Jump to content

Natüralist Ateist

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    1.577
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Natüralist Ateist kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 5 saat önce, mirasyedi yazdı:

    tuik işsizlik oranları.

    İşssizlik oranını hesaplamalarındaki saçmalığa bakın.

    2019 yılında işsiz 4,544 milyon

    işgücüne dahil olmayanlar ise 28,838 milyon.

    işgücüne dahil olmayan işsiz olmuyor mu? :)

    Tutuklular, askerler, ev kadınları, çalışamayacak durumda olanlar vb. kişiler var o sınıflandırmada. Oradan geliyor 28 milyon.

     

    https://piyasarehberi.org/sozluk/isguecuene-dahil-olmayan-nuefus

  2. 4 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    hala anlatamadım

    adam somut dönemden çıkamamış

    silah dayayan adam bizzat hazır halde  senin varlığını tehdit ediyor yani zorluyor bu şart altında doğru karar veremezsin

     

    ancak gaybi  ve imani konu olan dirilme cennet cehennem ise  zorlamaz zira inkar edenler böyle bir şey yoktur fantezidir diyeiliyor

    Ama demelerinin sebebi onların elinde değil, konu bu. 

    Deterministik bir evrende, evrenin T zamanında S durumunda olması T'den sonraki tüm zamanlara denk gelen evrenlerin öyle olmasının nedenidir. Mesela T'den 5 saniye sonra Y olayı oluyorsa bunun nedeni evrenin T zamanında S durumunda olmasıdır. Örnek olarak bir topun havaya atıldıktan 4 saniye sonraki konumu havaya atılmadan önceki evrenin durumuna (en azından alâkalı olan kısımlarına) bağlıdır ve nedenidir.

    Bu durumda ateistlerin ateist olmalarının nedeni olan birtakım faktörlerin nedeni Allah. Allah'ın kendisi mesela benim teist olacağım A evreni olacak bir evren oluşturmak yerine ateist olacağım evren B evreni olacak bir evren oluşturuyor.

     

    Şahsen buna ancak savunulması zor bir pozisyon olan bireye bağlı olay zinciri libertariyanizmi ("Birey bir seçim yaparken o zamana kadar olan olayları bitirir ve yeni bir olay zinciri oluşturur.") ile cevap verilebileceğini düşünüyorum, fakat orada da Allah'ın nasıl yapılacak şeyi bildiği mâlum olur. (Ve "bireye bağlı olay zinciri libertariyanizmi" diye bir terimi ben attım, zirâ İngilizce "Agent Casual Libertarianism" olarak biliniyor fakat çevirisini yapan olmamış hiç, Dergipark'ta bile yok.)

     

    İsterseniz bunu felsefi argüman şeklinse yazayım. ("A ise B, A doğru, o zaman B." gibi mantıksal.)

     

    4 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    varlığa yönelmiş hazır mevcut şey ile gaybi tehdit aynı değildir yahu bıktım  artık anlatmaktan klavyemin tuşlarından tüyler çıktı:)

    Ama gaybı tehditten bahsetmiyorum ki ben.

  3. 2 saat önce, EbûTürâb yazdı:

    Cennette ki sen ile, bu dünyada ki kişi aynı sendir. Lakin bazı farklar ile. yukarıda bahsettiğim gibi bazı duygular, Kuranda bu dünyada yanlış olarak nitelendirilen duygular, cennette olan kişilerde bulunmayacaktır. Aslında bizlere cennet konusunda bu tarz bilgiler böyle sınırlandırılmamış. Orası için en kapsamlı cevap şu şekilde; Burada bulunan yanlış ve kötü duygular, orada bulunmayacak. Bu dünya için yasak olan bazı istekler, orada İslami akideye göre bizim dileğimiz doğrultusunda sunulacak.

    Buna bir şey diyemem, zirâ böyle bir cevap savunulabilir ve soruma da cevap.

    Sağol.

