akılsızşuursuzatom
-
İçerik sayısı
3.975 -
Katılım
-
Son ziyaret
İçerik Türü
Profiller
Forumlar
Takvim
İletiler bölümüne akılsızşuursuzatom kullanıcısının eklediği dosyalar
-
-
1 dakika önce, sağduyu yazdı:
1611 yılında yani Kuran'ın ortaya çıkmasından tam 1000 yıl sonra, ortada kaç adet Kuran vardı, kaç dile çevrildi ve kaç kişi bu kitabı okudu?
Ulaşan bölgelerin dillerine çevrildi .Türkçe bile karahanlılar döneminde yapıldı tercüme olarak.
-
Şimdi, sağduyu yazdı:
Tahrif edildi diyorsan bana tarih ver mesela MS 215 gibi.
Diyelim İncil MS 150 yılında, tevrat da MÖ 950'de tahrif edildi. Allah bu tarihlerden Kuran'a kadar geçen zamanda neden insanların tahrif edilmiş bir kitaba göre yaşamasına ses etmedi?
Çünkü kader planında Hz.Muhammed daha dünyaya gelmemişti.Ayrıca diğer kitapların tahrif edilmesi , o dine mensup mazlumların değil din adamlarının sorunudur cezasını onlar çekecektir. Bilmeyen halk bir şeyden sorumlu değildir.
-
Şimdi, sağduyu yazdı:
Yani kavimler önemli değil diyorsun.
Araplara gönderilen, arapça olan bir kitap nasıl alemlere gönderilmiş oluyor? Araplar bir kavim değil mi?
son kitap olduğu için pekala diğer dillerede çevrilebilir .
-
1 dakika önce, sağduyu yazdı:
Adamlar kitapta yazılanları aktarırken sözleri bozuyorlarmış, kitabın içinde yazanları değil. Eğer kitabı bozsalar Allah ben ellerindeki kitabı doğruluyorum demez.
Diyelim senin dediğin doğru, o halde Allah neden adamların ellerindeki kitabı doğruluyorum demiş?
Ayrıca bu Tevrat ve İncil ne zaman tahrif edildi? Allah neden tahrif edilmesini engellemedi? Kuran'ı koruyan Allah bu kitapları korunmaya değer bulmadı mı?
incilin tarihinde konsiller vardır orada inciller 4 e sabitlenmiştir.Diğerleri yok edilmiştir. Yahudilerin kitapları günümüzdeki gibi en fazla 10. yy a kadar gider diye biliyorum .
-
Şimdi, sağduyu yazdı:
Adamlar kitapta yazılanları aktarırken sözleri bozuyorlarmış, kitabın içinde yazanları değil. Eğer kitabı bozsalar Allah ben ellerindeki kitabı doğruluyorum demez.
Diyelim senin dediğin doğru, o halde Allah neden adamların ellerindeki kitabı doğruluyorum demiş?
Ayrıca bu Tevrat ve İncil ne zaman tahrif edildi? Allah neden tahrif edilmesini engellemedi? Kuran'ı koruyan Allah bu kitapları korunmaya değer bulmadı mı?
Çünkü onlar belirli topluma ve kavimlere gönderildi son kitap alemlere gönderildiği için diğerlerinin bozulmasına imkan tanımış ama son kitabını korumuş ve bir daha kitap göndermemiştir.
-
1 dakika önce, sağduyu yazdı:
Yahu dilediğimi saptırırım diyor işte. Artık bu kadar açık bir ifadeyi anlamıyorsan tekrar okula başla, dil bilgisi ve Türkçe öğren.
Ben bu kadar açıklayabildim merak ettiğim bir şey var cidden bu soruları itibar gören islami sitelere yazıp anlamak için hepsini okudunuz mu bunu içtenlikle merak ediyorum .Sizi sınamak gayesinde vs. değilim .Çünkü bu forumda belirli yere kadar yanıt veren kişiler çıkar gerisini okumanız gerekebilir islami sitelerden . Samimi olarak srouyorum .Onlar saçmalıyorlar zırvalıyorlar deyip kesip atmayın rica ediyorum .
