Jump to content

Nuri Kara

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    476
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Nuri Kara kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 21 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

     

    tanrı konusunda kesinlik vardır. tanrı dediğiniz şeyi tanımlayamıyorsanız, onu uydurmuşsunuz demektir.

    tanrı dediğiniz şeyi tanımlayabiliyorsanız, o tanıma göre tanrının varlığı sorgulanabilir ve kesin bir yargıya varılabilir.

     

    siz şu anda uydurduğunuz bir tanrıyı sorgulaya sorgulaya yok ediyorsunuz. yalnızca, sizin için normalden uzun sürüyor. gittiğiniz yolu görmek istiyorsanız,

    kireç'in yazılarına bakabilirsiniz.

     

    örneğin: tanrım şu masadır diyorsanız, evet tanrınız vardır. fakat tanrı sözcüğünü yanlış bir bağlamda ve anlamda kullanmaktasınız demektir, çünkü geleneksel tanrı tanımı içinde yer alan üstün herhangi bir özellik sizin tanrınızda söz konusu değildir. amcam şu masadır demekten pek bir farkı bulunmuyor. .

    bunun dışında doğüstülük barındıran bir tanrı inancınız varsa - ki var sanıyorum - tanrınızı tanımlamadığınız sürece yalnızca korkularınız ya da beklentileriniz doğrultusunda uydurmaktasınız demektir. 

     

    özetle: tanrınızın varlığı konusunda kesin bir yanıt arıyorsanız, tanrınızı tanımlayın ve size kesin yanıtınızı verelim. tanrınızı tanımlayamıyorsanız, onu varlığını uydurmuşsunuz demektir, çünkü ona dair söyleyebileceğiniz hiçbir şeyiniz yoktur; yani tanrınız hakkında hiçbir bilginiz yoktur. bu nedenle vardır diyebilmeniz ancak uydurmanızla mümkündür.

     

     

    Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Çok güzel yaklaşım aslında. 

     

    İsveç'te pembe koyunlar var dediğinde, İsveç'e gidip incelemeler yaparak iddianı doğrulama veya çürütme olanağımız vardır. Yani gözlem ve deneye açık bir iddia olur bu.

    Koyunun beyazı, krem renklisi, kahverengisi, siyahı var, o yüzden pembe koyun neye benzer diye düşünmeyiz. Referans noktamız "koyun" çünkü. 

    Tanrı öyle değil. Doğa bilimlerinin Tanrı spekülasyonunu ciddiye almama nedeni tam da bu. Bilimsel yöntemlerle araştırılacak bir önerme, iddia, hipotez vb değil.

    Ama biz doğayı, evreni incelediğimizde de onun var olduğuna hatta olabileceğine dair en ufak bir ipucuna, işarete falan da rastlamış değiliz. Yok çünkü. Olmadığından eminiz. Bir de sosyal bilimler var, oraya bakınca olmadığından ayrıca emin oluyoruz. 

     

    İnsanlığın bugüne dek "Tanrı yaptı" dediği şeylerin öyle olmadığını gördük. O yüzden Tanrı tanımları da değişmek ve ne yazık ki basbayağı daralmak zorunda kaldı. Şimdilerde tamamen evrenin dışına kaçırdılar onu, orada duruyor falan diyorlar.

    Hem hiçbir şeye benzemez ve hiçbir yerde olmaz inancı taşıyorlar, hem de her yere baktınız da mı böyle diyorsunuz diyorlar. Senin bu cümlen de öylesinden...

    Gerçekten kötü bir durum. 

     

    İnsan daha önce algılamadığı bir şeyi hayel edemez. Bir insanın var olmayan şeyleri hayal etmesi, algıladıklarını farklı şekillerde birleştirmesinden ibarettir. 

     

    "gidip görmeden veya böyle bir şeyin olamayacağını ispatlamadan, iddiamı çürütemezsiniz." Tanrı kavramında gidip görmek mümkün olmadığı için, ikinci söylediğim şeklinde ispatı yapılabilir.

     

    "tanrınızın varlığı konusunda kesin bir yanıt arıyorsanız, tanrınızı tanımlayın ve size kesin yanıtınızı verelim." Tanrıya bir özellik atfetmeden sadece madde olarak var demek, bunun ismi tanrı olmaz. Özelliği olmayan bir şeyin insan zihninde bir karşılığı olamaz. Evrende de en az bir özelliği olmayan hiçbir şey yoktur.

     

    Ben tanrımın kutsal kitapları gönderdiğine inanıyorum. İnsanları imtihan ettiğine ve imtihan için gereken her şeyi bildiğine inanıyorum. 

  2. 34 dakika önce, anibal yazdı:

     

     

    Konu şu, sende bilnicinle falan kassan iyice, kurbağa şekline dönebilir misin? Altından neden kendi bilinci ile başka şekle dönmesini bekleyebiliriz o halde? 

