Jump to content

baglanti

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    3.082
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne baglanti kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Haha, kendisinin 'yalan söylediği' iddiasında bulunulmasından çok çeken biri, hemen dönüp başka birine rahatlıkla yalancı diyebiliyor :)

    Bu bana, İncil'deki 'borçlu köle' kıssasını hatırlattı :)

    Ben bir Protestan olarak, eylemlerimle kurtulacağıma inanmıyorum. Günah işlememek isterim, fakat bu demek değildir ki, günahlarımdan dolayı yargılanacağım.

    Başımın üstünde, işlediğim her bir günahtan dolayı beni yargılayacak bir Tanrı'nın kırbacı yok. 'Ben doğruları değil, günahlıları çağırmaya geldim' diyor İsa.

    İmanla aklanırız veya aklanmayız.

    Hadi hadi onu dedi bunu dedi hikaye. Din değil mi sonuçta? Var işte söylediklerim içinde bir şekilde. Kıvırma. Sizden olacak dindar ancak bu kadar olur. Çünkü samimi değilsin ve dalga geçiyorsun. Ama ben samimiyim. Kim ne derse desin önemli değil. Üstelik milette samimi olduğumu anlıyor. Sadece atesitlerin işine gelmiyor.

  2. Bence bu biraz tüccarlığa kaçar. Bir dini benimsemişseniz sadece tanrınızı sevmeye çalışın.

    Sana laf anlatmak zor ama anlatalım bakalım. Cennet ebedi kalınacak yurttur. Orada Allaha yakınlık vardır ama bir cennet hayatıda vardır. Bir insanın cennet yada cehennemden başka bir yere gitme şansı yoktur. Sadece cennettekiler Allaha yakın olacaktır. Bu durumda cennet nasıl istenmez? Tabii ki çok istenir. Tüccarlık nerede? Sana istenebilecek tek bir seçenek sunuluyor. Cehennemi isteyecek halin yok. İş ciddiye gelince kimse istemez. Ciddiye almayınca atmak kolay. Eeee istenebilecek tek yer cennetse tabii onu isteyeceksin.

  3. Ateistlerin Londra'da belediye otobüslerinin dış cephelerinde yer alan ilanlarında şöyle yazıyordu:

    'Büyük olasılıkla Tanrı yok. Endişe etmeyi bırakın ve hayatın tadını çıkarmaya bakın.'

    Buradaki 'endişe'den kastedilen, 'ölümden sonra hesap verme ve cehennem korkusu'...

    Son günlerde ateistlikten dindarlığa geçenlere uyarım olsun:

    Girdiğiniz dinde belki 'huzur' bulacaksınız ama Demokles'in kılıcı gibi, içinizde hep bir cehennem korkusu olacak. Böyle ne kadar mutlu olacaksanız, artık...

    Hepinize, yeni yuvalarınızda 'seadet-i ebediyye' dilerim.

    Senin düşüncene göre gerçekler değişmiyor. Ateistlerin çoğunun cehennem korkusu çektiğine eminim. Buna sende dahilsindir. Hiç birbirinizi gazlama yarışı yapmayın burada. Şakır şakır yazarsınız ama işin gerçeği öyle değildir.

    Hem cehennemden korkmak iyidir. Adamın aklını başına getirir. Mutlu olmak için cenneti düşünmek yeter. Orayı hak etmek için daha düzgün, kendine ve çevrene faydalı insan olmaya çalışırsın. Beline bomba bağlayanlardan başlama gene. Bende sana anasını kesen ateistten başlarım. Sapkınlar gerçek örnek olamaz. Heryerde her zaman çıkıyor öyleleri.

  4. Estetik çoğu kere abartılan duygusallıktır.

    İnsanın duygularını suistimal etmektir. Kullanmaktır. Yalan söylemektir.

    Gerçekleri saklamaktır.

    Dinde estetiğin olmasının nedenleri bunlardır.

    Dinin sahtekarlık olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

    Bundan şüphesi onlanın akından kuşkulanırım.

    Buna rağmen dinde estetiğin olmasını başka nasıl açıklayabilirsiniz?

    Biz de benzer yöntemlerle ateizmde estetik oluşturabiliriz.

    Ama bu sahtekarlıktır. Ve biz buna baş vuramayız.

    Bizim ilkelerimiz dürüstlük üzerine kurulmuştur.

    Siz her türlü ahlaksızlığı yapabilirsiniz. Yapıyorsunuz da.

    Ve onlar size çok yakışıyor..

    Bize en küçük yalan bile yakışmaz..

    Ateizmde estetiğin olmamasının başka bir nedeni yoktur.

    Ateizmde estetik olmadığını kabul ettin yani Haci. Oysa deniz kenarındaki bir taşta yada sıradan bir kayada bile estetik vardır. Bize çirkin gelmezler. Gözümüze bir şekilde hoş görünürler genellikle. Ne bileyim bir mağarada hatta bir viranede bile kendimizce estetik buluruz biz insanlar. Fotoğraflayıp ondan bir duygu, bir anlam çıkartırız. Ölümde bile estetik vardır. Ölüm döşeğinde insanların yüzü solsada nurlanır genellikle. Çekilen acının getirdiği bir mahzunluk çöker. Ani ve kötü ölümler bile tradejisi ile pek dokunur insanlara. Peki bunca şeyde estetik varda ateizmde neden yok? Bu sence tuhaf değil mi? Estetiğin olmadığı başka ne olabilir mesela? Hıımmmm düşünelim. Kötülükte estetik yoktur mesela. Bir insana tuzak kurmakta, tecavüzde, kinde, nefrette ve öfkede estetik yoktur. Ateizm ne ki estetiği yok? Bunlar kadar kötü mü yoksa?

  5. Size orak hücreli anemi örneği verdim.

    Bir mutasyonun anemi gibi öldürücü bir hastalığa neden olmasına rağmen yeğlendiğini görüyoruz.

    Çevrede sıtma olmasaydı, bu nokta mutasyonu yararsız olarak nitelendirilebilirdi.

