Jump to content

Kindi

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    144
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Kindi kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. NATURALİZM
    Özet olarak Naturalizm
    - Yokluktan varlık doğar
    -Cansızdan canlı türer
    -Tesadüflerin sonucu mükemmellik elde edilir.
    -Kaos bilgi sağlar
    -Bilinçsizlikten bilinç doğar
    -Akıldan yoksun olandan akıl hasıl olur.
    fikirlerini benimser
  2. Bütün kainat potansiyel olarak atom tarlasından meydana geliyor. Burnum, kulağım bütün bedenim atom tarlasından oluşmuştur. Güneş galaksi ve gezegenlerde atom tarlasından oluşmuştur.

    Atomlarda  ilim var mı ?

    İrade var mı?

    Kudret var mı ?

    Cansız atomlar canlı bir varlığı oluşturabilir mi?

    Ben tohumu toprağa ektiğimde toprak neyden oluşmuş atomlardan, tohumda atomlardan oluşmuş. Su atomlardan oluşmuş. Şimdi bakıyorum tohum yeryüzüne çıkıyor.

    Bir fizik fabrikası var mı?

    Bir kimya fabrikası var mı?

    Bir biyoloji fabrikası var mı?

    Renk Fabrikası var mı?

    Koku fabrikası var mı?

    YOK

    Atomlar cansız,  ilimsiz, kudretsiz bana ağaç ve meyveyi verme potansiyeline sahip değil çünkü toprağın altında bir fizik, kimya, biyoloji fabrikası yok ama bakıyorsun bana elma çıkıyor

    Elmaya bakıyorsun atomlardan oluşmuş kırmızı renkli alıyorum ısırıyorum ağzımda bir barkod varmış gibi bu elmadır ekşidir diyor. Ama dilimde potansiyel olarak atomlardan oluşuyor. Elmayı yiyorum elmayı yedikten sonra midem onu hemen sindiriyor.

    1-Elmanın yeryüzüne çıkması için güneş lazım güneş toprağı tanımaz bilmez, tohumu tanımaz bilmez, atomlar birbirini tanımaz

    2- Güneşin çekilmesi lazım ki bulutlar gelsin yağmur indirsin su olsun.  Su olmadan hayat meydana gelmiyor.

    O halde öyle bir zat olması lazım ki

    -Güneşi bilmek zorunda

    -Yağmuru bilmek zorunda

    - Geceyi-Gündüzü bilmek zorunda

    -Elmayı bilmek zorunda

    - İnsanı bilmek zorunda, insandaki mideyi bilmek zorunda, insandaki dili tat almayı bilmek zorunda

    - Toprağı bilmek zorunda

    - Tohumu bilmek zorunda

    -Renkleri bilmek orunda

    Yani kısaca bütün kainatı bilmek zorunda işte biz bu zata Allah diyoruz.

    Sana 20.000 kelimelik bir lügat verilse ve bu lügata olmayan bir kelime eklenmen istense yeni kelimeyi eklemek için ilk önce ne yapmak lazım bütün lügatı ezberlemen lazım

    Peki 20.000 değilde 50 milyarlık bir lügat verilse bu lügata 350.000 kelime eklenmen istense yapabilir misin?

    Tabi ki hayır!

    Aynen öyle

    İnsan çeşidi de bir lügattir. Her bir insanı bir kelimeye benzettiğimizde bu lügatın 7 milyar kelimesi var. Bu lügatın bir kelimesi olan her bir insan birbirine hiç benziyor? Ve bu lügate her gün 350 bin insan ekleniyor ve her bir insan simasıyla kişiliğiyle vücuduyla ayrı geçmiştekilerle de ayrı şimdide ayrı bakıyorsun ki yeni doğacak olanlarda birbirinden simasıyla vücuduyla kişiliğiyle ayrı oluyor. Acaba bu lügatın tesadüfen olması ve bu lügata ayrı kelimelerin tesadüfen eklenmesi hem de tesadüfen eklenmesi mümkün müdür?

    Bir ikiz gördüğümüzde şaşırıyoruz. Acaba 2 tane yüzü birbirine benzetmek mi zor yoksa yoksa milyarlarca yüzü birbirine benzetmemek mi?

    Her mahluka farklı bir suret verilmesi ve her mahlukun kendi ferdine benzemesi ispat eder ki bir yaratıcı olmak zorunda işte biz bu yaratıcıya Allah diyoruz.

     

  3. 7 saat önce, Buzul yazdı:

    Dua kavramı ibadeti kapsıyor da, şunu ver, bunu ver diye yakarmayı, şu sıkıntımı gider demeyi de kapsamıyor mu? Yok kapsamıyor diyorsan, dua edin, dilersem duanızı gerçekleştiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allah söylemiyle ters düşmüş olursun. Ayrıca kibirleneni sevmem diyen allahın, adlarından birinin de el kebir olması ve kendisinin beni övün, yüceltin demesi de düşündürücü. Ayrıca bu yaratıcıya yaranma aşkı da, ona karşı çıkma, onu eleştirme, ona tapın, çünkü o yaratıcıdır zihniyeti de bir tuhaf. Zaten allah da , yaratıcı kavramını putlaştıran, yaratıcı olmanın eleştiri dışı olmak anlamına geldiğini düşünen bir zihin yapısının ürünüdür. O yüzden de işte, eziyet gören, eziyet eden allahı, muhtaç edilen, muhtaç bırakan allahı övebilmektedir. Yani düşünün. İslama göre sana susuzluk yaşatan o, bu sorunu dayatan o, gereksinim gidermek durumunda bırakan o ve sen ona su verdin, nimet verdin diyip, şükür etmeliymişsin. Bu allaha nimetleri için şükür etme olayı saçmalıktır. Ayrıca peygamber eyüp, kendisine eziyet eden allaha sen merhametsizsin demek yerine sen merhametlilerin merhametlisisin, demiş. Bu allahı oluşturan zihin yapısı, allaha merhametsizliği de yakıştıramamış. Ama tabi kendisi eziyet ediyor, zarar veriyor, acı çektiriyor. Bunları yapıyor, ama merhametsizlik etmiyor. Bu da bir oksimoronluğa neden oluyor işte.

     

    Mübarek her konuyu maşallah bu noktaya getirdiğin gibi bunu da buraya getirdin 

    bir sonraki mesajın ceylanı yiyen bir aslan videosu olacak.

    Konudan iyice uzaklaştık

     

    Eyübe Allah merhametsizlik etmedi. 

     

    Onu merhametsizlik gören sensin senin duygusal bakışın.

     

    Allah Eyyubu yokluktan varlığa çıkardı

    Allah Eyyübe birçok nimet verdi. Sağlık,sıhhat, mal, mülk

    Sonra o nimetleri Eyübün elinden aldı.

     

    anlamadığın şey şu;

     

    Eyyübe ait hiçbir şey yoktu aslında her şey Allahındı . Allah aldı 

    Malik mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.

    Eyyüb yokluktan varlığa çıkarken, ve bunca nimete sahip olurken Allaha hiçbir şey vermemişti ki Allaha isyan etsin. Kaldı ki Allahın Eyübe bunları verme zorunluluğuda yoktu. Aldığından dolayı da Eyyüb isyan edemezdi. Eyyüb bunu bildiği için isyanda etmedi.

     

    Ama Eyyüb varlıkta da yoklukta da sağlam durabilmeyi öğrendi, yıkılmamayı öğrendi, mutlu olmayı öğrendi

    her şey zıttıyla bilinir kaidesince elindeki nimetlerin kıymetini anladı.

    teslimiyeti öğrendi

    her şeyin Allahtan geldiğini öğrendi

    ve sonunda eksi nimetlerine tekrar kavuştu.

     

    Öbür Dünyada da mutlu ve mesut, sınırlı bir Dünya hayatında çektiği sıkıntıya karşılık sonsuz mutlu  ve mesut hayatı var şimdi Eyübün.

     

    Sonsuz bir mutluluk karşılığında Eyübün çektiği nedir ki ? kıyasla

     

    Allahın Eyübü 

    Yokluktan varlığa çıkarması başlı başına rahmettir. Bunu iradesiyle yapmıştır. Varlık her zaman büyük bir hayırdır. Allah zorunluluğu yokken Eyübü varlığa çıkarıp varlık nimetini vermesi bile onun hamdedilmesi için sebeptir. 

     

    Eyübün özelinde tüm insanlık için anlatıyorum

     

    Eğer kainat ve kainatın içindeki her şey dolaylı yada doğrudan insana hizmet ediyorsa. Güneş, Ay dağlar, ovalar,madenler , hayvanlar....

    ve senin farkında olmadan 36,5 derce -37 derece  aralığında sıcaklığın varsa bu senin konuşmanı, gülmeni yürümeni sağlıyorsa, kan değerlerin sen farkında olmadan bunları ayarlıyorsa tabi ki Allaha hamdedeceksin.

     

    Dünyada iyilik, güzellik,merhamet.... her zaman tersine oranla fazladır. Sen azlıktaki ayrıntılarda kendini boğuyorsun.

