Jump to content

Natüralist Ateist

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    1.577
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Natüralist Ateist kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    namazın  toplumsal  faydaları

     Bu tek namazın özelliği değil. Eşitlik festivali de bu kadar faydalı olabilirdi mesela.

     

    Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    orucun  biylojik  faydaları  

    İlk 2 günden sonra kilo alma ihtimâli çok yüksek ve dengeli bir beslenme oruçtan yine de daha faydalı. Bir ay boyunca her gün on beş saat susuz ve aç kalmak çok da iyi bir fikir değil.

     

    16 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    Tapma  meselesinden  ziyade annenin  dediği  şey  çocuk  için  yararlı  bir şey  ödevini  yap  yapmazsan  dışarı  cikamazsin  gibi  bir  ceza  sadece  bu. 

    Ama Allah bu cezayı sonsuza kadar veriyor ve her türlü "faydayı" götürüyor, bir de üstüne TSSB sıkıntısı da var cezadan sonra. Ceza olmadan da öğretebilirdi, amacı oysa.

  2. 1 dakika önce, HATEM yazdı:


    Mark Gâvuru da bir kuldur.
    Şeytân da bir kuldur.
    Varlıktaki her şey kuldur.
    Kulluktan kaçış yoktur. Yön ve kapasite farkı var.
    Mark Gâvuru bana hizmet ediyor gördüğün gibi. Çünkü o da kul.

    "kul" bu kullandığınız şekliyle tam olarak ne demektir? Tanımlar mısınız?

  3. On 01.02.2019 at 20:43, John_Ahmet yazdı:

    Genel olarak esmer ırkların daha psikopatik olduğu bir gerçektir. Irklar suç işleme otansiyeline göre sıralandığında en başı Afikalılar oluştururlar.

    Ama bunun nedeni ırksal mı yoksa fakirlik mi? "Hispanic"lerin de -Türkçesini bilmiyorum- suç oranı buna yakın ama onlarda Avrupalı kanı çok.

  4. Bir saat önce, John_Ahmet yazdı:

    @Natüralist Ateist Keşke hayata çok duygusal olarak bakıp, biraz daha güdülenebilsem. Sanırım bende duygu küntlüğü var. Sen sanırım tıp okumuşsun. Bunun hormonel düzeyde bir açıklaması var mı yada kolay yoldan çözümü?

    Yok, tıp okumuyorum. Sadece arada sırada çeşitli bilim dalları ile ilgili araştırmalara bakmayı seviyorum. Belki Anibal gibi birisi biliyordur diye sormuştum.

  5. Bir saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Sanırım Anjiyotensin I'in oluşumunu klasik bir hormon sentezi olarak düşündüğümüzden dönüştüren enzime hali hazırda Anjiyonensinogen denmektedir fakat Anjiyotensin I'in Anjiyotensin II'ye dönüştürülmesinin sanırım bir sentezden çok dönüşüm olduğunu düşündüklerinden bir hormonun farklı bir hormana dönüşmesini hormonel bir sentez olarak görmediklerinden mi Hocam? Eğer Anjiyotensin I, Anjiyotensin II'ye dönüşürken yapısını sıfırdan oluşturup yeni bir sentezle dönüştürüyorsa bunlara Anjiyotensinogen I ve Annjiyotensinogen II şeklinde isimlendirselerdi okurken bu kadar zorlanmazdık.

     

    Ne yalan söyleyeyim bunların ne oldukları konusunda hiç bir fikrim yoktu sen sorunca ben de şu makaleyi okudum ve anladığım kadarıyla bir şeyler yazdım. Çok güçlü iddialarım yok hocam.

     

    http://www.yenibiyoloji.com/anjiyotensin-nedir-3684/

    Dediğiniz herhâlde doğru, sağolun. Ama "hocam" demenize gerek yok, demeseniz de sıkıntı olmaz. "Kaan" diyebilirsiniz.

  6. Bir saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Bunu yapabilen, yapabilecek bir kişi var mı? 

    İnsan olan yoktur, fakat kollektif bir çaba ile olabildiğince objektif olunabilir. Maalesef insanlar hâlâ duygular üzerinden argümanlara sarılıyor ve onları bırakamıyor, bu durumun değişmesi ile ancak bu mümkün olabilir.

