Jump to content

Çakırcalı

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    1.712
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Çakırcalı kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bilinemez insan usuyla hiçbir zaman bilinemez demişsin. Yani insan usu asla bilemez diyorsun. İyide bir inanır Tanrıyı biliyorum demez diye yüz defa yazmadım mı ben sana? Varlığına inanır dedim.

    Ve bilinemez bir alanın konusuna sen yok diyemezsin ayrıca. Çünkü asla insan usunun bilemeyeceğini defalarca söyledin burada.

    Sana karacahil, zırcahil türü nitelemelerde bulundum; ancak, şu alıntı yaptığım kısmı kanıtlamaz, nerede söylediğimi göstermezsen, doğrudan doğruya gerizekalı olduğunu düşünürüm ve bunu da burda dile getiririm.

    Ben nerede "insan usu asla bilemez" demişim? "Asla insan usunun bilemeyeceğini defalarca söyledin burada" derken, nerede söylemişim bunu?

    Balataları sıyırdın iyice ya, hadi hayırlısı...

  2. RD bunu bilmiyorum ve kimse bilemez demiş. Videoda öyle diyor. Ama bu kavramlar ile polemik yapıyorsun sadece bunu söyleyim.

    Bir önceki iletim yeteri kadar açıktı.

    Bende Tanrıyı bilmediğimi söyledim zaten ve kimsede bilemez diyorum.

    Ama ben varlığına inanıyorum diyorum. :)

    Sıkıntı nerede?

    Allah'ın zırcahili! Daha önce de yazdım, üstelik sen de alıntı yapmışsın, hala zırvalıyorsun.

    "RD : Size söyledim, bilmiyoruz.

    SN : Yani, nasıl başladığı hakkında hiçbir bilginiz yok mu?

    RD : Hayır, hayır. Hiç kimse gibi ben de bilmiyorum."

    Bilinemez; insan usuyla hiçbir zaman bilinemeyeceği ifade eder. O konuşmada RD'in buna işaret edecek bir tek ifadesi var mı? Olamaz, çünkü RD aklıbaşında bir bilimadamıdır; kendisini yeterince ifade edebilecek bir akla ve bilgi birikimine sahiptir ve o kendisini "ateist" olarak tanımlarken, senin "Hayır, sen ateist değil, agnostiksin" demen de senin acınası haline delalet eder.

    Zavallısınız, vesselam...

  3. Yahu bana bir tane bilimsel yayın göster bigbang anında evrenin kaderinin belli oldugunu gösteren.

    Yahu noir gözünü seveyim böyle kulaktan dolma konuşma.

    Laplace'çı (Mekanik) determinizme göre avrenin sonunun (?) big-bangdan itibaren belirli olduğu, evrenin ne şekilde sona (?) ereceği, matematiksel olarak bilinebilir; ancak bu, teoride mümkün olsa da pratikte mümkün olamayacağı için sonucu (?) kestiremiyoruz?! Niteki Laplaca: "Doğayı harekete getiren bütün güçleri ve doğayı teşkil eden bütün varlıkların birbirlerine karşı olan durumlarını belli bir anda bilebilecek bir öke olsaydı, evrenin en büyük cisimlerinden en küçük cisimlerine kadar hepsinin hareketlerini matematik formüllerde kolaylıkla toplayabilir ve geleceği de, geçmişi de gözlerimizin önüne serebilirdi." der. Laplace'ın bu ökesine "Laplace'ın Cini" adı verilmiştir. Felsefede buna benzer bir de "Maxwell'in Şeytanı" vardır.

    Bunlar belirli çevreler tarafından epey kabul görmüş, bilimsel olarak değerlendirilmiş düşünceler olsa da, Kuantum mekaniğinin gelişmesi sayesinde evrenin hiç de zorunluluklar silsilesini izlemediği, rastlantının da etken olduğu görülmüştür. Yani Laplace'ın Cini gerçekten olsaydı, onun (örn.) 1000 yıl sonrası için yapacağı tahmin, gayet de farklı çıkabilirdi; çünkü atomaltı parçacıkların hareketlerini o matematik hesaba katamayacaktı.

    Bir başka başlıkta bu Laplac'ın Cini olayını gören aklıevvellerden biri, "İşte o, Allah!" demişti. Bunlar, ağızlarından çıkan her sözcükle kendi tanrılarını yadsıdıklarını da göremeyecek kadar cahiller. Zira Laplace'ın Cini eğer Allah ise, özgür irade denen bir şey tamamen ortadan kalkmış, ta ilk yaratış fiilinden itibaren imtihan sonucu belli olmuş, kimin cennete kimin cehenneme gideceği, 2x2=4 kadar kesinlik kazanmış olurdu. Buna rağmen Kuran okunduğunda, Laplace'ın Cini kadar bilgili olmasa da, onunla kıyaslanamayacak kadar tutarsız bir tanrı modeliyle karşılaşıyoruz. İmtihan, sonucu bilinmeyen için yapılır; oysa Allah imtihan ediyor, "Hanginizin daha güzel işler yapacağınızı görelim diye sizi yarattım" diyor, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu söylüyor. Ama bu tanrı, aynı zamanda düşen yapraktan tut, bir zerrenin hareketine kadar herşeyi de bildiğini iddia ediyor. Herşeyi bilen ama hiçbir şeyi bilmediği için imtihana başvuran bir tanrı, ancak cahil bir Bedevi kafasınca uydurulabilir.

    Ben, şu yazıları yazana kadar, şu yazıları yazmış biri değildim. Şu yazıları yazdıktan sonra değiştim ve şu yazıları yazmış biri oldum artık. Şu yazıları yazmaya başlamış kişi yok artık. Herakleitos'un dediği gibi, bu dereye ikinci bir kez girme şansım da yok artık. Girersem, aynı olduğunu farzettiğim farklı bir dereye gireceğim.

    Allah da her an değişim içindedir. Kuran'da da dendiği üzere o, her an bir iş üzerindedir. Yani her an değişmekte, bir önceki anını ve halini yadsımaktadır. Bu da onun, kadir-i mutlak olmadığını ve dolayısıyla Ol! deyince olduramadığını, duruma göre yaratı ortaya koyduğunu; herşeyi bilemediğini, durumu görüp o durumla ilgili bilgi sahibi olduktan sonra yeni yaratılarını oluşturduğunu; dolayısıyla, ilk yaratıyı gerçekleştiren Allah ile, şu anki Allah arasında en azından mevcut (daha bilmediğimiz ve bilebildiğimiz kadarıyla) evrensel bilgi boyutunda bir fark olması gerektiğini ortaya kor.