-
Şimdi, güven yazdı:
Senin gibisini özlemini çektiyin kölelik için yartmış. Bizi zaten kafadan yanındaki ana kitaba yazmış biz cehenneliyiz. Am ne bu dünyda ne ahirte sen kölelilkten kurtulamasın
Köle ne alaka kulluk diyor kulluk deyince tapınmak mı anlıyorsunuz kulluk geniş bir kavramdır . İçinde iyilik yapmak ahlaklı olmak dinin emirlerini yerine getirmek vs. de vardır .
-
Şimdi, sağduyu yazdı:
Bu ayetin içeriği yok mu? Yapıştır ayeti buraya da inceleyelim.
Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.
-
3 dakika önce, sağduyu yazdı:
Hangi ayet?
maide 13
-
4 dakika önce, sağduyu yazdı:
O zaman senin put yanlış biliyor. Çünkü dilediğimi doğru yola iletir, dilediğimi saptırırım derken ne dediğinin farkında değil. En kısa zamanda puta yanlışını ilet de doğruyu öğrensin.
dilediğini derken sağduyu çok gıcık (af edersiniz lafın gelişi) onu bir saptırayım demiyor .Sizin o yoldaki azim ve gayretiniz olduğu için sizin yaptığınızın doğal sonucu olarak Allah saptırır diyor .Aslında saptıran burada Allah değil size şöyle anlatayım açık olması için ; Kuran her şeyi tevhid çerçevesinde düşünür yani Allah attı sen atmadın der savaşta halbuki ne alaka değil mi onu bir insan attı ,yağmur yağar Allah bilerek yağdırdı sürekli Allah diledi denilir.Bunun nedeni ; siz kendi azminiz ile isteğiniz ile dalalete düşersiniz .Sonucundan hareketle Allah tevhid gereği bunuda ben yaptım der .Esasında bunu yapan sizsinizdir ama hakimiyet ve iktidar sahibi Allah olduğu için senin yaptığın veya yapmadığın fiilerinde sahibi Allahtır.
-
6 dakika önce, sağduyu yazdı:
Kuran'ın tahrif olmadığını nereden biliyorsun? Diğer kitapların tahrif olduğunu nereden çıkardın?
Kuran İncil ve Tevrat'ın tahrif edildiği yazmaz, aksine adamların ellerindeki Tevrat'ı doğrular.
Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat'ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı (Tevrat'ı) arkalarına attılar.
Bakara : 101yahudilerin kitaplarını bozmaya çalıştıkları ve kelimelerin yerlerini değiştirdikleri beyan edilir kuranda .
-
1 dakika önce, poiuz yazdı:
Çok duyduğumuz kelime
İmtahan!
Allah neyi imtahan ediyor?
Bir insanın iyi veya kötü oluşunu mu?
Hayır, müslümanın da iyisi var hristiyanın veya ateistin de.
Müslümanları diğer insanlardan "özel" kılan peki ne var?
Evet, müslümanlar Allaha inanıyorlar.
İyilik, ibadet gibi şeyler ondan sonra geliyor. Bonus sayılabilir
Müslümanlar gerçekten Allaha mı inanıyorlar?
Kuran indiği vakit insanlar MUHAMMEDE(!!!) inanmış veya inanmamışlardı.
Sonra bazıları Aliye, bazıları Ebu Hanifeye, İmam Caferiye, Said Nursiye vs inanmışlar.
Günümüzde bazıları da 19a inanıyorlar.
Bazı "Kuran bize yeter" diyerer, siz hangi mealciye inanıyorsunuz?Sizin çobanınız kim?
Haa, tabii Allaha da inanıyorsunuz!
Kuranın tahrif olmaması ve dinin korunmasından dolayı hak din olarak görüyoruz. Diğer kitaplar tahrif olmuş baksanıza kaç tane incil var sonra tevrat ta torah ismiyle içinde kaç adet kitap barındırıyor belli değil ama kuran tektir .
