bırak sevgiliyi kız olarak sohbet edeceğim bişeyler konuşabileceğim ne okuldan ne başka yerden hiç kimse olmadı. Yolda güzel bir kız görünce bile heyecanlanan el ayağı terleyen biriyim lan ben. Evet öyle bir hastalığım var. Elim ayağım sürekli terler kimseyle tokalaşamazsın. Yazı yazarken para sayarken mahveder adamı. Hatta şuan bu yazıyı yazarken bile elim terliyor. Bir kaç tane psikiyatriste gittim, ama hepsi seni 5 dakika dinleyip aynı ilaçları leblebi gibi yazmaktan başka bir şey yapmıyorlar. İlaçlar işe yaramadı bende. 

     

    Yazacak çok şey var ama uzatmak istemiyorum. Ne yapmalıyım tavsiyenizi bekliyorum.

    İlaçları ne kadar süre içtin?

    İşe yaramadığını düşünüp kendi kendine mi bıraktın?

  9. 18 saat önce, bilgivehis yazdı:

    Biz muhalif partiler birleşsin derken, muhalefete en büyük darbeyi Muharrem ince vurmaya hazırlanıyor.

    Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne kadar korkak biri olduğunu hepimiz gördük, böyle birinin sırf kendi çıkarı için bir de CHP ve dolayısıyla muhalif gücü bölmeye çalışması AKP'nin 18 yılda bu ülkeye verdiği zarar kadar büyük bir zarar niteliği taşıyor.

    Tam iktidar sorunlar yaşarken, anketlerde büyük düşüş gösterirken muhalefeti bölmeye çalışmak iktidarı kurtarma operasyonundan başka bir şey değildir.

     

     

    Muhalefete en büyük darbeyi İnce mi vuruyor? Yoksa muhalefet çoktan o darbeyi yedi mi?

    CHP geçen başkanlık seçiminde Abdullah Gül'ü aday göstermeyi önerdi. İnce ve Akşener karşı çıkmasaydı aday olacaktı. Sevdiğiniz CHP bu mu?

    CHP,  bulunduğu durumda işgal edilmiş bir partidir. İlkeleri ve kökleriyle hiçbir bağı kalmamış, ne muhalefet olmayı becerebiliyor ne de tabanında heyecan yaratabiliyor. Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu gibi tipler de cabası...

    "Muhalefeti bölmek"miş... CHP'ye koluna girdiği HDP,  İngilizci ve hiçbir milli duruşu bulunmayan Ali Babacan ve Abdullah Gül ikilisiyle başarılar diliyorum. Genel başkan yardımcısı Sadullah Ergin olan bir partiden cumhurbaşkanı adayı gösterme planları yapan bir parti bu...

    "Tıpış tıpış" sandığa gidecekmişiz... Beni esas güldüren ise CHP seçmenlerinin bu kara cahilliği. Oy bölecekmiş, hainmiş, muhalefet çok güçlüymüş, en iyi dönemini yaşıyormuş.

    Üstte saydığımız gruplara koca ülkeyi yönetecek anahtarı verecekmişiz.

    %2, belki %3 alan partilere yaranmak için her türlü ilkesizlik yapılacak, ama gerçek seçmeninizi yıllarca yok sayacaksınız. Kimse aptal değil.

     

    Muharrem İnce'yi henüz tanımıyoruz. İyi bir hatip olduğunu ve halkta heyecan uyandırabildiğini söyleyebiliriz. Kalanını önümüzdeki süreçte göreceğiz.

     

  10. On 13.04.2020 at 22:04, DreiMalAli yazdı:

    Bir uçak sabit bir güç ile (SAbit güç ----> sabit hız = v) A şehri ile B şehri arasında gidip geliyor.

    Gidiş zamanı T, geliş zamanı da yine T'dir. Gidiş zamanı artı geliş zamanı = 2T'dir.

    Rüzgar A şehrinden B şehrine c hızı ile esiyorsa, uçağın gidiş zamanı artı geliş zamanı

    - artar mı,

    - eksilir mi,

    - aynı mı kalır?

     

    Sevgiler

     

     

    Güzel bir soru :)

    İnsanın 2T diyesi geliyor, ancak değil. Giderken L/(v+c) ve dönerken L/(v-c) zaman harcar. Madem c, v'den küçük dedik, bulduğumuz sonucun daha basit gözükmesi adına c = a*v diyelim. a, rüzgarın uçağın hızına oranı. Rüzgarsız harcanan zaman 2L/v

    Bu şekilde yerine koyup toplarsak, rüzgarlı durumda harcanan zaman  2L/((1-a2)*v) .

