Jump to content

Natüralist Ateist

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    1.577
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Natüralist Ateist kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 1 saat önce, HATEM yazdı:

    Olmayan bir şey, yaratmanın mekânı olamaz ki.

    Yani yaratılamaz orada.

     

    1 saat önce, HATEM yazdı:

    Mutlak yokluk Hakk Teâlânın zıddıdır. Mutlak yokluk (hiçlik) ancak bizimle birlikte bir kavram olarak var.
    Mutlak yokluk Hakk Teâlânın zıddıdır fakat Mutlak yokluğun hiç varlığı olmadığı için Hakk Teâlânın zıddı yoktur denir. Çünkü Zıddının varlığı yoktur.

    /Çok da saldırgan olmak istemem fakat ona bahşettiğiniz bu özellikler tamamen uydurulmuş, kafadan attığınız özellikler. Hiçbir dayanağı yok, Hakk Teâlâ'nın mutlak varlık olması gibi. "mutlak varlık" ne demek? Neden mutlak yokluk mutlak varlığın zıddıymış gibi konuşuyorsunuz, özellikle kullandığınız "mutlak" kelimesi her bir tanımda farklı bir şekilde kullanılmış iken?

     

    4 dakika önce, kavak yazdı:

    Halbuki zil çalıp oynamaları gerekirken, nasılsa bu dinsizler tahtalı köyde cayır cayır yanacak, nedir bu göz korkutmaya çalışmak veya tahammülsüzlük?
    Yoksa sürekli güzelleme yaptıkları imanları çürük olmasın ?!:D

    Kişiden kişiye değişse de çoğunlukla cehennemden kurtarma isteğinden geliyor. Göz korkutmaya çalışan fazla kişi görmedim, özellikle filozoflar arasında. Eğitimsiz kesimlerde olur o.

  2. 2 dakika önce, HATEM yazdı:


    Çok konuşuyorsun.
    Hiçlik, senin bildiğin yokluklardan değil.
    Sizin bildiğiniz yokluk, Göreceli yokluktur. Her göreceli yokluk aslında varlığın bir türüdür. Uzay boşluğu bile zannediyorum varlık ihtivâ eder. Ya'nî hiçlik değildir.
    Hiçliği ise Mutlak yokluğun karşılığı olarak kullanıyoruz. Hiçlik, Mahz-ı Ademdir, sırf yokluktur. 

    O zaman ondan varlık çıkmaz, kimse de çıkartamaz. Allah'ın mutlak yokluktan bir şey çıkartabilmesi imkânsızr. Bu tarz bir yokluğun hiçbir zaman olamayacağının kesin olduğunu söylesem karşı çıkmazsınız herhâlde, değil mi? O yokluktan Allah'ın da gelmesi gerekir, zirâ mutlak yoklukta herhangi bir varlık yoktur ve Allah da bir varlıktır.

  3. 5 saat önce, Yeni Üye yazdı:

    Sözümü dinlemezsen seni cezalandırırım diyen bir otoriteye, hele de bu otorite hiç bir şeye muhtaç olmayan ve her şeyden gani olan Tanrı ise, " beni sevsen beni korkutmazsın" ya da " sen nasıl beni tehdit edersin, olamaz öyle şey", demek en basit ifadeyle absürt bir tavırdır.

    Çünkü o bir otoritedir. Ama biz otoriteyi sorguluyoruz, o otoritenin yaptığını ahlâki bir çerçevede inceliyoruz. Siz "Sökül!" diyen hırsızın dediğini yaparsınız fakat onun yaptığının ahlâktan yoksun bir şey olduğunu bilirsiniz.

     

    5 saat önce, Yeni Üye yazdı:

    Çünkü çocuk bile anne ve babasına güvenir ve söylediği şeyin kendi faydasına olduğunu bilir. Ama siz bu tavırda ısrar ediyorsunuz. Sizin tercihiniz.

