Jump to content

Çakırcalı

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    1.712
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Çakırcalı kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bir çocuk düşünün ki, dünyaya geldiği andan itibaren "Aman çocuğum merdivenlerden uzak dur düşersin, aman evladım elektrikli cihazlarla uğraşma çarpılırsın, aman evladım oynayıp terleme üşütürsün, aman evladım koşma düşersin, aman evladım tabağındakini bitir yoksa ardından ağlar, aman evladım bir dirhem et bin ayıbı örter, aman evladım can boğazdan gelir..." türünden abuk subuk telkin ve hatta baskılarla büyüyor. Bu çocuğun, çok büyük bir mucize olmazsa, oturduğu yerden kıçını kaldıramayan nanemolla bir obez olması kaçınılmazdır. E, bu çocuk zamanla hiçbir sportif aktiviteye katılamaz ve bunu yapamadığı ve anlayamadığı için de sporun matah bir şey olmadığı, insanın kalp atım sayısının belli olduğu ve bunu da sporla doldurup erkenden öbür tarafa gitmeye gerek olmadığını savunmak gibi aptalca düşüncelere kapılması ve tabii hiç olmazsa doğal dürtülerin gereği olarak gelişmesi gereken tüm kaslarının zayıf düşmesi kaçınılmazdır.

    Aynı şeyi beyin için düşünelim. "Aman evladım temizlik imandan gelir, aman evladım namaz dinin direğidir, aman evladım Allah herşeyi görür (ki sırf şu dahi, ergenliğe gelmiş bir çocuğun en doğal davranışlarından masturbasyonu ne büyük bir işkenceye dönüştürüyordur. Allah'ın onu gördüğünü düşünen bir çocuğun cinselliğe bakışını düşünsenize), aman evladım nimet çarpar, aman evladım eşikten sağ ayağınla geç cinler çarpar, aman evladım tuvalete sol ayağınla gir sağ tarafta bok var, Allah zihin açıklığı versin, maşallah evladım, inşallah çocuğum..." diye büyütülen bir çocuğun da, beyin obezi olması, kısaca "Cehennem parayla, cennet bedava diyoruz, gelen yok" düzeyinde yaldızlı aptallaşması kaçınılmazdır.

    Şimdi bu beyin obezleriyle ne, nasıl konuşulabilir ki?

  2. Paradoksun en büyüğü ve en neti de sanırım yine islamda görülmkte. Kuran'ı okuyan herkesin açıkça göreceği üzere islama göre affedilmeyecek tek suç, Allah'a şirk koşmaktır. Bunun dışındaki tüm suçlar af kapsamı içinde değerlendiriliyor. Ama Allah ile şeytan arasında geçen olaylara bakıldığında şeytanın şirk koştuğuna dair en küçük bir emare yoktur. Şeytan da bizzat Allah'ı bilip tanıyan bir varlıktır ve ona, insana secde dışında harfiyen uyan, gerekleri yerine getiren bir varlık olduğunu görüyoruz.

    Allah, hem kendisine şirk koşulması dışındaki tüm günahları affedeceğini söylüyor, hem de kendisine şirk koşmayan şeytanın asla affedilmeyeceğini söylüyor. Bu da EMHS (Evrensel Melek Hakları Sözleşmesi)'ne aykırı bir durumdur ki, bence yüksek mahkemece bu karar iptal edilir. :)

  3. 1.Ben müslüman değilim

    2.Kendisine kulluk ettiğim zaman ne gibi bir yararı olacak ki? Tanrı zaten hiçbirşeye muhtaç değil mi?

    1- Niye müslüman zekası sorular soruyorsun o zaman?

    2- Kendisine kulluk ettiğin zaman ne gibi bir yararı olacağını, müslüman zekasıyla kendin verebilirsin zaten: Orasını Allah bilir!

    Bu arada "Tanrı zaten hiçbirşeye muhtaç değil mi?" derken ne demek istedin anlayamadım; Türkçe'nin gramer kurallarında böylesine bir değişim oldu mu gerçekten?

  4. Çayında şekerin olayım,

    Elmana dolanayım al al olayım.

    Ben bir meczubum, imdi burdayım.

    Çakır gözlerine vurulmuşum

    Alilere kurban olayım.

    Kah deli, kah mecnun

    Yanağına bir buse kondurayım...

    Umarım bıyıklarım rahatsız etmez seni cübüş...