     

    Eğer "eğer..." diyorsan, buna biz koşullu ifade deriz, demek ki o mevzu oradaki şahısların özgür iradesi değil, "decision" yapılabilir bir haldir. Türkçede pek uygun karşılığı varsa da ben bilmiyorum. "Know", "Decision", "Prediction" vs. farklı anlamları olan "bilinebilir, öngörülebilir" tanımları. 

     

    O kişinin korkak cesur falan olması, senin için "unknown" yani bilinmeyen şey. Ama o adam neyse o, yani, aslen o adamın cesur olduğu bilinen bir bilgi, senin bilmiyor olman durumu değiştirmeyecek. Yani, o adamı da, seni de tanıyan ben, karşıdan sizi izlerken, senin fena marizleneceğini biliyor olacağım mesela. Yani özgür iradeniz orada devreye girip, "amanda ne güzel parmak, hadi hep beraber halay çekelim" dedirtmeyecek size asla, doğru mu? Senin haleti ruhiyen = X, onun haleti ruhiyesi = Y ve olacaklar Z. Ve ortada olan her zaman

     

    X + Y = Z

     

    olacak, yani bu kadar matematik ifade edilebiliyor olacak mesele. Eh, hal buyken nerde burda bir özgürlük faktörü? 

     

     

    Özgür iradenin sınırları var, bilincimle şekil değiştiremem. Ama bilincimle öğrenmeyi isteyip, öğrenebilirsem örneğin kanserli hücrelerin şeklini değiştirecek şeyleri yapabilirim.

     

    "o mevzu oradaki şahısların özgür iradesi değil, "decision" yapılabilir bir haldir" seçenekleri biz belirlemedik, ben olan seçenekler arasından seçim yapabilmeye özgür irade diyorum.

     

    "O kişinin korkak cesur falan olması, senin için "unknown" yani bilinmeyen şey. Ama o adam neyse o, yani, aslen o adamın cesur olduğu bilinen bir bilgi, senin bilmiyor olman durumu değiştirmeyecek." katılıyorum ama önceden yaptığı tercihler yüzünden o anda korkak veya cesur. O anda karar vermese de, önceden verdiği kararları neticesinde eylemleri gerçekleşecek.

     

  3. 31 dakika önce, anibal yazdı:

     

     

    Özgür iraden falan yok, unut bunu...

     

    Altın sadece durmaz, etkileşime geçebilir, mesela çekiçle vurabilirsin. O zaman altın "bilinçli bir şekilde" varak denen şekle dönecektir. Ama bunu uyuz demire yapamazsın, o çekici vurunca bilinçli şekilde toz olmayı tercih edecektir. Umarım yeterince açıklayıcı olmuştur. 

     

     

     

    Basitçe, falanca adam karısıyla AVM'de gezerken, gidip karısına parmak atmayı denersen başına ne geleceğini biliyorsan, o adamın bilincinden, özgür iradesinden bahsetmek abes olur. O adam sende olabilirsin.

     

    Ha, biz, bizi oluşturan maddenin gerektirdiği şekilde davranıyoruz. Ve bizim bu mekanizma içinde çok kısıtlı bir algıya sahip olmamız, bizim davranışlarımızın sanki çok karmaşık, çok ileri olduğu falan gibi algılanıyor. Ama doğada karmaşık falan yok, bunlar bizim algı sistemimize dair konular, hepsi bu.

     

     

    Özgür iraden var ama isteklerini değiştirmen zaman alır. Sen yeni bir karar aldığın zaman vücudunun, beyninin o karara uygun şekle gelmesi zaman alır. Dünyadaki en kötü insanın, en iyi insan haline gelebilmesi mümkün. Ama bir günde en iyi insan olabilmesi mümkün değil.

     

    Altın, bilinçli sen ona vurasıya kadar durmaya devam eder. Altın kendiliğinden harekete geçemez ama bilinç kendiliğinden harekete geçebilir. Altın bilinçli bir şekilde varak denen şekle dönmez; Maddenin yapısı değil, o madde yapısının bir amacı olması bilinçtir.

     

    "Basitçe, falanca adam karısıyla AVM'de gezerken, gidip karısına parmak atmayı denersen başına ne geleceğini biliyorsan, o adamın bilincinden, özgür iradesinden bahsetmek abes olur. O adam sende olabilirsin." Eğer yanımda silah taşıyorsam veya arkadaşlarımla berabersem(çoksak) parmak attığım( atmam:) ) zaman başıma ne geleceğini bilemem. O kişi korkak mı, cesur mu veya silahlı birine kafa tutmaya değecek bir konu olduğunu düşünmez. O kadar basit değil..

     

  4. Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Virusun yapabileceği ne ise senin yapabileceğin de o. Senin biyolojin, veya burada bahsi edildiği şekilde beynin daha kompleks olduğu için eylem parametren daha fazla. Kendi maddi varlığın içinde, nicelik olarak daha fazla işlem yapıyorsun, hepsi bu. 