    Otoritenin her dediği doğru değil, anne-babanın her yaptığı da faydalı değil. Faydalı olması amacıyla yapılan şeyin faydalı olacağı kesin değildir, ebeveynlerin koruma ve bakma içgüdüleri olsa da. Fakat tanrıda bunlar da yok, yani onu insanlara bağlayan duygusal bir bağ yok. Neden ahlâklı bir şey yapması gerekir? Bizim gibi ahlâklı davranmaya iten içgüdüleri yok -eğer "Vardır." dersek bunların kökenlerinin ne olduğu sıkıntısı var-, ahlâkın temeli olan kişiye fayda verdiği düşünülen şeyi yapma yok. Ahlâklı olmasının tek nedeni ya duygusaldır ya da çıkar ilişkisine dayalıdır. Bu dediğim her bilinç için geçerlidir ve tek istisnası ahlâklı olan fakat yapılmasının nedeni bilinçdışı olan şeylerdir*.

     

    *Kommensalizm ve robotlar örnek verilebilir.

  4. 9 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    sonra Allaha karşı yapılan hatalar eksiklikler insan gözünde büyümeye başlar korku ile artık ne yapsam boş battı balık yan gider

    ateş bizi bekliyor gibi son derece korku ümitsizlik dolu girdaplara girdik

    bu aşamadan sonra adeta sevdiğinin ölümü gibi insan içinde cehennemin ahiretin dirilmenin olmamasını diliyor

    en sonda Allah korusun tamamen inkara isyana gidiyor

    Tamam, şimdi bunu psikolojik bir açıdan düşünelim-dinden bağımsız olarak. Elimizde bir kişi var, bu kişi duygusal olarak bağlı olduğu -bu duygusal bağlantı metafiziksel veya normal bir duygusal bağlantı olabilir, önemli olan güçlülügü- bir canlıya (?) karşı affedilemez olarak gördüğü bir yanlış yapıyor -yanlış olarak gördüğü bir şey, önemli olan o-. Bunun getirdiği duygusal yüke karşı bir tepki olarak bu durumu kabûl etmemek için tanrıyı inkâr ediyor. Bu durumun cehennem gerektirmemesi ve cehennemin herhangi bir faydası olmaması bir yana, İnkâr mekanizması genellikle ruhsal problemlerle birlikte olur ve iyi bir psikolog bunu kolaylıkla gözlemleyebilir. Zirâ duygusal bağ hâlâ oradadır ve kendini gösterir. Eğer böyle bir durum ateistlerin inkârının temeliyse ateistlerde ruhsal problemlerin çok daha yüksek bir düzeyde olması gerekir. O zaman anahtar soru şu: Öyle mi? Eğer öyle değilse bilimsel yöntem gereği hipotezimizde değişiklikler yapmalı ya da tümden değiştirmeliyiz. Soruyu siz yanıtlayabilirsiniz, zirâ benim görüşüm kesinlikle öyle olmadığı yönünde.

  5. 3 saat önce, HATEM yazdı:

    Evrim yoluyla tohumun (Dna) kendisinin bu kodlamayı yapabileceğini düşünmüyorsun heralde...

    Evrim yoluyla olmaz zaten. Evrim teorisinde doğal seçilim olan genetik varyasyonu seçer, evrim kanunu ise bir şeylerin evrildiği gerçeğini söyler. Mutasyonlardan bahsediyorsunuz, ki bunların kendi kendine olamayacağını söyleyen evrim karşıtı ilk defa duyuyorum. Fakat mutasyonların nasıl olduğuna dair çok az bilgim olduğundan -elimde bundan ayrıntılı olarak bahseden bir üniversite kitabı olsa da ancak yarın o konuyu okuyabilirim ve konusu genden protine geçiş olduğundan mutasyonların ne kadarını kapadığını bilmiyorum- nasıl oluştuğuna dair bir şey söyleyemeyeceğim. Size ancak bunun nasıl oluştuğunun ayrıntılı olarak bilindiğini söyleyebilirim.

  6. 33 dakika önce, Düşünen Hayvan yazdı:

    Evrim ile açtığım iki konu vardı onların içinde yazıyor bi zahmet araştırmacı degilmisiniz?