    Allah, herşeyin başında yalnız olduğuna göre, yalnızlığın sıkıntısını yaşayabilecek; yalnızlığını gidermek ve varlığını hissettirmek için mahlukata ihtiyaç duyacak (kendisinin gizli bir hazine olduğunu, bilinmek için mahlukatı yarattığını söyleyecek); herşeyi bildiğini söylediği halde, mahlukatın ne yapacağını bilmediği ve ne yapacaklarını bilmek için sınava tabi tutacak; tüm bunlara rağmen tüm kusurlardan münezzeh olduğu iddia edilecek ne idiği belirsiz bir Bedevi halüsinasyonudur.

    Her zaman söylediğim üzere, müslümanların tanrılarına yükledikleri sözde her türlü meziyet, o tanrının imkansızlığını da ortaya koyuyor.

    Kendisinden başka hiçbir şey yokken, kendisinden başka neyi bilebilirdi? Henüz yaratmadığı bir şeyi biliyordu ise, neden hala yaratmamıştı onu? Hangi tereddütler, bildiği ama henüz yaratmadığı o şeyi yaratmasını erteliyordu? Kendisinden başka bir varlığın olmadığını bilen bir varlık, neden bir yerlere bir takım işaretler, yazılar, resimler döktürsün? Bunu yapsa bile kendisinden başka bir varlığın olmadığını bilen bir varlık, kendisinden başka bir yazı, bir resim döktüremez; ancak ve ancak kendini yazar, kendini resmeder... Deli mi bu?

    Neyse, çok uzatmanın alemi yok. Konuyla ilgili bir soru sorayım:

    Hud/7 - Gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. O zaman Arş'ı SU ÜZERİNDE idi...

    Bu ne lan!? :angry:Su olmadan varolamıyor muydu bu Allah? Su da, Allah gibi ezeli ve ebedi bir varlık mıdır? Suyu da O yarattı ise, sudan önce bunun arşı neredeydi? Su olmasaydı aşağı mı düşerdi? Allah sizi bildiği gibi yapsın! :lol:

    Allah, Muhammed'in olmak istediği tiptir. Onun için bu kadar salaktır...

  4. ... Adamımız üstüne basa basa birşeye bilmiyorum ve kimse bilemez diyor değil mi? Onun ne olduğunu yazmama gerek yok, zaten biliyorsun...

    Cehalet, bir insanı böylesine köreltebildiğine göre, cehalet diye bir tanrı da var demek ki.

    Sen daha bilinmeyen ile bilinemez arasındaki farkı bilmiyorsun. Bilinmeyen ile bilinemezin aynı olduğunu sanıyorsun. Hatta bunu daha önce de söylediğim halde, sırf bir yerden haklılık payı kazanırım umuduyla olsa gerek, aynı yanlış nitelemeleri ısrarla sürdürüyorsun. Ortaokul yıllarında, (örn.) "3 bilinmeyenli denklem" dendiğinde, "3 bilinemezli denklem" demek diye mi algılıyordun? RD'in ağzından "Bilinemez" diye bir kelime çıkmış mı videoda?

    Bilimin şu ana kadar "Bilinemez" diye tanımladığı tek bir kavram duymadım. Bilinen ve bilinmeyen vardır, bilinemez diye bir şey yok.

    Önce bu farkın farkına var ki, sonra kurduğun cümlelere bir anlam yükleyebilesin. Kör dövüşünü bırak.

  5. Buradaki sorun sanırım şu.

    Evrimi Tanrıyı dışlar nitelikte kullanmak bilimsel bir bakış ürünü değil öncelikle...

    İşte anlaşılmayan da bu zaten. Evrim teorisinin değilinin akıllı tasarım olduğunu söylemekle yine imani bir tavır sergilenmiş oluyor. Bir insan öyle bir tanrı tasavvur edebilir ki, bizatihi evrimi tasarlamış bir tanrıdır bu ve her durumda idealist bir fikir olarak kalmaya mecburdur. Bilimsel bir olguyla desteklenemeyeceği için, bir hipotez dahi olamayacak bir fikir. Bu nedenle de, daha en başta Ockhamlı'nın usturası devreye girer, kestirilip atılır.

    Bu doğada "doğaüstü" bir takım "olgu"ların varlığı bilimsel olarak tesbit edilene kadar tanrı dahil tüm metafizik kavramlar, hezeyan olarak kabul edilmek zorundadır. Ne zaman ki "doğaüstü bir olgu" tesbit edilir, o zaman "Bir ihtimal daha var" şarkısını söylemek için sahneye davet edilebilirsiniz. Ortada hiçbir sebep yokken, zırt pırt sahneye atılıp o şarkıyı söylemeye çalışmanın bilimsellikle açıklanabilir tek yanı, patoloji, daha doğrusu psikopatolojidir.

    Şu an bir ihtimal daha/bile yok.

  6. Sorgulayan: Böldüğüm için kusura bakmayın ama her şeyi kim yaptı bana açıklayabilir misiniz?

    İletinin tamamı halüsinasyonlardan ibaret. Evrim teorisinin bir teori olduğunu ve elbette yanlışlanabileceğini ve akıllı tasarımın da evrim teorisinin değili olmadığını sana söyledim.

    Önemli olan da şu alıntı yaptığım kısım zaten: Ne oldu, iki ayağın bir pabuca mı girdi? HERŞEY şu an bilinir hale geldi mi ki, HERŞEYİ KİM YAPTI sorusuna geçtin? Daha komşunun oturma odasında hangi tablonun asılı olduğunu bilmiyorsun, 2 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir yıldız kümesinde ne olduğu seni niye bu kadar ilgilendirdi ki, cevap bulamayınca gereksiz ve ne idiği belirsiz bir tıkaca başvuruyorsun? Daha 50 yıl önceki tarihi bilmiyorsun, 50 bin yıl önce olmuş olayların aciliyeti neydi ki, aynı tıkaca başvuruyorsun? Bu nasıl tıkaçtır ki, her boka maydanoz oluyor?

    Senin halüsinasyonlarından hareket etmektense, kısaca söyleyeyim:

    Sorgulayan: Böldüğüm için kusura bakmayın ama her şeyi kim yaptı bana açıklayabilir misiniz?

    Cevaplayan: Herşeyin bildiğimiz kadarı şöyle oluştur; bilmediklerimizi araştırıyoruz. O kadar meraklıysan, ilgili araştırmalara yardımcı ol, tıkaç aramaya değil.

  7. MEHMET ŞEVKET EYGİ

    15 Şubat 1969 tarihli Bugün gazetesinde, “cihada hazır olunuz” başlıklı bir yazı yazıyor: “Büyük fırtına patlamak üzeredir, Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekün savaş kaçınılmaz hale gelmiştir... Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf kalamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim... Etliye, sütlüye karışmam deyip de kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak!.. Onlarda taş, sopa, demir, molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz... Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır.” diyor.

