Jump to content

Unholy

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    268
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Unholy kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Jeoloji bilimi dünyanın yaşının 4,5 milyar yıl olduğunu ortaya koyunca bu elbette dünyanın sadece 6000 yaşında olduğuna inanan Hristiyanların hoşuna gitmemişti. İlginçtir ki hala "Young Earth Creationism" adı altında bu görüşü savunan insanlar var. Bu tür insanların iddialarından biri de şudur. Tanrı dünyayı 4 milyar yaşında gibi 6000 yıl önce yarattı. Bütün dinozor fosilleri, dünyanın yüzeyindeki taşların radyoaktif özellikleri Tanrı tarafından özellikle bu şekilde yaratılmıştır.

    Bertrand Russell'ın bu iddialara cevabı şu şekilde olmuştur. "Hepimiz gerçek olmayan bir hafıza ile, beş dakika önce yaratılmış da olabiliriz. Bu hipotezin olasılığı mantıksal olarak imkansız değildir. Farklı zamanlarda gerçekleşmiş olaylar arasında bir bağlantı kurmaya gerek yoktur, şu anda olan ve gelecekte olan hiçbir olay beş dakika önce yaratıldığımız hipotezini çürütemez."

    Bu yaratılış düşüncesi işte böyle sonuçlara varabiliyor. Hatta bunu ahiret hayatına da uygulayalım. Güya Tanrı ya da Allah beni ahirette tekrar yaratacak. Peki beni yarattı ama 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insanın hafızası ile. Sonra orada gerçekten 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insan ile karşılaşıyorum. İkimiz arasındaki fark nedir? O anda ikimiz arasında hiçbir fark yoktur. 100 milyar yıl geçse de aramızda bir fark olmayacaktır. Cennet için de aynısı geçerli. Var olan tek şey o an olacak ve istersen orada sonsuz bir yaşamın olsun. Tek sahip olduğun o an ve hafızan.

    Ahiret ve yaratılış işte bu kadar anlamsız düşüncelerdir. En güzel ve anlamlı olduğunu düşündüğüm yaşam burada ve bu evrende. Her şey bir neden ve sonuç ilişkisi içinde tutarlı bir şekilde ilerliyor. Bana göre Tanrı, evrene müdahale, yaratılış bütün bunların değerini ve anlamını azaltıyor.

  2. Now stop worrying and enjoy your life.

    Bir kere burada mutsuzluk sözü geçmiyor. "Endişelenmeyi bırakın ve hayatın tadını çıkarın!" diyor. Bahsedilen insanlara sürekli öğretilen cehennem korkusu. Cehennem korkusu ile sahip olduğu tek hayatı boşuna harcayan insanlara yönelik güzel bir slogan.

    İkincisi kimse Allah'ın mutluluğa ve mutsuzluğa neden olduğuna dair bir iddiada bulunmuyor. Tersine "din toplumların afyonudur" görüşü daha yaygın ateistler arasında. Bir cennette huriler arasında sonsuz bir yaşam bazı insanlara çekici geliyor, bana çekici gelmese de. Bu hayal dünyasında mutlu olabilenler var. Ben açıkçası ne cehennemi ne de cenneti istiyorum. Hayatın bu değişim ve döngü düzeni bana daha çekici geliyor.

  3. ingilizlerin fransızların marifetiyle ortaya cıkan bu hastalık halada günümüz dünyasında terör estiriyor ,işin ilginci en ırkçı olan ülkelerde hala bu ikisidir.

    Ne İngiltere'de ne de Fransa'da şu anda bir ırkçı kültür ya da devlet anlayışı yok. Her toplumda olduğu gibi alt seviyeden bir kaç insan toplaşıp bazen bu tür ırkçı fikirler savunabiliyorlar. Fransa'da özellikle Afrika kökenli, İngiltere'de ise özellikle Hint kökenli milyonlarca insan yaşıyor. Vize ile gelenler hariç hepsi eşit vatandaş statüsünde. Ayrımcılığa karşı yasalar ile korunuyorlar. Bu konuda Türkiye'den çok daha fazla hoşgörülü olduklarını düşünüyorum.

