Jump to content

Las Seis Flechas

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    194
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Las Seis Flechas kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bir saat önce, mirasyedi yazdı:

    Kürt olmayan biri kürt işçi partisini desteklemeyeciğine göre  kürtler demek meşrulaştırma değildir.

     

    Ben solcu sağcı terimlerini sevmiyorum.

    Solcu varolan düzene karşı olup değiştirmeye çalışan kişiye denir.

    sağcıda varolan düzeni korumaya çalışan kişiye denir.

    Solcu varolan düzeni değiştirip istediği gibi değiştirince o düzeni korumaya çalışacağı için sağcı olacak. :)

    Atatürk osmanlıda var olan düzeni değiştirdiği için solcudur.Ama sosyalist değildir.

    Bu yüzden sosyalistlerin  solcu olarak tanımlanmasına  karşıyım.
    sosyalistim  çevreciyim ama Pkkya  lgbtye  sempati duymuyorum.

     

    Humeyni de solcu o zaman. Hatta AKP, PKK ve FETÖ de solcu çünkü onlar da var olan Kemalist düzeni değiştirdiler.

  2. Terör örgütü PKK yalnızca silahlı mücadeleyle sınırlı kalmıyor. Bunun yanında insanları PKK'ya karşı yumuşatmak ve alıştırmak için çeşitli algı operasyonlarına başvuruyor.

     

    Şu anda aklıma gelen iki stratejiden bahsetmek istiyorum. 

     

    Bunlardan birincisi PKK üyesi, sempatizanı ya da destekçisi insanlara "Kürtler" diyerek meşrulaştırma yoluna gitmek. PKK'lı herhangi birisine sövüldüğü zaman hemen o söven kişiyi ırkçı ve Kürt düşmanı ilan ediyorlar. Böylelikle insanlar yavaş yavaş PKK'lılara laf söylemekten çekinmeye başlayacak, PKK'ya karşı hoşgörülü ve ılımlı hale gelecekler. 

     

    Sıklıkla başvurdukları ikinci strateji de feminizm, hümanizm, LGBT, hayvanseverlik ve çevrecilik gibi çeşitli maskeler takarak özellikle sol çevrelerin sempatisini kazanmaktır.

     

    Dün 8 Mart yürüyüşünde PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ın resmini taşıyanlar olmuş. Bu güzel bir örnek mesela. Feminist olarak bilinen bu teröristin kadınlar ile ilgili bazı sözlerini göstererek "Bakın PKK'lılar ne kadar ilerici insanlar" mesajı vermek, modern kesimlerin ilgisini çekmek için onlar açısından oldukça kullanışlı bir taktik olacaktır. 

     

    Muhafazakar kesim nasıl ki Siyasal İslamcı hırsızlara kolaylıkla kanabiliyorsa ne yazık ki sol kesim de bu tür tuzaklara çok kolay düşebiliyor.

     

    Bu algı operasyonlarına karşı çok dikkatli olmalı ve insanları da uyanık tutmaya çalışmalıyız.

  3. 2 saat önce, mirasyedi yazdı:

    Faşizm ile sosyalizm arasında fark vardır. 

    Tablo oluşturup çoklu parametreler  incele.

    Taraf tutup tek veya birkaç parametre ile inceleme. :)

    Ben düşünce ve ideoloji farkından bahsetmedim. Pratikte ikisinin de aynı derecede totaliter, baskıcı, vahşi ve antidemokratik olmasından bahsettim.

     

    Yoksa teorik olarak faşizm bana göre sosyalizmden daha bilimsel ve mantıkidir. 

  4. Pratikte bir faşist ile sosyalist arasında fark olmadığı halde günümüzde faşist sözcüğü en alakasız durumlarda bile hakaret amacıyla kullanılırken sosyalist sözcüğü neredeyse iltifat gibi kullanılıyor. Katil sosyalist diktatörleri savunan insanlar bugün ilginç bir şekilde her fırsatta hümanizm edebiyatı kasabiliyor. Bence bu ciddi bir ikiyüzlülük ve ahlaki sorundur. 