    Ertesi gün kanlı pazar ve Taksim. Mehmet Şevket Eygi gibilerin cihad çağrısı cevap buluyor, camilerden çıkanlar toplanıp, Amerikan 6. filosunu protesto yürüyüşüne katılan topluluğa saldırıyor ve 2 ölü, 200 yaralı.

  8. Hem polemik yapmayacağını söylüyorsun, hem de bir çuval copy-paste bırakıp gidiyorsun. Bu kadar pasteyi ben yemem!

    Evrim teorisinin yanlışlanamaz olduğunu veya akıllı tasarımın evrim teorisinin değili olduğunu söyleyen beyinin üzerine ben kimon sıkıp, karabiber ekerim.

    1- Evrim teorisi elbette yanlışlanabilir; çünkü evrim teorisi bugüne kadarki bulgularla birbirine paralel bir seyir göstermemiş olabilir. Yani, başlıktaki videoda da sözü edilen dünyadışı varlıkların bir müdahelesi; veya zamanla absorbe edilmiş dünyadışı bir tür gazın etkisiyle nicel birikim olmaksızın oluşan nitel bir sıçrama, vs... Bunlar evrim teorisini yanlışlar; çünkü zaten evrim TEORİSİDİR.

    2- Akıllı tasarım, evrim teorisinin değili de değildir. Adı üzerinde bir teorinin tek değili olacak diye bir şart mı var? Yukarda saydığım olasılıklar da "değil" değil midir o halde?

    3- Burada, tanrı yok edilmeye çalışılmıyor; burada, var olduğunu söyleyenlere, YANLIŞ DÜŞÜNDÜKLERİNE DAİR cevaplar veriliyor. Yoksa psikiyatrlar da, hastalarının gördükleri halüsinasyonların gerçekliğini kabul mü ediyorlar? Onlar, hastalarının halüsinasyonlarıyla değil, o halüsinasyonları yaratan sebepleri bulmaya ve hastaların o sebepler üzerinde doğru değerlendirmeler yapmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Bunu, ama telkinle, ama ilaç tedavisiyle yapıyorlar ki, burada mesajla ilaç verilebilseydi, ben de bazıları için evde sinir ilaçları bulundururdum. O nedenle telkin; yani, ısrarla doğru bilgi aktarımı, tekrarları... Burada tanrı yok edilmiyor, var değil ki zaten... Bana Harun Yahya'yla gelme...

    Kısaca: Evrim teorisi bilimseldir, çünkü yanlışlanabilir. Tanrı ise, hipotezi bile olmuyor, ne diyeyim?..

  9. HAC:

    5 - Ey insanlar !

    Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır.

    Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız.

    Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız.

    Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır.

    Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.

    He he hee... :lol:

    "Aleka"yı da "embrio" diye çeviriyorlar ya artık bizimkiler. Arabistanda kuşbaşı kebaba da acaba embrio kebab mı deniyordur? :lol: Ya da embrioya aleka mı diyorlardır? :ph34r:

  10. Ne olurdu her şahıs kendini üstün görerek tanrıyı oynardı. Şuan ülke müslüman da kim Allah diyor. Birde dini alet ederek her türlü pisliği yapıyorlar, bacak kadar insanların bir şey bildikleri yoktur ama bir arabaları üç kuruş paraları olunca dağları ben yarattım havalarında geziniyorlar. Müslümanlık şekil ile değil yaptığımız işler ile olur. İmanın yarısı temizlik yazar duvarlarda , o duvara yazıp neden kirletiyorsun kafana yazsana, evlerin duvarlarında buraya çöp atanın a... yazarlar. Allah varda bunlar yapılıyor , az da bir inanç olmasaydı birde olacakları siz düşünün. Bence ülkenin insanların bu halinin dinle fazla bir ilişkisi yoktur hatta hiç yoktur , din sadece iyi bir insan olmak için araçtır fakat bu araca binip insanları ezmeye onların hakkını yemekle uğraşıyorsak ben bu kişilere mümin demem. Eğer bunların inandığı şey müslümanlık ise ben müslüman değilim.

    Din insanlık onuruna bir hakarettir. Din olsa da olmasa da iyi insanlar iyi şeyler, kötü insanlar kötü şeyler yapacaktır; ama iyi insanların kötü şeyler yapması için din gerekir. - Steven Weinberg

  11. Olasılıklara dayalı determinizmin var olup-olmamasının konuyla alakası yok.

    Her ne şekilde olursa olsun, hatta birbirinin tamamen zıddı bazı gerekçelerle Tanrı ya yok demek ve bunu bilimsel olarak adletmek problem olan.

    Eğer Tanrı yanlışlanamaz bir hipotez ise Tanrı ya bilimsel olarak yok demenin bir yolu yoktur.

    Bir taraftan Tanrı bilimsel değildir diyeceksin, diğer taraftan evrim ile, belirsizlik ile, beta ışıması vb. ile Tanrı ya yok demenin yollarını arayacaksın.

    Bu, Akıllı Tasarıma bilimsel değil diyenlerin, kör nokta-yarım kanat-kusurlu.. vs diyerek onu yanlışlamaya çalışmaları komedisine benziyor.

    Hipotez (Varsayım-Hypothesis), bilimsel bir yasayı meydana çıkarmak için bir olgular dizisine dayanarak temellendirilmiş doğrulanması gereken bilimsel sanı demektir.

    Şimdi bu tanım çerçevesinde bir düşünelim: Tanrı, bir hipotez midir? Eğer öyleyse, hangi olgular dizisine dayandırılarak temellendirilmiştir? Zira "olgu", gerçekleşmiş olan bir şey için kullanılır. Tanrı'ya değgin bana bir tek "olgu" gösterebilir misin? "İşte herşeyi allah yaptı da, akan suları, uçan bulutları görmüyor musun da, kalbine atmasını kim söylüyor da, vik vik de vik vik..." türü zırvalar istemiyorum; "TANRI'YA DEĞGİN BİR OLGU" istiyorum.

    "Şu, oluşabilmesi için illa ki bir tanrıya ihtiyaç duyar, bu doğanun Şu'yu yapabilecek kapasitesi yok; çünkü Şu, doğaüstü bir şey." diyeceğin türden bir "olgu"... Ben bu yaşıma geldim, hiç de doğaüstü bir şey görmedim. Sizler ne kadar da şanslısınız, ne kadar renkli yaşamlarınız vardır kimbilir sizin.

    Tanrının varlığına değgin ortada bir olgu yoksa, hipotezin tanımı gereği, "tanrının varlığına değgin doğrulanması gereken bir sanı" da saçma ve gereksiz olur.

