Jump to content

la ferrari

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    37
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne la ferrari kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Merhaba herkese, insanları sersemleten mantıklı karar. vermelerini engelleyen maddeler nelerdir? 

     

    1yıldır haberlerde en az5 -6 kişi  çay içtim  sonra yanlışlıkla imza attım diyerek dolandırıldıklarını söylüyor. 

     

    Bu maddeler neler olabilir? 

     

    iyi forumlar

     

  2. 1 saat önce, anibal yazdı:

    Tipik bir salağın hezeyanları devam ediyor.

     

    Ha, bu kez yaptığı salaklık ne? Tamam, doğru bir tespit, ama salak salak çıkarım yapıyor bunun üzerinden

     

    Bak şapşal budala, zavallı, ezik, elinden bir bok gelmeyen, beceriksiz tiplerin temel durumu şudur: Başkalarını aşağı çekerek, kendinin yüksek olduğunu iddia etmek. Bu gerzekler ki, bu ülkede elbette bolca var. 

     

     

     

     

     

    Eksidekiler mi böyle yoksa başlık sahibi mi?

     

    Ben nedense ne kadar planlarımdan is tecrubelerimden bahsetsem nette veya çevremde mutlaka alay etmeye küçük düşürmeye çalışan insanlarla karşılaşıyorum.

  3. On Monday, August 19, 2019 at 12:16, anibal yazdı:

     

    10 bin adımı, toplayıp bir defada atıp gitmen gerekmiyor. Gün içi düşün, helaya gittiğin geldiğin adımlarda dahil. 

     

    Anibal ben her gün yüzlerce adım yürüyorum otel içerisinde.Şeker tuketmiyorum.Ama 170 cm den uzun boy varken kilom 56 civarında.Ne düşünüyorsun?

  4. Merhaba herkese,bugün canimı sıkan bir şey oldu.Iş sırasında iken aninden istemsiz olarak bir iki damla idrarırımı tutamadım.Doktora gitmedim çünkü bunun bir sağlık sorununun göstergesi olup olmadığından emin olamıyorum.Ilk kez böyle bir durum yaşıyorum.

     

    Bu konuda bilgisi olan var mı?

  5. Bir saat önce, anibal yazdı:

    İşleyen demir ışıldar. Nokta.

     

    Anibal benim matematigim yok ancak maddi durumum iyi. Ne yapmam tavsiyesinde bulunursun? 

     

    Kendimi nasıl geliştirmeliyim?  

     

    Ticaret ilgimi çekiyor devam mı etmeliyim sence?  Övmek için demiyorum ama burdaki saygı duyduğum nadir insanlardansın. 

  6. 4 saat önce, malta erigi yazdı:

    Tanah

    Nolan

    Democrassian

    Robespierre

    İmpressivo

    Tremor

    Engse hohol

     

    Tümüyle görüş ayrılıklarım olmuştur ama hepimiz aynı fikirde olsak, ortada forum ruhu kalmaz. Tekrar yazmalarını isterdim. Hatta dindarrr bile bazen eğlenceli oluyordu. 

     

    Ayyaş  herif madem forum ruhunu biliyorsun niye bana defalarca iftira atıp beni kışkırttın?  Bir ton küfrettin arkamdan ANANI TERSTEN GÖRDÜRÜRÜM dedin. Yaptığın tüm pisliklerden yanına kar kaldı. 

     

    Forum ruhunu biliyorsan ve şerefli bir insansan atılmasına neden olmazsın insanların.

  7. 4 saat önce, anibal yazdı:

     

    Belkide, bunu bilmek zor. 

     

     

    Belki genetik olarak annenden aldın, babandan aldın, belki de sonradan geliştirdin, bunu bilmek kolay iş değil.

     

     

    Öyle olmak zorunda değil. O halde pek çokları, sanıldığından daha özgüvensizdir, önlerine geleni dövmeleri de genelde bu yüzdendir. Revolver diye bir film vardır, izlersen bir şeyler çıkarabilirsin mevzuya dair. 