  5. Vahiy Allahu Teala'nın peygamberlerine Cebrail as. vasıtasıyla emirlerini bildirmesidir.

    Yok, yok!.. Vahiy, bir meczubun hezeyanıdır. İslam da, o meczuba peygamber, hezeyanlarına da vahiy diyen meczubların kollektif hezeyanıdır.

  6. >>> Film burda bitmiş zaten. Kuran'ı senden önce kimse çevirmedi de mi, sen çevirdin?

    Bu değilde, çevirmek ihtiyacı hiç bir zaman olmamış olanlar, acaba neden tarih boyunca islamı edip efendinin dediğinin tersine uygulayıp gelmişlerdir?

    anibal, elbette %100 haklısın. Ama burada açık bir kapı var: Bu vatandaş, netice de Türk ateistlere hitap ediyor burada ve büyük bir kısmımız, Kuran Arapçası bir yana, günümüz Arapçasını da bilmiyoruz ve dolayısıyla Kuran'ı birilerinin çevirisi üzerinden yorumlayıp tartışıyoruz maalesef. Bu vatandaş da, Arapça bilmeyen benim gibi ateistlerin bu bilgisizliğinden faydalanmaya çalışıyor aklısıra. Bu, belden aşağı çalışmadır, gayrı ahlakidir bana göre. Neticede, senin de dediğin üzere, Kuran'ı çevirmeye gerek görmeksizin okuyup yorumlayan toplumların uygulamalarını, ne durumda olduklarını net bir şekilde görüyoruz. Kıçı boklu bir Arap'ın çıkıp da "Ben Dede Korkut Hikayelerini (yada Nasreddin Hoca fıkralarını, yada Nazım Hikmet şiirlerini ve hatta Hatai şiirlerini) günümüz Türkçesine çevirip yorumladım, gelin tartışalım" demesinden bile komik geliyor bu durum bana.

    Adama sormazlar mı, bugüne kadar bunu yapanlardan senin fazlalığın ne? İslam öncesi ve sonrası Arap dilini, tarihini, kültürünü vs. Araplardan ve Türkçeye çeviren müfessirlerden daha mı iyi biliyorsun? Eğer öyleyse, bu konuyla ilgili ihtisasın nedir? Elmalılı Hamdi Yazır'a, Turan Dursun'a, Abdulbaki Gölpınarlı'ya, Süleyman Ateş'e, Ali Bulaç'a, Suat Yıldırım'a, Seyit Kutup'a, Muhammed Esed'e, Diyanet Vakfı'na, Diyanet İşleri'ne (bende olan tefsir ve mealler bunlar) değil de, Edip Yüksel'e (bu da bende var) neden inanayım? Mealini okuduğumda gördüğüm, Ömer Çelakıl ayarında biri işte.

  7. Merhaba:

    Kuran'ı hem Türkçe ve hem İnglizce olmak üzere iki dile çevirmiş biri olarak, ateistlerin Kuran'a yönelttiği temel eleştirileri cevaplamak istiyorum...

    Fim burda bitmiş zaten. Kuran'ı senden önce kimse çevirmedi de mi, sen çevirdin? Senden önce çevirenlerin çevirisinde ne vardı da, sen tekrar çevirme gereği duydun? Onlar Kuran'ı anlayamamışlar mıydı da, sen anladın yani? Kuran'ı hanginizin daha iyi anladığına sen mi karar verdin de, onların üzerine bir de sen çevirme gereği duydun? En iyi anlayan ve dolayısıyla anlatacak olanın sen olduğuna diğerleri de kani mi? Sen bu başlığı açmakla, senden önce Kuran yorumlamış herkesi aptal yerine koyduğunun, onların senin gibi bir müslüman olamadığını söylediğinin de farkında mısın, yoksa onları akletmeksizin sadece ateistleri mi aptal yerine koyacağını düşündün?

    Kuran'ı çevirmek gibi gereksiz bir uğraşıya girip, onza zamanını heba edeceğine, şu forumdaki (tavanarasına kaldırılmışlar da dahil) her hangi bir başlığı baştan sona okuma zahmetine katlansaydın, hem onca zamanını heba etmemiş olacak, hem de haddini bilmiş olacaktın. Arife tarif gerekmez, de'mi?