    Her olay kendi içinde değerlendirilmelidir. Fransa ve İngiltere'de ırkçılık yapanlar olmuşsa bu dile getirilmelidir ama Adolf Hitler'i sadece bir nedenin sonucu olarak göremeyiz. Hitler'in amacı İngiltere ve Fransa'ya yetişmek olsaydı, sömürgeler savaşına girmesi beklenirdi. Kendisi açıkça bütün Avrupa'yı tek bir saf ırk için ele geçirmeye çalıştı.

  4. Türkiye'de ateistlerin ne kadar arttığını görmek için ekşi sözlük gibi insanların anonim yazdığı sitelere bakmakta fayda olabilir:

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=islam

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=hz%2E+muhammed

    70'ler, 80'lerde yaşamadığım için o zamanlar daha mı az ateist vardı bilemiyorum. Ama şu Türkiye'nin %99'unun müslüman olduğu yalanının artık bırakılması gerekiyor. Şu anda benim bile nüfus cüzdanımda din hanesinde İslam yazıyor. Ben de o istatistiklerde bir müslümanım. Daha konuşmayı bilmeden yazılmış kimliğime. Hemen seçmişim.

    Bilimsel düşünceyi benimsemiş, batı kültürü ile de ilişki kurmuş insanların İslam'a inanması oldukça zor. Türkiye'de bir kesim artık bu duruma geldi. Bazı kesimler ise kısaca Arap kültürüne olan antipatileri nedeniyle İslam'dan uzaklaşıyor. Bu tip insanlar bilimsel nedenlerden çok kültürel nedenler ile kopuyor. Elbette herkesin nedenleri farklı.

  5. lise birde ilk konu olarak verilmesi gereken evrim teorisi

    bizim zamanımızda yani 7-8 sene evvel lise sonda veriliyordu.

    hatta öğrencilerin rapor alıp tüyecekleri son zamanlara geliyordu galiba evrim konusu.

    Sanırım gerçekten öyleydi. Çünkü bir tek ÖSS kitabında rastlamıştım o da kitabın son konusuydu. Kısa bir şekilde abiyogenez'den, Miller deneyinden de bahsediyordu. En sona önemsiz bir konu gibi sıkıştırılmıştı kısaca.

  6. Az önce ABD'de akıllı tasarım savunucularının okullarda akıllı tasarımın öğretilmesine yönelik kampanyaları ve mahkemeler ile ilgili haberleri okuyordum. Bir an aklıma geldi de. Ben Türkiye'de evrim teorisini derslerde işlediğimizi hiç hatırlamıyorum. Tek hatırladığım bir öss kitabında evrim teorisinin yanında yaratıcı teorisinin de olduğuydu. O zaman da müslüman olduğum için evrim teorisinin yalan olduğunu düşünüyordum.

    Evrim teorisi hakkında bütün bilgim sonradan kendi merakım ve çabalarım ile oldu. Bize okulda ne mutasyonları, ne doğal seçilimi, ne genetik ve de fosil kanıtlarını hiçbir şeyi öğretmediler. Her okulda bu durum aynı şekilde mi merak ediyorum.

    Bir de bir yazıda okudum, hem de Amerikan kaynaklı. Atatürk zamanında okullarda sadece evrim teorisi öğretilirmiş. Bu 1980 yılına kadar böyle devam etmiş. Ders kitaplarına hiç yaratıcı fikri sokulmamış. Ama Kenan Evren ders kitaplarına bunu sokmuş. Ülkeye dini duyguları aşılamak amacıyla. Hatta çeşitli yaratıcı fikrini destekleyen kitapları da özellikle bastırmışlar.

  7. IFeelGood

    Freddie'nin az önce yazdığı şu yazıyı oku lütfen:

    http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...st&p=424845

    Devrim sonrası "gerici" yörelere mal ve hizmet akışını kesip bunları açlıktan öldürmekten bahsediyor. Sonra bunlar zayıflayınca din adamlarını tutuklayıp ateist propaganda yapacakmış. Lenin de böyle yaptı diyor. "Gerici" yörelere sevkedilecek malları kendi taraftarlarına göndermişler, diğerlerini de kıtlığa mahkum etmişler. İşte komunist cennet ve özgürleşme böyle oluyor heralde.

    Burda biri vardı önceden komunizm "insancıl" demişti. Bunu bir okusun. Bana gayet sapıkça geldi.

