Jump to content

xislam

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    4.710
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne xislam kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bence cennet hiç de sıkıcı olmayabilir. Karşılaşabileceğiniz manzaraları bir gözünüzün önüne getirsenize...En büyükten başlayıp aşağıya doğru ne kadar Hazreti Ulu din böyyüğü varsa, hepsi başka bir hurinin peşinde, dilleri dışarda koşuyorlar. Ara sıra kendi sakallarına basıp düşüyorlar. Mal meydanda sallana sallana koşarken her birinin arkasında daha böyyük bir hazret bıyık büküyor. Gılmanın uzattığı kadehten şarabı fondip edip yallah o da koşmaya başlıyor. Huriler yakalanmamak için kaçışıyor. Kikir kikir gülüşüyorlar. Gılmanlar bir kenarda ağda yapıyor...

    Cümbüş be cübüş! Usame bin Ladin mal meydanda koşarken, aynı huriye göz dikmiş olan Sait Nursi, Ladine çelmeyi basıyor. Buna acaip bozulan Ladin dinamit lokumunu Saite yallahlayıp ucunu tutuşturuyor... Sait patlıyor ama ölmüyor tabii... Çizgi film gibi. Tom ve Jerry sanki. Patlat patlat, yine kalkıp koşuyor...

    Ah orda olsam keşke...

    Kulakların çınlasın Pergel.

  2. Kara cahil araştır öyle yorum yap bak bunlarıda oku Ozaman sonuna kadar oku

    Ya siz bukadar beyinsizliği kasıtlımı yapıyorsunuz.

    Ya bir insan aşağıdaki o kadar kendini rezil edecek şeyi yazarda birde yukarıdakileri yazarmı? Bu kadarmı beyinsizsiniz.

    HZ.RESUL EFENDİMİZ NEDEN ÇOK EVLİLİK YAPMIŞTIR

    Hz. Resul Efendimiz isteseydi daha gençliğinde iken ; genç , zengin bir çok kızla evlenebilirdi. Bu imkanı vardı fakat evlenmemişlerdir:

    Evet hatice ile evlenmiştir çağının en zengin kadınıdır kendileri.

    Peygamberimiz onlara şu cevabı verir: ‘Bir elime ayı , bir elime güneşi koysanız ben bu davadan vazgeçmem.’

    Muhammede o dediklerine gerçekten verselerdi neler yapardı sen bile şaşardın.

    Peygamberimiz 25 yaşına kadar evlenmemiş , ibadetle meşgul olmuştur.

    Şuna yorum yazmaya utanıyorum. Cehaletin bu kadarı yani bu mahluklar o kadar beyinsizki insan inanamıyor gerçektende inanamıyor.

    Kendi kendini rezil ediyor inandığını yerin dibine sokuyor.

    Peygamber efendimiz 25 yaşında iken 40 yaşında ve dul olan Hz. Hatice ile evlenir.Hz. Resul Hatice annemizle zenginliği için evlenmemiştir.

    Neden evlenmiştir be mahluk? Haticeyi korumak içinmi? Hani senin peygamberin sadece koruma amaçlı evlenirdi?

    Hatice zengin olmasaydı onunla evleneceğine senin gibi bir beyinsiz bile inanmaz.

    Çünkü Hz. Resul , Hz. Hatice’nin tüm malını Allah yolunda dağıtmıştır(Hz. Resul daha sonra kendisine gönderilen hediye ve altınları da fakirlere dağıtacaktır.) Hz. Hatice ile peygamberimiz 25 sene evli kalırlar.Hz. Hatice , peygamberimize :’Ey Muhammed ben yaşlandım , artık başka hanımla evlen ‘ deyince peygamberimiz şu cevabı verir: ‘ Böyle söyleme Hatice , üzülürüm.

    :lol::lol::lol:

    ’Hz. Hatice 65 yayında vefat eder. Hz. Resul 2-3 sene daha kimse ile evlenmez , 53 yaşına gelir.

    Sonra kim tutabilir muhyammedi.

    Not : O dönemde ‘sahabi’ ( Peygamber Efendimizin arkadaşları) savaşlarda şehit oluyor, eşleri dul, çocukları yetim kalıyordu. Peygamberimiz sahabiye bu dul hanımlar ile evlenmelerini, onları evsiz, çocuklarını bakımsız bırakmamalarını tavsiye ediyor, kendisi de bu dul hanımlar ile 53 yaşından sonra evleniyorlar.

    Şimdi rezilliği okuyun okuyunda ibret alın. Şu muslümanların ne kadar zavallı insanlar olduğunun kesin bir delili bu.

    Hz. Aişe: Peygamberimizin dul olmayan tek eşidir. Peygamberimiz genç yaşta olan (17-18 yaşlarında : Hz. Aişe’nin ablası Esma hicrette 27 yaşındaydı. Hz. Aişe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre onun da hicrette tam 17 yaşında olması gerekir. Ayrıca Hz. Aişe peygamberimizden önce Cübeyr’le nişanlanmış, daha sonra dini nedenlerle ayrılmışlardı. Demek ki evlenecek çağda bir kızdı, nişanlanmış, nişan bozulmuş sonra peygamberimizle evlenmiştir-) Hz. Aişe ile evlenir. Müslüman hanımların sormaya utandığı sorulara cevap vermesi için peygamberimiz Hz. Aişe ile evlenmiş ve onu öğretmen olarak yetiştirmiştir. Hz. Aişe peygamberimizden 2000 hadis rivayet etmiş, Müslüman kadın ve erkeklere öğretmenlik yapmış, hatta Müslüman orduların komutanlığını dahi üstlenmiştir.

    Hani muhammed muhtac kadınlar ile evleniyordu soruyorum sana aişe ebubekirin kızıdır zengin güçlü bir adamın kızıdır ne gibi bir korunmaya ihtiyacı vardır bu cocuğunda 9 yaşında muhammedin koynuna girmiştir. Haticenin ne gibi bir muhtaçlığı vardırda muhammed onunla evlenmiştir.

    Aşağıdaki yazı ve sahih hadisler hiçbir yorum yapılmadan, tamamen İslami kaynaklardan alınmıştır.

    Muhammed’in en küçük karısı Aişe’dir. Muhammed 52 yaşında iken, 9 yaşında olan Aişe ile gerdeğe girmiştir (Aişe, Muhammed ile evlendiğinde 6 yaşında idi (Bkz:Buhari, e’s Sahih, Kitabu Menakıbı’l-Ensar/44; Tecrid, Hadis no:1553; Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’n-Nikah/69, Hadis no:1422) ,demek ki 3 yıl beklenilmiş).Bunun üzerine, islam hukuku bundan bir sonuç çıkarıyor ve "9 yaşındaki bir kız, "müştehat" (şehvete konu olabilecek çagda sayılır) deniyor. Ve de bu nedenle, bir erkeğin 9 yaşındaki bır kızla evlenebileceğini bildiriyor bır fıkıh hükmü olarak(Bkz:Muhammed Ali

    Tehanevi, Keşşafu ıstılaha-tı’l-Fünun,1/788).

    M. Sofuoğlu (Cilt 4, Syf - 318,319)

    Sahih-i Müslim ve Tercümesi

    Babanın Küçük Bakire Kızı Evlendirmesi Babı

    1422…….: Aişe şöyle dedi: Ben altı yaşımda iken Resulullah beni (nişan) akdi yaptı. (Üç yıl sonra) ben dokuz yaşında bir kız iken de benimle evlendi. Aişe dedi ki: Biz Medine’ye geldik. Akabinde ben bir ay sıtmaya tutuldum, hummanın şiddetinden saçım döküldü. (Hastalıktan kurtulunca) saçım gürleşti ve omuzlarıma kadar uzadı. Bir kere ben arkadaşlarımla beraber bir salıncak üzerinde oynarken annem Ummu Ruman bana doğru geldi ve beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Benden ne isteyeceğini bilmiyordum. Annem elimden tuttu sonunda beni evin kapısı önünde durdurdu. Bende yorgunluktan dolayı “heh, heh” diyerek kaba kaba soluyordum. Nihayet derin derin soluyuşum geçti. Sonra beni eve soktu. Evde Ensar’dan birtakım kadınlarla karşılaştım. Bu kadınlar: Hayır ve bereket üzere, en hayırlı kısmete dediler. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Onlar da başımı yıkadılar ve üstümü başımı düzelttiler. Duha vaktinde Resulullah’ı habersizce görmekten başka beni hiçbir şey heyecanlandırmadı. Akabinde Ensar kadınları beni Resulullah’a teslim ettiler.

    Aişe: Peygamber beni altı yaşında bir kız iken akid yaptı, dokuz yaşında bir kız iken de benimle evlendi demiştir.

    Ma’mer, Zuhri’den, o da Urve’den, o da Aişe’den haber verdi ki: Peygamber Aişe’yi yedi yaşında bir kız iken akid yaptı, dokuz yaşında ve oyuncakları beraber iken de evlendi ve nihayet Aişe on sekiz yaşında bulunduğu sırada Resulullah vefat etti.

    Aişe şöyle demiştir: Resulullah Aişe’yi altı yaşında iken akid yaptı. Aişe dokuz yaşında bir kız iken Resulullah’ın evine gidip zifaf oldu. On sekizlik bir kadın iken de Resulullah vefat etti.

    6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"

    5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?" (Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."

    Müslim, Nikah 73, (1423);

    Tirmizi, Nikah 9, (1093);

    Nesai, Nikah 77, (6, 130).

    5575 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Benî'l-Hâris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü. (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Rumân, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, Ensârdan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, (kuşluk vakti aniden) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm(ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim."

    Buhari, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61;

    Müslim, Nikah 69, (1422);

    Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933, 4934, 4935, 4936, 4937);

    Nesai, Nikah 29, (6, 82).

    5574 - Urve merhum, Hz. Aişe radıyallahu anhâ'dan şunu nakletmiştir: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm bana dedi ki: "Rüyamda sen bana üç gece gösterildin: Melek seni bana bir ipek parçası içerisinde getirdi ve "Bu senin zevcendir, aç onu!" dedi. Ben de açtım, içindeki sendin. Ben: "Bu rüya Allah katından ise, onu gerçekleştirecektir" dedim."

    Buhari, Nikâh 9, 35, Ta'bîr 20, 21;

    Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 79;

    Tirmizi, Menakıb (3875).

    4448 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hanımlarından hiçbirine, Hz. Hatice radıyallahu anha'ya karşı duyduğum kıskançlığı hiç duymadım. Halbuki onu hiç görmüşlüğüm de yok. Ancak, Aleyhissalatu vesselam onun yâdını çok yapardı. Ne zaman bir koyun kesip parçalara ayırsa Hatice'nin dostlarına da gönderirdi. Bazan ona: "Sanki dünyada Hatice'den başka kadın yok!" derdim de bana: "(Onun gibisi var mıydı, o şöyleydi, o böyleydi..! (Öbür kadınlar beni çocuktan mahrum ederken) benim çocuklarım ondan oldu" diye karşılık verirdi. (Hz. Aişe derki: İçinden " Bir daha Hatice hakkında kötü söz söylemeyeceğim" dedim)." Hz. Aişe devamla der ki: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Hatice'den üç yıl sonra benimle evlendi."

    Buhari, Menakıbu'l-Ensar 20, Nikah 108, Edeb 73, Tevhid 32;

    Müslim, Fezailu's-Sahabe 73, 74, 77, 78, (2434, 2435, 2436, 2437);

    Tirmizi, Menakıb, (3885, 3886).

    6577 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında iken bebeklerimle oynardım. Aleyhissalatu vesselam da benim kız arkadaşlarımı bana gönderirdi. Arkadaşlarımla beraber oynardık."

    5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?" (Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."

    Müslim, Nikah 73, (1423);

    Tirmizi, Nikah 9, (1093);

    Nesai, Nikah 77, (6, 130).

    6542 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha ile yedi yaşında iken onunla nikahlandı, dokuz yaşında iken zifaf yaptı. Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe onsekiz yaşlarında iken vefat etti"

    6547 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Aişe radıyallahu anha'yı, elli dirhem değerinde ev eşyası mukabilinde nikahladı."

    14- Aişe(rah)anlatıyor;

    ‘’Resullah ‘ın yanında kızlarla oynuyordum ,benimle birlikte oynayan arkadaşlarım vardı.Resullah (s.a.) eve girdiği zaman onlar gizlenirlerdi. Kendisi evde olmadığı zaman – onları bana gönderir,benimle oynarlardı..’’204

    Cahş kızı Zeynep: Dul,

    Bu kimin karısıydı? Haydi söyle bakalım bu kimin karısıydı?

    Onu muhammede kim istedi.

    Zeynep Muhammed'in evlatligi Zeyd'in karisidr. Muhammed bir gun Zeyd'in evine ziyarete gider, Zeyd evde yoktur; cok guzel bir kadin olan Zeynep'i gorur ve ona vurulur.

    Taberi, Tarih-i Taberi'sinde Vakidi'den bir rivayeti soyle nakil etmektedir;

    Zeyd Hz. Muhammed'in oglu adiyla anilirdi. Tanri elcisi katina gelmedigi zaman; Zeyd nerede? diye sorardi. O, Zeyd'in gelmedigi gunlerden birinde evine gitti; (Zeyd'in) nerede bulundugunu sordugunda Cahs'in kizi Zeyneb, Tanri elcisinin karsisina her gun giydigi giyimle cikti. Tanri elcisi onu gorunce yuzunu cevirdi. Zeyneb: Ey tanri elcisi Zeyd evde yok, babam ve anam yoluna feda olsun , eve gir, diye rica etti. Tanri elcisi kapida oldugu Zeyneb'e haber verilmedigi icin, o libasini giymeden cabucak kapiya gelmis, Zeyneb'i bu kiyafette gormek Tanri elcisinin hosuna gitmisti. Tanri elcisi kapidan ayrildiktan sonra kalbinde bir seyler duyuyor, fakat bu duygularin ne oldugunu az kalsin kendisi de anlayamayacakti. O ancak: ulu Tanri'yi butun eksikliklerinden tenzih ederim, kalpleri degisitiren Tanri kutludur, diyebildi.

