Jump to content

Ruslan_Chagaev

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    1.140
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Ruslan_Chagaev kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Kafe bölümünde daha önce de Taraf paçavrasıyla ilgili başlıklar açılmış bu paçavranın belli düşünce yapısındaki kişilerle belli kurum ve kuruluşlara saldırı konusunda özgürlükçü ancak

    Bence asıl sana koyan tarafın yaptığı sansür değil; çaldığı zılgıt yok mu işte o zılgıt koymuş sana..

  2. bu rezilliklere kim dur diyecek

    bu resmen türkiye cumhuriyetini yıkmak için planlanan bir oyunun parçalarından biri

    Hangi rezilliklere, millet adına meydana çıkıp milletin ...yanlardan hesap sorulması neden seni böyle incitmiş.

    Sabih gibilerin, Veli gibilerin yargılanması gelecek açısından güzel gelişmeler.

    Dokunulmazlara dokunulması birilerine neden bu kadar dokunuyor, insanımızın özgürleşmesine tahamül edin biraz.

  3. Cünkü Filistinliler yedigi tabaga pisliyenlerdendir.

    Diyerleride Filistinden daha niyi deyildir.

    Aslinda onlara yardim deyil bol SOPA atmak gerekki Insan olmayi ögrenene kadar.

    Yardimi aldikca aziyorlar.

    Saniyorlarki nekadar azarsak okadar yardim gelecek.

    Bu mikroplar, küfür bile etseler,ediyorlarda bizlere,arkalarini yaladigimizda cennete gideceyimizi sanmaktayiz.

    Istanbul sokaklarinda Filistine yardim pankartlarini gördükce TEPEM ATIYOR VALLAHA.

    Bukadar abtallikta cok fazla.

    Kendi insanlarimiz AC,SEFIL,MUHTAC,SOBASIZ, CIPLAK ,EVSIZ, BARKSIZ,Katrilyon dolarlari olan fellahlar yardim etmiyecekte Türkiye edecek NIYEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE?

    3,5 milyon kimsesiz insanimiz dururken NEDEN FILISTINE?

    Hanki Arap ülkesi dünyanin bir yerinde bir Tabii felekette yardim etmistir.

    Adlarini duyan ,gören,isiten varmidir?

    Yahudiler bunlara ne yapsalar haklidirlar.

    Tolonbeg

    Bazı kafaları anlayamıyorum doğrusu, hergün bombalar altında katledilen bir milletle dalga geçip "mikrop, yediği kabı pisleyen, yahudiler bunlara ne yapsa yeridir" demen insan olmanın verdiği düşünme ve vicdan mevhumundan en ufak bir kırıntı almadığını gösterir. Filistinlilere atıp tutmana gerek yok, nefret etmene de gerek yok zira her gün ölüyorlar hem de yığınlarla hem de teknolojinin en korkunç yüzü olan yeni silahlarla. Gözlerinin önünde çocukları öldürülüyor, evlerri ellerinden alınıp dünyanın türlü yerlerinden gelen koca kıçlı yahudilere veriliyor, ne zor değil mi evlerin modren ganimetlere kurban gidişine bakıp ağlamak.

    Aslında sen filistilileri kıskanıyorsun. onların 3000 bin yıllık mücadelelerini kıskanıyorsun,

    Onların zoru görüp çabucak sinen milletler gibi sinemeyişleri, koyuyor sana.

    Bunca katliama rağmen tüm epik Yunan kahramanlarını solda sıfır bırakışları koyuyor sana.

    Hergün cellatları tarafından katledilmelerine rağmen gittikçe çoğalmaları koyuyor sana.

    Ellerinin tersiyle batının o korkunç ve muhteşem rüşvetini itişleri koyuyor sana.

    Aslında sana koyan insanlığın bu onurlu duruşudur. Bir de "hangi Arap ülkesi yardım etmiş" demişsin. Bak senin ülken 1999 yılında kendi öz depremzedelerine sahip çıkmazken İzmit Körfezinin en seçkin deprem konutu Saddam'ın yaptırdıklarıdır hemi de geçen yıl devleti aliye o kunutlara göz dikmiş idi, memuruna lojman yapacak idi medyaya yansıdı idi..