    2 saat önce, EbûTürâb yazdı:

    İkinci Soru; Özgür iradeden kasıt, misal senin şuan canın pizza çekmekte, dilersen sipariş edip yersin, aynısını orada düşün. Sipariş kısmı hariç tabi :)

    Bunun benim bahsettiğim ile tamamen alâkalı olmaması bir yana -benim bahsettiğim bizim seçmemizin bizim elimizde olmamasıydı- böyle tarz bir düşünceyi yeterince iyi biliyorum. Keith Lehrer'den çeviri:

    "Düşünün ki birisi bana bir kâse şeker verdi ve bu kâsenin içinde küçük, kırmızı ve daire şeklinde olan top şekerler var. Bu kırmızı top şekerden birisini almayı seçmiyorum çünkü böyle tarz şekerlere karşı patolojik bir hoşnutsuzluğum var (Belki onlar bana kan damlalarını hatırlatıyor ve...) Burada eğer bu topu almayı seçseydim alabilecektim. Ama böyle bir şeyi seçme kabiliyetim yok ve sonucunda bu toplara düpedüz dokunamıyorum."

     

    Bu durumda benim özgür iradem var mıdır?

  4. Dediğimi anlamamışsınız herhâlde.  Determinizm kabûl edelim.

     (yani T zamanında S evreni varsa T' zamanında sadece S' olabilir) Allah t zamanında evreni S şeklinde belirliyor. Bu evren S T' zamanında birey A'nın B'yi seçtiği S' evrenine zorunlu olarak dönüşüyor. A'nın B'yi seçmesini belirleyen tüm faktörlerin oluşması evrenin T zamanında S hâlinde olması. Bunun da nedeni Allah'ın öyle yaratması. Dolayısıyla bu bireyin B'yi seçmesinin nedeni Allah'ın evreni T zamanında S hâlinde yaratması. Burada Allah indirekt olarak sonucu belirliyor ve bunu da biliyor. 

    Eğer determinizm doğru değilse de burada olacak farklılıklar sadece şanstan doğar, nedensiz olarak. Bu durumda Allah'ın suçu olmadığını kabûl etsek bile bireyin hiç suçu yok, zirâ bu şans faktorü bireyden bağımsız.

  5. 34 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

    araba üreten firmanın arabanın tüm özelliklerini hızını manevra yeteneklerini bilmesi  onu kullanan şöforun yaptığı kazadan sorumlu kılmaz

    Allah insanı yaratmış yeteneklerini vermiş bedeni araba gibi şofor olan ruhun kontrolüne teslim etmiş o ruh o beden arabasını bir noktadan diğer noktaya sürecek kaza yaparsa  radara yakalansa hata yapsa son noktada cezayı keserler.

    Ama Allah ruhu da yaratıyor, her şeyi belirleyen Allah. Eğer bir durumda her şeyi belirleyen sizseniz sonucundan da siz sorumlusunuz. Arabayı yapan sürücüyü de yapmıyor.

  6. 2 saat önce, bayşapka yazdı:

    Dincilerin işte allah'ın ispatıdır! dediği herşey. Örneğin hücre bölünmesi allah'ın ispatıdır! Bakın videodaki kuş nasıl büyüyor?! O zaman hücre bölünmesini keşfeden biyoloğun da satır aralarına işte bunu yapan araplara inen kitabın sahibi olan yaratıcı allah'tır yazması gerekirdi. Madem allah keşfedildi, neden yazmıyor?

     

    Kuşların uzun mesafeleri üçgen şeklinde uçması allah'ı ispatlar! o zaman neden hiç bir ornitolojist bunu yayınına dip not olarka düşmüyor? Aha işte allah'ı ispatladım bakın şu uçuşa?! diye?

    Oradaki temel konu felsefi olduğundan (gerçi o kadar iyi bir felsefi argüman değil de, felsefe alanına giriyor) olmasın? "Tanrı direkt olarak hücreyi bölüyor." diyen yok, bahsedilen şey böyle bir karmaşıklığın sadece dizayn sonucu olabileceği, ki burada bilimin belirleyebileceği bir şey yok (ne kadar karmaşık olduğu dışında) Bu yüzden Dizayn Argümanı felsefi bir problem ve bilimsel değil.