     

     

    Demek ki, hormonlarında bir sorun var. Bundan çıkacak tek sonuç bu. 

     

     

     

    Asıl soru bunlar. Özgüven, muhakkak, çok basit veya baya karışık, ama her durumda ilkel bir temele dayanıyor. yukarda bir yerde biraz dokunduk, serotonin dedik. Bu bir sürü hayvanda mevcut. Hatta, nerdeyse aynı görevlerle böceklerde bile mevcut. Demek ki bu mevzu, çok çok eski ortak atalarımızdan geliyor ve pek ilkel bir mevzu. 

     

    Velakin bu, şunu da getiriyor, serotonin mekanizması, çok çooook uzun milyon yıllardır evrilip gelişiyor. O halde, bu ve buna bağlı şu özgüven vs. mevzuları varsa, bunların kaybı, kazanılması vs. durumu varsa, bunların canlıya en iyi adaptasyon koşullarını sağlamak üzere evrildiğini söylemek yanlış olmaz. 

     

    Ve buradan acayip bir sonuç ortaya çıkar. Özgüven tavan tavan gezerken, birdenbire dip yapıp tarumar oluverebiliyor. Bu da bize bir şeyler anlatıyor olmalı. Bu kadar evrim geçirip vara vara böyle bir hale varmışsak, bu baya baya evrimle kazanılmış bir avantaj olmalı. 

     

    Yani, çok abes gelebilir, ama özgüven kaybı, yitimi aslında kişinin avantajına olan bir şey olmalı. Evet, çok abes bir laf gibi, ama genel bilimsel düşünce bunu diyor, bunu işaret ediyor. Özgvenin tavan yapması da, tabana düşmesi de, aslen canlı için bir avantaj. Biz negatif duruma bakıyoruz, özgüvensizlik tarafına. Bu işte senin için bir avantaj. Garip, abes ama gerçek, bu baya baya iyi anlaşılması gereken bir husus.

     

    Şimdi senin örneğinden duruma biraz izahat getirelim. Eğer sen özgüvenin yüksek biri olaydın, seni döve döve öldüreceklerdi mesela. Yada sakat falan kalacaktın. Özgüvenin yokluğu, seni öyle dayak yiyip durmaktan kurtardı işte, gayet bariz değil mi? Olaya daha şöyle bak, özgüveninin düşmesi, seni leopardan kaçmaya, saklanmaya güdüler, sende gereksiz kahramanlığa çıkmaz, kedi maması olmaktan, kediye "var mı bana yan bakan" demekten kurtulmuş olursun. 

     

    Fakat, insan bazen leoparın önüne kendini atar. İnsan mevzusunu anlamak için, daha koaly bir şey var. Bir kedi, kendinden büyük köpeğe, timsaha, ayıya kafa tutabilir, çok zamanda onları altetmeyi de başarır, bu ne özgüven? Oysa, beklenti, tersi olmamalı mıydı, evrimsel analizimize göre?

     

    Durum bu değil. Durum sürü mevzusu. Kedi, sürü canlıs da değil, ama öyle di mi? İşte kaçan şey budur gözden, sürü, ortak gen havuzu demektir. Eğer kedinin yavrusu falan varsa, ortak bir gen havuzu da vardır. Yani en asosyal hayvanlardan biri olan kedi bile, aslen sürü canlısıdır. Değerlendirme buna göre yapılmalıdır. Kedi, yavrusunu korumak üzere, köpeğe tereddütsüz saldırır. Zira, bunu yapmakla, en kötü ihtimalle, yavrusuna zaman kazandırmış, genlerinin devamı için bir fırsat yaratmış olur. 

     

    Şimdi uzatmayalım. İki uç noktayı aldık, özgüven düşük, avantaj, özgüven yüksek, o da avantaj. Bu olayı daha eli ayağı düzgün şekilde ele almak gerekir. Tabi, birde yukarılarda bir yerlerde de bahsettiğimiz, mutluluk ve özgüven ilişkisi ile birlikte. BUndan, elle tutulur somut bir hal, en azından bir kılavuz çıkarabiliriz herhalde. 