    Bu ileti, aynı zamanda "Ben tanrının varlığını ispatlayamıyorum, sen de yokluğunu ispatlayamıyorsun" diyen bir zırcahilin bu sözüne de kapak olsun: Saçmalığı daha baştan belli olan bir sanının suyundan tirit olmaz! Hiçbir olguyla temellendirilmemiş bir hipotezi bagajımda bile taşıma aptallığını sergilemeyecekken, ne diye yanlışlamak zorunda olayım ki?

    Şimdi bundan ne sonuç çıkarabiliriz? Demek ki Tanrı, senin sandığın gibi bir HİPOTEZ bile değilmiiiiiişş! Dolayısıyla bir hipotezs bile olamıyorken, yanlışlanamazlığı sözkonu bile değilmiiiiiiişş!

    Tanrı diye bir şeye inanmanız için bana bilimsel hiçbir olgu gösteremezsiniz; cehaletiniz ve beraberinde gelen egonuz, korkularınız, umutlarınızdan başka.

    Tanrı nedir, sana söyleyeyim mi? Tanrı, sadece ve sadece cehaletin bir göstergesidir. Bilgisizliğin bir ürünüdür. "Bilmiyorum" diyememe erdemsizliğidir. Zenginin malı, züğürdün çenesidir. Ak akça, kara gün içindir. Bergüzarla birbirinize bakıp, aynı anda aynı hissi yaşadığınız romantizmine kapılmayın. Gökten iki elma düştü de...

    Ha, sen eğer mantığı bilimdışı sayıyorsan WerderBremen, ben de sana bir şey diyemem.

  12. İnsanlar, insan toplulukları gözlemlendikleri süreçlerde belirli nitelikler sergileyebilirler ancak bu nitelikleri kalıcı değildir.

    Zaman ve mekânın mutlaklığı Newtonsal bir illüzyondan ibaretti, bunu Einstein ve görecelik yıktı.

    Kuantum Teorisi, ölçümleme sonuçlarının kesinliğine ilişkin rüyalardan uyandırdı.

    Laplace'çıların geleceğin öngörülebilineceğine dair fantazilerini de kaos bilimi ortadan kaldırdı.

    Bu nedenledir ki, İkinci Aydınlanma Çağı'nın anlayışı �Dünyaya dair olup da, yüzde yüz doğru ya da yüzde yüz yanlış olduğu kanıtlanmış tek bir olgu yoktur.�

    doğrultusunda; ve buna insanların kendi ve başkaları hakkında verdikleri hükümler dâhil.�

    Bunu Alev Alatlı söylemiş..Güzel söylemiş..

    RD e sormak gerekir; Tanrı nın olmama ihtimalinin %50 den fazla olduğunun hesabını yaptığı için mi ateist?

    Yapmışsa nasıl yapmış?

    WerderBremen,

    Askerlik görevim sırasında bir soru üzerine ders komutanımız: "Herkesin yorulup yığıldığı yerde koşmaya, yürümeye devam edene komando denir" demişti. İşte bilimi bilim yapan da bir bakıma bu niteliğidir; bilim asla durmaz, asla tıkanmaz, asla yorulmaz... Bilginin sınırı yok ki, bilimin de bir sınırı olsun. Nitekim Einstein de, Newton'un teorisinden hareket edip, onu geliştirerek özel ve genel bağıntılılık kuramlarını geliştirmişti, de'mi; Muhammet'in zırvalarından hareket etmiş değil... Ve dahası, özel ve genel bağıntılılık kuramları da adı üzerinde KURAMDIR. Nitekim eylem alanına geçirilemiyor, ama matematiksel olarak varlığı ortaya konuyor, de'mi?

    Aslında Laplace demişken aklıma o meşhur Napolyon diyoloğu geldi.

    Laplace, evreni açıkladığında "Tanrı ya ihtiyaç duymadım" derken yanında determinizm vardı.

    Yani başından sonuna planlanmış bir evren özgür iradeye yani aslında Tanrı ya yer bırakmıyordu.

    Yakın zamanda evreni açıklarken yine bir Tanrı ya ihtiyaç duymayan Hawking in yanında ise, determinizmin zıddı belirsizlik bulunuyor.

    Komik ama, şu gerçek ortaya çıkıyor; eğer Laplace zamanından bu yana yaşayabilseydik, tamamen zıd sebeplerle Tanrı yok diyebilecektik.

    Hem de bilimsel olarak.. :)

    Bilinen evrende hala deterministik kanunlar geçerli. Atomaltı parçacıkların bilinen evrene etkisi hala araştırma aşamasında ve bir etkisi olup olmadığı henüz kanıtlanmış değil. Varsa bile henüz bilmiyorum. Kaldı ki bilimsel (diyalektik) determinizm, Laplace'ın determinizmini (mekanik determinizmi) yadsır ve bilime aykırı bulur. Nitekim rastlantıyı yadsıyıp sadece zorunluluğu esas alır ve aynı nedenlerin aynı sonuçları doğuracağını savunur ki, kendi nedeniyle belirlenen sonuç da yine kendi nedeniyle aynılaşır ve kendisiyle aynı olan yeni bir sonuç meydana getirir. Bu da evrim ve devrim kavramlarının imkansızlığını doğurur. Tamamen kaderci bir gerekirciliktir Laplace'ınki. Oysa diyalektik determinizm, mikrofizikte rastlantının da önemli bir rolü olduğunu; maddenin tekdüze değil, sonsuz bir çeşitlilik içinde bulunduğunu kabul etmektedir. Ancak yiğidi öldür, hakkını yeme misali, Laplace'ın da hakkını vermek gerek: Mekanik determinizm de bilim alanında, en azından dünya ve diğer gök cisimlerinin hareketlerinin belirlenmesinde, çeşitli alet edevatların, iş makinelerinin yapımında epey faydalı olmuştur, olmaktadır da.

    Yani bergüzarın vikviklemesine bir neden yok. Elbette yürüyen, önce bir adımını, sonra diğer adımını atacak. "Bak, az önce sol ayağıyla adım atmıştı, şimdi sağ adımını atıyor. Bu ne tutarsızlık, bu nasıl yürümek!?..." demenin anlamı yok. Bilim böyle yürüyor. :lol:

  13. milliyeti ne olursa olsun bir müslümanın bir müslümanı sevdiği gibi

    milliyeti ne olursa olsun bir hristiyanın hristiyanı sevdiği gibi

    milliyeti ne olursa olsun bir yahudinin yahudiyi sevdiği gibi

    milliyeti ne olursa olsun bir ateistte başka bir ateisti sevebilirmiydi?

    sağlam bir ülke için toplumsal bir kenetlenme meydana getirebilirmiydi?

    böyle bir ülkenin diğer ülkelerle çatışabileceğini göz önüne alırsak ömrü ne kadar olabilirdi?

    başlığı biri düzeltirse iyi olur [/b] ler karıştı :)

    Ateizm, milliyetle karşılaştırılacak bir kavram değil. Tabii ki milliyeti ne olursa olsun bir ateist de başka bir ateistin karısına tecavüz ettiğinde aynı organı aynı şekilde kullanır. Ama bunu yaparken, milliyeti ne olursa olsun bir müslümanın başka dinden birisinin karısına tecavüz ettiği gibi bir zihniyet taşımaz en azından: Bunun allah tarafından kendisine tanınan bir hak değil, düpedüz tecavüz olduğunun bilincinde olur.