  8. Niye öyle düşünüyorsun ki? İllada yaratması için sana muhtaç olması mı lazım?

    Elbette ki bana muhtaç olduğu için beni yarattı. Kendisi de kitabında öyle demiyor mu? Bizleri, kendisine kulluk edelim diye yarattığını söylemiyor mu? Bunun adı, kula ihtiyaç duymak değil mi? Senin Allahın bana muhtaç değildiyse, niye beni yarattı?

  9. e irade meselesi işte iradesi olan bir şey yapmaya karar verebilir. vermeyedebilir. onun sıfatlarından biride burud. alim-i mutlak olan sıfatını kabul ediyorsunda bunu neden kabul etmiyorsun ? çünkü kabul edersen karşıt bir görüş sunamayacaksında ondan dimi ?

    Allah'tan ki senle bir alacak verecek faraziyesi yapmıyoruz ha. O zaman da "Bana borçlu olduğunu kabul ediyorsun da, ne zaman aldığını niye kabul etmiyorsun?" deyip "Paramı ver" diye yakama mı yapışacaktın? "Sana borcum yok, olsa bile o dediğin zamanda almış olmamın imkanı yok" sözümün "Olsa bile" kısmından bu sonucu mu çıkardı, sadeceta? Sizin beyninizin kimyasını çok merak ediyorum, cidden bak. Ciddiyim yani... :blink:

  10. çakırcalım, yakışıklım, karizmatikim, sen okumayı araştırmayı seven zeki birisin. 14 milyarı hesaplarken hangi metotlar kullanılıyor ve bu metotlar ne kadar sağlıklı bir araştır.

    Herşeyden şüphe etmemizi siz söylüyorsunuz ama işinize gelenleri hiç sorgulamadan kesin bir gerçekmiş gibi kabulleniyorsunuz.

    Cübüşüm, aynı hatayı tekrar yapıyorsun. Benim, okumayı araştırmayı seven zeki biri olduğum inancına nasıl vardın?

    14 milyarı, içinde bulunduğum güneş sistemine göre hesapladım, başka bir sistemde olsaydım, o sisteme göre hesaplayacaktım. Gittiğim yolun uzunluğunu hangi ölçü sistemiyle hesapladığıma bakma sen, metrik de olabilir, parmak da. Nihayetinde benle gideceğim yer arasında bir mesafe var. Sen mesafeye değil de, kullandığım ölçü sistemine niye takıldın ki? Bir mesafe var mı, yok mu? 14 milyar yıl değil de, salisenin 1/14 Milyar süresi olsun istersen, sonuç sıfır değil, de'mi? "Niye anında değil de, 1/14 Milyar salise?" diye sorarım o zaman da. Sen mesafeye bak, mesafeye. Rakamları boşver...

    Şüphe konusuna gelince de, elbette ki şüphe edeceksin, elbette ki şüphe edeceğiz. Ama işimize gelen diye bir şey yok. Sen bana "Ben bir şeyin olmasını istersem, ona sadece "Ol!" derim, o da hemen oluverir." dersen, ben de bunu sorgularım; "Hadi, Ol! deyip de oldurduğun şeylerden bir tanesini bana göster" derim. Sen "Ahan da arabanın tekeri" dersen, "Araba nerde?" derim. "Arabaya Ol! dedim, o da tekerden başladı işte" mi diyeceksin? Hadi canım sen de!

  11. öncelikle kurandaki ifadelerin bir çoğunu doğru dürüst çözemediğimi itiraf edeyim...

    bunun sebebi kuranın şifreli bir anlatıma sahip olması filan değil...

    o kendi çağının insanına yeterince açık ve anlaşılır bir şekilde idi...

    bizim için öyle değil...

    her neyse...

    kün fe yekün...

    kün ol demek...

    fe arapçada ve edatına benzer akabinde gibi bir anlam katar...

    yekün olur oluyor olacak anlamına gelen bir kelime...

    ol der ve olur...

    benim kendime göre çıkarımım bu ifadeden tanrı bir şeyin olmasını istedimi o şey mutlaka olur...

    er veya geç...

    Ama bu benim soruma cevap olmamış ki, kirec! Allah, bir şeyin olmasını istediğinde sadece ona "Ol!" diyorsa ve o da hemen oluveriyorsa, senin yaptığın açıklama yerine oturmuyor, yani Ol! dediği bir şeyin hala olmasını açıklamıyor. Ezelde Ol! dediği şeyler hala olmamışsa, olmaya devam ediyorsa eğer, henüz oldurulmuş, diğer bir deyişle yaratılmış bir şey yok. Eğer yaratılmışlık yoksa, yaratıcılık da yok demektir. En azından biz bunu göremedik. Şu durumda henüz bir yaratıcı yoksa, ona yaratılmış (kul) olmanın anlamı ne?