     

    Virus neye mahkumsa sen de aynısına, yani maddi/biyolojik yapına mahkumsun. Virustan farklısın elbette, tüm canlılar birbirinden farklı ama bu farklar, bilinç söz konusu olduğunda niteliksel olarak değil niceliksek olarak değerlendirilir. Siz niteliğe takıldığınız için anlayamıyorsunuz.

    Örneğin bold yaptığım cümlen... İnsan elbette maddi yapısıyla var, ancak biz kendimizi incelerken yalnız genlerimize, hücrelerimize indirgemeyiz. Sosyal hayvanlarız, öğreniyor ve öğrendiğimizi aktarıyoruz, doğduğumuz aile ve sonra çevre tarafından eğitiliyoruz, birbirimizi izleyip kopyalıyoruz vs vs.... O yüzden insanı yalnız genetiğine indirgeyerek incelemiyoruz. Fenotip=Genotip+Çevre gibi bir formülümüz var. Yani bana, bize göre insan şans eseri iyi veya kötü, inançlı veya inançsız olmuyor. 

    Ama bu bir şeyi değiştirmiyor. Biz diyoruz ki insan böyle, virus öyle, timsah şöyle vs... Bunların bilinçle ilgisi yok, hepsi kendi maddi örgütlenmeleri çerçevesinde varlık gösteriyor.

     

    Özgür irademiz var, ancak elbette sınırlı. Sahip olduğumuz seçenekler kendi biyolojimiz, kurduğumuz medeniyet ve doğal çevremizle sınırlı. Başka türlüsü zaten mümkün değil. Yani a okuluna değil de b okuluna mı gitmeliyim, y mesleğini değil de z mesleğini mi seçeyim ya da f kişisiyle mi evleneyim yoksa evlenmeyeyim mi gibi ciddi kararları alırken, hatta daha fazla seçenek arasından birini tercih etmeye çalışırken irademizi kullanıyoruz elbette, ancak bunu yaparken de mahkum olduğumuz sınırlarımız var. "Özgür irade vardır" diyen benim gibiler o sınırları zaten kabul ediyor ve biliyordur. Ancak bunların bilinçle ilgisi yok. 

     

    53 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Denk gelmedikçe kopyalanmıyor işte. Uygun hücreyi bulacak ki o hücre virusu kendi parçası sanıp işleme geçsin. Virus bunun farkında olduğu için "uygun" olanı bulduğu anda yerleşiyor ve kendini kopyalıyor veya işte kopyalatıyor. Bunlar evrim falan da geçiriyor, acayip başarılılar ve hiç yok olmuyorlar. 

     

    Eskiden hayvanlarda akıl yok, bilinç hiç yok falan derdi insanlar. Yalnız insana ait bir özellik gibi algılanır ve şehvetle sahiplenilirdi. Şimdilerde hayvanlarda da bilinç olduğu açıkça ilan edildi. Bu bana çok önemli görünmüştür hep. Hayvanlarda bilinç varsa viruslarda, hatta maddede neden olmasın ki...

    Demek ki bilin dediğimiz şeyde herhangi bir olağanüstülük yok -ki yoktu-, kompleks bir beyne sahip olmak falan da gerekmiyor. Hal böyleyken, beyne bile ihtiyaç olmadığını düşünmek zor değil. 

     

    Bilinç, organizmanın kendi maddesel yapısı içinde varlık göstermesi, eylemde bulunması durumudur. İnsan için bu (tıbba ve biyolojiye göre) ölü ya da baygın vb olmaması durumu olarak nitelenir. Senin tanımına göre şizofrenlerde, hatta şizotipallerde de bilinç yoktur diyebiliriz pekala. 

     

    Özgür irade bilinç(ben amaç kelimesini kullanmak istiyorum) dediğin şey ile çok alakalı aslında. Özgür iradenin var olduğunu söylemek, bilincimizi kontrol edebildiğimizi söylemektir.

     

    Maddenin bilinci olmadığını düşünüyorum. Örneğin altın, belirli özellikleri var ama sadece duruyor, bilinçli bir varlık kendisiyle etkileşime geçemediği sürece öylece durmaya devam eder. "Her canlının bilinci vardır" diyebilirim sanırım. 

     

    "Özgür irademiz var, ancak elbette sınırlı." Seçenekleri biz kendimiz oluşturmadık. Vücudumuzun(maddenin) yapısı yüzünden doğan seçeneklerimiz var. Dediğin gibi özgür irademiz sınırlı.

     

    Bir şey daha eklemek istiyorum: Belki bütün canlılarda özgür irade vardır ama insan aralarında en geniş seçeneklere sahip olandır.

  5. 2 saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Bilmem? Gidip bakmak, sormak lazım. Çocuğu görmüş ama hiç etkilenmemiştir, umursamamıştır, ya da görmüş ve üzülmüş ama "aman bana ne, nasılsa birileri yardım eder" deyip geçmiştir, veya görüp etkilenmiş ama çok acelesi olduğu için geçip gitmek zorunda kalmıştır vs vs... Bir dolu neden sayılabilir.