    Yine Taberi diger bir rivayeti (Yunus bin Abdullah) de soyle aktarir;

    Tanri elcisi gunun birinde Zeyd'i aramak uzere onun evine geldi. Kapida yunden orulmus bir perde asili bulunuyordu. Ruzgar perdeyi kaldirdi. O zaman Zaman Zeyneb odasinda ciplak bir halde bulunuyordu. Tanri elcisinin gozu ona ilisti, guzelligi hosuna gitti ve kalbinde iz birakti...

    Bu rivayetlerden de anlasildigi gibi, Muhammed Zeyneb'e asik olmus ve onu da karilari arasina katmak istemektedir. (Bu sirada Zeyneb'in 12-13 yaslarinda oldugu soylenmektedir.) Fakat Zeyneb'i nikahina almasinin onunde bazi engeller bulunmaktadir;

    1- Zeyneb halasinin kizidir

    2- Zeyneb evlatligi Zeyd'in karisidir.

    Iste bu engellerin asilmasi gerekmektedir. Bunlari asabilmek icin de, Allah'in Ayet'lerine ihtiyac bulunmaktadir.

    O donemde evlatlik alinmis olanlar, oz evlatlarla bir tutulmaktadir. Bu evlatliklar babaliklarinin mirasina bile ortak olabilmektedirler. Evlatliklar oz evlat sayildigindan, evlatligin bosadigi karisi ile evlenmek de yasaktir. Once evlatlik meselesi halledilmelidir. Halledilmistir de;

    Ahzab-5 'Onlari (evlat edindiklerinizi) babalarina nisbet ederek çagirin. Allah yaninda en dogrusu budur. Eger babalarinin kim oldugunu bilmiyorsaniz, bu takdirde onlari din kardesleriniz ve gorup gozettiginiz kimseler olarak kabul edin. Yanilarak yaptiklarinizda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yoneldiginde gunah vardir. Allah bagislayandir, esirgeyendir.'

    Bu Ayet evlatliklari oz evlat olmaktan cikartmakta, siradan din kardesi huviyetine sokmaktadir. Boylelikle Zeyd meselesi ortadan kalmistir. Zeyneb halasinin kizidir. Her ne kadar kuzenlerle evlenme yasagi bulunmasa da, kuzenleri ile evlenme yasagini da her ihtimale karsi kaldirir;

    Ahzab-50 'Ey Peygamber! mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi ve elinin altinda bulunan cariyeleri, amcanin, halanin, dayinin ve teyzenin seninle beraber goc eden kizlarini sana helal kildik. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istedigi takdirde, kendisini peygambere hibe eden mumin kadini, diger muminlere degil, sirf sana mahsus olmak uzere (helal kildik). Kuskusuz biz, hanimlari ve ellerinin altinda bulunan cariyeleri hakkinda muminlere neyi farz kildigimizi biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazim geldigini onlara acikladik) ki, sana bir zorluk olmasin. Allah bagislayandir, merhamet edendir.'

    Burada dikkat edilecek husus sudur; Muhammed'e kendini hibe eden kadinlar (yani mehir istemiyorum, kendimi sana hediye ediyorum diyen) da Muhammed'e helal kilinmistir. (diger muslumanlar haric...) Muhammed, bir Ayet'te kendine yonelik iki hukmu boylece indirmistir.

    Geriye tek bir sey, Muhammed'in Zeyneb ile evlenmesinin onayi kalmistir ki, o da gelir;

    Ahzab-37 '(Resulum!) Hani Allah'in nimet verdigi, senin de kendisine iyilik ettigin kimseye: Esini yaninda tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'in aciga vuracagi seyi, insanlardan cekinerek icinde gizliyordun. Oysa asil korkmana layik olan Allah'tir. Zeyd, o kadindan ilisigini kesince biz onu sana nikahladik ki evlatliklari, karilariyla iliskilerini kestiklerinde (o kadinlarla evlenmek isterlerse) muminlere bir gucluk olmasin. Allah'in emri yerine getirilmistir.'

    Bu essiz Ayet, insanligin yuzyillardir kanayan yarasini sarmis, evlatliginin bosadigi karisi ile evlenemeyen binlerce erkegin onunu acmistir. Cok degerli ve cok ozgun olan bu Ayet'e, evlatliginin bosadigi karisiyla evlenebilen gunumuz erkegi de mutesekkirdir...

    Muhammed'in Zeyneb'den hoslandigi Zeyd'e citlatilmis, Zeyd baskilar karsisinda Zeyneb'i bosamistir. Bu Ayet ile resmen Muhammed ile nikahlanan Zeyneb, Muhammed'in evinin yolunu tutar.

    Islam kaynaklari incelendiginde (Muhammed'in hayati, Hadisler ve tefsirler), yasadigi donemde Muhammed'in cok sert elestirilerle karsilastigini gormekteyiz (Eski yazilarimizda bunlarin bazilarindan soz ettik). Ahzab Sure'sinin bu Ayet'lerinden sonra da, Muhammed yogun elestiri almistir. Zeyneb ile evlenmesi konusuna bir cok karsi cikan olmus (oncelikle eski karilari), Muhammed bu elestiriler karsisinda oldukca zorlanmistir. Fakat Zeyneb'i de muhakkak almak istemektedir. Cunku Zeyneb oldukca guzel bir kizdir ve Muhammed illa ki onu da istemektedir. (Bir Hadis var; "Peygamber nerede guzel bir kadin gorse hemen eve kosar Zeyneb'le yatardi"-Buhari, Hibe/8). Her seye gogus gerer ve gerekirse bir Ayet zaten gelecektir;

    Ahzab-38 'Peygamber'in Allah'in ustune farz kildigi bir seyi yapmasinda ona vebal yoktur.Bu Allah'in onceden gelip gecenlere uyguladigi bir kanundur. Allah'in emri mutlaka yerine gelecektir.'

    Ahzab-38 ile kimseyi takmadigini, Allah'in farz kildigini yaptigini soyleyerek Zeyneb'i de kari olarak alir. Fakat itiraz ve tepkiler buyumektedir. En sevdigi karisi Ayse bile "Allah hep senin uckurun icin calisiyor" diyerek tepkisini gosterir. Baskilar altinda bunalan Muhammed artik son noktanin konulmasi gerektigine karar verir ve noktayi koyar;

    Ahzab-52 'Bundan sonra artik baska kadinlarla evlenmen, elinin altinda bulunan cariyeler haric, guzellikleri hosuna gitse bile, bunlarin yerine baska hanimlar alman sana helal degildir. Allah her seyi gozetler.'

    Isin asli, hikayesi ve Ahzab Sure'sinin amaci, gercekte budur. Muhammed, bulundugu yerin agirligini kaldiramayan, nefsine hakim olmakta zorlanan bir beserdir. Her ne hikmetse Allah, Ayse'nin dedigi gibi, Muhammed'in uckuru icin kosturup durmaktadir...

    Hz. Resul 50 küsür yaşına kadar tek eşle evli kalıyor ,her türlü dünyevi teklifleri reddediyor ve 50 yaşından sonra genç ve zengin bir çok kız yerine koruma ve tebliğ amacını güden , karşılıklı rızaya dayanan evliliklerini objektif olarak inceleyen herkes evliliklerin hiç birinde dünyevi bir amaç olmadığını görebilirler yeterki tarafsız olarak olayları inceleyebilelim.

    9 yaşındaki aişeylede gerdeğe girerken hiç zevk almıyordur muhammed değilmi.

    Bunu bir görev olarak yapıyordur.

    Boşuna 17 yaşındaydı diye kıvırmayın diyelimki öyle muhammed 52 yaşındaydı ne işi var 52 yaşında bir adamın 17 yaşında kızla be zavallı.

    Üstelikte bu adam peygamber yani çüüüüüüüüşşş.

    1. Hatice

    2. Sevde Binti Zem’an

    3. Ebubekir kızı Ayşe

    4. Ömer kızı Hafsa

    5. Huzeyme kızı Zeynep

    6. Ümmü Seleme (Hine)

    7. Haris kızı Cuveyriye

    8. Zeyd kızı Reyhane

    9. Zeynep Binti Cahş

    10. Ebu Süfyan kızı “Ümmü Habibe” (Remle)

    11. Huvey kızı Safiye

    12. Haris kızı Meymune

    13. Sem’un kızı Marya Kıbti

    Muhammed’in boşadığı kadınlar:

    1. Dahhak kızı Fadime

    2. Zabyan kızı Aliye

    3. Kab kızı Mileyke

    Muhammed’in nikahlayıp sonradan ayrıldığı kadınlar:

    1. Numan kızı Esma

    2. Kays kızı Kuiteyle

    3. Esma veya Seba (Sena) Binti Salt

    4. Necdet kızı Selma

    5. Huzeyl kızı Havle

    6. Seraf binti Halife

    7. Yezit kızı Amre El-Gifariye

    8. Yezit kızı Hind El-Kitabıye

    9. Davud kızı Mileyke

    10. Rufaa kızı Nesatlsat

    11. Kab kızı Esma

    12. Haris kızı (Saire) Kuteyle

    13. Amr kzı Senba/Seyba/Sabiye

    14. Cündüp bin Dimre Cind-i’nin kızı

    15. Serahil kızı İmeyme (Binti Cevn)

    16. Muaviye kızı Amre

    17. Süfyan kızı Seba (Sena)

    18.Ümmül Haram

    19. Hakim kızı Leyla

    Muhammed’in mehir parasını ödemeden aldığı kadınlar:

    1. Haris kızı Meymune

    2. Huzeyme kızı Zeynep

    3. Ümmü Serik

    4. Hakim kızı Havle

    Muhammed’in cariyeleri:

    1. Nefise

    2. Cemile

    Muhammed’in sözlendiği kadınlar:

    1. Amir kızı Dubaa

    2. Nuame Bel’anberi

    3. Sehl kızı Habibe Ensariye

    4. Cemre Binti Haris Bin Avf Bin Kab bin Zabyan

    5. Sevde Kireşiye

    6. Besame kızı Safiye

    7. Ebu Talib’in kızı Ümmü Hani (Fagite)

    8. İsmi bilinemeyen bir kadın

    Muhammed’in bazı nedenler yüzünden evlenemediği kadınlar:

    1. Abbas kızı Ümmü Habibe

    2. Hamza kızı Emame (Ammare)

    3. Muhammed’e önerilen Baldızı

    Muhammed’in ev işlerinde bakan cariyeler:

    1. Bereke (Ümmü Eymen)

    2. Emetullah binti Ruzeyme

    3. Hudre

    4. Redva

    5. Sad kızı Meymune

    6. Ruzeyne

    7. Selma (Ümmü Rafi)

    8. Marya (Ümmü Rebab)

    9. Marya (Ceddetu’l Müsenna)

    10. Ümmü İyas

    11. Havle (Ceddetu Hafs)

    12. Meymune binti Ebi Abis

    13. Ümmü Dümeyre

    14. Ümmü Ayas

    15. Rebiha

    16. Saibe

    Bazı ön yargılı çevreler Hz. Zeynep annemiz ile Hz. Resul’ün evliliklerine dillerine dolarlar. Güya Hz. Zeynep’ten hoşlanan Hz. Resul onun eşinden boşanmasını bekleyip onunla evlenir. Halbuki Hz. Zeynep Hz. Resul’ün akrabasıdır ve daha onu kız iken tanımaktadır. İstese onunla kız iken evlenebilirdi. Halbuki evlenmedi ve kendi eli ile Zeynep’i evlatlığı olan kölesi ile evlendirir.

    Burada allahmı yalancı senmi:

    Azhap: 37. (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (evlatlıklarının karısı ile evlenmelerinde) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

    Muhammed burada topu allaha atmış.

    Ailenin devamı için huzursuzluk baş gösterip, boşanma talepleri gelince Hz. Resul hep bunlara engel olur. Fakat aile kendiliğinden dağılıp boşanma vuku bulunca her konuda, her türlü tapuyu yıkmakla görevlendirilen Hz. Resul, evlâtlıkta evlât gibidir. Evlenince hanımı kızın gibi olur türünden ön yargıları yıkmak için Allah’ın ayeti ile emretmesi üzerine Hz. Zeynep ile evlenir.

    Be beyinsiz islam insanlığınızı almış. Şu olayda bile kıvıra kıvıra beyniniz uçmuş.

    Bir insanın evlatlığının karısı ile evlenememesinde ne gibi bir kötülük vardır be beyinsiz.

    Dünyada o kadar sorun var yıkılacak şey var yıka yıka gelinin ile evlenememeyi yıkıyor.

    Normalde buna eşekler bile inanmaz.

    Tapu dolayısıyla dedikodular çıkacağını bile bile, çünkü Hz. Resul insâni olmayan tüm tapu-taassuplara savaş açmıştı:

    Evet gelini ile evlenememeye savaş açmış kurandada görüldüğü gibi.

    Zaten bu tabuyu yıktı tüm dünya güllük gülüstanlık oldu.

    Kadın savaşmıyor, miras alamaz,

    3 ün birini alabilir diyor kuran.

    Ayrıcada kadına çok değer verir: Nisa süresi:34. Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine ÜSTÜN KILMASI sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için ERKEKLER KADINLARIN YÖNETİCİLERİ ve koruyucusudur. ONUN İÇİN İYİ KADINLAR İTTATKARDIRLAR. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gaybı koruyucudurlar. BAŞ KALDIRMASINDAN ENDİŞE ETTİĞİNİZ KADINLARA öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve DÖVÜN... EĞER SİZE İTAAT EDERLERSE artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.

    kız çocuğu uğursuzdur, namusumuza leke getirebilir, diri diri gömülmelidir.

    Şu duygu sömürüsüne bakın ya. İnanamıyor insan.

    Bu müslüamncıklar hem kızların diri diri toprağa gömüldüğünü söylerler hemde tüm erkeklere 4 karı verirler.

    Ya hiçmi beyniniz yok sizin. Kızların gömüldüğü falan yok bu bir duygu sömürüsü hayır zaten düşünsen bulursun sen bile bulursun

    Peygamber Efendimiz bir günde iki öğün sıcak yemek yememiştir. Bazen aylarca evinde sıcak yemek bulunmazdı. Sirke ile kuru ekmek yer ve “Ne güzel nimet” buyururdu. Hasır üzerinde yatar, uyandığı zaman vücudunda hasırın izleri belli olurdu. Müslümanlar uyurken gece yarısı kalkıp namaz kılmak kendisine farzdı. Kendisine iftar etmeden birkaç gün üst üste oruç tutmasına izin verilmiştir.