     

    Oranlarsak, rüzgarsız rüzgarlının her şekilde (1-a2) katıdır ve a her zaman 1'den küçüktür.(Çünkü v>c demiştik.) Yani rüzgar hızı, uçağın hızına yaklaştıkça süre daha da artar. 0 rüzgarda, oran 1 olur. v=c'de DreiMalAli'nin yazdığı gibi sonsuz zaman gerekir.

     

    Sorunun esas ilginç kısmı, cevabın ilk bakışta 2T gibi gelmesinde. Neden cevaba şaşırıyoruz? Çünkü yol sabit. Problem süre üzerinden düşünmeye sebep olduğundan, kafamız karışıyor. Örneğin soruda yol aynı kalsaydı, ve 2 durumda da t'şer dakika 2 yöne uçsalardı cevap gerçekten "aynı yolu alırlar" olurdu. x = v*t denklemi ile x/v = t denklemi aynı şeydir, uçak sabit hızla gidiyor dendiğinde denklemin ilk haliyle yorumlamaya çalışıyoruz.

  11. 9 saat önce, Timberman yazdı:

    Sizleri tebrik ediyorum. Dört paragrafta ancak bu kadar anlaşılmaz olunabilirdi. Eleştirinizi ciddi anlamda tekrar gözden geçirip, anlaşılabilirliğini ölçmelisiniz. 

     

    Gereksiz duyarlılık yapıp, gerçek sorunlara sağır olan bir takım güruhlardan bahsetmişsiniz. Açıkçası yazının en ilgi çekici bölümü burasıydı. Yalnız, "gereksiz" gördüğünüz problemlerden kastınız nedir, neyi ima ediyorsunuz merak ediyorum.

     

    Doğru söylüyorsunuz. Ortada o kadar çok faktör var ki, daha derli toplu yazmak için belki de sayfalar gerekiyor.

     

    Dünyada iletişim olanaklarının artmasıyla toplumların belli bir duyarlılık düzeyinin üzerinde olduğunu düşünen kesimlerin arasındaki düşünsel farklılıklar inanılmaz bir hızda azaldı. Dünyada bu manada bir tektipleşme görüyoruz. Bahsettiğim olanakların artması, özenilen/özendirilen değerlerin dünya çapında, gerçeklikten kopuk bir şekilde aktarılabilmesini sağladığından toplumlarda daha da büyük kopuşlar gerçekleşiyor. İnternetin sağladığı bu yapay ekosistem içerisinde iletişim halinde olan herkes kendini aynı ortamda yaşayan, aynı sorunları yaşayan bir bütün olarak saymaktadır. Bu bütünsellikten kopmamak için de gittikçe radikalleşip başkalarını da çeşitli şekilde yargılamaktadırlar. Örneğin Yozgat'ta ailesiyle yaşayan bir Türk kızının Twitter'da sahte bir isimle eşcinsellerin evlat edinme hakkından, dizilerde eşcinsel karakterler olmamasından, beden olumlamadan, koltuk altı kıllarını almanın bir dayatma olduğundan bahsettiğini, işin ilginci kendini gerçekten bu dünyaya ait hissettiğini görebiliyoruz.

    Gereksiz duyarlılık, duyarlılık gösterilen problemlerin gereksiz, anlamsız veya saçma olduğunu göstermez. Gereksiz duyarlılık demek, "yahu insanlar aç, eşcinselliğin önemi var mı şimdi" demek de değildir. Benim gereksiz duyarlılıktan kastım, kendileri aynı dünyada yaşamadıkları halde o dünyada yaşayanlarla kendilerini özdeşleştirmek için onlar gibi davranmaya çalışan, aynı sorunlara sahip olduğunu düşünen özenti bir takım insanlardır. Zira savundukları düşüncelerin menşei ülkelerin refah ve güvenlik seviyesi kendi bulundukları ülkenin çok daha üzerinde olup, bizim gibi farklı sorunlara sahip ve fikirsel altyapı olarak aynı düzlemde bulunmayan ülkelerde farklı kırılımlara sebep olmaktadır. Ne acıdır ki hem bu insanların kendileri, hem de onlara özenen diğer insanlar kendilerini çok aydın ve batılı görüp, doğru yer ve zamanda söylemedikleri şeylerin sonuçlarını tahmin etme gereği dahi duymamaktalar.