     

     

     

  4. 6 saat önce, Geta yazdı:

     

    sorun, analoji yapmak değil.

    sorun, insan gibi bir tanrı tasavvur etmek.

    sorun, dinlerin çerçevelediği bir tanrıya ulaşmaya çalışmak.

    yumurtadan bir civciv çıkıyor ve sen hâlâ yumurtadan bir civciv çıkamaz o civcivi çıkaran biri var diyorsun.

    ben senin bu düşünceni değiştiremem ki.

    ısrarla yağmur yağamaz, o yağmuru bir yağdıran var diyorsun!

    ikimiz de o yağmurun yağmasının neye bağlı olduğunu biliyoruz.

    oysa gerçeği bilerek ya da bilmeyerek manipüle ediyorsun.

    gerçek şu ki yumurtadan civciv çıkıyor ve yağmur da birisi tarafından yağdırılmıyor!

    sen çeşmenin başında suyu dağıtan bir tanrı arıyorsun!

    elbette milyarlarca insan gibi böyle bir tanrının var olduğuna inanabilirsin.

    ama bu inancın hiçbir bilimsel ve mantıklı temeli yoktur.

     

     

    İnsanı referans almamın sebebi şu

    İnsan olarak biz benlik ve bilinç sahibi varlıklarız.

    Kainat kendi kendine oluşmuştur derken

    Kainat tesadüfen oluşmuş derken

    Atomlar düzenli bir şekilde hareket ediyor derken bunlara referans alacağın hiçbir şey yok

    İnsanda sınırlıda olsa görme,ilim,irade sıfatları var

    ben atoma bakıyorum eğer bende ilim irade canlılık varsa sende de bu olmalı diyorum 

    en mantıklı inanç budur. Aksi halde atoma bilinç vermek , onu ilahlaştırmak bununda bir dayanağı yok

    Allah insana ene(benlik) vermiştir. Sen bana seni yani benliğini bilimsel olarak anlatabilir misin?

    Allahın insana verdiği benlikten maksat insanın benliğine bakarak Allahı tanımasıdır. İşte bu noktada tek referans insandır.

    Sen bir atom yığını değilsin etraftaki eşyalardan cansız varlıklardan farkın benliğinin olmasıdır.

    Benliğindeki sıfatlara bakarak, Allahı tanırsın. Sen cömertsen, Allahın cömertlik sıfatını buradan anlarsın. Neye göre cömertsin. 

    Peki o zaman şu soruyu sorayım sana ;

    Sen sebep sonuç ilişkisini iddia ederken, doğa yasalarına ilim irade canlılık ve kudret verirken neyi referans alıyorsun???

    Doğa yasaları bir şeyi yapar derken ayağını bastığın bir temel yok ki 

    Ben insanı referans alarak diyorum ki ben insan olarak ilim irade kudret yokken bir şey yapamıyorsam doğa yasaları gibi soyut izafi şeylerde yapamaz diyorum

     

  5. Bir saat önce, Buzul yazdı:

     

    Dua edilmese, o yağmur yağmayacak mıydı? Yok yağardı diyorsan, öyleyse dua edildiği için yağmur yağmadı, koşullar oluştuğu için yağmur yağdı. Ama sen diyorsun ki tabi, dua bir ibadettir. Ama kuranda allah diyor, bana dua edin, dilersem isteğinizi yerine getiririm, dilersem sıkıntıyı gideririm diye. Demek ki duayla bu dünya için yapılabilirmiş. Dua ederek, bu dünya ile ilgili bir istekte bulunabilirmiş. Aslında buradan çıkarılacak sonuç da şu. Edilen duayı gerçekleştiren allah söylemi senin de mantığına yatmıyor. Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah da edilen yağmur yağdır duasını gerçekleştirmek istese, ne yapardı sorusuna, atıyorum allah ol der ve gökte birdenbire yağmur bulutları oluşturabilir, böyle bir etkisi ve rolü olabilir diyemiyorsun örnek olarak. Çünkü biliyorsun ki, böyle bir yardım gelmeyecek. Koşullar oluşursa yağmur yağacak, oluşmazsa yağmayacak. O zaman da şunu diyorsun işte dua bir ibadettir. Ama kuranda da şu ayetler var. Demek ki, islamda senin de mantıksız olarak gördüğün şeyler var. Evet, istersem sıkıntıyı gideririm diyen allaha, rabbim sağlık ver diye dua edildiğinde, örnek olarak yok ol diyecek ve virüsleri yok etmeyecekse, allaha dua etmenin mantığı nedir? 

     

    Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

     

    Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

     

     

     

     

    Mübarek o verdiğin ayetin meali şöyle;

     

     

     

    Taberî, “Bana dua edin” buyruğunu, “Bana kulluk edin; ibadeti benden başkasına, putlara ve başka şeylere değil, sırf bana yapın ki duanızı kabul edeyim; size rahmetimle muamele edeyim ve sizi bağışlayayım” şeklinde açıklamıştır. Bu yorumdan anlaşıldığına göre âyetteki dua kavramı ibadeti de kapsamaktadır. Âyetin devamındaki ibadetle ilgili cümle de bu yorumu desteklemektedir. Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin kendisidir” buyurduğu, ardından da bu âyeti okuduğu bildirilmiştir (Tirmîzî, “Tefsîr”, 40). Hatta ünlü âlim Süfyân-ı Sevrî, günahlardan uzak durmanın bile dua olduğunu belirtmiştir (İbn Atıyye, IV, 566). İşte âyette, başta Kur’an’ın ilk muhatapları olmak üzere inkârcılar, bu geniş anlamda Allah’a dua etmeye ve O’ndan karşılık almaya çağırılmakta; ardından bu çağrıya uymak yerine, hâlâ kör bir inatla büyüklük taslayıp Allah’a kulluk etmeyi ve Resûlullah’ın getirdiği dinin kurallarına teslim olmayı kendilerine yediremeyenlerin varacakları son yerin, zelil ve hakir vaziyette girecekleri cehennem olduğu haber verilmektedir.

     

     

    https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Mü'min-suresi/4193/60-ayet-tefsiri

     

     

    burada yazıyor

     

    Allah her duayı kabul edecek diye bir kaide yoktur. 

     

    Bazen duayı kabul eder bu senin için hayırlıdır

     

    Bazen kabul etmez bu senin için hayırlı değildir.

     

    Yağmur duasına çıkarsın Allah rüzgara emir verir başka bölgedeki bir bulutu senin imdadına gönderir.

     

    Kanserli bir hastasındır. Doktor umutsuzdur tam ölünecek denildiği durumda Allah yaşatır.

     

    Tarlanı ekersin dua edersin her sene 5 başak veren ürün 10 başak verir. Sebepleri aynen yerine getirirsin toprak aynı topraktır. Tarlanı sürmüşsündür. Gerekli şeyleri yapmışsındır.

     

    Esnafsındır işlerin kötüdür. Allaha dua edersin ummadığın yerden nasip müşteri gönderir sana durumun düzelir.

     

    Çok sıkıntı ve keder içindesindir dua edersin psikolojik olarak rahatlarsın

     

    her şey Allahın elinde 

     

     

     

     

     

     

     

  6. Kainatta düzen olduğunu şuradan anlayabilirsin.

     

    Peygamber mucizelerine neden karşı çıkıyorsunuz.

     

    Çünkü evrende bir düzenin varlığını kabul ediyorsunuz.

     

    Şimdi kalkıpta sen mucizeleri red mi ediyorsun, demek ki mucizeler yokmuş , düzen varsa mucizeyi neden kabul ediyorsun ? gibi saçma bir demogojiye girmeyin. Sen evrendeki belli düzenleri kabul ettiğin için fizikin kimyanın kurallarını bildiğin için sana anormal geliyor

     

    işte bu bile kainatta düzen olduğunun göstergesidir.

  7. 2 saat önce, Buzul yazdı:

    Koşullar gereği yağan yağmur mu yani, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi? Koşullar gereği yağmasa mesela, allah bu duayı gerçekleştirmek istese, nasıl gerçekleştirir?

    Kişinin koşullar gereği tedavi olması mıdır, allahın sağlık vermesi? Kişi koşullar gereği tedavi olamasa, hastalıktan ölecek olsa, allah nasıl sağlık verir?

    İnsanın insana yardım etmesi midir, allahın rabbim geçim sıkıntımı gider duasını gerçekleştirmesi? İnsan insana yardım etmese, allah nasıl giderirdi geçim sıkıntısını?

     

    Eğer koşullar gereği istediğinin olmasıysa, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi, allahın sağlık vermesi, allahın geçim sıkıntısını gidermesi, bu durumda koşullar gereği istediğin olmazsa da, ne olacak? Allah da duanı gerçekleştirmek istiyor. İşte ben de bunu diyorum, burada mucize bir yardım gerekiyor. Denizin yarılması, fil ordusunu taşlayan ebabil kuşları, öldükten sonra dirilen kişi gibi bir yardım da bulunacak ki, duayı gerçekleştirsin. Yok, böyle bir yardım gelmez diyorsan. Öyleyse, bana dua edin, dilersem istediğinizi yerine getiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allaha, dua etmenin bir mantığı yok. Koşullar gereği hastalıktan ölecek olursan eğer, allah sana sağlık felan vermez yani.