     

  7. On 07.11.2019 at 11:36, akılsızşuursuzatom yazdı:

    bu  mesele  mantıksal  kötülük  probleminde  alvin  plantinganin  özgür  irade  savunusunada  yapılan  itirazlardan  biriydi  sanırım. Özgür  iradeli  varlıklar  olması için  kötülük  şart  diyordu  ama  cennette  özgür  irade  var  ama  kötülük  yok.Sanirim  Allah  öyle de  yaratabiliyormus  ama  yaratmamış  orayı  bir  ödül  mekanı  olarak  yaratmış  o  mantikla

    Alvin Platinga böyle bir şeyin imkânsız olduğunu söylüyor zaten. Zirâ tanrı birey bir şeyi seçmeden önce ne seçtiğini bilmiyor ( Alvin Platinga indeterministik bir dünyanın özgür irade için gerekli olduğunu düşünüyor.) Burada tanrının bilgisi onun ne seçtiği ve alternatif ihtimâller ile kısıtlı, zirâ olaylar indeterministik-ne seçileceği belli değil.

     

    On 07.11.2019 at 17:06, EbûTürâb yazdı:

    Sevgili dostum, öncelikle merhaba. Hayır o saydığın durumlar yahut burada bizim yanlış, kötü olarak adlandırdığımız hiç bir duygu oraya geçmeyecektir. 

    Orası Rabbine kavuşmuş, temiz Müslümanlar ile dolu olacaktır. Dünyalık bir çok duygu dünyada kalır. Cennette hür irade olduğu doğrudur lakin bu senin dünyada düşündüğün gibi işlemez. Bunu hadislerden öğreniyoruz. Orada hissedilen duygular, aktarılacak düşünceler,konuşmalar buradakinden farklıdır. 

    İyi günler dilerim.

    Bunda birkaç sıkıntı var:

    1) Eğer Müslümanlar o derecede değişecekse cennetteki Müslüman bir birey cennete gitmeden önceki hâliyle aynı kişi olur mu? Başka bir deyişle, cennetteki "ben" ile dünyadaki ben aynı kişi miyiz?

     

    2) Hangi anlamda özgür irade vardır? Tanrı eğer bizi hiçbir kötülük yapmayacak şekilde değiştirecekse bizim orada hiçbir şekilde kötülük yapmamamızın nedeni Tanrı olur, iyi şeyleri seçmemiz bizim kontrolümüzde olmaz. Bundan dolayı bizim iyiyi seçmemiz bizim özgür irademiz ile olmuş olmaz.

  8. 4 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Mekana göre zaman değişir. Ondan bahsediyor. 

    Bu tam olarak cevap değil. İkisi için de aynı kelime kullanıldığı için referans noktası aynı olmalı değilse evrenin bir anlamı kalmıyor.

    Ki zaten zamanları birbirine eşitleyebiliriz, bir saniyenin orada kaç saniyeye eşit olduğunu bulabiliriz. Bir evrenin dünyadaki karşılığı kesinlikle olmalı.

  9. 29 dakika önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Kur'an'da anlatılan zaman bizim bildiğimiz zaman değildir. İzafiyet teorisine bakabilirsin. 

    Tam olarak neyden bahsettiğinizi söyleyebilir misiniz? İzafiyet Teorisi'nin ne demek olduğunu bilmeyenler de kullanıyor onu. İzafiyet Teorisi'nin hangi tarafı bunla alâkalı? Zirâ "Zaman bildiğimiz zaman değil." demek laf salatasından başka bir şey değil.

  10. 25 dakika önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Fussilet Suresi'nde göklerin ve yerin 8 günde yaratıldı yazmamaktadır. İki günde gök yaratıldı. 2 günde yer yaratıldı. 2 günde düzenlenmesi yaratıldı.41:11. ayetinde "bir de duman halinde bulunan göğe(evrene) yöneldi , 'İsteyerek veya istemeyerek (kaostan çıkıp) gelin,' dedi. Onlar da, 'İsteyerek geldik,' dediler."

     Ayeti bilimsel olarak ispatlanmıştır. 

    Ayetten, Evren’in gaz halinde bir aşamadan geçtiği ve Allah’ın iradesi sonucu bu aşamadan sonra Evren’in ve yeryüzünün bugünkü şeklini alacak şekilde ayrı bir aşamaya geçirildikleri anlaşılıyor. Büyük Patlama’dan (Big Bang) sonra Dünyamız’ın, Güneş’in, yıldızların hemen oluşmadığını biliyoruz. Evren hiçbir yıldız oluşmadan önce bir gaz bulutu şeklindeydi. Bu gaz bulutunun ana maddesi hidrojendi. Hidrojenden sonra ise en çok var olan madde helyumdu. Bu gaz bulutunda daha sonra oluşan sıkışmalar ve yoğunlaşmalar yıldızların ve gezegenlerin oluşumunu sağladı. 41:11. ayetide bunu söylemektedir. 