    Ve bu yazım sana kapak olsun, gerçek bir kapak...

  4. bir gazetedeki röportaj çok ilgimi çekti. Okurken çok şaşırdım. Alevilikte sözü edilen Ali'nin islamın Ali'si olmadığı, Alevilikte sözü edilen Allah'ın bile islamın Allah'ı olmadığı, Aleviliğin -bırakın islamı- tüm semavi dinlerin dışında olduğu, evrimi kabul ettiği v.b. anlatılıyordu.

    Bu doğru değil, bu görüş alevileri islam dışı göstermeye çalışanların çabası. Çocukluğumda komşu köylerimiz kızılbaştılar ve namaz kılar oruç tutardılar(tabi biraz farklı, zaten sünniliğe en yakın olarak bilinen caferilik bile çok farklı). Alevilik kültürünün kitabi geleneği yok;sözlü gelenekten ibaret olduğu için herkes bir taraflara çekmeye çalışıyor.

  5. Kaynak sahte de olsa, hatta Albert Camus Atatürk düşmanı bile olsa, Cezayir'in Fransa'dan ayrılması sırasında cezayirliler arasında Atatürk hayranlığı çok yaygındı. Cezayirin kurtuluş savaşı sırasında TC örneği izlenmiş ve Atatürk'ün başarıları hayranlık uyandırmıştır.

    Yani Atatürk hayranları sandığınızdan çok daha fazladır..

    Peki bu durumda Türkiye'nin ne yapması gerekirdi? Tabi ki Cezayiri ilk tanıyan ülke olmalıydı ama ne oldu, son tanıyan ülkelerden oldu..

  6. Hz. Zeyd, Kuran'da ismi geçen tek sahabi midir? Neden?

    El-cevap: Hz.Zeyd ile beraber Hz. Ömer'in ismi de geçseydi bu sefer niye sadece ikisinin ismi geçiyor da diğer sahabilerin ismi geçmiyor diye sorardın. 5 sahabenin ismi geçseydi niye 10 sahabenin ismi geçmiyor diye sorardın.

    Bu yüzden sizde soru bitmez güzelim, iyisimi siz bu soruları biriktirin cehennemdeki zebanilere sorarsınız.

    Önce sorulan sorunun ruhunu anla.

  7. hıhı evet ben ego tamini yapıyorum forumda başka kimse yapmıyor :D

    ben durduk yerde millete deli derim ama sen harun gibi efendi biri ile dalga geçmeye utanmayıp bana edep dersi verirsin

    Aslında seni üç seansta tedavi edebilirim.

    ruhunu "ademe verilen hata payı"ndan kurtarabilirim.

    Ayrıca Harun üstadımı ağzına alma..

  8. sen herkesi gerizekalı sanıyosun bence

    neden tam bağımsız olduğumuzu sanayım?????

    ama bütün kürtler pkkyı destekler diyenlerle uğraşın biraz da türk nefretiniz dinsin

    Vahşi Batı'da Ringo vardı, Ringo içindeki boşluğu adam öldürerek doldurmaya çalışırdı. Senin iletilerini görünce Ringo'yu anımsadım zira sen de içindeki boşluğu(hem de davul gibi durmadan vuran boşluğu) doldurmak için insanlara "geri zekalı, deli" diyorsun. Bil ki boşluk bu şekilde doldurulmaz; boşluk, yeşili gönüle halılar seren çayır çimenlerle, güneşin erguvan rengini yansıtan ve gönülleri yangına çeviren şarap kadehleriyle, güneşin doğum anındaki tılsımlı cümbüşün verdiği yaşama hisiyle doldurulur... Sana tavsiyem Harundan ders al, o benim de ustamdı, hem en büyük ustamdır =)

  9. sen kimssin ki başkaları ile alay ediyorsun??

    prof musun sen???

    Yani profların insanlarla alay etme hakkı mı var?

    İnsanlarla alay etmek için prof mu olmak gerekiyor( Ki Harunu övmüşüm zira forumu harundan önce ve harundan sonra olmak üzere ikiye ayırmalıyız. Harunun başlattığı yeni akımın rüzgarına kapılıp onu taklit eden yığınla ahali var)

    Ayrıca farzet ki profum ne olacak?

