Jump to content

HATEM

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    835
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne HATEM kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Şimdi, Geta yazdı:

     

    Kim atıyor, ben mi Allah mı...

     

    Etken miyim, edilgen miyim? Özne miyim, nesne miyim?

     

    Tek Eylemde, Hem O atıyor hem de sen atıyorsun.
    Bir taşı atarken, hem elinin hem de şahsının taşı atmasında olduğu gibi...

    "Allah nasıl atıyor"? diye soracak olursan,, İşin (Eylemin) Allah'a dönük tarafı seni ilgilendirmez, çünkü ateistsin. Anlatılsa da anlamassın.
    Böyle olunca, Ben atıyor muyum? diye sorman bile saçmadır.
    Evet, senin eyleminin sana âid olduğu kesindir. (Senin varlığın ne kadar kesin ise o kadar kesindir. Varlığın hayâl ise atman da hayâldir)

    Bu soruyu bir müslümân sorsa ona verilecek cevap daha tafsîlâtlı olmak zorundadır.
    Çünkü bu soru, Allah'ın tanıtılmasını (irfân) gerektirir.

    Âyetteki, "Attığın zamân" kısmı senin için yeterlidir.
    Dünyâ'da zâlimlerin, özellikle ateistlerin, suç işleme yeterliliğinde tereddüd yoktur (cezâi ehliyetleri vardır, yok diyen akılsızdır).  
    Yalvarmalarına ve bağırmalarına rağmen Suçlarının karşılığı olan cezâyı da çekecekler.

    Eylemlerimizde Mutlak (Her bakımdan) bir hürriyet olamayacağı için Çünkü biz sırf kendimizden ibâret değiliz. Çevremizle bir bütünüz.
    Ve eylemlerimiz, Temelde Allah'ın isimlerinin açığa çıkmasının bir parçası olduğu için,, Yaratılışımızın sebebi kendimizden çok "O" olduğu için,
    Çok Kötü bir mahlûk da olsak İyi mahlûkların anlaşılabilmesi görevini ifâ ettiğimiz için ve
    Kötü olsak da Bütünsel güzelliğin ve bütünsel iyiliğin zorunlu bir parçası olmamızdan ötürü
    Ve Varlıklarımız asıl varlık değil bir yansıma ve gölge olduğu için,
    Eylemlerimizle sonsuza kadar Cehennemde cezâyı haketsek de, Zorunlu olarak Rahmet dâiresinin dışına çıkmamız mümkün değildir.

    Eğer Dünyâ da Mutlak bir hürriyet olsaydı ki bu imkânsızdır., En büyük suçlular (Müşrîkler ve Ateistler), sonsuza kadar acı çekelerdi.
    Yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü, en büyük suçlular, ebedî olarak cehennemde kalırlar fakat, sonsuza kadar acı çekmezler.
    Çünkü Varlıklarımız bağımsız değildir, , mutlak varlık olan Allah tarafından kuşatılmıştır.
    Allah'ın Rahmeti de her şeyden geniştir.

     

  2. Şimdi, Geta yazdı:

    İslam'da tasavvufun yeri var mıdır, bu bile tartışma konusuyken bütün sorularına "vahdet-i vücut"la cevap buluyorsun. İçini de istediğin gibi dolduruyorsun!


    Varsa bi delikanlı ki şu âna kadar çıkmadı, 
    Evliyânın irfânı olan Vahdet-i Vücûd'un yanlışını göstersin.
    Müslümânsa Kur'ân hakemliğinde göstersin.
    Gâvursa, Mantık terâzisi vâsıtasıyla göstersin... 

    Tasavvufu inkâr eden Bedevîlere sığınmaktan vazgeçin.
    Onların algılarındaki İslâmın yanlışlıkları sizi kurtarmaz.
    İşin garip tarafı, siz ateistlerin Omuzunuzun üstünde taşıdığınız kafa, Tasavvuf düşmanı bedevîlere, vahabîlere veyâ ışid kafasına çok benziyor...