    O konuların bittiğini zannediyordum. Mesela Entropi ile ilgili olanında direk hesaplayan adamın yazdığını verdim, bir şey demediniz.

     

    33 dakika önce, Düşünen Hayvan yazdı:

    Evrimcisin  madem bunu bilmem lazım. DNA içinde bir insanın kaç yıl yasayacağı ve hangi hastalıklara yakslanacsgi bile kodlydur.

    Bunu nereden buldunuz? Kesinlikle doğru değil. DNA'ya bağlı hastalıklar olsa da bu ne tüm hastalıklar için geçerlidir ne de baştan kodlanmışlardır. "kodlanmış" denilecek bazı hastalıklar olabilir, renk körlüğü gibi, ama eğer kendinizi yanlış ifade etmemişseniz DNA bu kadar otoriteye sahip değildir.

  7. 5 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    misal:bir kişiyi ilk defa görmektesin tanımıyorsun

     

    konuşmuşluğun yok. fikrini zikrini bilmiyorsun

     

    ama sana öyle bir kötü bakar ki tedirgin olursun

     

    ondan sana bir kötülük gelir hissine kapılıyorsun

    güvenmiyorsun

    ona sırtını dönemiyorsun sürekli kontrol ediyorsun

     

    içind eşüpheler doğar acaba hırsızmı katilmi  v.s

     

    ama yine aynı minvalde başka kişi görürsün

     

    güzel bakıyor

     

    o bakıştan bundan kötülük gelmez diyorsun

    güveniyorsun

     

    bir bakıştan bu kadar mana nasıl çıkar

     

    aklen deneyle tecrübe ile bir şey bilmeden

    sadece hissle belli şeyler iletiliyor anlaşılıyor

     

    demek ki o saydğımız hiss kalb vicdan sır vb  şeyler ile de sinyal alıyoruz

    Bu yanlış bir bilgi. Ne sinyaller alıyorsunuz -eğer beyinde işlenenleri saymazsanız- ne de bu dediğiniz her zaman doğru çıkan bir şey. Belli bir bakışı yapan insanı kötü bulmamızın sebebi o bakışı kötü insanlarla özdeşleştirmemizdir, tam tersi de öyledir. Kadınsı hareket yapan bir erkeğin eşcinsel olduğun hisseden kişinin hissettiği ile sizin bahsettiğiniz durumunuzdaki kişinin hissettiği aynı şeydir.

     

    5 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    güneşi direk görmen gerekmez

    bulutlar arasından sızan bir ışık demeti ondan haber verir

    zira ışık onun sıfatıdır

    ısı da onun sıfatıdır.ısı da ondan haber verir

     

    ayı görmende ondan haber verir zira ayın nuru onun nurudur yansımadır

    karanlıkta gece de ondan haber verir zira karanlık gölgedir gölge de güneşten haber verir

    yani nereye baksan onu görürsün

    Veya basitçe Deneysel Olasılık'ı kullanırız. Gündüzden sonra gece kesinlikle gelir ve ay ortaya çıkar. O yüzden havanın yavaşça kararmasını gece ile eşleştiririz. Bunun mantıksal kanıtı ise havanın öyle kararmasının başka bir şey ile açıklanamayacağıdır. Bu da bizi en eski tanrı lehine argümanlardan olan "Tasarım Argümanı"na getiriyor. İlginç olarak hemen önce şunu söylemiştiniz:

     

    5 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    bence ateistlerin argümanlarıda zamana göre gelişmeli değişmeli.

    hiç bir şey durağan değil her şey değişiyor akıyor gelişiyor.

    Sizin dediğinizin Tasarım Argümanı'ndan farkı nedir?

  8. 5 saat önce, Baris28 yazdı:

    İşte yerçekimi üzerine önemli bilgilerin verildiği ve yine bir dindar tarafından yapılmış faydalı ve ufuk açıcı bir sohbet;

     

    

    A. "yerçekimi" değil, "kütleçekimi".

    B. Yerçekimini keşfeden zaten Galileo Galilei'dir. 

    C. Kütleçekimi Yasası'nı geliştiren Einstein değil, Newton'dur.

     

    Burada fazla "ufuk açıcı" bir şey göremiyorum. Sizin verdiğiniz videoya bakacak olursak öyle bir şeyden daha çok din dersi kitabında olacak bir şeye benziyor.