     

    Evet farkında. O yüzden ne yapacağını biliyor ve gidip yapıyor. Bunun için beyni olması bile gerekmiyor. Bizdeki fark, farkettiğimizin farkında olmamız.  Bilincimizin bilincinde olmamız yani. Aklımızı kullanma biçimimiz. Bilinçli olmamız değil.

     

    Senin, kendini kopyalamak için var olduğunu bilmen gerekmiyor. Ben sana böyle olduğunu söylüyorum ama kabul etmiyorsun mesela... Çünkü senin var olma neden ve amacına ilişkin düşüncen, bu basit gerçekle uyuşmuyor.

    Buna rağmen bilinçlisin, evet. Genlerin, senin saçma çalışan aklına rağmen baskın gelir ve o gerçeği dikte eder. Sen gidip bizzat kendin çocuk yapıp üremesen bile mutlaka üremeye katkıda bulunur, türün devamını sağlamada bir şeyler yaparsın. Virus bu noktada kesin olarak senden daha bilinçli ve başarılı tabii...

     

    Bilinç ile anlatmak istediğin(anladığım kadarıyla): "Her canlının maddi yapısından kaynaklanan amaçları vardır" diyip, buna bilinç diyorsun. Bende maddeden oluşuyorum, sana göre benim bilincim, maddeden kaynaklanan amaçlarım. Uygun ortam oluştuğunda bunları maddeden dolayı gerçekleştiriyorum. Sana göre ben virus den farklı olarak amaçlarımı görebiliyorum ama değiştiremiyorum.

     

    Virusun madde yapısı gereği kendini kopyalamak haricinde yapabileceği bir şeyi yok. İnsanın ise ilk paragrafta yazdığın gibi, madde yapısı gereği yapabileceği birçok farklı seçeneği var. Sanırım sana göre insanlar madde yapıları gereği(şans eseri) iyi veya kötü oluyorlar, inanıyorlar veya inanmıyorlar... Ben ise özgür iradeye sahip varlıklar oluğumuzu ve özgür iradenin madde yapımız yüzünden var olduğunu düşünüyorum. Evrimsel olarak: Bu kadar çelişen seçenekleri gerçekleştirebilme potansiyelimiz, özgür iradenin oluşmasına sebep olmuştur.

  6. 39 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

     

    ne kadar anlayabildiğinizle ilgili. tanrı şudur diyorsanız, şu olma durumuna aykırı yalnız bir örnek veya çıkarım bile tanrınızı uydurduğunuzu gösterir.

    örneğin yalnız ben bile yazılarımda bir kaç kere mükemmel varlığın neden kesinlikle olamayacağını anlattım. tanrım mükemmeldir diyorsanız, tanrınız yoktur. 

    bunun olasılığı, berisiliği yoktur. vardır diyorsanız, tutup kuyruğundan getirmeniz gerekiyor tanrınızı. diğer türlü, tanrınız tanımlarla ancak var saydığınız bir şeydir ve bu tanımlara göre

    olamazlığı gösterildiği anda, artık açıktır ki tanrınız sizin uydurmanızdır.

     

     

    Tanrının varlığı konusunda kesinlik yoktur(şu anda, belki gelecekte de). Tanrının özellikleri hakkında kesinlik olabileceğini düşünüyorum. Benim düşündüğüm gibi bir tanrının var olamayacağını kanıtlamak, bir tanrının var olmadığını göstermez. Sadece benim düşündüğüm gibi bir tanrının var olmadığını gösterir. Ben tanrıyı tanıdığımı iddia etmiyorum. Zamandan münezzeh olduğunu söylemiştim, çünkü maddenin başlangıcı oluğunu düşünüyordum. Maddenin başlangıcı yoktur, benim inandığım tanrı zamandan münezzeh değildir.

  7. 3 saat önce, sağduyu yazdı:

     

    Bir tanrının senden ne istediğini düşünüyorsun yani nasıl hareket ediyorsun?

     

    Bu tanrının senden ne istediğini nasıl bilebilirsin?

     

    Bu tanrının senden istediğini sandığın şeyin gerçekte o tanrının senden istediği şey olduğundan nasıl emin olacaksın?

    Tanrının tam olarak neyi yapmamı istediğini bilmiyorum. Bildiklerim dahilinde doğru olduğunu düşündüğümü yapıyorum. Bilgim arttıkça doğrularım değişiyor.

     

    Doğru olanı aramada önemli olan noktalar var, birisi: Doğrular, kişiye nasıl hissettirdiğinden bağımsızdır; Bir şeyin iyi hissettirmesi o şeyi doğru yapmaz. Bu konuda birçok ateist takdiri hak ediyor bence, çevresine rağmen ateist olmak zordur. Eş cinsel birinin eş cinselliğini açıklaması da takdiri hak ediyor, başkalarının hakkında düşüneceklerini göz ardı edip, doğru bulduğu şey için zorlukları göze alıyor.

  8. 1 saat önce, teflon yazdı:

     

    Siz, ben bir çeşit fideistim demeyi mi getiriyorsunuz..?