    Benim istediğim o ayetin zaman açısından uyumuydu, içerik olarak zaten uyumlu bir yorumunuz var. Oradaki her gün aynı zamanı mı temsil ediyor? Yani göğün yaratılışı a yıl sürmüş ise yerin yaratılışı da mı a yıl sürmüş?

  11. 18 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Sorduğun sorunun Kur'an ile ne alakası var ?

    Ayetlerle alâkası var. Mesela 4 evrede bir şey yaratılıyor, 2 evrede başka bir şey yaratılıyor ayetlerde yazana göre. Dağları filan yaratması 4 evre, göğü düzenlemesi 2 evre ise dağları filan yaratması göğü düzenlemesinden 2 evrelik zaman daha fazla mı sürmüş? Yani ikinci şey 1 milyon yıl sürmüş ise birinci şey 2 milyon yıl mı sürmüş olur? Bilimin bulguları ile karşılaştırmak için önemli. Ayrıca "Ben de 7 saydım." demiştiniz. Allah eğer katmanlardan bahsediyorsa "6" veya "5" demesi gerekmez miydi? Bu sayede uyuşmazlık olmazdı.

  12. Bir saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Bende 7 saydım. Arapça'da "gün" kelimesi "yevm"dir. Anlamı "gün/evre" anlamına gelir. 

    Soru o değildi ama. Sorum her bir evrenin neyi temsil ettiği idi. Zaman açısından mı bir evre, olay açısından mı?

    Yani her bir evre eşit zamanlı mı yoksa bir evreyi öbürkisinden ayıran başka bir şey mi var?

  13. 3 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    1-) Onu Musa'ya soracaksın.

    2-)

    1- Troposfer

    2- Stratosfer

    3- Mezosfer

    4- Termosfer

    5- Ekzosfer

    6- İyonosfer

    7- Manyetosfer

    1) Neden ki? Allah'ın cezayı vermesi gerekmez miydi?

    2) 6 veya 5 çok gördüm ama bilimsel sitede 7 hiç görmedim. Mesela NASA 6 tane saymış:

    https://www.nasa.gov/mission_pages/sunearth/science/atmosphere-layers2.html

    Ama atmosfer katmanında kandil filan olmaz ki hiç.

    3) Her bir evre neyi temsil etmektedir?

  14. 9 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Sizin yaptığınız sahtekarlıktır. Çünkü 9:1-2-3-4 okumadan hemen 9:5 ayetinde bir cümle alıyorsunuz ve sahtekarlık yapıyorsunuz. Kehf Suresi'nde ayete baktığın zaman "çok kötü bir iş yaptın" demektedir. 

    Eğer haksız yere öldürdü ise neden ceza verilmedi ki? Musa "Bu haksızlığa dayanamam." filan deyip ayrılsaydı en azından dediğinizin mantığı belli olacaktı.

     

    8 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Fussilet 9-12 ve Naziat Suresi'nde çelişki yoktur. Çünkü, Kur'an çevirisi yapanlar yanlış çeviriyor. Ayette "sümme" kelimesi geçer ve Arapça'da en çok anlama gelen kelimelerden biridir. Arapça'da "sümme" kelimesi "sonra/bir de/dahası" gibi anlamlara gelir. O ayetlerde "sonra" kelimesi yerine "bir de/dahası" gibi kelimeler kullanılması gerekir. Eğer "bir de/dahası" gibi kelimeler kullanıldığı zaman çelişki olmaz.

    O ayetlerle alâkalı iki sorum olacak: Oradaki yedi gök nedir? Her evre neyi simgelemektedir? Aynı zamanı temsil ediyor olamaz yoksa bilimle çelişir, o zaman hangi kritere göre bir evre biter ve öbürü başlar?

  15. 4 saat önce, uygur yazdı:

     

     

    Taşa edilen dua ile Allah'a edilen dua arasında ne fark vardır?

    Burada zaten genellikle birkaç kişinin dua etmesi ile iyileşmeden filan bahsediliyor. Durum ne olursa olsun -burada birkaç kişinin anekdotu durum, veri grubu- açıklamaları var gerçi:

    A.) Dindarlık ile duaların gerçekleşmesi ters oranlı.

