Jump to content

Natüralist Ateist

Sadece Ateistler Grubu
  • İçerik sayısı

    1.577
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Natüralist Ateist kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Şimdi, muslumangenc yazdı:

    işte ben de onu diyorum kütleçekimi bir yasadır

    yasalar olmasaydı karmaşa ve booooooooom olurdu

    bu yasaları koyan yaratan

    Bu koşullar altında aniden yok olsaydı yani.

    Yasaların neden olmayacağını söylemediniz hala. 2 şey varsa bunların nasıl etkileşeceğini belirleyen faktörlerin tümü bir yasa olarak geçer. 

  2. 7 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    yerçekiminin yok olduğunu düşün

     yada atmosfer tabakasını oluşmadığını

    yada

    evrendeki yıldızların çekim gücünü ve dengesini yitirdiğini düşün

    boooooooooooooooooooooooooooom

    Etkileşimler neden aniden yok olsun? Kütleçekiminin yok olması için tek bir neden bile yok.

  3. Şimdi, muslumangenc yazdı:

    bu kadar yasanın düzenin tesadüfen oluştuğunu

     iddia etmek mantıksızlıktır

    oluşturmasa karmaşa olurdu

    Karmaşa da yasalara bağlıdır ama. Karmaşa sadece faktörlerin bizim ölçemeyeceğimiz bir biçimde olayı etkilediği zaman kullanılır, karmaşada da yasalar geçerlidir. Eğer 2 şey varsa bunların etkileşimi yasadır.

  4. 10 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    yaratıcı kavramını ele alırken

    sanki yaratılan ile yaratıcı arasındaki farkı karıştırıyorsun

    yaratıcı evreni yarattı evrendeki bütün bilimsel kuralları koydu

     sonra o kurallara kendi mahkum oldu demek istiyorsun

    bu da mantık dışı bir söylem

    Yasalar sadece etkileşimlerdir. İstediğiniz kadar deneyin, aynı koşullarda yasa değişmez. Ancak koşulları değiştirirseniz yasalar değişir. Yasaların oluşturulabildiğini iddia ediyorsanız bu iddianızın çok büyük bir iddia olduğunu ve bu iddiayı kabul etmek için hiçbir neden olmadığını söylemeliyim.

  5. 11 saat önce, muslumangenc yazdı:

    İşte “eyyam-ı Kur’aniye" olarak da tabir edilen “bin, elli bin senelik” zaman mefhumu, o alemlerdeki cisimlerin hareketlerden meydana gelen zaman dilimleridir. Dünyadaki -yerküresinin güneşin etrafında dolaşmasından meydana gelen- zaman mefhumu Allah’ı kuşatmadığı gibi, göklerdeki diğer bazı cisimlerin, yörüngelerinde dolaşmalarından meydana gelen zaman mefhumu da Allah’ı kuşatmaz.

    Newton fiziği altında düşünmememiz gerek. Mesela kütle bile zamandan etkilenir, zira hızın değişmesiyle değişir. Formülü şudur:

    ae388c.gif 

    M0 cismin durarkenki kütlesi iken m o hızdaki kütlesi. V hız, c ise ışığın hızı sabiti.

    Şimdi, zaman kendi başına bir boyutsa ve kütleye bağlıysa Allah nasıl maddeyi zamana bağlı olmadan etkileyecek? Zamandan mefhumsa zamanla etkileşime geçemez, o zaman kütle ile de etkileşime geçemez. Geçebilirse ona bağlıdır, onun kurallarına bağlıdır. Sorularla İslamiyet zamanı yörüngede dönme ile olan bir şey zannediyorsa zaten kendisine böyle konularda danışmamak gerekir.

     

    Ayrıca, Sorularla İslamiyet'in Haftalık Bülten'inin 15 Temmuz 2011'de çıkmış olanının 17 ve 18. sayfalarından alıntı yaptınız. En azından alıntı yaptığınızı söyleyebilirdiniz.

     

    17 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

     

    Dersen ki benim arap putu mantık kurallarının dışında ozaman diyecek birşey kalmıyor.

     Tanrını mantığın dışına iterken savunduğun her şeyin çöktüğünü, anlamsızlaştığını göremeyecek kadar budalaysan seni kendi haline bırakıyorum.

