Bedevii

Bilimin rolünü gereğinden fazla abartarak fetişleştirmemek gerektiğini düşünüyorum. Artık insanlık bilim vasıtası ile açıklayamadığı gerçeklikler ile yüz yüze gelmeye başlamıştır. Maddenin ötesine geçemeyen klasik materyalist-maddiyatçi paradigmaların miadını doldurduğu, görünen şeylerin arkasındaki ruhsal gerçekliklerin varlığının insanlık tarafından keşfedilerek, 19. ve 20. yüzyılın bilimi ve aklı ilahlaştıran kaba pozitivizminin tükendiği bir döneme girdik artık. Bu süreçte bilimden ziyade ruhsal gerçeklikler ön planda olacaktır.

Peygamber Efendimiz en nihayetinde bir insandı ve insani duygulara haiz birisiydi. Bu sebeple Hz Zeyd'in zevcesi Hz Zeyneb'e yönelik bazı duygusal hisler beslemesinde yadırganacak bir taraf göremiyorum. Eğer Zeyneb anamız bu şekilde bir evlilik arzu etmemesine ya da Hz Zeyd eşinden boşanmak istememesine rağmen Peygamber Efendimizin onlara yönelik bir zorlamasından söz edebiliyor olsaydık, eleştiriler bir haklılık payı taşıyabilirdi. Fakat söz konusu evlilik Hz Zeyd'in eşini boşaması sonrası gerçekleştiği gibi, Zeyneb anamızın da Peygamber Efendimizle yapılacak evliliğe istekli olduğunu görmekt

Aman ne espri... Ne zaman kadınları cinsel bir obje olarak görmekten vazgeçeceksiniz? Yazık...

Evrim teorisi ve onun bilimsel olarak kabul edilebilirliği noktasında özellikle Sayın Adnan Oktar'ın çalışmaları ufuk açıcıdır. Kendisi genellikle sosyal medyadaki kimi kifayetsiz muhterisler tarafından kendi çaplarında mizah konusu yapılmaya çalışırsa da, bu konudaki bilimsel duyarlılığı takdir edilesidir. Kaleme aldığı makaleler ile meseleye ilişkin gayri bilimsel dogmaları yıkarak, bir bilimsel anlayışın taşıması gereken eleştirel tutum doğrultusunda evrim teorisine ilişkin tutarlı eleştiriler yöneltmiştir. Diğer yandan evrim teorisinin gerçekliğini kabul etsek bile bu bir yarat

Yunan medeniyeti öyle çok abartılacak, diğer dinleri etkileyecek kadar büyük bir uygarlığa tekabül etmez. Bu sebeple dinlere ilişkin Yunan etkisini fazla büyütmemek lazım. La Gorce'un Çağlar Boyu Yunanlılar kitabını okumanızı tasfiye ederim size...

Aslında Lut toplumuna baktığımızda, Tanrı tanımaz toplumların yaşadığı temel bir problemin varlığını görüyoruz, toplumsal ahlak kaidelerini yaratabilecekleri bir moral değer sistematiğine sahip olamamak! Burada onların eşcinsel olmalarından ziyade, tecavüze olan eğilimleri dikkat çekmektedir. Onlara göre bir rıza söz konusu olmadan, cebren bir kişi ile cinsel ilişki kurmak, yani ona tecavüz etmek meşrudur. Çünkü, onları bu gibi bir eylemden men edebilecek bir ahlak sistematiğine sahip bulunmamaktadırlar. Zira buna kaynaklık edebilecek ve toplumsal düzeni tesis edebilecek ilahi bir kaynaktan yo

Her peygamberin vaaz ettiği inanç temelleri bağlamında din birdir ama şeriat ve ümmet muhteliftir. Her peygamberin şeriatındaki buyruklar, muhteva olarak varolan şartların içerdiği farklılık sebebiyle değişiklik arz etmiştir. Bu Peygamber Efendimiz içinde geçerlidir. Dolayısı ile buradaki ilk sözü, içinde bulunduğu ümmet ve şeriatı ifade etmektedir. Celaleyn Tefsirinde de buna benzer şekilde söz konusu ayet tefsir edilmiştir.

Buna katılmıyorum. Mustafa Kemal çağının ötesinde olmayıp, bilakis fikirleri, yaşadığı çağda etkin olan düşünce akımları ile şekillenmiş birisiydi. Yani Mustafa Kemal'i anlayabilmek için yaşadığı çağın ötesine değil, bilakis bizzat yaşadığı çağa, o çağa yön veren siyasal teori ve pratiklerin bizatihi kendisine bakmamız gerekir. Mustafa Kemal'in düşüncelerini şekillendiren düşünce akımları; Fransız Devrimi ile kendisini gösteren burjuva demokratik aydınlanmacılığı, Rusya'da ki narodnizm türü bir halkçılık ile 1917 Bolşevik devriminin ezilen halklara yönelik ulusal kurtuluşçu paradigması olarak

İletiniz ne ile ilgiliydi ve neyi ihtiva ediyordu bilmiyorum ama sizin gibi zarif bir hanımefendinin iletilerini okumaktan mahrum etmeyiniz bizleri rica ederim...