     

    Tanrının varlığını savunanların ve tanrının var olmadığını savunanların söyledikleri arasında delil olabilecek bir söz görmedim. Ortada bir kesinlik yok. 

     

    Bu durumda üç yaklaşım söz konusu(benim gördüğüm): Tanrının varlığını önemsememek, tanrıya inanmak, tanrıya inanmamak.

     

    Tanrının var olduğunu iddia eden ispatlamalı diyorsanız, sadece gördüklerinize göre hareket edin; bildikleriniz arasında kesin olanlar mı, kesin olmayanlar mı fazla? Ben İsveç'te pembe koyunlar var dersem; gidip görmeden veya böyle bir şeyin olamayacağını ispatlamadan, iddiamı çürütemezsiniz. 

  9. 51 dakika önce, teflon yazdı:

     

    Haklısınız. Yalnız en başta yanlış okudum sanırım, yanlış alıntılamaktan ziyade. Düzeltiyorum. ..Yalnız sanki yine de taşlar yerine oturmuyor mu acaba..Kiplerle ilgili.. Mesela: "Bildiğimi zannediyordum, çünkü hiç şüphe duymuyorum." Orası "duymuyordum" mu olacak..? Diğer mesajda yazdıklarınızı tekzip mi etmiş oluyorsunuz böylelikle? Çünkü orada sürekli bir "bilmeye" vurgu vardı..

     

    Netice itibari ile şimdi siz biliyor musunuz, inanıyor musunuz, zannediyor musunuz, yoksa inancınızdan şüphe mi etmiyorsunuz...nedir? Allah'a malediyorum çünkü inanıyorum. İnancımdan şüphe etmiyorum. Bu mudur? Bilmekten çıktı, şüphe duyulmayan inanç haline girdi..Yaklaşık olarak benzer kapıya çıkıyor gibi. Mal ediyorum çünkü inanıyorum, inancımdan şüphe etmiyorum. İnançtan şüphe etmemek ile bilmek arasındaki fark nedir? İnanç bilmemeyi gerektirir, bilmemek şüpheye koşut gider. Biri varsa diğeri yoktur. Vica versa..

     

    Siz, ben bir çeşit fideistim demeyi mi getiriyorsunuz..?

    "İnanç bilmemeyi gerektirir, bilmemek şüpheye koşut gider. Biri varsa diğeri yoktur." Bu söylediklerinize %100 katılıyorum. Çıkış noktam da buydu zaten: "Şüphe etmiyorum, öyleyse tanrının var olduğunu biliyorum" diye düşünüyordum. "İnancımdan şüphe etmiyorum" Böyle bir söz söylediğiniz söz yüzünden söylenemez, şüphe etmemek ve inanç bir arada olamaz. Hala şüphe duymuyorum, inanmam gerektiğini biliyorum. Tanrının varlığını bildiğimden dolayı değil, inanmam gerektiği sonucuna ulaştığım için şüphelerimden kurtulduğumu düşünüyorum.

     

    Kesin olarak bildiğim bir şey var: Tanrının var olduğunu düşünerek hareket etmem gerektiğinden şüphe duymuyorum. 

  10. 31 dakika önce, teflon yazdı:

     

    Sizde bütün kavramlar birbirine girip bulamaç haline gelmiş gibi gözüküyor naçizane kanaatimce. Önce bilmek ve inanmak arasındaki farkı irdeleyip, akabinde yazdıklarınızı buna göre bir daha gözden geçirin bence. Yazdıklarınız derken, bu ve galiba diğer başlıktaki bir önceki daha uzun mesajınız. Allah'a maletmek mevzusu.

     

    Billdiğimi "zannediyorum"..

    Çünkü "şüphe duymuyorum"...?

    Şüphe duymadığımı "düşünüyorum"...?

    "İnançların" da sebepleri vardır...

    Ama "biliyorum"...?

     

    Bu arada Ebu Kafir'in de dediği gibi; söz konusu olan ilahi bir kitapsa, farkın büyüğü küçüğü olmaz. Değişmiş mi, değişmiş. Kaldı ki o küçük farklar dediklerinizden, örneğin harekelendirmelerin bile hangi vahim neticelere yol açabildiği bu forumda daha önce görüldü. Zaten orjinali de yok ki bu kitabın. "Neye" göre değişmedi..??

    Yanlış alıntılamışsınız: "zannediyorum" demedim, "zannediyordum" dedim. Artık bildiğimi değil, inandığımı söylüyorum.

  11. 12 saat önce, Nuri Kara yazdı:

    Allahın var olduğunu biliyorum.

     

    Ben kutsal kitapların allahın sözü olduğunu biliyorum.

     

    Bildiğimi zannediyordum, çünki hiç şüphe duymuyorum. İnsan "iyi hissetcem, kötü hissetcem, korkmıcam ve şüphe duymucam" diyemez. Sebepler ortadan kalkmadıkça iyi hissetmeye, kötü hissetmeye, korkmaya ve şüphe duymaya devam eder. Hislerinin kontrolü doğrudan değil, dolaylı olarak kendisine bağlıdır. Şimdi ise inanmam gerektiği konusunda bir şüphe duymadığımı düşünüyorum. İnançların da sebepleri vardır, aynı şeye farklı şeylerden dolayı inanılabilir. 