  10. Madem kendinden bu kadar eminsin, birşeyler biliyorsun açıkla arkadaşım, elini tutan mı var ki böyle gizemli tavırlar takınıyorsun?

    Ben biliyormuşum da hesabıma gelmiyormuş.

    Yazdım ya önceki yorumumda.

    Bak, ben sana baştan birşey diyeyim; ben İnönücü mimönücü değilim. Eğer bu konuda anlaşırsak ancak, diğer yazdıklarımın da bir anlamı olacaktır, yoksa ben bu kadar uzun yazıyı boşa yazıyorum demektir ki, bir daha da girmem tartışmaya.

    Arkadaşım, Nato 1949'da kuruldu, Türkiye de bu birliğe 1952'de girdi .

    1952'de halkın ezici bir çoğunluğunun oyunu alarak Türkiye'yi yöneten Adnan Menderes'ti.

    Türkiye, üyeliği alabilmak için Kore'ye asker gönderdi. Gönderen de Adnan Menderes'ti.

    Güler misin ağlar mısın; iki dönemdir seçilen AKP'nin yolsuzluklarına tek kelime etmeyen adam söylüyor bunları.

    Aslında faşistler gibi demiştim, gerçi yine de yakışıksız olmuş. Bu konuda çok haklısın, dememeliydim üzür dilerim.

    İmf ve diğerlerine dair:

    24 Ekim 1945'te Türkiye BM'ye girdi.

    14 Şubat 1947'de Dünta bankasına girildi.

    11 Mart 1947'de Türkiye İMF'ye alındı..(Truman Doktrini'nden Türkiye'ye 200 milyon dolarlık askeri yardım yapılması,İsmet İnönü'nün IMF'ye girme kararının ödülüdür.)

    Truman doktirini 1947'de kabul edildi.

    4 Temmuz 1948'de Marshal yardımı kabul edildi.

    Nato'ya giriş baş vurusu 4 Mayıs 1950'de İnönü döneminde olmuştur. Sonra da seçime gidilmiştir.

    Gördüğün gibi ülkeyi ülkenin sahipleriyiz diyenler ne güzel temeller atmışlar.

    Şunu da ekliyeyim: Yine İMF ve borç demişsin ve ben de yine aynı şeyleri tekrarlamak zorunda kalacağım: Alınan borçların arslan kısmı askeri harcamalara gitmiştir hem de sayıştay denetiminin olmadığı, hesabının dahi tuttulmasının kanunlarla engellendiği meşhur harcamalar.Türkiye imf'e bağlıdır çünkü imf parası olmadan silah alınamaz, maaş verilemez, karakol yapılamaz, f16ların meşhur iniş takımlarının maliyeti karşılanamaz, onbinlerce lojman yapılamaz vesaire vesaire... Liberaller de dinciler de kukla oldukları için ve sırf devede kulağı şahsi zimmetlerine geçirip; kulak hariç devenin diğer kısımlarını yukarda saydığım kalemlere pompaladıkları(ve seyircikaldıkları) için önceki iletimde kullandığım lakabı sonuna kadar hak eden zibidilerdir.

  11. Aynen öyle. Bu devlet, entel dantellikle değil, kılıç zoruyla kuruldu ve yiğitlerin emeği sayesinde. Hiç bir düzen, kibarlıkla kurulamaz zaten.

    Yaşasın harunizm.

    Sen 21. yüzyılın tek filozofusun.

    Olayları günlerin gerisinden süzüp derleyen bu keskin gözlemlerin bizim karanlığımıza nur olacaktır.

    Ve selam üstadım.

    :D:D

  12. Evet, arkadaş 1980'lerdeki Türkiye'nin genel durumundan manzaralar sunmuş. Gerçi açılan başlıkla da bir alakası yok ama, bu genel hali sanırım o çok nefret ettiği Atatürkçülerin üzerine yıkma gayretkeşliğine soyunmuş.

    Bir de, 1980 öncesinin koyu komünist devrimcisi olup cunta idaresi başa gelince yurtdışına kaçan, sonra da Özal'ın affıyla yurda dönüp TAM BİR ÖZALCI olan Cem Karaca'dan şiir vermiş ki, artık nerenizle gülersiniz o da size kalmış.