     

  5. 22 dakika önce, Bir Buçuk yazdı:

     

    İşte bu pembe düşünceler gerçekle uyuşmadığında, Türkiye Cumhuriyeti PKK'ya operasyon yaptığında "Savaşa hayır" diyen barış böceklerini görüyoruz.

     

    Barış üzerinden gidersek, elbette dünyada barış istemeyen yoktur. Ancak barış kararsız bir dengedir. Savaşamayan kimse, barışı ortaya koyamaz. Bugün ülkemiz sınırlarını koruyabiliyorsa, AKP'nin yıllarca altını oymaya çalıştığı TSK sayesinde koruyor, barış sloganlarıyla değil.

    Peki Türkiye Cumhuriyeti neden Libya'ya asker yolluyor, neden Esad rejimi ile savaşıyor? Bizim bunlardan çıkarımız ne, hedeflenen ne? Bütün bunlar ihvancılık sevdası yüzünden mi yoksa gerçekten doğalgaz ve göç dalgasını önlemek gibi haklı sebepler mi var? 

  6. 8 saat önce, bilgivehis yazdı:

     

    Hangi Cumhuriyeti kastediyorsun, laik demokratik Atatürk cumhuriyetini mi yoksa dinci-faşist ve tek adamlığa bağlı tayyip cumhuriyetini mi?

     

     

    Suriye politikasına sen karşı değil misin, bugüne kadar yaşanan rezillikler, gereksiz yere askerlerimizin ölümü, hiç bir neden yokken dünyanın dinci psikopatlarını Suriye'ye saldırıp da maaşlarını da senin-benim cebimizden vermesinden rahatsız olmuyor musun?

     

    Galiba gerçekten tehlikeli oyunlar oynanıyor, bu forumun bir moderatörü de tayyibi bu kadar savunursa vay halimize.

     

     

    Suriye konusundaki en mantıklı politika bana göre Ulusalcıların politikasıdır. Beşar Esad ile tam iş birliği yapmak gerekiyordu en başından beri.

     

    Ama o lümpen solcuların ve (Y)CHP tayfasının samimiyetine inanmıyorum zerre kadar. Onların niyeti başka. Onlara kalsa zaten hiçbir şeye ses çıkarmayalım, Suriye'de YPG/PYD'nin yuvalanmasına da göz yumalım. 

     

    Suriye'deki YPG/PYD terörüne karşı yapılacak her operasyonun arkasında dururum ama Suriye rejimi ya da Rusya ile çatışmanın bize bir yararı yok, aksine zararı var.

  7. Ülkenin hiçbir kesiminde mantık denen kavram kalmadı. Futbol takımlarının holiganlarına döndü herkes. Bakın sanal alemdeki tartışmalara mesela. Hiç kimsenin herhangi bir eleştiriye cevap bile veremediğini, onun yerine eleştiriyi yapan kişiyi otomatik olarak karşı partiden ilan edip "senin partin de şunu yaptı" dediğini göreceksiniz. 

     

    Evrim Ağacı'nda bir makale var bununla alâkalı:

    https://evrimagaci.org/kisilige-saldiri-ad-hominem-sen-decilik-tu-quoque-ve-buna-ne-diyorsunculuk-whataboutism-219/amp

    Buna Ne Diyeceksincilik (Whataboutism)

    Sen De Safsatası'nın ya da kısaca Sen Deciliğin ikinci versiyonu modern dünyada karşımıza sıklıkla "Peki buna ne diyeceksin?", "Ama siz de şöyle yapmıştınız..." şeklinde çıkmaktadır. Özellikle politik tartışmalarda, taraflardan birisi diğerini eleştirdiğinde, karşı taraf eleştiriye cevap vermek yerine, eleştiren kişinin daha önceden yaptığı bir olumsuzluğu gündeme getirmeye çalıştığı sık görülür. Bazı örnekleri şu şekilde verilebilir:

    • Peki ya sizin yaptığınıza ne demeli, kendi ideolojiniz nedeniyle çeteleri savundunuz!
    • İyi ama siz kaybettiğinizde seçimleri tekrarlamak istemiştiniz, şimdi de bizim istediğimizi yapacaksınız.
    • Siz asıl Orta Doğu'da yaptıklarınıza bir bakın, sonra bizim yaptıklarımızdan söz edersiniz.
    • Peki buna ne diyeceksin? Sen de o sefer bana küsmüştün.