    Hatta sana biraz daha yaklaşayım: Diyelim ki tanrı, olmasını istediği bir şeye ol dedi ve o da olmaya başladı, oluş süreci hali hazırda devam ediyor. Biz de bunu müşahede edebildik diyelim. Olduğuna artık karar verileceği aşamada, o şeyin o şey olacağından nasıl emin olabiliriz ki? Henüz bir şey olmuş değil, bir şeyler olmaya çalışıyor. Olacağından nasıl emin olabiliyorsunuz ve bundan hareketle, henüz yaratmamış ama yaratıcı olduğunu söyleyen bir sesin gerçekten yaratıcı olduğuna nasıl iman ediyorsunuz?

    Ben de bu forum aracılığıyla sana "Ben, asıl tanrıyım. Sana kendisini Allah olarak tanıtan şeytanı yok ettim. "Yok ol!" dedim, o da hemen yok oldu. Ama bu hemen sözü yanlış anlaşılmasın, çünkü Allah yok oluyor ve hala da yok olma aşamasında" desem, Allah'ın yok olduğuna ve bana iman edecek misin? Etmeyeceksen, niye? Niye ki?

  12. Şu halde, 14 milyar yılda oluşan bir şey, anında mı olmuş oluyor?

    14 milyar yıl kavramı bir teoridir. Evrime kılıf bulmak için uzuuuuuuuuuuuuuuuun zamana ihtiyaç vardı ve bu sayede insanlara 14 milyar lafı empoze edildi.

    Cübüşüm, çatalkaram, hergelem... Anlayamıyorsunuz de'mi, tanrı anlayışınız ölçüsündeki elastikiyetiniz karşısında varlık anlayışımız ölçüsündeki doğrularımız var ve varolmaya da devam edecektir. Ama senin bu zırvana şu zırvayla cevap vereyim: Allah, zamandır!

  13. çakırcalı sende pek değişmemiş gibi görünüyorsun...

    ama mutlaka hepimiz belli bir değişim geçiriyoruz...

    farketmesekte bu süreç işliyor...

    yazdıklarımız ve okuduklarımızda bizlerde bir takım değişimlere yol açacak süreçleri başlatıyorlar ve altttan alta bu devam ediyor...

    hala düz mantıkla her şeyi çözebilmeye uğraşıyorsun gibi...

    bir kerede anlatılmak isteneni anlamamış olman ihitmali üzerinde dur istersen...

    Anlatılmak istenen de anlaşılmayacak ne var ki, ben anlamamış olayım, kirec? "Allah, bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol!" der, o da anında oluverir" diyorsunuz. Kitabınız böyle dediğine göre sen de böyle diyor olmalısın. Şu halde, 14 milyar yılda oluşan bir şey, anında mı olmuş oluyor? Bu nasıl bir "an" ki, 14 milyar yıl sürüyor ve daha ne kadar süereceği de belli değil? Bu nasıl bir "Anında Oldurmak"tır ki, 14 milyar yıldır olmaya "Devam" ediyor? Sen, "Olmak"la, "Olmaya başlamak", "Olmaya çalışmak" arasındaki farkı bilmiyorsun daha, kirec.

    Senin sözüne göre Allah henüz bir şey "Oldurmamış", dolayısıyla henüz bir şey yaratmamıştır. Yaratmamışa yaratılmış olmak nasıl bir duygudur, bu konudaki düşüncelerini alabilir miyiz, sayın kirec?

  14. acele etmeyin...

    ol dedimi olur...

    olmaya başladı ...

    şu anda olmaya devam ediyor...

    merak etmeyin...

    süreç işliyor...

    size bin yıl gibi gelen süre onun katında bir gün gibi kısadır...

    İlahi kirec! Hiç değişmemişsin yahu, hala aynı yerdesin...