    Yahu, madem ülke 1980'lerde bu haldeydi, 1980'lere kadar Türkiye'yi ekseriyetle kim yönetti, Atatürkçüler mi?

    Mesela, bir Adnan Menderes Atatürkçü müdür?

    Onun ve partisinin devamı olup defalarca gelip giden morrison Demirel mi Atatürkçüdür?

    İlk borçlanmayı kim yaptı bu ülkede?

    Bağımsızlıktan vazgeçip ABD'nin kucağına ilk oturmamızı sağlayan kimdir?

    Defalarca işbaşına geldi bunlar; yapsalardı ya Güneydoğu'da toprak reformunu, niye yapmadılar?

    Yahu Ruslan, sen bir ateistsin, Türkiye'nin her tarafını camilerle donatan kimdir; Demirel değil midir? Bugün günümüzde dahi siyasetçi- tarikatçı- vuguncu işadamı üçgeninde kıvranıyosa bu ülke, kimdir bunların altyapısını hazırlayanlar?

    SSK'nın batacağını bile bile, sırf kendisini yeniden seçtirebilmek için emeklilik yaşının yükseltmesine karşı çıkıp tekrar 25 yılda kalmasına sebep olarak SSK'nın resmen batmasına vesile olan kimdir; 1980'lere kadar defalarca işbaşına gelen halk dalkavuğu Demirel değil midir?

    1980 sonrası iki sefer işbaşına gelip ülkeyi sadece dış değil, iç borca da sokarak gırtlağına kadar borçlandıran, özelleştirmenin adını resmen peşkeşe çıkarıp ülkeyi korkunç bir yolsuzluk batağına sokanlar kimdir; Atatürkçüler mi, yoksa liberal Turgut Özal mı?

    Bu ülkenin 1980'den 2010'a kadar yüzmilyarca dolarını ülkede korkunç bir yolsuzluk düzenini hakim kılarak ceplerine indiren kimlerdir; liberal parti yandaşları değil de Atatürkçü parti yandaşları mıdır?

    Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ...

    Özellikle de liberal Mesut'un çeşitli medya kuruluşları yöneticileri ile enseye tokat geçinip bir yığın işletmeyi onlara sudan ucuz satıp zaten az birşey ödedikleri vergilerini de devamlı surette ertelettirdiği yalan mıdır?

    Ülke şu anda borcun faizinin faizini ödebiliyor ancak, ki onu da yeniden borçlanarak, uluslararası para kartellerini zengin ederek, ekonomisini IMF'ye, içişlerini AB'ye, dışişlerini ABD'ye havale ederek ...

    Şaşkın, onursuz, sefil, depresyonlu, iflasın eşiğinde ger ger gezeleyen müflis tüccarlar gibi .

    Yahu, hangi birisini sayayım ben daha.

    Sen ne anlatmaya çalışıyorsun şimdi; ülke bu hallere düşmüşse bunun sorumlusu Atatürkçüler midir ?

    Eveet! Önce hataları düzeltelim: Atatürk kadınlara verdiği haklarla, yapmaya çalıştığı toprak reformuyla, kurduğu millet meclisiyle, çalışan kesime verdiği haklarla her zaman taktir etmişimdir, bu bir.

    Cem karaca o şiiri 1970lerin sefil hayatını betimleyerek kaleme dolamıştır, anlıyacağın affedildiği için değil; affedilmediği için..

    Hepimiz biliyoruz ki politikacı bu ülkede piyondur. İktidarın koalisyon ortağı bile değil; politikacı birilerinin kirli çamaşırlarını üstlenen ve de titreşimleri emen amortisörden başkası değil. Bu ülkeyi yöneten Kırmızı kitap ve kırmızı kitapçılardır. Bu ülkeyi esas yöneten Ercümeni Nanişlerdir, akılmendi piyadardır.Politikacı Perde arkasındakilerin piyonudur. Politikacı Avrupa birliği Dbakırdan geçer dediğinde birilerinden şamar yiyip kendine getirilir. Politikacı düz ovada siyaset der, tarihinde görmediği şamarla karşılaşır, siner oturur. Politikacı birşeyleri değiştirmek için "açılım" der, ipleri elinde tutan karalık güçler bi başlar voveylaya güzelim düşler güme gider.