  12. Bir saat önce, Ebu Kafir yazdı:


    Linkte toplamda 7 ayrı versiyondan bahsedilmiş ama bunlardan daha az popüler olan başka versiyonların mevcut olduğunu da eklemişler. 2 farklı versiyonu ele alıp kritiği yapılmış bunlar Türkiye'de bulunan 1924 Mısır standard "imam hafs" versiyonu ve genellikle kuzey afrika, cezair, tunus, sudan ve batı afrika topraklarında yaygın kullanılan "imam warsh"  versiyonu kuranlar karşılaştırma yaparken ana hatlarıyla 4 farklı kategoride uyuşmazlıklar tesbit edilmiş, bunlar; 


    -temel harf / grafiksel farklılıklar
    -vurgu farklılıkları
    -sesli harf farklılıkları
    -besmele farkları

     

    Küçük farklılıklar..

  13. 7 saat önce, teflon yazdı:

     

    ..Evreni Allah'a nasıl malediyorsunuz Nuri Kara?

    Öncelikle, allahın var olduğunu biliyorum.

     

    Evrenin, dünyanın ve insanın pek çok farklı şekillerde var olma potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bu halde olmasını tanrının - tanrının var olduğunu bildiğim için - istediğini düşünüyorum.

     

    Bir insanın söyledikleri yaptıklarıyla çelişiyorsa, yaptıkları gerçek kişiliğini yansıtır. Beni, başka insanları bu duruma allah soktu. Vücudumuzun ve evrenin şekli yüzünden acılar, mutluluklar vs. var. Gerçekleşmesi mümkün olan şeylere bakarak onu tanımaya çalışıyorum. 

     

    Ek olarak: 

    İyi olanın ne olduğunu açıklayamıyorum. İyi olan iyi olduğu için iyi. Bize iyi olan söyleniyor, biz kendimiz iyi olanı keşfetmiyoruz. İyi olan bir şeyin etkilerinden bahsedebilirim ama bu etkilerin neden onu iyi olan yaptığını söyleyemem.
    Neden bencillik kötü, paylaşmak iyi? İyi ve kötü olduğunu düşündüğümüz hiçbir şeyin neden iyi ve neden kötü olduğunu bilmiyorum. Paylaşmanın iyi olduğunun insana fısıldandığını düşünüyorum.

     

    Bencillik sadece kendini düşünmektir. Bu birçok kötülüğün temeli. Bencil bir insan kendisi için küçük bir yarar uğruna başkasına büyük zararlar vermekten çekinmez. Evrim üzerinden düşünecek olursam, tür içi küçük bir yarara büyük bir zarar takası olduğu için, insan türüne zarar verir. Ben insan türünü düşündüğüm için mi paylaşımcıyım? Madem evrimin ürünüyüm(paylaşımcılık için), nasıl bencil insanlar olabiliyor?
    İnsan akıl sahibidir. Ben insan türünü düşündüğüm için paylaşımcı olmadığımın farkındayım. Tanrının rızasını istediğim için paylaşımcıysam, tanrıya inanmayan insanlar nasıl paylaşımcı olabiliyor?
    Paylaştığım kişi bana iyilik yapar diye de paylaşımcı olmadım.
    Neden paylaşıyorum?

     

    2. Ek: 

    32. Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? 

    Bir gol atmak, sadece kaleye topu sokmaktır. O topu kaleye sokmanın iyi veya kötü bir etkisi yoktur, sadece insanlar - yükledikleri anlam dolayısıyla - etkileniyorlar.

    Yok olacak olan dünyada mal vs. sahibi olmanın, insanın kendisi yok olduktan sonra bir anlamı kalmayacak. Yok olacak bir şeyler için çabalıyoruz.

     

    3. Ek:

    Kutsal kitaplar insanı allahın yarattığını söylüyor. Ben kutsal kitapların allahın sözü olduğunu biliyorum.

     

     

     

     

  14. 13 saat önce, Emre Karaköse yazdı:

    Kuran'ın Allah'ın sözü olduğu ve korunarak günümüze geldiği bilgisine delillere bakarak ulaşıyoruz elbette.

     

    Selam

     

    12 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    1.İnsanlara yol göstermek zamanla insanlar yollarını şaşırıyor düşüncesiyle.

    2. İnsanların bilgi ve biliş seviyesine göre kitap gönderiyormuş örn: ortaokul öğrencisine lise kitabı veya üniversite kitabı olmaz diye .Son olarak kuranı göndermiş hem 1400 yıl öncesine hem de tüm zamanlara hitap edebilecek kural ve şeriatları özellikleri barındırdığı için .