    Ama çevrede sıtma olduğu ve bu anemi sıtmaya karşı dirence neden olduğu için, bu mutasyonu yararlı kabul etmek zorundayız.

    Görüyorsunuz. Mutasyonun yararlı, olumlu veya zararlı, olumsuz etkisi kendinden menkul değildir.

    Başka değişgenlere tabidir. Bir konuda yararlı olan, başka bir konumda zararlıdır.

    Orak hücreli anemide nokta mutasyonu vardır. Hemoglobin molekülündeki bir amino asitin yerini başka bir amino asit almıştır.

    Bu hemoglobini olan kırmızı hücreler (eritrositler) oksijen satürasyonu düşünce orak şeklini alırlar ve dokulara yeterince oksijen taşıyamazlar.

    Bu da krizlere ve ileri yaşlarda ölüme neden olabilir.

    Yani bu zararlı bir mutasyon olmasına rağmen, Afrika'da sıtmanın endemik olduğu yerlerde yararlı olmuştur.

    Nasıl yani? Orak hücreli anemi hastalığını tetikleyen sıtma hastalığına karşı canlının kendisini koruma girişimi mi? Canlı sıtmadan korunmak için orak hücreli anemi hastalığını geliştirecek mutasyonu bünyesinde oluşturuyor diyorsunuz yani. Canlı bunu bilerek yapamaz. Size göre bilinçsiz yapıyor olmalı. Peki diğer birçok hastalıkta neden böyle ilişkiler yok? Hem bu nasıl bir mutasyonmuş acaba? Orak hücreli anemi genetik değil mi? Ortamda sıtma hastalığını gören ebeveynlerin genleri doğacak canlıyı orak hücreli anemi hastalığına sahip olarak seçiyor o zaman size göre.

    Haci beni şaşırtıyorsun. Bu söylediğine dair bir kanıtın olmadığına iddiaya girerim hiç çekinmeden. Bu sadece atmasyon bir tez o kadar. Böyle bir ilişki kanıtlanamaz. Siz bu evrim işini o kadar garip yerlere götürdünüz ki anne karnında evrimden bahsetmeye başladınız. Türden tür doğmasına kadar geldi işler. Bunun mucizeden ne farkı varsa artık.:) Çok komik ya. Eeee işin içinden çıkamamak böyle yapıyor insanları nihayetinde. Sen bari yapma Haci. Burada aklı başında bir sen vardın. Senide kaybettik desene.

  6. Olmaz tabi.. DNA'da ki şey, bilgi filan değil. Enformasyon. DNA'da olan, bilgisayar belleğinde saklanan şeyden knowledge diye söz eden bir tek bilimsel yayın bulamazsın. Bu, Türkçe'deki bir kavram kargaşası yalnızca.

    Ne ilgisi var? Genler DNA'daki kodlama ile, yani enformasyonla, meme'ler de insan beyninin içerikleriyle, kitaplarla, bilgisayarlarla yayılır. Sonuçta o da enformasyon. İnsan zihni bu enformasyonu algılayıp bilince çıkardığı zaman artık buna bilgi (knowledge) diyoruz.

    Sen bile zerre kadar anlamadığın ve kafanın bir gıdım basmadığı bir çok konuda konuşup bilgisizliğini ve üstelik de bilgisizliğinin farklında olmayan fodulluğunu açımlamaktan geri durmuyorsun da, bütün hayatını araştırma ve öğrenmeye adamış birine mi çok görüyorsun?! Kendi gözündeki merteği görmeyen, el gözünde çöp arar demişler.. Sana söylenmiş olmalı bu söz.

    "Enformatik bilgi ile bizler açıklanamayız".. nereden belli?! Hani bunun dayanağı? Senin bunlara kafanın basmaması bunların doğru olmadığı anlamına gelmez. Hangi bilgine, hangi deneyimine dayanarak böyle konuşma hakkını kendinde buluyorsun?

    Dawkins mem diye bir kavram attı ortaya ve iş bitti öyle mi? Ortada kanıt yok birşey yok. Laf salatası sadece. Size göre memler herşeyi açıklıyor. Bana ne. Bana göre açıklamıyor. Kanıta bu kadar önem veren sizler soyut ve kanıtsız memlere nasıl bu kadar doğru gözü ile bakıyorsunuz? Hadi ya sizde. Birde bana kanıt soruyorlar. Sizin kanıtınız var sankide. Dawkins sizin peygamberiniz olmuş. Adam ne derse bayıla bayıla kabul ediyorsunuz. Bense o adamı hiç sevmedim. Kafasına göre kitap yazıyor. Bana ne onun hezeyanlarından. O kim be? Kaale almak zorunda değilim ben onun saçma sapan tezlerini.

  7. Öyle bir uygulama başlatıldı bağlantı abla.

    Ezanı çirkin sesli müezzinlerin önlemesi için.Şöyle ki;

    Ezan bir tek camiden güzel sesli ve güzel okuyan biri tarafından okunuyor.Etrafta ki camilerede bu ses aktarılıyor.Bir kişi okuyor bir çok yer dinliyor.

    Fakat bu her ilde uygulamaya kondumu bilemiyorum..

    Bazı semtlerde bir ezan okunuyor ki harika. Ama bazı yerler öyle değil. Sanırım İstanbul bu konuda karışık bir uygulama içinde. Ne yazık ki benim oturduğum yerde ezanın iyi okunduğunu pek söyleyemeyeceğim. Eh idare eder işte. Hatta bazen biraz kötü.

  8. >>> Nöronun mahiyetini bilim tümüyle açıkladığını nerede söylemiş? Daha çözülmemiş çok şey var.

    Şu lafa bir bak.. Nöronun mahiyeti ve bunun sana olan etkisini bilim yeterince açıklamış, ötesinden sana ne?

    Böyle salak laflar ediyor, sonrada bize neden salak diyoprsunuz diye vaveyla ediyorsunuz..

    Yapma anibal ya. Sana göre bilim herşeyi açıklamış zaten. Ya bilmeyende inanır ha size. Ben neden bu iddiayı bir tek sen ve senin gibilerden duyuyorum acaba? Atma ya atma.