  3. Şimdi, Geta yazdı:

     

    İslam'da tasavvufun yeri var mıdır, bu bile tartışma konusuyken bütün sorularına "vahdet-i vücut"la cevap buluyorsun. İçini de istediğin gibi dolduruyorsun!

    Ateistlerin tanrı tasavvurunun sakatlığından dem vurup, kader algınız yanlış filan diyorsun, "hür irade" vurgusu yapıp ekliyorsun: "…Attığın zaman sen atmadın, Allah attı!.."


    "…Attığın zaman sen atmadın, Allah attı!.."

  4. 58 dakika önce, mirasyedi yazdı:

    Ne yapayım bu videoyu . :)

     

    ilk önce iddialarını ispatlamalısın.

     

     

     

    Bizim İsbâta ihtiyâcımız yok ki
    Hoca nın hiç yok.

    Akıllı ol biraz, Yukarıda bahsettiğim özelliklere sâhip birisi bu ödülleri ne yapsın?
    Tamam çevresinde çok fakir var ama bence Allah (c.c.) izin vermez.

    Yinede edepsizlik yapıp ödülleri söyleyim, zannetmiyorum ama izin çıkarsa paraları toparlayabiliriz. Çok kolay...

  5. Bir saat önce, mirasyedi yazdı:

    Kimse kimsenin kalbinden geçeni bilemez.

     

    Halep orada ise arşın burada.  :)

     

    https://en.wikipedia.org/wiki/One_Million_Dollar_Paranormal_Challenge

     

    james randi 1964 yılında başlattığı ödül verme işlemini kazanan çıkmayınca 2015 de sonlandırdı.

     

    diğer ödül veren organizasyon listesi burada. :)

    https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_prizes_for_evidence_of_the_paranormal

     

     

     

     

     

     


    Akıl îmân etmez mirasyedi Kalp îmân eder.
    Çoğunlukla böyledir.
    Çok küçük bir azınlık, mu'cîzeyle îmân eder...

    Çok güzel okumuş bunu kaydedelim.
    Biz 50 yıldır öğrenemedik, Amerikalı kız nasıl okuyor bak, hayret...

     

  6. 3 saat önce, kabara yazdı:

    Bizim inandığımız Allah ile forumda ki insanların inanmadığı Allah aynı Allah değildir. 

    Bende kafamda ateistlerin hayal ettiği bir Allah canlandırsaydım bende inanmazdım. 

    Onlar Allah'ın onlara cevap vermesini,onlarla konuşmasını her şeye anında müdahale eden bir tanrı düşünüyorlar.


    Demekki kendi kapasiteleri oranınca bir Tanrı algıları var. Ve Tanrıyı inkâr ediyorum dediklerinde düzeysizliklerini görüp kendilerini inkâr etmiş oluyorlar.
    Allah'a inananların durumu da  buna benzer,,
    Mü'min, Kendinde Allah'ı görebildiği kadar Allah'a inanır... Hiç göremezse Ateistler gibi inanamaz...

    Fakat burda çok derin bir incelik daha var.
    Bir kısım insânlara "düzeysiz" veyâ  bâtın cihetiyle "hayvândan aşağı oldukları için" demek, her problemi çözmüyor.
    Çünkü Onlar da her varlık gibi mükemmel "kul" durlar. Dış yüzden insândırlar. (Ve aslında hem iç hem de dış yüzden insân olan sâdece insân-ı kâmillerdir (bütün müslümânlar değil))
    Her insân Allah'ın muhtelif bir isminin en mükemmel kul'udur. 
    İşte bu noktada düzeysizlik yoktur. Meselâ Firavun mükemmel bir kuldur. Allah isminin kulu değil, Rahmân isminin kulu da değil... Hangi ismin kuluysa o noktada mükemmeldir.
    Şeytân da mükemmel kuldur, ama Hâdî isminin değil, Mudill isminin kuludur.