    Evinde 2-3 ay aş için ateş yanmadığı; bu evde su ve hurmadan başka yiyecek bulunmadığı yolunda patetik hadisler nakledilmiştir. Bu hadislerin Buhari'de yer alma konusu başka bir tartışma konusudur, çok da uzun sürer.

    Başka hakikatlere bakalım-bırakalım tenakuz olarak kalsın-:

    *Çok zengin bir kadın olan Hatice'den miras kalanlar

    *Ebubekir'in sağladığı mallar

    *Medinelilerin sağladığı mallar

    *Düşünülemeyecek kadar çok ganimetler: Medine yakınlarındaki Hurmalıklar; Hayber Hurmalıkları; Fedek Hurmalıkları bkz:( Sahih-i Buhari tecrid: 1288 nolu hadis ve Kamil Mirasın açıklamaları)

    *Humus (savaş ganimetinin beşte bir payı)

    *Ayetnip (Bazı savaş ganimetlerin tümü. Örnek: Nadiroğullarından Fedek Halkından elde edilen ganimet böyle olmuştur. F.Razi: 29/284; Kurtubi 18/19 )

    *Ayetnip hakkında nüzul olan HAŞR SURESİ 6.AYET:6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.

    Haşr Suresi 6. ayetin Tefsiri: Elde edilmesinde zorluk olmayan ganimete de fey' adı verilmiştir. Şer'an da fey', kâfirlerin mallarından müslümanlara dönen ganimet ve haraç gibi gelirler demektir. Denilmiştir ki ganimet, harb esnasında kâfirlerden üstünlük ve galibiyyetle alınan şeylerdir. Hükmü, Enfâl Sûresi'nde geçen "Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne..." (Enfâl, 8/41) âyeti gereğince beşte birdir. Fey' ise harp bittikten ve feth edilen yer Dar-ı İslâm olduktan sonra onlardan alınan mallardır. Hükmü, beşe bölünmeksizin hepsi müslümanların menfaatlarına uygun olan yönlere sarf edilir." âyette geçen zamirinden maksat, yurtlarından sürülen kâfirler, yani Benî Nadir'dir. Onlardan Resulullah (s.a.v)'a ganimet olarak verilenler de, bırakmış oldukları taşınır ve taşınmaz malların ganimet olmak üzere Resulullah'ın eline verilmesi ve tasarrufuna geçirilmesi demektir.

    SÜNNETE BAKALIM: Nadir Oğulları'nın malları, elde edilmesinde fazla zorluk çekilmeyen ganimet kabilinden bir fey' olarak kalmıştı. Sahâbîler bunun, Bedir'de olduğu gibi Enfâl Sûresi'de bulunan âyetlerin hükmü gereğince beşe bölünerek kalanın taksim edileceğini sanmışlardı. İşte bu âyetle bunun bilhassa Resulullah'a aid bir fey' olduğu beyan edilerek buyuruluyor ki, Allah'ın yurtlarından çıkarmakla perişan ettiği o kâfirlerden fey' olarak Resulü'ne iâde buyurduğu mala gelince siz ona ne at oynattınız ne de deve.

    HADİSE BAKALIM TEKRAR: Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin bir senelik nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti. Nadir Oğulları'na karşı yapılan kıtal da ehemmiyetsizdir." (sÜNNET VE hADİS DIŞINDA yukarıdaki Ayet tefsiri Elmalılı Hamdi Yazırdan alıntılandı)

    * "De ki, ganimetler Allah ve Peygambere aittir. (Enfal, 8/1),

    * Muhammedin şahsi zengiliğinin DİĞER işaretleri: 60'tan fazla kölesi, 20 cariyesi; Karılarından Ayşe'nin bir andını bozması üzerine KENDİSİNE AİT OLANLARDAN 40 köle birden AZAD etmesi (Buhari; tecrid hadis no: 699 ve devamına dair kamil Miras'ın İzahı)

    * Veda Haccı öncesinde kendi hazinesinden 100 deve kuban kestiren, hatta bir kısmını da kendi kesen; bir kısmını da damadı Ali'ye kestirEBİLECEK bir dünyalığa

    sahip olması (Buhari ve Müslim'de Kitabu'l-hac'ca bkz).

    * Rukye: Nefes etme ve okuma sonucu Teda vi ettiği-yani E't-Tıbbün-nebevi'yi uyguladığı vakalarla doludur Kütub-u Sitte. Her defasında Rukye adı altında ücret aldığın: koyun sürüleri, kurutulmuş, yoğurt, et artık 'Şifa bulan'ın gönlünden ne koparsa, gücü ne kadarsa ÜCRET almıştır Muhammed (s.a.v). Uhruc duası ile (''Uhruc adevullah, ene resullullah!'') diyerek Cin çıkaran da bu Muhammed Mustafa'dır.

    * El-Müellefetül Kulüb ve ganimetlerin büyüklüğüne örnek:

    Hevazin-Huneyn savaşında ganimet olarak elde edilenler Buhari'nin e's-Sahih'inde sayılıp dökülür: 6 bin kadın; 24 bin deve; 40 bin davar; 4 bin okiyye gümüş. Taberi ve Ceziri'ye göre düpedüz RÜŞVET VEREREK kabilenin ileri gelenlerinin Kalplerine İslama Isındıran (Yaşar Nuri terminolojisi ile) da bu Zat. EbuSüfyan'dan-Hars oğlu Ala'ya kadar 15 kişilik putataparlara İslama gelsinler diye 100'ER (YÜZ'ER) deve verende O. Kurana El-Müellefetül Kulüb diye de girmiş bu olay.

    Sahihi Buhari'de ve İbni İshak'da Cabir b. Abdullah rivayetine göre şunları okuyoruz:

    ''Benden evvel hiç kimseye (diğer nebilere) verilmedik beş şey, hep birden bana verilmiştir:

    1-) Düşmanın kalbine korku salmak

    2-) Yeryüzü bana namazgah kılındı

    3-) Cihad yolu ile bana ganimet helal edildi (''Ganaim bana helal edildi'' Halbuki benden evvelki Nebilere helal değildi)

    4-) Bana Şafaahat verildi

    5-) Bütün kavimlerin peygamberi sayılmak (''Benden evvel her nebi hassaten kendi kavmine ba's olunurken; ben umum-ı nasa ba's olundum'') Buhari c.II s. 223

    * Enfal suresi: 1 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. (Elmalılı Meali)

    * De ki; enfâl (ganimet), Allah ve Resulünündür. Yani enfâl hakkında hüküm vermek Allah'a ve Resul'e mahsustur. Bunda kimsenin oyu ve onayı yoktur. Allah nasıl emrederse Resul de onu öylece tebliğ ve icra eder (Elmalılı Tefsiri)

    * Enfal suresi: 41- Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah'a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kâdirdir. (Elmalılı Meali)

    Kendi payından 1/5'den fakir fukara & garip gurebayı doyurmakla mükellef iken Seyyid-i Kainat genellikle bunları kendisine ve aile efradına sarfederdi:

    Örnek 1-) Hayber fetinden sonra hayber arazisinden çıkan bütün meyve, hububat cinsi ürünlerin önemli bir kısmını (Öksüz, yoksul, fakir ve gariplere d e ğ i l) Hane-i saadetine -kadınlarına kullanımlık- için göndertmiştir. Buhari: e's-Sahihlerden Abdullah İbn Ömer rivayetidir C VII Hadis no: 1052

    Örnek 2-) Beni Nazır yahudilerindenele geçirdiği malları kendi ailesinin geçimine ayırmıştır. Sahih-i Buhari Cilt VII. S 332.

    * Cihad etmeden (at sürmeden) ele geçirilen ganimetleri HİÇ PAYLAŞMAZDI:

    Haşr suresi: 6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir. (Meali)

    Haşr 6:. Buharî, Müslim Tirmizî, Nesaî ve diğer kaynaklarda rivayet edildiğine göre, Hz.Ömer demiştir ki, "Nadir Oğulları'nın malları, Allah Teâlâ'nın, Resulü'ne ganimet olarak verdiği, elde edilmesi hususunda müslümanların ne at ne de deve sürmediği ganimet malı idi ve Resulullah'a mahsustu. Hz.Peyamber bu maldan ehlinin bir senelik nafakasını ayırdı, kalanını silah ve hayvanat ile Allah yolunda hazırlanmak için sarfetti." (Alusi Tefsiri)

    * Savaşa katılmış olan k a d ı n l a r a ganimetten (Ganaim) pay ayrılmaz (!). Bu konuda kadınlara hak tanınmamıştır. Buna karşılık savaşa katılan a t l a r a hak tanınmıştır.

    Örnek: Abdullah İbn-i Ömerden rivayetine göre Muhammed ganimet alınan mallardan her bir süvariye bir ''sehm'' (pay); ve süvarinin sahip bulunduğu ''AT'' için ise 2 ''sehm'' (pay) ayrılmasını öngörmüştür; böylece süvarilere 3 pay üzere ''nasib'' kılınmalarını sağlamıştır. Sahih-i Buhari Hadis no: 1635. C: X.

    * Bu ganimet konusu çok hassas bir mevzuudur: Bu ''Ganimet Siyaseti'' İslama taraftar ve saha kazandırmak açısından son derece yararlı olmuştur. Muhammed taraftarları Çete saldırıları, baskın, Mukatele ve Kıyımda meşruiyet ve ç ı k a r görerek kılıç sallamışlardır.

    * Ganimet derken tam olarak ne kastediliyor ve bu savaş ve Kıyımlar sonunda üleştirilen nedir. Bakalım neymiş:

    * Köle (Kadın ve çocuklar)

    * Cariye

    * Hurmalıklar, verimli-verimsiz bütün topraklar

    * Deve, at, koyun, kuzu ve her türlü davar

    * Gümüş - altın - gibi tüm mücevheratlar

    * Ele geçirilen silahlar

    * ''Hicri 3. yılda Muhayrık adındaki Sahabisi Muhammede vasiyet yoluyla 7 (y e d i ) Hurma bahçesi bağışlar'' (Muhammed Hamidullah; İslam peyga

    mberi) Bunları beyt-ül Mal'e (devlet bütçesine katıp fakir fukara-garip gurebayı doyuracak yerde, Kullanımı hane-i saadetine devretmiştir. Kadınları ve ev ahalisi ve kendisi bundan sebeplenmiştir.

    * Mealen bu yazılanlara Hilafen rivayet edilmiş Hadislerden Örnekler:

    1-) ''Peygamber öldüğünde, zırhı, bir yahudi'de 30 dirhem karşılığında rehin imiş'' Sahih-i Buhari

    2-) ''Biz peygamber karılarının evinde 2-3 ay bazen geçerdi de evde ateş yanmaz, sıcak aş pişmez idi. '' E's-Sahihlerde Hz Ayşe'den rivayet edeilir.

    3-) ''İki kara nesne ile yaşıyorduk: Hurma ve su. Peygamberin Medineli komşuları vardı bunların sağılan koyunları vardı. Sağdıkları koyun sütünden Nebiiye armağan gönderirlerdi. Peygamber bize de içirirdi.

    (Buhariden yine Hz Aişe rivayet eder).

    Bunları okuyan, işitenler ağlarlar camilerde. Veda Haccında 100 deve kişisel servetinden kestiren; Bayramlarda 2şer koç kestiren bir Nebii nerede ise yarı aç-yarı tok yaşar ve karnına ''açlıktan taş basarmış''...

    * E's-Sahihlerden (Buhari hadislerinden) son çarpıcı bir örnek:

    ''Adamın biri peygambere gelip istekte, yardım talebinde bulunuyor. Peygamberde o kişiye ''iki dağın'' arasını dolduracak kadar çok koyun verdi.'

    Bu bonkörlüğün sebebi: 'ganaim'. Haydan gelen (mal-mülk); Huy'a gider

  3. İğne ustasız olamayacağına göre :)

    Gerçekten kim? Nurcu arkadaşlar kesin biliyordur bunun cevabını

    :) evet nurcular herşeyi bilirler.

    Şu dünyada göreceğiniz en beyinsiz mahluklar nurculardır.

    En acınası mahlukta onlardır.

    O beyinsiz mahlukların akıla bir soru gelir hocalarına sorarlar, hocaları ne söylerse söylesin zaten önceden kabul edeceklerdir.

    Yani bir nurcu hocasına allahı kim yarattı diye sorsa (ki nurcularda bunu soracak beyin olamaz) hocalarıda söylerine bakın bunun cevabı bu diyerek başlarsın ondan sonrada kurufasulye tarifini anlatsın bizim zavallı nurcular onu cevap olarak kabul ederler.

    "Hocam" der nurcu "kuranda neden bu ayet böyle?" Hocası: bak allah fasulyeyi yarattı ama onu çok pişirmemek gerek allah çok acayip büyüktür aynı zamandada bu ayette kısık ateşte pişirilmemesi gerektiğinede atıf var allahım ne büyüksün" demesi nurcu beyinliler yani beyni ölüler için yeterlidir.

  4. Maymundan geldiğine inananlar maymundan gelirken akıllarını yitirmişler.Aptal ,edepsiz kural tanımaz insan dışı varlıklar muhatabımız değildir.Bulunduğun bataklıkta yuvarlan.

    Fatih bilgisizliğini aptallıkla birleştirme cevabın varsa yaz yoksa sus.

    Bir insan nasıl olurda kardeş kardeşe ilişkiden çoğaldığına inanırken başkasını eleştirir.

    Adamın inancına bakın adem ile havva dünyaya gelirler birleşirler çocukları olur eeee sonra insanlar nasıl çoğaldı?

    Kardeş kardeşe yatarak. Bu insanımsı hem buna inanıyor hemde maymundan falan bahsediyor.

    İşin daha da garibi birde akıllarını yitirmişler diyebiliyor. Yani gerçektende çüüüüşşş.

  5. Tahrim

    1. Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

    2. Allah yeminlerinizi bozmayı size meşru kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    3. Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber, "Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi" dedi.