     

    İşte bu pembe düşünceler gerçekle uyuşmadığında, Türkiye Cumhuriyeti PKK'ya operasyon yaptığında "Savaşa hayır" diyen barış böceklerini görüyoruz.

     

    Barış üzerinden gidersek, elbette dünyada barış istemeyen yoktur. Ancak barış kararsız bir dengedir. Savaşamayan kimse, barışı ortaya koyamaz. Bugün ülkemiz sınırlarını koruyabiliyorsa, AKP'nin yıllarca altını oymaya çalıştığı TSK sayesinde koruyor, barış sloganlarıyla değil.

  12. Yıllardır bu forumda yazıp çizmiş biri olarak, internetin ve sosyal medyanın ciddi derecede tehlike barındırdığını, ciddi algı oyunları ve manipülasyonlara ortam sağladığını ve birtakım sitelerin ciddi anlamda maşalar ile algı oluşturmayı başardığını düşünmekteyim. Bu bahsettiğim sitelerde amacı bu olanlarla beraber, aynı şeyleri papağan gibi tekrarlayıp suni bir "kalabalık" oluşturarak birbirlerini tatmin eden, akıl ve izandan yoksun ciddi bir güruh bulunmakta ve bu operasyonlara istemeden de olsa ortak olmaktadırlar. Bu duruma bir çözüm bulunmalıdır. Gerekirse regülasyon yasaları çıkarılmalıdır. Toplumsal algıyı bozan, tek yönlü(Kişilerden bir kısmı aynı düşünceleri tekrar tekrar yazdığında kaynak tek yönlü olmaktadır, çift yönlü değil), infial yaratıcı bu ortamların sağladığı "düşünce özgürlüğü", götürdüklerinden katbekat fazladır.

     

    Türkiye Cumhuriyeti bir zamandır her cephede ciddi mücadele halinde. Yöntemler, seçimler, yollar muhakkak tartışma konusudur. Ancak birtakım kişiler her türlü politik, siyasi ve stratejik bilgiden yoksun bir şekilde demagoji yapmayı "muhalefet" sanmakta, insanları da bu yanlışa çekmektedir. Çok güzel çağrışımları olan, ancak gerçek dünyada çoğunlukla "pembe" kalan kavramları kendi kötü niyetlerine alet eden bazı örgütlenmeler, bu kavramları sorgusuz sualsiz takip eden, sürü hayvanlarından pek de farkı olmayan sözde aydın güruhu gütmektedirler. Kendilerini dünya vatandaşı saymak için yapmayacağı şey olmayan, nerede gereksiz duyarlılık varsa her yerde belirtip, gerçek sorunlara gözünü kapatan bu topluluk, Batı toplumunu nasıl zehirliyorsa burayı da aynı şekilde zehirlemeye başlamıştır. Bu topluluğun sarıldığı kavramları her şartta savunmuyorsanız (özellikle sosyal medyada) gerici, eski kafalı ve tutucusunuzdur. Mantıklı düşünceden bihaber bu topluluğun takip ettiği tek şey, kendiyle aynı kavramları paylaşan, aynı sürüdeki arkadaşlarının sesleri ve tepkileridir.

     

    Ülkemiz ve dünya çok büyük bir değişime gebe. Her konuda değişimlerin ardı ardına olması tesadüften de öte gibi duruyor. Neler olduğunu anlamlandırmak zor. Ancak akla birçok senaryo geliyor. Sakin olup kutuplaştırmalardan uzak durmalıyız. Üstte bahsettiğim topluluk iyice çığrından çıktığından uyarma gereği duydum, uzun zamandır böyle düşünüyordum ancak onlar gibi kutuplaştırıcı olmaktan imtina ediyordum. Tabi ki hakkını yemeyelim, bu ortamın oluşmasına en büyük desteği sağlayan da AKP ve onun kutuplaştırma odaklı siyasetidir.