  9. 7 saat önce, Baris28 yazdı:

    Ateistlerin, Müslümanların entelektüel birikimi, kıvrak zekaları karşısında çaresiz kaldıkları, cevap veremedikleri anlar çoktur.

    Tam dersi de olur, öyle de. Bu bir tarafın bir bilgi hatası veya belli bir tanımı yeterence netleştirmemesinden kaynaklanabilir.

     

    7 saat önce, Baris28 yazdı:

    Mesela benim aklıma gelen bu anlardan biriside şudur;

     

    

     

     

    Baştan söyleyeyim: Bu evrim tartışmaları beni biraz sıkmaya başladı. Siz ve sizin gibi evrim karşıtı kişilerin evrimi sadece dinsizlerin canlı çeşitliliği ve bunun olanaksızlığını açıklamak için uydurduğu, akıl ve mantıktan uzak bir propaganda malzemesine indirgemenizi en kibar hâliyle "sevmiyorum."

     

    Videodaki beyefendinin evrimsel açıdan bir ceket ile bir canlı arasındaki farkı anlayamamış olmasının nedeni için aklıma gelen tek açıklama onun evrimi çürütmek ve para kazanmak için kendisini ve kendi "taraftarlarını" tatmin etmenin yeterli olduğunu hissetmesi. Böyle bir soruyu bir üniversitede sorarsanız size tembel öğrenci edâsıyla bakarlar. Zirâ on beş saniyede bu kadar fazla hata yapmak çok zor:

    A. Ceket orada bir şekilde yavaş yavaş dönüşse bile bu evrim olmaz. Birey ile evrimin gerçeklebileceği en küçük basamak olan popülasyon arasındaki farkı kavrayamamış.

     

    B. Ceket o zamana kadar yok olur. Bu bile evrimi engeller, olsaydı bile.

     

    C. Ne yavaş yavaş değişen bir ortam ne de hızlı değişen bir ortam yok.

     

    Ç. Doğal Seçilim yok. Genetik Sürüklenme yok -genleri yok zaten-. Yapay Seçilim yok. Neden yok? Mesela TDK'ya girelim ve sadece tanımını okuyalım:

    "Tabiatte, karakterleri bakımından çevrelerine elverişli olmayan organizmaların yok olması ve en uygun karakterleri taşıyanların yaşamaya devam etmesiyle sonuçlanan bir doğal olay. bk yapma seçim."*

    Oraya yüz elli tane ceket koyalım, yine de böyle bir şey olmaz.

     

    Mesela Aziz Sancar'a veya Cahit Sıtkı Tarancı'ya seve seve entelektüel derim fakat benden bu beyefendiye "entelektüel" dememi istemeyin lütfen.

    *Zooloji Terimleri Sözlüğü, 1963. (Türk Dil Kurumu Yayınları).

  10. On 10.04.2019 at 11:12, Düşünen Hayvan yazdı:

    Tanrı var mı yok mu artık ispat edilebilir.
     
    Artık başka gezegenlere seyahat edebilmek mümkündür. Orada kolonilesme ve toprağı işlemek az sayıda insan için de olsa mümkün görünüyor.  
     
    Yakın zamanda marsa insanli  uçuşlar gerçekleşecek..  
    Dünyadaki bütün tanrılı sistemler hepsinin kutsalı bu gezegende. Peki ya marsa gidildiğinde hiçbirinin kutsalı olmayacak ve ibadet ihtiyacı daha da önemlisi tanrılı dinler geçersiz kalacak.  
     
    Orada kimse namaz kilamayacak , hacı olamayacak , Noel olmayacak , sabat olmayacak ,  kutsala dair toprak, bina , kitap yada canlı olmayacak ...
     