    Her ideolojinin sapıkça düşünenleri olabilir. Ama bana göre sol görüşlü insanlar savaş açmamız gereken insanlar değil. Türkiye'de işçilerin haklarını gerçekten savunan örgütler var. Belki bilmiyorsun ama ABD'de bile var. ABD'de senaristler bir grev yaptı ve Holywood az daha batıyordu.

    Açıkçası Marx'ı okumadım. İdeolojisini çok iyi bilmiyorum. Ama savunanları ile tartıştığım oldu. İyi niyetli insanlar olduklarını düşünüyorum. Her ne kadar kendilerine her yönden katılmasam da. Ben rekabet ve küreselleşme taraftarıyım. Ama işçilerin haklarının da savunulmasını isterim.

  8. Git bak bakalım: Hitler mi çok kendi vatandaşını öldürmüş Stalin mi.

    Öyle insancıllar ki sorma.

    İnternet'te araştırın GULAG'ı, Kızıl Terör'ü, ÇEKA'yı, Büyük Temizlik'i, Holodomor'u vs.

    Ben de komünizme karşıyım. Ama komünizm ve ırkçılığı niyetleri olarak karşılaştırırsak komünizm kesinlikle insancıl bir düşüncedir. İyi niyetlidir. Irkçılık için aynısını söylemek mümkün değil. ABD'nin dünyada yaptığı işgal sonucu ölenleri düşünürsek o zaman liberalizm ve demokrasiyi de çöpe atmamız gerekir. Ama ben hatalarına rağmen faydalarını göz önüne alarak liberal demokrat olmayı tercih ediyorum.

  9. Nüfus cüzdanında din olarak İslam yazan ve resmi olarak nüfusunun %99'unun müslüman olduğu iddia edilen ülkede yaşayan bir ateist olarak söyleyebilirim ki, genel olarak liberal, demokrat diyebileceğimiz ateistler pek bu din konuları ile uğraşmıyorlar. Din eleştirisinden uzak duruyorlar. Aklıma şu holding sahiplerini, köşe yazarlarını, roman yazarlarını, piyanistleri falan getiriyorum ve hiçbirinin hayatlarında ya da görüşlerinde İslam yok. Din eleştirisi de yok. Çoğu da liberal ve demokrat.

    Genel olarak din eleştirisi yapanlar bu tür komünist ya da ırkçı (ki burada benzetme yok, bana göre komünizm ve ırkçılığın insancıllığı karşılaştırılamaz bile) insanlar oluyor. Aslında isterdim ki bu ünlü olmuş başarılı insanlar da biraz din eleştirisine açık bir şekilde katılsalar. Ama kendi kariyerleri açısından büyük zarara uğrayabilirler.

    Sonuç olarak bu fikre katılmıyorum. Türkiye'de çoğu inanmayan insan oldukça sağlıklı düşünceye sahip insanlardır.

  10. Ben reenkarnasyona inanıyorum. Ama tamamen fiziksel ve kimyasal bir açıklama ile. Ruh açıklaması ile değil. Ölüm ile benliğim ve egomun yok olacağını kabul ediyorum. Benliğim ve egom gelecek nesillere taşınmayacak. Ama sonuç olarak yaşam ve insan bilinci devam edecek. 4 milyar yıl boyunca bu dünyada yaşam vardı ve benliğim yoktu. Bir anda yoktan var mı oldum? Hayır. Potansiyelim parça parça bütün evrene yayılmıştı. Şu anda da atalarımın bir kombinasyonuyum ve gelecek nesillerin kombinasyonuna katılacağım.

    Eğer bütün doğa, geçmiş ve gelecek ile ilişkinizi görebilirseniz, ölümün bir son değil bir değişim olduğunu anlarsınız.

    Bir de düşük bir ihtimal olarak görsem de (çünkü benliği tamamen fiziksel bir olgu olarak görüyorum) bir tanrı benliğim için başka bir dünya daha yarattıysa sonuç olarak İslam'ın Allah'ı ya da Hristiyanlığın İsa'sı olamayacağına eminim. Evrenin ve doğanın yasalarına uyumlu olmayan bir tanrı olamaz. Ölüm konusu bile aslında İslam'a herhangi bir geçerlilik kazanmıyor. Belki de müslümanları cehenneme gönderecek bir tanrı var olabilir sizin aynı mantığınız ile.