-
28 dakika önce, kavak yazdı:
Helal olsun, şu dindarlara.
Sözde Tanrı´yı nasılda keyiflerine göre bir oraya bir buraya zıplatıyorlar. Dindarlar ne derse, ona bürünmek(!) mecburiyetinde kalıyor.
Garibim tık bile diyemiyor, iyi mi ?!Asıl ibretlik ve ilginç olan şu tespit:
Asırlardır uğraşmalarına rağmen, tanrıyı bir türlü varlayamadılar. Denemedikler yöntem kalmadı neredeyse.
Adak adamışlar, olmamış.
Kurban kesmişler, olmamış.
Te kilometrelerce uzaklara gibip ona yaklaşmaya çalışmışlar, olmamış.
Elçiyim(!) diyenler hortlamış, olmamış.
Sayısız yerde sayısız miktarda ona ibadethaneler yapılmış, olmamış.
Sabah akşam yerlere sürünerek ona yalvarmışlar, olmamış.
Yahu uğruna sayısız insanlar hayatını kaybetmiş, yine olmamış.Hani nerede, bu köşe bucak kaçan tanrı ?!
Kendini gösterse imtihan mı olur?
-
Burada devreye bilimsellik mi girmeli felsefe mi sizce dinlerin yaptığı daha cok felsefe o yüzden sorma gereği duydum.
-
Şimdi, dr.Kemal yazdı:
anlıyorum ama benim tümünü yazmaya vaktim yok ayrıca bir cümleyle anlatılacak basit konu değil
tek sıkıntı risalelerde tüm cevaplar insanlari tatmin eder veya etmeli diye düşünüyor olabilirsiniz.
-
1 dakika önce, dr.Kemal yazdı:
evet ama bu bir sırdır
nekadar kısa da yazsan arka planında bir çok farklı faktör var
bir şeyi öğrenmek anlamak için ya bilen birinden örenirsin veya bir kitap alıp okursun
her halükarda bildim öğrendim anladım diyemezsin
bunun için ciddii bir çalışma yapman lazım
Allahi böyle bir insani hisse hapsetmek pek hayırlı bir davranış olmasa gerek kendi cemel ve kemalini görmek göstermek istemesi siz ressam mı zannettiniz Allahi.
-
2 dakika önce, dr.Kemal yazdı:
Madem kâinatın en müntehab neticesi hayattır.. ve hayatın en müntehab hülâsası ruhtur.. ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur..
ve zîşuurun en câmii insandır..
ve bütün kâinat ise, hayata müsahhardır ve onun için çalışıyor..
ve zîhayatlar, zîruhlara müsahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar..
ve zîruhlar, insanlara müsahhardır, onlara yardım ediyorlar..
ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir..
ve insanın istidadı ve cihazat-ı maneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor..
ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor;
elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib
olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaradılmış iken,ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil değildir.
Belki başka bir ebedî âlemde mes'udane yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir.
Ve insana tecelli eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların âyinesi olan insanların,
ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.
Evet, ebedînin sadık dostu, ebedî olacak. Ve Bâki'nin âyine-i zîşuuru, bâki olmak lâzım gelir.
Asa-yı Musa ( 207 - 208 )
Ayrıca soruma yanıt değil bunlar; ebedi ve baki olmak lazım gelir demiş bende diyorum hala; Allah neden bu duyguyu bizim ona kapılıp kapılmamamiz için koyduğu bir duygu his düşünce olarak koymuş olamaz ve bu duygudan siyrilanlar kurtuluşa erebilir belki ?
-
Şimdi, dr.Kemal yazdı:
Madem kâinatın en müntehab neticesi hayattır.. ve hayatın en müntehab hülâsası ruhtur.. ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur..
ve zîşuurun en câmii insandır..
ve bütün kâinat ise, hayata müsahhardır ve onun için çalışıyor..
ve zîhayatlar, zîruhlara müsahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar..
ve zîruhlar, insanlara müsahhardır, onlara yardım ediyorlar..
ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir..
ve insanın istidadı ve cihazat-ı maneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor..
ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor;
elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib
olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaradılmış iken,ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil değildir.
Belki başka bir ebedî âlemde mes'udane yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir.
Ve insana tecelli eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların âyinesi olan insanların,
ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.
Evet, ebedînin sadık dostu, ebedî olacak. Ve Bâki'nin âyine-i zîşuuru, bâki olmak lâzım gelir.
Asa-yı Musa ( 207 - 208 )
arkadaş normal bir cevap veremiyor musunuz muhabbeti sizinle etmek istedim Beduizzman said nursiyi atiyorsun sürekli bir arkadaşım daha vardı böyle ne yazsam sayfalarca kopyaliyor siz söyleyin nornal konuşma diliyle düşüncelerinizi kutsal bir metin mi bozulmasin diye kopyaliyorsunuz.
-
25 dakika önce, dr.Kemal yazdı:
Yaratılışın hikmeti sadece imtihan değildir aşağıda ayrıntılı bir açıklama var okumanızı tavsiye ederim:
Onbirinci Söz
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَالشَّمْسِ وَضُحَيهَا ٭ وَالْقَمَرِ اِذَا تَلَيهَا ٭ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلَّيهَا ٭ وَ الَّيْلِ اِذَا يَغْشَيهَا ٭ وَ السَّمَاءِ وَمَا بَنَيهَا ٭ وَ اْلاَرْضِ وَمَا طَحَيهَا ٭ وَ نَفْسٍ وَمَا سَوَّيهَا ٭ الخ
Ey kardeş! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-ı salâtın rumuzunu bir parça fehmetmek istersen, nefsimle beraber şu temsilî hikâyeciğe bak:
Bir zaman bir sultan varmış; servetçe onun pek çok hazineleri vardı. Hem o hazinelerde her çeşit cevahir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem gizli pek acaib defineleri varmış. Hem kemalâtça sanayi-i garibede pek çok mehareti varmış. Hem hesabsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası varmış. Hem, nihayetsiz ulûm-u bedîaya ilim ve ıttılaı varmış. Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzarında saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi san'atının hârikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin. Tâ cemal ve kemal-i manevîsini iki vecihle müşahede etsin:
Bir vechi: Bizzât nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün.
Diğeri: Gayrın nazarıyla baksın.
Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmağa başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaatıyla süslendirip kendi dest-i san'atının en
latif, en güzel eserleriyle zînetlendirip, fünun-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek ve ulûmunun âsâr-ı mu'cizekâraneleriyle donatarak tekmil ettikten sonra, herbir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi' sofralar, o sarayda kurdu. Herbir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Öyle sehavetkârane, san'atperverane bir ziyafet-i âmme ihzar etti ki, güya herbir sofra, yüz sanayi-i latifenin eserleriyle vücud bulmuş gibi kıymetli hadsiz nimetleri serdi. Sonra aktar-ı memleketindeki ahali ve raiyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti. Sonra bir yaver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilâtının manalarını bildirerek onu üstad ve tarif edici tayin etti. Tâ ki, sarayın Sâni'ini, sarayın müştemilâtıyla ahaliye tarif etsin ve sarayın nakışlarının rumuzlarını bildirip, içindeki san'atlarının işaretlerini öğretip, derûnundaki manzum murassa'lar ve mevzun nukuş nedir? Ve ne vecihle saray sahibinin kemalâtına ve hünerlerine delalet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdâbını ve seyrin merasimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyatı dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin. İşte o muarrif üstadın herbir dairede birer avenesi bulunuyor. Kendisi en büyük dairede şakirdleri içinde durmuş, bütün seyircilere şöyle bir tebligatta bulunuyor. Diyor ki:
"Ey ahali! Şu kasrın meliki olan seyyidimiz, bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla, kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız. Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun san'atını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz. Hem bu gördüğünüz ihsanat ile, size muhabbetini gösteriyor. Siz dahi itaat ile ona muhabbet ediniz. Hem şu görünen in'am ve ikramlar ile, size şefkatini ve merhametini gösteriyor. Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz. Hem şu kemalâtının âsârıyla, manevî cemalini size göstermek istiyor. Siz dahi onu görmeğe ve teveccühünü kazanmağa iştiyakınızı gösteriniz. Hem bütün şu gördüğünüz masnuat ve müzeyyenat üstünde birer mahsus sikke, birer hususî hâtem, birer taklid edilmez turra koymakla, herşey kendisine has olduğunu ve kendi eser-i desti olduğunu ve kendisi tek ve yekta, istiklal ve infirad sahibi olduğunu size göstermek istiyor. Siz dahi onu tek ve yekta ve misilsiz, nazirsiz bîhemta tanıyınız ve kabul ediniz."