    Hem siz bilimin bugün kısmen açıkladığı bazı şeyleri bile görmezden geliyorsunuz. Neymiş kesinliği yokmuş. İtirazda hazır hemen. Sizin anlattıklarınızın çürütülmüş olanları nolucak? Eski eski bilgileri hala sayıklayıp durmanız nolucak? Ben başka yerleri takip ediyorum artık. Çok güzel bilgiler var. Çok faydalandım.

  9. bağlantı...

    zaman kavramına göre esneme diyorsan haklısın..

    bende diyorumki günümüzde hırsızlık olayları aşırı derecede arttı.

    20 tl için taksiciler öldürülüyor..

    bu durumda kuranda el kesme cezasının esnetilmesi(arttırılması) yani ik elininde kesilmesidir.

    çünkü zamana göre hareket ediyoruz...

    Ne yazık ki bunlar çözüm değil antilaik. Cezaların caydırıcı olması talebi aslında var haklı olarak. Bende bunu istiyorum. Ama el keserek değil tabii.

    İnançların toplumu daha iyi hale getirmesi konusunu ele almış başlıkta sadeceta. Bu çok geniş bir konudur. Sadece ceza sistemi boyutu değildir söz konusu olan.

  10. Polemik çıkartarak hedef saptırmaktan vazgeç... Sen keyfi bir şekilde information ile knowledgeı birbirleri yerine kullandın mı, kullanmadın mı?

    Öyle bir ayrım yapmadım yazımda. Deicide gelip böyle bir ayrımı yapmam gerektiğini söyledi. Bende o zaman "biz helvada deriz halvada deriz" diyerek o ayırıma göre yazdım. Her yazdığımız mesajı çok geniş tutmaya kalkarsak nasıl işin içinden çıkacağız? Herşeyi bir mesajda bitirirsek tartışmalar nasıl yürüyecek?

    Enformasyonun yeterli olmadığını kanıtla da görelim.

    Yeterli değil tabii. Yeterli olsa Dawkins cinsi böyle yırtınmaz.

    İnsan düşüncesi enformatik DNA ve nöronların bir sonucu olduğu için pek problem yok.

    İspatın nerede? Atıyorsun sadece. Bu kadar komplike bir yapı nereden öyle oluyormuş? Sen dedin diye mi olacak? Hadi oradan. Nobel ödüllü 100 tane AUBAcıyı da al gel yanına, onlarada hadi oradan.

    Bakıyorum, kaynak vermeyeceğim söyleminden yavaş yavaş sıyrılıyorsun...

    Bundan sonra her saçmalığına kaynak getireceksin diye farzedebilir miyiz?

    Ben o konuda sebep belirterek kaynak vermedim. Sen ısrarla o sebebi görmezden geliyorsun hala. Seninle bunu tartışacak değilim artık. Canımın istediği konuda kaynak veririm istemediğinde vermem. Keyfimin kahyası mısın?

    Enformatik DNA tarafından oluşturulmuş beynin, enformatik nöronlarında. Enformatik nöranlar, bir başka bireyin enformatik nöronlarıyla görsel veya işitsel iletişimi sonucu oluşturulan haritasında.

    Sana göre enformatik. Herkesi bağlamaz sizin yargılarınız.

    Nöron diye bir şey duydun mu?

    Nöronun mahiyetini bilim tümüyle açıkladığını nerede söylemiş? Daha çözülmemiş çok şey var.

    Konuşma yetisinin memetik sonucu ulaştığı fikrine nereden ulaştın? Sen, sana anlatılanları anlamayacaksan biz ne yapalım?

    Konuşma yetisi evrimsel süreçlerle, memetik değil genetik süreçlerle ortaya çıkmıştır. Memlerle ortaya çıkan "konuşma yetisi değil", diller, yani languagedir.

    Konuşma yetisi ister genetik olsun ister başka türlü olsun farketmez. Vardır ve bu yetinin temeli hakkında doğru düzgün bilgi yoktur. Sen bunları bana yutturamazsın.

    Kanıt ve kaynaklarla gelen kişileri boş olmakla itham eden kişiye bakın hele...

    Uzmanlık sertifikalarla edinilen bir şey değildir.

    İyi o zaman bende uzman olmadığım konularda canımın istediği gibi yazarım.

    Bu kadar salak olmak ne kadar çaba gerektiriyor?

    Bu kadar terbiyesiz olmak için özel eğitim mi aldın? Hakaretin aynen iade sana.

  11. Sadeceta, bu hırsızın elinin kesilmesi yüzyıllar boyunca genelde farklı uygulanmış zaten. Neden birebir anlamakta ısrar ediyorsun hala? Hırsızın elinin kesilmesinin bir anlamıda hırsızın elinin hırsızlıktan kesilmesi olamaz mı yani? Hırsızı hapsettiğin zaman zaten onun elini hırsızlıktan kesmiş oluyorsun. Unutma ki içtihat diye birşey var. Birebir anlayışlar insanları dinden soğutmaktan başka işe yaramaz. Bu bugün değil yüzyıllar boyunca bilinip böyle uygulanmış zaten. Bugün ise zaman daha fazla esnekliği gerektiriyor. Özünü bozmak değil esnemek. Zaman ciddi bir faktördür ki bu zaten söylenir. Hele bizim içinde bulunduğumuz zaman bambaşka. Buda bilinir değil mi?

    Hem insanları inançlı yapmak mümkün mü? Yada inançlı insanları inançsız yapmak kolay mı? Önemli olan inancın yanlış anlaşılmalarını gidermek ve sofu yaklaşımları sağlıklı yaklaşımlarla bertaraf etmek.

  12. Eee? Sonuç?

    Deicide bu yaptığın salaklığının cevabını vermedi mi? Knowledge ile informationı keyfi bir şekilde birbiri yerine kullan sonra, bu neden böyle oluyor diye sor... yüzsüzlük karakterine bu kadar mı sirayet etti?

    Hepsi değil... senin gibileri! Herhangi bir genelleme yaptım mı? Kişisel bir itham idi.

    "Mazlum... Mazlum'u getirin bana..."