    B.) Dindarlık ile duaların gerçekleşmesi doğru orantılı.

    C.) Dindarlık ile duaların gerçekleşmesi arasında bağlantı yok.

    Eğer A ise "Müminler sınav yapılıyor.", B ise "Müminlerin duaları kabûl ediliyor, şükürler olsun.", C ise "Allah bazılarını kötü yaşamla sınav ederken bazılarını iyi yaşamla sınav ediyor." olacak. Zaten nedense (!) bir dindara kötü bir şey olduğunda A, iyi bir şey olduğunda B, A ve B'nin doğruluğuna karşıt örnek gelince C oluyor. Sanki adeta Allah onları psikolojik olarak rahatlatan bir figür, bir çocuğun -veya bazen yetişkinlerin- uyurken sarıldığı peluş oyuncak.

    Burada zaten denilen konu C'ye dönececeği için -diğerleri psikolojik rahatlama için kullanılır- şöyle bir soru sorulabilir: 

    Eğer dua etmenin iyi yaşamla ilgisi -psikolojik rahatlama dışında, taşa dua eden insan da taşa tapıyorsa kendini iyi hisseder- yoksa, neden dua ederiz? Dua müteşabih bir konu mudur? Neden hiçbir din adamı bu konuya değinmez?

    Tabiî cevap duanın etkisi olduğu yönünde olacaktır, yoksa tüm dua konusu çöker. Ama duanın etkisinin ne olduğu bile belli değilken -ilginç şekilde (!) ateistin başına gelen iyi olaylar ve dindarın başına gelen iyi olayların sıklığı aynıdır-, böyle bir cevabın temeli çürük olacaktır.

    Böyle tarz tartışmalarda önemli bir şey var: Tanrı, olmasını istediğiniz şeydir genellikle. İsterseniz herkse merhametli ve saygıyı ön plana alan birisi olabilir, isterseniz adaleti sert olarak uygulayan ve acımasız birisi olabilir. Bu ilke Esma-ül Hüsna'nın temelini oluşturur. "Tanrının yolları bilinemez." diyenler de bu ilkenin en açık göstergesidir. Tanrı merhametlidir, tanrı merhametsizdir. Tanrı saygılıdır, tanrı kendi ağzı ile -deyim diye biliyorum- küfreder. Tanrı hem A kümesindedir hem de A' -A olmayanların- kümesindedir. Tanrıya mantıkla ulaşabilirsiniz fakat tanrıyı mantık ile kavrayamazsınız.

  16. 28 dakika önce, karamsarhuman yazdı:

    ben çok ama çoook farklı düşünüyorum, siz olaya çok sığ! bakıyorsunuz, çok geride kaldınız, ben 107 trilyar ışık yılı ilerledim, 

    siz hala yerinizde sayıyorsunuz, kurgunuz tanrısal bir hayal bile değildir, ben tanrıya dinsel değil bilmsel yaklaşıyorum, 

    bu yüzden tezlerim çok sağlamdır.

     neden biliyormusun?

     

    1: tanrıyı asla  göremiyeceğim (görece kavramı)

     

    2: tanrıyla asla aynı  konuşamıyacagım.(madde boyutu yoksa duyularda yoktur.)

     

    3: tanrının yaratılış mantıgını asla kavrıyamıyacagım.(zihinsel mantık zamanla iişler tezi)

     

    şimdiii bir kendi iletine bak, ve ne kadar? çocuksu yazdıgını gör, birde benim iletimler karşılaştır, ve aradakı 

    ,muazzam farkı gör.. becerebilirmisin? :)

    Egonuz sağlıklı bir seviyede değil. Hiç olmazsa egonuzun rasyonel düşünme kabiliyetinize verebileceği zararı olabildiğince engelleyin, zirâ düşüncelerinizi narsist fikirlerle savunuyorsunuz ve fikirleriniz o kadar da sağlam gözükmüyor:

    1- Bu ne demek? Bir şeyi göremememiz kendi başına bir şey ifade etmez, eğer konsept olarak görülebilen bir şey değilse.

    2- Teknik olarak doğru. Ama bir teist tanrının maddesel dünyayı değiştirebileceğini iddia eder, maddesel olmadan. O iddia sağlam değil zaten.