     

    Bu ülkede artık doğruya doğru diyemiyorsun. Dediğin zaman ya Fetöcü ya Akp'li, ya PKK'lı ya Amerikan köpeği ya Esadçı ya da Rus köpeği falan oluyorsun.

     

    Bakıyorsun Canan Kaftancıoğlu gibi PKK'lı teröristlere devrimci diyecek kadar terör sevicisi ve Kürtçü bir şahsiyete laf söyleyince bile çomar, Akp'li falan ilan edilebiliyorsun.

     

    Akp'lilere hiç girmiyorum bile. Zaten hiçbir Akp'li sayfayı takip etmediğim için ve havuz meydasının yazdığı hiçbir şeyi de okumadığım için açıkçası onların hangi konuda ne yorum yaptığını bile pek bilmiyorum açıkçası. Sadece Twitter gündeminde aktroll hesaplarını görüyorum bazen. 

     

    Bu arada Bir Buçuk niye Esad'e Esed demiş onu da anlayamadım. Bildiğim kadarıyla bunu uyduran zaten Akp'liler. Esad bir diktatör olabilir ama en nihayetinde o meşru bir devlet başkanıdır. Bizim onunla savaşmak için hiçbir sebebimiz yoktu. Onun devrilip devrilmemesi de bizim problemimiz olmamalıdır. Yapılması gereken en başından beri Esad ile her türlü terör grubuna karşı ittifak kurmaktı ama Akp Amerika'nın gazına gelip terörist muhalifleri destekledi ve yok yere düşman kazandırdı. Tabii ki ölen Türk çocuklarına üzülüyorum, samimi olarak üzülüyorum. Cennete gitme vaadiyle insanların kandırılıp ölüme gönderilmesi çok aşağılık bir olay. Üstelik yukarıdakilerin çocukları bedelli yaptığı ya da çürük raporu aldığı düşünüldüğünde durum daha da iğrenç. Böyle tipler bir de evinde rahat rahat kıçını yayıp Twitter'dan savaş güzellemesi yapıyor. Madem çok güzel bir şey şehit olmak git sen de öl desek vatan haini ilan edilebileceğimiz ve hatta kapımıza polislerin dayanabileceğini bildiğimiz için ses de çıkaramıyoruz.

     

    O duyar kasıcıları zaten Cihangir solcuları ya da onlarla aynı zihniyetteki başka lümpen solculardan oluşuyor. İşleri güçleri terörist seviciliği yapmak ya da vatan hainlerini aklamaya çalışmak. Bir örnek vermek gerekirse Kırmızı Fularlı Kız diye bilinen Ayşe Deniz Karacagil diye bir PKK'lı terörist mesela. Kız geberip gidince onu bile aklamaya çalışanlar olmuş. Neymiş kızı PKK'lılarla aynı koğuşa koymuşlar ondan beyni yıkanmış yoksa kız masum imiş. Yani Akp'nin kötü olması ona muhalif olan herkesin de iyi olduğu anlamına gelmiyor. Kötünün düşmanı iyidir mantığı tamamen sakat bir düşünce şeklidir. O yüzden bu muhalif olan herkesi savunma ve sahiplenme saçmalığından vazgeçmeliyiz. Bu Akp'ye zarar vermiyor, tam aksine koz veriyor.

     

  8. 2 saat önce, mirasyedi yazdı:

    kuzay kore,küba,i,n sosyalist değil.

    Bazıları kral yetkisine sahip yöneticiler yönetiyor.

    Bazılarınıda ayrıcalıklı elit tabaka yönetiyor.

    Kendisi batıdan çikolata şarap alıp beslenen halkını aç bırakan sosyalist değildir.