     

    Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

     

    Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

     

    Dua kulluktur, ibadettir.

     

    Namaz kılmak duadır.

    Günahlar için af dilemek duadır.

    Nimetlere şükretmek duadır.

    Kainatı temaşa edip sübhanallah, la ilahe illaheilallah demek duadır zikirdir. 

     

    İbadetin maksadı uhrevidir. Bu dünya için yapılmaz. Senin verdiğin dua örnekleri de kulluk için yapılır. Belalar sıkıntıların o ibadetin vaktidir. Yağmursuzluk, yağmur duası ibadetinin vaktidir. Dua sonucunda bakarsın ki bir rüzgar başka bir yerdeki bulutu getirir yağmur yapar. Ama duanın asıl ibadet olması cihetiyle Karşılığı diğer dünyada verilir. Dua edince bazen aynısını verir. Bazen zıttını verir. Ama asıl karşılığını sevap olarak diğer dünyada verir. Zıttını verdiyse onun hikmeti senin için hayırlı olmasıdır. 

     

    Konu dua konusu değil artık buradan gider bu konu

     

    Allahın duana ihtiyacı mı var diye başlanır konu başka yere evrilir.

     

    Konumuz şu;

    Doğa yasaları Kainatı ve kainatın içindeki olayları meydana getiremez.

     

     

  8. 3 saat önce, Geta yazdı:

     

    çocukluğumda bize sandalye örneğini verirlerdi!

     

    arka ayakları olmayan sandalyeleri birbirine yasladığında bunların devrilmemesi için en arkadakinin dört ayağının olması gerekir, o da tanrı'ymış! en popüler örnek ise "tren"di. her vagonu bir önceki vagon çeker, fakat lokomotif, gücünü kendisinden alır. burada da lokomotif, tanrı oluyor! sonra, bir iğne ustasız olmaz bir köy muhtarsız olmaz teraneleri... türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmek de aynı zekânın ürünü! onca bilim insanı kafa patlatıyor evrenin sırlarını çözmek için ama bu abiler bütün sırları çözmüşler: köy muhtarsız olmaz, o halde evrenin de bir muhtarı var. nerede bu muhtar? ölünce muhtarımıza kavuşacağız!

     

    "tesadüf" ve "düzen" kavramlarını ezberlerindeki gibi algıladıklarından ve sandalye, tren, iğne üzerinden bir açıklamaya giriştiklerinden, netice "kendini ispatlayan kehanet" olacaktır. örneği atom üzerinden verince daha afili oluyor! ardından da aynı basmakalıp düşünce: akılsız, ilimsiz, şuursuz atom ne yapabilir ki! evrenin merkezine insanı aldıkları için, onlara göre tanrı da insan gibi ilim ve zekâ sahibi olmalı! tamamen insan benzeri (sadece daha güçlü) bir tanrı tasavvuru var. öfkelenen, sevinen, konuşan, gören, kanun koyan, affeden, cezalandıran bir tanrı! ne bilimsel ne de ahlakî hiçbir tutarlılığı olmayan bir tanrı! canı istemiş ve yaratmış! tanrı, yaratma gücünü ve hakkını nereden alıyor diye bir soru sorsan tanrı ile insanı bir tutma derler. oysa tanrıyı insana benzeten ve insan özellikleri veren de kendileri.

     

    kindi dostum, teflon'u başkalarıyla karıştırma. ben teflon'dan çok şey öğreniyorum. dilerim sen de ön yargılarından kurtulur ve onun bilgi ve zekâ eseri cümlelerini okuma gereğini duyarsın. küfürbaz arıyorsan elindeki kitaplara bak! ne demişti ilahiyatçı mustafa öztürk:

    koca evreni yaratan bir tanrı, üç tane münafığa kitabında bu kadar küfreder mi?

     

     

     

    Teflon dostum 2005 yılından beri farklı zaman aralıklarıyla farklı isimlerle bu forumdayım birçok ateistle karşılaştım. Birçok kişi ateizmden döndü kimileri müslüman oldu kimileri deist oldu. Benim teflona tavrım hakaretleri tüm yazılarımda hakaret ediyor. Yazdıkları demogojiden başka bir şey değil hepsine cevap verilir.

     

    Anoloji yöntemiyle olayları daha iyi anlayacağını umduğum için bu örneklere başvuruyorum. O zaman şöyle konuşalım 

     

    sen ne dersin, doğa yasası bir spermden etten kemikten kandan oluşan bir insan meydana getirebilir mi . Başka bir doğa kanunu yumurta sarısından aynen insandaki gibi gözü kulağı olan insanla aynı ortak organları olan civcivi meydana getirebilir mi ? Sence kainat bir kitapsa kitapta mana yok mu ?

     

     

  9. On 05.03.2021 at 01:53, Buzul yazdı:

    Kuranda, allah rüzgarı durdurursa, gemiler gitmez yazar. Şimdi soru şu. Allah rüzgarı durdurmak istese nasıl durdurur? Rabbim şu kadar gün içinde yağmur yağdır diye dua ettin, bu durumda allah nasıl yağmur yağdırır? Yoksa koşullar gereği duran rüzgar mıdır, allahın rüzgarın durdurması, koşullar gereği yağan yağmur mudur, allahın yağmurun yağdırması? Peki koşullar gereği, rüzgar devam edecek olsa, allah durdurmak istese, nasıl durdurur rüzgarı? Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah nasıl yağdırır yağmuru ve gerçekleştirir duayı. Kurallar, doğa olayları koşullara bağlıdır diyorsunuz da neden peki öyleyse, dua edip mucize bekliyorsunuz? Yağmurun yağması koşulların oluşması gerekiyorsa, neden rabbim yağmur yağdır diye dua ediyorsunuz? Yine rabbim şu sağlık verdin diye dua ettin. Sağlık ver diye dua ettiğin kişi de, hastaneye gitti, tedavi oldu. Koşullar gereği, tedavi olması mı, allahın sağlık vermesi. Peki hastalık tedavi edilemese koşullar gereği ve sağlık vermek istese, allah nasıl sağlık verirdi? Mesele yok ol derdi de, hasta eden virüsleri mi yok ederdi? Kural, düzen, koşullar felan diyorsun da, rüzgarı durdurursam gemiler gitmez diyen, yağmur bulutları oluşturur, onları sürerim, dilediğimi sevindiririm diyen, dolu tanelerini dilediğine isabet ettiren, dilediğinden uzak tutan, kendi ile uğraşanlara yıldırım atan da bir allah var ortada. Allah dur dese ve rüzgar tak diye dursa, nasıl açıklayacaksın bunu kurallarla, koşullarla? 

     

     

    Allah yaptığı icraatleri tekvini emirler denilen yapmurun yağması, hastaların tedavisi,,,vs gibi işleri Sünnetullah denen yada adetullah denen kanunlarla yapıyor. Hasta olan kişi gene şifayı Allahın koyduğu kanunlara göre buluyor. Ama bunlar gerçek fail değildir. Allah bu kanunları isterse değiştirir, isterse farklı bir kanuna da koyar. Mesela bir sperm hücresinden eli yüzü gözü beyni olan insan meydana geliyor.  Veya çamurun içindeki tohumdan elma ağacı oluyor, tohum kokusu rengi şekli olan elmaya dönüşüyor. Veya yumurta sarısından civciv çıkıyor. Burada sebep sonuç ilişkisine baktığında alakası yoktur bir spermin insana dönüşmesi, spermdeki maddelerle insana evrilen ve insanda olan maddeler bambaşkadır. Allah koyduğu kanunda su toprak ve güneş ışığı sonucu ağaç çıkıyor. Bu kanunu koyan Allahtır. Güneş , toprak ve su gerçek sebep değildir. Çünkü ortaya çıkan neticeyle bu sebeplerin alakası yoktur. Bilim sadece oluş sıralamasını açıklar ama tohumdan ağaç ve meyve olmadaki manayı açıklamaz. Allah farklı bir şekilde sebep koysaydı tohum başka sebeplerden ağaç meyve olurdu.

  10. On 05.03.2021 at 09:07, akılsızşuursuzatom yazdı:

    arkadaş deist bir tanrıyı savunuyor hala anlamadınız mı :D

    bu yazıdan böyle bir anlamı nasıl çıkardın 

    Ben deizmin tanrı anlayışını eleştiriyorum 

    İlk sebep olarak tanrıyı göstermek yanlış diyorum deizmin tanrı anlayışı budur. İlk fail bir tanrıyı koyar sonrasında da hiçbir şeye karışmayan bir tanrı anlayışı vardır.

    İlk sebebi tartışırsan ateist argümanlarda sana paralel evrenlerden bahseder, sonsuz denemelerden bahseder.