    Eh, bir ahlaksızlığı kendisine hak görenle, ahlaksızlığın ahlaksızlık olduğunu bilen, bir olur mu?

  14. Haha ne komik değil mi?

    Evet, bakalım şimdi ne kadar komik.

    Bunu söyleyip bu bir olasılık diyor ve yerine başka bir olasılık söylemiyor. Tek olasılık var gibi duruyor ve ben bu videodan bunu çıkarabilirim.

    Önce cehaletini bir kenara koyup, Olasılık'ın ne olduğunu öğrenmek için bir sözlük alıp bakacaksın. Dur ben sana yardımcı olayım: "O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu.

    Ama sen karacahil, sırf Dawkins başka bir olasılık söylemiyor diye olasılık dediği bir şeyi "kesinlik" olarak algılayacak kadar zırcahilsin. Faili meçhul bir cinayette ilk olasılık, tüm insanların fail olabileceğidir. Elenir, elenir, elenir... geriye birkaç olası kişi kalır.

    - Sence Bergüzar'ı kim vurdu?

    - Bilemiyoruz; şu an emniyette bunla ilgili kesin bir bilgi yok.

    - Peki Muhammet vurmuş olabilir mi?

    - Tabii olabilir. O sırada olay yerinde bulunan herkes olabilir. Muhammet de orada idiyse, fail o olabilir.

    Şimdi sen karacahil, bu diyalogdan "Hah, başka olasılık söylemediğine göre beni vuran Muhammet'tir" dersin; bense, "Önce Muhammet'in olay anında orada olduğunun, bu da yetmez, aynı zamanda seni vurduğunun kanıtlanması gerek" derim.

    Ama sağol, esas dikkat etmem gereken yere etmemişim ve burda gördüm.

    RD : Bu, kendi kendini kopyalama kabiliyeti olan ilk molekülün ortaya çıkmasıyla oldu.

    SN : Peki, o nasıl olmuş?

    RD : Size söyledim, bilmiyoruz.

    SN : Yani, nasıl başladığı hakkında hiçbir bilginiz yok mu?

    RD : Hayır, hayır. Hiç kimse gibi ben de bilmiyorum.

    Senin arkanı yasladığın bilimin ilk parçası bilinemezmiş, kimse bilmiyormuş ve bilimi bu bilinemez üzerine temellendirmişler. Esas cahilin sen olduğunu göstermen cidden çok hoş.

    Bilinemez temele oturtulmuş ve çok biliniyormuş gibi dayatılan bir süreç ve bu bir olasılık diyerek tek olasılık ortaya koyabiliyor adamın.

    Senin de arkanın islam dünyasına yaslandığı nasıl da belli. Bilim, yaptığı bir araştırmayla ilgili henüz sonuca ulaşmamışsa eğer "Bu konuyu biliyoruz" demez, bu konunun araştırma aşamasında olduğunu söyler ve sonuca yönelik olasılıklar varsa bu olasılıkları sıralar. Teistler gibi aptalca fikirler peşinde koşup da "Bilmiyorsak eğer, Allah yaptı o zaman" demez.

    Bilinemez temele oturtulmuş ve çok biliniyormuş gibi dayatılan bir süreç ve bu bir olasılık diyerek tek olasılık ortaya koyabiliyor adamın.

    Helal olsun nan size. :D

    Zırcahil bergüzar! İnsanın kalbi mühürlü, beyni örümcekli, gözü kör, kulağı sağır, mayası sığır olunca, işine gelenden başkasını görmez, buna sen de katılıyor musun? Nitekim sen, Dawkins'in "Olası dünyadışı varlıklar"dan sözetmesini tek olasılık olarak görürken, aynı Dawkins'in aynı cümle içinde Darwin'den sözetmesini; yani Darwin teorisi gereği yaşamın bu dünyada oluştuğu ve yine evrim sonucu tür ve çeşitlilik oluştuğu olasılığını da otomatikman söylemiş olduğunu göremiyorsun. Niye? Çünkü; (bkz. Bu parağrafın başı)

    İşte bu sebeple, ben size "Helal olsun" demeyecem, çünkü yediğiniz içtiğiniz haram.

    Hadi o bilinemeze ben Tanrı diyorum ve sen bunu bana bilimsel olarak yanlışla. Hadi göreyim seni. Bunu yapabilirsen ben cahil olduğumu kabul edeceğim. :)

    Öncelikle senin kabul edip etmemen, cahil olduğun gerçeğini değiştirmez; bu başlık yeterli kanıt zaten. Konuya gelirsek;

    İşte başla kıç arasındaki fark da böyle bir şey olsa gerek. Baş, neyin ne olduğunu düşünüp, akıl edip, doğruya ulaşmaya çalışır; en sıkıştığı zamanda bile o doğrunun peşinden koşar; ta ki doğru bilgiye ulaşana kadar... Kıç ise, ifrazattan bir kısmın atılımına yarar. Ama o kıç, bağlı bulunduğu akla başvurursa, sıkıştığında sonuç için uygun bir ortam (tuvalet, kayadibi, dere yatağı, vb.) arayıp ifrazatı oraya bırakır. Ama senin gibi başvuracak bir aklı yoksa kıçın (senin gibi derken, hani "Oku baban gibi eşek olma" tekerlemesindeki anlamla söylüyorum, yanlış anlama), uluorta, nereye rast gelirse oraya sıçar. Çıkana da bir ad verir, olur biter.

    Tanrının varlığını iddia eden sensin a karacahil, dolayısıyla varlığını kanıtlamak da sana düşer. Yokluğunu kanıtlamak gibi bir zorunluluğum yok. E5 Karayolu üzerinde fuhuş yapmaktan tutuklanır da, sana "Sen, E5 karayolu üzerinde fuhuş yapıyorsun, çünkü ben buna iman ettim. Hadi fuhuş yapmadığını kanıtla" diyen bir yargıcın karşısına sanık olarak çıkarsan ne derdin, onu merak ediyorum bergüzar.