  7. 1 saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Naturalist, eğer bir erkeksen ne söylediğimi bal gibi anlıyor olman gerekir. Yok eğer bir kadınsan hayatındaki çeşitli örneklerden yola çıkarak empati kurmaya çalış. Kendi öz eleştirini yazabilecek kadar "Naturalist" misin? Yada bir erkek olarak damarına dokunacak bu konularda itiraflarınızı belirtmeden beni açamazsınız.

    Damarıma dokunacak konu yok, siz beni yanlış anlamışsınız. Dediklerimi maddeleyeyim:

    A. Bu bahsettikleriniz tüm kadınlar için geçerli değildir.

    B. Bu bahsettiklerinizin birçok kadın için geçerli olduğu doğrudur.

    C. Bu bahsettiklerinizin tersi birçok erkek için de geçerlidir. Sadece bireyselliği gelişmiş olan veya tamamen bireysellikten uzak olan* ülkelerde bu tarz bir sıkıntı yoktur.

    D. Bu daha çok genel bir sorundur ve tek bir cinsiyete indirgemek konuyu çözmez.

    Öz eleştiriye gelirsek bu konuda eleştirecek bir yan bulamıyorum kendimde, dediğinize o kadar da karşı olmadığımı ifade edememem dışında.

    Not: Bir erkeğim.

    *Bireysellikten uzak olan ülkelerde zaten başka tarz sıkıntılar var.

  8. Felsefe, "koşuyorum, arıyorum" anlamına gelen "philo" ve "bilgelik" anlamına gelen "sophia" kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş Yunanca kökenli bir kelimedir. Felsefenin uğraşlarını tanımlamak bence zor olsa da temel olarak insanlığın ve her şeyin merkezindeki soruları ve konuları inceler: Bilgi felsefesi bilgiyi, ahlâk felsefesi ahlâğı, estetik felsefesi estetiği, metafizik ise "fiziğin ötesini" inceler.

    Bu incelenen alanlar son yüzyıllara kadar gizemli kaldığı için insanlar bu sorulara sadece düşünerek yanıt bulmaya çalışmışlardır. Sadece düşüncelere ve içgüdüye dayanan argümanlar öznelliğe ve birçok argüman hatasına -safsata- maruz kaldığı için ortaya çıkan sonuçlar genellikle yanlış çıkmıştır. Bunları engellemek için Aristoteles safsatalar listesi oluşturmuştur. Bunun temel amacı yapılmaması gereken şeyleri bulmak ve gerçeğe daha yaklaşmaktır. Bu safsatalardan olabildiğince uzaklaşmak -sonradan daha çok geliştirilmiştir- amaçlardan biridir. Ama sizin bahsettiğiniz tarzdaki insanlar birçok safsatayı gözardı ederler, bunlara bazı felsefeciler de dâhildir. Mesela dine inanan birçok insanın inanmasının tek nedeni bunun onları iyi hissettirdiğindendir. Bu bir duyguya başvurma safsatasıdır ve sadece duygulara başvurma ile yapılan argümanlar desteksizdir çünkü duygular yanıltıcıdır, fakat felsefeyi incelemeyen birçok insan bunu bilmez. 

    Hatta safsatalar temelde düşünce yanlışları olduğundan her türlü tartışmada bulunurlar.

    1 saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Felsefenin genel amacı “ nedeni akıl yoluyla bulabilmektir” Peki sadece akıl yoluyla neden bulunabilir mi? 

    Siz felsefeyi yanlış anlamışsınız. Felsefenin genel amacı "neden" olsa da hayatın nedeni tek incelenen neden değildir. Akıl yolu ile bulma da şart değildir, amaç elimizdeki bilgileri kullanarak tümdenvarım ve tümdengelimle konuya bağlı sonuçlar bulmak ve ihtimâlleri olabildiğince objektif bir biçimde incelemektir. Öznellik çoğunlukla işin içine katılsa da zeki bir filozof öznellikten olabildiğince uzak kalır ve bilimi kullanır.

  9. 1 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Siz ne kadar kadın bir mal değildir özgür düşünceye ve insanî tüm haklara sahip olması gereken önemli ve ayrıcalıklı bireylerdir deseniz de yok hayır biz malız ve öyle olmak zorundayız der gibi size başkaldırırlar. 

     "başkaldırmak" kelimesini kadınlar hakkında kullanmanız bana kadınlara karşı bir "antipati" durumunda olduğunuzu söylüyor -sonraki cümleler de bunu destekliyor ama neyse-. O bir yana, "başkaldırmak"tan bahsettiğiniz nedir?