    Ben hala şu anda her saniye an ve an yaratan Allahtan bahsediyorum. 

    Senin vücudundaki hücrelerin hareketinden, kanın dolaşımından,sindiriminden tut evrendeki güneşin hareketinde kadar sürekli fail olan Allahtan bahsediyorum

  11. 12 saat önce, teflon yazdı:

     

    Tüm insanlık hafızasında deneyimlenmiş hiçbir gerçek başlangıç yok. Evrende "var olmaya başlamış" hiçbir şey yok. Hiçlik yok. Dolayısıyla yaratmak ve yaratılmak fiilleri sadece soyut olup, fiili olarak karşılıkları yok. Bir kavram olarak bile şüpheliler. Vuku bulan şeylerin tamamı, "hep var olanın" değişim ve dönüşümü.

     

    Bu doğrultuda doğa kanunlarının yaratıcı falan değil evet, çünkü zaten yaratmak diye bir şey yok. Gerek de yok.

     

    Doğada yasa da yok. Çünkü tersi, tersinin karşılığı yok. Böyle bir tecrübe yok. Yasasız evren mi gördün de buna "yasalı" diyorsun? Atomların bir yasaya uyduğunu göstermek için, önce uymayanlarını da göstermen gerek. Bugüne kadar gördüğün tüm yasalar, beraberinde böyle bir selahiyeti de getiriyordu çünkü. Hem teori, hem de pratikte. 

     

    Doğanın ya da sözde yasalarının ilme bilmemneye falan da ihtiyacı yok. Çünkü ilim gerekliliğini uslamlamanın merkezine, hareket noktası olarak insanı koyarak çıkarımlıyorsun. Doğayı değil. Bir doğa ve atomlar vb. var, bir de insan. Sen öznel ve keyfeder bir şekilde insanı esas alınca, sonuç da hatalı bir şekilde ilim gerekliliğine çıkıyor. Doğaya da neden insanı yamamaya, onu da "insanlaştırmaya" çalışıyorsun? Doğa doğadır. İnsan da insan.

     

    Yani bu başlığı neresinden tutsak elinde kalır. Bildiğin çöp. Kırmızı asa maymunları da.

    Aynı çayırda otlamaya devam ededurun bakalım. Bu kafadan başka da bir halt olmaz zaten..!

    Türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmeye çalışan bir zekadan(!) ne beklenebilir ki?!

     

     

     

    daha önceki başlıklarda da hep hakaret ediyorsun

    ben senin seviyene düşmem

    hakaret ederek sadece kendini küçük düşürürsün 

     

    engellendin güle güle 

  12. Genelde ateistler ve teistler tanrı kavramını tartışırken Büyük patlama ve öncesini tartışarak tanrıyı reddetme veya tanrıyı bulma mücadelesine giriyorlar. Teistler kainatın sonsuz olamayacağını büyük patlamanın bir başlangıç olduğunu ifade ediyorlar ve bunu matematiksel hesaplamalarla göstermeye çalışıyorlar Tanrıyı ilk sebep , birinci fail olarak göstermeye çalışıyorlar. Ateistler ise Paralel evrenlerden bahsederek sonsuz sayıda denemelerin bugünkü kainatı oluşturacağını ifade ediyor ve evrimsel süreçlerden bahsediyor.

    Her iki sistemde kendi içinde tutarlı değildir. Teistlerin yaptığı yanlış bir ilk sebep bulmak noktasındadır. İlk sebep olarak Tanrı varsa gerisi domino taşı gibi geliyor. Halbuki bir insan Müslümansa ve Kurana inanıyorsa Kuran ilk sebebi yaratan bir yaratıcıdan bahsetmemektedir. Kuran yaratmanın her an geçerli olduğunu kainatın ve içindeki insanın her an her saniye yaratıldığını anlatır. Kurana göre bir yaprak bile Allahtan habersiz düşmez. Bir yaprak düşerken bile Allahın icraati devam etmektedir.

    Ateistler ise evrimsel süreçlerle meseleyi izah ediyorlar. Bu başlıkta tartışmak istediğim şey evrimin gerçek olup olmadığı değil. Evrim olsa bile ateistlerin bahsettiği paralel evrenler olsa bile doğa yasaları dediğiniz yasalar bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler. Çünkü doğa yasaları;
    -Harici vücudu olmayan
    -Soyut
    -İlim, İrade, Kudret, Canlılık gibi vasıfları olmayan
    -Şekli,Rengi kokusu olmayan
    - Beş duyu organımızla algılayamadığımız

    varlıklardır. Doğa yasaları insanoğlunun doğayı inceledikten deney ve gözlem yaptıktan sonra adını koyduğu formülize ettiği olgulardır. Ekvator,meridyenler ve paraleller gibi, bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayayım. Kainattaki her şeyi doğa yasaları oluşturuyor ve yönetiyor demek şuna benzer. Bir kağıda ''Topu at.'' yazısı yazalım. Bu yazıyı kim yazdı diye sorduğumuzda, bu yazıyı Türkçe dil bilgisi kuralları yazdı demek neyse işte kainattaki meydana gelen hadiseleri yaratanda doğa yasalarıdır demek aynı şeydir. Türkçe dilbilgisi kuralları anlamlı ve manası olan bir yazıyı meydana getiremez. Getirmesi için İlim,İrade, Kudret, Canlılık gibi sıfatları olması lazım. Bu yazıyı yazmak için Türkçeyi bilecek İLİM sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmayı yazmamaya tercih edecek bir İRADE sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmak için kuvveti olacak yani KUDRET sıfatı olacak. Aynı zamanda canlı olacak. Aksi halde atomları veya atomaltı parçacıkları harekete geçirtip bir insanı bırakın bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler.

    Sonuç olarak Yaprağı yer çekimi düşürmez. Yaprak yerçekimi kanunuyla ilim,irade,kudret, hayy gibi sıfatları olan biri tarafından düşürülür.

  13. 2 saat önce, Buzul yazdı:

    Ne yani şimdi yine, şu orman yangınlarında yanan koalalar örnek olarak acı çekmediler mi? İkincisi, peygamber eyüp, kendisine eziyet eden, acı çektiren allaha sen merhametsizsin demek yerine, sen merhametlilerin merhametlisisin demiş. Nasıl yani? Sana eziyet ediyor. Sen ise eziyet edene merhametsizsin demek yerine, sen merhametlisin diyorsun. Demek ki allah, yaratıcının yaptığı eziyetleri, çektirdiği acıları, verdiği zararları, merhametsizlik, kötülük, işkence, zulüm olarak görmeyen, yaratıcıya bunları yakıştıramayan bir zihin yapısının ürünü. Ama işte bu yaratıcıya atfedilen eylemlere bakıyorsun, neden olduklarına bakıyorsun ve şunu diyorsun. Hem bunları yapan, hem de merhametsizlik yapmayan, zulmetmeyen yaratıcı nasıl olabilir? Sonra oradan biri de çıkıp, şunu diyor. Bu yaratıcıyı eleştirmek kötülük ve zulümdür. Gönderdiği kitapta da böyle yazıyor. Bunu yapan ve isyankar bir şekilde ölen de, bu yaratıcı tarafından cehennemde yakılacaktır. Kendisine zakkum yedirilip, irin içirilecektir. O yüzden bir müslümanla, bu konular hakkında tartışırken, bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Karşında yaratıcının yaptığı eziyetleri, verdiği zararları, zulüm, merhametsizlik, kötülük, işkence olarak görmeyen bir zihin yapısı var.

     

     

     

     

    iyi de bu topiğin konusu bu değil bu konuyu teodise başlığı yani kötülük başlığında tartışmalısınız.

     

    Sonuç bu evrende Fİzik, Kimya, Biyoloji varsa 

     

    Bu kainatta teknoloji üretebiliyorsak

     

    Bu kainatta bir şeyleri matematiksel olarak eşitleyebiliyor ve formülize edebilyorsak 

     

    düzen vardır.

  14. On 02.03.2021 at 19:08, Teşup'unOğlu yazdı:

    Kesin arap putu yapıyordur demi. 

     

    Seni beyinsiz, düzenli yapı olduğunu nerden çıkardın. O inşa olunan yapının düzenli davrandığını nereden uydurdun.

    Bir bıçak ele alalım, bu bıçak senin tabirine göre atomları ve atom altı parçacıkları düzenli davrandığı için bıçak şeklinde duruyor. Peki beyinsiz o bıçak sonsuza kadar aynı mi kalıyor sorarım sana. 100 yıl geçse,1000 yıl geçse aynı mi kalıyor. Yoksa üzerinde oksitlenmeler meydana gelip bozulmaya mı başlıyor.

    Evrende değişim esastır. Hiçbirsey yerli yerinde ve sabit değildir. Her kural her an değişebilir.

     

    yöneticiler bu adam sürekli iletilerinde hakaret ediyor buna karşı bir uyarınız yok mu ?