    4. (Ey peygamber'in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah'a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü'minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

    5. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.

    Hafsa Muhammed'i Mariya ile kendi yataginda yakalar. Durum karsisinda yaygara yapinca Muhammed tirsar ve "kimseye soyleme" diye tembih eder. Bunun karsiliginda Babasinin kendi olumunden sonra Halife olacagini ve Mariya ile bir daha yatmayacagi uzerine yemin eder. Fakat Hafsa'nin agzi gevsektir, olayi diger karilarina da soyler. Karilarinin hep birlikte sitem etmesi uzerine karilariyla bir ay iliskiye girmeyecegini soyler. Ama bu sure icinde de kadinsiz kalacaktir. Mariya ile yatmayacagi uzerine de yemis ettiginden, elinde kadin kalmamistir. O nedenle 1. Ayette Allahin sana helal kildigini sen kendine niye yasakliyorsun der ve 2. Ayette yemin bozmanizda sakinca yoktur denir. Allah Muhammed'in uckuru icin hazir ve nazir olarak devreye girmis, kadinsiz kalma sorununu cozuvermistir. Evreni yaratan koskoca tanrinin baska isi yoktur, muhammedin duzecegi kadinlar konusunda evrensel(!) ve tum zamanlara hitap ediyor(!) denilen kitaba boylesi yararli ve kiymetli Ayet'ler sokuverir.. 5. Ayette ise Allah (dogrusu Muhammed) karilarini; sizi bosar acikta kalirsiniz, o ise caninin istedigi citiri yine koynuna alir, ayaginizi denk alin diye acikca tehdit etmektedir.

    Bu sekilde yazilmis, Muhammed'in uckuru ve keyfiyetiyle orulmus boyle bir kitaba ise Muslumanlar sorgusuz taparlar..

  6. 9. Tevbe /31.. Yahudiler Allah’ı bırakıp bilginlerini, Hristiyanlar’da rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı rabler edindiler.. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu...

    Yukarıdaki ayette Hristiyanların isa'yı Rab olarak kabullendiklerinden bahs etmektedir. Ama Enbiya 98,99 da ise tapılanlarında cehenneme gideceklerinden bahs eder. (Burada akla putperezlerin taptıkaları putun cehennemde ne işi var çünki onlar zaten cansızler diye bir soru gelebilir ama bunun konumuz ile ilgisi yok.)

    21-Enbiya

    98. Siz ve Allah'ın dışında taptığınız şeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.

    99. Eğer onlar birer Tanrı olsalardı oraya (cehenneme) girmezlerdi. Halbuki hepsi (tapanlar da tapılanlar da) orada ebedî kalacaklardır.

    Bu anlatımla Kuran, tapılan konumunda olmasından dolayı, "Siz ve Allah'ın dışında taptığınız şeyler cehennem yakıtısınız" diyerek, İsa'yı da farkında olmadan cehenneme koyar... Peygamber olarak ilan ettiği kişiyi cehenneme koymak nasıl bir durum olabilir?

    Allahın peygamberi olan isa nerededir cennetemi cehennemdemi?

  7. “Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.„

    (Mearic Suresi, 4)

    Bu Kuran ayeti der ki;

    Cebrail'in Allah katına çıkıp inmesi,Allah katında bir güne denk fakat,Dünya zamanı ile 50.000 Yıl sürer.

    Şimdi hesaplayalım.

    Kuran 610 civarında geldiğine göre,Cebrail'in Hıra mağarasına ulaşabilmesi için Allah katından;

    MÖ 49.390 Yılında yola çıkmış olması gerekiyor.

    Buradan önemli bir sonuç çıkıyor;

    Demek ki;Tevrat ve İncil'i Cebrail getirmiş olamaz,

    Çünkü Cebrail'in o sıralar yolda olması gerekiyor.

    Örneğin İncil ve Kuran arası 600 sene,Cebrail İncili getirip,geri dönse ve hiç oyalanmadan geri gelse arada minimum 100.000 sene geçmesi gerekir.

    Şöyle bir olasılık olabilir mi?

    Cebrail Dünya'ya varmış,Tevrat'ı,İncil'i ve Kuran'ı tebliğ ettiği yaklaşık 3.000 sene boyunca dünyada beklemiştir.

    Bu sefer de şöyle bir sorun var;

    Beklediğine göre,Demek ki diğer kitapların geçersiz olacağı ve yeni kitap gönderileceği önceden biliniyor olmalı.

    Diyelim ki Cebrail,Kuran'ı tebliğ etti ve geri dönüşe geçti?

    Allah katına ne zaman varacak?

    Kuran dan bu yana 1.400 sene geçtiğine göre

    Demek ki 48.600 sene daha yolu var.

    Bizim takvimle 50.600 yılında Cebrail Allah katına ulaşacak.

    Yani yeni bir kitap için Cebrail'in dünyaya geri ulaşması en azından 100.600 senesine denk gelir.

    Cebrail,iniyor ve çıkıyorsa,Allah belli bir yerde ve yukarılarda olmalı değil mi?

    O halde süre'yi bildiğimize göre,Allah katı ile dünya arasındaki mesafeyi ölçebilmemiz için tek bilmemiz gereken Cebrail'in hızıdır.

    Eğer Cebrail ışık hızında gidiyorsa,basitçe Allah katı'nın bize uzaklığı 50.000 Işık Yılı olmalıdır(Yaklaşık 475 Trilyon km).

    Oysa bu Evren için çok küçük bir ölçü,çünkü Andromeda bile 4 Milyon Işık yılı uzaklıkta.

    Hem bize bu kadar yakın olsa,Allah katının Evren'in içinde bir yerlerde olması gerekmez mi?

    O zaman da sorarlar,Kardeşim Allah,yarattığı Evren'in içinde nasıl olabilir?

    Allah,yarattığı Evrenden küçük müdür?

    Veya yarattığı Evren'in içine girmeyi nasıl becermiş diye,

    Evren yokken neredeydi diye?

    Peki farzedelim,Evrenin dışında bir yerlerde.

    Şimdi süreyi bildiğimize göre ve Evren'in boyutlarını bildiğimize göre Cebrail'in minimum hızını bulabiliriz.

    Evren'in en uzun kesiti 125 Milyar Işık Yılı.

    Cebrail'in bunu 50.000 senede katedebilmesi için

    Hızı Saniyede 76.000.000.000 Km olmalıdır.

    Yani Işık hızının tam 253.000 katı bir hızla gitmeli.

    Peki,oraya bir gecede gidip dönebilmek için gerekli hız nedir?

    Bu hız Cebrail'den 100 milyon kez daha hızlı olmalı.

    Yani Işık hızının 25 Trilyon katı bir hız.

    Peygamber'in Mirac'a çıkması olayı için böyle bir hız gereklidir.

    Peki,peygamber aynı gece içinde Allah katı'na gidip dönebiliyorsa,

    Cebrail neden 50.000 sene uğraşıyor?

    Cebrail neden bu kadar yavaş?

    Şimdi,başka bir sorun var.

    Bizim yobazlar der ki;

    'Evren genişliyor ve Bu Kuran'da bildirilmiştir'

    Eğer,Evren genişliyorsa;

    Dünya ve Allah katı arasındaki mesafenin de genişlemesi gerekmiyor mu?

    Yani Allah Katı giderek bize uzaklaşıyor olmalı değil mi?

    Galaksiler bilindiği gib, birbirinden Işık hızına yakın hızlarla uzaklaşıyor.

    Peki bu durumda aradaki mesafe hep arttığından Cebrail'in her gidiş gelişinde,Süre'nin veya hızının,bir tanesinin değişmesi gerekmez mi?

    Kuran evrenselse ve Cebrail bu mesafeyi hep 50.000 yılda inip,çıkıyorsa,Evren genişledikçe hızını arttırması gerekmez mi?

    Tersine Evren büzülmeye başladıkça da 50.000 yılı doldurmak için hızını düşürmeli değil mi?

    Buradan bir sonuç daha çıkıyor.

    Cebrail mutlaka ışık hızının üzerinde olmalı.

    Evren,Işık hızına yakın bir hızda genişlediğine göre,

    Cebrail düşük hızlarla giderse,asla gideceği yere ulaşamıyacaktır.

    Çünkü o yol aldıkça,varış hedefi çok daha hızla uzaklaşacaktır.

    Bu arada Cebrail'in yönünü tayin,varış hedefini bulma,

    Evren'in genişleme hızını bilebilme ve buna göre kendi hızını ayarlama yetenekleri var mıdır?

    Yoksa bu merkezden otomatik mi ayarlanır bunları henüz bilemiyoruz.

    Ve Cebrail,50.000 Yıl sonra (MS 50.600) Allah katına ulaştığında,Allah katında sadece bir Gün geçmiş olacak.

    Allah,sabah kalkacak ve bakacak ki Cebrail gelmiş.

    Ve belkide şöyle diyecek;

    'Cebrail,Hoşgeldin,Hadi hem kahvaltı edelim hem biraz laflayalım'

    Onlar kahvaltı edip laflarken,bu arada Dünya'da binlerce sene geçicek,

    Ve Dünyadaki insanlar,yoksulluk,savaşlar,hastalıklar ve adaletsizlikle boğuşurken,neden unutulduklarını düşünüp duracaklar.

    Bilmeyecekler ki 'Savaşta size Melekler yardım etti'(Enfal suresi) diyen Allah'ın bunu en az 50.000 sene önce planlamış ve Melekleri yola çıkarmış olması gerekir.

  8. Allah yeri , göğü ve ikisi arasındakileri 6 günde yaratmış ve yorulmamıştır, arşa egemenlik kurmuştur. (Kaf-38, Araf-54, Furkan-59, Yunus-3, Hud-7, Secde-4, Hadid-4)

    Arşı su üzerindedir. (Hud-7)

    Arşı taşıyan ve çevresinde tespih eden melekler vardır. (Zümer-75, Mümin-7)

    Melekler 8 adettir. (Hakka-17)

    Melekler iki üç ve dört kanatlıdır. (Fatır-1)

    Bunlar Kuran Ayetleri. Şimdi benim anlamadığım yönler var; Allah'ın bir arşı var, bu arş su üzerinde ve bunu da taşıyan 8 adet Melek varsa, arşı taşıyan 8 adet Meleğin, arş su üzerinde olduğundan, suyun içinde olmaları gerekmez mi?

    Peki bunlar suyun içinde ise neden 2,3 ve dört kanatlılar?

    Hem koskoca Allah'ın arşını sadece 8 tanecik Melek nasıl taşıyabiliyor?

    Bu kadar hafif veya küçük mü?

    Peki Arş zaten su üzerinde ise, suyun kaldırma kuvveti zaten var, o halde neden Melekler suya girip arşı taşıyorlar?

    Peki Arş, suyun üzerinde de, su neyin üzerinde?

    Dökülmez mi?

    Peki Allah hep Arş'ın üzerinde mi idi? Yoksa sonradan mı oraya geldi?

    Eğer hep Arş'ın üzerindeydi ise, arş da suyun üzerinde olduğuna göre,

    suyun da ezeliyetten beri var olması gerekmez mi?

    Ya melekler? Onlar hep arşı taşıyordular ise, ezeliyetten beri hep var olmaları gerekmezmiydi?

    Arş'ı ve Melekleri sonradan yarattı ise, daha önce nerede duruyordu?

    Sonra koskoca Allah, neden kendini Meleklere taşıtıyor ki? Kendi kendine duramıyor mu?

  9. Zeynebin Muhammed ile evlenmesi İslama ne kazandırmıştır..

    Tebliğ yapması için Zeyd i boşayıp Muhammed ile evlenmesi şartmıdır..

    Herhalde evlenince Muhammed Zeyneple pişti oynamayacak..

    Bak bakalım Ahzab 4 ne demiş..

    “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı.. ve evlatlıklarınızıda öz oğullarınız olarak tanımadı..Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.”

    Zemin hazırlanıyor.. Türk filmi gibi...

    Ahzab 4 ayetle birlikte, Zeyd, evlatlık durumundan çıkmıştır.. Ancak, Zeyd hala, Zeyd Ibn-i Muhammed’dir ve adınında değişmesi gerekmektedir.. Arkasından, Ahzab 5 gelir...

    “ Evlat edindiklerinizi, babalarına nispet ederek çağırın, Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu taktirde onları din kardeşleriniz ve gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin..”

    Zeyd bu şekilde tekrar Zeyd Ibn-i Harise olur.. Ve oğul olma durumundan çıktığı için, Muhammed’in Zeyneb’le evlenebilmesine mani onemli bir engel de ortadan kalkar.. Burada akla gelen bir soru da, neden her konuda Peygamberine karşı uyarıcı olan Tanrı’nın, Muhammed, Zeyd’i evlatlık alırken bu ayeti göndermediği ve aradan onca zaman geçtikten ve bu Zeyneb olayı meydana çıktıktan sonra, acele olarak evlatlıkların kabul edilmedikleri ile ilgili bir ayetin ortaya atıldığıdır..

    Bu boşanmanın ardından, Muhammed kendisine Ahzab 37 ayetin geldiğini söyler..

    “ Resulüm, hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye, “Eşini yanında tut, Allah’tan kork” diyordun. Allah’ın açığa vuracagı şeyi, insanlardan çekinerek içine gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlatlıkları, karıları ile ilişkilerini kestiklerinde müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir..”

    Allah ın açığa vuracağı şey nedir? Muhammed in Zeynebi cinsel olarak istemesi...

    Herşeyden önce, evlatlığın karısı o mümin kişinin gelinidir. Gelin ise o kişiye baba diye hitap etmektedir.. Kim olursa olsun, böylesine bir davranışa Tanrı’nın onay verdiğini iddia etmek de oldukça düşündürücüdür..

    Daha sonra Kuran’da İslami çevrelerin dışında bir çok tartışmaya sebeb olan Ahzab 50. ayet Peygambere hala kızını helal kılar..

    Zeynep sevdası yüzünden İslam ENSEST ilişkiyide onaylamış olur...

    *****************************************************************************************

    *****************************************************************************************

    Oguzun yazısı.