    @kabaraBiraz daha sınırları zorlayalım mı?
    Yukarda ki fikirlerin değişebilir bak,, bir ânda müşrîkliğime hükmetmeyesin...
    Trafolara da zarâr vermek istemem ama gerçek bilgiyi çok seviyorum, herkes öğrensin ve mutlu olsun istiyorum...

    Hiç bir varlık, kendisinden başka, kendisinden büyük, kendisinin dışında bir varlığı ne bilebilir ne de görebilir,, böyle bir varlığa inanması da mümkün değildir.
    Dolayısıyla her insân, İnandığı Tanrıdan daha büyüktür. (İnandığı Tanrıdan kastım, Allah'ın Zât'ı değil, Allah'ın mü'mindeki yansımasından, algısından bahsediyorum.)
    Adının Tanrı olmasına da gerek yok, Her insânın inancı, kendi i'câdıdır, kendi ürünüdür.
    Hiç bir Ürün, Üretildiği Fabrikadan büyük olmaz.
    Bir Mü'minin Allah'ı bilmesi, Nefsini (Kendini) Bilmesinin bir dalıdır, bir şubesidir.
    Aslolan kendimizi tanımaktır.
    Tanıyabilir miyiz?
    Tâmm olarak tanıyamyız.
    Neden acaba?

  7. 1 saat önce, mirasyedi yazdı:

    Rüyada görüp konuştuğun kişi o kişi olup olmadığını nereden biliyorsun?

    Doğrulamasını nasıl yaptın?


    Üçgenin üç kenarı olduğunu bildiğim gibi biliyorum. Doğrulamaya ihtiyâcımız yok,, belki sizin bile ihtiyâcınız olmaz. 
    Rü'yâda size bile gösterilse, kim olduğunu anlarsın. İşitmesen bile Rü'yâ esnâsında kimi gördüğünü bilirsin.
    Şeytân, kendini rü'yâda Evliyâya ve Enbiyâya benzetmeye çalışır fakat nûrsuzluğundan rahatlıkla anlaşılır.

    Gördüğümüzün kim olduğuna dâir hiç tereddüdümüz yok, çünkü  çokça sağlamasını yaşamışız. 
    Kısaca bir tânesine değineyim.
    Bir arkadaşım bana "vahdet-i vücûd" nedir diye sordu. Gerçekten öğrenmek istiyordu...
    O gece Hazret-i Şeyhi rü'yâsında gördü, Hazret, çok sevecen ve güleryüzlü olarak, vahdet-i vücûd'u açıklamış.
    Ben kendisinden dinledim, hayret ettim. Hiç bilmiyordu bana hocalık yaptı...
     

     

    2 saat önce, mirasyedi yazdı:

    Taşın konuştuğunu asanın yılan olduğunu gören kişi neden kendisi dışındakilerde olaya şahit ise neden inanmasın?  :)


    Neden inanmadıklarını bu forumda çok anlattım, yukardada anlattım. Biraz daha yavaş ve dikkatli okuyun.

    Ba'zı insânlar İç âlemi i'tibâriyle melektir ba'zıları da hayvân ve hayvândan aşağıdır.
    İç yüz i'tibâriyle hayvân olan bir varlık nasıl inansın ki, istese de inanamaz. Bir hayvan, konuşamayacağı gibi inanamaz da...
    İnsân olması lâzım, çünkü insânda Allah ile ünsiyet isti'dâdı vardır. Bu ünsiyet olacak ki, Allah'ın gören gözü olabilsin.
    Çünkü Allah'ı Allah'tan başkası bilemez...

    Meselâ ben de,, namaz kıldığımda, bedenim namaz kılıyor fakat Zihnim başka yerde, Ben zihihinden ibâret olsam, namaz kıldığım kesinlikle söylenemez.
    Bedenim namazda ama İstesem de Zihnimle huzura çıkamıyorum (namazda değilim).
    Hani sordun ya, istesen de inanamassın demiştim. Biz de istesek de bütün varlığımızla huzurda duramıyoruz. Veyâ İstesek de namaz kılamıyoruz. 
    Bizde eksiklikler olduğu için ya huzura hiç kabul edilmiyoruz, ya da yarım kabul ediliyoruz... Çünkü  varlık seviyemiz müsâit değil. Evrimleşememişiz (Tekâmül edememişiz.)
     