     

    Olmaması gereken özgüven, ansıl oluyorda kedide peydahlanıyor? Kaba saba yontulmuş haliyle yazalım, anlamak kolay olsun. Tüm olay şu, sorumluluk hissi. Eğer siz bir şeylerden kendinizi sorumlu hissediyorsanız, öyle bir durumunuz varsa, özgüven sizi avantajlı kılar. Bu da şunu getirir ve gösterir, özgüvenin size yaraması için, sorumluluk hissediyor olmanız lazım. Bu birinci husus.

     

    İkincisi, mutlu olmanız lazım. Neden? Basit, neden mutsuz olursunuz? Unutmayın, ağaç tepelerinde falan yaşayan canlılarsınız, top tüfeği geçin, taş baltayı falan yeni yeni icat ediyorsunuz. Sizi ne mutsuz eder? Herhalde, Night King'in Arya Stark'ı havada yakalaması olmayacak bu mutsuzluk kaynağı. Mutluluk kaynağı da, arya'nın kurnazca bıçakla night kingi deşmesiyle yaşanmayacak. 

     

    Sizi ne mutsuz edecek, etti, ne iştir. İnsanların tepkileri ,bize bunu açıkca gösterir, çok çok uzamaya gerek yok. 

     

     

    Mutsuz olmakla, mutlu olmanın arasındaki mesafe, göreceğiniz gibi, sadece bir kaç saniye olur çok zaman. Ama görebilirsiniz, mutsuzluğun asıl temel kaynağı, tehdit hissidir. Bu his, ilkel günleri düşünürsek, yiyecek bulamama tehditidir. Çocuğu kaybetme nedeniyle, üreyememe tehdididir, kız bulamamak nedeniyle üreyememe tehdididir, hasta olduğun, bir tarafını kırdığın için ortaya çıkan tehdittir. Bunlar gibi. Bu durumda, normal olarak özgüvenin düşer, bu seni bir yandan korurken, diğer yandan senin sürünün diğer bireylerinden uzak kalıp, onları korumana da faydası olur. Mesela hastasın, özgüvenin düşük, o yüzden sürüden utanıyor, çekiniyor, gidip bir şey diyemiyorsun ve mikrobu onlara taşımamış oluyorsun. Yada, yaralandın, özgüven gitti, öyle kaldın, sırtlan sürüsü gelip seni yedi, o arada sürün ağaçlara kaçacak vakit kazandı. Gördüğünüz gibi, bu mekanizma, geliştiği dönemde, özgüveni yıkarak sürüyü gayet güzelce koruyan bir mekanizma. 

     

    Şimdi bu yazdıklarımızı toplarsak...

     

    Eğer mutlu isen, yemek var, eş var, yırtıcı tehdidi yok vs. vs. sorun yok, özgüven tavan. Bu da seni başarılı kılıyor. Gidip başka eşler buluyorsun, ava gidip yemek işini hallediyorsun vs. vs. Bundan pek sorun yok. Ama basit, çok düz tabirle, ne kadar mutlu isen, o kadar özgüvenin ve paralel olarak başarın var. Ama sorun şu ki, bu mekanizma, ormanda yaşarken gelişti. Yani, orman kanunları varken işe yarıyordu. Bugün, bunun bu kadar düz olması olası değil ve çok zaman bu cahil cesaretine yol açar. Sonuçta, arkası boş, kof özgüven dediğimiz şey ortaya çıkar ki, pek çok başarısızlığın ana sebebidir. Kişiler, ne kadar orman kanunlarına yakın yaşıyorsa, ne kadar ilkelse, o kadar bu tür özgüven gösterme tribinde olurlar, bu yüzden buna cahil cesareti denir. 

