Jump to content

Frankton

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    73
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Frankton kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 11 dakika önce, kavak yazdı:

     

    Affedersiniz, siz müslümanlardan ne gibi bir cevap bekliyorsunuz ?

    Onların malum kitabı, içeriği ne olursa olsun,  ölesiye savunduklarını bilmiyor olamazsınız. Adamlar resmen bir insanın bir karınca ile kahvehane muhabbeti yapabileceğine kendisini inandırmışlar. Bu bir durum tespitidir, çünkü bu malum kitapta bu minvalde yazıyor.

    Sebebi ne imiş ?

    Bu malum kitapta bu minvalde yazıyor.

    Peki, neden bunun böyle olacağına veya olması gerektiğine kendilerini inandırmışlar ?

    Bu malum kitabın her bir kelimesinin her bir şeye gücü yeten bir tanrının sözleri olduğuna inanıyorlar.

    Tekrar başa dönecek olursak, evet, hal böyle iken siz bunlardan ne gibi bir cevap bekliyorsunuz ?

     

     

     

    Hiçbir şey. Artık hiçbir şey beklemiyorum.

  2. Evet bu bir masal, insan kurgusudur. Böyle düşündüğüm için de yine bu başlıkta, forumda aktif olan bir Müslümana cevaplaması için bunu sordum.

     

    On 19.04.2019 at 10:26, Frankton yazdı:

     

    @HATEM sorumu cevaplayabilir misin? Bir karınca bu kadar karmaşık bir cümleyi, o beyinle nasıl söyleyebilir? Kelimeler ve anlamları onlar için ağır değil mi? Bildiğimiz kadarıyla biz insanlar gibi düşünüp, söyleyebilecek bir kapasiteleri de yok. Böyle bir cümleyi, bırakın anlamlı bir biçimde kurmayı, anlamsızda olsa dahi kuramaz, akledemez, kendileri de anlayamazlar. Bu ayet bana çok fantastik, insan kurgusu gibi geliyor. Açıklarsanız sevinirim.

     

    18 Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."

     

     

  3. Şimdi, sağduyu yazdı:

     

    Masal olduğu apaçık belli olan bir deli saçması hakkında bilimsel araştırma falan yapılmaz. Sen bir insanın karıncalarla konuşmasının masal olduğunu anlayamıyorsan o da senin sorunun. Çamurdan insan yapıldığına, iki omzunda ışıktan yapılmış varlıklar oturduğuna inanan birisine sen hangi bilimsel araştırma ile ikna etmeyi düşünüyorsun? Bilimin, bilim insanlarının işi gücü yok da bir de bu deli saçmalıkları ile uğraşsınlar, oldu, başka bir isteğin var mı?

     

    1 dakika önce, malta erigi yazdı:

    Birşeyin yokluğu değil, varlığı ispat edilir. Bir iddia mevcutsa da, iddia sahibi ispat etmekle mükelleftir.

     

    13 dakika önce, Frankton yazdı:

     

    Evet, eğer bir inançlı soru işaretlerini böyle giderecekse, sorunlarımıza bu şekilde mantıklı bir cevap verebilecekse, parası, vakti, imkanı dahilinde bilimsel araştırma yapabilir diyorum.

     

    Biz yapmıyoruz. İnançlıdan istiyoruz. İstemekte de haklıyız. Bu onun mükellef olduğu şeydir. Ben de bunu yine istediğimiz yolla, bilimsel olarak kanıtını getirmeli, getirebilmelidir diyorum.

  4. Bir saat önce, sağduyu yazdı:

     

    Sen ne anlatıyorsun? Bir insanın karıncalarla konuşmasının masal olduğunu anlamak için bilimsel araştırma mı yapılması gerekiyor? Demek ki birisi gelip sana  ben çekirgelerle konuşuyorum dese o kişinin doğru söyleyip söylemediğini anlamak için bilimsel bir araştırma mı yapacaksın? Ya da bir asanın yılana dönüşüp dönüşmeyeceğini anlamak için bilimsel bir araştırma mı yapmak gerekiyor? İlle muhalefet yapacağım diye saçmalamanın anlamı ne?

     

    ☺️

     

    Evet, eğer bir inançlı soru işaretlerini böyle giderecekse, sorunlarımıza bu şekilde mantıklı bir cevap verebilecekse, parası, vakti, imkanı dahilinde bilimsel araştırma yapabilir diyorum.

     

    5 saat önce, sağduyu yazdı:

    Yahu ne diye masalı bilimsel bir araştırma ile doğrulamaya çalışıyorsun, masal işte. 