     

    2 saat önce, mirasyedi yazdı:

    20 milyar ışık yılı uzaklığa gerek yok.Bir odadan diğer odaya bedensel olarak  geçmeden diğer odada yazılı kağıdı okuyabiliyor musun? :)

    Veya bunu yapan biri şu anda dünya üzerinde var mı?


    Benim, Allah'tan hîbe edilmiş  öyle özelliklerim yok. Fakat, Ma'rifetullah bahsinde Allah'ın bana yardım ettiği söylendi. İnşAllah, Allah (c.c.) verdiğini almaz...

    Evliyâlığın ilk mertebelerinde Kabîr ehlinin ahvâli gösterilir ve işittirilirmiş.
    Son mertebelerinde de bütün insânların, aklından ve kalbinden geçenler biliniyor.
    Biliniyor dedim, çünkü kalbimden geçenlerin bilindiğine çok şahid oldum.
    Hem kalpleri bilen hem de tayyi mekân yapan ve hem de her canlının şekline giren bir veliy yi yakından tanıyorum.
    Demek ki, Dünyâ üzerinde böyle insânlar var.

  8. 4 saat önce, HATEM yazdı:

    İnanmanın veyâ Bir Fiilin gerçekleşmesi için bizim istememiz yeterli değildir. Allah'ın istemesi önceliklidir.


    Çıkmaz gibi gözüken bu yoldaki çıkış kapısını göstereyim.
    Taklîd yoluyla da olsa güzel işler ve iyilikler yapmak, bu kilitli kapıyı açar. Şöyle ki;
    İyi ve güzel işler yapınca Allah seni sever. Çünkü Allah güzeli sever, çünkü Allah güzeldir ve her varlık kendini sever.. 
    İyi ve güzel işler yapınca Allah seni sever, Allah seni sevdiği zamân ancak sen Allah'ı sevebilirsin.
    Allah'ı seviyorsan, bu,, sevginin derecesi oranınca, Allah'ın seni sevdiğinin göstergesidir.
    Çünkü Varlık tektir, Varlıkta ikilik olmaz. Ancak, Asıl varlık ve gölge varlık ayırımı olabilir. Ya'nî varlıkta mertebeler olabilir. İkilik, çokluk olmaz.
    Çokluk Zât'lardadır. Varlıkta çokluk olmaz.

  9. 11 saat önce, mirasyedi yazdı:

    Her anlatılana yazılana inanır mısın?

    Nereden biliyorsun yazdıklarının doğru olduklarını? :)

     

     


    Anlamanız için Daha Kaç kere anlatmalıyım.
    Ben birçok kerâmete gözlerimle şâhid oldum.
    İnanmak,, Bilmeyenler ve görmeyenler içindir. Çoğu hususta ben inanma boyutunu geçmişim...

    Ölüm esnâsında, İnsânın gözünde Dünyâ kapıları kapanıp, âhiretin kapısı aralandığında, 
    Can çıkmadan önce, ilk olarak melekleri görmeye başlar.
    Ve Meleklerin varlığına artık inanmaktadır.
    Buna, "şuhûdî îmân" denir.
    Yatakta ölen herkes (âniden öldürülmeyen) zarûrî olarak şuhûdî îmân ile gider.
    Tabi bu duruma "îmân" demek, mecâzendir. Bir şey görüldüğü zamân o şey hakkında îmân teklîfi ortadan kalkar.

    Hâa, hazret-i Şeyhin Evliyâ olduğunu nerden biliyorum.
    Kesinlikle biliyorum.
    Rü'yâda gördüm, konuştum...