    Ha, bu arada "Bilinmeyen" ile "Bilinemez" arasındaki farkı da bilemeyecek kadar karacahilsin, vesselam. Dawkins'in ağzından çıkan "Bilinemez" diye bir kelime veya buna işaret edecek bir ifade var da biz mi duymuyoruz, yoksa sen böyle bir şey duyduğuna da iman mı ediyorsun?

    Ama bilimsel olarak Tanrıyıda ispatlayamazsın, bende ispatlayamam. O inancın konusudur. (Bunları diyeceğini bildiğimden gardımı alayımda)

    İşte benim bunu bilimsel olarak doğrulayamam ve seninde bilimsel olarak yanlışlayamamanın ne demek olduğunu sana söyleyimmi çakırcalı.

    Buna inanç (iman/güven) diyoruz.

    Bilimin tanrıyı ispatlamak gibi bir görevi de zorunluluğu da yok. Bilim, adı üzerinde "Bilgi"ye dayanır, "İman"a değil. Konu bağlamında "Olasılık" da, bilimin dahilindeki bir kavramdır. Dolayısıyla bilim, bilinmeyen bir şeye bilinmiyor deme bilimselliğini gösterir.

    Senin bilimsel olarak doğrulayamaman normal; ancak, benim bilimsel olarak yanlışlayamadığım sonucuna nerden ulaştın? İman mı yine? Şu veya bu vasıf yüklenmiş bir tanrı, hele ki islam tanrısı Allah'ın bilimsel olarak varolmadığı sabittir. Çünkü güneş dünya etrafında değil, dünya güneş etrafında döner. Çünkü dünya düz ve yayılmış değil, yuvarlaktır. Çünkü güneş asla ve asla batıdan doğmaz; çünkü güneşin doğduğu yer otomatikman doğudur. Çünkü erkek kadından üstün değildir. Çünkü insan kalbiyle değil, beyniyle düşünür. Çünkü Adem diye bir ilk insan yaşamamıştır; çünkü ilk insanlık diye kabul edebileceğimiz dönemlerde isim diye bir şey dahi yoktu. Çünkü Kuran denen saçmalık yığınının bilimsellikle alakası yok, deli zırvası, kadın budu, dilber dudağı, hanım göbeği, Zeyd'in büllüğü, Zeyneb'in dıllığı, Ebu Leheb'in eli, Muhammed'in uçkuru gibi aptallıklarının, bilimsel bir makalede yeri dahi olmaz. İşte bu nedenlerle;

    Sizin inanç dediğiniz şeye, biz "yellenme" diyoruz. Çünkü imanlı insan, yukarıda da kanıtladığın üzere, duymadığı şeyleri duyduğuna da iman edebilir.

  15. ...

    çakırcalı,

    Benim itirazım senin bana itiraz ettiğin noktalara değil. Benim sana itirazım bergüzarın önüne senin kabulün olan bir ön ek takman. Ve buna hakkın ve haddin yok diyorum sana.

    Hala anlamıyorsun değil mi?

    Ve videoda senin itiraz ettiğin şeyler yok. Adam ortaya konuşuyor. Sen istediğini alıyorsun, ben istediğimi.

    Adam dünya dışı bir üstün bilinç vs diyor. Yani bence diyorki dünyadaki oluşumun başlamasını tetikleyen her ne ise (? burada fikir görüş beyan etmeden) bu dünyadan değil diyor...

    Karacahil bergüzar! Karacahil bergüzar! Hem de kapkaracahil bergüzar!

    Sen daha kendi eklediğin videoyu izlemekten, oradaki altyazıyı bile okumaktan acizsin. Buna rağmen "Adam dünyadaki oluşumun başlamasını tetikleyen her ne ise, bu dünyadan değil dedi" demen, kelimenin anlamıyla zırcahil olduğunun göstergesidir.

    Allahın yobazı, allahın zırcahili! Geleceksin burada istediğin kelimeyi istediğin yerden anlayacak, sonra da bunun aynen senin gibi anlaşılmasını isteyeceksin. Bunu o uyduruk kitabınız için yapabilirsiniz ama göz ve kulakla ilgili algılama sorununuz yoksa eğer bir video kaydı için yapamazsınız!

    Videodaki altyazıları takip etme yeterliliğin yoksa, buraya alalım:

    SN (Sunucu): Peki yeri ve göğü kim yarattı?

    RD (Richard Dawkins): Neden KİM kelimesini kullanıyorsunuz? Neden özellikle KİM yarattı diye soruyorsunuz?

    SN : Peki, öyleyse nasıl yaratıldılar?

    RD : Çok yavaş bir süreç ile...

    SN : Peki nasıl başladı?

    RD : Nasıl başladığını hiç kimse bilmiyor. Ne çeşit bir olay olması gerektiğini biliyoruz. Hayatın kökeninin ne tür bir olayla başlamış olması gerektiğini biliyoruz.

    SN : Neymiş o olay?

    RD : Bu, kendi kendini kopyalama kabiliyeti olan ilk molekülün ortaya çıkmasıyla oldu.

    SN : Peki, o nasıl olmuş?

    RD : Size söyledim, bilmiyoruz.

    SN : Yani, nasıl başladığı hakkında hiçbir bilginiz yok mu?

    RD : Hayır, hayır. Hiç kimse gibi ben de bilmiyorum.

    SN : Peki, akıllı tasarımın genetik ve evrim konusundaki bazı sorunlara cevap olabileceği OLASILIĞI hakkında ne düşünüyorsunuz?

    RD : Olay şu şekilde gerçekleşmiş OLABİLİR. ŞU ŞEKİLDE OLABİLİR; bundan çok uzun zaman önce evrenin her hangi bir yerinde bir medeniyet, Darwin'in teorisinde öne sürdüğüne uygun olarak çok yüksek teknoloji sahibi olacak şekilde evrimleşmiş OLABİLİR ve bir hayat formu dizayn edip dünyadaki yaşamın tohumlarını atmış OLABİLİRLER. BU BİR OLASILIKTIR...

    Şimdi yaa düdüklü karacahil! Sen diyorsun ki: "Dawkins, dünyadaki oluşumun başlamasını tetikleyen her ne ise bu dünyadan değil diyor" diyorsun; oysa Dawkins ne diyor? Diyor ki: "O karacahile söyleyin, ben sadece olasılık olarak görüyorum, bu yönde kesin bir dil kullanmış değilim. Üstelik bu olasılıkta da Darwin etkenini mutlaka dahil ediyorum. Yani dünyadaki yaşamın başlangıcını sağlayan dünyadışı çok büyük bir medeniyet oluşmuş olsa bile, onlar da Darwin'in evrim teorisi doğrultusunda gelişmiş olabilirler. Sunucunun da sorduğu soru doğrultusunda bir OLASILIK sözkonusu ki, olasılıktan kesin yargı çıkarmak da, zırcahilliktir."