    Oyle ise tanrı varsa marsa yerleşimden sonra orada da bir peygamber gelmeli yada gökten bir melek yada vahiy yada bir mucize gelmelidir. Bakalım yüce ruhtan bir mesaj gelecek mi? Bunun sağlaması için de marsa önce ateistler yerleşmesi ve hiçbir dogmatik araç gereç kullanılmamalıdır.  

     

    Eğer birisi çıkıp da ben elciyim size mesaj gönderdim diyecekse mars'ta mucize de gerçekleştirmelidir. İnanmayanlara ceza vermelidir.. tıpkı dünyada anlatıldığı gibi..

     

    Böylece tanrı kavramı da açıklığa kavuşmuş olur.
     
     
     

     

    Genel olarak tanrının öyle bir şey yapmasına gerek yok. Ama teist tanrıdan bahsediyorsak bu gidişle yeni bir peygamber gerekebilir, zirâ dinler hayatımızı yönetmek yerine biz dinleri yönetiyoruz. Gerçi gelse de mucize olmadığı sürece kimse dinlemez, o ayrı mesele.

     

    On 10.04.2019 at 20:23, marechal1 yazdı:

    Ve sizin için Tanrı bir köşeye atılacak kadar önemsiz mi? Kötülük kötülük diye ona çamur attınız. Pekala Tanrı olmayınca kötünün tarifi nedir? Kime göredir?

     

    Hitler'e göre insan kesmek güzel,

    Sana göre kötü

     

    Ortak bir ahlak anlayışı oluşturabilir misin? Kötülüğün tam tanımını yapabilir misin? Senin inancına göre ahlak göreceli oluyor. Kime göre neye göre...

    Bir durumda insanlara net faydası olacak ve olma şansı yüksek şeye "iyi" derim. Faydacılık doğru olan bence.

     

    Ki İslam'ın da ahlâkı belli değil, belliyse de insanlara belli değil. Kimse aynı şeyi anlamıyor, herkes kendine göre ahlâk oluşturuyor. Tek fazladan faydası iyilik yapmak için fazladan bir motivasyon oluşturması.

    Neden ahlâklı olmamız gerektiğini soruyorsanız bunun tek sebebi amacımız olan insanlığı daha iyi yapmak. Neden insanlığı daha iyi yapmak diye bir amacımız olması gerektiğine dair bir soruya ise ancak mutluluk hormonları ve içgüdü yanıtı verilir. "Neden mutluluk hormonları istemeliyiz?" sorusunun ise cevabı yoktur, sadece içgüdülerimiz öyle olduğundan iyi oluruz. Bunun tanrıyla alâkası yok. Ahlâk tamamen objektif olarak hiç yok, sadece motivasyon var.

  11. 13 saat önce, Kafkaslı yazdı:

    Tanım yapmak kolay fakat görünen o ki artık bu tanımın dışına çıkmak gerekebilir çünkü çeşitli araştırma sonuçları var ortada ve bu sonuçlar, küfür eden kişinin bu eylemi karşı tarafa zarar vermek amacı ile yapmadığını, küfür etmenin sadece dilin duygusal bir biçimi olduğunu vurguluyor.

     

    https://www.google.com/amp/s/www.psychologytoday.com/

    us/blog/hide-and-seek/201205/hell-yes-the-7-best-reasons-swearing%3famp

    Dediğiniz doğru. 

     

    13 saat önce, Kafkaslı yazdı:

    Siz de bir natüralist olarak gayet iyi biliyorsunuz ki küfür ve argo hayatımızın her alanında mevcuttur ve özellikle natüralist eserlerde argo, sokak dili bolca kullanılır. Sinemadan tutun da müzik gruplarına kadar sürekli küfür ile karşılaşırız fakat nedense o zaman rahatsız olmaz, birisi küfür etmeye kalkarsa da itiraz ederiz. Rap grupları ya da heavy metal gruplarının şarkı sözlerindeki küfürlere milyonlar alkış tutmuyor mu?