     

    bıçak örneğini vermişsin bende aynı şeyi diyorum. Neden bıçak durduğu yerde paslanıyor, nasıl sürekli aynı davranışı gösteriyor ??? buna cevabın var mı 

    bir önceki iletinde hakaret etmişsin kuantum demişsin atomaltı parçacıklarının farklı hareket ettiğini söylemişsin. Bak şimdi şu örneği iyi oku

     

    otuz kişi kumsalda bir araya gelerek bir türk bayrağı şekli oluştursun. Türk bayrağı şeklini oluşturmak için her bir birey farklı vazifededir. Ama totalde bir bütünlük arz eder. İşte Atom altı parçacıkları farklı kaotik davranışlar sergilese de kümülatif bazda düzen bozulmuyor, 2 hidrojen ve 1 oksijen bir araya gelince su oluyor. Su 0  derecede donuyor ve buna benzer bir sürü kanun ve kural aynı şeyi yapıyor.

     

    Hakaretin dolayı engellendin 

     

     

  15. KAİNATTA DÜZEN Mİ VAR , YOKSA KAOS MU ?

    Teistler evrende ince ve hassas bir düzen olduğunu söyleyerek Allahın varlığına kainattaki  bu düzeni delil gösterirler. Ateistler ise evrende düzen olmadığını hatta fizikte kaos teorisi olduğunu söyleyerek buna karşı çıkarlar.

    Öncelikle şu kavram kargaşasına bir son vererek şu ikisini birbirinden ayıralım. Depremler, Hayvanların birbirini yemesi, ölüm, savaş, hastalık, kıtlık, tecavüz, sakat çocukların doğması gibi olaylar evrendeki düzen konusunun değil , kötülük konusunun alanına giriyor. Allahın rahmetiyle bu kötülüklerin bağdaşmaması veya bağdaşması teodise denilen bir konunun inceleme alanı, bu hadiselerin varlığı Allahın yokluğuyla değil, Allahın merhametli oluşuyla, merhametsiz oluşuyla yada daha az merhametli oluşuyla ilgilidir . Biz bu yazımızda evrendeki fiziki düzeni konuşacağız.

    Kainata baktığımızda inanılmaz bir düzen görürüz. Makro alemden mikro aleme kadar her şeyde bir KURALLILIK vardır buda bize kainattaki düzeni gösterir. Bu cümleyle neyi kastediyorum.

    Bir şehir bir metropol hayal edin. Bu metropolde düzen olup olmadığını nasıl anlarız. Öncelikle kurallar kanunlar olmalıdır. Sosyal kanunlar,Trafik kuralları ve farklı parçalar için farklı kurallar olmalı mesela okulda öğretmenler için kurallar öğrenciler için kurallar vardır. Trafikte kamyon sürüleri için kurallar, taksi sürücüleri için kurallar vardır. Yayalar için kurallar vardır.Mesela kırmızı ışıkta durmalısınız. Şoförseniz takip mesafeniz hızınızın yarısı kadar olmalı. Ama bu düzen için yetmez asıl önemli olan bu kurallara uyuluyor mu ? Hindistan trafiğinde kimse kurallar uymadığı için Hindistan trafiği düzensiz deriz. Ama Norveçte trafik kurallarına uyulduğu için Norveç trafiği düzenli deriz. O halde düzen olması için şunları şarttır;

    1-Kanunlar,kurallar olmalı

    -Parçaların ve bütünlerin ayrı ayrı ve birbirine bakan kuralları olmalı

    2-Bu kanun ve kurallara ayrı ayrı uyulmalı.

    Şimdi bu soruları kainat için soralım ,

    Parçalar için genel ve özel kurallar var mı ?

    Parçalar bu genel ve özel kurallara uyuyor mu ?

    Vereceğimiz cevap tabi ki evet olacaktır. Evrende gördüğümüz fizik,kimya,biyoloji ilimleri olsun ürettiğimiz teknoloji olsun bize böyle bir düzenin olduğunu göstermektedir. Bilim evrendeki parçaların genel geçer kuralları olduğu ve bu kurallara zaman ve mekan bağımsız uyulduğu ön kabulüyle yapılır.

    Bilim aynı yüke sahip iki parçanın belli bir yasayla birbirini ittiğini defalarca gözlemledikten sonra bütün aynı yüklü parçacıkların birbirini ittiği genellemesini yapar. Oysa biz bin yıl önceki ışık yılındaki bir yıldızın parçanın üzerinde deney yapmamışızdır ama orada da bu yasaya itaat edildiğini kabul ederiz. İşte bunu yapan şey evrendeki düzendir. Çünkü birbirinden farklı trilyonlarca parça şu anda aynı kanunlarla hareket ediyorlar. Mesela 2 hidrojen atomuyla 1 oksijen atomunun belirli kurallarla birleşip bir molekül oluşturduğunu bunun belirli aralıklarla ve belirli açılarla olduğunu defalarca gözlemledikten sonra bütün su molekülleri için bunun böyle olduğunu söyleriz. Birbirinden habersiz trilyonlarca 2HO molekülünün aynı kurallara uyduğunu söylüyorsak ve belirli bir sıcaklık donma durumuna geçip bir korografi(su molekülünün geometrik şekli) sergiler gibi belli geometrik kurallarla şekil aldığını kabul ediyorsak. Ve bu Türkiyedeki bir su molekülünde böyle olduğu gibi Alaskada donan bir su molekülünde de böyle olduğunu söylüyorsak işte bu evrendeki düzen sayesinde birbirinden ayrı parçaların aynı kurallarla hareket etmesi sayesindedir. Bakın sadece 2HO  molekülünden bahsettim bunun gibi aynı kurallara uyan bir sürü molekül var.

    Birbirinden habersiz trilyonlarca parça

    NEDEN?

    NASIL?

    Aynı kurallara uyabiliyor. Bunu böyle kabul ettik . Evrendeki bütün fizik bütün açıklamalar  bu ön kabule dayanıyor. Bir evrimcinin kaostan düzensizlikten bahsetmesi çok saçmadır. Çünkü evrim teorisi için çok temel olan fosil bilimi paleontolojide fosilllerin yaşının hesaplanmasında kullanılan pek çok yöntem elementlerin her birinin belirli kurallarla hareket ettiği ön kabulüne dayanır. Aslında bütün kimya biliminin oluşması buna dayanır. Kimya bilimindeki düzene inanmadan evrim teorisinden bahsetmeniz mümkün değil. Bir örnek daha vereyim bugün siz karbon 14 atomunun yarı ömrü olduğunu ve bu sürede yarısının 6C------(-1B)+7N Dönüşüp beta ışıması yaptığını ve bunun bütün C14 atomu için geçerli olduğunu düşünmeden ne kimya yapabilirsiniz nede fosillerin yaşını hesaplayabilirsiniz. Şu anda farklı ortamlarda bütün C14 testi yapan bilim adamlarının bilinçaltında bütün C14 atomunun kendi radyoaktif kurallara uyduğunun ön kabulü yatar ve bu ön kabule güvenirler. Peki NEDEN ve NASIL ? şu anda trilyonlarca birbirinden ayrı atom veya foton neden ve nasıl aynı kurallara uyuyorlar ve hareket edebiliyorlar ? Bunu yapabilecek özelliklere sahipler mi ? Bunun gibi binlerce örnek verilebilir.

    İVMELENEN YÜKÜN MAYETİK ALAN OLUŞTURDUĞU GENELLEMESİ,KÜTLE ÇEKİMİ GENELLEMESİ

    MOMENTUM KORUNUMU GENELLEMESİ, OPTİK YASALAR…. Vs

    Evet evren fiziksel, kimyasal, elektronik, biyolojik kurallarla doludur. Zaten bu kurallar sayesinde bilim yapabiliyoruz. Bu kainat bizim bilim yapabildiğimiz bir yer bunu hiç düşündünüz mü ? burası bütün ayrıntılarıyla matematiksel eşitlikler fiziksel formüller bulabildiğimiz bir yer. Burada nasıl kaostan düzensizlikten bahsedebiliriz? Kaosta kanun bulamassınız, düzensizlikte olaylar formülize edilmez. Eğer evrende düzensizlik olsaydı ve parçalar rastgele hareket etseydi evrende tek bir formül bulamazdık. Evrene dair tek bir bilim dalımım oluşması mümkün olmazdı. Ve teknolojide üretemezdik. Şu an elimizdeki bütün teknoloji bilgisayarlar, makinalar, robotlar evrende elektronikle ilgili kuralların kusursuz bir şekilde uygulanacağına olan güven sayesinde üretilebiliyorlar. Kameradan görüntü çıkması, bilgisayardaki işlemler, internete bağlanma… vs  işte bunlar trilyonlarca parçacığın kendi ELEKTRONİK,MEKANİK,OPTİK pek çok yasaya uyması sayesinde oluyor. Peki NEDEN ve NASIL ? bakın BİG-BANGİ sormuyorum yıllarca önceki olaylardan bahsetmiyorum şu anda gerçekleşen atom ve atomaltı parçacıklarının aynı kurala şaşmadan nasıl uyduğundan bahsediyorum. İşte bütün bu kurallar bize Kainattaki muhteşem düzeni gösterir.