    Zaten zekadan bağımsız olarak böyle oluyor. Çoğu kişinin tanrısı mantık dışıdır, mantıktan mefhumdur.

  6. 42 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    adalet kavramı tanrıdan bağımsız diyorsun

     çelişki

     ateistsin sana göre tanrı yok ki

    Varsayıyordum, ki "-dan bağımsız" ifadesi "onla bağlantısı olmayan" anlamında kullanılır. Sadece tanrının olduğunu kabul etmişim gibi bir cümle kurduğumu söyleyebilirsiniz.

     

    42 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    tanrı var ise beynindeki adalet kavramını ve beynini yaratan o

    o zaman nasıl yaratandan üstün bir adalet kavramına sahip olacaksın

    mantıksız

    Neden olmayasın? Eğer akıl yürütme özelliğimiz yeterince iyiyse adaletten anlayabiliriz. Tanrının adaletini anlayamayacağımızı söylüyorsanız zaten gerçek adaleti anlamıyoruz demektir, ki gerçek adaleti yanlış anlıyorsak bu da İslam gereğince bizim adaletten sorumlu tutulamayacağımız anlamına gelir.

     

    42 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    ikinci paragrafına gelince

    herşeyin yapılacağını yaratan biliyordu teorin

    şuna dayanıyor yaratanda insanlar gibi zamana mahkumdur şimdiki gelecek ve geçmiş zamanı vardır

    yok öyle bir şey

    Ya biliyordu ya da bilmiyordu. Ya A ya da A'.

    Hangisi? Allah her şeyi bilir mi, bilmez mi? Bilmezse El-Alim değil.

     

    Ayrıca, bir soru: Allah nasıl bizim evrenimizi etkileyebilir? Boyutsuz varlık nasıl 4 boyutlu -en,boy,genişlik ve zaman- olabilir, aynı zamanda boyutlarını silerek? Bizi sonradan değiştirmesi için kendisinin zamana bağlı olması lazım, yoksa uzayazaman ile bir etkileşim olmaz. Fakat ayetlerde olan olaylar üzerine ayetler indirir. Zamandan münezzeh değil o zaman. Veya aynı zamanda hem zamandan münezzeh hem de değil, hatta zamana bağlı formunu uzayazamanı zerre bile bozmadan -Nasıl? Bozmaktan kastettiğim herhangi bir şekilde etkileme.- kullanabiliyor ve ekstrem olmayan koşullarda ekstrem şeyler yapabiliyor.Hem de kendi görüntüsünü -Nasıl görüntüsü var? Boyutsuzsa görüntüsü de yoktur, o zaman neden Musa'yı bayıltacak bir görüntü seçiyor?- dağda filan gösterebiliyor.

    Fizikte modelde zorla açıklanan tek bir konu varsa bile o model değiştirilir, geliştirilir. Böyle büyük bir problem için çözüm filan da yok, o yüzden bilimsellik gereği böyle bir model çözümü bir şekilde bulununcaya kadar askıya alınır. Modelinizde belirli bir nokta hakkında sorulmuş "Nasıl öyle oluyor?" sorusuna cevap veremiyorsanız ve bu modelinizde en önemli konu ile ilgiliyse -evrenin yaratılışı, bunun için Allah'ın madde ile direkt olarak etkileşime girmesi ve bundan da öncesinde maddeyi yaratması gerekir- bu modeli körü körüne savunmak için bilimsel bir neden yoktur. O yüzden bilimde böyle bir şey kabul edilmez.

    @Ebu Kafir de zaten ayetlerde Allah'ın zamandan münezzeh olmadığını söyledi, bu yüzden o konuyu geçiyorum.

  7. 42 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    senin beynini ve beynindeki adalet kavramını yaratandan daha mı adaletli olduğunu düşünüyorsun

    Evet, zira adalet kavramı tanrıdan bağımsız bir kavramdır ve insan ilişkileri içerisinde incelenebilir. Adaleti bilmek adaletli olmaktan farklı şeydir. Analoji gerekirse bir avukat hukukun yararlarını bilse de kendi çıkarları için kullanabilir. Tanrı da, avukat da insan duygularına bağlıdırlar -tanrı birçok gereksiz şeyi insanlar bir şey demesin diye yapar-. Sırf insan duygularına hitap ediyor diye bir şey yapan bir tanrı, adaletli bir tanrı değildir çünkü evrimden kalan primitif adalet anlayışı ile insanın akıl yürütmesinin birleşmesiyle ortaya çıkan insan ahlakı adaletten uzaktır. Bizim de dediğimiz gibi "Hatasız kul olmaz.". Çünkü her insanda duygu vardır.