  11. kurani kerimde isi ehline sorun ehline birakin der....elbette hasta iyisin iyi bir doktora kendini teslim edeceksin...ama senin mantik ve akil yurutmenden yola cikarsak iyi bir doktorun her dedigine kayitsiz sartsiz dogru demek gerekiyor...sapla samani karistirmadan konu acilsa daha iyi olur...

    Peki şunu hiç düşündün mü? Neden batıdaki doktorlar o petrol paraları ile zengin olmuş Arap ülkelerindeki doktorlardan daha iyi? Asıl cevap burada. Bilimsel düşünen insan tıp alanında daha başarılı yöntemler geliştirecektir. Bilimsel düşüncenin de seni götüreceği yer evrimdir. Evrimi reddetmek adına bilimi reddedip sonra kendini o doktorlara teslim etmek asıl çelişkidir burada.

    En muhafazakar müslüman bile kendini Harun Yahya zihniyetli bir doktora emanet etmez. Ama hayatı boyunca Harun Yahya'nın görüşlerini savunabilir.

  12. Hepinizin bildiği gibi Fethullah Gülen uzun zamandır ABD'de yaşıyor. Çok kişi bu komik durumu gündeme getirdi. Ama tekrar konuşmakta fayda var. Suudi Arabistan değil, Bahreyn değil, Katar değil hatta Dubai bile değil. ABD. Neden? Fethullah Gülen'in çok yazısını okudum. Evrim teorisini nasıl reddettiğini, kadınların neden kapanması gerektiğini anlatışını. Şu anda kendi dünya görüşüne tamamen ters olan bir ülkede yaşıyor. ABD'deki demokrasiyi övüyor, elbette övdüğü sadece ABD'nin İslam'a sağladığı özgürlükler. Yoksa ateistlerin özgürlüğünü, diğer dindarların özgürlüğünü, hayat tarzını ve dünya görüşünü seçme özgürlüğünü övdüğü falan yok. Kendisi ateistleri terörist olarak tanımlamıştı.

    Son zamanlarda başka bir komik olay da Kemal Unakıtan. Kalp ameliyatı olması gerekiyordu. Ameliyat yeri olarak Cleveland Clinic'i seçti. Üstelik eşi bunu "Rabbime sordum, Cleveland dedi" diyerek açıkladı. Şu olaya bakın. Allah'a dua ediyor ve Allah'tan Cleveland cevabı alıyor. Bu Kemal Unakıtan ve eşine evrim teorisi hakkında fikirlerini sorsak eminim reddedecekler. Evrim teorisinin okullarda öğretilmesine tahammül edebileceklerini bile zannetmiyorum. Ama bir hayat meselesi olduğunda en güvendikleri ve kendi hayatlarını teslim ettikleri evrimci doktorlar.

    Bu ABD ve Avrupa'ya tedavi olmaya gitme neredeyse bütün zengin müslümanlarda görülen bir durum. Kenan Evren okul kitaplarına evrim teorisinin yanında yaratıcılık görüşlerini koyduran insan olarak kendisi de ABD'de ameliyat olmayı tercih etmişti. Bütün bu Suudi ailesi, körfez ülkelerinin şeyhleri, petrol zenginleri için aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bilimsel yöntemleri reddediyorlar ama bilimsel düşünen insanların hizmetlerinden faydalanmaktan hiç çekinmiyorlar.

    Müslümanların sömürülmesinin nedeni işte tam olarak budur. Kendi toplumlarında bilimsel düşünceyi reddediyorlar ama bilimsel düşüncenin batıda yarattığı hizmetlerden de vazgeçemiyorlar.

  13. Bir mühendis olarak üniversite eğitimim boyunca pozitif bilimler ve felsefe hakkında hiç eğitim almadım. Bu sürede de bu tür konulara hiç merakım olmamıştı. Ama okul bittikten sonra özellikle internet aracılığıyla da bu tür konulara büyük bir ilgim oldu. Öncelikle şunu anladım, ben cahilim. Gerçekten. Kendimi çok eğitimli ve bilgili zannederdim ama insanlığın yüzyıllardır sorduğu çoğu sorudan haberdar bile değildim. Sosyal ve kariyer kaygılarım beni bunlar ile ilgilenmekten uzak tuttu sanırım. Şimdi bilmediklerimi fark ettikten sonra büyük bir bilgi açlığı yaşıyorum.

