Jump to content

baglanti

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    3.082
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne baglanti kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. İkisinide izledim. Bir şekilde cennet ve cehennemin olduğunu düşünüyorum. Eğer o cennet böyle ise çok güzelde cehennem korkunç ötesi. Şimdiye kadar cehhennem korkusu duymamıştım ama ilk kez bunu hisssettim. Düalitenin varlığını bilen ben bunu nasıl pas geçtim bilemiyorum. Sanırım hayata biraz pembe bakmışım. İnsana her ne kadar böyle bir cehennem ters gelsede düalite varsa bir şekilde olması mümkündür ki düalite var. Bu bildiğimiz bir gerçek.

  2. Bilgi nedir Bağlantı? Tanımını yapabilir misin? DNA'da olan nedir? Bilgi mi? Yukarıdaki alıntıda bir çok bağlamda kullanmışsın bilgi terimini. DNA'daki bilgi ile insanlardaki ve Tanrı'daki bilgi aynı şey midir? Değilse bunlar için neden aynı terimi kullanıyorsun? Peki bilgisayarların belleklerinde, nüfus kayıtlarında, kitaplarda olan şey ne? Bunlar da mı bilgi, yoksa bu terimle birbiriyle ilgisi olmayan ve çok farklı şeyleri mi kastediyorsun? Knowledge ile information aynı şey midir?

    Elbette ikisi farklı şeyler. Knowledge: bilim, ilim, irfan, anlama, kanaat gibi anlamlar içerir. Ben değil direkt sözlük böyle söylüyor. İnformation ise bilgi, danışma, haber, iddia, istihbarat gibi anlamlar içerir. Sen bana diyorsun ki yazında bu iki farklı bilginin açılımını yap. Bilgi deyip kestirip atma. Bu tabii yapılabilir. Dnada var olan bilgi şifreler gibi. Bir harfler dizilimi serisi. İyide iş bu kadar basit mi? Bütün canlıların Dnalarının dökümü yapıldı diyelim. Eeee ne olacak? Olanlar bir yere kadar işte. Bu yeterli değil ki. Bu bilginin kazanımları belli. Genlere uygun ilaç üretimi. Genetik ayıklama. Dnadan kişi tespiti ve ana baba tespiti v.b. Elbette böyle bir çözümlemenin kazançları olacak. Ancak iş bu kadar basit değil.

    Bulunan information. Bulunması gereken knowledge. Ancak bulunacağını sanmam. Dna şifresinin dökümünü yapmak yeterli olsaydı tüm soruların cevabını bulurduk. En azından evrimle ilgili sorular rahatlıkla cevaplanmış olurdu. Dna şifresinin dökümünü yapmak bize zekanın ne olduğunu öğretmedi. Zeka var ama ona ilintiler ağı demek yeterli mi? Bilgisayarında hafızası var ve işlem yapıyor ama insan zekası ile bir değil. Biz Dna şifresinin dökümünü yapmakla bilgisayardaki 0 ve 1 leri çözmüş gibi olduk. Bu madem bize evrimin nasıl olupta olduğunu yada canlılığın cansızdan neden farklı olduğunu öğretmedi o zaman yeterli olmaktan uzaktır. Esas bilgi canlıyı canlıdan ayırt edenin ne olduğunu anlamaktır ve zekanın aslında ne olduğunu açıklayabilmektir.

  3. Tanrı neden yarattı sorusunu soranlar birde dönüp enerji neden maddeye dönüşmek için vakum alanına girdi diye sorsun. Hem bu vakum alanı nereden çıktı acaba? Evren var oldu diye biz var olmak zorunda mıydık? Gaz ve toz bulutları, gezegenler, yıldızlar ve galaksilerle bizim ne alakamız var? Biz bu evrende ne arıyoruz? Evren kendisini merak eden ve araştıran beyinler mi olsun istedi? Evren bilinmek mi istedi? Onun için çaba gayret bizi evrimleştirip var mı etti yani şimdi? Peki öyleyse ben böyle ruhsuz, soğuk, dilsiz, gözsüz evreni araştırmayı ve bilmeyi red ediyorum. Ben onu merak etmiyorum. Bilsem ne olacak bilmesem ne olacak? Üstelik evrenin beni evrimle var edecek gücü olduğuna inanmıyorum. Bu işi ancak Tanrı yapabilir.