Haklı olabilirsin. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk'ün Deizm adında bir kitabı çıkmıştı vefatından bir kaç sene önce, bilmem okudunuz mu? Orada Yaşar Nuri'nin bir Müslüman olarak deizmi öven, hatta zaman zaman haklı gören ifadeleri vardı. Özetle, bugünkü İslam anlayışının maddi çıkar ekseninde bir anlayışa büründüğü, bu durum karşısında bir insanın öyle bir din anlayışından uzak dururken, diğer yandan bunun sonucu olarak Tanrı'yı inkar etmek yerine deist olmasının kabul edilebilir bir durumu olduğunu söylüyordu. Ha bir de Atatürk'ün de bir deist olduğunu iddia ediyordu.

İslamiyetin bir tür hümanizmaya sahip olması, onun, savaşın mevcut dünya düzeninde bir zaruri durumu ifade ettiği gerçeğini reddettiği anlamına gelmez. Buradaki ayette de fitnenin; yani zulmün, ahlaksızlığın, adaletsizliğin, anarşinin ortadan kaldırılması, yani bir bakıma huzur ve barış düzeninin tesis edilmesi için bunun önündeki engellerin tasfiye edilmesi babında bir savaştan söz ediliyor. Nisa suresi 75. ayette; ''Ne oluyor size ki zayıf ve aciz erkeklerle kadınlar ve çocuklar, Rabbimiz bizi ahalisi zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bi

Hayır, iddia ettiğiniz gibi bir durum söz konusu değildir ve hiç bir İslam fıkıhçısı da söz konusu ayetler üzerinden bu şekilde bir içtihadda bulunmamıştır. Hür bir insan bir köleyi öldürdüğünde kısas uygulanmaz ama karşılığında bir diyet öder. Öldürdüğü köleye karşılık kendi kölesinin öldürülmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. Zaten İslamiyet gibi insanın yaşam hakkının en mukaddes değer olarak kabul edildiği, haksız yere bir insanı öldürenin tüm insanlığı öldürmüş gibi olacağı kutsal kitabında açıkca ifade edilen bir din, bu şekilde bir hüküm zaten öngörmez.

Soru yanlış bir şekilde sorulmuş. İslam'ın kökeni Hristiyanlık olamaz. Hristiyanlık'ın kökeni, İslam olabilir. Zira Allah'ın ta ilk başlangıçtan beri yeryüzüne indirdiği inanç sistemi, İslamiyetin bizatihi kendisidir. Allah yeryüzüne Hristiyanlık, Yahudilik diye bir din göndermemiştir. Bu dinler daha sonradan peygamberlerin tebliğ ettiği hanif İslam dinlinin tahrifi ile ortaya çıkmıştır. İçlerinde Allah'ın gönderdiği buyruklara ilişkin izler olabilir. Sonuçta tahrif edilmiş olsalarda çıkış noktaları, peygamberlerin kendilerine tebliğ ettiği dindir. Bakara Suresi 135. ayet bu gerçek

Burada aslında Peygamber efendimizin ne kadar kibar bir insan olduğunu görüyoruz. O bazılarının iddia ettiği gibi kaba tabiatlı bir aşiret reisi değildi. Günümüz modern insanının bile ulaşamayacağı bir zerafete ve centilmenliğe, kibarlığa sahipti. Ali İmran Suresinde '' Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın, yoksa kaba ve katı yürekli olsaydın mutlaka yanından ayrılıp giderlerdi.'' ayetide zaten bu gerçekliğe dikkat çekmektedir. Efendimiz, tüm müridlerinin ağzından çıkacak söze baktığı, bir sözünü iki etmediği halde bu tür sıkıntı duyduğu bir konuyu direkt olarak di

İnternet ortamı, bilgi kirliliğin en yoğun olduğu yerlerdir. Hele ki Wikipedia gibi okuyucuların kafasına göre yazıları değiştirebildiği bir ortam, bilgi güvenilirliği anlamında dikkate alınabilirlikten bir hayli uzaktır. Dolayısı ile bu tür kaynaklar üzerinden bir bilgi erişimi değil, ancak bir bilgi kargaşası ve kirliliği yaratılabilir. Ayrıca bir kişiyi veya görüşü, kendi taraftarları kadar ona muhalif olanların değerlendirmeleri üzerinden de öğrenmeye çalışmalısınız. Böylelikle zihninizde daha objektif bir tablo ortaya çıkarabilirsiniz. Bu doğrultuda özellikle muhafazakar entelektüel Kadir