    Ama nereden başlayacağımı bilemiyorum şimdi. Mesela Immanuel Kant'ın "Saf Aklın ve Pratik Aklın Eleştirisi" kitabını aldım. Okudum, anlayamadım. Nietszche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt" kitabını falan denedim ama yok. Anlayamıyorum. Bu konularda hiç temelim yok. Sanırım en baştan temel konular ile başlamalıyım. Ama öyle bir kitap da bulamıyorum felsefi konularda.

    Ama mesela Stephen Hawkings (Zamanın Daha Kısa Tarihi), Richard Dawkins (Bencil Gen) gibi popüler bilim adamlarının kitaplarını çok rahat anladım ve okuması da gerçekten zevkliydi. İşte tam aradığım kitaplar aslında bu tür kitaplar. Eğer bu tür yeni başlayanlar için felsefi ve bilimsel kitaplar biliyorsanız, paylaşırsanız sevinirim.

    Bir de komünizme inanmasam da "Felsefenin Temel İlkeleri" kitabını sevdim. Çünkü tam benim gibi cahillere tane tane anlatmak için yazılmış. :lol:

    Tam aradığım işte böyle kitaplar.

  14. Keşke okumasaydım. Türk insanının durumu içler acısı. Ateizm ya da bu kampa karşı oluşları değil beni düşündüren. Ortaya koydukları fikirler, evrim hakkında görüşleri. Hepsi cehalet. Çok yazık. :angry:

  15. Tabii ki sizin düşünceniz ve seçimleriniz, saygı duyuyorum sonuna kadar, onda bir problem yok. Sadece 'çokeşliliğin' karşısına 'duygusal ilişki'yi yerleştirmişsiniz o yazınızda; eğer bu gayet sübjektif bir tercihse OK, fakat böyle düşünmenize sebep olan şeyler varsa öğrenmek istedim. Tartışma yapıyoruz zira :)

    Anladım. :)

    Tek eşliliği savunmamın nedenini açıkçası tam olarak bilmiyorum. Yalnız burada evliliği savunmuyorum. Bahsettiğim evlilik dışı ilişki de olabilir. Yalnız bir gün bir kızla başka gün başka kızla birlikte olmak bana göre değil. Bunun nedenlerini tam olarak açıklayamıyorum. Sanırım ilgi ve şefkati seviyorum. Göstermeyi de seviyorum. Öbür türlü ilişkilerde bunlar olmuyor gözlemlediğim kadarıyla. Ama bir sevgili ile yaşanan anılar daha güzel geliyor bana. Çok eşlilikte bunlar yaşanamaz bence. Çünkü insanda sahiplenme güdüsü var sanırım. İkinize özel şeyler başkaları tarafından da paylaşıldığında bence anlamını kaybediyor.

  16. İnsan sevgilisiyle hem ciddi bir duygusal ilişki yaşayıp, hem de misal 'swinger' takılamaz mı ki? Ortada bana göre 'ciddi ve duygusal olanla- bayağı, adi ve çok eşli olan' gibi bir dikotomi yok.

    Ben burada kendi düşüncelerimi söylüyorum. Hayatımda hiç ahlakçılık yapmadım. İsteyen swinger da takılabilir, ama ben takılmam. Bunu ahlaklı olmak için değil kendi mutluluğum için yapıyorum. Ben böyle mutlu olan bir insanım ve sanırım seçim şansım da var mutlu olmak için. Sizin de var ve sanırım kimseye engel olmak gibi bir niyetim gözükmüyor yazdıklarımda.

  17. Burada verdiğin muhteşem bilgilerden sonra tek gecelik ilişkilere olan bakışın ve kıskançlığın gerçekten enteresan geldi.Bana göre de cinsellik sadece zevk almaktan ibarettir,örneğin kendi cinselliğim bana sadece zevk al diyor,benim ne şekilde zevk alıcağım tamamen bana kalmış...

    Kıskançlık sahiplenen tarzda bir ilişki kurduğumuzun göstergesi olabilir mi?Birine bağlılık ve kıskançlık aynen cinsel dürtülerin amacı konusunda olduğu gibi insanlar tarafından yanlış mı anlaşılmıştır?Yani bize karşımızdakini kıskanmak öğretildiği için aksinden haberimiz olmadı ve olmuyor.