    Aradaki farkı anlayabildin mi, allahın zırcahili! Bik bik ötmekten başka bir halt bildiğin yok.

  16. AHZAB:

    53 - Ey iman edenler!

    Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin.

    Yemeği yiyince de hemen dağılın.

    Sohbet için beklemeyin.

    Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir.

    Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez.

    Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin.

    Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de onların kalpleri için daha temizdir.

    Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz.

    Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır.

    Sanki genelkurmay ordu evinin resepsiyon sefi...

    :lol:

    Peygamber karıları sizin ananızdır; ama Muhammed hiçbirinizin babası değildir. :lol:

  17. KEHF:

    57 - Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir?

    Biz onların kalbleri üzerine (Kur'ân'ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik.

    Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.

    İşte sırf bu ve benzeri zırvalar nedeniyle din telkin etmeye çalışan müslüman misyonerlere hep şu öğüdü veriyorum: Allahınız, bizi peygamberinizin bile müslüman yapamayacağını, zira bizim müslüman olmamızı kendisinin istemediğini söylerken, siz hangi akla hizmet bizi müslüman yapmaya çalışıyorsunuz? Allah'ınızın istemediği, üstelik bu nedenle peygamberinizin dahi yapamayacağı bir şeyi mi yapmaya çalışıyorsunuz? "İslamın tanrısı Allah, sizin müslüman olmanızı istemiyor ama BEN istiyorum." demekle inandıkları tanrıyı karşılarına aldıklarını anlayamayacak kadar gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri mühürlü bunların. :lol:

  18. ... cakırcalı,

    Böyle polim yaparak tartışma yapılmaz. Argümanlar ortada, karşı argümanlarını koyarsın sende ortaya.

    Yok seni küçümsemiyorum şudur budur tribünlere oynamaktır ve forumcak buna aşinayız yani.

    Üstelik hata yaptım vs niye diyeyimki ortada hata yokken.

    Başlığa dön tartışmak istiyorsan ve kişisel fikir beyanlarını bir tarafa bırakarak tartışmayı dene. Bence sen bunu yapabilirsin...

    Sen, kelimenin anlamıyla zırcahilsin bergüzar. Açtığın başlıkta, R. Dawkins'in sözlerinde bilime aykırı veya idealizme yakın bir söylem bulunmadığını, bu sözlerin sen ve senin gibi düşünenler bakımından hiçbir getirisi olamayacağını, sözde bize doğrulttuğun silahın namlusunun sana dönük olduğunu söyledim. Konuyla ilgili daha ne söyleyebilirim ki, a karacahil?

    Şunu anlayamıyorsun değil mi: "a karacahil!" sözüm de, aslında bana doğrulttuğun silahtan çıkıp sana ulaşan bir niteleme. Kendi kendine habire "a karacahil!" atıyorsun. Bir önceki iletimde de söylediğim üzere, hata yaptığını ve bu başlıktan kendi namına hiçbir cacık olmayacağını kabul etmek yerine, vik vik ötmeye devam ediyorsun. Ne halin varsa gör!

  19. Paradoksun en büyüğü ve en neti de sanırım yine islamda görülmkte. Kuran'ı okuyan herkesin açıkça göreceği üzere islama göre affedilmeyecek tek suç, Allah'a şirk koşmaktır. Bunun dışındaki tüm suçlar af kapsamı içinde değerlendiriliyor. Ama Allah ile şeytan arasında geçen olaylara bakıldığında şeytanın şirk koştuğuna dair en küçük bir emare yoktur. Şeytan da bizzat Allah'ı bilip tanıyan bir varlıktır ve ona, insana secde dışında harfiyen uyan, gerekleri yerine getiren bir varlık olduğunu görüyoruz.

    Allah, hem kendisine şirk koşulması dışındaki tüm günahları affedeceğini söylüyor, hem de kendisine şirk koşmayan şeytanın asla affedilmeyeceğini söylüyor. Bu da EMHS (Evrensel Melek Hakları Sözleşmesi)'ne aykırı bir durumdur ki, bence yüksek mahkemece bu karar iptal edilir. :)

    Ek olarak şunu da düşünmek gerek: Ezeli ve ebedi olan sadece Allah olduğuna göre melekleri, cinleri de Allah yarattığına göre, Şeytan'ı da Allah yarattı. Onu yaratmaya karar verdiği gün (Allah günü), gelecekte bir gün Adem'i yaratacağını ve şimdi yaratacağı bu Şeytan'ın o gün ona secde etmeyeceğini, isyan edeceğini bilmiyor muydu?

    Şimdi bazı andavallılar hemen atlayacaklar, aynı sorunun insan versiyonundan hareketle "Ama şeytanın özgür iradesi var. İsteseydi isyan etmezdi, evili, güvili..." bıcırdaşacaklar. Yahu geçin siz onları; ben sizin bu konuda kafanızın ne kadar bastığını biliyorum. Sormak istediğim şu:

    Onların da (yani Adem'e secde etmesini istediği insan-öncesi varlıkların da) sınava tutulduklarını, onların da kıyameti yaşayacaklarını, onların da yargılanıp, cennet-cehennem gibi yerlere atılacaklarını düşünüyor muyuz, müslüman kardeşlerim? Ben Kuran'da buna dair (cinler hariç) bir emare göremedim de...

    Ha-a, bir de şu var. Diyelim ki Şeytan da cehenneme düştü, ben de cehenneme düştüm. Cennetin en büyük mükafatı, Allah'ın yüzünü görmek olduğuna göre, cehennemin en büyük azabı da Allah'ın yüzünü görememek o zaman. (Her halde sizler de zaten cennetteki tomurcuk memelileri, şarap ırmaklarını, elmas, yakut takıları falan arzulamıyorsunuzdur). Şeytan, Allah'ın yüzünü görmüş olacak, ben görmüş olmayacağım. Şeytan, milyarlarca insanı cehenneme düşürecek kadar büyük bir cehennemlkik suç işliyor ama cehennemden en iyi şekilde istifade edilmiyor, bense sadece kendimi cehennemlik ediyorum ama o büyük azabı tadıyorum... Lan bu adalet mi? Şeytan'a niye ayrıcalık yapılıyor? Sizin allahınızın adaleti bu mu? (Şeytan'ın hafızasını silecekler gibi bir şey söyleyene ağzımı bozmamaya çalışırım).