    Peki Tanrı neden yarattı? İşte buna verilen cevaplar ortada. Sanırım kimse bu konuda tatmin edici cevap verebilmiş değildir. Olsa duyardık herhalde. Bence bu normal. Çünkü biz Tanrıyı anlamayı bekleyemeyiz. Eğer yaratılmamızın mantıklı ve tatmin edici bir cevabını verebiliyor olsaydık o zaman şaşırmamız gerekirdi. O zaman daha neleri biliyor olmamız gerekirdi. Oysa biliyoruz ki bilincimiz ve algılarımız sınırlı. Bunun böyle olduğunu zaten yaşayarak görüyoruz. Bu sebeple Tanrı bizi neden yarattı ise yarattı o kadar sorun etmek gerekmez bence bunu. Var mısın varsın. Başında var olmak gibi güzel ve belalı bir iş var mı var. O zaman hem tadını çıkart hemde sorumluluklarını düşün ve anlayıp yerine getirmeye çalış. Ölüp yok olacağım gibi iraden dışı saçmalıklara inanma. Yok olmak senin elinde olan bir iş değil. Doğmanın senin elinde olmadığı gibi. Sen Tanrının emrinin dışına çıkamayacak olan bir varlıksın. Özün ruhun Onun emirlerine uyar. Sen dirensende bu kar etmez.

  4. Tamam o zaman dinleri ve inançları terk edelim ve hepimiz bilim dinine geçelim. Russell gibileride bilim dininin agnostikleri ilan edelim. Arada Einstein gibi deistlerde çıkmış zaten. Spinozanın Tanrısına mı inanıyormuş neymiş işte. Onlarada büyük adam ama yazık yaşadığı zamanın etkisinde kalmış diyelim. Geçiştiririz işte bir şekilde. Bilim dininin imamları profesörler olur tabii. Rektörler, daha üst kadrolar ve nobelli bilim adamları ise ulema. Akademisyenler kalfa ve çırak imamlar olsun.:) AUBA ise Dünya Bilim Dini Başkanlığı olur. İmani konuları kendilerine danışırız. Hergün sabah öğle ve akşam Darwine bir dakikalık saygı duruşunda bulunmayan afaroz edilsin. Hatta evrim şarkısı yapılsın bir dakikalık. Onun eşliğinde olsun bu ibadet. İçinden şarkıyı mırıldanmakta şart. Evrim ibadetine çağrıda yapılabilir elbette günde üç kere. Yaratıcılıkta sınır yok. Hatta evrime saygı amaçlı her yıl bir ay olmak koşulu ile et ve hayvani ürünler yemek yasaklanabilir. Bayram gelince kurban keser bol bol et yeriz, süt bilem içeriz. Darwinin evini ömründe bir kere ziyaret etmeyende kafir sayılsın. Evrime direnç gösteren en eski ve hala yaşayan canlı tespit edilsin. Onun taştan heykelini yapsınlar. Herkes onu taşlasın. Evrim karşıtı pis canlı diye aşağılansın kendisi. Ya daha neler neler çıkar bu fikirden. Sizinde yaratıcı katkılarınız bekliyorum. İnanca geri dönmek zihnimi bir açtı ki sormayın. İyiymiş böyle ya. :D:D:D

  5. bağlantı, sır mır diyorsun da çok geç kalmışsın sen ya, hıristiyan ve müslüman teolojisi bu türden hezeyanlarla dolu; mistiklerin yaşamına ve öğretilerine bak; çok geç kalmışsın çokkk...

    Doğada sır falan yoktur; henüz bilinmeyen şeyler vardır sadece; çünkü eğer birşey varsa onu meydana getiren bir sistematik var demektir ve bu istematik bir bilgiler bütünüdür; dolayısıyla o şeyin varlığını anlayabilmek için yapılması gereken şey o sistematiğin bilgisine ulaşmaktır; yani senin sır sandığın şey bilmeyişinin, cahilliğinin bir ürünü sadece...

    Sistematik ile çöz o zaman. Hani şöyle omomatik ile kirleri çözer gibi çözüver bakayımda göreyim. Sistematik ile çözeceğiz diye yırtınıyorlar ama yok böyle bir çözüm. Bilim binlerce alt birim oluşturdu. Analiz analiz bitmiyor bu analizler. Hadi bunları birleştirelim diyorlar. Ama yok olmuyor. Sistematik oluştuman için bu gerekli. Öyle binlerce analizde takılır kalırsın işte. Henüz bilinmeyenmiş. Bilinsin bir zahmet artık. Siz daha çok beklersiniz bilim çözecek diye. Bilim olduğu kadar çözecek sadece. Bilim dini takipçilerisiniz.

    Hiç güleceğim yoktu yaa :):) dinazorlardan sonra insan diye bir varlık hiç olur mu, insanlığa sığar mı? Doğa herşeyi oturup düşünüp ona göre karar veriyormuş gibi bir mantık var sende; dinazorlar neden yok oldu insan ne zaman ortaya çıktı diye sormak aklına gelmiyor değil mi??

    söylediklerinin en çöp yanlarından biri de şu: "İnsan ise latif bir canlı. Bilim ve sanat yapıyor, sevmeyi ve nefret etmeyi biliyor, evreni araştırıyor"... İnsanın kültürel bir varlık olduğundan, kültürel ve doğal ayrımından bihabersin anlaşılan; insan doğal olandan uzaklaştığı ölçüde uygarlaşmış yani bugünkü anlamıyla insan olmuştur; ve bu da ondaki zekanın evrimiyle doğru orantılıdır; dolayısıyla kültürel bir varlık olan bugünkü insanın durumunu nesnel doğal fenomenlerle açıklaman, insanın kültürel gelişimiyle bir kaplumbağanın doğal gelişimi arasında hiç fark görmemen ve bunları sırlara üfürmelere bağlaman cehaletten başka birşey değil; en temel bilgilerden bile haberin yok senin...