     

    Hem ben sizin, yukarıdaki, bilimsel araştırma ile doğrulamaya çalışmamalılar tavsiyenizi eleştiriyorum, hepsi o kadar. 

     

    Ayrıca bilim haricinde, Süleyman-karınca kıssası hakkında Müslümanların şu yorumlarını da bulmuştum:

     

    Hakkımdaki yaptığınız, yapacağınız yoruma da saygı duyuyorum.

  5. 1 saat önce, sağduyu yazdı:

     

    Yahu ne diye masalı bilimsel bir araştırma ile doğrulamaya çalışıyorsun, masal işte. Akla ve mantığa uyması gerekmiyor, karınca da konuşur, asa yılana da döner, ölü kuş da canlanır, büyü de vardır. Nerede görülmüş masalda mantık arandığı?

     

    ?

     

    nogodbutAllah'ın ne yazdığını henüz okumadım ama ondan önce sizinkisini okudum ve yazdıklarınıza çok şaşırdım. Şüphelerin, soru işaretlerinin gidermesi, bir cevap bulunması için başka ne yapılması gerekiyordu? Eğer kişinin inancını doğrulamasının yollarından biri bilimsel araştırma ise elbette bilimsel araştırma yapılması gerekiyor. Yapılan şey bir sözde bilim mi? Öyleyse aksini gerçek bilimin kıstaslarıyla ispat edin. Önce bilimin kanıtlarına inanan sizin gibi birisi için, herhangi bir şeyin bilimsel kıstaslar ışığında bir araştırma nesnesi yapılmasını, hakkında bilimsel araştırma yapılmasını mantıksızlık bulmanızı yanlış buluyorum. Acaba siz olası gerçek bir cevabı öğrenmeyi hiç istemiyor musunuz? 

     

     

    Sevgiler

  6. 3 saat önce, Frankton yazdı:

    Bir karınca bu kadar karmaşık bir cümleyi, o beyinle nasıl söyleyebilir? Kelimeler ve anlamları onlar için ağır değil mi? Bildiğimiz kadarıyla biz insanlar gibi düşünüp, söyleyebilecek bir kapasiteleri de yok. Böyle bir cümleyi, bırakın anlamlı bir biçimde kurmayı, anlamsızda olsa dahi kuramaz, akledemez, kendileri de anlayamazlar. Bu ayet bana çok fantastik, insan kurgusu gibi geliyor. Açıklarsanız sevinirim.

     

    18 Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."

     

    Araştırmalarım sonucu bu cevapları buldum:

     

    ''Bu kıssada Hüdhüd ve karıncanın, “qale/qalet” şeklinde söze başlaması ve bütün varlıklara şamil olan ‘kavl’ tabirinin, ‘kelam’ tabirine tercih edilmesi, yapılan bu konuşmanın, lisan-ı hâl ile gerçekleşmiş olduğunun delili sayılmıştır.'' (Bkz. Çağıl, Necdet, İlahî Kelâmın Tabiatı (Sözden Yazıya), İnsan Yayınları, İstanbul, 2003, s. 74-75; Çağıl, Necdet, Din Dili ve Mecaz, s. 66-68)(link: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/147816)

     

    ''Karınca kıssası İsrail metinlerinde de yer almıştır. Fakat kıssanın devamında Süleyman’ın böbürlendiği, karıncanın da ona: “Sen bir damladan yaratılmışsın” demesi karşısında mahcup olduğu ileri sürülür (Jewish Encyclopadea, XI, 440). Burada da görüldüğü gibi Kur’ân, diğer kutsal metinler karşısında hakem konumundadır, onlara karıştırılan beşerî ilaveleri düzeltmektedir. Buna rağmen bazı oryantalistler sıkılmadan, Kur’ân’ın bu tür kıssaları Yahudi rivayetlerinden aldığını iddia etmektedirler.'' (Suat Yıldırım Meali  18. Ayet Açıklaması)

     

    ''27:18 Süleyman'ın bir peygamber olarak mucizeler göstermesi Kuran'ın bağlamı içinde bir anlama sahip; ama karıncaların Süleyman'ı ve ordusunu tanımaları ve bu bilgiyi birbirlerine iletmeleri neyle açıklanır? Karıncalar da mı mucize gösteriyorlardı?! Tüm karıncalar böyle gizli bir yeteneğe mi sahip yoksa? Acaba ayaklarının kokusundan mı tanıyorlardı onları? O toplu iğne kadar olan beyinleriyle mi???1 20:114.'' (Edip Yüksel, Mesaj Kuran Çevirisi) (Ayrıca 20:144 ayeti dipnotuna da bakabilirsiniz: http://19.org/tr/mesaj-dipnotlar/)

     

    1 Edip Yüksel'in açıklamasıyla birlikte yazılan bu italik kısım bazı kaynaklarda yer alsa da, 19.org sitesinde yer almamaktadır.