    Türbede, Kabrinden ayağa kalkan  Bir Evliyâ gören,, normal bir insân  o türbede medfûn olan kişinin bir Allah dostu olduğunu bilir.
    Fakat öyle anormal insânlar vardır ki, Ayın yarıldığını görse, avuç içindeki taşların konuştuğunu görse,Asâ'nın yılan olduğunu görse yinede inanmaz.
    Aslında inanmaz değil, İnanamaz...
    Niye İnanamadığını bu forumda çok izâh ettim.
    Varlık düzeyi inanıp inanmama kategorisinde ve seviyesinde değil,,
    Allah ile ünsiyet, İnsân için geçerlidir. Hayvânlık düzeyindeki mahlûkat için değil...
    Peygambere imân, Allah ile ünsiyete açılan bir kapıdır.
    Bu kapıdan giren normal bir insân, doğru ve dürüst olursa 20 milyar ışık yılı uzaklıktaki gezegenlere bir sâniyede yolculuk yapabilir.
    Çünkü her şeyi yaratan Allah ile bir ünsiyeti vardır.

    Şöyle de diyebiliriz; "Allah varlık düzey müsâit olmayan insânların inanmasını istemez"
    Şöyle de desek doğrudur. Allah (c.c.) kötü insânların inanmasını istememiştir.
    İnanmanın veyâ Bir Fiilin gerçekleşmesi için bizim istememiz yeterli değildir. Allah'ın istemesi önceliklidir.

  10. 2 saat önce, Kaz yazdı:

    İnternette gezinirken dikkatimi çeken bir yazı gördüm burada hristiyanlar çarmıh konusunda islam dinine karşı teolojik bir savunma yapıyorlar yazıyı alıntıladığım site: Kaynak link

    en altta da sitenin alıntı yaptığı kaynak vardır.

    : http://answeringislam.org/Authors/Wood/deceptive_god.htm

     

    telif konusundan emin olmadığım için içeriği silip kaynakları bırakıyorum


    Çarmıh konusunda hristiyanlar haklıdır.
    Müslümânlar, çarmıh konusundaki âyeti (Nisâ 157) anlayabilmiş değiller.

    Lafın gelişi hristiyanlar dedim, yeryüzünde hristiyan yoktur, o devir kapanmıştır. Bütün insânlar Ümmet-i Muhammeddir.
    İstese de kimse hristiyan olamaz artık (gerçek hristiyan olamaz).

    Çarmıh konusu çok mühimm konudur, müslümânların bu konuda yanlış yapmalarının bedeli insanlık adına çok ağır olmuştur.
    Yapılan bu yanlış, hristiyanım diyenlerin akın akın İslâma girmelerine de engel olmaktadır.

    Yaşanan Çarmıh hâdisesi bir tevâtürdür. Tevâtür kesin bilgidir.

    Meselâ İstanbul'un Fethi Tevâtürdür.
    Tevâtüre karşı çıkmak, İstanbul Fethedilmedi demek gibi bir saçma iddiâdır.

  11. On 16.03.2020 at 17:59, Sexy Huri yazdı:

    Coronavirus Allahin korumasi altinda olan kabeye elini kolunu sallaya sallaya girdigi gibi,
    viruse yakalanan muslumanlarin da sifa dualari ve muskalari bir halta yaramadigi icin careyi evrime inanan bilimadamlari ve doktorlarda ararlar her zamanki gibi. 
     

    Bugun diyanet cuma namazini topluca kildiramaz hale geldi. kimsenin gotu yemiyor camilere gitmeye artik.  Coronanin fendi Allahi yendi. Mekanin sahibi Corona oldu. 
     

     



    Konuyu başlatan kişi, melek görmüş şeytân gibi, topuklarını kıçına vura vura kaçmış gözüküyor.

  12. 2 saat önce, sağduyu yazdı:

     

    Neyi anlatayım mankafa. ben hayatımda hiç sapık Hızır gibi çocuk öldürmedim. Çocuk katili bir sapığı kutsayan senin gibi ahmak beyinlere ne anlatılır ki?