    İsmimi yanlış seçmişim, özür diliyorum. Ben şunu kast etmiştim:

    https://www.britannica.com/topic/naturalism-philosophy

    Ama natüralizmi sanat akımı olarak da severim ve dediğinizi anlıyorum. İnsanı realist bir bakış açısıyla göstermek için argo kullanılır. Ama orada o kelimeyi küfür olarak saymanın bir anlamı olacağını zannetmem, zirâ onur kırıcı değil.

  12. 5 saat önce, Kafkaslı yazdı:

     

    Anibal ise "Ben küfretmiyorum fakat siz anlamıyorsunuz." yazmış.

    Bu durumda "Küfür nedir, ne değildir?" diye düşünmek gerekiyor.

     

    Kime göre küfür, kime göre değil?

    "Karşındakini aşağılamak amacıyla söylenen veya karşındakine karşı anlık veya anlık olmayan bir öfke ile söylenmiş onur kırıcı olarak anlaşılabilen ve öyle de anlaşılan sözler." desek iyi bir tanım yapmış olur muyuz?

  13. 4 saat önce, anibal yazdı:

    Suçları önlemenin yolu, şahsı sosyal hayata ihtiyaç duyar hale getirmektir. Komşusuna muhtaç olan, gidip onu öldürmez. Bu komşuluk mesafesini ne kadar artırırsanız, suçları da o kadar azaltırsınız.

     

    Ama tabi bunu anlamayan gene çok olacak. Basitçe, insanlara paylaşın, herkese iyilik yapın, bunu siz yapın şekilde güdülemeniz gerekir. Ama insan içgüdüleri bu yönde işlemez, bu güdünüz yalan olur gider.

     

    Fakat bunlar, bugüne kadar becerilememiş mevzulardır. Örneğin dinler, güya, o komşuluk sınırını ümmet boyutuna çıkarma teşebbüsüdür. Velakin işe yaramamıştır. 

     

    Yapılması gereken, insanın vicdanını güçlendirecek çözümler bulmaktır. İnsan kendine hesap vermek zorunda hissetmelidir kendini. Şu din falan gibi vicdanı körelten, yok eden unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Ha, bazı insanlar biyolojik olarak kötü davranışa meyilli olabilir, bunlar kolay tespit edilir, uygun yönlendirme ile kötü olmalarındansa, huysuz olmaları falan sağlanabilir.

    Bunun elde etmek için iyi bir yol insanın korumak gibi en temel içgüdülerine hitap ederek birisine bağımlı hâle getirmek -burada babanın kızına bağlı olmasını da bağımlılık olarak kabûl ediyorum- olabilir mi? Özellikle kadınlar için bunun yarayacağını zannediyorum, çevresel ve genetik faktörlerden dolayı.

  14. 5 saat önce, karamsarhuman yazdı:

    1: bu önermeler ışıgında tanrıyı bulmak, tanrı soyutmudur? somutmudur?

    Neyi somut aldığınıza bağlı, fakat soyut olduğu söylenebilir.

     

    5 saat önce, karamsarhuman yazdı:

    2: tanrı hiçlikmidir? yoksa varlıkmıdır?

    Konsept olarak varlıktır. Neden?

     

    5 saat önce, karamsarhuman yazdı:

     

     3: soyut varlıklar kanıtlanamaz;

    Eğer hayatta varsalar kanıtlanabilirler. Mesela Hadronların var olduğu kanıtlanabilir. Kara maddenin de. Başka bir örnek verirsek aşkın var olduğu aşk detaylıca tanımlanırsa kanıtlanabilir, direk gözlem gösterilerek ve bu gözlenen şeyin kriterlere uyduğunu göstererek.