     

  16. 2 saat önce, Geta yazdı:

     

    hem dinimizde tek evlilik tavsiye edilmiş de, hayırlı olan budur de

    hem de dinimizin çok evliliğe izin vermesini öven sözler paylaş!

    hem tek evlilikten dinine pay biç, hem de çok evlilikten!

    kayserili misin nesin?

     

     

    1-Kadınlık görevine engel bir hastalığın bulunması

    2-Kadının çocuk yapamaması

    Bu haller kadının boşamak iyi bir çözüm şekli değildir. Daha çok zarar ve felaket getirir. Bu talihsizliklere uğrayan kadın boşandığı takdirde başkası ile evlenemeyecek perişan olacaktır.

    3- Başta harp olmak üzere ortaya çıkan büyük felaketlerde erkeklerin azalması yönünde meydana gelebilecek olan erkek kadın dengesizliği. Bunun en büyük örneği ikinci Dünya savaşından sonra Almanyadır. O yıllarda Alman kadınlarının düştükleri acıklı haller ibretliktir

     

     

     

    bu sebeplerden ötürü bir ruhsattır. 

    aks, halde tek evliliktir asıl olan 

     

    bence sen anlamadın okuduğunu

     

    çok evlilik emir değil asıl olan tek eşliliktir. Ama yukarıdaki sayılan bazı durumlara binaen verilen sadece ruhsattır.

     

    bunu günümüz modern dünyası zinaya göz yummakla çözmeye çalıştı. 

     

     

    Bunun en büyük örneği ikinci Dünya savaşından sonra Almanyadır. O yıllarda Alman kadınlarının düştükleri acıklı haller ibretlijktir

    Ünlü Amerikalı Hristiyan vaiz Billy Graham ''Woman in Shari'ah'' adlı eserinde şöyle demektedir; Günümüzde Hristiyanlığın çok evlilik konusunda uzlaşmaya gitmemesi aleyhine bir durumdur. İslam birtakım sosyal hastalıklara karşı sınırları ve çerçevesi çizilmiş bir care olarak çok evliliğe izin vermiştir.Hristiyan ülkeler tek kadınla evlilik şovu yapıyorlar ama uygulamada hepsinde çok eşlilik var. Bugün kimse Batı toplumlarında gayr-i meşru ilişkilerin oynadığı rolü bilmiyor. Bu noktada İslam, temelden iffet,namus ve insani faaliyeti koruyan bir dindir. Toplumun ahlaki bütünlüğünü muhafaza etmek için çok kadınla evliliğe izin vermekle birlikte her türlü gayri ilişkiye de kapıları kapamaktadır.

    İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya'daki evlenme yaşındaki kadınların sayısı erkek nüfustan 7.300.000 fazlaydı ve bunların 3.300.000'ü duldu. Sadece savaş zamanında değil normal zamanlarda da kadın nüfus, erkek nüfustan fazla olmuştur. Bugün A.B.D. de evlilik yaşındaki kadın nüfus, erkek nüfustan 10 milyon fazladır

     

     

  17. 9 saat önce, John.Ahmet yazdı:

     

    Lokomotif örneğin takdire şayan ancak tanrı bir evren yarattı ve o tanrı da şu Muhametle yüz göz olan Allah mı? Ne çabuk bu kanıya varıyorsun? Zaten verdiğin örneklerin tümünde enerjiye tapan bir panteist kokusu var. Buradan Allah'a nasıl bağlayabiliyorsun? Evreni yaratan tanrı değil de yine tanrının yarattığı çok gelişmiş başka varlıklarsa ve senin Allah dediğinin bu varlıklardan biri olmadığı ne malum?

     

    Ontolojik olarak tanrıya delil sunsan dahi bu İslamı doğrulayan bir argüman olarak kullanılamaz. Neden Şiva değil, neden Ra değil, neden Odin değil de hemen o tanrı Allah oluyor?

     

    Deizmin ötesindeki iddiaların tümü zırvadır. Ha İslamiyetin ikinci mesajını kavradım ve bizzat tanrı (sana göre Allah) ile görüştüm ve isminden ve vahyinden öyle emin oldum ve doğru din İslam diyebiliyorsan o başka tabi... 

     

     

    deizm konusunu ayrı bir başlıkta konuşalım istersen ,

     

    emekliye ayrılmış bir tanrıya inanmak ateizmden daha saçmadır. Ateizm bile daha mantıklıdır. Bir yaratıcı olacak ama hiçbir şeye müdahale etmeyecek o zaman inansam ne inanmasam ne zaten ateizmin argümanlarını doğruluyorsun bölyelikle

     

     

  18. 9 saat önce, John.Ahmet yazdı:

     

    Lokomotif örneğin takdire şayan ancak tanrı bir evren yarattı ve o tanrı da şu Muhametle yüz göz olan Allah mı? Ne çabuk bu kanıya varıyorsun? Zaten verdiğin örneklerin tümünde enerjiye tapan bir panteist kokusu var. Buradan Allah'a nasıl bağlayabiliyorsun? Evreni yaratan tanrı değil de yine tanrının yarattığı çok gelişmiş başka varlıklarsa ve senin Allah dediğinin bu varlıklardan biri olmadığı ne malum?

     

    Ontolojik olarak tanrıya delil sunsan dahi bu İslamı doğrulayan bir argüman olarak kullanılamaz. Neden Şiva değil, neden Ra değil, neden Odin değil de hemen o tanrı Allah oluyor?

     

    Deizmin ötesindeki iddiaların tümü zırvadır. Ha İslamiyetin ikinci mesajını kavradım ve bizzat tanrı (sana göre Allah) ile görüştüm ve isminden ve vahyinden öyle emin oldum ve doğru din İslam diyebiliyorsan o başka tabi... 

     

     

    yani güzel bir yaratıcının varlığını kabul ediyorsun sonuçta

     

    konu başlığı eğer bir yaratıcı varsa bu yaratıcının yaratıcısı olur mu , herhalde bu konuda tatmin oldun bir yaratıcı varsa bu yaratıcının bir yaratıcısı olmamalı

     

    yaratıcı nasıl bir yaratıcıdır, vasıfları isimleri ve sıfatları nedir ? Bu ayrı bir başlık konusu konuyu kapsamı dışına çıkarıp demogoji yapmayın. 

     

    Nasıl bir Allaha inanıyorum onunda delillerini sana anlatırım bu din felsefesinin konusu

     

    ama başlığın konusu yaratıcı varsa onun yaratıcısı olur mu.

     

    yazından da anladığım kadarıyla bir yaratıcıyı kabul ediyorsun 

  19. İki kavramla bu konuyu daha iyi açıklayacam . Bu kavramlardan biri zati diğeri arızidir

    Zati demek kendisinden olan demek

    Arızi başkasından olan demek

    Mesela Güneşin ışığı kendisindendir zatidir. Ayın ışığı kendisinden değildir Güneştendir arızidir.

    Yer ıslanır , evindeki minder ıslanır, defterin ıslanır bu ıslaklık onların kendisinden kaynaklı değildir yani arızidir. Sudan kaynaklanan bir ıslaklıktır. Yani bir su olması lazım . Şimdi biri kalkıp dese ki yahu sen diyorsun ki her şeydeki ıslaklık sudandır diyorsun peki suyun ıslaklığı nedendir dese mantıksız bir soru olur çünkü suyun ıslaklığı zatidir kendisindendir.  Dolayısıyla su içinde suyun ıslaklığıda başka şeydendir hükmünü çıkarmak yanlış olur.

    Bir başka örnek ;

    Bir tren düşünelim sıralı vagonları var . Trendeki vagonların hareketleri bir lokomotife bağlıdır. Vagonların hareketi arızidir. Hepsini lokomotif çeker. Ama lokomotifin hareketi kendiliğindendir . Şimdi biri kalkıp dese ki sen tüm vagonların hareketini lokomatife veriyorsun peki lokomotifi kim çekiyor dese ne kadar saçma bir soru olmuş olur . Çünkü lokomotifin hareketi zatidir. Arizi değildir o hareket için başka bir şeye ihtiyaç duymaz.

    Nehrin üstünde veya camın üstünde yansıyan bir ışık görüyoruz sabahları.  Şimdi biri çıkıp dese ki birader sen camın üzerindeki ışık , nehrin üstündeki ışık güneşten yansıyor diyorsun peki güneşteki ışık neyden yansıyor dese gene mantık hatası yapmış olur. Güneşin ışığı kendindendir. Onun ışığı için başkasına gerek yoktur.

     

    İşte bütün bunlar gibi kainata bakıyoruz bütün her şeye bakıyoruz bunlarda ilim irade kudret yok. Bunların yaratıcısı olarak Allahı görüyoruz ama Allahın varlığı bu kainattaki gibi arızi değildir. Onun varlığı kendinden onun için ölüm , doğmak, yaratılmak, başlamak  bu şeyler Allah için geçerli değildir. Bu saydıklarım bu kainat için geçerli olan kavramlardır.  Eğer Allah yaratılmış olsaydı öncesi sonrası olsaydı ölüm doğmak gibi durumları olsaydı yaratıcı olmazdı Allah olmazdı .