    Sizin temel sorununuz burada; aklınıza bir soru geliyor, ama sormakla yetiniyorsunuz, daha doğrusu hemen cevap olmayan cevaplara bel bağlıyorsunuz... evrenle, dünyayla doğayla ilgili bir soru sorduktan sonra bunların tamamen dışında bir cevap aramanız, sırdır tanrıdır carttır curttur demeniz tam bir akıl tutulması, başka birşey değil... "kar beyaz renktedir çünkü Voltaire ile Rousseau birbirlerini hiç sevmezdi" demek gibi bir mantığınız var sizin... pseudo-mantık...

    Dinazorlarla insan arasında 65 milyon yıl olması cevap değildir. Üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun bu canlıların aynı doğal malzemeden var olmuş olmalarıdır önemli olan. Aynı doğanın içinden çıkmışlardır. Zaman faktörünü bir etken olarak görüyorsunuz. Zaman ne ki? Zaman yapıcı etkiye mi sahipmiş? Hadi canım sende. Zaman değişimin faktörü olabilir miymiş? Alakası bile yok. Atıyorsun sadece.

    İnsanda zeka evrimleşmiş kültürel değişime sebep olmuş öyle mi? Kardeşim neymiş bu zekada evrimleşiyor böyle. O zaman enerjinin potansiyeli zeka dolu. Hiç maddenin zekası olur mu? Sen sırf maddeden oluşuyor olsaydın bir et, kan ve kemik yığını olurdun. Zeka nereden çıkıyor? Daha işin temelinde bu soru var. Daha oradan başlıyor imkansızlık. Maddenin kökeni olan enerji zeka dolu ve evrimleşiyor diyorsan o zamanda o enerji tanrısal birşey olmalı size göre. Ne potansiyel varmış ama onda.

  6. Sözlüğe baktım baki ile ebedi oradada tam bir ayrıma tabi değil. Ama farklılık yinede kendisini gösteriyor. Arkadaşlar baki kelimesi ile ebedi kelimesi varsa aynı anlama geldiğini kim söylüyor? İnsanın baki olmasından nerede bahsediliyor? Varsa görmek isterim. Devam eden insan için söz konusu olan ebediyet. Emrenin açıklaması aslında ilginç. Sonsuz sayılar kümesinin bir sonunu bulmamız mümkün mü? Eğer değilse sonsuzun sonu yok. Ama bu bakilik özelliği değil genede. Çünkü cennettekilerin ebedi yaşaması onların kendilerinden kaynaklanan bir durum değil. Baki olanın izni ile böyle. Beka sonsuzu aşan bir durum olabilir. Ancak bizim bunu anlamamız mümkün değil.

    Ayrıca evrenin sonsuzluğu içerdiğini kim söylüyor? Bu evren yıkıma uğrayacak bir evrendir. Pekala yapısında sonsuzluk olmayabilir. Ama bu konuda kesin birşey söylemek tabii zor. Bu evren sonlu olabildiği gibi yapısı itibarıylada sonlu özellikler içeriyor olabilir. Ayrıca bahse konu olan ahiret için söz konusu olan durumları zaten kavrayamayız. İnsanın kavrayışı bu konularda elbette sınırlıdır. Burada sonsuzluk olarak anladığımız şeyi bile ne kadar anlıyoruz acaba? Bildiğimiz sonsuz sayılar kümesinin sonunun olmadığı. Ama insan zihni bunu tam olarak kavrıyor mu derseniz ben kavrayamadığını düşünüyorum.

  7. Çöp...

    Vaaaaay. Demek ki ne söylediğimi anladın. Bu sebeple çöp diyebiliyorsun. Takdir ettim doğrusu. Ama neden çöp olduğunu açıklarsan daha iyi olur. Çünkü çöp deyip geçiştirmek yeterli değil. Anlat bakalım neden çöpmüş? Anlat ki görelim anlama kapasiteni.