    "Ol"durmak, olmasını sağlamak, olmuş hale getirmek, varlık kazandırmak demektir. Ben araba için "Ol" diyeceğim ama o, 14 milyar yılda oluşacak. Sorduklarında da "Bak, tekerleği oluştu, sıra direksiyonda, sonra motor falan, bir de yakıt sorununu halledersek al sana araba" mı diyeceğim? Allah, araba için "Ol!" dediğinde, bir şey olmalı ve ben o olan şeye bakıp "Bu ne?" dediğimde "Araba" yanıtını almalıyım. "Olmasını istediğim şeyin tekerleği" derse, demektir ki o sadece olmasını istediği şeyin tekerleğine "Ol!" demiştir ki, bu Allah, kendisinin de ne yapmak istediğini bilmiyor demektir. Nasreddin Hoca'nın borcunu ödemesine benzedi bu, kirec.

    Alacaklısı bir gün Nasreddin Hoca'nın yanına varmış, alacağını istemiş. Hoca da, tarlasındaki dikenleri gösterip: "Bak, buradan her akşam köyün sürüsü geçer, sürüdeki koyunların yünleri bu dikenlere sürtünüp takılır, ben o yünlerin birikmesini bekliyorum. Sonra o yünleri toplayıp eğireceğim, ip yapıp, kazak öreceğim, sonra da o kazağı pazarda satıp senin borcunu ödeyeceğim inşallah" demiş. Alacaklı bu cevap karşısında gülmeye (-ki bu gülme, isterik bir gülme. Dişlerinin arasından dökülmeyi bekleyen sözcükleri burada zikretmeye terbiyem müsade etmiyor tabii) başlayınca, Nasreddin Hoca "Ulan peşin parayı duyunca nasıl da gevrek gevrek gülersin!" deme gafletinde bulunmuş. Bu fıkra, Nasreddin Hoca'dan elimize ulaşan son fıkra. Bundan sonra kendisinden bir daha haber alınamamıştır.

  15. yahu bilmek demek illa yapmak demek manasına mı geliyor. iradede var bu işin içinde onu da kat ! irade: istediğini istediği zaman yapan

    Allah için "İstemek" ne, yahu? Alim-i Mutlak, ezeli ve ebedi bir tanrı, neyi ve niye isteyebilir ki? Niye, niye, niye?! Hadi bana bir ihtiyaç bildir. Herşeyden münezzeh bir tanrı, neye muhtaç olabilir sence?

  16. :) :) :)

    Allah seni bildiği gibi yapsın Çakırcalı.

    Nasıl yazdın bunu?

    Ama "Yani" diyerek başladığın son paragrafın tam anlamıyla açıklamış.

    Onu yazdığın iyi olmuş. Yazmasaydın anlaşılmazdı oysa.

    Kısır döngüyü şahane ifade etmişsin.

    Tıpkı Allah gibi; copy-paste, copy-paste... Daha doğrusu copy-paste, paste, paste... :lol:

    Canım da bi pasta çekti ki, yaratsam mı n'apsam? :lol:

  17. Tasarımın neden bir defada olması gereksin ki? Zaman içerisinde müdaheleler yapması gereken bir tasarım söz konusu olamaz mı? Mantıken olabilir. O halde itirazın yersiz.

    Satranç oyunu gibi düşünebilirsin. Bir defada kazanmak mümkün mü? Değil. Karşısındaki oyuncunun hamlelerini de bilen bir planlamacı, her hamle sonunda kendisinin ne yapacağını da tasarlayabilir. Yani zamanın başında yapılan tasarımın uygulamaya dökülmesi belli bir sıralama ve zamansallık gerektirebilir. Bu durum tasarıma tezat oluşturmaz.

    Tasarım kelimesi, dansöz yaratılışçıların uydurduğu bir kavram; evrim konusundaki gelişmeler karşısında tutunabilmenin bir yolu onlara göre. Bu nedenle tasarımı bir kenara bırakmıyorum, çektirip atıyorum. Gelelim yaratmaya;

    Zaman içinde veya ezelde olsun bir şeyi yaratmak, en az bir ihtiyacı gösterir. Bu ihtiyacın ne olduğu beni ilgilendirmez, çünkü muhtaç konumda olan, herşeyden de münezzeh olduğu söylenen tanrıdır ki, bu da islamın tanrısı Allah'ın olamayacağını gösterir. Herşeyden münezzeh bir tanrı ama bir şeyler yaratma ihtiyacı ve arayışı içinde. Gelelim zaman içinde yaratmaya;