    Zeynep Muhammed'in evlatligi Zeyd'in karisidr. Muhammed bir gun Zeyd'in evine ziyarete gider, Zeyd evde yoktur; cok guzel bir kadin olan Zeynep'i gorur ve ona vurulur.

    Taberi, Tarih-i Taberi'sinde Vakidi'den bir rivayeti soyle nakil etmektedir;

    Zeyd Hz. Muhammed'in oglu adiyla anilirdi. Tanri elcisi katina gelmedigi zaman; Zeyd nerede? diye sorardi. O, Zeyd'in gelmedigi gunlerden birinde evine gitti; (Zeyd'in) nerede bulundugunu sordugunda Cahs'in kizi Zeyneb, Tanri elcisinin karsisina her gun giydigi giyimle cikti. Tanri elcisi onu gorunce yuzunu cevirdi. Zeyneb: Ey tanri elcisi Zeyd evde yok, babam ve anam yoluna feda olsun , eve gir, diye rica etti. Tanri elcisi kapida oldugu Zeyneb'e haber verilmedigi icin, o libasini giymeden cabucak kapiya gelmis, Zeyneb'i bu kiyafette gormek Tanri elcisinin hosuna gitmisti. Tanri elcisi kapidan ayrildiktan sonra kalbinde bir seyler duyuyor, fakat bu duygularin ne oldugunu az kalsin kendisi de anlayamayacakti. O ancak: ulu Tanri'yi butun eksikliklerinden tenzih ederim, kalpleri degisitiren Tanri kutludur, diyebildi.

    Yine Taberi diger bir rivayeti (Yunus bin Abdullah) de soyle aktarir;

    Tanri elcisi gunun birinde Zeyd'i aramak uzere onun evine geldi. Kapida yunden orulmus bir perde asili bulunuyordu. Ruzgar perdeyi kaldirdi. O zaman Zaman Zeyneb odasinda ciplak bir halde bulunuyordu. Tanri elcisinin gozu ona ilisti, guzelligi hosuna gitti ve kalbinde iz birakti...

    Bu rivayetlerden de anlasildigi gibi, Muhammed Zeyneb'e asik olmus ve onu da karilari arasina katmak istemektedir. (Bu sirada Zeyneb'in 12-13 yaslarinda oldugu soylenmektedir.) Fakat Zeyneb'i nikahina almasinin onunde bazi engeller bulunmaktadir;

    1- Zeyneb halasinin kizidir

    2- Zeyneb evlatligi Zeyd'in karisidir.

    Iste bu engellerin asilmasi gerekmektedir. Bunlari asabilmek icin de, Allah'in Ayet'lerine ihtiyac bulunmaktadir.

    O donemde evlatlik alinmis olanlar, oz evlatlarla bir tutulmaktadir. Bu evlatliklar babaliklarinin mirasina bile ortak olabilmektedirler. Evlatliklar oz evlat sayildigindan, evlatligin bosadigi karisi ile evlenmek de yasaktir. Once evlatlik meselesi halledilmelidir. Halledilmistir de;

    Ahzab-5 'Onlari (evlat edindiklerinizi) babalarina nisbet ederek çagirin. Allah yaninda en dogrusu budur. Eger babalarinin kim oldugunu bilmiyorsaniz, bu takdirde onlari din kardesleriniz ve gorup gozettiginiz kimseler olarak kabul edin. Yanilarak yaptiklarinizda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yoneldiginde gunah vardir. Allah bagislayandir, esirgeyendir.'

    Bu Ayet evlatliklari oz evlat olmaktan cikartmakta, siradan din kardesi huviyetine sokmaktadir. Boylelikle Zeyd meselesi ortadan kalmistir. Zeyneb halasinin kizidir. Her ne kadar kuzenlerle evlenme yasagi bulunmasa da, kuzenleri ile evlenme yasagini da her ihtimale karsi kaldirir;

    Ahzab-50 'Ey Peygamber! mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi ve elinin altinda bulunan cariyeleri, amcanin, halanin, dayinin ve teyzenin seninle beraber goc eden kizlarini sana helal kildik. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istedigi takdirde, kendisini peygambere hibe eden mumin kadini, diger muminlere degil, sirf sana mahsus olmak uzere (helal kildik). Kuskusuz biz, hanimlari ve ellerinin altinda bulunan cariyeleri hakkinda muminlere neyi farz kildigimizi biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazim geldigini onlara acikladik) ki, sana bir zorluk olmasin. Allah bagislayandir, merhamet edendir.'

    Burada dikkat edilecek husus sudur; Muhammed'e kendini hibe eden kadinlar (yani mehir istemiyorum, kendimi sana hediye ediyorum diyen) da Muhammed'e helal kilinmistir. (diger muslumanlar haric...) Muhammed, bir Ayet'te kendine yonelik iki hukmu boylece indirmistir.

    Geriye tek bir sey, Muhammed'in Zeyneb ile evlenmesinin onayi kalmistir ki, o da gelir;

    Ahzab-37 '(Resulum!) Hani Allah'in nimet verdigi, senin de kendisine iyilik ettigin kimseye: Esini yaninda tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'in aciga vuracagi seyi, insanlardan cekinerek icinde gizliyordun. Oysa asil korkmana layik olan Allah'tir. Zeyd, o kadindan ilisigini kesince biz onu sana nikahladik ki evlatliklari, karilariyla iliskilerini kestiklerinde (o kadinlarla evlenmek isterlerse) muminlere bir gucluk olmasin. Allah'in emri yerine getirilmistir.'

    Bu essiz Ayet, insanligin yuzyillardir kanayan yarasini sarmis, evlatliginin bosadigi karisi ile evlenemeyen binlerce erkegin onunu acmistir. Cok degerli ve cok ozgun olan bu Ayet'e, evlatliginin bosadigi karisiyla evlenebilen gunumuz erkegi de mutesekkirdir...

    Muhammed'in Zeyneb'den hoslandigi Zeyd'e citlatilmis, Zeyd baskilar karsisinda Zeyneb'i bosamistir. Bu Ayet ile resmen Muhammed ile nikahlanan Zeyneb, Muhammed'in evinin yolunu tutar.

    Islam kaynaklari incelendiginde (Muhammed'in hayati, Hadisler ve tefsirler), yasadigi donemde Muhammed'in cok sert elestirilerle karsilastigini gormekteyiz (Eski yazilarimizda bunlarin bazilarindan soz ettik). Ahzab Sure'sinin bu Ayet'lerinden sonra da, Muhammed yogun elestiri almistir. Zeyneb ile evlenmesi konusuna bir cok karsi cikan olmus (oncelikle eski karilari), Muhammed bu elestiriler karsisinda oldukca zorlanmistir. Fakat Zeyneb'i de muhakkak almak istemektedir. Cunku Zeyneb oldukca guzel bir kizdir ve Muhammed illa ki onu da istemektedir. (Bir Hadis var; "Peygamber nerede guzel bir kadin gorse hemen eve kosar Zeyneb'le yatardi"-Buhari, Hibe/8). Her seye gogus gerer ve gerekirse bir Ayet zaten gelecektir;

    Ahzab-38 'Peygamber'in Allah'in ustune farz kildigi bir seyi yapmasinda ona vebal yoktur.Bu Allah'in onceden gelip gecenlere uyguladigi bir kanundur. Allah'in emri mutlaka yerine gelecektir.'

    Ahzab-38 ile kimseyi takmadigini, Allah'in farz kildigini yaptigini soyleyerek Zeyneb'i de kari olarak alir. Fakat itiraz ve tepkiler buyumektedir. En sevdigi karisi Ayse bile "Allah hep senin uckurun icin calisiyor" diyerek tepkisini gosterir. Baskilar altinda bunalan Muhammed artik son noktanin konulmasi gerektigine karar verir ve noktayi koyar;

    Ahzab-52 'Bundan sonra artik baska kadinlarla evlenmen, elinin altinda bulunan cariyeler haric, guzellikleri hosuna gitse bile, bunlarin yerine baska hanimlar alman sana helal degildir. Allah her seyi gozetler.'

    Isin asli, hikayesi ve Ahzab Sure'sinin amaci, gercekte budur. Muhammed, bulundugu yerin agirligini kaldiramayan, nefsine hakim olmakta zorlanan bir beserdir. Her ne hikmetse Allah, Ayse'nin dedigi gibi, Muhammed'in uckuru icin kosturup durmaktadir...

  10. KURAN'IN YARATILIS HIKAYESINDEKI ÇELISKILER

    Öncelikle belirtmeliyiz ki, bu ayetleri buraya yazmadan önce tam 5 ayri Kuran çevirisini inceleyip, hikayenin daha düzgün, ve biçimsel eksikliklerin en aza indirgenmis olanini bulmaya çalistik. Bütün çevirilerde ayni anlatim tarzini bulunca, bu çabanin bosuna oldugunu kabul etmek zorunda kaldik. Üstelik bu karmasa, sadece bu ayetler için degil, Kuran'in tamami için geçerli. Ne yazik ki, her seye kadir Allah'in kitabinda sadelik, sistem, düzen ve anlasilabilirlik yok. Yine de, okuyucuyu sikmamak için, hikayeyi sistemli bir biçimde tekrar yazmaktan kaçinip yorumumuza geçiyoruz:

    Allah, Meleklere "yeryüzünde bir halife var edecegim" diyor. Elbette aklimiza hemen, ilk insan olan Adem'in nasil bir halife olacagi sorusu geliyor. Halife'nin Tanrinin temsilcisi oldugunu düsünürsek, belki sorumuza bir ölçüde cevap almis oluruz. Yani Adem, yeryüzünde ilk insan olarak Tanri'yi temsil edecektir. Asil sorun zaten bu noktada basliyor: Adem, yeryüzünde degil cennette yaratiliyor! Üstelik eger Seytan onu kandirip ceza olarak Dünyaya gönderilmesine yol açmasa, sonsuza kadar orada kalacak! Madem ki Adem cennette yasayacak, neden dünya yaratildi? Bu sorularin cevabini almak kolay olmasa gerek...

    Melekler, "orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksin?" diyorlar. Melekler, gayet mantikli bir sebebe dayanarak, ve tarihe bakildiginda kolayca görülecegi gibi, hakli olarak bu soruyu soruyorlar.

    Allah, "ben sizin bilmediginizi bilirim" diyor. Ama hiçbir açiklama yapmiyor. Üstelik melekleri tersliyor. Henüz olgunluga ulasamamis küçük bir çocuk bile kendisine mantikli bir soru soruldugunda karsisindakini terslemezken, Allah'in meleklerine bu sekilde davranmasini olgunluk kavramiyla bagdastiramiyoruz. Birkaç ayet sonra meleklerin kendi agzindan duyacagimiz gibi, melekler Allah'in verdigi bilgiden fazlasini bilmiyorlar. Ve bu yorumu yaparken de Allah'in kendilerine verdigi bilgiye dayaniyorlar. Üstelik söyledikleri tamamen dogru...Yine de Allah istedigini yapiyor.

    Allah, Adem'i topraktan var ediyor. Kuran'in anlatim eksikligi burada kendisini gösteriyor, çünkü hikayede Adem'in yaratilmasi anlatilmiyor. Biz de Adem'in nasil yaratildigini baska ayetlerden ögrenmek zorunda kaliyoruz. Adem'in yaratilisinda topragin kullanilmasinin nedeni, (Aslinda bu madde birçok ayette farkli tarif ediliyor. Bazen "süzme çamur", bazen "özlü ve yapiskan balçik", bazen "pismis çamur gibi kuru balçik" olarak tarif edilmistir bu madde.) elbette topragin üretici karakteriyle ilgilidir. O zamanlar insani meydana getiren maddeler hakkinda hiçbir sey bilinmedigi için, "bitkileri yoktan var eden" toprak; bu üretici karakteri ile, insanin da yaratilmasi için en uygun madde olarak görülmüstür. Ayrica "ol" deyince her seyi olduran Tanri'nin neden insani yaratmak için bir madde kullandigi sorusu sorulabilir. Bu sorulari baska bir baslik altinda tekrar tartismak üzere, simdilik geçiyoruz.

    Allah, melekleri sinava çekiyor. Hikayenin bu kismi gerçekten çok ilginç. Öncelikle iyiligin ve dogrulugun sembolü Allah,

    meleklerinin samimiyetinden (!) süphe diyor. Ve onlari sinava çekiyor. Üstelik sinav tamamen adaletsiz. Allah resmen Adem'e kopya veriyor. Melekler de kendilerine verilmeyeni bilmedikleri için sorulari cevaplayamiyor. Allah katinda gerçeklesen bu olay bize oralarda bile düzenin hakim olmadigini gösteriyor.

    Allah "size söylememis miydim?" diyor. Allah, haksizlik yaptigi yetmemis gibi, bir de Adem'e övgüler düzüyor.

    Melekler secde ediyor, Iblis etmiyor. Burada Seytan'in içinde "Allah korkusunun" olmadigini görüyoruz. Çünkü resmen Allah'a kafa tutuyor. Allah'in yarattigi bir meleginin kendisine bas kaldirmasi gerçekten çok ilginç. Yeryüzünde her saniyeyi Allah korkusu ile geçirmemiz istenirken Allah kendi katinda ve kendisiyle yüz yüze olan meleklere bile korkuyu asilayamamis...

    Allah Iblis'i kovuyor, Iblis süre istiyor. Allah hiçbir açiklama yapmadan, Adem'in hangi yaninin üstün oldugunu bile açiklamadan Seytan'i kovuyor. Üstelik birkaç ayet sonra Seytan Adem'i kandirabilecegine göre, gerçekten de Adem bir "aciz insan" ve pek bir üstünlügü yok. Allah "ceza gününe kadar lanetim üzerinde olsun diyor, ama somut bir ceza verdigi yok. Iblis kiyamete kadar süre istiyor ve Allah kabul ediyor. Yani Allah, insanlari yoldan çikarmasi için Iblis'e firsat veriyor.