    Politikacı Kıbrıs, yunan iyi komşuluk AB der, gizli güç hemen başlar darbe planlarına.

    Ve politikacı on yılda bir hani kadınların aybaşı hali gibi peryodik olarak terbiye edilir, format çekilir ve piyasaya yeni sürümüyle yeniden pazarlanır.

    Türkiyeyi politikacı yönetemedi hiçbir zaman. Yönetemediği ülkenin tıkanmışlığının müssebibi de olamaz. Ama siyasetçinin afedilmeyen bir tafafı vardır ki o da oruspu oluşudur. Çünkü politikacıya "senin asıl işin para yemek, paranı ye ve halkın iradesini tecavüze uğrat" denildiğinde salyalarıyla bunu kabul eder, gün gelir şerefsiz onbaşı lakabını alır gün gelir şapkasını alır gider.

    Borcun faizinin faizinden bahsetmişsin, senin açından iyi bir gelişme ama o sorgulma yoksunluğundan olsa gerek bu borç nerelere harcandı kimlere peşkeş çekildi 300 milyar doları kim neye harcadı gibi sorular senin gündeminin dışında zira cevapları hesabına gelmez..

    Dikkatimi celbeden İMF ve Amerika demişsin, ey kardeş! İMF tek partili dönemin ve İ. İnönünün Türkiyeye attığı en büyük kazıktır. Amerika ve Nato da öyle. Görüyorsun ki "ben Milli şefinizim" diyen adam senin ülkeni ipoteklemiş sen ise hani dili devrimciler gibi konuşan ama kalbi alşabildiğine faşist insanlar gibi kamuflaja çalışıyorsun bu gerçeği.

    Bu ülkenin 1980 ile 2010 yılları arasında yağmalanan dolarcıkları(300milyar dolar denilir hep) dağların dehlizlerindeki rüzgarlara savruldu. Hem de "bu ülkenin asıl sahipleri benim sizler cahil yığınlarısınız" diyenler tarafından..

  13. Tolonbey,

    Sen tartışmayı başından takip etmedin sanırım. Bu adam yalan yanlış verilerle cumhuriyet devrimleri falan hikaye, memlekette değişiklik, kalkınma, hizmet devrimlerle olmadı demeye getiriyor. Onun derdi bu sonucu kanıtlamak, ama bir bakıyorsun ki adamın iddia ettikleri külliyen yalan. Yüzü kızarmadan yalan söylediğini çıkarıp en güvenilir istatistiklerle yüzünü vurunca da iyice çirkefleşiyor; binbir türlü laf oyunuyla, afedersin karhane karılarının diliyle pislik kusup duruyor.

    Lütfen iletileri baştan itibaren oku ve olup biteni kendi gözünle gör. Sene 1988'e kadar büyük illerin yakınındaki köylerde bile elektrik yoktu diyor. Çıkarıp koyuyoruz: diyoruz ki bak arkadaş, sene 1982'de köylerin %61'ine elektrik ulaştırılmış. Sene1988 yılına kadar bu oranın en az %70-80 olacağını da öngörmek gayet mantıklı olduğuna göre iddiası asılsız (yalan) çıkıyor. Eeee bunda da ben yanılmışım, haklıymışsın diyecek adamlık olmadığı için, başlıyor edebiyata. Hal böyleyken bana kalkıp tükenmişliğimden dem vuruyor. Üstüne üstlük bir de orta yaşlı, olgun ve aklı başında bir adam olduğu imaları var bu ucubenin. Şimdi sen söyle, bu fiilin adı nedir sözlükte?

    Savunmasına bakacak olursan - böyle bir rezaletin üzeri örtülemeyeceği zaten açıktır - ben diyor, kendi gözümle gördüm, elektrik ,yok idi, istatistiklere değil bana inanın diyor yani. Sanki bu vatandaş binlerce köyün hepsini tek tek gezmiş ve elinde ajanda istatistik tutmuş... Bu andavallıya göre biz bu ülkede hiç yaşamadık, uzaydan ışınlanıp da geldik anasını satayım. Şu kadar yazdığıma bile değer mi bu hezeyanlar, komedi mi desem, ruh hastalığı mı desem, inan ben de şaşırdım...

    Ey yarım bırakmak istemediğim projem!