     

    42 dakika önce, muslumangenc yazdı:

    bir imtihan yapar

    herkese taşıyabileceği bir yük verir

    herkes bu imtihandaki tercihleri nedeni ile yargılanır

    daha basit anlatayım mı :)

    Ama tercihleri zaten baştan belli, onlardan bağımsız olan şeylere bağlı. Allah bir nevi Laplace'ın Şeytanı'nın bulunduğu konumda değil midir? Nedenleri bilir, o yüzden olacak her şeyi ondan önceki şeyi inceleyerek bulabilir. Bu yüzden de herkesin yapacağı onun için bellidir, onun açısından cüzi irade yoktur çünkü külli irade ile olanları önceden ayarlamıştır. İlk şeyi yarattığı andan beri ne olacağı bellidir, bir sonraki müdahalesine kadar. O müdahalesinin sonuçlarını da bilerek yapar.

    Böyle bir durumda Allah'ın müdahale ederek ne istediği bilinmez. Ancak duyguları olan bir şey böyle nedenlerle oynayarak sonuçlarını izler -bilmesine rağmen-, sonra da külli iradesi ile ayarladığı "cüzi iradeli" insanların yaptıkları üzerinden onları cehenneme veya cennete atar. Duyguları varsa kökeni bir problem olur, zira duygular neden her şeyin başlatıcısında bulunsun? Karmaşık şeyler başta oluşmaz, sonradan oluşur. Bu genel bir kural olsa da böyle büyük bir istisnanın nedeni açıklanmalıdır, zira istisnalar varsa istisna olmalarının nedeni vardır. Bu da bize neden en baştan olan yasalarla -unutmayın, tanrının yapısı olmalı ve yapısı da düzenli veya düzensiz çalışıyorsa nedenli olmalı ve bu nedenler yasalardır- basit şeylerin birleşiminin ürünü olamayacağımız ve neden böyle varoluş modelini kabul etmemiz gerektiği problemini ortaya çıkarır.

     

    Ya yanılıyorsak? Böyle bir ihtimalden bahsetmek bile tuhaf olur. Mesela büyüye inanmayanlara işkence vaat ediliyorsa büyüye inanmamız mı gerekir?

  8. On 25.04.2019 at 14:10, M3CSL yazdı:

    İnsan yeterli bir varlık mıdır?

     

    Sizin kullandığınız anlamda hayır. Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'nde bile fizyolojik ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyacından sonra ait olma ve sevgi ihtiyacı gelir. Güvenlik ihtiyacı da insanı başkalarına bağlı kılabilir.

     

    On 25.04.2019 at 14:29, M3CSL yazdı:

     Etki tepki prensibi gereği her insan ettiğinin karşılığını buluyor, bazıları ders almıyor hayatta aynı dersi vermeye devam ediyor. İşte kalpleri katılaşanlar o dersleri alamayanlar...

     

    Neden ders almıyorlar? Neden birisi ders alıyor da diğeri almıyor? Birisinin bir olaydan ders alıp almaması rastgele midir, yoksa geçmişine mi bağlıdır?

     

    On 25.04.2019 at 14:29, M3CSL yazdı:

    Basit sorular sorucam ama cevap alamıcam hakaret yiyicem ondan korkuyorum:)

    Sorun, hakaret eden olursa o veya onlardan cevap alamadığınızı rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Sormadan öyle söyleyince iddia düzeyinde kalıyor.

  9. 3 dakika önce, HATEM yazdı:

    Geniş Düşün, Cennet ve Cehennem ebedîdir mantığına uygun düşün, Dünyâ hayâtı ölçeğinde düşünme.
    Burada psikolojik etmenlerden bahsedilmiyor.
    Hadîs: Cehennemde bir kâfirin dişi uhud dağı kadar olacak
    Sürekli bir değiştirme yenilenme olacak, acıyı hissetme merkezi adaptasyonla evrimleşecek.