    Toprak ağası gibi devlet başkanları,Komunist parti yöneticileri ,sendika başkanları var.

    Kusursuz sistem olmaz.

    Ama kapitalizm teorik olarak bile eşitliği savunmuyor.Güçlü olan zayıfı ezsin üstüne kurulu.

    Bu sistemi savunan gerizekalıdır.

    İnsan kaynaklı hatalardan değil yani sadece sorun.Sistemin kendisi problemli.

    Sıkışınca "Onlar gerçek şeriatı uygulamıyor" diye kıvıran Müslümanlar gibisin ?

    Zaten gözümde siz sosyalistlerin İslamcılardan bir farkı yok. Aynı derecede gerici olarak görüyorum her iki kesimi de.

     

    GGprvV.jpg

  9. 11 dakika önce, mirasyedi yazdı:

    Para çalışmayla kazanılmaz.

    Bir yerde bir market yeterlidir.Herkes market açamaz.

    Açarsa kişi başına gelir düşer.Para bazlı olunca böyle.

    Bu sadece bir örnek.Diğer meslek gruplarıda aynıdır.

    Meslek sayısı nufusdan her zaman azdır.Kapitalizm herkese iş bulamaz.Kar odaklı olduğu içinde dönüşümlü olarakda çalıştıramaz.

    Belediye başkanı milletvekili  olabilmen için bugunkü sistemde belli bir gelir seviyesinin üstünde olabilmen gerekir.

    Büyük millet meclisi dediğin yer zenginler kulubunu temsilcilerinden oluşur. 

    Kanunlar çıkartırken kendilerini düşünürler.Her kazanan hükümet yandaşa iş verir.Bu sadece Türkiye'de değil bütün dünyada aynı.

    Sahip olduğun herşeyi çalışarak mı elde ettin?
    Lord  çocuğumusun, paşa çocuğumusun,torpilli misin,ayrıcalıklı elit tabakadan mısın?

    yoksa züğürdün teki olup allah razı olsun mu diyorsun?

    İş bulunca kendini diğer insanlardan üstün olduğun için mi sana iş verdiler zannediyorsun?

     

     

     

     

     

     

    Maddi durumu orta sıradan bir vatandaşım. Kapitalizm ile de bir sorunum yok, memnunum halimden. Elbette ki her şey dört dörtlük olamaz, kusursuz bir sistem olamaz zaten. Çünkü kusursuz diye bir şey yok.

     

    Senin sosyalist sistemin uygulansa her şey daha mı güzel olacak? Eğer öyleyse Küba, Çin ya da Kuzey Kore gibi bir ülkeye gidip mis gibi yaşayabilirsin istediğin sistemle.

  10. ‘Erdoğan, Gülen’in niyetini çok önceden sezip onu Türkiye’ye getirerek kontrol altına almaya çalışmıştır’

     
    Mart 4, 2020
     

    HDP’nin tutuklu bulunan eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bugün Yeni Yaşam gazetesindeki köşesinde 1924 Anayasası ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin katı bir merkezi yapıya büründüğünü, 2000’li yıllara kadar devletin Kemalist elit ve DP’liler tarafından ele geçirilerek yönetildiğini savundu. Demirtaş, Erdoğan ve Gülen cemaati ilişkisine dair tespitlerde bulundu.

    Demirtaş’ın Yeni Yaşam gazetesindeki yazısı şöyle:

    Biliyorsunuzdur, ceza kanununda “devleti yıkmaya teşebbüs” diye bir suç var. Cumhuriyet tarihi boyunca, Kürtler başta olmak üzere muhalifler ve özellikle de devrimciler için bu yasa maddesi çokça işletildi. Söz konusu suç, özelliği itibariyle sadece teşebbüs suçu, yani girişimi olarak işlenebilir. Eğer suç, girişim aşamasını geçer ve tamamlanırsa ortada bu suçu yargılayacak bir devlet kalmayacağından suç da oluşmamış olur. Ceza hukuku açısından durum böyledir. Peki söz konusu devlet içeriden, tüm kurum ve kuruluşlarıyla yıkılırsa siyaset bilimi ve sosyolojisi açısından durum ne olur?