    Sana mı soracağım ne yapacağımı?

    Eeee sonuç ne demek? Asıl sana sormak lazım onu. Bu kadar bilgi bir bilen olmadan nereden gelmiş açıklayabileniniz var sankide. Hadi canım sizde.

    Deicideye o konuda cevabı biraz önce yazdım. İyi hatırlattın. Sanki Deicidenin yazdıkları kanun. Şakır şakır cevap verilebiliyor işte. Bu adam ilah değil anla artık. Kafası çalışan bir insan sadece. Ama o kadar. Yazdıkları pekala çürütülebiliyor işte.

    Aman ne yapacağını bana sorma zaten. Ama ikide bir hakaret edip durma. Ne terbiyesizsin ya. Efendi ol biraz efendi. Ben sana durup dururken hakaret ediyor muyum? Tartışmalarda tahammülü öğren biraz. Meditasyon falan yap.:) Yada uhrevi bir hava sinmiş yerlere git sakinleşme duygusu al oralardan. Gerçekten çok iyi geliyor insana.

  13. Gerçi başlık 1.5 ay önce açılmış. Sanırım adminler tarafından "Allaha ve peygambere edilen küfürlere müdahale edilemeyeceğinin kararı"nın verildiği günlerde yazılmış bir başlık.Ve o kadar da bunalımda iken yazmış olduğum bir yazıya benziyor.Ama hala da aynı düşüncedeyim.İslama küfürler serbest olduğu sürece (istediğim halde) sık yazmam mümkün değil.Psikolojim artık gerilimli mesajları kaldıramadığı gibi gerilimli mesajların,karşılıklı suçlamaların olduğu alanlarda boş boş kavgaya tutuşmanın bir faydası olacağını sanmıyorum.Ama siz bu mesajları kaldırabiliyorsanız buyrun devam edin.

    Sn ezberbozan,buradaki ateistlerin bilgilenme gibi bir derdi yok ki onları bilgilendirmekten mahrum bırakalım.Bakınız eğer amaç bilgi alışverişi olsa dediğiniz gibidir.O ZAMAN BİLGİDEN MAHRUM BIRAKMAK BİR SORUMLULUK GEREKTİRİR.Ama burada sadece alaya almak,aşağılamak,küfür etmek,çarpıtmak var.İnanın bunlar hangi başlığı açıyorlarsa müslüman kesimden ne cevap geleceğini artık biliyorlar.Hem zaten amaçları islamı öğrenmek ise akademik düzeyde çok islami site var.Oralara üye olur,kendilerini ateist olarak da tanıtmadan sorularını sorar.Ama amaç bu değil.Amaç islamı horlamak,gözden düşürmek..

    Amanın ne olur hakaret etmeyin demiyorum sn anibal,yine beni yanlış anlıyor gibi yapmayın.Burada müslümanca yaşayan birkaç samimi insana kendimce fikirsel nasihatlerde bulunmaya çalışıyorum.Bunu da kaldıramıyorsanız konuyu kilitlesiniz.Ama konu ile alakasız mesajları yazmayın.

    Sn bağlantı,sizdeki heves bende de vardı.Ancak köprüler altından o kadar su geçti ki benim için.İnsanlara,insanlığa bakış açım o kadar pozitif yönde değişti ki bu platformlarda.Bugün bu tespitlerim bu forumlarda 4 yılın ve 6.000 civarında mesajın tecrübesidir.Sn ezberbozan kardeşimin isteği üzerine bu kadarını da yazmak zorunda kaldım.Yoksa reklam falan peşinde değilim.

    Dört yıl mı? Hocam sizi naptınız? Ben 1 yıl ile çırak sayılırım tabii. 3 yıl sonra ben hala buralarda..... Ohoooo asla bilemem böyle bir durumu.

    Burada amacın din hakkında bilgilenmek değil onu horlamak ve gözden düşürmek olduğunu bende anlamış bulunuyorum. Hemen her konudaki kör inadı elbette artık anlıyorum. Ama bunu karşıdan bilmek başka tartışarak bilmek başka. Tartışırken çok şey öğreniyorum. Bazen kızgınlıkla kendimi bir kaptırıyorum neler okumuş ve neler öğrenmiş buluyorum kendimi. Normalde bu kadar hırsla öğrenir miydim acaba? Yada normalde kafamı bu kadar zorlayarak çalıştırır mıydım acaba? Tabii siz bana göre çok bilgili ve tecrübelisiniz. Şu anki tutumunuzun farklı olması çok normal.

  14. Demek ki neymiş, terimlerin içlemlerini karıştırıyorsak, yanlış sonuçlara ulaşabiliyormuşuz. Terimleri birbirlerinin yerine keyfi olarak kullanmak, kavram kargaşası dediğimiz şeyi oluşturuyormuş. Önce information kastedip, bunun yerine knowledge kullandığımızda, knowledge denen şeyin özelliklerini kastettiğimiz şeyde aramaya kalkmak, öküz altında buzağı aramaya benziyormuş.

    DNA'da, bilgisayar belleklerinde, kitaplarda olan şey bilgi falan değil; Enformasyon. Maalesef Türkçesi, bildiğim kadarıylka, yok. Malumat deniyor ama bu da enformasyonu kısmen karşılıyor. Daha çok gazete haberi vs gibi.. Her neyse.. Söylediğim şey şu: Bilgi (knowledge, gnosis) denen şey, tanımı gereği zihin gerektirir. Ortada bir bilgi varsa, tanım gereği o bilgiyi bilen vardır. Zihin yoksa bilgi de yoktur. Şimdi bu tanımı öncül olarak alıp, enformasyon denen şeyi bilgi ile karıştırıp, bilgi bağlamında enformasyonu kastederseniz, o zaman "efendim madem DNA'da bir bilgi var, bunu kim biliyor" gibi bir garabete ulaşırsınız ki, senin benim yukarıdaki mesajımda alıntıladığım yerde yaptığın tam da bu.