     

    Son zamanda iç siyasette neler oluyor? Örneğin CHP neden Suriye politikasına bu ölçüde karşı, neden kendini böyle konumlandırdı? Neden Esed'e neredeyse hiç laf etmiyorlar? Neden yıllardır verilmeyen tepkiyi, Engin Özkoç verdi? Bu şahsın FETÖ bağlantısı olduğu doğru mu? Peki Muharrem İnce'yi harcamaya çalışan klikten olup, teknelerde Tuncay Özkan'la fotoğrafı çıkması( ki bu adam, bu "tatilin" gerçekleştiği de reddetmişti, sonra fotoğraflar ortaya çıktı) tesadüf mü? 1 aydan az bir süre kalan kurultay için bir planları mı var? Kılıçdaroğlu'yla araları nasıl? Bunları cevaplamadan, sadece birilerine hakaret etti diye birini 10 dakikada kahraman mı ilan ediyoruz? O halde biz de sürüdeniz demektir. Bize yakışan bu olaylardan mümkün mertebe uzak durup bu ve benzeri durumları duru bir akılla gözlemlemektir. Kışkırmamaya çalışmaktır.

  13. On 01.01.2020 at 15:24, John_Ahmet yazdı:

    Bu yöntemde yapılan sıkıştırma, verilerin diziliminden bir başka deyişle bir sonraki veriden bağımsız olarak her 4 byte lık veri bloğunu kendi içerisinde sıkıştırır.

     

    15 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    İlk olarak şunu söyleyeyim her 4 byte'ı sıkıştırmıyoruz bir kural ya da desen arıyoruz.

    Evet ham haliyle evet artırır. Zaten herhangi bir dosyadaki çift sayılar ve tek sayıların oranı yaklaşık olarak %50 %50 oluyor.

    Dosya boyutunun 8 milyon bayt olduğunu düşün. Yaklaşık 1 milyon tek ve 1 milyon çift sayımız olur.

    Sonuç olarak bayt dizisinden ve tekrar eden baytlardan bağımsız olarak bir sıkıştırma algoritması geliştirmiş olduk ve bunu tekrar tekrar uygulayabiliyoruz.

     

    İddian hangisi?

    Ben diyorum ki, ilk alıntıladığım iddiandaki şeyi yapman mümkün değil. Sonra verdiğin örnekse ilk iddiandakiyle aynı şey değil.

  14. Bilinç henüz çözülmedi.

    Fizik yasalarının keşfinden önce maddenin hareketi iyi bilinmiyordu. Fizikle beraber bu fiziğin de matematiği(calculus) geldi, veya tersi.

    Gelecekte de kesinlikle böyle bir şey olacaktır. Karmaşık sistemleri çözmek için yeni bir matematiğe veya fiziğe ihtiyacımız var.

  15. Ayrıca bir konuya değinelim.

    Integer(4 bayt olarak ele alırsak), 4.294.967.296 farklı değer alır. Aslında bunu birebir eşleme yapan bir fonksiyon olarak düşünebilirsin. Hedefin nedir? Integer'ları daha az baytla göstermek mi? O kümeyi daha az baytla ifade edemezsin. Zaten 4 baytın bütün kombinasyoları ayrı bir sayıyı ifade ediyor. Bunu 4 bayt bazında geçmen mümkün değil. Nasıl ifade etmeye çalışırsan çalış.

    4 baytı farklı kullanabilirsin, tersten yazabilirsin, "her yazdığım sayının 10 katını ifade ediyor olayım" diyebilirsin, aralıkları vs değiştirebilirsin. Ama bu şekilde herhangi bir sıkıştırma yapamazsın Integer'lar üzerinde. Limit o çünkü.

  16. Forumda böyle işleri merak edenleri görmek çok güzel.

     

    11 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Şimdi 4 byte (32 bit) lık rastgele seçilen bir sayının 1. 2.ya da 3. yöntemle gösterilebilme olasılığı %50'nin üzerinde midir değil midir? Matematik bilen arkadaşlardan rica ediyorum.

     

    Aslında sorulması gereken doğru soru bu değil. Zira bu bahsettiğin olasılık %99 olsa dahi, yine sayıyı 32 bitle ifade etmiş oluyorsun. Soru şu olmalı: Bu yöntemlerle 32 bitle ifade ettiğim sayıların hepsini ifade edip, üzerine ikili gösterimle gösteremediğim(32 bitte) sayıları ifade edebilir miyim?

     

    Cevabını da vereyim, edemezsin...