     

  7. 2 dakika önce, HATEM yazdı:


    Büyük veliyleri, veliyler bile tanıyamaz veyâ bulamaz diyelim.
    Çünkü çok sıradan insân görünümündedirler. Halk içinde seçilemezler.
    Üzerlerinde, kendilerine göre çelişkili durumlar görünce,, "Böyle evliyâ mı olur" derler. Akıllarına sığdırmaya çalışırlar. Akılları almaz.
    Birçok kerâmeti gördükleri halde,, "anlayamıyorum bunları nasıl yapıyor" diyen dangalaklar tanıyorum.
    Dangalaklık,,, karşısındaki insânı küçük görmesi ve ihâta edebileceğini düşünüp çözme çabasına girmesindedir...
    Allah Edep, îmân da nasîb etmeyince kerâmet görmenin bir faydası da olmuyor.
    Mübârek, her kılığa girebilerek dünyâyı dolaşıyor,, bu duruma defâlarca şahîd olan bir köylü aynen şöyle diyor:

    "Bu nasıl adam ya karı kılığına bile giriyor"
    Evliyâ görmenin tepkisi bu olacaksa hiç görmeyelim daha iyi.

     

    Dangalaklar dangalıklarından nasıl kurtulurlar? Peki Allah'ı, birisine edep, iman nasip etmesi için ikna etmenin yolları var mıdır?

  8. 5 dakika önce, HATEM yazdı:


    Karıncanın söylemesi, Karıncanın söyletilmesinden kaynaklanıyor.
    Evrendeki her şey canlıdır.
    Hayvânları geçin, Dağlar Taşlar Kütükler Konuşuyor, aslında konuşturuluyor.
    Tuvaletteki boku konuşturmuş evliyâ var.
    Çünkü hiç bir varlık bağımsız değil. Her varlık daha üst sistemlerin bir elemanı.
    Ben bir veliynin avucunda, bahçeden rastgele toplanmış dört küçük taşın renk değiştirdiğini gördüm.

    Konu geniş, benim de konu hakkındaki bilgim sınırlı inşAllah daha sonra devâm ederiz.

     

    O veli kimmiş? Ben de görmek isterim.

     

    Tecrübelerinizi tecrübe edebileceğimiz, bir mekan, dergah, veli var mıdır? Nerededir? Kimlerdir?

  9. On 15.04.2019 at 19:07, Frankton yazdı:

    (Neml 18. ayet) Karınca, böyle çetrefilli bir cümle kurabilmeyi nasıl başarmıştır? Öteki karıncalar nasıl anlamıştır? 

     

    @HATEM sorumu cevaplayabilir misin? Bir karınca bu kadar karmaşık bir cümleyi, o beyinle nasıl söyleyebilir? Kelimeler ve anlamları onlar için ağır değil mi? Bildiğimiz kadarıyla biz insanlar gibi düşünüp, söyleyebilecek bir kapasiteleri de yok. Böyle bir cümleyi, bırakın anlamlı bir biçimde kurmayı, anlamsızda olsa dahi kuramaz, akledemez, kendileri de anlayamazlar. Bu ayet bana çok fantastik, insan kurgusu gibi geliyor. Açıklarsanız sevinirim.

     

    18 Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."

  10. 4 saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Tanrı nasıl oluştu? 

    Bilgiye, bilince nasıl erişti?

    Tanrı olduğunu nasıl anladı?

    O da bizim gibi sorgulayıp şüpheye düşmedi mi?

     

    Önceleri de düşündüğüm ama cevabını bulamadığım sorular...

     

    Evet, Tanrının varlığı da kendince çok anlamsız ve cevapsız sorularla dolu. Neden var? Nasıl var? Mesela biz düşünmek için bir beyne sahibiz, yine fiziksel yasalara tabiiyiz, peki o fizik ötesi, soyut, sonsuz bir şey ise fiziksel hiçbir şey olmadan nasıl karar alabiliyor? Kim karar alıyor? Karar almasına, hiç düşünmesine gerek var mı? Varlıksız bir varlık. Saçma ve olağanüstü. 

     

    Ve karşılıksız...

     

    Tanrıyı tanımlayabilecek hiç bir şey yok. Bir muamma yahut bir fazlalık gibi. İlk an onun için hiç varolmadı. O hiç var olmadı çünkü o hep vardı!?