     

    1 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Sıkıyorsa bir kadına arzu ettiği tüm iyi niyeti gösterin. Sizi hiç beklemediğiniz şekilde bir paçavra gibi tutup savuracak ve hayatına başka kurbanlar bulup devam edecektir.

    Sadece tecrübenizle, anekdot temelli argümanlarınızla bunu söylemeniz yanlış olur. Böyle yanlış anlaşılmalara açık şeylerde bu tarz tecrübelerin temelinin ne olduğunu araştırmak gerekir: Şanssızlık mı? Sosyokültürel bir faktör mü var? Eğer bunların ikisinin de olamayacağı belliyse ancak o zaman biyolojik faktörlere geçmek gerekir. Siz ise tecrübelerinize dayanarak direk tüm kadınların -beyazlar hariç- içsel olarak kötü ve düzeltilmesi gereken bir şey olduğu sonucuna varıyorsunuz. Bu dediklerim klişe olsa da başka söylenecek tek bir şey var: Bu dediklerinizin neredeyse tüm tipik Avrupalı olmayan kadınlar için geçerli olduğundan emin misiniz yoksa Aceleci Genelleme mi yapıyorsunuz?

    1 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Hayatın tüm bu gerçeklerini sizlerin de göremediğinize çok şaşırıyorum ve kadını korumaya yönelik söylemlerinizi yalakalık ve dalkavukluk olarak değerlendiriyorum. Bana aksini kanıtlayacak samimiyette kayda değer bir şeyler söyleyemediğiniz müddetçe de böyle düşünmeye devam edeceğim.

    Yalakalık benim işim değildir. Sadece kadınları savunan beyaz şövalyelere -İngilizcede "white knight" denilir ve bahsettiğiniz kişilerdir- ilk karşı çıkanlardan birisi benimdir. Kadınlara verilen ve tamamen biyoloji ile alâkalı olmayan özel haklara karşı çıkarım.

     

    1 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Kadınlardan erkek taklidi yapmalarını isteyin hiç bir zaman size masum ve iyi niyetli erkek taklidi yapmazlar. Onların kafalarındaki erkek hep kötüdür. Zaten onlara göre iyi bir erkekseniz erkek dahi değilsinizdir.

    Böyle bir imajın aynısı erkeklerde de var kadınlar hakkında. "erkeğin parasını çalan, erkeğin duygularıyla oynayan, masum ve mağduru oynayan, bir işe yaramayan yalancı kadın" imajı birçok erkekte vardır. Bu konuya tek bir açıdan bakmak yanlış.

     

    Son cümlenizdeki ifadenin de doğru olduğunu zannetmiyorum, en azından o erkek imajına sahip kadınların yarısında böyle bir düşünce görmedim. Belki de haklısınızdır.

  10. 1 saat önce, Basri yazdı:

    Doğan her 3 çocuktan biri piç.Ömür boyu babasız yaşamak zorunda kalıyor.

    Avrupa için genel bir istatistik bilmiyorum, ama bu yüksek ihtimâlle yanlış. Mesela babasız olan İngiliz çocukların sayısı bir milyonken -buna ayrılmış çiftler de dâhil- toplam çocuk sayısı on beş milyon.

     

    1 saat önce, Basri yazdı:

    Sadakat yemini ettiği eşini aptal yerine koyup gidip başkasıyla kırıştıran herkes bedelini öder ve ödemelidir.Eğer bir halt yiyecekse ya boşanıp yesin ya hiç evlenmesin.O zaman gevşemesine gerek kalmaz.Ama buna rağmen ve bile bile hem ayranım dökülmesin hem bi yerim bişey edilmesin diyen karşısındaki kişinin hayatını mahveden herkes yaptığının bedelini öder.

    Ama bu kadar abartmanın bir manası olmaz. Faydacılık açısından bakarsak bu cezayı vermenin nedeni ancak bunun daha fazla olmasını önlemektir fakat genellikle işe yaramaz ve çocuklar iyice mahvolur bundan dolayı.

  11. 2 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    İşte bunu yanıtsız bırakmamak için 7. sayfanın başından beri verdiğim örnek üzerinde fazlasıyla durdum. Sizin mümkünsüz olarak gördüğünüz farklı olasılıkların olabileceği çok farklı açılardan dile getirildi. 7. sayfanın başından itibaren düşünerek okursanız ve beni az çok tanıyorsanız size çok fazla açık kapı bırakmadığımı görebilirsiniz.