    O zaman Allah direk bizi değiştiriyor olacak, yani kendisi değiştirecek.

    5 dakika önce, HATEM yazdı:

    Elbette, bu yazdıklarımın patenti bana âid değil.
    Fakat bunun gibi irfânî bilgileri zâhir âlimler ve genelde tefsîrciler bilmez, göremezler.
    Ba'zı evliyâullah tarafından biz bilgilendirildik. Allah onlardan râzı olsun. 

    Diyecek bir şeyim yok, zira diyebilecek bir şeyim yok. En iyisi bunun kanıtını aramamak.

    6 dakika önce, HATEM yazdı:

    İlkeli olmayanların kendi etiği bu...
    Cehenneme girenler de 
    Cennete girenler de
    Kendi içine girer.
    İnsânın başına ne gelirse kendindedendir.

     

    İnsanın yapacakları Allah tarafından Big Bang zamanında belirlenmiştir -veya evrenin yaratılışında-. Çünkü bir şeyin nedeni kendisi olamaz -Kozmolojik Argüman'ın 3. öncülü- ve kendisinden öncedir, bu mantıkla bir şeyin nedeni Big Bang zamanına kadar dayanır. Burada bizi durdurabilecek tek şey bir şeyin nedeninin nedenlerini o şeyin nedeni olarak olarak almamak olacaktır, ki bu daha çok anlambilim ile alakalıdır.

    Ancak ahlaki anlamda dediğiniz geçerli olabilir, o da ilkel "ceza" sistemi altında.

  10. Bir saat önce, HATEM yazdı:

    Konu çok basit çok,
    Anlamaya çalışırsan anlayabilirsin.
    Herşeye atlama hemen, karşıdakinin merâmını anladıysan cevap ver, anlamadıysan cevap vermek zorunda değilsin.
    Bak örnek veriyorun, umarım şimdi anlayacaksın.
    Ringe çıkıp dayak yemek, Normal insânların isteyebileceği bir şey değildir. Yüzüne darbe alan acı çeker.
    Fakat ringe çıkmaktan zevk alan boksörler vardır. Önceki devirlerde Kılıçla savaşmaktan bile zevk alanlar vardı.
    Mazoşistler var, eziyetten acıdan zevk alırlar.
    Ya da bir insân zor bir meslek seçmiştir, işini çok seviyordur. Sana o adamın işini yapmak acı verir veyâ rûhunu daraltır.. O ise işini zevkle veyâ kolaylıkla yapar.
    Yine anlamadıysan şu örneği verim.
    Tavernacı bir ayyaşı câmiye götürsen mevlîd dinletsen bunalır sıkılır, ortamdan çıkmak ister.
    Bir Dindârı da en güzel müziklerin çalındığı, en lezzetli mezelerin servis edildiği içki kokulu yere götürsen, cehenneme girdiğini zanneder.
    Çünkü herkes kendi ortamına, vatanına adapte olmuş uyum sağlamıştır. Azâb dediğimiz şey, vatandan ayrılıktır, vatan ise alışkanlıklarımızdır.
    Artık, Sonsuza kadar cehennemde kalanların o ortama uyum sağlayacağını anlayabilecek zekâ düzeyinin olduğunu düşünüyorum.
    Zâten her sâniye bu uyum ve adaptasyon için binlerce kez yeniden yaratılıyoruz. Bu durum Dünyâdada geçerli âhirette de geçerli.
     

    Ondan bahsettiğinizi biliyorum. Ama acıdan tat alanlar olsa da bu ancak fetiş seviyesinde olur, o derece azaptan aklı bozuk olmayan en ağır mazoşistler bile tat almazlar. Ondan tat almak için ya bozukluğunuzun olması -Seksüel Mazoşizm, o da ancak seksüel seviyede olur- ya da ancak 1984'te gördüğüm derece bir duygusal manipülasyon gerekir.

    Bu koşullar olmasa acıdan tat alma gerçekleşmez. Uzun süre eziyet edilen kişiler eziyetten zevk almaya başlamazlar, sadece bu durumu kabullenirler-eğer ruh hastası değillerse.