     

    Ama benim için var olan tanrı, yaratıcı bir güç, tanrı rolünü üstlenmesi için anlam verdiğim şeydir. Tanımsız, cisimsiz, anlamsız, kavrayamadığım, boşlukların tanrısıdır. O benim için madde ve anti madde arasındaki simetriyi kıran veya kırdıran şeyin ta kendisidir. 

     

    Ama benim tanrım, şimdilik adına tanrı dediğim şey, bir teistin tanrısı değildir.

     

    Belki de tanrıya dair yaptığım bütün yorumlarım hakkında yanılıyorumdur. Herkes haklı olabilir. 

     

    4 saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Tanrı başka bir Tanrı tarafından yaratılmadığını kesin olarak nasıl bilebilir?

     

    Bana bunu hatırlattın ☺️

     

     

  11. 9 saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Tanrı var diyelim o nasıl var oldu?

    Bunu açıklamadan ikna olman saçma.

    Her şeyin sebebi var diyorsan onun sebebi ne?

    Mantıklı düşündüğün şeyin mantıksız açıklamasına nasıl inanırsın?

     

    Evrenin hiçbir şey yokken var olması kadar, bir şeyin hep var olması da bir o kadar akıldışı görünüyor.

     

    Ancak ikisinde de tam bir hiçlik yok. Neden, nasıl tam bir hiçlik yok da, bir şeyler var? Öyleyse buna göre, kendisine tanrı rolünü verdiğimiz şey neden, nasıl hep var olmuş olamaz?

     

    Peki o tanrı da neden ve nasıl var? Bunu bir şeylerin hiçlik/yokluk dediğimiz  yerde hep ve hazır olarak var olmasını bildiğimiz dışında bilmiyorum.

     

    Sanırsam bilimsel bilgi sınırımızın da sonuna gelmiş bulunuyoruz.

  12. 1 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

    tamam  kuantum  vakum  enerjisinin  sonsuz  olduğunu  ve  hiclikten  olduğunu  söylemiyor musunuz?

     

    Bir saat önce, Abdülmalik yazdı:

    Bilimsel hiçlik farklı diyoruz, malmısın sen?

     

    Hayal ettiğinle gerçek farklı diyoruz yani.

    Hiç başına gelmedimi?

    Anlamıyormusun?

    Evrenin oluşumunu bilime göre çözeceğiz, felsefeye göre değil

     

     

  13. 8 saat önce, tolonbey yazdı:

    iste böyleee,

     

                         Ülke BATIRILDI.

    Muhalefet deye birsey yok.Dindarlar istedikleri soygunu korkusuzca yapiyorlar,karsilarina cikacak birileri olmadigindan.

    Buyurun bakin ülkeyi nereye getirdiler.

     

     

    Yaz...

    "Soğana rağbet azaldı, analar ağlamaktan kurtuldu. Bunu biz yaptık, biz."

  14. On 15.04.2019 at 13:34, Frankton yazdı:

     

    Big Bang kozmolojisine dayalı argüman: Big Bang tekillik anıdır ve tekillikten öngörülebilecek bir şey çıkmayacağı bilinen bir gerçektir. Tanrı’nın bu evreni içinde insanın var olmasını sağlayacak bir şekilde bilinçli olarak yaratmış olması gerekir, dolayısıyla tekillik gibi sonucu belirsiz bir mekanizma bu maksat için kullanılamaz. Tekillikten insanı barındıran bir evrenin çıkması garanti olmadığından, bu durum evrenin sebebinin bilinçsiz bir mekanizma olması gerektiğini gösterir diyen bir argümandır.

     

    https://www.ateistforum.org/ateizmi_anlamak/ateizmi_anlamak.html

     

    Ayrıca bakınız: 

     

  15. Big Bang kozmolojisine dayalı argüman: Big Bang tekillik anıdır ve tekillikten öngörülebilecek bir şey çıkmayacağı bilinen bir gerçektir. Tanrı’nın bu evreni içinde insanın var olmasını sağlayacak bir şekilde bilinçli olarak yaratmış olması gerekir, dolayısıyla tekillik gibi sonucu belirsiz bir mekanizma bu maksat için kullanılamaz. Tekillikten insanı barındıran bir evrenin çıkması garanti olmadığından, bu durum evrenin sebebinin bilinçsiz bir mekanizma olması gerektiğini gösterir diyen bir argümandır.