  15. On 31.03.2019 at 20:47, priest of nature yazdı:

    Eminim son kararım.:)

     

     

    Ben daha çok sizin yazma şeklinizden bahsediyordum. Toplumdan rahatsız olmak Şizoid Kişilik Bozukluğu'nun özelliğidir -daha çok kayıtsızlık ama önemli değil- fakat diğer birçok kişide de bu görülür. Ama bu bozukluğun önemli özelliklerinden birkaçı kişinin başkalarının dediklerine dair hiçbir tepki vermemesi -ince bir fark var, içte kalan bir kızgınlık da yok*-, hayatta amaçları değişir gibi gözükürler ve çok az duygusaldırlar. Ender koşullarda bazı problemler olduğunu "itiraf" edebilirler fakat genellikle böyle bir şey olduğunu düşünmezler. Çok stresli zamanlarda psikotik ataklar geçirebilirler -dakikalar ile saatler arası sürebilen-. 

    Yani sadece toplumdan rahatsız olmak yetmiyor. Özellikle en sonucu önemli bir kriter -çoğunluğu böyle bir atak geçiriyor-.

    *Olsa da biz bilemeyiz, zirâ böyle insanlar genelde terapiye gelmezler.

     

    19 saat önce, anibal yazdı:

    Her ne olursa olsun, kendin üzerinde herhangi bir psikoz hakkında karar veriyorsan, tek emin olacağın şey, yanlış karar vereceğindir. 

    Buna genel olarak katılıyorum. Bu konuyla ilgisi olmayan Cinsiyet Disforisi Bozukluğu -direk İngilizce'den okunuşunu almanın getirdiği tuhaf bir isme sahip- gibi istisnalar haricinde. Eğer öyle bir şüphe varsa psikologa gidilmeli. Ama bazen Histronik ile Sınırda Kişilik Bozukluğu'nu karıştırma gibi durumlar olabilir, o zamanlarda ikinci bir psikoloğun fikri alınmalı bence.

  16. Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

     

    evet  onunla  alakali  atomlarda  hayat  var  mi  diyor? ateist  kişi:atomlarda  elektirik  bişi  var  diyor. Peki  hayat  var  mı  canlı  oluşturabilecek  ve  bilinç  oluşturabilecek  diyor.

    Tam olarak bilebileceğimiz bir soru olduğunu zannetmem. Genel olarak Fizik'ten Kimya'ya geçişi, ondan da Biyoloji'ye geçişi özetleyebiliriz fakat Fizik'ten direk Biyoloji'ye gitmek zor. Bunun nedeni daha çok bizim yapamamız, zirâ olaylar çok karmaşıklaşabiliyor.

  17. Bir saat önce, Düşünen Hayvan yazdı:

    Evet ful pansiyon herşey dahil. Bakalım ne çıkaracan şapkadan.

    Ani kalp ölümü ile filan olabilir. Ondan sonra da beyni durur, ölür. Yanıt vermiyorsa hiçbir şekilde ya beyni ölüdür ya ölmek üzeredir ya da komadadır. Eğer beyni çalışıyorsa ölmemiştir zaten.

    http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_eczacilik&view=eczacilik&kategori1=yazimay&kelimesec=7929

  18. Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    videoyu  izlediniz  ve  içinizden  ulan  ben  bu  soruya  cevap  verirdim  veya  veren  birileri  var  diyebildiniz  mi? Dikkat  ettiniz  mi  videonun  sonunda  kimse  veremiyor  bunun  cevabını  diyor  ki  doğru  bir  saptama

    Videonun kaçıncı dakikasında bu soru soruluyor? Direk sondan ikinci dakikaya geçtim, 5 saniye izledim. Bir bebeğin GTA V'i yazamayacağından bahsediyor. Soru bu analoji çevresinde gelişen bir soru mu? Sonsuz Maymun Teoremi'nden farkı nedir?

  19. Bir saat önce, Düşünen Hayvan yazdı:

     

    Bütün organları yerinde ama hayatı faaliyeti yok.. bunu anlıyorum.  Nabız 10 a düşse bile hayat devam edebiliyor. Ama son bulan nedir..

    Yani organları çalışıyor fakat kişi ölü. Buna beyin dâhil mi? Bize bir örnek verebilir misiniz? Çünkü beyin ölse de organlar genellikle çalışmaya devam eder fakat biz bu kişiye "ölü" deriz, beyni çalışmadığından. Ve beyin genellikle ilk olarak ölen organdır.