     

    Bir saat önce, HATEM yazdı:

    Allah-u Teâlâ, "Azâbımı tadın"
    Buyuruyor.
    Tatlı veyâ sonu tatlı olan şeyler tadılır.

    Çeviri bir yana, Arapça'da o fiil hangi anlamlarda kullanıyor ve tefsirciler bunu nasıl anlamış? Öyle bir kullanım varsa böyle bir şey olduğunu söyleyen olmalı.

     

    Bir saat önce, HATEM yazdı:

    Ateistler için münâfıklar için Cehennem vatanı ebedîdir.
    Elbette girdikleri zamân çıkmak isterler.
    Fakat Çıkamazlar. Buna izin verilmez.
    Elbette onlar azâbı istemezler, kim yanmak ister. Onlar ilk olarak azâbı gördüklerinde toprak olmak, hiç olmak isterler. 
    Elbette Azâbları da hafifletilmez. Âyet böyle bildiriyor.
    Ya'nî uygulayıcılar tarafından aldıkları emir doğrultusunda yaptıkları azâbın şiddeti, onların yalvarmalarına bakılarak, onlara acınarak hafifletilmez.
    Çünkü onlara acımak, gelmiş oldukları bu varlık seviyesinden sonra onlara haksızlık yapmak, onlara zarâr vermek olur.
    Eğer azâb etme noktasında onlara acınsa, onların tedâvîsi aksatılmış olur.
    Tedâvîlerinin aksamaması lâzım ki, çok uzun müddet sonra azâba alışsınlar  ve hattâ çok uzun müddet sonra azâbtan zevk alsınlar.

    Böyle bir tedaviye ne gerek var? Hangi ahlaki ilkeye göre oynuyoruz? İnsani ilkeleri düşünmüyoruz, çünkü böyle bir tedavi metodu insani ilkelerin tümünü yok eden ve ancak distopya romanlarında görülecek tarza bir ahlaksızlık. İnsani ilkeleri ve duyguları gözardı ederek insanlığı iyi yapmayı düşünmüyoruz, çünkü böyle bir şeyin bu amaç altında anlamlandırılması mümkün değil. O zaman tek bir amaç kalıyor: Birbirleriyle çelişmekten geri kalmayan, böyle karmaşık şeyleri düşünmek için gelişmemiş ve en basit memelilerde bile görülen sisteme yakın olan ve en zeki filozoflar dahil neredeyse herkesin ahlaki açıdan tam doğruya ulaşmasını engelleyen insani duygulara harfiyen uymak.

    Böyle bir amaç da ancak insanın ürünü olan şeylerde görülür. Veya insanın ürünü olmayan fakat kendi duygularına tepki veren canlılarda.

    Böyle bir şeyi öyle bir konsept ile temellendiremezsiniz. Ancak duygularına en az bizim kadar teslim olmuş canlılar olabilir. Ancak böyle bir tanrıyı savunmak rasyoneldir.

  11. 9 saat önce, HATEM yazdı:

    Dünyâ vatanının hâl ve şartları ile âhiret vatanının hâl ve şartları farklıdır.

    Dayak veyâ şiddetin Dünyâ hayâtında faydalı netîceler vereceğini savunmuyoruz.

    O zaman analoji anlamsız.

     

    9 saat önce, HATEM yazdı:

    Cehennemde şiddet veyâ yakma, derilerin değişimini hızlandırır
    Deriler değiştikçe beyinde inkılap ve evrimleşme olur
    Böylece Cehennem vatanına uyum, azâba  adaptasyon gerçekleşir

    Allah beyni öyle değiştirmiyorsa -veya hiç görülmemiş bir şekilde baştan beynimizi değiştirmeyecekse- imkansız. Eğer Allah değiştiriyorsa bu adaptasyon filan değil, evrimleşme hiç değil -ki evrimleşebilecek en alt basamak popülasyondur-.

     

    9 saat önce, HATEM yazdı:

    En nihâyetinde Ehl-i cehennem, azâbtan lezzet almaya başlarlar.

    Hangi ayette, hangi hadiste?

     

    Ve en önemli soru: Neden? Böyle bir sistemin ne yararı var?