    Eğer mesele sadece zevk almak ise mastürbasyon da oldukça zevk verebilir. Bana göre ikisi arasında çok fark yok. Ama arada yoğun duygular olduğu zaman bence daha güzel oluyor. Benim çevremde de bu tür hızlı yaşam tarzı olan insanlar var. Gördüğüm kadarıyla hayatlarından çok tatmin olduklarını söyleyemem. Özellikle kızların.

    Elbette herkes seçimlerinde özgür. Ama benim kendi hayat deneyimlerim bana bunun anlamsız olduğunu söylüyor. Ben her zaman ciddi ve duygusal ilişkiler taraftarıyım.

  18. Cinselliğin temel maddesi ne sevgidi ne nefrettir, temel maddesi evrimdir ve insan türünün devamını amaçlar.

    Bir canlının iki temel görevi, hayatta kal ve çoğal 'dır.

    Sayacağımız bir çok zırva bu iki görevin sonucudur.

    Burada evrim ile ilgili yanlış bir anlama var. Cinsellik dürtülerinin bir amacı yoktur. İnsanın da hayatta kalma ve çoğalma gibi bir görevi yoktur. Cinsellik güdüleri evrim sonucu oluşmuştur ama bir amaç için değil. Bu dürtüler sadece nesillerin devamını sağlamıştır. Biz insanlar cinselliğe farklı anlamlar da vermekte özgürüz. Mutlaka çoğalma anlamı vermek zorunda değiliz.

    Ben arada sevgi olmadan yapılanı hoş görmüyorum. Tek gecelik ilişkilere karşıyım. Bu konuda biraz muhafazakarım. Ama evlilik dışı bir flört ilişkisi sürecinde karşı değilim. Sevdiğin insan ile ciddi bir ilişkide yapılmasına karşı değilim. Bunu da tutarlılık açısından düşünüyorum çünkü bir kız arkadaşımın böyle tek gecelik ilişkiler yaşaması hoşuma gitmezdi. Kız kardeşimin hele hiç hoşuma gitmez.

    Evet bu bir kıskançlık. Zaten insanların kızlarının başını kapatmasının nedeni de bu kıskançlık. Ama ben sanırım biraz ölçülüyüm.

  19. Türk insanı çok gülüyor mu?Bence hayır mizaha da ilgi göstermiyor.

    Ben buna nasıl mı vardım?

    Mizah dergilerinin tirajlarına bakalım görürsünüz.

    Gırgır zamanında 500 bin satıyordu ve nüfus haliyle daha azdı ama şimdi durum çok daha vahim.

    Halk gülmüyor ve mizahı sevmiyor çünkü mizah zeka işidir.

    Edit:Penguen dergisinin tirajini araştırdım ama bulamadım bulan olursa daha somut bir çıkarım yapmış olurum.

    Bknz:http://www.mizahvecizgi.com/as_yazilar_orta.php?subaction=showfull&id=1190714175&archive=&start_from=&ucat=10&

    Ama Türk sinemasına baktığmız zaman farklı bir tablo görüyoruz. Recep İvedik, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan'ın filmleri Türkiye'nin en çok izlenen filmleri. Penguen, Uykusuz gibi mizah dergileri de az satmıyor. Türk insanı genel olarak gülmeyi ve mizahı seven bir toplum.

  20. Ben ergenlik çağımda oldukça öfkeli ve huysuz bir gençtim. Her şeyi eleştirirdim, sorgulardım. Biraz can sıkıcıydım diyebilirim. Sonra bir arkadaşım bana bir tavsiye verdi. Ya biraz da gül geç dedi. Eğer şu hayatta kusurlar, absürdlükler, anlamsızlıklar olmasaydı zaten mizah da olmazdı dedi. Ben de ona eğer herkes sürekli gülerse hiçbir şey düzelmez deyip karşı çıkmıştım ama söyledikleri de aklımın bir köşesinde kaldı sürekli. Gerçekten mizah olmazdı eğer herşey mükemmel, düzenli ve anlamlı olsaydı. Mizah bunun için var. Mizah aslında hayat ile başa çıkabilmek için çok önemli bir silah.