  8. Sizlerden alıntı yapmayacağım şu an. Hepinize toplu cevap veriyorum. Arkadaşlar ezberbozan bile dahil olmak üzere görüşünüz şu. Tabii kademe kademe farklı bir algıda olsanızda ortak bir görüş içindesiniz. Size göre doğada canlılarda yeni ortaya çıkan durumlar daha önce var olmayan bir bilginin ürünü. Yani evrim süreci içinde canlılar hiç biryerde var olmayan durumları evrimleşerek bünyelerinde oluşturuyorlar. Bunun bir bilgi kaynağı yok. Materyalist anlayış bunu öngörür. ezberbozanda bir pantesit müslüman olarak elbette bu noktada sizlerle birleşir. Ama sizlerle düşünceleri tümü ile örtüşmez. Çünkü o aynı zamanda müslümandır. Ama aslında İslamın temelde anlattığını anlamamış olmasıdır sorunu. Onun inandığı bu durumda Allah değil Tanrıdır. Bu tür görüşün çok temsilcisi var zaten. Benim tanımsız Tanrım ise İslamın Allahı ile çok benzeşir. Ama Onu tanıyan müslüman bile çok azdır. Çünkü derin bir bilgidir. Müslümanların Allah diye bildikleri aslında Tanrıdır genelde. Çünkü derin bilgileri yoktur.

    Şimdi gelelim bilginin öncel olup olmamasına. Bilgi tabii önceldir. Olmayan bilgi evrimsel süreçte kendisini açamaz. Canlı bünyesinde o değişimleri meydana getiremez. Olmayan bilginin zaten açılımı yani canlıda görünümü olmaz. Maddenin böyle bir yeteneği olamaz. Maddenin arkasında bilgi vardır. Onu değiştiren ve evrimleştiren budur. O bilginin mahiyeti ise sırdır. Kimse çözemez. Derinliğine bilenler bile sadece kabaca bir anlayışa ulaşmıştır. Sırrın sır olduğunu bilmek gerçek bilgidir. Bildiğinin bilginin gerçeği olmadığını bilmek gerçek sırdır. Bildiğin sadece senin kapasitene göre bir bilginin sende açılmış beşeri bir halidir. Bir yansımadır bilgin sadece. Bunları anlatıyorum ama kim anlar bilmiyorum. Sanırım anlamayacaksınız. Ama bilinmez tabii genede.

    Haci diyor ki "nasıl o antibiyotiğe direnç gösteren bir gen ortaya çıkmaktadır". Ondan öncede bilginin öncel olmamasını savunuyor zaten. Yani Haci bir materyalist ve maddenin canlıyı oluşturup canlıda evrimleşme olarak ortaya çıktığını savunuyor. Bu en yaygın olan tipik temel düşünce. Ama bu düşünceye göre var olmamız ve süregiden halimiz aslında olmaması gereken bir durum. Çünkü kaynağı olmayan birşeyin var olduğu gibi bir imkansızlığı anlatıyor bu düşünce. Kaynak yok ama birşey genede var. Bu atomlar olmadan maddenin var olmasını savunmak gibi birşey. Çünkü bu düşüncede bilgi red ediliyor ve bilginin kaynak olmadan evrimle ortaya çıktığı savunuluyor. Yani madde canlıda çevre şartları ve doğal seçilimin etkisi ile deneme yanılma yolunu kullanarak bilgiyi oluşturuyor. Bu olacak iş değil. Çevre şartlarının ve doğal seçilimin böyle nitelikli bir bilgiyi oluşturması imkansız. Basit birşeyden harika ve şaşkınlık verici bir güzelliği sadece Tanrı yaratır. Onun bilgisi ve gücü sınırsızdır. Neyi ne şekilde yaptığı ise sorgulanamaz. Çünkü buna bizim aklımız yetmez. Bu bir aşağılama değildir. İstesende ve tüm yollar açık olsada yetmez. Zaten bu hep denenmiştir ve hep canlılık ve hayat sır olarak kalmıştır. Bilinenler ortada işte. Bir sürü bilgi var. Ama gerçek bilgi yok. Soruların gerçek cevapları yok ve yaşadığımız sürecede olmayacak. Bizlerin işi zamana göre uygun ve düzgün bir şekilde yaşamak. Bu bilim yapmamak demek değil. Bilim yapılacak ama bilim herşeyi cevaplar diye düşünmeyecek kadar akıllı olmaktır esas olan. Çünkü yok böyle birşey. Bilim insanlarının çoğu bunun farkındadır. Siz farkında değilsiniz sadece.

    Haci olay aslında çok farklı. Anlaması hem kolay gibi hemde çok zor. Ama sizin savunduğunuz şey ise hiç olmayacak bir durum. Canlılardaki çok çeşitli farklılaşmalar sana tasarımı, kurguyu ve Tanrıyı imkansız gibi gösteriyor. Çünkü öyle olursa bunun mantıklı ve açıklanabilir bir hal olarak ortaya çıkmasını bekliyorsun. Mesela kader deyince kesin kati birşey anlıyorsun. Canlılardaki değişimlerin evrimsel değil kati olmasını bekliyorsun. Oysa canlılarda çevreye uyum var. Buna bakınca Tanrı nerede diyorsun. İşte konunun nirengi noktası burada. Çevreye uyum diye birşey olmaması gereken bir durum değil ki. Etkileşimler ve şartların canlılara etkisi olmaması gereken bir durum değil ki. Üstelik her canlının ve belki her zerrenin öznel olması olmayacak bir iş değil ki. Dar bakış açılarını red etmeniz ve onları eleştirmeniz çok normal. Onları bende red ediyorum. Ama geniş bakış açısını hiç bilmemişsiniz ki.