     

    Bunun, çok bilmekle, iyi meslekle, cepte para ile, güçlü kaslar ile falan, özgüven açısından bir etkisi yoktur. Burada konu mutlu olmaktır, yani beyindeki serotonin olayının gaye t düzgün olmasıdır. Eğer, antidepresanlara bakarsanız, hemen fayda etmezler, uzun müddet kullanırsan fayda ederler. Yani, bu mutluluk, uzun süre devam etmelidir. Aha, istavirde attım, kılıç balığı tuttum, oleeey diyerek yaşanmış bir anlık mutluluk, bu özgüveni getirmez. Uzun süre mutlu olursanız, işte o zaman bu özgüveninizi tavan yaptıracaktır. Ha, cahil cesaretine saplanıp kendinizi helak eder misiniz, edersiniz tabi, olabilir. Ama konu o taraf değil malum.

     

    Ama mutlu değilsen. İşin bu tarafı var. Dikkat edin, eğer mutsuzsan ama sorumluluğun varsa, o sorumluluk senin özgüvenini artırıyor. İşte püf noktası da burada. 

     

    Başka başka bir sürü mevzuya da bakarsak, mutluluğun anahtarının aslında sorumluluk almaktan geçtiğini görürüz. Direk ilgisi olabilir, bazen olmayabilir, ama sorumluluk alarak mutlu olacak bir sürü şey bulabilirsiniz. Bu da size özgüven getirir. 

     

    Özet geçersek, özgüvenin anahtarı, sorumluluk sahibi olmaktır. 

     

    Neden, nassıl yani? Günümüzde, suni olarak mutlu edecek çok şey olacaktır sizi. Babanızın bir yandaş müteahhit olması, sonuçta altınızda bir BMW, dar kısa paça pantolon sahibi olmanız gibi. Bunun getireceği mutluluk, aslen sunidir, sizi seri köz kardeşim derken acayip özgüvenli yapacaktır. Ama, herkes bu şansa sahip olmadığı gibi, malum, faizler patlar, babanız batar, öyle şey gibi açıkta kalıverirsiniz. O özgüvende bir tarafınızda patlar. 

     

    Daha iyi bir örnek, allah denen bedevi martavalına, onun lafına güvenirsiniz. Okudum, ettim, koskoca doktor oldum dersiniz... Sonra mı, bu aptal özgüveniniz sizi öyle bir becerir ki, suda şeyedilmiş sıpadan beter olursunuz..


     

     

     

    Basitçe, mutluluğun vereceği özgüven, zahiridir, genelde başınızı yakar, hele hele kız mevzularında. Fakat, sorumluluk almak, bunu yaşamak, sizi mutsuz olsanızda özgüvenli yapacağı gibi, aynı zamanda, çeşitli şekillerde mutlu da edecektir. Size, aman mutsuz olun, aman sakın mutlu olmayın demiyoruz, bunu, sorumluluk alarak, doğru dürüst, ciddi ciddi sorumluluk alarak besleyin diyoruz. 

     

    Ve özgüven, acayip ilkel bir dürtüdür. Ve göreceğiniz gibi, anı kurtarmak için var olmuştur. Günümüz koşullarında tipik özgüven, sizi feci madar edecek, başarısız kılacak olandır. Detayı da var gerçi, Dunning-Krueger sendromu nedir, bakabilirsiniz. Ama genelde gözden kaçan şey, iş hayatında başarılı olup o özgüven, o hırsla, evdeki karıyı tüpçüye bafileten biri olacağınızdır. Ve çok, ama çok zaman, genelde o özgüven, işte başarı getirir, ardında da feci bir düşüş getirir, rezil madara olursunuz. Tarih örnekleri ile doludur.

     

    Bilgi edinin, hobi edinin, başarı edinin, spor yapın, kitap okuyun. Hay hay, bunlar mutlak iyi şeylerdir, hatta olmazsa olmaz şeylerdir. Fakat, özgüven için aslolan, sorumluluk sahibi olmaktır. Bunu yaparsanız, işte o zaman özgüveniniz gelecektir. 