    Yarım saattir onlinesin bakalım ne yazmışsın: "afedersin karhane karılarının diliyle pislik kusup duruyor." Diyerek kendinden olanı çözülmüş bir sırrın üzüntüsüyle bir güzel açığa çıkartmışsın. Zaten bu cümlenin dışındakiler önceki iletinden yaptığın copy/paste, anlıyacağın batı cephesinde yeni bir şey yok. Sana canlı tanıklığımla yaşadığım ülkenin ilkelliklerini, çağdaşlık terranelerinin birer binbir gece masalı olduğunu, 60 yıl gibi bir zaman zarfında çekilen patinajın milletin bitine bit kattığını, kıtlık kuyruklarını, demode hastalıklardan kırılan yığınları anlatıyorum sen ise sana yutturulan leylekli turnalı hikayelerle düz mantığına devam ediyorsun. Bu ülkede Sovyet devrimi yaşanmadı, halk önce de köylü marabaydı sonra da.. Bu ülkede Japon devrimi yaşanmadı, halk önce de bahçıvandı sonra da. Ve maalesef bu ülke o bitli, köylü, maraba tarafını değişen dünyanın dayatmasıyla, yabancı sermayenin kırıntılarıyla değiştirebildi. Aslında değiştirdi demek yine de haksızlık olsada 25/30 yıl öncesinin ilkel yaşam formları en azından minimuma indi.

  14. Iste böyleee,

    Sen 1980 lerden döktürüyorsun.

    Ben sana 2009 dan anlatayim birazda,artik kücük dilinimi yutarsin yoksa buyuk dilinimi orasini bilemem.

    Ilimizin sosyal sigortalarina bir iadeli Tahutlu mektup yazdim.

    Haklısın! Halk, bitli memurlardan çokçekti, çözüm olarak özelleştirme görülüyor. Ama o da çalışanı iliklerine kadar çalıştırıyor yani anlıyacağın iki ucu b.klu değnek.

  15. Benim yalancılarla görüşecek birşeyim olamaz. Yalanını yüzüne vurunca nasıl da hezeyanların dökülmeye başladı birden bire.

    Bunları yazarken yüzün hiç kızarmadı mı ha?

    Biz burada yalancıları herkes teşhir ve utanmazlıklarıyla da mahkum ederiz.

    Herkes gördü senin nasıl bir rezil olduğunu.

    İşin bitti Ruslan!

    Hem yalancı dediğin insanın iletisine(ki seninle bir alakası yokken) saldırıp cevap veriyorsun hem de işim olmaz diyorsun, işte bu tavır yurdum insanının sahip olduğu şark kurnazlığının alışıla gelmiş huyudur.Bu huy künyene kazındığı için değişmesi çok zor.

    Ama ben yine de deneyeceğim çünkü projelerimi öyle yarım bırakmam...

    Aslında senin işinin olmadığı şey yeni öğrendiğin bilgilerin sende yapdığı dumur devriminin dayanılmaz halidir. Devrimler sadece ülkelerde olmaz kişilerde de olur ve maalesef yeni olana alışmak eski alışkanlıkları sürdürmekten daha zordur. Bu yüzden eski tercih edilir ve yine bu yüzden gericilik pirim yapar(bazıları dindarlara gerici der, hayır gericiliğin dini imanı yok o çağdaş sandığımız bir çok alınlarda aslında betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır).. Su içre yaşamasına rağmen o suyun farkında bile olmayan balıklar misali bu ülkede yaşamana rağmen, ülke hakkında en ufak bilgi birikimin yok. Köylere ne zaman elektrik çekildiğini ülkenin o bitli halini belki de sen daha doğmadan evvel(ki biyolojik yaşını bilmiyorum iletilerinde esen havadan edindiğim tahmin) bizzat gördüm. Askerlerin ayaklarındaki yırtık potinler, bitlenmeye karşı kökünden kazınan saç traşı, zavallı öğrencilerin kar altında yırtık, bitli ve öksüz duruşları, devlet dairelerinin kömür yokluğundan kış tatillerini, kömür yokluğundan okul tatillerinin hepsini gördüm. Hem de çok uzak tarih değil daha 27 sene önce. 1970lerde meclisin bile elektriği kesildiği bir gerçek hem de görüşmeler esnasında. Bulgaristana 2 kilovat enerji için yalvar yakar olunurdu. Ya daracık asfalt yollara, olmayan kaldırımlara, orta refüj yoksunu caddelere. Bu nehirler zengini ülkenin koca koca şehirlerinde su kesintisine ne denilir? Cami avlularında bidonlarla evlerine su çeken yurdum insanı, geri kalmışlığın belirleyici unsurlarından olan ve tüm dünyada yok olmasına rağmen Türkiyede yıllarca devam eden veremden, sıtmadan, koleradan kanalizasyon suyundan tuvaletsiz kentlerden b.klu sulardan, elektriksiz kentlerden ve ona bunu layık görüp ülkeye patinaj çektirten zümreden çok çekti.