Daha bunun gibi, ona ve o makama münasib sözleri seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrıldılar:
Birinci güruhu: Kendini tanımış ve aklı başında ve kalbi yerinde oldukları için, o sarayın içindeki acaiblere baktıkları zaman dediler: "Bunda büyük bir iş var." Hem anladılar ki: Beyhude değil, âdi bir oyuncak
değil. Onun için merak ettiler. "Acaba tılsımı nedir, içinde ne var?" deyip düşünürken, birden o muarrif üstadın beyan ettiği nutkunu işittiler. Anladılar ki, bütün esrarın anahtarları ondadır. Ona müteveccihen gittiler ve dediler: "Esselâmü Aleyke ya Eyyühel Üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz." Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyatı dairesinde amel ettiler. Onların şu edebli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti. Hem öyle bir Cevvad-ı Melik'e lâyık ve öyle muti ahaliye şayeste ve öyle edebli misafirlere münasib ve öyle yüksek bir kasra şâyan bir surette ikram etti, daimî onları saadetlendirdi.
İkinci güruh ise; akılları bozulmuş, kalbleri sönmüş olduklarından, saraya girdikleri vakit, nefislerine mağlub olup lezzetli taamlardan başka hiç bir şeye iltifat etmediler; bütün o mehasinden gözlerini kapadılar ve o üstadın irşadatından ve şakirdlerinin ikazatından kulaklarını tıkadılar. Hayvan gibi yiyerek uykuya daldılar. İçilmeyen, fakat bazı şeyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler. Sarhoş olup öyle bağırdılar, karıştırdılar; seyirci misafirleri çok rahatsız ettiler. Sâni'-i Zîşan'ın düsturlarına karşı edebsizlikte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onları tutup, öyle edebsizlere lâyık bir hapse attılar.
Ey benimle bu hikâyeyi dinleyen arkadaş! Elbette anladın ki: O Hâkim-i Zîşan bu kasrı, şu mezkûr maksadlar için bina etmiştir. Şu maksadların husulü ise, iki şeye mütevakkıftır:
...... Sözler ( 122 )devamı için bakınız Bediüzzamanın sözler kitabı 11.söz
zorlaştırmayıp kolaylaştirsak kısaca yazsanız ne dediğini Allah'ın cemalini kemalini görmek göstermek istemesi mi?
-
1 dakika önce, dr.Kemal yazdı:
burada nefis nedir ? mahiyeti nasıldır 7 saat video ders var izlersen sorularına cevap olabilir
Nefis Nedir Mahiyeti ve Hakikati Nasıldır 1 (28.9.2008)..Cuxhaven
http://www.nurdersi.com/goruntululer/haritali-dersler/nefsin-mahiyeti-ve-hakikati
normal bir tanımı yok mu bunun. Hem benim dediğim sonsuzluk duygusu şehvani olarak yani heves olarak koyulmuş olamaz mı içimize ve insanlarim çoğu bu hisse kapılmış olamaz mı diye sordum özel de nefs nedir diye sormadım.