    Sanırım o söz bilinçaltıma çok işledi ve her soruna mizahi yaklaşmaya başladım. Artık her şeye gülebiliyorum. Daha mutluyum ama acaba yanlış yapıyor muyum diye de düşünmüyor değilim. Acaba çok gülmek insanı gerçeklerden uzaklaştırır mı? Sorunların çözülmesinde motivasyonu azaltır mı?

    Ne düşünüyorsunuz? Çünkü baktığım zaman Türk insanı hakikaten çok gülüyor, mizahı çok seviyor. Belki de sorunumuz bu olabilir.

  21. Tanrının varlığı bu açıdan büyük sorun teşkil ediyor. Diyelim ki tanrı da bizler gibi evrildi. O zaman biz de ilk olabiliriz. İlk neden belki de bizizdir.

    Benim burada tartışmak istediğim konu, bir zincirin parçası olabilir miyizdi. Aslında başlıkta tanrı konusu açmamlıydım, bu forumda müslümanların olduğunu unutmuşum bir an.

  22. Bir simülasyonda da yaşıyor olsak bu simülasyonu icat etmiş bir uygarlık olmalı.Ve bu uygarlık bizden çok çok daha üstün olmalı bu durumda var oluş sorunu daha da büyümüş oluyor.Yine sorun çözülmüş değil sadece topu başkasına atmış oluyoruz.

    Kesinlikle haklısın. Belki biz varoluşun ilk zeki varlıkları da olabiliriz. Belki uzun bir zincirin bir halkası da olabiliriz. Zaten konuştuğumuz konu tamamen spekülasyon. Ben daha çok bunun olabilirliğini düşünüyorum. Bana olabilir geliyor. Ama olabilirliğinin, öyle olduğu anlamına gelmeyeceğini de biliyorum. Her ihtimale kuşku ile bakmaya çalışıyorum.

  23. Özellikle çağımızda ortaya çıkan bilgisayar simülasyonları, oyunları ile ortaya yaşadığımız evrenin de bir simülasyon olma ihtimali fikri ortaya çıktı. The Matrix filmi de bu konuyu işlemişti.

    Bu simülasyon evren fikri bana göre tanrının varlığına dair en güçlü argüman. Güçlü bir argüman ama spekülasyondan öteye gidemiyor. Tanrının varlığını ancak bu olasılık ile görebiliyorum ama bir simülasyonda yaşıyorsak arkasında mutlaka bir tanrı olmasına gerek yok. Bir kaç ihtimal düşünürsek oldukça zeki bir uygarlık bir deney yapıyor olabilir, gelecekte insanlık kendi kökenlerini araştırmak için bir simülasyon yaratmış olabilirler ve böyle sonsuz bir simülasyon döngüsü içinde olabiliriz.

    Simülasyon fikrini destekleyen ise evrende gördüğümüz fizik yasaları. Evrenin bir bilgisayar programı gibi kodları var. Ama bu fizik yasaları da simülasyon fikrini desteklemek için yeterli sayılmaz. Sonuç olarak biz de kendi yarattığımız simülasyonlarda fizik yasaları oluşturuyoruz. Fizik yasasına tabi olanlar fizik yasalarına uygun simülasyon yaratabiliyorsa, mutlaka gerçek olanların yasalardan muaf olacağına dair bir görüş savunamayız.

    Ama bir zihin alıştırması ve hayal gücü açısından bu simülasyon düşüncesi zevkli olabilir. Onun ötesinde bir anlam görmüyorum.

    Sizin fikirleriniz nedir?

  24. Kendisi genetik alanına sonradan girmiş olsa da, bir sürü yazılarını ve kendisi hakkında yazılanları okudum. Bu adamın iddiasına göre ömür uzatmaya yönelik teknolojiler birbirlerinden izole şekilde bulunmuş. Kendisi hem bir mühendis hem de sonradan bir genetik uzmanı olarak bu teknolojileri birleştirmek istediğini söylüyor.

    İnsanlara boş umut veriyor olabilir. Ama aynı zamanda belki mühendislik geçmişi ile çoğu bilim adamının göremediği açıları da görüyor olabilir. Sonuç olarak başarılı olacak mı, olamayacak mı hepimiz göreceğiz.

×
×
  • Yeni Oluştur...