    İmdi senin iletine bakalım: "

    Biz burada yalancıları herkes teşhir ve utanmazlıklarıyla da mahkum ederiz.

    Herkes gördü senin nasıl bir rezil olduğunu.

    İşin bitti Ruslan!"

    Bu ağız çoğu kişiye tanıdık gelecektir zira bu ağız tükenmişliğin resmidir. Bu ağız mahhale kavgalarında saç baş yolanların ağzıdır.. Şimdi de tükenmişliğin resmi olur mu diyecekler, evet olur..

  16. Yalan ve yanlış dolu bu iletiyi yanıtlamadan bırakmayacağız elbette. Arkadaş öyle bir üfürmüş ki, bunları okuyan biri 1988 yılına kadar Osmanlı'dan bu yana hiçbir şeyin değişmemiş olduğu sanısına kapılır. Zaten onun amacı da bu. Devrimlere b.k atmak. Aşağıdakileri okuyunca cumhuriyet devrimine atılmaya çalışılan bu pisliği, utanmadan yalan söyleyenlerin ağzına tıkma ihtiyacı duyacaksınız.

    "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon kWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126.2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür.

    Bu veriler 1935 yılına ait. Peki ya 1923'ten önce elektrik üretimi ne durumdaydı?

    Hemen yanıtlayalım: Tarsus'ta 1902'de kurulan hidroelektrik santralinin 2 kW'lik dinamosu dışında elektrik üretimi yok idi. Şehirler tümüyle elektriksizdi.

    Devam edelim ve 80'lere uzanalım:

    "Türkiye kurulu gücü 1980 yılında 5118.7MW'a üretimi ise 23 milyar 275 milyon kWh kapasitesine ulaşmıştır. 1982 yılında Belediyeler ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK'e devredilmiştir. Bu tarihten itibaren de enerjinin üretimi, dağıtımı ve satışları bu kurum (TEK) tarafından yapılması sağlanmıştır. Bu dönemde de Türkiye'nin kurulu gücü 6638.6 MW, üretimi ise 26 milyar 552 milyon kWh olarak gerçekleşmiş, bu yıl elektriklenmiş köy sayısı % 61'e ulaşmıştır"

    Yani 1988'yılına kadar büyükşehirlerin yakınındaki köylerde bile elektrik olmadığı külliyen YALANDIR!

    Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'de_elektri%C4%9Fin_tarihi

    Halen grogi durumdasın değil mi?

    Diğer başlıktaki ezikliğinin acısını unuturmak için son bir gayretle gard almışsın ama nafile nefesin yetmemiş, sadece nefes olsa üzülmem feleği şaşmış bir vaziyette benin senin gibiler için kullandığım o " Arkadaş öyle bir üfürmüş ki" lafımı utanılacak bir taklitle bana karşı kullanmışsın.(önce patent hakkına saygı:)) neyse,

    Laflarına gelirsek: Ben 12 Eylül öncesini hayal meyal hatırlarım yani o yoksunluğun ve yoksulluğun canlı tanığıyım senin gibi resmi tarih yalanlarıyla beynim yıkanmamış. Ekmek almak için fırın kuyrukları, öğrencilerin elbiselerindeki yamalar, kahreden sussuzluğumuz, açlığımız, fakirliğimiz ve bitlerimizle memur, köylü,öğrenci, asker hepsi bitleriyle nasıl karasabana koşulduğunu bilirim ve o kağnılı karabasanlı günler bu ülkenin en sert gerçeğidir. Vikipediadaki beyin yıkama seansları bu gerçeği örtemeyecektir.