    Bir başka başlıkta da işlenmişti bu konu. Allah, ilk yaratmayı ne zaman başlattı? Eğer Allah dışında başka bir ezeli ve ebedi varlık varsa, bu Allah'a özgü ezeli ve ebedilik sıfatını lağveder. Dolayısıyla Allah, ezelden değil, ZAMAN İÇİNDE (bize göre veya kendisine göre bir zaman olabilir bu ama illa ki ezeli olmayan, yani tarihlendirilebilir bir zamanda) yaratmaya başladı demektir. İlk yaratıya başlayana kadar neyi düşündü, neye karar veremedi, hangi çelişkileri yaşadı, Ta ezelden ilk yaratmaya başladığı ana kadar ne değişiklik oldu da yaratmaya karar verdi, sadece tanrının olduğu ve bu tanrının da kendisinde ve yasalarında asla bir değişiklik olamayacağına göre, birdenbire NE DEĞİŞTİ de yaratma ihtiyacı duydu?

    İslama göre Allah zar atmaz, dolayısıyla satranç da oynamaz. Zar atması için bile önce zarı yaratması, zarı atmak için de bir sebep, bir ihtiyaç, bir zorunluluk duyması gerekir. Hangisini kabul edersen et, bu islam tanrısı Allah'ın sıfatlarına aykırıdır. Ezelden beri var olan Allah'ın yarattığı X neydi ve onu ne zaman yarattı, neden yarattı, onu yarattığı veya yaratmaya karar verdiği ana kadar ne değişti, onu yaratmaya iten sebep neydi?... Bunlara cevap verebiliyor musun? Veremezsin! Tek cevabın olabilir: Allah bilir!

    YARATMAK, satranç oyununda hangi hamleyi ne zaman yapacağını TASARLAMAK DEĞİLDİR; yaratmak, satranç tahtasını, taşlarını ve kurallarını ortaya koymak, satranç oyununu VARETMEKTİR. OL! DEYİP OLDURMAKTIR...

    Allah, ilk olarak neye OL! demiştir? Ne zaman demiştir? Niye demiştir?

    Vereceğin tek cevap, "Allah bilir!" Hangi Allah? Ezeli ve ebedi olan, Alim-i Mutlak Allah...

    Şunu kabul etmek zorundasınız: Alim-i Mutlak olan ezeli ve ebedi bir tanrı, kendi varlığı dışında asla bir şey yaratamaz. Yarattığını söylediğiniz anda, ona yüklediğiniz Alim-i Mutlak sıfatını da, ezeli ve ebedi olma sıfatını da, kendi kendinize zail etmiş olursunuz. Bu gibi nedenlerledir ki islam tanrısı Allah, tasarlanan tanrı figürleri içinde en zavallı, en imkansız tanrıdır. E-e, n'olacak? 1400 yıl öncesinin karacahil bir bedevisinin tasarlayacağı ve kendisinin bu evrende diğer varlıklardan zerrece üstünlüğü olmadığını kabul edemeyen egosentristlerin, uçkurundan ve karnından başka bir şeye değer vermeyen egoistlerin tapınacağı bir tanrı da ancak bu kadar olur.

    Hem "Ezeli ve Ebedi", hem "Alim-i Mutlak", hem "Kadir-i Mutlak", hem "Herşeyden Münezzeh", hem de "Ol! Deyince Olduran" bir tanrı, ha?

    İler-tutar yanı yok!!!

  18. çakırcali ! Alim-i mutlak olmak demek iradesizlikmi demek ?

    Evet! Her zaman söylerim: Siz, tanrınıza yüklediğiniz sıfatlarla, onu imkansız hale getirdiniz. Tanrınız hem Alim-i Mutlak, hem Kadir-i Mutlak, hem Ezeli ve Ebedi olunca, var olması namümkün de oluyor aynı zamanda. Alim-i Mutlak olan, yani geçmiş-gelecek herşeyi bilen bir tanrı, yeni bir şey yaratacaksa eğer, bu yaratacağı şeyi yaratacağını bildiği anda, yani ta ezelde yaratmış olmalıydı. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demek tir. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa.

    Yani Ezelde değil de zaman içinde yaratmışsa, bunu ezelden bilmiyormuş demektir. Biliyor olsaydı ezelde yaratmış olurdu oysa. :lol:

  19. duvarlardan anlatmak istediğini göremiyo olmayayım sakın!

    Yok, yok!.. Senin gözlerin kör, kulakların sağır, kalbin de mühürlü olduğu için göremiyor olabilirsin. Allah istemezse, Mohammed bile anlatamaz sana, ayeti unuttun mu? B)

  20. bende bir kaç çıkarım yapayım ;

    öncelikle yaratıcının var olduğunu düşünen insanlara soralım, allah nasıl bir şeydir ?