  20. 2 saat önce, karamsarhuman yazdı:

    Image result for büyük israil haritası

    BOP haritası var mı elimizde şuan? Her zaman böyle bir haritanın olduğu iddiasını duydum fakat hiçbir zaman birisinin iki dakikada çizemeyeceği şekilde olan bir harita görmedim.

    ABD'den gizli belgeler mi elimize geçti? Geçmediyse nereden biliyoruz? Geçtiyse nerede?

     

    Verdiğiniz haritayı ise hiç anlamadım. Sınıtlar kuzeybatı Suudi Arabistan dağlarının biraz içine gidiyor, Suez Kanalı'nın biraz üzerisindeki denizin bir kısmı alınmış -ki bu da haritayı yapanın ABD filan olmadığını gösterir-ABD'nin desteklediği Kürdistan'ı* -Neden?- ve bazı Türk illerini içine alıyor. Hatay'ın denizi de İsrail'in yeri olacakmış bu haritaya göre.

     

    *Destekliyor veya desteklemiyor, ama ABD'nin bunu desteklediği Türkler arasında kabûl görüyor. Siz de bunu savunuyorsunuz sanırım.

  21. 19 saat önce, priest of nature yazdı:

    Şizoid toplum içinde rahatsız olan kişiye denir.

    Emin misiniz? Böyle olan birçok kişi var: Çekingen Kişilik Bozukluğu'na sahip kişiler, genel olarak asosyal kişiler, bazı Antisosyal kişiler, Paranoid Kişilik Bozukluğu'na sahip veya sadece paranoid kişiler, Şizotipaller...

  22. 15 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    inancıma göre insan doğuştan masum temiz ve fıtraten inanmaya meyli daha fazladır diye biliyorum.

    inanmama sanki fıtrata ve akla zorla giyidirilen bir gömlek midir bir sunni şablonmudur

    yoksa aklın düşünmemin doğal sonucu mudur?

    İnanç bir nevi fıtratımızdadır diye düşünüyorum. Ama bu daha çok ilkel düşüncenin bir yan etkisi. İnsan kendi yaptığını doğa ile kıyaslayarak doğanın da yapıldığı sonucuna ulaşmış. Başta genellikle farklı şeyler farklı tanrılara dayandırılmış, sonra da tanrılar bire inmeye başlamış. Ahlâken iyi olması gibi özellikleri ise tamamen bu tanrının o özelliklerinin karşıtları olmaması istendiğinden. Ahlâken kötü, bizi sevmeyen bir tanrı bizim işimize yarar mı?

     

    15 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    rasyonel olalım bu gün insanların çoğu inanıyor

    ateist kesim daha azınlıkta

    elbet azınlık çoğunluk doğruluk kriteri olmaz 

    ancak insanda inanmaya bir meyil olduğuda aşikar

    ineğe tapar denize tapar Allaha tapar ama bir şekilde iman eder

    Ve bu gözlem bunun özel değil, genel bir durum olduğunu gösterir. Çok da sıkıntı değil.

     

    15 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    oysa bir ailede biri inanır biri inanmaz veya anne baba inançısz olsa çocukları inançlı oabiliyor veya tersi 

    bu zıtlık neyle açıklanır?

    Nedeni birçok şey olabilir: Tanrıya olan duygusal bağlılığın bitmesi, onun düşünce şeklinin tanrının mantıklı olmadığına yol açması, tanrının kötü olduğu sonucuna varmak -özellikle komünizmde bu önemlidir-...

    Tanrıya bağlanma nedenleri arasında en önemlisi ise kendini koruyacak bir şeyi arama, özellikle sıkıntılı olunan zamanlarda. Sizi seven ve koruyan bir canlıya yönelmek istersiniz, tanrı ise -sizin için- tam da bu kriterlere uygundur. Yaşlandıkça veya uzun zamanlı bunalıma girdiğinde kendini tanrıya adayan birçok kişi görmüşsünüzdür hayatınızda.

×
×
  • Yeni Oluştur...