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1921 Anayasası’nın inkarı ve tasfiye edilmesi üzerine yapılan 1924 Anayasası ile birlikte, katı merkezi yönetim şekli olan bir ulus devlet olarak ilan edilmiştir. Buradaki merkezilik sadece idari açıdan değil; siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik açıdan da tam bir katı merkeziliktir. Bu, Cumhuriyet’in kurucu elitleri tarafından jakobenizm ve toplumsal mühendislik mekanizmasına dönüştürülen acımasız bir merkeziliktir. Parlamento, yargı, bürokrasi, akademi, yerel yönetimler, ordu, sanat ve edebiyat, ekonomi, dahil olmak üzere devletin müdahil olduğu tüm alanlarda koşulsuz ve istisnasız olarak bu küçük grubun hakimiyeti vardır. Dolayısıyla Türkiye’de devlet, daha kuruluşta ele geçilirmiş bir devlettir. Yani “devlet önceden halkındı, Cemaat ve AKP sırayla devleti ele geçirdi” demek eksik ve yanılgılı bir yaklaşımdır.

    Cumhuriyet’in ilk 25 yılında “devleti ele geçirme hakkını” Kemalist elit kullanırken, 1946 sonrasında bu “hakkı” Demokrat Partililer kullanmıştır. Yassıada faciası sonrasında “bu hak” tekrar Kemalist elitlere geçmiş, zaman zaman gevşemeler olsa da 2000’li yıllara kadar devlet onların kontrolünde olmuştur. Bir ara Milli Görüşçüler devleti ele geçirmeye kalkınca müesses nizamın temsilcilerinin postmodern 28 Şubat darbesiyle bu “tehlike” bertaraf edilmiştir.

    AKP 2002’de iktidarı devralınca geçmişten çıkardığı derslerle, devleti ele geçirme icraatına daha özenli ve temkinli girişmiştir. Ancak kendini devletin asıl sahibi olarak görenler, bu sinsice(!) yaklaşımı fark eder etmez AKP’ye kapatma davası açılmıştır. AKP yönetimi ve devlet arasında yapılan görüşmeler sonucunda, AKP’nin devleti ele geçirmeye çalışmaması ve İslamcılıktan vazgeçmesi şartıyla kapatma kararından vazgeçilmiştir. Ancak AKP hükümeti bu Kemalist elite karşı devlet içinden hamle yapacak güce ve onların yerine yerleştireceği nitelikli bir kadroya sahip olmadığından, imdada Gülenciler yetişmiştir. Tamamı “iyi eğitim” almış Gülenci kadrolar, Milli Görüşçülere kıyasla devlet yönetmeye daha yatkındı. Zaten “Hocaefendi”nin tüm sağ partilerle ve devletle arası iyi olduğundan bu yerleştirme süreci başlangıçta tehdit olarak algılanmamıştır. Ve Cemaat, bir dizi ustaca müdahale sonucunda devleti ele geçirmeyi başarmıştır.

    Sonrası malumunuz. Cemaat, ele geçirdiği devleti Recep Tayyip Erdoğan’a yar etmemeye karar verip de Erdoğan bunu fark edince ortaklık bozulmuş, 15 Temmuz darbe girişimine kadar giden bir dizi olay tetiklenmiştir. Sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında Erdoğan ve ekibi (Devlet Bahçeli, Mehmet Ağar, Doğu Perinçek) devleti ele geçirmeyi başarmıştır.