    Cevap: allah ezeli ve ebedidir ! Bakın bu çok önemli. İnananılan bir allah var ve ezeli -ebedi olduğuna inanılıyor. Yani kendisini bu şekilde tanıtmış...

    Buyrun, işte bir Kur'an-l Kerim'in bir mucizesi daha!!!

    Allah'ın olmadığı, bundan tam 1400 sene önce zaten yüce kitabımızda yazıyordu. Nasıl mı? Ezeli ve ebedi bir tanrı, yaratamaz; çünkü, yaratması gereken tüm şeyleri zaten yaratmış olması gerekirdi ki, yaratılanların da tamamı ezeli ve ebedi olmalıydı. Eğer ezeli ve ebedi bir tanrı bir şeyler yaratacak olsaydı, bu onun Alim-i Mutlak sıfatına da aykırı olurdu ki, Allah neyi bilmiyor, neyi kestiremiyordu ki, yarattığı şeyi yaratmayı ezelden beri erteliyordu? Eğer bunu gücü yetmediği, yeterli gücü toplamaya çalıştığı için eerteliyorduysa, Kadir-i Mutlak sıfatı zail olurdu. Yüce Rabbimizin bu sıfatları nazara alındığında, kendisinin olmasının aklen ve ilmen mümkün olamayacağı, yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimde tam 1400 yıl önce sarih bir şekilde zikredilmiştir ki, bu da islamın hak din olduğunun delilidir. :lol:

    Ta, ta! Sadece ta canım! :lol:

  21. Bana etiket takma cakırcalı.

    Ben islamı nasıl anlıyorsam öyle anlatıyorum. Buna da dansözlük demeyeceksin.

    Argümanlarıma argümanların ile itiraz edeceksin.

    Sünni ateistle tartışmıyorum ben bunu kaç kere söyledim.

    Ona göre.

    Hakaret etmezsen hakaret yemezsin. Edersen karşılığını misli ile alırsın. (misli misli değil, misli ile)

    Benim ne mal olduğum belli, ben biliyorum kendimin ne mal olduğunu, başkasına da ispatlamak zorunluluğum yoktur.

    Ama senin adamlığın devreye giriyor ve isterim adamlığı.

    Bana etiket takmazsan, bende sana takmam.

    Olduğun gibi kabul ederim. Tıpkı olduğu gibi kendini ortaya koyanları ettiğim gibi.

    Sen zaten etiket olmuşsun bergüzar, ben daha ne etiketi takayım sana? Senin deyiminle evet, senin ne mal olduğun belli. Sen, memleketteki tipik islam zihniyetinin foruma yansımış şeklisin. Banlanman, cezalandırılman bir anlam ifade etmiyor, parti adı değiştirerek tekrar tekrar gelebilirsin. İktidarın güçlendikçe küstahlık sınırın da genişliyor. Ama unutma ki senin iktidarın da, en fazla Aziz Nesin'in yüzdesi ölçüsünde güçlenebilir ve bu forumda o yüzde çok düşük maalesef. Bana adamlığı öğretmeye kalkma! Ben ki yolda üren köpeğe bile "Hoşt!" demeyen biri olarak seninle burada tartışma lütfunda bulunuyorum, daha ne istiyorsun? Dansözsün, tavşan oğlanısın ve belki de bergüzar adını kullanan bir köçeksin ama bu kıvırmaların bana ve bu forumdaki yüzdeye sökmez. Sen ki IFeelGood gibi birini bile çileden çıkarabilecek kadar gözüdönmüş bir müttakisin. Yani adamlık konusunda bir şeyler öğreneceğim zurnanın zırt deliğisin. Ben olduğum gibiyim zaten, yani senin kabul edemeyeceğin gibi...

  22. çakırcalıya, sen bunu niye dert ettin ki erkeksin bak din sana göre oh ne ala,şayet dediklerin doğru olsaydı!! ...

    Dangalak mıyım, psikopat mıyım ben ki, bir başka dangalağın hemcinsim veya karşı cinsim olsun birilerine üstün yaratıldığımı, ona istediğimi yapabileceğimi söylemesinden gaz alayım, sorgulamayayım, bundan faydalanmaya çalışayım?

    Nesiniz siz yahu? Şüyuunuz, vukuunuzdan beter!..

×
×
  • Yeni Oluştur...