  20. İSLAMDA ÇOK EVLİLİK

    Çok evlilik İslamdan önce var olan birşeydi. İslam çok evliliği dünya kültürüne kazandırmadığı gibi düzenlemeler yaparak belirli şartlara bağlı kıldı. İslamiyet gelmeden öncede arap yarımadasında evlenirken eş sayısında sınırlama mevcut değildi , eş sayısı 10 ları bulan evlenmeler mevcuttu

    İslam da çok eşliliğe Nisa suresindeki ayet müsade etmiştir.’’ Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız hoşunuza giden kadınlardan ikişer,üçer,dörder alın. Eğer adaleti gözetememekten korkuyorsanız o zaman bir tane ile yetinin veya elinizin altındakiyle yetinin. Doğruluktan ayrılmamanız için bu daha elverişlidir’’.(Nisa Suresi 4/3)

    Bu ayette yetimler hakkında adaletin yerine getirilememesinden bahsedilmektedir. Buna dair Hz.Aişe şu izahatı vermektedir.’’ Yetim kız velisinin himayesinde bulunur da velisi malına ve güzelliğine heves ederek pek basit bir mehir karşılığında onunla evlenmek ister. İşte bunun gibiler yetim kızlarla evlenmekten men edildiler’’. İbni Cerir gibi alimlerde bu ayetle ilgili şöyle demektedirler: Nasıl yetimler hakkında adalet yapamamaktan korkuyorsanız kadınlar hakkındada onlarla zina etmekten korkun zina etmeyin sizin için helal olan kadınlardan nikah edinin.

    Burada dikkat çeken husus çok evlilik yerine getirilmesi gerekli olan farz vacib kabilinden bir emir değil .Ayrıca ayette tek evliliğin asıl olması , tek evlilğin en doğru olduğu vurgulanmış, belirtilmiştir.

    Özet olarak

    1-Sınırlama getirilmiştir.

    2- Adalet şartı koşulmuştur.

    3- Adalet yerine getirilmeyecekse bir tane ile yetinilmeyi emretmiştir.

    Tekrar edelim ki Çok evlilik İslamda farz , vacib gibi yerine getirilmesi mecburi bir emir olmayıp ancak bazı zaruretler karşısında kabul edilen bir çözüm şeklidir.

    İslam alimleri çok eşliliği zaruri kılabilecek bazı sebepleri şöyle sıralamaktadır.

    1-Kadınlık görevine engel bir hastalığın bulunması

    2-Kadının çocuk yapamaması

    Bu haller kadının boşamak iyi bir çözüm şekli değildir. Daha çok zarar ve felaket getirir. Bu talihsizliklere uğrayan kadın boşandığı takdirde başkası ile evlenemeyecek perişan olacaktır.

    3- Başta harp olmak üzere ortaya çıkan büyük felaketlerde erkeklerin azalması yönünde meydana gelebilecek olan erkek kadın dengesizliği. Bunun en büyük örneği ikinci Dünya savaşından sonra Almanyadır. O yıllarda Alman kadınlarının düştükleri acıklı haller ibretlijktir

    Ünlü Amerikalı Hristiyan vaiz Billy Graham ''Woman in Shari'ah'' adlı eserinde şöyle demektedir; Günümüzde Hristiyanlığın çok evlilik konusunda uzlaşmaya gitmemesi aleyhine bir durumdur. İslam birtakım sosyal hastalıklara karşı sınırları ve çerçevesi çizilmiş bir care olarak çok evliliğe izin vermiştir.Hristiyan ülkeler tek kadınla evlilik şovu yapıyorlar ama uygulamada hepsinde çok eşlilik var. Bugün kimse Batı toplumlarında gayr-i meşru ilişkilerin oynadığı rolü bilmiyor. Bu noktada İslam, temelden iffet,namus ve insani faaliyeti koruyan bir dindir. Toplumun ahlaki bütünlüğünü muhafaza etmek için çok kadınla evliliğe izin vermekle birlikte her türlü gayri ilişkiye de kapıları kapamaktadır.

    İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya'daki evlenme yaşındaki kadınların sayısı erkek nüfustan 7.300.000 fazlaydı ve bunların 3.300.000'ü duldu. Sadece savaş zamanında değil normal zamanlarda da kadın nüfus, erkek nüfustan fazla olmuştur. Bugün A.B.D. de evlilik yaşındaki kadın nüfus, erkek nüfustan 10 milyon fazladır

    İslamdaki çok evliliğe ağır hücumlarda bulunan materyalist felsefe yukarıdaki saydığımız zaruretleri tek bir şeyle halletmek istedi:’’zinaya göz yummak’’. Zina ,fahişe kadın, piç çocuk: meşru nikaha ,eşe,meşru evlada tercih edildi.

    Avrupada kadın erkek sayısındaki dengesizlik metreslerin erkek hayatında ve malında getirdiği tahribat ile, evlad-ı zinanın çoğalması , çocuk düşürmeler ve cinayetleri beraberinde getirmiştir.

    Westermarck der ki :Çok evlilik Batıda yasak edildikten sonra tatbikattan kalkmış değildir.

    Çok evlilikte ilk eş kocasının başka bir kadınla evlenmiş bulunmasından kıskançlık ve üzüntü duyacak izzeti nefsi kırılacaktır. Fakat buna mukabil gayri meşru ilişkilerde yani zina eden erkeğin ve kadının iffetlerinin yok olması yani kocanın eşinin iffetsiz erkeğin eşi olmasından göreceği zarar ve kocasından intikam almak için onunda zina yoluna düşme ihtimalini doğuracaktır.

    Diğer taraftan zina eden kocanın meşgul olduğu kadın evli ise onun kocasından uğrayacağı hıyanet hatta zina eden kocadan intikam alacak olan eşin meşgul olacağı erkeğin eşinin göreceği zarar. … Bütün bu birleşmelerden meydana gelecek çocuk cinayetleri , zührevi hastalıkların bulaşması,insanlar arasında belirecek düşmanlıklar, kavgalar,ölümler….bütün bu felaketler arka arkaya gelecektir.

    Çok kadınla evlilik son asırlarda toptan kötülenen bir mesele de degildir. Sosyalizm tarihinin Vairasse adlı ileri seviyede bir sosyalisti "Ütopya"sında (Hayalinde kurdugu ideal sosyalist toplum örneğinde) evlenecek kadın sayısının 12'ye kadar çıkmasının gerektıgini savunmuştur. Böylece çirkin kadınlar da evlenme imkanı bulacaktır. Ayrıca hayal ve ideal sosyalist cemiyette evli kadın ve erkeklerin eşlerini degiştirme imkanlan da vardır. (Fahrt Fındıkoğlu, Sosyalizm (Tarihçe), Dogan Kardeş Yayın,lstanbul 1949, c. ı, s. 73.)

    Ayrıca Sosyalizm'in kurucusu Karl Marx ve arkadaşı Friedrich Engels'e göre kadın toplumun ortak malıdır(Kart Marx. Friedrich Engels, Siyaset ve Felsefe, Ter. Tektaş ağaoglu ; Özdem Kardeşler Matbaası, Istanbul 1973 s. 121,122.)

    SONUÇ

    1-SINIRSIZ EVLİLİK DÖRDE İNDİRİLMİŞ

    2-DÖRT EVLİLİĞE BELLİ ŞARTLARA BİNAEN RUHSAT VERİLMİŞ, ADALET ŞARTI KONULMUŞ

    3-TEK EVLİLİK TAVSİYE EDİLMİŞ, TEK EVLİLİĞİN HAYIRLI OLDUĞU BELİRTİLMİŞ

     

  21. 7 saat önce, Hubble_ yazdı:

     

    AHAHsdgahsgdajhjwdjagsdas ?

    Daha ilk cümleden patladın akıllı tasarımcı. Copy paste yapıyorsun bari yazdığın şeyler doğrumu diye bir araştır bu kadar cahil olmayın rica ediyorum ya. Siz müslümanlar arasından bu yüzden evren bilimci çıkmıyor işte. Sizin aranızdan hiç bir şey çıkmıyorda neyse...

     

    Bu copy paste yaptığın adam (Emre Dorman) muhtemelen daha galaksi nedir nasıl oluşur onu bile bilmeden gidip kitabında sallamış.