    Konuyu çok dağıtmadan bir gözlemimi araya sıkıştırmak istiyorum. Kanımca, Erdoğan’ın kendisi Fethullah Gülen’den ve cemaatinden hiçbir zaman hazzetmemiştir. Hatta iktidarını Gülen Cemaati ile paylaşmak zorunda kalmış olmaktan dolayı içten içe onlardan nefret ettiğini söylersem abartmış olmam. Bir noktadan sonra Cemaatçilerin de Erdoğan’a benzer duygular beslediği bir sır değil tabii ki. Cemaatin Türkçe Olimpiyatları adlı bir etkinliğinde Erdoğan’ın Gülen’e hitaben “bitsin artık bu hasret” diyerek yaptığı Türkiye’ye dön çağrısı, aslında samimi bir çağrı değildir. Erdoğan, Gülen’in niyetini çok önceden sezip onu Türkiye’ye getirerek kontrol altına almaya çalışmış, söz konusu çağrıyı da bu amaçla yapmıştır. Ben Erdoğan’ın o sözlerini Meclis’teki odamda televizyondan duyduğumda da böyle düşünmüştüm, halen de böyle düşünüyorum. Gülenciler konusunda Erdoğan bir aşamadan sonra AKP kurmaylarını ikna edemediğinden yalnız kalmıştır. Bunu Erdoğan’ın siyasi sorumluluğunu hafifletmek için söylemiyorum tabii. Bununla birlikte, yorumum budur. Bir cümleyle özetlemem gerekirse Erdoğan, Gülen’i devlet için değil, kendi iktidarı için tehlikeli görmüştür.

    Velhasıl Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en son ele geçirmeyi başaran AKP ve ortakları olmuştur. Fakat bu defaki ele geçirmenin öncekilerden temel bir farkı vardı, tek adam rejimi şeklinde olması. Yani 90 yıl boyunca elit bir grubun yaptığını bu defa tek bir kişi yapmaya kalkışıyordu. Halk değil ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kemalist elitin halka rağmen yönetme tarzına zorlamayla da olsa kısmen uyum sağlamaya başarmıştı. Ama devlet, 2000’li yıllarda tek bir kişinin bütün devleti ele geçirmesine uygun bir devlet de değildi. Zaten hiçbir zaman demokratik, halkçı, katılımcı olmayan devlet, birdenbire tek adamın kontrolüne geçince çöküverdi. Ve hepimiz gördük ki, meğerse Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiç kurulamamış. Adeta kağıttan kaplanmış. Tek bir adam onu ele geçirip tüm kurumları kendine bağlayarak işlemez hale getirebiliyor, çökertebiliyormuş. Ne yargı varmış memlekette ne hakim. Ne yasama varmış ne de bilim. Bürokrasi veya medya, halk için olduğu söylenen güvenlik kurumları… Hepsi boşmuş, içleri kofmuş meğerse.

    Tamam, böyle olduğu ortaya çıkmış da bütün bunları Erdoğan mı bu hale getirmiş? Bu soruya verilecek özlü, samimi ve doğru bir yanıt, geleceğin Türkiye’sini kurmada yol gösterici, umut verici olacaktır. Devlet daha en başından yanlış kodlarla, yanılgılı yaklaşımlarla inşa edilmiştir. Halkın katılımının olmadığı, elitlerin, grupların, sermaye sahiplerinin devleti olmuştur ama ne Türk’ün ne Kürt’ün ne de diğer halkların devleti olabilmiştir. Şimdi, hazır Erdoğan millete bir iyilik (!) yapıp bu devleti çökertmişken geçmişle cesurca yüzleşip devleti yeniden ama demokratik ilkelere uygun bir şekilde kurmak ve herkesin devleti yapmak için ortaya bir fırsat çıkmıştır.

    İşte demokrasi bloku özellikle bunun için şarttır ve içinde mutlaka HDP’nin de olacağı bir ittifak hükümetine doğru gitmek elzemdir. Artık devlet, ele geçirilecek bir mekanizma olmaktan çıkarılmalı, tüm kurum ve kurallarıyla işleyen ve iktidara, partiye, lidere göre değişmeyen bir demokrasiye kavuşturulmalıdır.

    https://www.fikiryol.com/erdogan-gulenin-niyetini-biliyordu/

  11. Bir saat önce, mirasyedi yazdı:

    Burjuva aileler yaratıp onlar ile halkı  sömürmesinden yana olan bir liderinle ne kadar gurur duysan azdır.

    Burjuva piçlerinden biri değilsen salağın tekisin.

    Atatürk'ün kurduğu ekonomik sistem herkese ev vermiyor.İş bulmuyor.