    Iblis, "herkesi azdiracagim" diyor. Iblis'in inanilmaz cesareti burada da kendisini gösteriyor. Sanki karsisinda kendisini bir hamlede yok edebilecek güçteki Tanri yokmus gibi davraniyor ve "herkesi azdiracagim" diyor. Halbuki Adem sonsuza kadar cennette yasayacak. Demek ki Iblis, Adem'i kandiracagindan bu kadar emin. Allah da bundan (Adem'in kandirilacagindan) bu kadar emin olmali ki, "sana uyanlari da seninle beraber cehenneme atacagim" diyor. Burada cehennemden bahsedilmesi de, cehennemin var oldugunu gösteriyor. Yoksa hikayemizde "...bunun üzerine Allah seytan ve ona uyanlari cezalandirmak için cehennemi yaratti" diye bir bölüm de olmasi gerekirdi. Zaten Allah Adem ile Havva'yi cennete gönderdigine göre cennet diye bir yer var. O zaman da cehennemin neden var oldugu sorusu geliyor insanin aklina. "Yoksa Allah Iblis'in böyle davranacagini ve Adem'in de ona uyacagini biliyor muydu?" diye sormaktan alamiyoruz kendimizi... Bu soruyu "Eger Iblis secde etseydi, neler olurdu?" diye sorarsak sanirim çarpiklik daha belirginlesecektir. Çünkü o zaman herkes memnun olacakti, Adem'le Havva sonsuza kadar cennette kalacakti. Insanlari yoldan çikaracak bir seytan olmayacakti, böylelikle ceza-ödül kavramlarinin dogal sonucu olan cennet ve cehennem de anlamlarini yitirecekti. Bu sorulari çogaltmak mümkün. Ancak hiç biri için tatmin edici bir cevap alamayacagimizi bildigimiz için baska yorumlar yapmayi gereksiz buluyoruz.

    Allah, Adem'e; "Sen ve esin cennette kalin, ama su agaca yaklasmayin" diyor. Biz de hemen, asgari tutarliligin ve mantigin geregi olarak bu keyfiligin nedenini soruyoruz. Cennette zararli bir agacin olmasinin nedeni ne olabilir? Allah'in Adem'i o meyveden uzak tutmak için yapabilecegi baska bir sey yok mu? Allah "sakin Seytan sizi cennetten çikarmasin" diyor. Halbuki Adem yeryüzü için yaratilmisti.

    Seytan Adem ve Havva'yi kandiriyor. Burada cennetin hiç de sandigimiz gibi bir yer olmadigini görüyoruz. Cennette zararli agaçlar var. Üstelik Seytan cennete elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor. Seytan Adem'e "Allah melek olacaginiz için bu agaci yasakladi" diyor. Ve Adem meyveyi bu yüzden yiyor. Allah'tan hiç korkmuyor, ve kendisine yalan söyledigine inaniyor. Peygamberi Allah'a güvenmiyor! Olay bununla da bitmiyor. Adem melek olmak için elmayi yedigine göre, melekler Adem'den üstün varliklar. Öyleyse ilk basta meleklerin Adem'e secde etmek istememeleri çok dogal. Hatta Seytan bile bu durumda hakli görünüyor. Her seyden haberdar olan, her seyi gören ve bilen Tanri o sirada ortada yok... Adem'in aldatilmasini engellemek için hiçbir sey yapmiyor. Sanki her sey önceden planlanmis gibi. Allah'in cennetinin korumasizligi bir yana, orada insanlar kandirilabiliyor bile! Üstelik kandirilan Adem Peygamber! Insanin aklina ister istemez "Adem bile kandiriliyorsa, 'aciz' insan nasil kanmaz?" sorusu geliyor. Adem ve Havva meyveden yiyince hemen "zalimlerden oluyorlar" Ayrica"ayip yerleri görünüyor" ve hemen cennet yapraklariyla örtmeye çalisiyorlar. Aslinda Kuran'da, eslerin birbirlerinin cinsel organlarini görmesinin haram olmadigi Müminun suresi 6. ayette anlatiliyor. Ama bizimkiler herhalde Allah'in kanunlarindan haberdar degil ki, örtünmeye çalisiyorlar.

    Allah, Adem ve Havva'yi yeryüzüne gönderiyor. O ana kadar ortada görünmeyen Allah hemen ortaya çikiyor ve Adem ile Havva'yi cezalandiriyor. "Birbirinize düsman olarak inin" diyor onlara. Bu tavir onun yüceligiyle hiç bagdasmiyor oysa. Cezanin da gerçeklesmesi gerekiyor. Yoksa masalimizin bir anlami kalmayacak.

    Adem tövbe ediyor. Ve Allah tövbesini kabul ediyor. Ediyor ama, Adem yine de dünyada kaliyor. Böylelikle her tövbe edeni bagisladigini iddia eden Tanri'nin ne kadar dogru sözlü oldugunu bir daha görüyoruz. Halbuki Seytan tövbe bile etmemisken cezasi ertelemisti... Taha suresinde bu olay anlatilirken en basta Adem'in unutkanligina baglaniyor, birkaç ayet sonra ise "Adem baskaldirdi" deniyor. Bu da hikayemizdeki çeliskiler arasinda yerini aliyor. Allah Adem'in tövbesini kabul edip yol gösterdikten sonra ise "Elbet benden bir yol gösterici gelir" diyor. Allah gösterdigi dogru yolu yetersiz bulmus olacak ki, bir yol gösterici gönderecegini söylüyor. Bilimsel veriler, ilk insan ortaya çiktiktan sonra, Ibrahim'in peygamberlik iddiasina kadar binlerce yil hiçbir peygamberin ortaya çikmadigini gösteriyor. Yani Allah'in yol göstericisi biraz geç geliyor...Bu hikaye bize, Adem'in bir peygamber degil, bir suçlu oldugunu ve bu dünyaya da cezasini çekmek için gönderildigini anlatiyor.

    Sonuç

    Yillardir seriatçilarin dilinden düsürmedigi, bazi sahtekarlarin milyarlar harcayarak bilimsel bir gerçekmis gibi göstermeye çalistigi "yaratilis" kavraminin ne kadar mantikli(!) ve ne kadar bilimsel(!) oldugunu gördük. Asli Babil ve Sümer uygarliklarina, yani M.Ö 3 bin yillarina dayanan bu masalin bilimsel verilerle karsilastirildiginda hiçbir degeri yoktur. Üstelik bu hikayeyi elestirebilmek için herhangi bir bilimsel veriye bile ihtiyaç duyulmaz. Sadece iç çeliskileri bile, bu hikayenin Tanri tarafindan yazilmadigini, ve basit bir efsaneden öte deger tasimadigini gösterebilir.

  11. Öncelikle komik cesaretini cehaletine vermek istiyorum.

    Kuranı eleştirin dedikten sonra anne babana iyi davran ve zekattan söz etmen baya saf olduğunu gösteriyor.

    Dünyaya baktığında kim anana babana kötü davran diyor?

    Aslında bunu diyen var, kuran.

    Tevbe 23- Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfürden hoşlanıyorlarsa, onları dost edinmeyiniz. Sizden her kim onları dost edinirse işte onlar da zalimlerin ta kendileridir.

    Tevbe 24- Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.

    Kurana göre ana baba kardeş sadece müslümansa bir değeri vardır eğer değillere dos bile edinilemeyecek canlılardır.

    Zekat vermek buna gülünür bu insanlığı aşağılamaktır. Birisine al şu parayı demek kadar o insanı aşalıyacak başka ne olabilir bilmiyorum.

    O kişilere al şu parayı aç karnını doyur diyeceğine başka bir çare görememiş o herşeye gücü yeten arap allahı.

    Kuranı eleştirmeye nereden başlasak şaşırıyor insan.

    Tevbe 5: Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

    Tebve 12.

    Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler.

    nisa-89.

    Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin.

    Ahzâb/27:

    Allah sizi onların TOPRAKLARIna, YURTLARIna, MALLARIna ve HENÜZ AYAK BASMADI?INIZ topraklara varis kıldı. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

    Muhammed 35

    Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir

    Enfal 39

    Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkara) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür

    Bakara 193

    ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın

    Bakara 244

    Allah yolunda öldürün ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.

    Dünyada o kadar sorun duruyor kuyran denen kitap muhammede helal kıılınan karılardan söz ediyor:

    AZHAP : 50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

    Dünyada insanlar biribirini yiyor bizim kuran en büyük sorun olan müslümanların evlat edindiği kızlar ile yatamaması gibi bir geleneği ortadan kaldırmak için ayetler indiriyor.

    Azhap: 37. (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (evlatlıklarının karısı ile evlenmelerinde) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

    Ve artık müslümanalr evlat edindiği erkeğin karısı ile yani gelini ile evlenebiliyorlar, çok büyük bir rahatlık bu bu ayetten sonra tüm dünya güllük gülüstanlık bir yer oldu.

    Kuranda muhammedin hangi karısı ile hangi sırada yatacağını bile düzenleyen ayetler vardır ama küçük kızlarla evlenmeyin diyen bir ayet yok.

    Yani günün birinde 52 yaşında birisi kapınızı çalarak sizin 9 yaşıundaki kızınızı isterse ona islama dayanarak olmaz diyeceğiniz tek bir şey yoktur.

    Ama sizden kızınızı almaya gelen o sapık pislik islamı öne sürerek kendisini savuna bileceği birsürü ayet ve hadis vardır.

    AZHAP : 50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

    AZHAP:53. Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.

    Yukarıdaki ayetlerin günümüzde kime ne yararı var?

    Banane sanane ona buna ne muhammede helal kılınan karılardan kardeşim.

    Banane muhammedin karılarından perde arkasından birşey istemekten bu ayetlerin günümüzde kime ne yararı var şimdi peygambermi varki bu ayetlerin bir yararı olsun.

    Dünyada o kadar sorun var bizim kuran muhammedin yatak odası için onlarca ayetler indiriyor.

    Üstelikte bu ayetler evrenselmiş :) Bu ayetlerin neresi evrensel neresi zaman üstü günümüzde bu ayetlerin kime ne yararı var?

    KUR'AN'DAKİ ÇELİŞKİLER

    ***********************

    Nisa/82. "Hala Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı?

    Eğer o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı,

    mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı."

    Ayette bahsedilen birçok çelişkiyi bulduk. Aşağıdaki çelişkiler olmasaydı Kur’an’ın evrenin ve varlıkların kaynağı ulu Tanrı tarafından gönderildiği olasılığı düşünülebilirdi.

    Ama bu çelişkiler bu olasılığı tamamen ortadan kaldırıyor.

    Şimdi sırayla inceleyelim:

    1- Hesap gününde Allah'tan başkası şefaat edebilir mi?

    Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

    Edebilir/ Meryem-87: Rahman'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.

    Edebilir diyen diğer Ayetler: Bakara-123, Enam-51, İnfitar/ 18-19

    Edemez diyen diğer ayetler: Zuhruf-86, Secde-4

    2- Kötülük Allah'tan mı gelir?

    Nisa -78. Nerede olursaniz olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: "Bu Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa "Bu, senin tarafındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

    Nisa-79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter.

    3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi?

    Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide/ 69 )

    Gidemez/ Ali İmran-85. Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30)

    4- Cennetin genişliği ne kadardır?

    Göklerle yer kadar/ Ali İmran -133. Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.

    Gökle yer kadar/ Hadid-21. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah'a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.

    5- İlk müslüman kimdir?

    Enam-163'e göre Muhammed.

    Araf-143'e göre Musa.

    Ali İmran-67'ye göre İbrahim.

    6- Kur'an'da Allah'a ait olmayan ayetler:

    Hud-2. Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.

    Şura-10. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte bu, Rabbim Allah'tır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na yöneliyorum.

    Tevbe-30. Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkÃ?¢ra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!

    Zariyat-51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

    En'am-114. Allah'tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma.

    Bu ayetlerden Kur'an'ı yazanın Muhammed olduğu açıkça belli oluyor. Hitap eden Allah değil, Muhammed. Belli ki gaf yapmış, "De ki" ekini unutmuş.

    7- İblis melek midir, cin midir?

    Bakara/ 34'e göre melek, Kehf/ 50'ye göre ise cindir.

    8- İslam'da Vasiyet geçerli midir?

    Bakara/ 180'de ölümü yaklaşanlar için vasiyet etmek şart koşulmuşken, Nisa/ 11-12 ayetleriyle vasiyetin bir hükmü kalmamış, miras taksimi zorunlu kılınmıştır.

    9- Allah'ın katına olan mesafe çelişkisi:

    Secde 5. Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar.

    Mearic 4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.

    10- "Allah herşeyi bilir mi?

    Gaybı bilen yalnızca Allah'tır" ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah'ın bir müslümanın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor.

    Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kafirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.

    Enfal-66. Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah'ın izniyle ikibin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.

    11- Azhap/ 50 ayeti okuyanları şok eden bir ayettir.

    Ahzap-50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikah etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

    12- Allah ve melekleri, Muhammed'e salat eder mi?

    Ahzap/ 56. "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin."

    ayetinde Allah'ın peygambere salat ettiği ifadesi büyük çelişkidir.

    Salat = Namaz

    13- Allah, gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?

    Bakara/106. "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya benzerini getiririz. Allah'in herseye gucunun yettigini bilmezmisin? "

    Bakara-106 da böyle söylenirken, aşağıdaki Ayet'lerde farklı söylenir;

    Fatır/ 43. "... Hayır! sen Allah'ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. "

    Feth/ 23. "... Allah kanununda hicbir degişiklik bulamazsınız. "

    14- Tanrı'nın kitabı düzensiz, karmaşık olabilir mi?

    Kur'an'ın genelinde konu karmaşası ve uyumsuzluk vardır. Bir konudan bir başka konuya atlanır. Örneğin Bakara suresinde boşanma konusu işlenirken aniden namaz kılma ve usülleri anlatılmaya başlanır. Ardından tekrar hukuk konularına dönülür.

    (Bakara/ 237-238-239)

    Birçok surede aynı anlatımlar tekrarlanır. Bu durum Kur'an ayetlerinin karışık ve düzensiz toplandığını gösterir ki Allah'ın koruması altında olan bir kitabın böyle düzensiz olması bir çelişkidir

    15- Edison, Einstein, Ebu Talip ebedi cehennemlik mi?

    Al-i İmran/ 115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

    Bakara/ 217. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

    Tevbe-17. Allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.

    Müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. Tanrı böyle haksızlık yapmaz.

    16- Şüphesi, çelişkisi olana soru sormak yasak!