    Aslında her canlı benzersizdir. Aslında her an bir diğerinden farklıdır. Bu o kadar geniş bir konudur ki anlatamam tabii sizlere. Meraklısının uğraş vererek öğrenmesi gerekir. Hemde kafasındaki önyargıları atarak. Başka türlüsü olacak iş değil. Bütün yaşanan zamanlar ve o zamanlarda gelip geçen canlılar daha önce görülmemiş farklılklara uğrayabilir. Gerçi temel yapılar değişmez ama üst yapılarda değişimler çok olur. Dinazorları düşünün birde insanı düşünün. Dinazorlardan çok sonra dünyada insan gibi bir canlının ortaya çıkması normal bir durum mudur? Beklenesi bir durum mudur? Dinazorlar resmen canavar. İnsan ise latif bir canlı. Bilim ve sanat yapıyor, sevmeyi ve nefret etmeyi biliyor, evreni araştırıyor. Olan biten kolay açıklanacak birşey değil. Şimdi bana söyler misiniz insanın zekasının ve duygularının arkasında öncel bir bilgi nasıl olmaz? Eğer yoktur diyorsanız bu nasıl insan olarak ortaya çıkmıştır? O zaman maddenin müthiş bir zeka ötesi potansiyeli var ve bu kendisini açığa çıkartıyor. O zaman madde yani aslında enerji sizin Tanrınız. Bu kadar zeka ötesi bir gücü barındıran maddeye tapmanız gerekir. Zaten herşeyinizi ona borçlu olduğunuza göre tapmam desenizde aslında tapıyorsunuz. Çünkü bunu böyle kabullenmekte bir çeşit tapınmaktır zaten. Keyfiyetinize ve anlayışınıza göre kuralları siz koyarak yaşarsınız. Çünkü kural koymamak sizin görüşünüzün temelinde var. Ben size boşuna element putçuları demiyorum.

    Bilim forumuna uygun değil diye bu derin analizimi silebilirsiniz. Ama bence bu kadar derin bir analiz silinemeyecek kadar önemli konulara parmak basıyor. Ama yinede siz bilirsiniz.

  9. Ateistlerin sanal olarak dayattıklarından bahsedebilirsiniz.

    Bu mümkündür ve bazı ateistler gerçekten dayatıyor izlenimini vermektedirler.

    Ama teistler yalnız sanal değil, aslında gerçek yaşamda da dayatmaktadırlar.

    Ateistler için gerçek yaşamda dayatma söz konusu değildir.

    Asıl dayatanların teistler olduğu o kadar açık ve net ki..

    Tartışma götürmez.

    Sevgili Haci, kızmayın ama ateistler sayıca biraz daha artsa sanırım yobazlıkta teistleri sollayacaklar. Bu forumda öyle yobazlık örnekleri var ki ben gerçekten korktum. Korkum insanlık adına. Çünkü bir ateiste kural yada etik benimsetecek hiç birşey yok. Bu tamamen onun keyfiyetine kalmış birşey. Örnekler ve onların daha geniş bir tabanda nereye varabileceklerini düşünmek beni ürküttü. Durum gerçekten vahim ki siz bunun farkında olmalısınız.

  10. Bir dakika bir dakika. Şimdi sana göre evrim Tanrının karşıtı o zaman. Yani bir insan evrimle yaratılışa inanamaz sana göre. E o zaman söylenenler doğru. Evrim teorisi Tanrı karşıtı bir teoridir. Bunu onaylıyor musun? Yada ateizmin temeli evrim teorisidir. Ya bunu onaylıyor musun?

  11. >>> Evrimle ilgili esas problem türleşme kayıtlarındadır.

    Böyle bir problem yok bağlantı..

    Türleşme denen olguya sebep olabilecek birden çok mekanizma söz konusu. Bunların kimisi mümkün iken, kimisi imkansız görünüyor. Yaratılışçılar, nedense mümkün görünen ve kabul gören izahı değil, sansasyonel olan ve kabul edilmeyen olanı filan alır, ahanda bu derler ve sanki evrim bunu izah etmiyormuş gibi gösterirler.