    Sonuç olarak, DNA'da bilgi değil, olsa olsa enformasyon vardır. Enformasyon da, tanımı gereği zihni gerektirmez. Enformasyonun olduğu yerde zorunlu olarak zihin aramaya çalışmak, başka bağlamdaki bilgi teriminin tanımını öncül alarak akıl yürütme yoluyla sonuca ulaşmaya çalışmak abesle iştigaldir.

    Bu konular, konunun detayları ile ilgili gözlem ve deney yapmaksızın oturulduğu yerden akıl yürütmeyle, olsa olsa yöntemleriyle sonuç çıkarmaya çalışmakla çözülmez. Sıvarsın kolları, girersin laboratuvara, gözlem yaparsın, hipotez oluşturur yeni deneyler tasarlayarak sınarsın. Yanıldığın noktada geri döner, hipotezini ve yöntemlerini gözden geçirip baştan başlarsın.. Yoksa efendim DNA'yı döksek de şunu bulamayız diye karnından konuşmakla olmaz.

    Hah tamam işte. Dnada şimdiye kadar ortaya konulan bilginin enformatik olduğunu sende kabul ediyorsun. İşte bende bunu söylüyorum. Sen Dnada knowledge türü bilgi olmaz mı diyorsun şimdi yani? Eğer o tür bilgi olursa bu zihni yani bir düzenleyeni gerektirir diyorsun. Sana göre var olan enformatik bilgi herşey için yeterli yani. Bu kadar basit nasıl düşünüyorsunuz anlamak mümkün değil. Madem öyle zooloji profesörü Dawkins neden memleri ortaya attı? Şöyle diyor:

    "Mem ya da 'Meme' ünlü İngiliz biyolog Richard Dawkins tarafından ortaya koyulan bir kavramdır. Memler, her türlü gelenek, düşünce tarzı, yaşam biçimi vs. gibi insanın sosyal ve kültürel hayatının yeniden üretilmesi için gerekli inşa planını (reçetesini) içeren bilgi kodlarıdır. Dawkins'e göre nesiller değiştikçe, kültürel ve sosyal içerik bir sonraki nesle memler tarafından aktarılmaktadır. Bu tıpkı biyolojik içeriğin DNA tarafından aktarılması gibidir. Fakat memler, DNA gibi mikroskop altında görülebilen somut bilgi kodları değil daha çok soyuttur. Örnek vermek gerekirse, çömlek yapımı, yemeği çatal ile yemek, krallıkla yönetilmek, flört veya görücü usulü ile kız alma ve tahta kaşıkla yemek yemek gibi sayısız ve çeşitli mem vardır. Bunların bir kısmı, tıpkı bazı DNA’lar gibi tükenmiştir. Basite indirgenirse, memler bir DNA benzeşimidir."

    Burada Dawkinsin saydığından çok daha fazla mem örneklemesi yapılabilir elbette. Kitabında yapmıştır herhalde. Ben bu konuyu çok havada görüyorum. Bu nedir şimdi? Bu ciddi bir açığı kapatmak için ortaya atılmış boş bir düşüncedir sadece. Soyut olduğunu zaten kendisi söylüyor. Peki soyut olan bilgi kaydını nerede tutuyor? Sadece eğitimle ve görenekle olacak iş değil bu. İnsanda bunların işlenebileceği altyapı olmadan kültürel kayıtlar nereye ve nasıl yapılacak? Onu geçtim örneğin konuşma yetisini memler nasıl açıklayacak? İnsan konuşma yetisinin altyapısını bir şekilde bünyesinde bulunduruyor olmalı. Dawkins çok boş konuşan bir adam. Bir zooloji profesörü olarak fazla atıp tutuyor. Size göre madem konuşmak için her konuda uzman olmak gerekiyor o zaman bu Dawkins ne alaka bir adam. Sadece konuşmakla kalsa iyi, ha bire kitap yazıyor. Eeee uzmanlığı ile ne alaka?

    Yani bir knowledge olduğu ortada. Enformatik bilgi ile bizler açıklanamayız. Bilim ve sanat üreten bizler enformatik bilgi ile yaratıcılık fonksiyonuna sahip olamayız. Ben bitkilerin bile enformatik bilgi ürünü olduğunu düşünmüyorum ya neyse. Hem açığı görüp o açığı kapatmak adına tezler hazırlıyorlar hemde senin gibi bu tür bilgiyi red ediyorlar. Gerçekten garip tiplersiniz. Zeki ve karmaşık bilgileri anlayacak kapasite sahibi olanlarınız çok şaşırtıcı. Bunları anlayıpta anlamazdan gelmek büyük çaba gerektirir herhalde.

  15. Ozedonus saygılı birisi. Seviyeli tartışıyor. Güzel şeyler yazmış. İnsancıl ve barışçıl birisi. Karşılıklı anlayış ve saygı arayışı içinde. Onun bu düşüncesine katılıyorum. Ne var ki ben onun gibi değilim buradaki yazışmalarımda. Hemde düşüncelerine katılmama rağmen. Allahım ben ne cadıyım. Ne felaket tartışıyorum. Ozedonus hakaret ve kötü söz gördüğü yerden uzaklaşıyor. Bense üzerine üzerine gidiyorum. Kendimden utansam mı acaba? Yok ama ya herkes aynı olamaz ki. Ben birilerinin ağzının payını vermezsem duramam ki.:)

    Dini tartışmalar bıkkınlık versin vermesin bence vazgeçilemez. Çünkü bu iş basit bir iş değil. Ne inanır ne ateist bundan vazgeçemiyor nihayetinde. İşin ucunda nede olsa ciddi bir vaat var. Ya güzel ya çok acı.

    Birde mana anlaşılması en zor olandır. Manayı anlayanlar bile boyut boyut anlar. Bu sebeple o kadar zengin bir dünyadır ki hadi tartışmada göreyim bakayım. İşin içine bilimde girince tartışmalar alabildiğine hararetleniyor.

  16. Yörünge hesaplamaları, nükleer ve iklim simülasyonları için bilmem kaç teraflop işlem yapabilen hayvan gibi sistemlerde, bilmem kaç yüzbin satırlık yazılımlar kullanılır... peki bunlara ne demeli?