     

    Bu çalışma ise bizimle şu bilgileri paylaşmaktadır: http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/9776/217459.pdf?sequence=1

     

    • Büyük Patlama acaba olduğundan daha yavaş, ya da daha hızlı olmuş olsaydı ne olurdu? Bu patlamanın kendiliğinden olduğu ya da hızının rasgele olduğu söylenebilir mi? Paul Davies’in ifadeleriyle, Büyük Patlama [olduğundan] daha zayıf olmuş olsaydı, kozmos, büyük çatırtıda neredeyse geriye, kendi içine çökmüş olacaktı. Öte yandan daha güçlü olmuş olsaydı, kozmik malzeme hızla dağılmıştı ki gökadalar şekillenmeyeceklerdi. Her bir yolun, evrenin gözlenen yapısının patlayıcı enerjinin birbirine tamamen uygun olan çekim uygulayan güce çok hassas olarak dayandığı görünüyor.

     

    • Evrenin ince ayarlanmışlık (fine-tuning) kanıtı, son zamanlarda John Leslie, William Lane Craig, Richard Swinburne gibi filozoflar, Freeman Dyson ve Paul Davies gibi bilimadamları ve Hugh Montefiore gibi teologlar başta olmak üzere pek çok kişi tarafından tasarım (design) kanıtı bağlamında kullanılmaktadır. 

     

    • Yine Yaran’a göre; Yeryüzündeki akıllı yaşamın varlığının zorunlu şartları olan kozmik rastlantıların ve evrenin ince ayarlarının, çağdaş tasarım kanıtının ilk öncülünün en yeni ve en etkileyici göstergeleri olduğu görülmektedir, yani evrende yüksek derecede bir düzen vardır, ya da kısaca evren düzenlidir. Bunlar, hatta evrenin sadece düzenli olduğunun değil, aynı zamanda olağanüstü derecede ve dikkate değer bir şekilde düzenli ve ince-ayarlı olduğunu göstermektedir ve bu durum, sadece kozmik tarihin son zamanlarında ya da yeryüzünü çevreleyen alanda değil, aynı zamanda ilk aşamalarından bu yana evrenin bütün kısımlarında böyledir. Bu, tasarım kanıtı için öyle açık ve net bir fenomendir ki mutlaka bir açıklama gerektirmektedir.

     

    • Swinburne’e göre de, “Yeni bilimsel araştırma, evrenin ‘ince ayarlandığı’[fine-tuned] gerçeğine dikkat çekmektedir. Big-Bang zamanındaki özdek-enerji, hayatı meydana getirecek belirli bir yoğunluğa ve gerileme hızına sahip olmak zorundaydı.”

     

    • Eğer [patlama anındaki] nükleer zayıf kuvvet hissedilir derecede daha güçlü olsaydı, o zaman Büyük Patlama tüm hidrojeni yakıp helyuma dönüştürürdü. Böyle bir durumda su ve sabit yıldızlar uzun ömürlü olamazdı. Onu hissedilir derecede zayıflatmak da bu kez hidrojeni yok ederdi. İlk anlarda oluşan nötronlar protonlara dönüşmezdi. Nükleer güçlü kuvvet, yıldızların içinde çok miktarda karbonun yaratılması için, olduğundan belki yüzde bir oranı kadar küçük bir orandan ne daha güçlü ne de daha zayıf olmalıdır.

     

    Ve ayrıca:

     

    • William L. Craig, madde, uzay ve zamanın içinden çıktığı bu tekilliği ‘yokluk’ olarak tanımlamakta ve bu konuda şöyle demektedir: “Sonsuz yoğunluk” hali ‘hiçbir şey’e [nothing] tamamen eşittir. Gerçek dünyada sonsuz yoğunluğa sahip olacak hiçbir şey olamaz. Eğer bir cisim herhangi bir kütleye sahipse o zaman sonsuzca yoğun olamaz… Bu durumda, Büyük Patlama modelinin tam anlamıyla uygulanışın [bizi] gerçekten mecbur ettiği şey yoktan yaratılıştır (criatio ex nihilo)
  16. 9 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

     

    Çoğunluk, mevzu bahis arkadaş gibi bilgi edinmeden konuşan cahil insanlar yalnız.

    Ben işin uzmanı olan bilimsel otoritelere referans veriyorum dikkat edersen, sapla samanı karıştırma.

     

    Haklısınız. Otoriteye başvurma safsatasını kullanacaktım, çoğul eklerini görünce onu seçtim.

     

    Tartışmanızı beğeniyorum. Basit bir forum okuyucusu olarak sizlerden kişi değil, bilgi istiyorum. Bütün katılımcılardan mümkünse bilimsel referanslar görmek istiyorum. 

×
×
  • Yeni Oluştur...