    9 saat önce, HATEM yazdı:

    Cennet ile Cehennem arasındaki kapılar açılır.
    Cehennemlikler isteseler Cennet'e girebilirler
    Fakat aslâ istemezler ve aslâ girmezler
    Çünkü Cennetin kokusuna bile tahammül edemezler.
    Cennet ile Cehennem arasında tek bir kapı ebediyen açılmaz.

    Yine soruyorum: Hangi ayette, hangi hadiste?

    Direk ayetleri yazayım:

    Hac 22: Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, "Tadın yangın azabını" denilir.

    Buradaki tek ayetten bile anlayabileceğimiz bazı şeyler var:

    1) Cehennemden çıkmak isteyenler olacak.

    2) Cehennemden çıkma istekleri reddedilecek.

    Başka bir ayet:

    Mümin Suresi 49 :Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, "Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin" derler.

    Demek ki azabı istemiyorlar.

    Sizin bu ayetleri yorumlayış şekliniz gereksiz yere karmaşık, doğru olsa ayetlerde kendini belli etmesi gereken bir yorumlama. Böyle bir şeyin olmama ihtimali çok daha yüksek.

  12. 18 dakika önce, HATEM yazdı:

    Bak yine anlamıyorsun, anlamamanın sebebi zekâ seviyen/seviyeniz değil.
    Zekâ; Akl-ı Meâştır.
    Dünyevî işlerimizi idâre etmemiz için verilmiş bir nîmettir. Aslında herkesin zekâ seviyesi aynı denecek kadar birbirine çok yakındır.

    Zeka hem genetik hem de çevresel faktörlere bağlı bir özelliktir, sadece çevreye bağlı değil. İnsanların zeka seviyesi genetik olarak farklıdır. Ortalamaların aynı olduğunu söylemek için elimizde hiçbir şey yok.

     

    21 dakika önce, HATEM yazdı:

    Akl-ı Meâş ya'nî zekâ, Gri beyin hücreleri dediğin şey, eğer bir üstünlüğü olduğunu da düşünüyorsan Dünyâ içindi Dünyâda kalır... Pek bir önemi yok...
    Bir de Akl-ı meâd vardır. Bu Gerçek akıldır. Dünyâ ile sınırlı olmayan akıldır. Doğum öncesi ve ölüm ötesini düşünebilen akıldır. Bu akıl,, zekâ gibi beynin bir fonksiyonu değildir. 
    Kalbin bir fonksiyonudur. Akl-ı Meâd şöyle târif edilmiştir: "KALPTE OLAN BİR NÛR"

    Aklı Mead beyinden bağımsız mıdır? Yani beyinden hiç etkilenir mi? Etkilenirse ne kadar? Eğer etkilenirse dediğinize bir şey diyemem, ama etkilenmezse olup olmadığını anlamak kolay.

     

    Ayrıca merak ettiğim bir husus var: Aklı-Mead neden kişiden kişiye göre değişir? Neden A kişisinde varken B kişisinde yoktur?

  13. 3 saat önce, HATEM yazdı:

    Ledünnî ilim bilen için, Herşeyin cevâbı ve içindeki soruların cevâbı sürekli inmektedir. 
     

    Daha doğrusu duygusal açıdan baktıkları için insan doğasına uygun fakat gerçekçi olmayan cevaplara ulaşıyorlar.

     

    3 saat önce, HATEM yazdı:

    Ledünnî ilim bilmeyen için de sorularının cevâbı karşısında, gözünün önünde, muhatab olduğu insânların dilinde durmaktadır. 

    ?

     

    3 saat önce, HATEM yazdı:

    Ledünnî ilim kesin ilimdir, Ledünnî İlimde hatâ yoktur.
     Ledünnî ilimde akıl istirâhattedir.

    Psikolojik açıdan kolayca açıklanabilir bir şey için neden doğaüstü açıklama bulmaya çalışıyoruz? Olan şeyin neden olduğu belli, nasıl olduğu da belli.

     

    11 dakika önce, HATEM yazdı:

    İşte böyle Her yerde Hakk'ın âyetleri var ama sizler kör ve şapşal olduğunuz için göremez anlamazsınız.

    Bak ben senin vâsıtanla hemen mesajı aldım. "Bunun kafa basmıyor anlatma" diyorlar.
     

    Görmek, "anlamak" için bilimsel akıl yürütme yerine insani duygulardan hareket edeceksek anlamak istemem zaten.