    Okudum, ama yine de zamanı ve karmaşık zaman yolculuğu olayını işin içine karıştırarak "Teknik olarak ondan öncesi olmayabilir." demeye getirmişsiniz. Fakat bu Tip-5 varlıkların nereden geldiğini, geldiği yerin varlığının nereden geldiğini açıklayan bir şey yazmamışsınız. Sadece bu evreni oluşturma işinden bahsetmiyorsanız iyi bir olasılık vermemişsiniz.

     

    Varlığın var olma nedenine gelirsek zaten öyle bir şey yoktur. Varlığın var olma nedeni ancak varlık ya da bir varlığın özelliği olabilir, bu da "Varlıktan önce varlık vardı." demeye getirir. Yani varlık zaman boyunca var olmak zorundadır, yoksa tamami hiçlikten -uzayazaman dokusunun da olmadığı- zaten hiç bir şey çıkmaz.

    2 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Hayır mevcut realitede dahi programların oluşturduğu programlar da vardır. Bunlar elbette ilk olarak oluşturulmuş bir programın ürünleri olan programlar da olsalar yakın gelecekte programların oluşturduğu programların yine kendilerini oluşturan programdan çok daha karmaşık ve işlevsel olanlarını oluşturduktan sonra çok daha komplike sistemlerin oluşmasını sağlayabilirler. Bu durumda ilk oluşan/oluşturulan programı belirlemeniz pek mümkün olmaz, olsa da arada karmaşıklık hiyerarşisi beklemeyin.

    Ama karmaşıklık olay değil ki. Mesela insan bir bilgisayardan daha karmaşıktır ama doğal koşullarda oluşabilir-çok daha basit 25 tane balta doğal koşullarda oluşamaz.

  12. Bir saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Programcıyım. Evren incelenip mevcut karmaşık sistemlerin varlığına bir anlam getirirken onların çalışan programlara sahip olduğuna yönelik çok benzetme yapılır. Aslında atomlar, oluşan moleküller ve onların birlikteliği sistemleri işleten bir programa yada algoritmaya benzetilir. Sen bu programları çözdükçe bir çok şeyi çözdüğünü düşünmeye başlayabilirsin. Hayatı ve evreni oluşturan programı topyekün anladığını, kavradığını farzedelim. Şimdi sen sadece bir programlama dilini çözdün ve elindeki mevcut programın işleyişini tam olarak kavradın diye 'compiler'ı kim oluşturmuş bunu hiç sorgulamadan için rahat edebiliyor mu?

    Dediğiniz doğru olsa da bir sıkıntı var: Analojiniz zaten bel altından bu bahsedilen şeyi oluşturan bir bilincin olduğuna işaret ederken evrenin yaratılmasında görevli olan faktörlerin doğal mı yapay mı olduğunu bilmiyoruz ve evrenin işleyişi hakkında bilmediğimiz bir çok şey var -Astrofizik ile ilgili olan-. Yeterince veri olmadığından emin olamayız. "Bu doğal faktörler nereden geldi?" diye bir soru ise tanrı lehine argüman kurmak amacıyla sorulmuş ise istediğini gerçekleştiremez çünkü sizin bahsettiğiniz koşullarda bile oluşmuş bir tanrıyı oluşturan koşulları doğuran evrenin nereden geldiği sorusu yanıtsız kalır.

    Hatta sizin analojinizde de eğer "program"ı "algoritma üzerine çalışan sistem" olarak alırsak, almazsak Soruya Yalvarma Safsatası olur çünkü programlar zaten oluşturulmuşlardır,  yeterince veri olmadan bunun oluşturulup oluşturulmadığını bilemeyiz. İlk önce bu programı oluşturabilecek doğal koşullar hakkında araştırmalarda bulunmak ve bunların olma olasılığını bulmak gerekmektedir. Eğer yeterince veri yoksa ancak Deneysel Olasılık ile birazcık da olsun objektif bir fikire varılabilir ve verilere dayanmayan beyin fırtınalarında bulunmanın bir anlamı yoktur-bilmemek rahatsız edici gelse de.

  13. Bir saat önce, kavak yazdı:

     

    Evet; bence üzerinde düşünülmeye değer bir girişim.