    Bu tek satırlık cevâbı vermek için mi 30 saat bekledin? Ağzım var konuşuyorum mu demek istiyorsun...
    Hem,, sana verilen cevapları anlamıyor ve sürekli aynı şeyleri yazıyorsun.
    Varlığınızda bir eksiklik bir sakatlık olduğu,, yazışmalardan zannediyorum anlaşılmıştır.

    Joker filmini izledim, ve üzüldüm.
    Gerçekleri ifâde etme sâiki özümde baskın olsa da Gerçekleri mecbûren söylerken muhatablarımı gerçeklerin üzmesi ve aşağılaması benim hiç hoşuma gitmiyor.
    Bilakis, muhatabların kötülüğü için değil, herkesin iyiliği için yazıyorum.
    Filmdeki karakter gibi özünde iyi bir insân olmasanız bile (Doğrusunu en iyi Allah bilir.) sert darbeler vurmak, kan dökmek hoşuma gitmiyor, sanal ortamda olsa bile...
    Filimde olduğu gibi, Empati kurmadan ârızâlı noktaları kaşımak fayda değil zarâr verebiliyor.
    Doğruları söylemek doğrudur ama Her yerde söylemek doğru değildir, Hikmete muvâfık değildir.
    Buradaki ateistlere cevap vermemin hikmete muvafık olup olmadığını da şu âna kadar çözebilmiş değilim.

  13. Karayip korsanlarını tâmm olarak izlemedim, Fakat filmin konusu hakkında ilginç bir bilgi aldım biraz irkildm ve şaşırdım.
    Filimde Ölümsüzler varmış, Ölmek istiyorlarmış fakat ölemiyorlarmış. Ölüme ulaşmak için çabalıyorlarmış.
    Aklıma, hiç kimsenin (hiçbir sebebin) öldüremeyeceği,, Ölüm Meleğinin bile (Azrâil) öldüremeyeceği bir kul geldi...
    Onun hâlini hayâl ettim, Öldürülememek zor. Aslında Ölüm en büyük ni'met...

    Bu Amerikan filmlerinin senaryolarını kimler yazıyorsa  çok boş adamlar değil...

    İnception, filminin de Temel perspektifi güzel ve büyük bir gerçekliğe dayanıyor.
    Bu gerçeklik paralel dünyâlara kadar gidiyor, ah bilen olsa da filmini yapsa...

    Matriks,, Kabbala Tasavvuf bilgilerinden derlenmiş bir çorba,,
    Parça parça derin ve doğru şeyler var fakat Bütünde hiçbir anlam ifâde edemiyor. Çünkü Senaristler de bütünü kavramış değil...
    Kavrayamazlar da Çünkü günümüzde yeryüzündeki yahûdîler ve Hıristiyânlar, gerçek hristiyân ve gerçek musevî değiller, çünkü olamazlar çünkü Muhammedîler (Ümmet-i Muhammed e dâhiller, Muhammedî mizâc ve kimya ve psikoloji içinde yaratılmışlar. Mûsevî mîzâc ve Îsevî mizâc bitti, o dönem kapandı..)
    Yeryüzünde bir tâne bile hristiyân veyâ musevî yoktur. Böyle olunca (Müslümânların dışında) Mûsâ veyâ Îsâ teolojisindeki tasavvufu  bütüncül olarak anlayan kimse çıkmaz.

  14. Yaşantınızda size katkısı olacak güncel iki film önereyim.

    UPGRADE 2018 yapımı

    Dünyâ'da 2 kutup vardır,
    Rahmânî Devletin (Gayb Ricâli) başındaki kutup (Gavs -Ehl-i Sünnet sıradan bir müslümân kul) ve
    Şeytânî yapılanmanın başındaki bir kutup (yahûdîlerden ve parayı kontrol eden  ve şeytândan bilgi alan bir kişi)

    İzlemeniz gereken bir film, Bu filmi izlerseniz,, Küresel fırfırların, Dünyâdaki bütün insânları, insânlara çipler takarak kontrol altına alma projelerini daha iyi anlayabilirsiniz.