    3- Mantığın zamanla işlemesi ile tanrıyı anlayamama arasındaki bağlantıyı nasıl kurdunuz?

  17. 5 saat önce, karamsarhuman yazdı:

    peki ben sana bir soru sorayım, hayatında asla göremiyeceğin bir canlı türü var olsaydı, yinede onu inkar edermiydin?

    o canlı türünün asla bilemiyecek olman, tabiki senin suçun değil, ama onun var olma olasılıg ısana göre neden % 0 dır

    Kafanızdan uydurduğunuz bir canlı türünün olma ihtimâli çok düşük. O canlı türünün olduğunu nereden biliyoruz? Senaryo verirseniz sevinirim.

  18. Bir saat önce, karamsarhuman yazdı:

    atheizmide fena bükmüşler anlaşılan, ?

    1 :pozitif atheizm: pozitif ateizm. ... negatif ateizmin aksine tanrı'nın yokluğunu delillendirmeye çalışan ateizm türüdür. ve en önemli delilleri tabi ki kötülük problemidir..( kötülük ne alaka ? o bizim işimiz biz deizmın kurucu üyeleriyiz)

    2 :negatif atheizm. Negatif ateizm, Tanrı'nın varolmasını prensip olarak mümkün görmekle beraber, varolduğuna dair hiçbir gerekçe bulunmadığı gerekçesiyle Tanrı'yı reddeder.( 

    tanrı vardır, ama tanrıyı reddeder... mantıga bak felsefenın içine ettiniz..

     

    :0_80cbc_37a71a73_L::f57:

     

     

    2- Olma olasılığı %0 olmayan her şeye inanıyor musunuz?

  19. 4 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    doğal olarak arapça ibranice ile aynı dil ailesinden olduğundan belli kalıplar aynıdır fakat içerikleri  farklılaşmıştır

    Arapça eski kadim kaynaklarda Allah kelimesi nin Kur'an öncesi kaynağının olmadığını ispatlıyorlar dil kuralları açısından

    bazıları yok ibraniceden elah yada Aloho gibi kelimeler ileri sürerler.bu kelimelerin grammer kurallarına göre Allah kelimesini türetmek imkansızdır

    Allah kelimesinin herhangi bir kelimeden türetilmeyen tek kelime olduğunu söylerler

    biliniz var ise eski kaynakları araştırınız göreceksiniz

    ben arapça etimolojisini az çok bilirim.kelimelerin kökleri nasıl türedikleri eski kadim çok sayıdaki eserde mevcuttur.

    Etimolojik açıdan her zaman gramere ve türetme kurallarına uyulmaz diye biliyorum. Eğer söylemesi daha kolay olan versiyonu varsa bir kelimenin, o versiyon genellikle daha sık kullanılır -bir kelimenin kısalması böyle olur. Daha uzun kelime türetirken türetme kurallarına uyulur. "El İlah"tan "Allah"a geçiş ilki gibi olduğundan türetme kurallarına uyulmasına gerek yok.

    Bu konudaki az bilgimden bunu çıkarabildim ancak. Yanlışsam düzeltirsiniz.

  20. 8 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Ahzab 50'de "elinizin altındaki/cariye" diye çevrilen meal yanlıştır. Ahzab 50'de "yemin/sözleşme"den bahsediyor. Ahzab 55'de "anlaşmalarıyla/yeminleri/sözleşmleri sahip olunan" diye çevrilmesi gerekir. 

    Orada "ve" var ama. Türkçe dilindeki "ve" işlev bakımından aynı. Oradaki "ve"yi ortadan kaldıramayız. Şimdi, o ayette bahsettiğim ifadede iki farklı grup var -çünkü "ve" var, unutma-. Birisi anlaşma ile "sahip olunan" eşler -köleler olamayacağına göre- olsun, o zaman ikincisi nedir? Anlaşma ile "sahip olunmayan" eş mi var, yoksa bu ikinci grubun başka bir özelliği mi var? Tekrarlıyorum, ilk ifade direk Osmanlıca'ya geçmiştir ve "eşler" anlamına geliyor. Orada "ve" edatı var ve ondan sonra da "ma meleket eymanahum" var.

    Hatta bunu farklı bir şekilde sorayım, son defa: Bir kitap çeviriyorsunuz ve bu kitapta "ezvacihim ve ma meleket eymanahum" ifadesi var. Bu ifadeyi nasıl çevirirsiniz?