    Bir diğer yaptıkları şey ise, evrim teorisinin bir takım açıklamalarını yok saymaktan ibarettir. Bunları söylemez, göstermezler ve amanda evrim bunu izah edemiyor diye gevelerler dururlar. Bazen bunu, evrimin olmaz dediği şey için sanki evrim öyle olacağını söylüyormuş gibi göstererek yaparlar.

    Bu hususta asıl güç olan mesele, olası evrimsel süreçlerin hangisinin gerçekleştiğini kesin olarak bilmeye yetecek kadar bulgu mevcut olmaması. İlk canlının olduğu günden bugüne, her bir milyon yıl için 1 cm kalınlıkta bir tabaka olsa, bu tabakada da o dönemin canlılarının eksiksiz fosilleri olsa.. Bu bölgenin kalınlığı 3.800 cm. olur, bu 38 metrenin fosil kazısı yöntemi, yani fırça ile filan kazılarak çıkarılması bile en az 300 yıl sürer..

    Böyle bir maalesef yok.. Olsaydı budur derdik. Ama olmadığı için, bu kesin bir şey değil..

    Sen bir hakim olsan.. Bir gemide bir cinayet işlense.. Gemiyi SGK çevirse, önüne 12 tayfayı, kaptanı çarkçıyı ve ahçıyı dizseler.. Hangisinin katil olduğuna dair hiç bir delil bulamasan... Bu durumda, maktülü denize işediğine kızan deniz tanrısı poseidon'un öldürdüğünü mü düşünürsün?

    Anibal ne yapabilirim? Bilimin yüzyıllar süren macerasını ölmeden bekleyemem herhalde. Üstelik ne bulurlarsa bulsunlar maddi faktörler bana canlılık ve evrimi açıklamak için yeterli gelmiyor. Sen bulurlar bulacaklar diyorsun ama dinazorların ve mamutların fosillerini buldularda gerisi neden yok? Bu soru size göre soru bile değil. Ama bana göre çok ciddi bir soru. Dinazorlar ya. 65 milyon yıl ya. Bunların fosilleri var. Daha ne katmanı kaldı? Daha aramadık neresi kaldı? Ben bilimin macerasından fazla birşey beklemiyorum.

    Ayrıca senin şu çaban bana dokunuyor. Garip birisin. O kadar inanarak savunduğun evrimin açıklarını bilipte örtmek için delicesine çırpınır bir halin var. Ne diyeyim? Belki seninde kafan karışık.

    bunu söylerken kendi yargınıza ne kadar da güveniyorsunuz ya? bu sonsuz güveni nereden alıyorsunuz? biyoloji biliminden almadığınız kesin... kıskandım sizi valla.. böyle bir mantıkla bilimin ilerlemesi mümkün müdür acaba? "Gelinebilecek ileri noktaya gelinmiştir zaten.." bak sen.. nereden biliyorsun?? biyoloji uzmanları bile bunu söylemiyor ve araştırmaya devam ediyorlar, hergün binlerce araştırma yapılıyor, yüzlerce yeni makale yayımlanıyor; size kalsa artık birşey yapmaya gerek yok, bilim tıkandı artık, oturup tevekkül edelim değil mi? sizin temel sorununuz bilimsel düşünceyle demek kii.. bilimsel mantık nasıl işliyor, prensipleri nelerdir, bunları anlamamakta ısrar ediyorsunuz...

    "Hiç bir maddi faktör canlının evrimleşmesi için yeterli değildir. " bu ne güven, bu ne kibir, bu ne kendini beğenmişliktir yahu... bunu söyleyebilmeniz için bütün biyoloji bilimini aşan bir bilgiye sahip olmanız gerekir; biyologların bile bilmediği şeyleri biliyorsunuz galiba; inandığınız Tanrı mı söyletiyor size bunları???

    bilim sizin mantığınızla hareket etse, biliminsanları herhangi bir noktada bilimi falan bırakıp herkes evine giderdi herhalde...

    Bilim yoluna devam etsin hatta etmeli. Ona birşey diyen mi var? Ben size şaşıyorum esas. Bilim insanlarını okuyorum sizin kadar iddiacı değiller. Hatta çok sorgulayıcı ve şüpheciler. İşi oldu bittiye getirmek gibi bir dertleri yok. Ama siz öyle mi? Amanın aman sizden ya. İyi ki bilim insanları sizin gibi değil. Müslüman yobaz takımı yanınızda halt etsin. Elinizden gelse taşa tutacaksınız sizden farklı düşünenleri.

    Keyser, ben araştırmacı değilim. Bilim insanıda değilim. Bundan sonrada olacak değilim. Ben bir bireyim. Amatörce araştırırım ve bunu kendim için yaparım. Elbette bir yıl gibi bir sürede bir karara varmam normal. Üstelik daha önceden gelen bir alt yapı var. Sadece bir yıl ile sınırlı değil. Son bir yıl yoğun olanı.