-
3 dakika önce, güven yazdı:
Ne düşünceli Allahmış bilmedik kadrini kıymetini.
37. Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah
saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez.
hem canınızı sıkacak şeyleri sormayın diyor hem de kuran indirilirken açıklanır diyor tuhaf.
-
Şimdi, dr.Kemal yazdı:
Herşey her bilimsel gelişme buluş icat Cenabı Hakkın varlığını birliğini isbat ediyor
çok boyutlu evren Kuranda hadislerde varolan MELEK CİN ERVAHI HABİSE RUHANİLER HÜDDAMLAR vb
insan gözüyle görmekten aciz olduğumuz varlıkların yaşam alanları pekala olabilir
büyük evliyaullahın Bastı zaman (zamanda ileri geri gitme)
Tayyı mekan (aynı anda birden çok yerde olabilme) kerametlerine bilimsel bir temel olabilir
ateistler hakikaten sıkıntılı insanlar bunlara inanmıyorlar kapı gibi deliller var ruhlar cinler evliyalar şeytanlar hala boyutlardan bahsediyorlar.şaka gibi
-
7 dakika önce, dr.Kemal yazdı:
ha ha ha sen ve senin gibilerin yazıları bana bir şey öğretmekten çok güldürüyor beni
ilim ilim bilmekten önce kendini bilmektir
sen daha kendini bilmiyorsun ki bir şey öğrenesin
içindeki öleceksin yok olacaksın hiç olacaksın baskısını azabını hissetemiyorsinki buna cevap bulabilesin
soru neydi Tanrıya inanmak ne işe yarar? bu mu
neden sormuştun? ne ihtiyacın var? sen atesit değilmisin neden sorma gereği duymuştun?
vicdanının baskısını rahatlatmaya çalışıyorsun
acaba bir müslüman bana Allahın varlığını isbat edip beni bu azaptan kurtarabilecekmi diye bu siteye takılıyorsun
işin ilginç yanı diğerleri de böyle
ve burada okadar insana faydam dokundu onları Allahın cc izniyle hem dünya hem ahiret azabından kurtardım ki şaşarsın
ama senin işin zor cehenneme müstehak olmuşsun bunu yaparken şöyle demen lazım
kendim ettim kendim buldum
ve madem ciddi dinsiz olduğunu iddia ediyorsun bundan sonra böyle konular sorularla işin olmaz
müslüman hatalı olabilir zayıf nefsani kusurlu günahkar olabilir bu islamın hatası değil
ama Allah cc şöyle buyuruyor kulum hata işlese tövbe etse onu affederim
yani bizi islamı ve müslümanları düşünmene üzülmene gerek yok biz başımızın çarsine bakarız evelallah
ebu lehep gibi artık cezası kesinleşti poioz unda o kadar inat ediyor ki...
-
2 dakika önce, Charles dawkins yazdı:
Madem bir şey eksilmiyor öyleyse neden övülmek istiyor. Sırf daha üstün diye övülmesi mi gerekiyor.
Sen bir robot yaratsa ve ona irade versen istediğin gibi yaşayabilirsin ama benim dediklerimi yapmaz beni övmez seni yarattığım için itaat etmezsen seni sonsuz acı ile cezalandırırım.
Tanrı nin adalet anlayışı;
Insanın robotlar yapıp onlara robot gibi davranmamasını söyleyip robot gibi davranmadığı için cezalandırılması demektir.
insan zaten robot gibi değildir başından beri iradeli varlıktır.
Allah egoist midir?
in ATEİSTFORUM
gönderildi
Demek istediğim konunun sizin için kapanması için muhtemel savunmalarıda okumalısınız nacizhane kanaatim bu . Yoksa gördüğümüz anladığımız gibi kabul edip zaten bu sorumuzun cevabı yok demek pek ahlaki değil ve sağduyumuza da uymaz sanırım .