    Maide/ 101. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

    Maide/ 102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.

    Allah'ın soru sorma yasağı koyması çok anlamsızdır, acayiptir.

    17- Kur'an apaçık anlaşılır bir kitap değil mi?

    Şuara-195'te, Muhammed, "uyancılardan olabilsin diye" Kur'an'ın "apaçık bir dille" indirildiği; Zuhruf/ 2-3 'te daha açık olarak, " Apaçık Kitaba yemin olsun ki şüphesiz biz O'nun düşünüp anlayasınız diye " indirildiği;

    Fussilet-44'te, Kur'an ayetlerinin uzun açıklamalı olmadığı;

    Yusuf-12'de Kur'an'ın, herkesçe "okunup anlaşılması için" indirildiği; Duhan-58 'de, herkese " öğüt alsınlar diye indirerek kolaylaştınldığı " söylenir.

    Ancak Kur'an anlaşılmaz bir yığın ayetle ve kavramla doludur. Anlaşılabilmesi için eski Kureyş Arapçasının bilinmesi, hadislerin ve peygamberin ayrıntılı hayatınıni dönem tarihinin iyi bilinmesi gerekir.

    18- Kıble, İslam'ın ilk yıllarında neden Kudüs'tü?

    Müslümanlar kıble olarak önce Kudüs'ü sonra Kabeyi seçmişlerdir.

    Bu durum Bakara/ 142-145 ayetlerinde açıklanır. Kıble değişikliği bir çelişkidir ve Yahudilerle yaşanan çekişme neticesinde çıkmıştır.

    19- Ganimetlerin tamamı mı 1/5'i mi?

    Enfal-1.'de "ganimetler Allah'ın ve peygamberindir" denirken,

    Enfal-41'de "ganimetlerin beşte biri Allah'ın ve peygamberindir" denir.

    20- Peygamberler eşit mi yoksa üstün olanı var mı?

    Bakara-285 'te Peygamberler arasında fark olmadığı söylenirken, aynı surenin 253. ayetinde; "İşte bu peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık.." denir.

    21- İyilik ve kötülük Allah'tan mı?

    Nisa/ 78 'de; "... Kendilerine bir iyilik dokunsa 'bu Allah'tandır' derler, bir kötülük gelince ise 'bu sendendir' derler. 'Hepsi Allah'tandır' de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar" denilirken, hemen peşisıra gelen Nisa/ 79'da; "Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. ..." denir.

    22- Cehennemde kapışma?!

    Alak/ 15-18." And olsun ki onu perçeminden, yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz. O zaman taraftarlarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız" ayeti Ebu Cehil için söylenmiş. Güçsüz bir insanın" Allah benden yana " demesine benziyor. Yani insan sözü.

    23- Hitap çelişkisi: ( Ben, Biz, O, Allah)

    Kur'an'da ayetlerin çoğunda Allah 3. şahıs, bazılarında 1.şahıstır. Kimi ayetlerde çoğul " biz " ifadesi, kimilerinde ise tekil ifade mevcuttur. Örneğin Hac/ 34-35 de şahıs zamirinde tam 6 kez değişiklik yapılır. Allah'tan hitap bir kitapta hep aynı zamir kullanılmalıydı.

    24- Bu ayette melekler mi konuşuyor?

    Zuhruf/ 114'te de ilginç bir kurgu vardır: "O suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz".

    Suyu indiren Allah, ölü memleketi dirilten kim?

    Kur'an'ı Allah gönderdiyse bu "biz" diyen kimler?

    25- Allah mı şair? Muhammed mi?

    79 ayetlik Rahman suresinin 31 ayeti aynıdır. " Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz" ayeti sürekli tekrarlanmıştır. Benzer tekrarlara başka surelerde de rastlanır. Bu acaba Muhammed'in mi yoksa Allah'ın mı edebi özelliği, keyfiyetidir?

    26- Kıyametin saatini Allah bilmiyor mu?

    Füssilet-47. Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi ona (Allah'a) havale edilir.

    Anlaşılan melekler Allah'tan daha iyi biliyor herşeyi.

    27- Allah kimin neye taptığını bilmiyor mu?

    Sebe/ 40. O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek.

    41. (Melekler) derler ki: "Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu."

    28- Allah insan gibi yemin eder mi?

    Naziat suresi de şöyle başlar: "(1) Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun, (2) Canları kolaylıkla alanlara and olsun, (3) Yüzüp yüzüp gidenlere and olsun, (4-5) Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun ".

    Ayrıca Kur'an Allah'ın yeminleri ile doludur. Arapların çok yemin ettiği özelliği bilinir de Allah'ın bu kadar çok yemin etmesi anlaşılmaz. Yoksa bu yeminler Muhammed'in yeminleri midir?

    29- Allah küfreder mi?

    Enam/ 108'de "Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler." denmesine rağmen;

    Bakara/ 171, Araf/ 179, Furkan/ 44, Tevbe/ 28, Bakara/ 65, Maide/ 60, Cuma/ 5, Araf/ 176 da farklı inançlardakilere hayvan, eşek, köpek, domuz, pislik, maymun diye sövülmüştür.

    30- Büyüyünce hayırsız evlat olacağı sanılan çocuğun öldürülmesi:

    kehf/ 80. " Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkara sürüklemesinden korktuk."

    Hiçbir suçu olmayan bir çocuğu, ilerde anne-babasına karşı kötü davranma ihtimali nedeniyle öldürmek ne derece haklı bir gerekçedir?

    31- Muhammed'in onca eşine ilaveten evlatlığının eşiyle evlenmesi:

    Ahzap/ 37' de hoşlandığı evlatlığının karısı Zeynep'le evlenebilmesi için, ahlaki bir adet olan evlatlığın öz evlat gibi görülmesi kuralının kaldırılması etik açıdan yanlış değil midir?

    32- Allah'ın velisi var mı yok mu?

    İsra-111. Ve de ki: "Övgü, allah'adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı ve zillettten ötürü de bir veliside yoktur." O'nu alabildiğine Yücelt.

    Yunus-62. Uyan! Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!

    33- Yaratan mı? Yaratanlar mı?

    İhlas-1. De ki; O Allah bir tektir.

    Saffat-125. Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız?

    Yaratanların en iyisi Allah'sa diğer yaratanlar kim?

    34- Allah yardıma muhtaç mıdır?

    İhlas-2. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir )

    Muhammed-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

    35- Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır?

    6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59)

    8 günde : (Füssilet/ 9-12)

    36- Kölelik evrensel mi?

    Kur'an'daki ayetler evrensel ise; İnsanlar arasında ayrım, köleliğin kaldırılmamış olması yanlış değil midir? Bu durumda kölelik kıyamete kadar meşrulaştırılmış olmuyor mu?

    37- Kur'an'da neden sadece İsrail'e gönderilen peygamberler var?

    Kur'an'da bildirilen peygamberlerin Yahudi olması, her kavme peygamber gönderildiği belirtilmesine rağmen başka milletlerden tek örneğin olmaması nasıl açıklanabilir?

    38- Musevilere "Yahudi" denmesi:

    Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.

    Kur'an'da Musevilerden Yahudi diye bahsediliyor. Halbuki o dönemde Yahudi olduğu halde Hristiyan olanlar çok. Madem ki "Hristiyan" yani "İsacı" diyor, "Musevi" yani "Musacı" da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateisti, dinsizi, Hristiyanı, müslümanı, Budisti vardır.

    39. İnananlar Allah'ın kulu mu? Muhammed'in kulu mu?

    Zümer-10. Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab

    Ayet, "De ki ey inanan kullarım" ile başlıyor.

    De ki: 'Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.'

    Muhammed, inananlara "kullarım" diye sesleniyor. Bazı meal tahrifatçıları bu hatayı kamufle edebilmek için mealin başına

    "Bizim adımıza de ki" ya da "tarafımdan söyle" gibi ilaveler yapmışlar. Halbuki Arapçasında bunlar yok. Bazıları da "Kullarım" değil, "kullar" olarak çevirmiş.

    Eğer Kur'an'ı Allah gönderseydi ayette Allah'ın "de ki" demeyip direk kendisinin söylemesi gerekirdi. Ya da "De ki, ey Allah'ın inanan kulları" şeklinde olmalıydı.

    40- "Günah Çıkarma" Kur'an'da da var!

    Tevbe-102. Onlardan (Münafıklardan) bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

    103. Onların mallarından, onları günahlarından arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka al

    ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlara huzur verecektir.

    Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

    Muhammed, tevbekar olanlardan sadaka topluyor ve onları günahlarından arındırıyor Allah'ın emriyle. Yine Allah'ın emriyle onlara dua okuyor ki manen rahatlayıp, teselli bulsunlar. Hristiyan papazların yaptığını eleştiren İslamcılar İsa'nın deyimiyle kendi gözlerindeki merteği görmüyorlar.

    41- Meleklerden peygamber olur mu?

    Muhammed'e inanmayanlar " Elçi olarak bize bir melek gelmelsi gerekmez miydi" derler. Buna şu yanıt verilir:

    İsra/ 95. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik."

    Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.

    Gelgelelim meğer öyle değilmiş. İsra-95'de melekten peygamber olamayacağı söylenirken

    Bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

    Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

    42- Cehennemde günahkarlar ne yer? Zakkum mu? Darı dikeni mi?

    Duhan/ 42-43-44. Doğrusu (cehennemde) günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

    Gasiye suresi 6. ayeti öyle demez.

    Leyse lehüm ta'amün illa min dariy'ın.

    Onlar için darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur.

    Zakkum ağacı diken değildir, darısı da yoktur.

    Dolayısıyla bu darı zakkum olamaz.

    Zakkum mu? Darı mı?

    Her ikisi de olabilirse, neden "Darıdan başka yiyecek yoktur." diye yazıyor?

    43- Allah adil mi? Zalim mi?

    Zümer-69'a göre öyledir ama İbrahim-4 ve benzeri ayetlerde istediği insana hidayet verip doğru yola getirdiğini, istemediğini ise saptırdığını yazar.

    İbrahim-4. Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.

    Kur'an'ın bilimle olan çelişkileri

    1- Meni, bel ile kaburgalar arasından çıkarmış!!

    Tarık-7. Bu su (meni), bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

    Meninin testislerde oluştuğu gerçeği karşısında bu ayet bilimdışıdır.

    2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

    Ali İmran-133. Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

    3- Dünya mı büyük? Evren mi?

    Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması.

    (Füssilet/11-12)

    Yani, dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi iken, kum tanesini 4 günde okyanusu 2 günde üretmiş olmanın mantığı olabilir mi?

    4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması.

    Füssilet/ 10-12

    5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası.

    (Nisa/ 10-12)

    http://pante.blogcu.com/530989/

    6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.

    Kehf-86. Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü.

    8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi.

    Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları?

    Bakara/ 97-260-283, Kehf/ 28, Şuara/ 195

    9- Tüm canlılar çift mi?

    Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

    Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.

    10- İnsanın çamurdan yaratıldığı iddiası

    Rahman-14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

    Halbuki bir dna üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?

    11- "Kısasa Kısas" çağdaş hukuka terstir.

    Bakara-178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

    Kısas'ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi?

    Bu ayetle Kur'an'ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?

    12- Sadece Sekiz Çift hayvan mı var?

    Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir.

    Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı...

    13- Yıldızlar şeytanlara atış tanesi mi?

    Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

    Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor.

    Üstelik koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

    14- Melekler ordusu

    Al'i İmran/ 124-125. İnananlara: "Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.

    Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah'tan tık yok, umursamıyor sanki..

    Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı?

    165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.

    Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba?

    Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı?

    15- Ay, bir ışık kaynağı, bir nur değildir.

    Yunus-5. O'dur ki Güneş'i bir ışık yaptı. Ay'ı da bir nÃ?»r kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

    Ay'ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.

    16- İki denizin birbirine karışması mucizesi değil, çelişkisi:

    Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel, bir sınır çizgisi olduğu ifadelerinde de kesinlikle mucize yoktur. Tersine çelişki vardır.

    Furkan-53. Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir serhat koyan O'dur.

    Rahman-22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.

    Çünkü ayetlerde biri tatlı, biri tuzlu olan iki derya ifadesiyle bir nehirle bir denizin birleşmesi kastedilmektedir. Örneğin Nil nehrinin Akdeniz'e dökülmesi gibi. Nil'de bir deniz gibidir.

    Ayette tatlı suyu olan denizle hararetlerin giderildiği yazılıdır. Tuzlu suyu olan denizin ise acı olduğu. Ama her ikisinde de inci ve mercanların olduğu.

    Mercanlar tuzlu su ürünleridir. Tatlı sudan mercan çıktığı ifadesi yanlış bilgidir.

    Bak kuran senin annan bacın karın için neler söylüyor:

    Nisa süresi:34. Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine ÜSTÜN KILMASI sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için ERKEKLER KADINLARIN YÖNETİCİLERİ ve koruyucusudur. ONUN İÇİN İYİ KADINLAR İTTATKARDIRLAR. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gaybı koruyucudurlar. BAŞ KALDIRMASINDAN ENDİŞE ETTİĞİNİZ KADINLARA öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve DÖVÜN... EĞER SİZE İTAAT EDERLERSE artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.

    Bu ayetlerde konuşan kim:

    TEVBE SÛRESİ

    (30) Yahudiler, "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hırıstiyanlar ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!

    MÜNÂFİKÛN SÛRESİ

    (4) Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!

    Burada allah onları kahr etsin diyen kim?

    11. Hud Suresi, 2. ayet:

    "Bu Kitap Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."

    Burada ben size gelen uyarıcıyım diyen kim?

    FATİHA:5. Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

    6. Bize doğru yolu göster.

    Yukarıda 2 kuran ayeti var burada yalvaran kim kuran allahın sözleri değilmi bu yalvaran kim.?

    ZARİYAT: 50-"O halde hemen Allah'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

    51-Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

    Burada ben size gelen bir uyarıcıyım diyen kim?

    Kuran bu neresinden tutsan elinde kalır.

  12. Aşağıdaki anlatımımdaki çeşme, kainat manasındadır.

    Çeşme başında köylüler bir yandan su doldururken, bir yandan da sohbet ederler:

    -- İyi ki de köyümüzde bu çeşme varmış. Olmasa ne yapardık? Kim yapmış bu çeşmeyi acaba?