  20. dawkinsin sözlerinden umut bekleyen kim biz kesin ve net bir şekilde inanıyoruzki Allah her şeyi yarattı ve yaratılamışların en şereflisi olan insanıda once çamurdan sonra bir damla sudan var etti. ve bu kesin ve nettirki Allahın başka bilinmeyene ihtiyacı yoktur bilinmeyenin ona ihtiyacı vardır .bu tür anlatımlar Atalarından kalmış masallardır küfür dün ne dediyse bu günde aynısını demektedir görmedikki konuşmadıkki etmedikki kikiki

    hep hayatınızda bir ki olacaktır aklınızın bir köşesinde acaba diye bir şey hep varolacaktır diliniz ne kadar redetsede kalbınızde beynınızde herzaman bir acaba mevcut kalacaktır ve en sonunda o acaba sizi tüketecektir gözlerinizin feri söndüğü zaman anlayacaksınız ama son pişmanlık fayda vermeyecektir

    İçimde bir acaba olsaydı, buraya gelip "Acaba?" demek yerine, ne diye ilk günden beri ısrarla ve kendimden emin şekilde "YOK!" diyeyim sence ACABA? Bak, ağzımdan çıkabilecek tek "Acaba?", yine sizin için çıkıyor; çünkü doğaya öylesine aykırısınız ki, daha nasıl bir değişim gösterebilirsinizin "Acaba?sı, başka nasıl "Acaba?" olarak tarif edilir "Acaba?" Bak!... Bütün "Acaba?"larımın sebebisiniz...

    Söylediklerinin hepsi, senin olması için ettiğin dualardır sadece. Bu dualarının da gerçeklikle alakası "YOK!". Yani, uçmuşsunuz da ağlayanınız "YOK!". :lol:

  21. Ayrıca şunu da ilave edeyim Tanrının olması veya olmaması beni rahatsız etmez ama çok iyi biliyorum ki bir tanrı olsaydı böyle insanları birbirlerine düşman eden dinlerle insanları kontrol etmezdi.

    Ya şimdiki gibi hiç karışmazdı yada kendsine yakışacak daha iyi bir yol bulurdu.

    Bir tanrı, hele ki şu aptal dinlerin tanrısı gibi kusursuz bir tanrı olsaydı dahi, bizim farkımıza bile varmazdı ve dahası biz de onun farkına asla varamazdık zaten. Onun asıl yarattıklarının olsak olsak curufu olurduk.

  22. perdelerin kapalı olması böyle birşey işte.

    bigbang de yetmedi.

    paralel evrenler diye üfürdüler.

    protein olmadan protein olmaz.

    ilk hücreyi açıklayamıyoruz uzaylılar yapmış olmalı.

    uzaylıları kim yaptı?

    "biyolojik evrim zamana yayılmış olmuş." dersin sorarlar ozaman: uzaylılar hangi ara olmuş? ışığın bile milyar yılda geldiği yolu hangi ara alıp dünyaya yaşam aşılamışlar?

    teknoloji ve bilim yaratanı gösterdikçe gösteriyor.

    bir de demogoji yapmazlar mı:

    "şu yüzyıldayken de şu bilgi bilinmiyormuş

    bizde şimdi bilmiyoruz ilerde bulacağız"

    ne kadar ilerde, günümüz teknolojisinin eksikliği ne?

    atomaltı çalışmalarda tamam henğz zirvesine varmadı.

    ama hücre bilgisi olarak zirveye çok yakınız.

    yeterli teknoloji de var.

    o yüzden demagojilere tokuz.

    onikinciboyut, bilimsel düşünceyle angutluk arasındaki farkı ortaya koyması bakımından çok önemli bir ifadede bulunmuşsun, bravo!

    Sizin hiçbir zaman bilemeyeceğiniz üzere bilim, her zaman bilebildiği kadarını söyler. Bir konu ile ilgili yapılan araştırmalar, sonuca (?) ne kadar yakın olursa olsun, olası o sonuç hakkında bilim asla ve asla "Biliyorum" demez; ancak, "Şu kadarını biliyorum" der ki, mesela biyoloji de zaten biyoloji konusundaki çalışmaları ölçüsünde biyolojiyi biliyor. Bunun dışında bir ifade, bilime aykırıdır. Akıl, bunu gerektirir.

    Örneğin bu başlıkta adı geçen Dawkins de, senin asla farkedemeyeceğin üzere "bildiği"ni söylemiyor, şu anki yapılan bilimsel çalışmaların sonucunun, dünyadaki yaşamın dünyadışı çok gelişmiş varlıklarca başlatılmış olabileceği "ihtimali"ni dile getiriyor ki, bir ihtimal de ben söyleyeyim: Dünyadaki yaşamın olası sağlayıcısı olan Dünyadışı Varlıklar da, Kendigezegenleridışı bir takım akıllı varlıkların kendi gezegenlerine müdahelesi sonucu varlık kazanmış olabilir. Bu, dünyadışı bir takım varlıkların olduğunu kabul etmek değil, muhtemele ihtimal vermektir. Ama sen bunların hiçbirini düşünemezsin. Neden? Çünkü sen bilimsel düşünceden yoksunsun, attığın adım umurunda değil, öğüdü yuvada almış, sonuca kilitlenmişsin.

    Oysa sen ve senin gibiler, bilmenin dahi ne demek olduğunu bilemeyecek kadar cahil olduğunuz ve üstelik aptalların "Herşeyi bilme arzusu"na da sahip olduğunuz için, tıkandığınızda "Ben bilmiyorsam, tanrım bilir. Benim bilmediklerimi bilmiyor olsaydı, beni nasıl yaratabilirdi ki?" egosuyla "Herşeyi Bilen" bir tanrı yaratıyor; bilmediğin her hangi bir konunun tanrın tarafından zaten bilindiğine inancınla gelip burada "Allah; yanii onun kulu da olduğuma göre Ben, her şeyi biliyorum. Oysa siz bir yere geldiniz mi tıkanıyor, bilemiyorsunuz." diyerek gelip burada küstahlık yapacak kadar cehalet sergiliyorsunuz.

    Elinde fener, güpegündüz sokak aralarında "İnsan arıyorum, insan arıyorum" diye gezen, "Bildiğim bir şey varsa, hiçbir şey bilmediğimdir" diyen Sokrates, iyi ki müslümanlarla tanışmamış; baldıran zehiri içmeden önce kahrından ölürdü.

  23. ... Neden beni küçümseyerek yazıyorsunki. İtirazlarına karşılık düzgün bir üslupla itirazımı yazdım.

    Eziksin çakırcalı.

    Seni küçümsemiyorum bergüzar; küçümsenmeni gerektirecek kadar küçük düşündüğünü yüzüne vuruyorum. Küçümsenmek istemiyorsan eğer, "Evet, hata yaptım. Yanlış bir argümanla karşınıza çıktım" der, her insan gibi senin de hata yapabileceğini kabul edip, küçümsenecek biri olmadığını da gösterebilirsin aklını da veriyorum. Daha ne istiyorsun, bu mudur yani eziklik? :lol:

×
×
  • Yeni Oluştur...