    Okuyorum şuan. Mekke ve Medine ayetlerinin gerçekten de düşünüldüğü gibi oralara ait olmadığı -en azından bunun kanıtlarla desteklenmediği- gibi ilginç ihtimâller bile inceleniyor. "milyonda 999,999 ihtimâl" ifadesini fazla kullanması dışında yazılış tarzı yeterince akademik. Bu konu hakkında başlık açılabilir bence.

  14. Bir saat önce, kavak yazdı:

    Okuyacan ama anlamayacan:

    Fransız bir mühendis olan J.-J. Walter, 2013 yılında müslümanların kutsal kitabına matematiksel açıdan yaklașmıș. Bu kitaba, ordu ve istihbarat kurumlarının da yaygın olarak kullandığı "Analysis of Text Data" (ATD) metodunu uyarlamıș. Çıkan sonuca göre bu eserde ortalama 50 farklı yazarın parmağı var.

    http://www.academia.edu/31194818/Analysis_of_the_Koran_Using_Mathematical_Code_Theory

    Bahsettiğiniz bu herhâlde.

  15. 4 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Şimdi insan dışındaki canlıların(!) insanüstü bir bilince evrilebileceğini gözardı etmeden sadece insanı ele alalım. Onun sahip olduğu zihinsel ve teknolojik gelişmelerin çok daha fazlasını hayal edin. Konuyu daha basit ele almak gerekirse Kardeshev ölçeğini düşünün. Kısaca tip-0 dan tip-5 'e kadar olan bir skalada insanoğlunun ulaşabilecği teknolojik gelişmeleri enerji ihtiyacımızı gözeterek nasıl detaylandırdığı ile ile en az bir yazı okuduğunuzu farzediyorum. Orada bir şey dikkatinizi çekecektir. Örneğin tip-5 uygarlığındaki bireylerin yapabildiklerine baktığımızda tip-0 uygarlığındakiler için bunun tanrı olmakla neredeyse eşdeğer görülebileceğini düşünebilirsiniz. Bu uygarlıktakiler evrenin bir bölümündeki enerjiyle bir başka yerinde çok sayıda galaksi oluşturabilecek kadar gelişmiştir. Hatta öyle ki bir karadeliğin olay ufkunda dahi yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu açıdan baktığımızda bu gelişmelerin önü kesilmeden çok daha uzun süreler devam ederse tanrı kavramını geçmişte aramak yerine onu gelecekte de arayabileceğimizi düşünebileceğimiz bir zemin oluşabilir. Bu neden olmasın? Tanrı neden en başta olmak zorundadır? 

    Böyle bir ihtimâli gözardı etmek doğru olmasa da çoğu kişinin tanrısından öncesi yoktur. Mesela Yaratılış'ta sadece Söz ve Tanrı vardır -Söz, Tanrı olduğundan "Söz" daha çok metaforiktir-. Başka bir örnek verecek olursak en ünlü tanrı lehine argümanlardan biri olan Kelam Kozmolojik Argüman'da tanrı ilk nedendir, bu kanıtlanmaya çalışılır. Bu yüzden genellikle böyle bir tanrıdan bahsedilir.

  16. 9 saat önce, Düşünen Hayvan yazdı:

    Birisi şu sıralarda serveti 1 milyar dolardan fazla olanlara varlık vergisi getiriyor. Yaklaşık olarak %77 olarak hesaplanıyor.  Böylece yıllık 22 milyar dolar vergi ödeyen bir şirket 41 milyar dolar vergi ödemeye başlayacak. Bunun gibi şirketlere getirilecek vergi ile 2 trilyon dolar kadar fazla vergi alınarak gelir dağılımını orantılamak için  vatandaşa sosyal haklar kapsamında daha fazla imkan sağlanması hedefleniyor.

    Bernie Sanders mı o?

  17. 8 saat önce, sanalmanik yazdı:

    Mashar osman kimdir nedir ve iletiden kastedilen nedir açar mısınız?

     Mazhar Osman, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni -yani ilk ruh hastanesini- kuran adam. Oradaki "-luk" eki ise "doktorluk olmak" gibi bir anlama geliyor. Yani sizin saçmaladığınızı, bu şeylerin sizi ruh hastanesine götürecek kadar saçma olduğunu düşünüyor kendisi. Ben şahsen böyle bir şeyi savunmuyorum.