    Bazen, saçmalamak için özel bir çaba sarfettiğin hissine kapılıyorum... yoksa bu kadar salaklık ve yüzsüzlük pek mümkün değil gibi.

    Tabii evrimide onları hesaplayarak biz yaptırdık zaten. Yada uzaylılar falan yürütüyor yukarıdan. Hayvan gibi sistemlerle daha ne olup bitmiş ve bitiyor onu anlamaya çalışıyorsun. Dünyada ve evrende nelere baksan onları anlamak için bilim dalları oluşturuyorsun. Peki bunca bilgi neyin nesi? Daha çözeceksinde sonrada ahada böyle olmuş diyeceksin. Tabii diyebilirsen.

    Genetik algoritmalara yada kuantum evrimlere mi geldi sıra şimdi? Ne kadar çözersen çöz bir bilen olmadan bunca bilgi olmaz.

    Siz burada sizinle tartışacak karşıt düşüncede olan insanlar istiyorsunuz. Onlara salak ve yüzsüz diyerek mi bu tartışmaları sürdüreceksiniz? Kem söz sahibine yaraşır. Tıpkı sana çok yaraştığı gibi.

    Bu ne kin ne nefret böyle. Ateistsen ateistsin. Madem karşıt düşünceye katlanamıyorsun tartışma o zaman. Madem karşıt düşünceler seni çileden ve insanlıktan çıkartıyor teknik adminliğini yap ve bu tip insanlarla yazışma o zaman.

  17. Haci, bize genetik yapıdaki bilgiyi arttıran gözlemlenmiş bir mutasyon yada evrimsel bir süreç örneği verebilir misin? Yani ben çok merak ediyorum, yararlı bir mutasyon örneği görmek istiyorum. Bu mutasyonunda evrimsel süreçte faydalı genetik bir değişim meydana getirdiğini görmek istiyorum. Biliyorsun mutasyonsuz yada mutasyonlu doğal seçilim evrimi mümkün kılıyor iddiası var. Örnek versenizde bizde şu doğal seçilimi anlasak bu sayede. Bu konu ile ilgili tonla araştırma yapılmış. Bari çiçek böcükte gösterebilseydiniz şunlarıda bizde anlasaydık. Örnek olmayınca anlatılanlar fena halde havada kalıyor. Bir zahmet öncelikli olarak örnek alayım ben. Yoksa teori ve açıklama okumaktan sıkıldımda.:)

  18. Bak gerizekalı kardeşim. Çok iyi hatırlıyorum sana verdiğim link açısal momentumla ilgiliydi ve ingilizceydi. İngilizcen yoktuysa sorsaydın. Daha sana verdiğim linkin hangi konuda olduğunu bile bilmeden üfürmüşsün.

    Bu yüzden senin gibi embesillerin bilim forumunda yeri olmadığını söylüyorum. Sen ise gevrek gevrek gülerek aklın sıra haklı çıkmaya çalışıyorsun. Esas senin gibi zırcahillerin soytarılıklarına kahkahalarla gülen biziz.

    Gezegenler başlığına baktım. Ama bana verdiğin linki sanki değiştirmişsiniz. Biz orada Laplacedan bahsediyoruz bol bol. Oysa şimdi kayıtlı olan linkte Laplacenin adı bir kez geçiyor. Diyelim değiştirmediniz. Nebula hipotezi iyi güzel hoş tabiide bana göre açığa çıkan düzeni açıklamaktan yoksun. Ne diye böyle bir düzenlilik meydana gelsin ki bir model olmadan? Tabii senin böyle on puanlık uzman sorularına cevap vermeni beklemiyorum. Size göre yok demir ağırdır çekirdeğe çöker falan gibi açıklamalar vardır. Ama artık yemezler bunları geri zekalıdanda geri zekalı kardeşim.

    Milyonlarca yılda sayısız deneme yanılma yolu ile şartlara ve eldeki mevcut yapıya göre bir optimizasyon sürecidir evrim

    Genetik algoritma diye arat mesela google'da. Bilinçsiz mutasyonların ve birikimli seçilimin bilgisayarda yapılmış matematiksel modelleri ile bir çok optimizasyon problemine çözüm bulunabiliyor

    Baktım genetik algoritmalara. Var olanı bile açıklaması mümkün olmayan bu bilginin oluşumlara temel olduğunu sanmak olacak iş değil. Algortimayı doğa nereden bilmişte canlılarda uygulamış? Kim yazmış bu algoritmaları? Neyse cevap vermeni beklemiyorum. Gereksiz bir tartışma olur. Senin temel görüşün belli benimkide belli nihayetinde.

  19. Sen önüne gelene iftira atacaksın, kanıt olarakta sadece zanlarını ortaya koyabileceksin, ben tepkimi ortaya koyunca da kalkıp senin derdin ne diye soracaksın! Sana derdimi söyleyeyim: Sensin!

    Tüm bu cehaletin, yozluğun, yobazlığın ile burada insanlara iftira atıp kara çalman, küstahlaşman benim derdim.

    Daha bu başlıkta bir iki ileti önce "bu forum benim gibisini görmemiş" diyecek kadar uçmuş birinin bunları söyleyecek kadar gerçeklikten uzaklaşması pek hayra alamet değil.

    Hödük... herhalde hesap vereceksin. Sürekli iftira atıp, kara çalıyor kaynak talep edildiğinde senin dışında kalan tüm dünyaya kadar yaygınlaştırıyorsun iftiralarını.

    Varamaz değil... varmaz.

    De' mi, senin gibi mesnetsiz iddialarla karnımdan konuşmalıyım "salak duruma" düşmemek için?

    Ne iftirası? Başlatma kanıtına. Hala kanıt diyor ya. Neden bunu yapmadığımı anlattım, tekrarlayacak değilim. O konu kapandı gitti. Deicidenin bana ettiği hakaretleri geri almayacak kadar büyük burunlu olduğunuda biliyorum. Zaten yenilerini sıraladı. İşte kalite bu. Ateistler olarak toplumda insani açıdan normal olarak değerlendirilmeyi siz çok beklersiniz daha. Herkes sizdeki soğukluğu ve kabalığı görüyor işte.