  12. Aslında sizin sorununuz türleşme ya da mutasyonlar falan değil; bugüne kadar inandığınız şeyi terketmek size çok zor geldiğinden sağa sola sapıyor, çırpınıyorsunuz; yarın bu konuları da kabul etseniz, bu sefer başka şeylere bel bağlarsınız; evrimin olduğunu kabul etseniz bile "peki neden evrim var, neden başka birşey olmamış da evrim olmuş" diye sormaya başlarsınız eminim... yani amacınız evrim var mıdır yok mudur nasıl olmuştur diye sorgulamak değil, alışkanlık haline gelen inançlarınızı yaşatmak için bir umut arıyorsunuz siz; ama tuttuğunuz umut bağladığınız her dal kırılıyor zamanla...

    amacınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek...

    Amacım gerçeği bilmek. Bilimin tüm soruları cevaplamasının mümkün olmadığını anladım. Bunu hiç bir zaman yapamayacağını kavradım. Bunun için çok çalıştım. Normal hayatımın akışını kesintiye uğrattım. Bir yıldır zombi gibi yaşıyorum. Ama değdi. Kendim için çok önemli olan birşeyi anladım. Gerçek imanda saklı. Tanrıyı kabul ederek ancak işin içinden çıkabileceğimi anladım. Şimdi artık rahatım. Şimdi artık daha normal yaşayabilirim umarım.

  13. Bakteriler evrimleşiyor ve mesele bitti yani. Bu kadar basit sana göre. E ondan fazlasıda var. Ama yine basit değil. Evrim teorisi açıklayamadığı boşlukları ve cevaplayamadığı soruları ile ortadadır. Bugüne kadar yapamadığını bundan sonrada başaracak değildir. Gelinebilecek ileri noktaya gelinmiştir zaten. Evrimin tümüyle kanıtlı bir gerçek olduğuna inanmak isteyenler inanacaktır. Ama boşlukları ve cevaplanamayan soruları görenler ise onu sadece bir açıklama olarak görecektir. Kısmi bir gerçek olduğunu düşünecektir. Evrim bana göre kısmi bir gerçektir. Dünyadaki tüm canlılığı açıklaması mümkün değildir. Olayın mutlaka başka bir boyutu var. Bu tabii ki bana göre Tanrının yaratmasıdır. Hiç bir maddi faktör canlının evrimleşmesi için yeterli değildir. Bu ancak ve ancak yaratma ile olacak iştir. Tür içi evrimleşmede bile, çevreye uyum sağlayan canlıların nasıl o uyumu sağlayıp diğerlerine göre farklılaştıkları sadece maddi sebeplerle açıklanamaz. Çünkü değişim canlıda olmaktadır. Canlının canlı olma durumu bile açıklanamazken değişimi hiç açıklanamaz. Hem evrime hem yaratılışa inanmayı anlarım. Bu yaratmanın içinde evriminde olduğunu anlamaktır. Ama evrim teorisinin tümünü içermez elbette. Ne varki hem Tanrıya inanıp hemde sırf madde ile açıklama yapma çabasını anlamam. Bu Tanrıya inanan bir ateist olmak gibi mümkün olamayacak bir durum. Bir insanın bir ayağı bir kayıkta diğeri öbür kayıkta yol alması mümkün değildir. Birisini seçmek zorunda. Ama öyle ilginç insanlar var ki bunu başarıyor yada başardığını sanıyor.

  14. Ezan sesinden rahatsız olmam. Hatta iyi okunan bir ezanı severek dinlerim. Ama ne yazık ki ezan okumakla ilgili gerekli düzenleme yapılmıyor. Ne ezanın genelde iyi okunduğu söylenebilir nede çatlak sesli hoparlörlerin ve fazla bağırmalarınının sorun olmadığı. Oysa iyi bir sistemle bir kerede okunsa. Şöyle ilahi gibi derin ve güzel okunsa güzel olur.

  15. Bu yorumun baglanti'ya ait olduğuna dair her türlü iddia'ya varım.

    He ben yazdım.:) Sen önce insanın hammaddesinin neden toprak olamayacağını bir açıklasana. Hayır toprak değilse nedir acaba? Gerçekten çok merak ettim. Dahiyane açıklamanı sabırsızlıkla bekliyorum.

    "Her insanın ham maddesinin toprak olduğunu mu düşünüyorsun? Bence sen bu haberden daha garipsin." demişsinde ona binaen soruyorum. Bkz. ileti 11

  16. bkz. Üreme

    Bkz. Genetik Havuz ve Melezlenme.

    Evrimin sorunu yok. Senin sorunun var. Bilmemenin verdiği sarhoş edici etkisini, bilmek için duyduğun arzuya tercih etmişsin.