    1. Kuran: Son nebi, 2. Kuran: Son peygamber; 1. Kuran: Namaz var, 2. Kuran: Namaz yok; 1. Kuran: Kuran müslümanları, 2. Kuran: İşid, 3. Kuran: Tarikatlar... ama kuran değiştirilmedi(!).

     

    Kuran bütün zamanlara hitap ediyormuş, 1400 yıl önceki insanların hayatına çok benziyor hayatlarımız(!).

     

    Allahın değişmeyen, değiştirilemez kitabı evrendir. İlk insanlarda, bizde aynı evrende yaşıyoruz; bizden sonra gelecek insanlarda aynı evrende yaşayacak. Gerçekler gözlemciden bağımsızdır, evreni farklı şekilde yorumlamak evreni değiştirmez. 

  15. 17 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

     

    "Örneğin evrende her şey tamamen gerekli tüm fiziksel yasalarla açıklanabildiğinde evrenin ve her şeyin ve canlıların oluşumuna nedenselliğin farkındalığında bir gücün (bilinç) eşlik etmediğine bir kanıt mı sunmuş oluyorsun?"

     

    Evet. Bunların oluşması için bilince ihtiyaç olmadığını kanıtlamış oluyor. Tanrının bir şeylere müdahale ettiğini düşünsem de, olan her şeyin onun müdahalesi olmadan gerçekleşmiş olması mümkün. Bilincin dahil olduğu sizin inancınız. Mümkün olmayan bir şeyin oluştuğuna dair bir deliliniz var mı?

  16. 7 saat önce, Sundance yazdı:

     

    Nuri bey, yukarıdaki konu başlığı ile aşağıdaki mesajınız arasında nasıl dağlar kadar fark olabiliyor?

     

    Tanrıyı evrenle tanımanız, insanın evrimle yaratıldığı fikrine kutsal kitaplardan ulaşmadığını belirtmeniz, kutsal kitapların ışık olduğu iddianız ile çelişmiyor mu?

     

     

    Kutsal kitaplar çevremizi aydınlatıyor, dolayısıyla evreni de. Kutsal kitaplar bilime katkı sağlamaz ama insanların bilgisi ölçüsünde bilim hakkında konuşurlar. 

     

    Kutsal kitaplarda geçen bir sözün doğruluğunu sorgulamıyorum, bu böyleymiş diyip evrendeki, insanlardaki... karşılığını anlamaya çalışıyorum. Sözlerin neyi ifade ettiğini anlasam bile; evrendeki, insanlardaki... karşılığını görmeden o sözü uygulamam.

  17. On 11.01.2019 at 21:50, Türk Ateist yazdı:

     

    Bilinç yalnızca canlı olma halinde söz konusudur. Olmadığı yerlerse yalnız ölme, bayılma, birtakım ilaçlarla bayılma benzeri semptomlar yaşama ve benzeridir.

    Kişinin kendi benliğinin, varlığının; bununla birlikte dış dünyanın farkında olma, bilme halidir bilinç. Bir şizofrende de vardır, herhangi bir hayvanda da. Acımasız bir seri katilde de vardır, bir dünyanın en ilkel insanında da. Bir dindarda da vardır ateistte de. 

     

     

    On 12.01.2019 at 18:58, Türk Ateist yazdı:

     

    Üşüyen yarı çıplak çocuğu gördüğünüzde bir dolu duygunuz devreye girer. Onun için üzülürsünüz, endişelenirsiniz ve bu duygular harekete geçmenize neden olur. Oradan geçen bir diğeri belki hiç etkilenmeyecek, umursamayacaktır. Yani karşılaştığı duruma karşı nötr olacak, herhangi bir duygusu devreye geçmeyecektir. Ve eylemsiz kalacaktır.

     

    Neden birisi eylemsiz kalırken birisi kalmıyor?

     

    1 saat önce, Türk Ateist yazdı:

     

    Viruslar beyni olan diğerleriyle, hele de bizimki gibi daha kompleks olanlarla kıyaslandığında eylem bakımından elbette zayıf. Bunu, nitelik ve nicelik derken anlatmaya çalıştım zaten. Onun bilinci, eylemlerine baktığımızda daha farklı. 

    Bizim bilincimiz de onlarınki gibi tepkimeye girmekten ibaret. Bizimki sadece nicelik olarak fazla. Doğalarımız farklı olduğu içim eylemlerimiz kendi içinde farklı ve bu bizi yanıltan şeyin kendisi oluyor. Bu arada, biz de tıpkı viruslar gibi tamamen kendimizi kopyalamak için varız. Bu noktada da hiç farkımız yok. Üstelik onlar bu konuda bizden çok daha başarılı.

     

    Sizce virüs kendini kopyalamak istediğinin farkında mı? Sanırım siz farkındasınız.

     

    "Kişinin kendi benliğinin, varlığının; bununla birlikte dış dünyanın farkında olma, bilme halidir bilinç." Ben kendimi kopyalamak için var olduğumu bilmiyorum, size göre ben bilinçli miyim? 