    Bu forum benim gibisini görmemiştir derken dalga geçiyorum. Ama gerçek payıda var tabii. Benim kadar açık sözlü bir hatun kişi görmemiştir forum elbette. Biraz nevi şahsına münhasır birisiyim. Olamaz mı yani?

    Çok uzun ettin be Kodo. Cılkını çıkardın artık. Cahilde yozda hödükte salakta sensin. Aaaa bu ne hakaret? Deicidenin avukatı mısın yoksa hasta mısın? Git başımdan ya.

  20. Bağlantı, kaynak vermeyeceğim söylemine ne oldu? Yoksa, onlar sadece senin zanlarını içeren safsataların için mi geçerli?

    Vurgu yaptığım kısımların sendeki yansımalarını ileti geçmişinden getirmeme gerek var mı?

    Kodoman, anlama özürlü müsün? Sana birşeyi kaç kere anlatmak gerekiyor?

    Vurgu yaptığın kısımlarla ilgili ileti geçmişimi dökecek kadar derdin ne? Canın mı sıkılıyor? Benimle neden bu kadar uğraşıyorsun ya? Arkadaşım ileti geçmişimi döksende kayda değer birşey bulamazsın. Bulacağın birkaç şey olur ama oralarda da eğlenmişimdir, dalga geçmişimdir, şaka yapmışımdır. Kırk saat sana bunları mı anlatacağım sonra?

    Ya beni isteyen istediği gibi değerlendirir. Nedir yani size hesap mı vereceğim? Sizin vereceğiniz hükümden ne olur? Aranızda bu değerlendirmeyi yapacak yetkin kişi olsa bile benimle özel bir çalışma yapmadan bir sonuca varamaz. Kim size izin verir bu konuda? Senin haline gülüyorum.:) İleti geçmişimle uğraşmak gibi bir saçmalık yapmamanı umuyorum. Çok salak bir durum olur bu.:) Hele konu başlığı buna hiç müsait değil. Git işine ya.

  21. "özgüven narsisizm" keywordleri ile arama yapınız.

    Yaptım. Bak nasıl bir yazı çıktı? Benim söylediklerimle çeliştiği falanda yok. Çamur atacağım derken beni haklı çıkartıyorsun. İşte yazı:

    NARSİZM Mİ? ÖZGÜVEN Mİ?

    Genellikle narsizim ve özgüven birbirine karıştırılır. Narsist olan kişinin, özgüvenin yüksek olduğu sanılır. Dahası narsizim özgüven zannedilir.

    Çevremizde sıkça gördüğümüz; kendinden emin, kendine çok değer veren, kendini dünya harikası zanneder kişilerin hepsinin özgüveni yüksek mi? Bu insanlar özgüvenli mi? Bu soruların cevabını arayacağız.

    Bu iki kavramı ayrıştırmak için önce narsizmi ele alalım

    Narsizim nedir?

    İsmini mitolojik bir karakter olan Narkissos’dan alır. Mite göre Narkissos bir gün suda kendi yansımasını görür ve ona aşık olur. Saatlerce seyredip durur. Suyun üzerinde duran kendisine bakan ama karşılık vermeyen bu imge, tam ona sarılacakken yok olur. Sonunda Narkissos aşkına kavuşmak için suya düşer ve boğularak ölür. Aslında bu öykü Narsistlerin durumunu çok güzel alegorize etmektedir. Çünkü onlar da sürekli sudaki yansımalarına aşıktırlar.

    Narsizim: Kendini aşırı sevme, aşırı güvenme ve büyük görmedir. Narsistik kişilik bozukluğu ise kişinin kendisiyle ilgili önemlilik, yeteneklilik duygularına fazlaca sahip olması, zihninin sürekli başarı kazanma ve önde olma ile meşgul olması, başkalarından üstünlük, sürekli ilgi ve hayranlık görme ihtiyacı, eleştiri ve değerlendirmeye aşırı tahammülsüzlük, empati yoksunluğu özellikleriyle tanımlanan bir kişilik bozukluğudur.

    Peki kimdir bu Narsistler?

    Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bunlar son derece bencil ve ben merkezci kişilerdir. Çevrelerinde bir hayran kitlesi oluşturmayı hedefler ve ne yazık ki çoğunlukla başarırlar da. Övgüyle beslendikleri için sadece onları övenleri, övdükleri sürece etraflarında tutarlar. Amaçları için başkalarını kullanır ve atarlar.

    Narsist kendini başkalarından farklı görür. O, farklı ve özeldir. Diğerlerinden daha akıllıdır, güçlüdür, güzel veya yakışıklıdır. Bu nedenle başkaları ona tapmalıdır. O hata yapmaz. Hata varsa asla onun suçu değildir.

    Narsistler eleştirilmeye hiç gelemezler. Eleştirene düşman kesilirler. Başkalarının ne dediğinin bir önemi yoktur. Başkalarının duygularına ve acılarına anlayış göstermezler. Onlara göre bir kişi acı çekiyors,a bu onun kendi suçudur.

    Özel olduklarına inandıkları için karşı tarafında özel olmasını isterler. Ortalama bir ilişki ve partner onlara göre değildir. İş hayatında da genelde yüksek mevkilerdedirler ya da çabucak yükselirler.

    ASLINDA….

    Narsistlerin görünen yüzünde bunlar var. Gerçekten böyle mi? Narsist aslında kendini dev aynasında gören ve gösteren bir cücedir. İçten içe yaşadığı ve üstesinden gelemediği için bastırdığı aşağılık kompleksinin esiridir. Sürekli onu yenmeye çalışır. Yenmesini yolunu da kendini ve yaptıklarını yüceltmekte bulmuştur.

    Narsist, yalan söyler, hikaye uydurur. Ama en büyük yalanı kendinedir. Yalnızlıktan kıvranırken bile başkalarını terk ederek, yalnız bırakarak hayattan intikamını alır(tabi kendince).