     

    Ha, lan bana ne, giderim nargileciye, seri gelen közümle dumanımı çekerim diyen, öyle ya da böyle özgüvene sahipseniz, zate bu başlıkla işiniz yok. BU konular aslen, özgüven derdi yaşayana için, ama emin olabiliriz ki, herkese, bilhassa kendi özgüveniyle derdi olmadığını düşünenlere de faydalı olacaktır. 

     

    Anibal sürekli sorumluluk bilincincede olursak  e kendimizi geliştirmeye özen gösterirsek hrm özel hemde iş hayatında başarılı olur muyuz sence?

     

    Ben sürekli olarak aileme bakmam gerektiği ve bu nedenle çalışmam gerektiği psikolojisi icindeyim.

     

    Cevap için şimdiden teşekkürler

     

  8. Bir saat önce, Khan yazdı:

    Ne şekilde sosyalleşiyorlar?

    Gerçek kimlikleri biliniyor hâlde mi, yoksa bir takma ad altında hayallerindeki kişi olarak çekinmeden-utanmadan yazdığı hâlde mi?

    Göz teması ve fiziksel olarak topluluk hâlinde bulunduğunda hissettiği sosyal fobi veya bastıran sıkıntı ile mi?

     

    Kendilerini saklama ihtiyacında olan asosyaller ile biraz içe dönük, kendine zaman ayırmak isteyen kişileri karıştırmadığını umuyorum.

     

    Üstteki girdide yazdıklarım ise insanı çok yüzeysel, hayvanî olarak ele almak oldu ve uçlara yakın noktalarda olanlardan bahsettim.

    Asosyallikten içe dönüklüğe bir aralık vardır.

    Kimisi normale yakındır ayırt edilmez, kimisi ise net bellidir.

     

    Içe dönük bir yapım var ve asosyal kelimesini üzerime alınıp yanlış düşündüm belki de.

     

    Bir sürü arkadaşım var ve belli zamanlarda buluşurum.Yanlarında iken rahatsız olmam.Ama genelde kendime özel zaman ayırmayı ve işime gücüme bakmayı tercih ederim.

     

    Sence böyle olmamda sorun var mı? Şimdi veya gelecekte?

     

     

  9. 8 saat önce, Khan yazdı:

    Sosyallik veya topluluk halinde yaşam canlı grupları arasında emniyeti ve çalışma gücünü arttıran bir durumdur.

    Özellikle insanlarda tarım toplumu ve sonrasında mesleklerin oluşup, kişiler tarafından bunların hayat boyu icra edilmesinin insanlığı nerelere getirdiğini görebiliyoruz.

    Diğer hayvanlara göre kendimizi karşılaştırdığımızda emniyet konusundan bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum.

     

    Tabii bu birlikteliğin getirdiği bazı dezavantajlar bulunuyor.

    Sosyal gruplarda en büyük sorunlardan biri kıtlık.

    En küçük topluluk aileden millet veya imparatorluklara ya da Afrika'da toplu halde yaşayan sürülere kadar hepsi için geçerli.

    Kıtlık orta ve uzun vadede ölüm getirir. Bireyi, dolayısıyla yine topluluğu tehdit eder.

    Kıtlığı gidermek, ya yeni kaynaklara ulaşmak ya da topluluğun küçülmesi ile mümkündür.

    Topluluğu oluşturan bireylerdir. Yani topluluk birbirlerinin ortak ihtiyaçlarını gidermek için biraraya gelmiş kişiler tarafından oluşur.

    Topluluğa en fazla katkı yapan bireyler topluluk içinde değerlenir daha fazla kaynaktan yararlanır; en az katkıyı yapanlar ise sönük kalır, dışlanır veya kaynaklardan az miktarda yararlanır.

    Kıtlıkta topluluk içinde bireyler arasında mücadele başlamaktadır.

    Topluluk içi mücadeleler topluluğun devamını sağlasa da zaman içinde değişim toplulukta bireylerin birbirini yok etmesinin tersine doğru değişmiş, kurallar oluşmuş ve benimsenmiştir.