     

    Aynı zamanda birçok sayı için aynı diziyi kullanmış olursun. Örneğin 5 sayısını düşünelim. Bu sayıyı sıkıştırmadan gösterebilirsin, 2 ^ 2 + 1 olarak da gösterebilirsin, 2^2 +1 olarak da gösterebilirsin(2'inci yöntem) ve asal indisini tutabilirsin. 5 sayısı için birden fazla ifade var gördüğün gibi. Sayılar küçüldükçe bu daha da sorun olmaya başlar. Çünkü küçük sayılarda o üstel ve polinomal ifadeleri birçok farklı şekilde yazabilirsin. Birçok farklı şekilde yazabildiğin durumların hepsinde kombinasyonları israf etmiş olursun aslında.

     

    Tekrar ediyorum, istersen 32 bitle ifade edebildiğin her sayı bu yöntemlerden biriyle gösterilebiliyor olsun, ki kayıpsız sıkıştırma yaptığını iddia ediyorsan bu şarttır. Senin yönteminle, 32 bitle ifade edemediğim kaç sayıyı ifade edebiliyor olacağım? Bu yöntemlerle integerların hepsini göstermen de mümkün değildir. Örneğin 2^32-1 sayısını integer olarak gösterebilirsin. Ama senin yönteminle gösteremezsin. Böyle çok fazla sayı olduğunu tahmin ediyorum. Dediğim gibi sıkıştırmayla o oranın alakası yok ama tahmin ettiğin gibi %50'yi dahi bulmayabilir.

  17. 12'li sayı sisteminin avantajı 12'nin 2,3 ve 4'e bölünebiliyor olması. 12 havari, 12 imam, 12 burç, 12 ay, 12 gök cismi... Bunlar da eskiden kalmış olmalı veya başka anlamları var.

     

    2 elle şu anda saydığımız şekilde 2048'e, belki de daha büyük sayılara kadar sayabiliriz. Ancak mesele sadece saymak değil. Algılamak. 7 kavun düşünün. Bir de 8 kavun düşünün. Zihninizde pek de farklı olmadıklarını fark edeceksiniz. Sayılar büyüdükçe anlamları insan zihninde azalır. Hem algılamak zorlaştığı için, hem de farklar oransal olarak azaldığı için. Bu yüzden tabanı düşük tutmak çok da kötü bir şey değildir.

    12'li sayı sistemi kullansaydık belki aritmetik işlemleri daha hızlı yapabilirdik. Örneğin bizim sistemimizde, 123 sayısının 3'e bölümünden kalanını bulmak için bütün basamakları toplayıp kalana bakarız, 4 için son 2 basamağa bakarız(23'ü mecburen böleriz), 6 için başka bir işlem yaparız vs. Ancak 123 sayısı 12 tabanında yazılmış sayı olsaydı, soruların hepsinin cevabının 3 olduğunu tek seferde görecektik. Bu sefer de 5'e bölmek sorun olacaktı ama 3, 4 ve 6'nın bu kadar pratik olması kanımca daha önemlidir. Belki de 5'e bölümün 12 tabanında böyle basit bir kuralı olmadığı için 10 tabanını kullanmak da avantajlı bir durum olabilir.

    12 tabanında elle nasıl sayma yapılır, bilemiyorum. Ancak çok zor olacağını sanmıyorum. Tüm ellerin kapalı olduğu durumda yapılan bir jest 6'yı tanımlayabilir. Örneğin biz Türklerin hareket çekmek dediği jesti yaparak iki elinizle 12'ye kadar sayabilirsiniz. Parmakların, ellerin diziliş şekli önemliyse çok daha yüksek sayılara ulaşabilirsiniz. Çünkü her kombinasyon, karşıya bir bilgi vermektedir. Parmakların dizilimini önemli hale getirdiğiniz anda, bir parmağın verdiği bilgiyi artırmış olursunuz. En çok bilgiyi "gömebildiğiniz" durum ise, her parmağın 2'nin katları olup hepsinin sağdan sola veya sağdan sola değerlendirildiği bir durumdur. Ancak 2 üzeri 10 1024 eder, peki ben neden 2048 dedim? Çünkü 1024 dolduğunda, iki elinizi çapraz yapıp 0'dan başlayabilirsiniz. Elleriniz çarpaz ve sağ başparmağınız kalkıksa, bu 1025 demektir. Elbette bileklerinizin yukarı baktığı, bir elinizin yukarıda olduğu, herhangi bir bileğinizin yukarı baktığı durumları da tanımlayıp 16384'e kadar saymak mümkün(hatta daha fazla). Neyse ki dilimizle sayıları ifade edebiliyoruz da böyle gösterimlere ihtiyaç duymuyoruz...

×
×
  • Yeni Oluştur...