    JOKER 2019 yapımı,

    Bana göre acıklı, Gözyaşlarımı tutamadığım bir film,
    Usta bir oyunculukla işlenmiş...
    Çevrenizdeki insânlara yaklaşımınızı olumlu yönde etkileyebilecek, irşâd edici bir film,,
    Fakat en son sahneyi filme dâhil etmeleri çok yanlış olmuş, filmi çok daha güzel bitirebilirlerdi...

  15. Allah'a İnanmayana ateist derler,
    Hiçbir insân, istese de inanmamayı gerçekleştiremeyeceği için
    En büyüğe inanmayan kişi küçüklere inanmak zorunda kalır..

    En büyük olan varlık (Allah), cansız bir eşyâ olmadığı için, diğer insânları küçüklere inanmaya sevketmesi O'nun bir cezâsıdır.
    Büyükte de küçükte de gözüken,, kendisinden başkası değildir ve varlıkta O'na kulluktan aslâ kaçış da yoktur fakat İnanma noktasında izzet ve şeref ancak En büyüğe inananların, inanabilenlerindir.

    Gerçeğe Lâyık olmadığı için,, Gerçeğe inanmayan kişiye de ancak yalanlar kalmıştır ve mecbûren yalanlara inanacaktır.
    Dolayısıyla Ateistler,  En büyüğe ve en güzele lâyık olmaktan çok uzak oldukları için yukarıdada ifâde ettiğim gibi küçük putlara ve yalanlara inanırlar.
    İnandıkları şeylerin niteliğini görmezden gelirsek ve sırf inanmalarını değerlendirecek olursak onların Fanatik inançlı kimseler olduğu muhakkaktır.

    Bu sitede Siyâsî mevzûlardaki tartışmaları incelerseniz,
    Şebeğe çevrilmişlik derecesinde yalanlara inanıldığını hayretle görürsünüz.

     

     

  16. 22 saat önce, sağduyu yazdı:

     

    Şimdi sen onu bunu bırak da bu çocuk katili Hızır'ı gördüğünde neler hakkında konuştunuz onu anlat. Bu sapık Hızır çocuğu öldürürken nasıl haz aldığını sana anlattı mı?


    Asıl sen anlat,
    İşlediğin fiillere karşılık, evrimsel bir cezâ olarak Allah'ın seni niye bu kadar ahmaklaştırdığını,,
    Omuzunun üzerindeki insân kafasının niye değiştirildiğini anlat.
    Hâlini, kötülüklerini Anlat da öğrenelim, Nasıl böyle şeytânlaştığını?

     

  17. Bir saat önce, HATEM yazdı:


    Ben Bu forumda, Bir tâne bile düzgün, aklı başında, sapık olmayan bir müslümân görmedim tanımadım.
    Bunları görünce, İnanın kendimden şüphe ediyorum,
    Ben de nasıl bir ârıza var ki bu hayvanat bahçesine geldim-getirildim...


    Küçük bir düzeltme yapıyorum: Yeni Üye rumuzlu üye aklıma geldi,
    Sapık-Ölçer sapık-metre falan değilim ama şu âna kadar bu üye de bir problem görmedim (Müslümân üyeler için konuşuyorum)
    Başka da hatırlamıyorum.

  18. @mirasyedi Ledünnî ilimle ilgili küçük bir bilgi vereyim.
    Bir şahıs foruma geldiği ânda hodri meydân çekiyorsa,
    ledünnî ilme göre bu şahıs iddiâsını gerçekleştirebilecek bir kapasiteye sâhip olmadığını,
    Ârif kişiye ânında bildirmektedir. Ledünnî bilgiyle ulaşılan bilgiler kesin bilgidir. Aklî bilgilerde böyle bir kesinlik yoktur. Kendini akıllı zanneden çoğu kişi yanılır ve anlaşmazlığa düşer.