  14. 3 dakika önce, priest of nature yazdı:

     

    Kendine bağımlı olmayan varlık  mantıksal olarak imkansız zaten.

     Onun için özgürlük tanımlanırken kendisi dışında bir varlığa bağımlı olmamak diye tanımlanıyor.

     

    Doğru. Fakat Sağduyu'nun bahsettiği onun da bir "programı" olduğuydu, özgür olmadığı değil -sizin tanımınızla-. Laplace'in Şeytanı'ndan kaçamaz, onun özelliklerini kısıtlamadıkça.

  15. 3 saat önce, M3CSL yazdı:

     

     Cehennemde yakma gibi şeyler pozitif cezaya girer fakat pozitif ceza sistemini terapi merkezlerinde filan görmezsiniz. Neden? İşe yaramazlar. En basit koşullandırma dersinde bile pozitif ceza kullanılmaması gerektiği yazar. En basitinden dayak çocuklarda psikolojik problemlere sebep olur (1). Hatta okullarda sıkıntı çıkaran çocuklara uygulanan cezaların tek pozitif tarafı onların okullardan uzak tutularak okulda, burada "okulda" dememe dikkat edin, problem çıkarmamalarının sağlanmasıdır. Fakat çocuğun yararlı bir birey olmasını sağlamaz, o yüzden böyle tarz cezalar yavaş yavaş daha az uygulanıyor dünyada.  Bu hapishaneler için de geçerli. Hapishaneler  bireyin daha iyi olmasını sağlamaz, sadece toplumdan uzak tutar. Birey Milgram Deneyi'nin de gösterdiği gibi hapishane koşullarına uyum sağlar ve "mahkum" mentalitesine sahip olur. Mahkumlara terapi sağlamazsanız hayatları boyunca mahkum kalırlar. Cehennemin de kişinin yok olma isteğini tehlikeli seviyelere çıkarmaktan  -ayetleri vermeme gerek yok sanırım- ve o kişiye travma yaşatmaktan başka bir etkisi olacağını zannetmem. Ebeveynler de psikoloji uzmanı olmadıklarından ve duygusal olarak hareket ettiklerinden böyle ceza uygularlar.

     

    1: https://www.redalyc.org/pdf/727/72715515001.pdf

  16. 2 dakika önce, priest of nature yazdı:

    Robot olabilmesi için programı kendi dışında bir varlığın yazması lazım.:)

    Özgür olmak kendisi dışında bir varlığa bağımlı olmamaktır.Bağımlı ise kendisi tanrı olmaz zaten.

    Ben şimdi diyelim günlük program yazdım. özgür olmadığım için bir sürü engel çıkar o programa uymama.

     Tanrı tek ise ona engel olan çıkmaz.

    Kendi yapısı engel çıkabilir.

  17. 16 saat önce, HATEM yazdı:

    Sen Kur'ânda Ledünnî ilim geçiyor. Konuyu biliyor musun?

     

    Tanımını şöyle yapabiliriz: Duygusal olarak yoğun baskı altında olan bir insanın aklına gelen düşüncelerin İslam'a göre iyi olanları.

    Öbürleri de İslam'a göre şeytan vesvesesi. Önemli bir nokta da şu: Her vicdani duygu doğru değildir. Mesela zina yapan ve bunu kötü görmeyen bir kişiye eziyet etmemem için gelen duygu şeytan vesvesesidir,. Zira Diyanet'in bile saklamadığı şekilde zina yapana eziyet etmemiz gerektiği yazar (Nisa 16). Tabii, yapmaya kalkışırsanız -"siz" derken genel olarak konuşuyorum, yapacağınızı zannetmem- hapse girebilirsiniz ve hiç de destek görmezsiniz, ki bu da ayrı bir mevzu.

     

    Bunun doğaüstü olduğunu iddia edebilirsiniz fakat bu sadece iddia olarak kalır, bu iddiayı da kabul etmek için tek bir neden yoktur.

  18. 7 saat önce, nogodbutAllah yazdı:

    analoji iki benzer şey arasında yapılır. burda kıyas yapılan şey aynıdır ve tektir.

    biri plastik dünya biri gerçek dünya.