     

    İnsan bütün davranışlarının bilincinde değildir, bilinçdışı diye bir şey var. Ona neden böyle yaptın diye sorsan, "canım istedi" der. Bütün insanlar eşit derecede farkındalık sahibi değildir; bütün insanlar eşit derecede, farkındalığa erişebilme özelliğine sahiptir.

  18. 31 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

     

    bu sonuca kutsal kitaplardan ulaşmışsınız. allah ismiyle bir hayali ivarlığı kutsal kitaplardan biliyorsunuz. evreni falan yarattığını da kutsal kitaplardan yola çıkarak biliyorsunuz. bu sonuca -insanın bir şekilde yaratıldığı-  kutsal kitaplardan ulaşmadım demeniz garip değil mi?

    Risaleyle(nurcuların arasında) doğdum, sonra kuran müslümanı oldum, şimdi müslüman değilim. Tanrının varlığını sorguladım ve yakın zamana kadar kuranı Muhammed peygamberin yazdığını ve yinede onun peygamber olduğunu düşünüyordum. Açıklayayım: Tanrının insana peygamber olabilme potansiyeli yüklediğini ve Muhammed'in bu potansiyele ulaştığını, böylelikle evrene bakarak dosdoğru çıkarımlar yaptığını düşünüyordum. Ben tanrıyı evrenle tanıdım, insanın evrimle yaratıldığı fikrine de kutsal kitaplardan ulaşmadım.

  19. Bilim pratikte camdan aşağı atlarsan düşersin veya altın oksijenle şu şekilde etkileşir diyor. Teoride kütle çekiminden bahsediyor ve sonrada uzay yapısı gibi, zaman boyuttur gibi varsayımlar üretmeye başlıyor. Pratikte olduğu kadar teoride başarılı olabileceğimizi düşünmüyorum, tabii ki teoriler üretmeye devam etmeliyiz. Büyük cisimler ile küçük cisimler aynı yasaya tabii değildir deniliyor, sanki büyük cisimler küçük cisimlerin birleşmesiyle oluşmuyormuş gibi(!). Bilimde de bir sürü İnanç var. Bir şey görüyor, sonra her şeyi kapsaması için bir sürü şeye inanıyor. 

     

    Ben insanın evrimle yaratıldığını düşünüyorum. Bu sonuca kutsal kitaplardan ulaşmadım. Evreni allah yarattı, kutsal kitapları allah yazdı; Dolayısıyla bu ikisinin çelişmemesi gerekir.

  20. 12 saat önce, Sundance yazdı:

     

    Gerçekten merak ediyorum, şu anda bilime katkı yapan bilim adamlarının bilime güvenmediklerini filan mı iddia ediyorsunuz samimi olarak?

     

    İnsan emin olduğu bir konu üzerine araştırma yapmaz ve düşünmez. Bilim adamları bilmedikleri veya şüphe ettikleri konular üzerine araştırma yaparlar ve düşünürler, bu konularda katkı sağlarlar. Einstein Newton'a güvenseydi, muhtemelen bir şeyleri hala yer çekimiyle açıklıyor olurduk.

  21. 20 dakika önce, Melon şapka yazdı:

    Bilime her ne olursa olsun güvenmeyip, şizofrenik kutsal kitaplara inanmak net olarak “aptallık” belirtisidir.

    Bilime güvenmiyorsan üstadların gibi mağarada yaşamalısın, kim bilir o gerçeklikten sen de payını alabilirsin. Ama psikiyatristlerin elinden de kurtulamayacağını ben değil bilim garanti ediyor.

     

    Bilime güveniyorsan bilime katkı sağlayamazsın. Aristo'ya, Newton'a güvenmişlerdi, sende şimdi Einstein'a güveniyorsun. Bakalım gelecekteki toplumlar kime güvenecek? Bilimde sorulacak soru kalmadığı(!) zaman bilime güven duyulabilir. Yoksa sen çevrendeki her şeyi açıklayabiliyor musun?

  22. 3 saat önce, Sundance yazdı:

    Ne biçim ışıksa, onu okuyup da başka bir şeyden haberi olmayanın aydınlandığı yok.

     

    Bir de sanki çok bir şey söylüyormuş gibi ifade etmeler filan.

    Kutsal kitaplar kişiyi değil, çevresini aydınlatır. Anlamak için okumayan veya o ışığın aydınlattığı yerlere(çevresine) bakmayan aydınlanamaz.

  23. Bilim ve felsefe kaç kere kendi kendini haksız çıkardı ve kaç kere daha haksız çıkaracak? Bu böyledir diyor ve ona göre yaşıyoruz, sonra onun aslında öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Kesin bilgi kutsal kitaplara aittir. 

     

    Kutsal kitaplar gözlemleyemeyeceğimiz şeylerden de bahseder, bildirilmediği sürece bilinemeyecek şeyler.

     

    Kutsal kitaplar kişiyi değil, çevresini aydınlatır. 

     

    Allah içinde bulunduğumuz durumu anlatıyor, özellikle şunun ışığını keseyim demiyor.

     

×
×
  • Yeni Oluştur...