     

    8 saat önce, John_Ahmet yazdı:

    Bu iddiaları ulu orta bir yerde kimliğinizi açık edecek şekilde ifade etseniz neler olabilir bir düşünün. Size ciddi manada bir psikiyatrist önerebilirler yada adli anlamda suçlu görülebilirsiniz.

     Sizinle çoğunlukla aynı fikirde olsam da şu dediğinizi benim için aydınlatabilir misiniz? Hakimin muhtemelen zararsız bir new-age kült oluşumu olarak düşüneceği şeyi savunan bir insan bu konuyla alâkalı bir suça tabii tutulabilir ki?

  18. John Julius Norwich'in Bizansla alâkalı kitabında Herakleios'un tahtta iken ordusunu savaşa sokmak için 12 yıl boyunca beklettiği söyleniyor. Eğer Kur'an gerçekten de savaştan önce bildirilmişse ve sonradan oluşturulmamışa Arapların o zamanda Herakleios'un ordusunu bekletmesi konusunda ne düşündükleri önemli olabilir. Belki de böyle bir kanı vardı. Ama o zamana dair hadisleri saymazsak herhangi bir kaynağın olduğunu zannetmiyorum, bu yüzden bu dediğim sadece bir spekülasyon.

  19. Normalde görülen hadiselere ateş ekleme olayının kutsal kitaplarda ne kadar yapıldığını bilmediğimden bir şey diyemeyeceğim. Ama hadislere göre İbn Abbas bu ayette bahsedilen olayın gerçekten yaşandığını ve Allah'ın o kasırgayı adamın sonradan günah işlemeye başlaması üzerine gönderdiğini rivayet etmiş -hadisi anlatan o değil ama-. Ceza olarak düşünüldüğünde ortama cehennemvari bir hava vermek için normal kasırgaya ateş eklemek bana normal geliyor. İbn Abbas böyle bir şey söylememiş ise bile kasırgaya ateş ekleme fikrinin saçma olacağını zannetmem.

  20. Bir saat önce, Nuri Kara yazdı:

     

    Kısas kelimesinin anlamı: Bir suçluya ceza olarak, başkasına yaptığı kötülüğün aynısını verme. "yerine başka bir kadın öldürülmesi lazım" bu ise senin dediğin. Bir kadına kocasının vs. yaptığı suçun cezası yüklenir, denildiğini söylüyorsun. Natüral Ateist'in yazdığı anlam var, bende aynı anlamı çıkarıyorum, makul olan anlam da bu.

    Ben daha çok Ebu Kafir'in bahsettiği anlatımı çıkardım, ama bence olası olarak neyden bahsettiğini anlamak için hadislere ve o zamandaki uygulamalara bakmak gerek. Ama sadece Hammurabi tarzı kısastan bahsettiğini düşünmek zor benim için, zirâ hürler, köleler ve dişilere özellikle değiniyor, ki zaten ahiretteki cezada da Müslüman-kâfir ayrımı var.

  21. Bir saat önce, Nuri Kara yazdı:

     İkinci olarak bakara 178 deki sorun ne? "Kısasta sizin için hayat vardır" Ölüm korkusu birçok insanı cinayetten alıkoyar, böylelikle birçok hayat kurtulur.

     

    Birçok insan içinden geldiği için değil, cezadan korktuğu için suç işlemiyor. Cezalar bazı insanları caydırmak için vardır.

    Ama mesela bir erkek bir kadını öldürürse nasıl ceza verilecek? "kadına kadın" ifadesi var ayette, erkeği öldüremezsiniz bu yüzden.

  22. Bir saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Kendisini ve deneyini teistlerin kullanıyor oluşundan rahatsız olmuş olacak ki tekrarlamamış. Ben kendisini bu amaçla kesinlikle kullanmıyorum.Bilincin fiziksel etkileri ile ilgili pek çok konu olduğunu biliyorum bu onlardan en basiti idi. Bunun dışında daha açıklama bekleyen çok daha fazla konu var. Önemli iki tanesini yukarıda paylaştım. Yine bunu da insana özgü ahlak, erdem, istenç gibi soyut kavramların fiziksel gerçekliğe olan etkileri bağlamında değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

     

    O zaman Emoto'nun deneylerini direk gözardı edebiliriz, zirâ kontrol testleri yok. Başka şeyler doğru olsa bile buna doğru demek için kanıt lazım.

×
×
  • Yeni Oluştur...