    İkili ilişkilerinde ezen ve hükmeden taraftır. Bunları yaşayacağı kişi yoksa saldırganlaşır, “sözel sadist”tir. Sürekli aşağılar, iğneler,imalarda bulunur. Sözel şiddetiyle, iktidarını korur.

    Sürekli “en” olmaya çalışmak ve dikkat çekmek onların ruhlarını çok yorar ama bunun farkına bile varamazlar. Eksiklikleriyle yüzleşemedikleri için kolay olan yolu seçerler;yokmuş gibi yaparlar. Ortada bir sorun yoktur ve olmamıştır. Yıprandıkça yıpranırlar ama çevrelerine azap çektirmeye de devam ederler, kendilerine de.

    Kendilerini değerli hissetmek için başkalarını değersizleştirip dururlar. Başkalarına ihtiyaçları yok gibi görünmeleri bir aldatmacadır. Başkaları üzerinden kendi benliklerini inşa ederler. Yani o hep küçümsediği “ötekiler” olmadan ne yazık ki narsist var olamaz. Benliği hep eksiktir.Başkasını ezerek ancak kendini sevebilir. Kendini sevebilmesi için diğer insanları aşağılama ya da küçümseme zorunluluğu duyarlar.

    Aslında sevgi ve ilgi açlığı içinde büyümüşlerdir. Sevginin dolduramadığı benliklerini başka yanlarını abartarak doldurmaya çalışırlar. Kernberg (1975); narsistik hastaları incelediğinde bu hastaların geçmişlerinde örtük, sözel olmayan ancak yoğun ve incitici bir agresyona sahip; kronik olarak soğuk, duyarsız, ilgisiz, görünüşte iyi işlev gören bir anne figürüne sıkça rast geldiğini belirtir. Bu kişiler, çoğunlukla nesnel olarak fiziksel güzellik; özel, üstün bir yetenek, zekâ vb. gibi gerçekten de diğerlerinin hayranlığını uyandıran bazı doğal fiziksel ve zihinsel niteliklere sahiptirler. Bu ayırt edici özellikler, çocuğu annenin sevgisizliğinden, ilgisizliğinden, nefretinden; yani agresyonundan koruyucu bir işlev görürler.

    Narsistler kendilerini hasta olarak görmezler ve asla psikoloğa gitmeye yanaşmazlar. Gitseler bile bu sadece 1 kere de kalır.

    ÖZGÜVEN NEDİR?

    Artık narsizmin ne olduğunu biliyoruz. Özgüveni yüksek olan kişi ise kendini iyi tanıyan, duygu ve düşüncelerini iyi yönetebilen kişidir. Kendini ve çevresini sever.

    Başkalarını ezmez, hor görmez. En iyi kendinsin bildiğini düşünmez. Yanlış yaptığında ders alır ve bir daha yapmaz.

    Eksik yönlerini bilir bunlarla kişiliğini olumlu yanlarıyla bütünleştirir. Gerçekçi düşünceleri vardır. “Ben yapmam, ben başaramam “ gibi içsel olumsuz konuşmaları yoktur. Evrene olumlu mesajlar gönderdiği için de olumlu şeyler yaşar.

    SONUÇ YERİNE

    Narsizm her zaman vardı. Ancak özellikle son yıllarda, bir artış gösterdiği görülmektedir. Bunun psikolojik nedenleri kadar başka nedenleri de var; paylaşma ve aidiyetlik duygusunu veren aile bağlarının çözünmesi, kapitalizmin, insanı “tüketici “düzeyine indirip tükettiği müddetçe var sayması, reklamların sürekli “daha fazlasını hak ettiğimiz”i söyleyen cümleleri, iş hayatında rekabet ekseninde sürekli daha iyi olunduğunu ispatlama çabası narsizmi besleyen ve kuvvetlendiren şeyler.

    Narsistlerin içindeki canavar ona çanak tutanlarla büyür. Bu nedenle “Dünya kötüyse, bu Don Kişotların değil Sanço Panzaların suçudur.”

    Kaynakça

    Kernberg O. F.(1975). Borderline Conditions And Pathological Narcissism. New York: Jason Aronson

  22. Tanrı ne hacim, ne enerjiyse ve yer kaplamıyorsa bu iş nasıl olacak?

    Muhammed Allah'ın kendisine dokunduğunu iddia etmiş. Bu durumda madde konumuna geçmiş. Hacim tanrı ile beraber varsa demek ki hacmi tanrı yaratmamıştır. Bu da kudreti dışında bazı olayların gerçekleştiğini gösterir.

    Tanrı yarattığı madde ve enerjiye hükmedemez mi yani? Saçmalama. Tabii ki hükmeder. Madde ve enerji konumuna geçmesi falanda gerekmez. Daha içinde yaşadığın dünyada fizik yasaları tam bilinen birşey değil. Kalkmış burada ahkam kesiyorsun. Bugünün bilim ve teknolojisinin herşeyi çözdüğünü mü sandın sen? He size iyi yedirmişler bu masalı.

  23. 'Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.

    Narsizm başka özsaygı ve kendi benliğini sevmek başka. Narsist sadece kendisini sever. Oysa benim gibi insanlarda kişinin kendisine duyduğu sevgi başkalarını sevmesine engel değildir. Tam tersine daha sağlıklı insan ilişkileri kurmasına sebep olur. Kendisini sevmeyen başkalarınıda pek sevemez. Yalnız buna bir ek. Özsaygısı yüksek ve kendisi ile barışık insanlar bunu boşuna yada durup duruken yapmazlar. Onların içlerinden taşan bir neşeleri ve sevgileri vardır. Gülen yüzlerdir yani. Hayatın zorluklarına daha dirençli ve anlayışlı insanlardır. En önemlisi yapıcıdırlar. Zaten bu sebeple o özsaygıyı ve kendileri ile barışıklığı yaşarlar. Her zaman olduğu gibi güzel nitelikler sevilir. Kişi kendisinde güzel nitelikler görüyorsa kendi benliğini sevmesi normaldir. Bu kusursuzluk değildir. Kusurlar olabilir. Ama temelinde güzel niteliklerdir işte.

×
×
  • Yeni Oluştur...