    Daha önce de sana tavsiyede bulundum Avrupanın insanlığa verdiği en büyük miras olan "kuşkulu düşünce"den azıcık da olsa nasibini al. Bu nasip seni grogiden de cehaletten de kurtaracak en büyük ışığın olacaktır.

    Bu ülke bir gün "kimi kime gammazlamalı, amirin gözüne nasıl girmeli" kurnazlığından elbet sıyıracaktır ama bu sıyırma çağdışı görüşlerle değil doğurgan düşüncenin meyveleriyle olacaktır.

    İşim acele akşam görüşürüz..

  17. biz de neler olmuş sıralamaya gerek yok geldiğimiz noktada aynen yine adnan menderes ismet inönü rekabeti, arada yaşananlar faso fisoymuş meğer bir adım ileri gidememişiz ki

    Şunu da ekleyelim, daha 1980lerin ortasına kadar saçları bitlenmesin diye 3 numara ile traş edilen askerler ve öğrenciler. Afrika düzeyinde yaşanan bebek ölümleri, Hemoroit ameliyatı dahi yapamıyacak düzeyde olan hastaneler. İstanbul'daki yakınlarını aramak için saatlerce santrallin bağlanmasını bekleyen yığınlar, balık sırtı daracık şehirler arası yollar, gaz kuyrukları, yamalı elbiseler o ilkel su kesintileri, gaz bidonlarıyla su çeken şehir kadınları, ısınmak için tezek toplayan gettolar. Bitli memurlar, elektiriğin olmadığı şehirler. Yaw! Şehrin kıyısındaki köylere bile elektrik 1988 yılında ulaştı. Tuvaletsiz kasabalar, tuvaleti var ama suyu yok şehirler. "ekmek yoksa b.k yiyin" terraneleri.

    Ve Cem Karaca'nın o dönemleri anlatan güzelim ihtarnamesi:

    "Çeken türk halkı

    Çekilen siz, siz, siz

    Konu, bal gibi bilirsiniz

    Çöl, çöl, çöl, çöl, çöl, çöl babo

    Su yok, yol yok, derman yok

    Kum, kum, kum, kum, kum, kum babo

    Kum gibi dert var derman yok

    Vazgeçtik cennet yolundan

    Ölsek yunmaya suyumuz yok . de lan

    Kağnılar kaza yapmazlar

    Trafikten ölemem ki

    Gel efendim gel gel gel

    .."

    İşte bu, Daha düne kadar bu ülke böyleydi. Devrim, çağdaşlık falan hikaye..

  18. Irkçılık değil, gerçekler söyleniyor bence.

    Bu ırk genelde problem çıkardı(Tatlı su kürtleri dışında tabi)

    Üstadım aslında çok doğru söylüyor, Türkiyedeki her ırk asimile edildi Kürtler hariç.

    Bu da üstadımın keskin gözleminden kaçmamış.

  19. Almanya'da Türkleri Kıro olarak tanıyorlar,Neden acaba ?

    Almanya'da bizim birazcık türban takan Türk'ler ve malum Kırolar yüzünden Hitler ırkçılığı arttı,yazık lan adamlara.

    Fransadada var bu kırolardan,amerikadada var,Dünya bizi Kıro gibi tanıyor bir bu arap asıllı Türk'ler yüzünden birde malum kırolar yüzünden.

    Ama ırkçı değilim,Irkçı olsaydım bunlar olmazdı.

    Hem ırkçılığın alasını yapıyorsun hem de ırkçı değilim diyorsun, aslında bu tipik kıro kurnazlığıdır, yani senin özünde var olan cevherdir.

    cümlene bak ."Almanya'da Türkleri Kıro olarak tanıyorlar,Neden acaba ?" Öyle rezil bir cümle kurmuşsun ki resmen beri tarfı Türklere karşı laf söylettirmek için tahrik ediyorsun.

    Sana tavsiyem bu bohçacı karılara has huyunu ve mağara ahlakını bir kenara bırak. Senin gibi tahrikçi provakatörlere ince ayar vermekten bıktım.

×
×
  • Yeni Oluştur...