    Ben bu forumda aylar önce dediydim zaten. Evrim anne karnında var diye. Üreme ve genetik havuz ile melezlenmeye bakacakmışız. Eeee o ne? Bütün bunlar döllenme ile embriyoda olan şeyler. Bilgisine ne kadar sahip olursan ol evrimi açıklıyor mu şimdi yani?

    Millet tutturmuş bana oku oku oku o zaman anlarsın diye. Okumuş etmiş profların işi ne? Anlasınlar o zaman. Anladıklarınıda bir zahmet anlaşılır bir şekilde özetleyiversinler. Geri zekalı değiliz anlarız. Ama nerede hani? Bir ton bilimsel açıklama var. Okuyorsun okuyorsun nihai bir sonuç yok ortada. Evrim nedir? Birisi adam gibi bir tanımını yapsaya. İşi bir tür canlıdan başka tür bir canlı doğmuşa kadar getirdiniz. Oldu, halamın bıyıkları olsa amcam olurdu o zaman. Karşıt bilgi getir diyorsunuz birde. Ona ne gerek. Siz evrimi ikna edici bir şekilde anlatın o yeter. Ama sizi ikna eden beni ikna etmiyor. Evrim var. Ancak türleşmeyi açıklayacak düzeyde değil eldeki bilgi. Bana o kısmını anlatın ve kanıtlayın. Yararlı mutasyon neymiş onu anlatın. Nasıl birşeymiş bu yararlı mutasyon? Nasıl oluyormuşta oluyormuş? Nasıl genetik değişikliğe kadar işi götürüyormuş? Türün içinde nasıl yaygınlaşıyormuş? Doğal seleksiyon dediğiniz şey bunca farklı türün oluşmasını nasıl sağlıyormuş? Doğal seleksiyon tür farklılıklarını açıklayacak birşey değil ki. Ne alaka? Filumlarla evrimleşme anlatmaya kalkıyorsunuz. Filum şeklinde yaşamış canlılar mı var? Komik resmen ya. Olacak iş mi?

  17. keyserSoze nin bahsettiği türde bir evrim olmadığını kim söylüyor ki? Evrimle ilgili esas problem türleşme kayıtlarındadır. Ayrıca mutasyonların nasıl yayıldığı ve kalıcı olduğuda açıklanmaya muhtaçtır. Hele mutasyonsuz evrim kolay kolay açıklanacak bir olgu değildir. Evrimin daha çözülmesi gereken çok sorunu var.

  18. Buna biraz kafa yorun.. Müslümanlar uğraşmasada olur, zira onlarda kafa namevcut..

    Bu adam gizli müslüman olabilir.:) Yoksa bir ateist "namevcut" sözünü neden kullansın? Blink blink. Bu bir uyarı sesi. İlgililere duyurulur. :D

  19. Olmamış crow. Böyle bir cevabı her serseri verir. Ne oldu senin şu zekana? Sen bu hallerede mi düşecektin? Vah vah vah. Önce gereksiz sinir illetinden kurtulup sonra kendini geliştirmen lazım. O zaman belki eskisi gibi forumda döktürürsün. Yoksa gözler önünde paslandığını kanıtlıyorsun. Ya yerinde söz kullan ya sus! Ya zekanı konuştur ya sus!

  20. Çok şaşırtıcı bir haber. Resmen tırstım. Anlamadığım ağacın nasıl fotosentez yaptığı? Ya bitkilerin fotosentez yaptığı bilgisi hatalı. Yada insan vücudu da fotosentez benzeri birşey yapıyor ve bu bitki ondan yararlandı. Yani bitki gibi bir fotosentezden bahsetmiyorum. Güneş ışığı ile ilgili bir işlemin insan vücudunda olmasından bahsediyorum. Ama D vitamini sentezi bunun içi yeterli olmaz sanırım.

  21. Abuk subuk sayıklamalar

    Abuk subuk sayıklamaları bu forumda görmek istemiyorum. Var işte burada böyleleri. Sayıklıyorlar örnekte olduğu gibi.:)

    Artık ceza mı alırım atılır mıyım bilmiyorum? Ama zekamın bu keskin açılımını sergilemeden yapamazdım. Çok hoşuma gitti. :D

  22. Bağlantı forumdaki en sakin, en mülayim insanları bile çileden çıkartabiliyorsun, hakikaten muhteşemsin.

    Ben kimseye küfür etmiyorum. Gerektiği gibi bildirimimi yaptım şimdi mod ve adminlere zaten. Kimsenin haddi aşan hakaret ve küfür hakkı değil. Ne demek çileden çıkartmak? Benim yazılarımdan rahatsız olan gelip benimle tartışmayacak o zaman. Yazdıklarımı mod ve adminler başlıklarda tutuyorsa kalanına laf düşmez. Benimle karşıt fikirde olanlarda gelip edebinle tartışacak. Zaten arada biraz haddi aşmaları hoşgörüyorum. Ama bir yere kadar.

×
×
  • Yeni Oluştur...