    Parası olan düdüğü öttürür diyen sistemde düzen çıkmasını beklemek aptallıktır.

    şehir planlamaları düzensiz.Bir belediyenin yıktığını diğeri bozuyor.

    Orman arazileri gasp edilmiş.

    sosyalist olsaydı Atatürk'ün çiftliklerindeki ürünler halka ücretsiz dağıtılırdı.

    Paran yoksa adalet sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorsun.

    ilköğretiminde adı ücretsiz.Kitaplar ,defterler, kalemler,ulaşım,okulun ihtiyaçları yakacak vb şeylerin hepsi   ücretli.

     

     

     

     

     

     

    O zaman sen de çalış, adam ol, para kazan ve geçimini sağla. 

  12. 4 dakika önce, bilgivehis yazdı:

     

    Bunu anlaman için soru-cevap şeklinde anlatayım.

     

    Atatürk neyin üzerine Cumhuriyeti kurdu?

    Feodalizm.

    Feodalizm ile sosyalizm arasındaki sistem nedir?

    Kapitalizm.

    Atatürk ne yapmış oldu?

    Feodalizm ile sosyalizm arasına köprü koymuş oldu.

    Peki köprü koymakla mı kaldı?

    Hayır, devrimler yaptı, devlet yönetiminden din hakimiyetini kaldırdı, sosyalizmin biricik gücü işçi sınıfını yarattı ve Altı Ok gibi bir başka önemli köprüyü hedef yaptı.

    Şimdi sosyalizme giden bu kadar önemli uygulamaları yok sayıp da Atatürk'ü kapitalizmin içine sıkıştırmak onu anlamamak ve ona hakaret demektir.

    Elbette kapitalizmi getirecekti, kapitalizm olmadan sosyalizme giden yol gökten mi inecekti, o koşullarda bir komünistin dahi yapacağı en doğru yöntem kapitalizmi getirmekti.

    Artık şunu anlayın, kapitalizm olmadan sosyalizm gelmez!

    Kapitalizm sosyalizme giden son köprüdür!

    Atatürk bunun temelini halkçı, yurtçu, devrimci, ilerici bir şekilde atmıştır.

    Artık ben elli yıldır anlatmaktan yoruldum.

    Ben sosyalistlerin tezlerini dikkate almıyorum. Atatürk'ün sosyalizmi hedeflediğine dair hiçbir kanıt yok. Bilakis bolca antikomünist söylemleri ve icraatları var.

     

     

  13. 32 dakika önce, ecg68 yazdı:

    CHP denen muhalif kesimin gazını almaktan başka bir şeye yaramayan merkez sağ ideolojisine sahip bu partiden hala bir şeyler bekleyen var mı? 

    Merkez sağ olsa yine iyi, şu anda CHP'ye 10 Aralık Hareketi denilen şer oluşumu hakim. Parti solcuların ve Kürtçülerin işgali altında. Gençlik kolları resmi Twitter hesabında İbrahim Kaypakkaya'yı anıyordu bir ara.

     

    Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi adamların bir an önce gücü ele geçirmesi lazım. 

  14. Yapılması gereken bir an önce CHP'yi Kürtçülerden, mezhepçilerden, hemşehricilerden ve solculardan temizlemektir. Ama bunu yapmak mucize gibi görünüyor bu saatten sonra. Belki partiye üye olmamız işe yarayabilir.

     

    CHP'nin Ekrem İmamoğlu tarzı çoğunluğa hitap eden merkez sağ bir profile sokulması şarttır. Ancak yandaş medya gece gündüz Ekrem'e çamur atmak için çırpınıp duruyor. Umarım 2023'e kadar fazla etkili olmaz bu kara propagandalar. 

  15. Bir saat önce, bilgivehis yazdı:

    Ancak Atatürk'ün başlattığı hareket sosyalizm yolunda müthiş bir harekettir ve ülkenin yapısını göz önüne aldığımızda dünyada benzeri yoktur.