    şöyle diyelim:

    maket ev ile gerçek ev gibi düşünebilirsiniz.

    maket ev ile gerçek ev arasında sadece ölçü ölçek farkı vardır diyebiliriz.

    zira hemen hemen yapıları projeleri aynıdır. yani gerçek evi görüp tesadüfen yapıldı maket evi görüp ah bu proje ile mimar veya mühendis çizdi demek gibi saçmalıktır.

    İki şey arasındaki farka da dikkât etmek gerekir, benzetmeler yaparken. Evin kendiliğinden oluşması için doğal koşullarla sağlanamayacak şekilde birbirirlerine bağlanmaları gerekir fakat dünyanın kendiliğinden oluşması için gerekli olaylar doğal koşullar altında gerçekleşebilir.

    Bir nesnenin karmaşıklığı ile birisi tarafından yapılmış olma ihtimali her zaman doğru orantılı değildir.

  19. 8 saat önce, malta erigi yazdı:

    Evet. Bir türlü hatırlayamamıştım nickini. Doğru söyle,  sen misin?

    Benim şuan kullandığım hesabım dışında başka bir hesabım yok. Ama hâlâ benim Mindusurfer olduğumu düşünüyorsanız yapabileceğim bir şeyin olmadığını düşünüyorum. İstediğinize inanmakta özgürsünüz sonuçta.

  20. 35 dakika önce, malta erigi yazdı:

    Senden bahsetmiyorum. Müslümlere yalaklık eden naturalistten bahsediyorum. Daha doğrusu, müslümlere yalakalık yapan mind-bilmemne nickli bir herif vardı, naturalistin o olduğunu düşünüyorum.  

    Mindsurfer'dan mı bahsediyorsunuz? Başka "mind" denilen birisi bulamadım.

  21. 3 saat önce, HATEM yazdı:

    Müslümân Türk Devletinden  Süper Güç tabir edilen bütün gâvur devletlerin korktuğunu görüyorsak 

    Ben Türkiye'den korkan yabancı görmedim şu ana kadar. Yabancıların çoğu Türkiye'yi diktatörün yönettiği bir ortadoğu ülkesi olarak görür.

     

    3 saat önce, HATEM yazdı:

    İnsân Ünsiyetten türetilmiş bir kelîmedir.
    İnsân (İnsân-ı Kâmil), Allah'ın iki eliyle yaratıldığı için,, Hem Evrenle hem de Allah ile kâmilen muhatabtır.
    Bu muhatablık bereketiyle, Allah (c.c.) İnsân-ı kâmillere,, senin dayanaksız uydurmasyon dediğin konuları,, meselâ âlemlerin nasıl yaratıldığını,, ilmen bildirmenin ötesinde,, daha iyi öğretmek için göstererek de öğretmiştir. Ya'nî bu anlattığımız bilgiler, Evliyâullahtan öğrendiğimiz kat'î bilgilerdir, safsata değil.

    Hâlâ "uydurma" diyebilirim o zaman. Sizin ondan -Kur'an'dan- anladığınız şeyin doğru olduğunu gösterecek hiçbir felsefi veya bilimsel bir şey yok.

     

    44 dakika önce, HATEM yazdı:

    Bizim Yaratma olarak bildiğimiz şey, Hakk Teâlânın kendini (sonsuz isimlerini ve şuûnâtını) açığa çıkarmasından zâhir olmasından ibârettir.

    Bu iddianızda karşı çıkılacak bir şey yok, zirâ karşı çıkma yolu yok. Gözlemlerden ve hatta akılla sorgulamadan uzak -yani akılla sorgulanacak yanı olmayan- bir iddia ortaya atıyorsunuz. Daha fazla tartışmanın faydasını görmüyorum, çünkü, söylediğim gibi, dediğinizi ne doğrulayabilir ne de yanlışlayabiliriz. Tartışabileceğimiz tek bir nokta görüyorum:

     

    51 dakika önce, HATEM yazdı:

    Kendisindeki potansiyel isimleri (özellikleri) açığa çıkarmak ve görmek istedi.

    Neden? İnsanlarda açığa çıkarma isteği, evrimsel kökeni bir yana, sosyal hayatta yer edinme isteğinden gelir. Diğer tüm canlılarda da öyledir. Ya Hakk Teâlâ?

×
×
  • Yeni Oluştur...