    Kurallarda az katkı yapan bireylerden kaynaklara az ulaşabilecekleri durumunu kabullenmeleri istenir ve hor görülürler. Tam tersi fazla katkı yapanlar takdir alır, saygı görürler, diğer kaynaklara ulaşımları kolay olur.

    Az katkı yapan bireylerin hayatlarını rahat sürdüremeyeceklerini, ihtiyaçlarını rahat gideremeyeceklerini hissetmeleriyle bu bireylerde negatif duygular oluşur (üzüntü, anksiyete, öfke, suçluluk, utanma) (Duyguların nasıl ortaya çıktığına girmeyeceğim, konuyu uzattıkça uzatır).

    Kimileri bu durumu kabullenemeyip topluluk tarafından veya topluluk içindeki rakipleri tarafından yok edilme-cezalandırılma pahasına kuralları yok sayarak rakiplerini yok etmeye-rakiplerine zarar vermeye çalışıp ihtiyaçlarını gidermeyi seçerken -biraz daha açmak gerekirse çocukluktan itibaren ihtiyaçlarını gidermeyi bu şekilde öğrenirken (antisosyal grup, psikopat-sosyopatlar)-; bazıları ise topluluk tarafından veya içindeki rakipleri tarafından yok edilmeyi veya zarar görmeyi göze alamayıp (ödlek olma), geri çekilip az etkileşime girmekte, az kaynaklarla yaşamayı seçmektedir -küçüklükten güvenli yaşamayı bu şekilde öğrenenler (asosyal grup)-.

     

    Günlük yaşamında karşılaştığın bu kadar fazla etkileşimin; yukarıda zaman içinde okuduklarım, kendi iç ve dış gözlemlerimle harmanlayarak en basite indirgeyip gördüğüm bu.

     

    Asosyallerin temel ihtiyaçlarını az miktarda karşılayabilip Maslow piramidindeki üst ihtiyaçlarını kendi hayal dünyalarında gidermesi ise başka bir forum konusu olabilir.

    Internette sayesi de zaten insanlar sosyallesiyorlar bu yeterli degil mi?

     

    Asosyolligi gözünüzde fazla buyutmeyin bence.Bif topluluğa dagil olmanin günümüzde bir anlamı yok.

  10. 12 saat önce, teogoni yazdı:

    Ya beyin kendisi için en ideal olan davranış tarzını belirliyorsa. Ya bu beyin tek tük arkadaşla daha sağlıklı çalışacaksa. Ya da belki de o tek tük arkadaşı bile bu beyin için sürekli bir zorlanma yaratacaksa. Ya bu beyin için olması gereken yaşayış tarzı buysa. İnsanlığın kaç yüzyıldır bu şekilde bir arkadaş ortamlari çoklu sosyal çevreler içinde olduğunu düşündünüz mü? Bin yıl önce insanlık nasıldı? 10 bin yıl önce nasïldï? Toplumun içindeki farkli genetik epigenetik davranis kaliplari kac bin yilda hangi kulturlerin hangi doğal sartlarin hangi coğrafyalarin icinde gelisti. Bu beyinin mizacı ne? 

     

    Hicbirseyi bilmeden bam gum konusup duruyorsunuz. Bilim adamlari bile bu konularda ahkam kesemez daha bilmedikleri tonlarca sey var. Surekli birseyler ogreniyorlar. 

     

    Yarin bur gun o kisisel gelisim kitaplari, sosyalligi basariyi ozguveni ozendiren Batı kaynakli ivirin zivirin hepsi çöpe atilacak.

     

    Genelde sosyalleşme tavsiyesi verilir ama bu. bencede anlamsız. Her kisin kişilik yapısı farklı. Sosyal olmak şart değil. 

     

    Dışarıda bit kaç boş insanla zaman geçirmek yerine, evde ailenize zaman ayırın. Çünkü tek güvenebileceginiz insanlar onlar. Arkadaş her zaman yarı yolda bırakabilir. 

     

    Sadece kendi geleceğinizi düşünün ve bunu yaparken de bencil olun. Kendi çıkarlarınızı düşünün. Yalnız kalmayada ihtiyacımız var unutmayın .