    Atatürk sosyalizm yolunda bir hareket başlatmadı, bilakis Atatürk karma ekonomiyi yalnızca o günkü şartlar gereği geçici bir kurtuluş reçetesi olarak görmüştü. Yoksa hedeflediği sistem sosyalizm falan değil bilakis kapitalizmdi.

    MRP2qa.png

    Bak mesela bu altı oktaki detaya hiç dikkat ettin mi? O dördüncü ok devletçilik ilkesidir, okun arkasındaki çentiğin de bir anlamı vardır: Atatürk'ün devletçilik ilkesinin serbest piyasa ekonomisine izin verdiği anlamına gelir.

     

    Atatürk, devlet eliyle burjuva aileler yaratmıştır. Koç ailesi de bunların başında gelir.

     

    Atatürk kapitalist olmasaydı zaten en başta Celal Bayar'ı İsmet Paşa yerine ikinci adam yapmazdı. Ki Atatürk ekonomide en çok Celal Bayar'ın görüşlerini kendine yakın bulurdu.

     

  16. Sosyalizm tıpkı Atsızcılık gibi bir ergen ideolojisidir günümüzde. Günümüzde sosyalistim diyenler Starbuckslarda devrim yapan heyecanlı gençlerden oluşur genellikle. 

     

    Bence hiç boşuna kasmasınlar. Çok meraklıysanız Kuzey Kore orada, Çin orada, Küba orada. Gidin yaşayın mis gibi.

  17. 19 dakika önce, bilgivehis yazdı:

    Yazıcıoğlu bir katildi, aynı zamanda katillerin şefiydi, yetmişli yıllarda onlarca devrimcinin öldürülmesini yöneten kişiydi.

    O yıllarda kendisine verilen görevi yapmıştı, ayrıca mhpnin tayyibi iktidarda tutma görevine alacağı oylarla engel teşkil ediyordu, öldürülme nedeni budur.

    Peki neden AKP'ye engel olmaya çalışıyordu o halde? BOP'ta bir rolü yok muydu?

  18. Kılıçdar adam olsaydı zaten 16 Nisan 2017 gecesi bütün hayır diyenleri ortada bırakmazdı. O gece sinsi bir yılan gibi deliğine saklandı. Sonra da adalet yürüyüşü diye bir tiyatro sergileyip yine kahraman oldu ve koltuğunu sağlama aldı.

     

    Ebu Kafir nickli arkadaşın dediği gibi CHP artık Kürt Alevilerinin partisi haline geldi. Sinsice mezhepçilik ve hemşehricilik yapıyorlar sürekli. Partide Atatürkçü insanlar kaldıysa da küçük bir azınlıktır. Onları da yakında ihraç ederler.

     

    Ulusalcı ve Kemalist/Atatürkçü bir parti kurulsa diyeceğim ama onun da arkasında destekleyici bir güç olmaz. Ben de komplo teorilerini sevmem ama bilgivehis'in dedikleri biraz mantıklı geliyor. Sanki ortada bir düzen var ve bu düzen Kemalistlerin, Atatürkçülerin, ulusalcıların, milliyetçilerin ve vatanseverlerin ses çıkarmasına izin vermiyor.

     

    Bakın muhalefetin yaptığı eleştirilere mesela. Hiç Atatürk, cumhuriyet ya da laiklikle ilgili bir endişelerini dile getirdiklerini görüyor musunuz? Anca gündelik olaylarla yetiniyorlar.

  19. Zaten MHP'nin AKP'den tek farkı PKK karşıtı olmasıydı. Geri kalan her şey aynı. 

     

    Esas cevap bence Meral Akşener. 1 Kasım 2015'teki hezimetten sonra Meral genel başkanlığa aday olunca o zamana kadar FETÖ'yü savunan Bahçeli birden ağız değiştirip FETÖ'yü eleştirmeye başlamıştı. Hatırlıyorum o günleri. "FETÖ partimizi ele geçirmeye çalışıyor" falan diyordu.

     

    Anladığım kadarıyla dönüşü orada başladı. 15 Temmuz'dan sonra da tam olarak AKP'li oldu.

     

     

×
×
  • Yeni Oluştur...