    Buna da alâkasız cevap vermeyeceğinizi umarım.

    35 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

    islam esasen Tek Rabb olarak Allahı birler ve tanır ve diğer her kes abd tır.

    dolayısı ile Allahtan rol çalıp firavun gibi nemrut gibi Rabblık taslayıp insanları köleleştirmek en büyük cürüm ve günahtır

    Eğer mutlak güç -diğerlerine oranla- sahip birisi varsa bu kişinin kontrol ettikleri arasında hiyerarşi olamaz mı? Bunun olamayacağını mı söylüyorsunuz?

  21. 5 dakika önce, malta erigi yazdı:

    "Ma" eski Türkçe'de de kullanılıyor. Hatta şu anda tv'de dönen vakıfbank reklamında "ma aile" yani "tüm aile" şeklinde kullanılıyor. Bu Reşat müritlerinde yalancılık kronikleşmiştir. Bu sebeple vaktinizi boşa harcamaya değmez. 

    Sadece argümanı sağlamlaştırıyorum. Ne kadar sağlamsa o kadar iyi, eğer gerçekten de yoksa açıklanması gerekenler belli olsun ki dediklerinin doğruluğu veya yanlışlığı kolaylıkla bulunsun. Bu ayetlerde ya Allah belli olan şeyi söylemiş oluyor ve ifade tekrarına düşüyor ya da gerçekten cariyeler var. Başka bir yol göremiyorum.

  22. 4 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    21:98,3:64,9:31 gibi birçok ayette kölelik kaldırılmıştır. 

    Yukarıdaki dediğin ayetin sure numarası ve ayet numarası nedir? 

    Ahzab 50'den bahsediyor. Ayetin okunuşu şöyle:

    "Yâ eyyuhen nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrehunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti halâtikellâtî hâcerne meâk(meâke), vemreeten mu'mineten in vehebet nefsehâ lin nebiyyi in erâden nebiyyu en yestenkihahâ hâlisaten leke min dûnil mu'minîn(mu'minîne), kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum li keylâ yekûne aleyke harac(haracun), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)."

    Çevirisini istediğimiz ifade ise bu ayette geçen "ezvâcihim ve mâ meleket eymânahum" ifadesi. "evzâcihim", "eşler" demek -Osmanlı'da da kullanılıyordu.- ve orada "ve" kelimesi var. Arapça'da "ve" anlamına gelen kelime de orada var, yanlış anlamadıysam "ma" kelimesi ile birleşik bir şekilde yazılmış. Çeviriniz "eşler ve sözleşme/yemin yaptığınız kişiler" mi oluyor? Hatta Nisa 36'ya da bakalım:

    "Va’budû(A)llâhe velâ tuşrikû bihi şey-â(en)(s)vebilvâlideyni ihsânen vebiżî-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîni velcâriżî-lkurbâ velcâri-lcunubi ve-ssâhibi bilcenbi vebni-ssebîli vemâ meleket eymânukum(k)inna(A)llâhe lâ yuhibbu men kâne muḣtâlen feḣûrâ(n)"

    Burada akrabalar var zaten, eşten tekrardan neden bahsediliyor? Ya Ahzab 55? Orada neden kadınların eşlerine vebal gösterebilecekleri ve bunda sakıncanın olmadığı söyleniyor? Gereksiz değil mi?

  23. 9 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Evlenme kriteri olarak "yemin/sözleşme"yapacaklar. 

    Yani eşler -yemin veya sözleşme yapmayan- ve evlenme kriteri olarak yemin veya sözleşme yapan eşlerden bahsediyoruz. İkisi de eş değil mi? Neden yemin veya sözleşme yapılmasından bahsediliyor da direkt hepsini kapsayacak bir şekilde "eşler" denmiyor?

    O da bir yana, şunu demişsiniz:

    5 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

    Saçmalıyorsun.  Kur'an'a göre evlilik "yemin/sözleşme"dayalı olacaktır. 

    Hadi ikinci taraf -"ma meleket..." tarafı-yemin veya sözleşmeye dayalı evlilikten bahsediyor, ilkinde yemin veya sözleşmeye dayalı evlilik yok mu? O zaman nasıl eş oluyorlar?

×
×
  • Yeni Oluştur...