  11. On 28.07.2019 at 00:37, vitamin yazdı:

    Standart Türk kafasıyla hareket ediyorsun. Ortada ne bir planın ne bir fikrin var. Tek amacın ABD'ye bir şekilde kapağı atmak. Bir sen akıllısın.

    Ben olsam şu aşamada sana vize vermem, açıkça amacını belli ediyorsun, yatırım olayı da ABD'ye oturum karşılığı teklif ettiğin rüşvet oluyor, iş yapma niyetin sadece göstermelik.

     

    Bu yolla gitmek istiyorsan daha ciddi çalışma yap. Bir plan oluştur. Lay lay lom iş yapma.

     

     

     

    Hocam hangi konularda araştırma yapmalıyım bilemiyorum. Yani demek istediğim, ilerlemek için önce yönümü belirlemeliyim ama yapamıyorum çünkü nerden başlamalıyım bilmiyorum. 

  12. 1 saat önce, anibal yazdı:

     

    Şu konuya dokunmak lazım.

     

    İnsanlar poli-monogamik gibi garip bir tür.

     

    Temel olarak, insanlara monogamik diyemiyoruz, ne kadın, ne erkek için. Poligamik taraflar var, özellikle harem usulü, memelilerde sık görülen şekilde, erkeğin tüm kadınlara sahip olmasına yönelik. Ama bir de monogamik tarafımız da var.

     

    Teknik olarak ve de genelleme yaparak, ilişki içersinde monogamik, ama hayat süresince poligamik bir yaklaşım güdüyoruz. Basitçe, dişi erkek bir araya geliyor, çocuk yapıp büyütene kadar tekeşliyiz, ondan sonra hooop, başka eş. Bunun gibi bir şey, fakat, tamda oturmuyor. Bir yerde, aslında en yakın akrabalarımız bonobolara bakmak lazım. Onlara bakınca, aslında ilginç bir çok eşlilik içinde olduklarını görebiliyoruz ve olay daha kolay şekilleniyor. Zira onlarda böyle abes evlilik gibi adetler yok.

     

    Konuyu dağıtmayalım, meraklısı, bol bol bulabilir, bonoboların cinsel hayatları ile ilgili kaynak.

     

    Sonuçta, monogami demek ne kadar güçse, poligamiden bahsetmekte o kadar güç. Bilhassa anlık kesit değilde, zamana yayılmış olarak bakarsak. Her ikisini bir şekilde birlikte yaşıyoruz, kiminden biri, kiminde öbürü ağır basar şekilde.

     

    Daha açıklayıcı yazar mısın? 

  13. 3 saat önce, John_Ahmet yazdı:

     

    Mesela şöyle yazabilirsin.

     

     

    Sana diyeceği tek kelime "ibne" olacaktır.

     

    Sonra şöyle devam et.

     

     

    Sana hemen "hadi oradan pezevenk" diyecektir.

     

    Kadınlar erkeklerin kendilerini onure etmesinden hoşlanmazlar. Daima onlara kendi değerininizin yüksekliğini hissettiren bir diyalektikle onlara her fırsatta gücünü çirkinliğinizden alan bir motivasyonla uygulayıp, kendisinden hemen vazgeçebileceğiniz sıradan bir kız olduğunu hissettirebilirseniz. Sizi ele avuca gelmez bir tip olarak değerlendirecek ve sizi değerli hissedecektir. 

     

    İşte kadınların bir çoğunda zeka bu seviyededir. Sıradan, çirkin ve iğrenç şekilde şımarık olduğunuz sürece onun prensi olmaya adaysınız demektir.

     

    se se 

     

    Gözlerimden bir kaç damla yaşş...

     

    Yok yok bunu kanıksamış en ketum halimle interneti kullanmaya devam ediyorum. 

     

    Duygularımı yok ettiniz lan!

     

    Bu nasıl cevap? 

×
×
  • Yeni Oluştur...