    Kehf sûresinde,, Aylarca yolculuktan sonra Hızır âleyhisselâmı bulan Hz Mûsâ,,
    Hızır'a demişti ki; "Beni sabırlılardan bulacaksın inşAllah (senin işlerine müdâhele etmeyeceğim)"
    Hızır âleyhisselâm ise kesin olarak Mûsâ'nın sabredemeyeceğini bu cümlesinden anlamıştı.

  19. 2 saat önce, mirasyedi yazdı:

    Forumda bu ilme sahip olan musluman yok galiba. :)


    Türkiye cumhuriyeti devletinde, ya'nî son 100 yıllık dönemde,
    Ledünnî ilim hakkında en geniş ve en doyurucu bilgi,  daha birkaç gün önce sana bu forumda verildi.
    Daha önce de bu konuyu sormuştun, orda da kısa kısa olsa da son yüzyıllık dönemde hiçbir kitapta göremeyeceğin bilgiler verildi.
    Ledünnî ilim hakkında çok odak bilgiler veriyordum.
    İ'tirâf etmeliyim, anlaşılamayacağını bildiğim için bu özet bilgileri verdim.
    Anlaşılacağını bilsem,, değil bir ateiste, bir müslümâna dahî söylemem.
    Niye söylemem? 1- Kıskançlıktan 2- İfşâ sebebiyle cezâlandırılma korkusundan.

    Ledünnî ilim Allah'ın bir hîbesidir, bağışıdır.
    Genelde, Tahsîli olmayanlara, ümmî kullarına, fakir kullarına Allah'ın bir hediyesi.
    Öyle bir hediye ki, Okuma yazma bilmeyen kişi Pire-fos-örden :) ve profösörden daha bilgili oluyor.

    Anlamazsınız derken ben de bu anlamamazlıkta ortağım.
    Çok uzun yıllar, Ledünnî ilim sultânı Muhyiddîn Arâbî hazretlerinin kitaplarını okudum.
    Uzun bir müddet sonra Ledünnî ilmin varlığını ve övüldüğünü farkettim.
    Bu konuyu Anlamak istedim, konunun üzerine gittim.
    Aa bir de ne göreyim, yıllardır okuyup ta geçtiğimiz yerlerde hazret-i şeyh, sürekli ledünnî ilimden bahsediyormuş.
    Sürekli anlamadan geçiyor muşuz. (Ben ledünnî ilmin tâmm göbeğinden, temellerinden bahsederken, senin, bişey anlatmadığımı düşünerek soru sormaktan vazgeçmen gibi...)

    Hepimiz matematik eğitimi aldık. Ben desem ki bir yerde farklı ve daha basit kurallarla işleyen ve daha basit çözüme ulaştıran,,
    Bir başka matematik sistemi daha var. İşte ledünnî ilim buna benziyor.
    Bu ilimde akıl Dinlenmede, aklı devreye sokmaya bile gerek yok. Fakat kesin sonuç alınıyor... Bu ilim kuralsız mı? Öyle de değil...
    Hz. Şeyh, tâmm bu noktada buyuruyor ki; "Aklın bilinen kuralları dışında  bu ilmin, ayrı bir fıkhı (sistemi) var"

    Şunu da belirteyim; "Ben Ledünnî ilim ehli miyim? Değilim.
    Hîbeye mazhâr biri miyim? Kesinlikle değilim.
    Fakat aklî yollardan sofranın kırıntılarına ulaşmış olmakla istisnâ'yım. Çünkü açık açık anlatılsa da insânlar bu konuyu anlayamazlar. Çünkü akıllarından kopmaları zor...
    Aklî yollardan konuyu araştırmış, az da olsa sonuç almış birisiyim. Benimkisi Bir nevî hırsızlık...
    Fakat Allah'ın Evliyâ'sı o kadar şefkatli ve o kadar cömertlerdir ki, Hırsızlık için gelene bile ikrâm ederler. (Bakınız: V. Hugo, Sefiller)
    Hattâ gelen hırsızı, Halkayı zikre bile alırlar...

×
×
  • Yeni Oluştur...