    -- Çok eski tarihlerde Reşat bey adında biri varmış, o yapmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

    -- Yok sen, yanlış biliyorsun, Leyla hanım diye biri varmış, o yaptırmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

    -- İkiniz de yanlış biliyorsunuz, bu çeşmeyi bundan 500 yıl önce, Şinasi bey adında birisi yapmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

    Bu tartışmalar, sürerken çeşmenin başına Recep adında bir köylü gelmiş.

    -- Hoop, hoop bir dakka, napıyorsunuz yaa? Çekilin bakayım ordan, bu çeşmenin müdürü benim, benim kurallarıma göre su alabilirsiniz ancak.

    -- Nassı yani?

    -- Ne demek "Nasıı yani?" saygılı konuş çeşme müdürüyle. Bu çeşmeyi yapan, benim büyük büyük babamdır ve bana bıraktığı bir mektup var, size okuyayım:

    "Eyyy Recep, yaptığım çeşme sana emanet. Çeşmeden su alanları uyar. Bu su benim onlara sağladığım bir nimettir. Suyumdan içsinler, faydalansınlar ve her gün en az 5 kere bana teşekkür etme amacıyla amuda kalkarak; "Bu çeşmenin sahibi yücelerin yücesi El-Hasanidir, Recep ise onun vekilidir." diyerek nankör olmadıklarını belli etsinler."

    -- Sen bu mektubu nerden buldun? Niye şimdiye kadar bize söylemedin?

    -- Dedemden kalan eski bir sandık vardı, sandık kırılınca kapağının arasından çıktı.

    -- Mektubu senin yazmadığını nerden bilelim?

    -- Mektubun içinde "bu mektubu Recep yazmadı" yazıyor.

    -- Pekiyi mektubu yazanın senin büyük büyük baban olduğunu nerden biliyorsun?

    -- Mektubun içinde, "bu mektubu El-Hasani yazdı" yazıyor.

    -- Pekiyi bu çeşmeyi yapanın o olduğunu nerden bileceğiz?

    -- Mektubun içinde bu çeşmeyi yapanın o olduğu yazıyor.

    -- Başka ne yazıyor mektupta?

    -- Bu mektup hangi torunumun eline geçmişse, çeşmenin müdürü odur yazıyor.

    -- Başka?

    -- Dur size sayayım:

    ** Çeşmenin müdürü, çeşmeye su almaya gelen kızların hepsini başlık parası vermeden düdükleyebilir.

    ** Bu çeşmenin sahibinin El-Hasani olduğuna inananlar akıllıdır, inamayanlar ise aşağılık, pisliktir. Fesatlıklarından dolayı inanmazlar.

    ** İnamayanlar nankördür, nankör oldukları için dünyaya her türlü kötülük yayabilirler. Bu yüzden onları yakaladığınız yerde öldürün. İnamayanların malları da size helaldir. İstediğiniz gibi yağmalayabilirsiniz. Ancak öldürmede çok da ileri gitmeyin, merhametli olun. Çünkü merhametsiz olup, hepsini öldürürseniz, onları köle gibi çalıştırma ve tecavüz etme fırsatını kaçırmış olursunuz.

    -- Tecavüzcüler: Nee? "İnanmayanlara tecavüz etmek serbest hee?" ben inanıyorum.

    -- Hırsızlar: Nee? Hırsızlık serbest hee? Ben de inanıyorum.

    -- Evet serbest ama birbirinize karşı adaletli olun, merhametli olun, birbirinizin malını çalmayın, birbirinizin malına tecavüz etmeyin ki, sizi idare etmemde bana bir zorluk olmasın. İnanmayanlara istediğinizi yapabilirsiniz. Yalnız, çaldıklarınızın beşte biri büyük büyük babama ve bana aittir ona göre. Mektupda öyle yazıyor.

    -- Diğerleri: Yahu git kardeşim işine, delimisin nesin? Bir de hırsızı arsızı üstümüze kışkırtıyorsun.

    -- Deli mi? Bana kalan mektupda; benim deli olmadığım yazıyor. Eğer bana inanırsanız, hem aklınızı ispat etmiş olursunuz, hem nankör olmadığınızı belli edersiniz, hem de mallarınızı canlarınızı, karılarınızı ve kızlarınızı kurtarmış olursunuz.

    -- Sana neden inanalım? Elindeki mektupdan başka hiç bir delilin yok.

    -- Aaa ne demek hiçbir delilin yok. Olmaz olur mu hiç? Koskoca çeşmeyi görmüyormusunuz? Yalan mı yani o çeşmenin var olduğu?

    Oluk yapılmış, yalak açılmış, tee dağların ötesinden kanal açılmış. Bütün bunlar kendi kendine mi oldu? Tesadüf mü bunların hepsi?

    O çeşmeyi öylece gördüğünüz halde hala nasıl da inanmazsınız? Benim dedem yapmadıysa kim yaptı öyleyse?

    -- Refika hanım yapmış, bizim akrabalar öyle anlatır.

    -- Yok yaa! Nerde Refika hanımın mektubu? Nerde şahit? Nerde ispat?

    -- Senin de ispatın yok ama.

    -- Benim mektubum var.

    -- Yalan atıyorsun, o mektubu sen yazdın.

    -- Yok yaa! yalan atıyormuşum. Bak mektubun içinde benim yalan atmadığım yazıyor.

    -- Onu da sen yazmışındır.

    -- Bana bak, tepemi attırma, bu kadar insan salak mı da bana inanıyor? Bak, Ali, Veli, hasan, Hüseyin, hepsi inandı.

    -- Onlar zaten hırsız, çeşme sayesinde hırsızlıklarını legalleştirmek istiyorlar.

    -- Nee benim inananlarıma hırsız mı dedin? Ey bana inananlar, şu saygısızı benim için kim öldürecek? Şüphesiz ki kim öldürürse, inanmayanların kızlarını en çok o düdükleyecek, inanmayanların mallarından en çok o çalacak. Mektupda öyle yazıyor.

    -- Hırsız: ben öldüreceğim.

    -- Sapık: Hayır ben öldüreceğim.

    -- İlk önce hırsız öldürmek istedi, haydi hırsız bitir şunun işini.

    -- Hırsız: tamam hallettim.

    -- Var mı başka inanmayan?

    -- Ben inanıyorum.

    -- Ben de.

    -- Ben de.

    -- Ben de.

    -- Ben de.

    -- Şu falanca inanmıyor.

    -- Onu da gebertin.

    -- Başka inamayan var mı?

    -- Yok, yok yok, aman aman.

    -- Heh şöyle yola gelin. Çocuklarınıza da böyle anlatacaksınız. "Bu çeşmeyi, E-hasani bey yaptırmıştır ve Recep de onun vekilidir" diyeceksiniz. Ben ölünce arkamdan başka vekil bırakacağım. Ganimetlerin beşte biri onun olacak.

    Şimdi bu köyde inanmayan kalmadı. Ganimet tükendi. Büyük büyük babamın mektubunda, çevre köylerin çeşmelerini de onun yaptığı yazıyor. O Çeşmelerin de müdürü benim.

    Şimdi işi gücü bırakın, hep beraber yandaki köylere gideceğiz. Ordaki çeşmeleri dedemin yaptığını ilan edeceğiz.

    İtiraz ederlerse; (umarım ederler), ganimetimiz sağlam olur. Ganimetlerden hepinizin payı vardır.

    Bu köydeki kazancınızdan size hayır gelmez, diğer köylerin ganimetleriyle şimdi kazandığınızın 10 katını kazanırsınız.

    Haydiii, hucüüüüm.

    -- Hoop, birader, sen niye katılmıyorsun savaşa?

    -- Benim çoluk çocuğum var.

    -- Nee? Demek sen inanmakta hala şüphelisin hee? Mektupda, "haklı davamız uğruna savaşa katılmayanları gebertin" yazıyor. Bitirin şunun işini.

    -- Var mı başka gelmeyen?

    -- Yok

    -- Yok

    -- Yok

    Aradan yüzyıllar geçer.

    -- Bu çeşmeyi El-Hasani bey yapmadıysa kim yaptı? Ne yani şimdi siz bu çeşme kendi kendine mi oldu sanıyorsunuz? Tesadüfen mi oluştu bu çeşme?

    -- Sen nerden biliyorsun El-Hasani bey'in yaptığını?

    -- Bu kadar insan salak mı ki inanıyor?

    -- O insanlar görmüş mü çeşmeyi El-Hasani beyin yaptığını?

    -- Görmemişler ama El-Hasani beyin, torunu Recep'e bıraktığı bir mektup var, orda öyle yazıyor.

    -- Ya mektubu Recep kendi yazdıysa?

    -- Yok kendi yazmamış, mektupda öyle yazıyor.

    -- Pekiyi ya mektubu sonradan birisi değiştirmişse?

    -- Yok, değiştirmemiş, "mektupda bu mektubu kimse değiştirmemiştir, değiştiremez" yazıyor.

    -- Pekiyi sen şimdi ne istiyorsun?

    -- Çeşmeyi El-Hasani beyin yaptığına inamanı istiyorum.

    -- İnamazsam?

    -- Bana cizye verirsin. Veya seni gebertirim, mektupda öyle yazıyor.

    -- İnanırsam?

    -- O zaman sen de bizdensin. Yalnız, inandığını ispat etmen için, her gün beş kez amuda kalkarak; "Bu çeşmeyi El-hasani bey yapmıştır ve Recep de onun vekilidir" diyeceksin.

    -- Başka?

    -- Çocuklarına da böyle anlatacaksın.

    Aradan daha yüzyıllar geçer. Alenen hırsızlık dönemi kapanır.

    -- Bu çeşmeyi Recep'in dedesi El-Hasani yapmıştır.

    -- Eeee?

    -- E'si M'si yok. Sen de buna inanacaksın.

    -- İnamazsam?

    -- İnamazsan inanma, bizde zorlama yok. Ama çocuğuna okulda zorla Hasani bey'in mektubunu okuturum. Onu Hasani bey'in geleneklerine göre yetiştiririm, günde beş kere kulelere çıkıp "en büyük hasani bey, başka büyük yok" diye bangır bangır bağırırım ve bütün bunların parasını da senin vergilerinden alırım.

    -- mmm soygun hee?

    -- Yok canım soygun olur mu? Sen de inanırsın olur biter.

    -- İnanırsam?

    -- Aklını ispatlarsın, saygıdeğer olursun.

    -- İnandım.

    -- Aferin. Şimdi beni iyi dinle. Benim bir TV kanalım var, orada Hasani beyin maceraları anlatılıyor. Sürekli o TV'yi izle, Hasani beyi öğrendikçe daha da şükredeceksin. Ordadaki reklamları iyi izle, alışverişlerini ona göre yap. Arasıra VCD satışlarımız var, sakın kaçırma.

    Benim ayrıca Hasani beyin köyüne tur düzenleyen bir de seyahat firmam var. Hasani bey, mektubunda "benim köyümü ziyaret eden en namuslu insandır" demiş. Seni oraya en uygun fiatla götürürüm.

    Ayrıca Hasani bey'in köyünün örf ve adetlerine göre giyinmen gerekiyor, yoksa namussuz olursun. Benim bir de konfeksiyon mağazam var, orayı da sık sık ziyaret et.

    Ayrıca Hasani bey'in mektubunu anlatan kitapların satıldığı bir de kitap evim var. O kitapları da okuman lazım.

    Bir de Hasani medyam var, sakına başka gazete okumayasın. Hasani bey'e destek olasın.

    Hasani bey, iyilik yapanları çok sever. Benim "Keriz Dozeri" adında bir hayır derneğim var, bağışlarını oraya yap ki; Hasani beyin ruhuna gitsin.

    Bir de benimle bağlantını hiç koparma, başka işyerleri de açabilirim.

    Hee bir de kızım mızın var mı senin? Şööyle taze 12'lik filan? Varsa arasıra bana Kursa gönder, ona Hasani beyin bazı sırlarını uygulamalı olarak öğreteyim.

    Yukarda anlattıklarım sadece bir örnekti.

    Ama şimdi size gerçek olan bir şeyi anlatayım. Tekerleği kim icad etti? Kimi öyle der, kimi böyle der. Gerçeğini bilen var mı?

    Gerçeğini ben size söyleyeyim. Bizim ailede bir gelenek vardır. Bir tane taştan bir kutu vardır babadan oğula geçer. Baba kutuyu oğula teslim ederken, "bu kutuyu açan cehennemlik haindir" diyerek teslim eder. O yüzden nesilden nesile kimse açmamış.

    Geçenlerde ben o kutuyu kırdım. Bir de baktım ki, içinde eski mısır dilinde birşeyler yazan, papirus bir kağıt var.

    Kağıdı uzmanlara tercüme ettirdim.

    İçinde aynen şöyle yazıyor: "Benim adım Teakrisus. Tekerleği ben icad ettim. Telif hakkımı ise, bu mektubu okuyan torunuma miras bırakıyorum".

    Şimdi artık, tekerleği kimin icad ettiğini ve telif haklarının kime ait olduğunu öğrenmiş oldunuz.

    Bu günden itibaren bana telif hakkı ödemeden, kimse tekerlekli vasıta kullanmasın, otobüslere, tranlere, hatta tekerleği olduğu için uçaklara bile binmesin. At arabaları, bebek arabaları, bisikletler, el arabası vs. bunları da kullanmayın.

    Kullanan ahlaksızdır, zaten mektupda da öyle yazıyor.

    Ne yani, tekerlek kendi kendine mi icad oldu? At'ın mı aklına geldi yükü arabaya yüklemek? Tekerleğin var olduğunu inkar mı ediyorsunuz?

    Tekerleği bana mektubu ulaştıran büyük büyük büyük dedem Teakrisus icad etmediyse kim etti? Var mı kanıtı olan? Var mı elinde mektubu olan?

    Benimkinden sonra ortaya çıkan mektuplar geçersizdir ona göre. Benim mektupda öyle yazıyor.

    Not: Yazi üyelerimizden Notamatik adlı kullanıcıya aittir.

×
×
  • Yeni Oluştur...