    Evrendeki galaksilerin büyüklüklerini ve yıldız sayılarını kıyasladığında bazıları arasında neredeyse uçurum vardır. Mesela bazı galaksilerin de uyduları olur.  Örneğin samanyolunun uydularından biri macellan bulutsusudur -->  https://en.wikipedia.org/wiki/Large_Magellanic_Cloud 

     

    Yani bu söylenenler şeylerin ne kadar saçma olduğunu sana nerden başlayıp anlatsam ,hangi taftan çürütsem bilemedim her yönden çürüyor. Galaksi dediğin şey sabit bir büyüklükte kalmaz sürekli değişir. Büyür veya küçülür , diğer galaksilerle birleşir, mesela samanyolunun andromeda ile 4 milyar yıl sonra birleşecek olması gibi. Bazı cüce galaksiler vardır bunlar  1000 tane yıldız da içerebilir ve içinde yaşama elverişli gezegenlerde olabilir. https://en.wikipedia.org/wiki/Dwarf_galaxy       https://en.wikipedia.org/wiki/Small_Magellanic_Cloud

    Bu cüce galaksilerde içlerinde çok büyük yıldızlar oluşturabilirken dünya gibi bir gezegen neden oluşturamasın. Mesela aşağıdaki listede en üstlerde cüce galaksilerden yıldızlarda vardır. Zamanı geldiğinde de bu cüce galaksiler büyük galaksilere evrilecektir. Hiç bir galaksi öyle pat diye oluşmuyor.

    https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_largest_stars

     

    Galaksinin yeri ve tipi  diye zırvalanmış bu da  aynı saçmalıkta , cevap bile yazmıyorum.

     

    Dünyanın dönme süreci falan diye zırvalanmış yine orda onun değişmesinden de bir halt olmaz. Çünkü bu zaten milyarlarca yıldır hep değişiyordu  ve milyarlarca yıldır da canlılar bu gezegende vardı.

    Akıllı tasarım , mükemmel tasarım diye bir şey yoktur. Yok dünya güneşten 1cm uzak olsa şöyle olur yok 1cm yakın olsa böyle olur gibi cümleleri anca  maval okuyan eğitimsiz, cahiller kurar.

    Diğer yazılanlarda aynı saçmalıkta hepsine cevap verecek kadar vaktim yok. Sana tavsiyem Din tüccarlarından uzak dur git sorularını gerçek bilim yapan insanlara sor mesela bir kozmoloğa.

     

     

    verdiğin cevapların hepsi boş laf salatalığı sırf cevap vermek için altta kalmamak için cevap yazmışsın diğerlerine cevap bile verememişsin zamanım yok diye kesip atmışsın , zamanın yokta saatlerdir bu forumda vakit geçiriyorsun ya

     

    bak örneklerini verdiğim kitaplar git araştır cahil

    -Hugh Ross, The Creator and the Cosmos, 

    -Dean L. Overman, A Case Against Accident and Self-Organization

     

    -Paul Davies, The Cosmic Blueprint, Simon and Schuster, New York 1988,

     

  22. Önemli bir astrofizikçi ve kozmolog olan Fred Hoyle bu durumun tipik bir örneğidir. Hoyle kariyerinin ilk günlerinde Tanrıtanımazdı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kafası karışmış bir şekilde bazı elementlerin daha azken bazılarının neden çok olduğuna kafa yorarken aklına parlak bir fikir geldi. Nükleer çekirdeğinin yapısını incelemeye karar veren Hoyle, karbon çekirdeğinde o güne kadar keşfedilmemiş bir enerji düzeyi olduğunu tespit etti. Yaptığı deneyler tespitlerini doğruladı. Hoyle, bunun bir rastlantı olamayacağına karar verdi, işin içinde ilâhî bir gücün olduğuna hükmetti. Sonraki yılarda ilahi güç kendini başka alanlarda da göstermeye başladı. Cisimlerin elektron ve protonlardan oluştuğu öteden beri biliniyordu. Bu ikisinin oranları sabit kabul edilmiş, kimse bu konu üzerinde düşünmemişti. Ama sonra bilim adamları çıkıp proton ve elektronların tam değerini kesin olarak bilmek gerektiğini, zira bir milimlik kayma halinde bile yaşamın ortadan kalkacağını söylediler. ‘Hassas Ayarlar’ ın doğada ne denli önemli olduğuna ilişkin her gün yeni bir şeyler öğrenmeye başladık. Ortaya çıkan sonuçlar dini düşünceyle uyum içerisindedir. Birincisi, evrende ciddi bir ayar olduğu kesindir. Hoyle’un özyaşam öyküsünde belirttiği gibi, “Tanrıtanımaz görüşün, dünyanın belli bir amaçla yaratılmadığını söylemesi kadar ahmakça bir şey olamaz”.(Cyril Domb, Science and Religion: Heading For Partnership? ed: Russell Stannard, God For The 21st Century, Templeton Foundation Press, Great Britain (2000), s. 182.)

  23.  Galaksinin büyüklüğü

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Gaz akması ve yıldızlar, Güneş’in yörüngesini bozardı ve çok fazla galaktik püskürmeyi ateşlerdi.

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Yeterli bir zaman diliminde, yıldız oluşumunu sağlamaya yeterli olmayacak miktarda gaz galaksimize akardı.

     

     Galaksinin tipi

     

    Eğer daha eliptik olsaydı: Yaşam kimyası için yeterli ağır elementlerin oluşmasından önce, yıldız oluşumları dururdu.

     

    Eğer daha düzensiz olsaydı: Işınıma maruz kalma çok şiddetli olacak ve yaşam kimyası için gerekli ağır elementler bulunmayacaktı.

     

     Galaksinin yeri

     

    Eğer zengin bir galaksi kümesine daha yakın olsaydı: Galaksinin çekim gücü bozulacaktı.

     

    Eğer büyük bir galaksiye/galaksilere daha yakın olsaydı: Galaksinin çekim gücü bozulacaktı.

     

    Süpernova püskürmeleri

     

    Eğer daha yakın olsaydı: Işınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.

     

    Eğer daha uzak olsaydı: Kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.

     

    Eğer daha sık olsaydı: Işınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.

     

    Eğer daha seyrek olsaydı: Kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.

     

    Eğer daha geç olsaydı: Işınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.

     

    Eğer daha erken olsaydı: Kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.

     

    Galaksi merkezinden ana yıldız uzaklığı

     

    Eğer daha uzak olsaydı: Kayalık gezegenlerin oluşması için yeterli miktarda ağır element olmazdı.

     

    Eğer daha yakın olsaydı: Galaktik ışınım çok büyük olurdu; yıldız yoğunluğu, gezegenlerin yörüngesini bozardı.

     

    Yüzey çekimi

     

    Eğer daha güçlü olsaydı: Gezegenin atmosferi çok fazla amonyak ve metan tutardı.

     

    Eğer daha zayıf olsaydı: Gezegenin atmosferi çok fazla su kaybederdi.

     

    Dönme süreci

     

    Eğer daha uzun olsaydı: Günlük sıcaklık değişimleri çok büyük olurdu.

     

    Eğer daha kısa olsaydı: Yaşam için gerekli yüzey sıcaklığı kapsamı sağlanamazdı.

     

    Manyetik alan

     

    Eğer daha güçlü olsaydı: Elektromanyetik fırtınalar çok şiddetli olurdu.

     

    Eğer daha zayıf olsaydı: Ozon tabakası, yıldız ve Güneş ışınımından yeterince korunamazdı.

     

    Göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpışma oranı

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Birçok tür var olmazdı.

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Yerkabuğu yaşam için gerekli olan maddelerden yoksun kalırdı

     

    Atmosferdeki nitrojen oksijen oranı

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Gelişmiş yaşam fonksiyonları çok çabuk ilerlerdi.

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Gelişmiş yaşam fonksiyonları çok yavaş ilerlerdi.

     

    Atmosferdeki karbondioksit düzeyi

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Sera etkisi artardı.

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Bitkiler etkili şekilde fotosentez yapamazdı

     

    Atmosferdeki su buharı düzeyi

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Sera etkisi artardı.

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Karadaki yaşam için yeterli miktarda yağmur yağmazdı.

     

    Atmosferdeki ozon düzeyi

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Yüzey sıcaklıkları çok düşük olurdu

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Yüzey sıcaklıkları çok yüksek olurdu; yüzeyde çok fazla morötesi ışınım olurdu.

     

    Atmosferdeki oksijen miktarı

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Bitkiler ve hidrokarbonlar kolayca yanardı

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Gelişmiş hayvanlar, çok az soluyabilirdi.

     

     Jüpiter’in uzaklığı

     

    Eğer daha fazla olsaydı: Dünya’ya çok sayıda göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpardı.

     

    Eğer daha az olsaydı: Dünya’nın yörüngesi kararsız hale gelirdi.

     

    Jüpiter’in kütlesi

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Dünya’nın yörüngesi kararsız hale gelirdi

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Dünya’ya çok sayıda göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpardı.

     

     Atmosferin basıncı

     

    Eğer daha küçük olsaydı: Sıvı haldeki su çok çabuk buharlaşır, nadiren yoğunlaşırdı.

     

    Eğer daha büyük olsaydı: Sıvı haldeki su, karadaki yaşam için gerekli olduğu gibi kolayca buharlaşmaz; yeryüzüne yeterince güneş ışığı gelemez; yeryüzüne yetersiz miktarda morötesi ışınım gelirdi.

     

    daha devam edebilirim isterseniz

×
×
  • Yeni Oluştur...