Jump to content

WerderBremen

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    568
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne WerderBremen kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Genelde ve çoğunlukla rastladığım yorumlar, olayları ABD nin bir planı olarak gösteriyor.

    Uzun uzun yazmak yerine kısa alıntılarla bunu desteklemek daha pratik;

    WikiLeaks, Amerikan elçisinin, Bin Ali gitmeden hiçbir şey değişmez, Tunusta genç grupları destekleyelim.

    Yolsuzluklar işimizi kolaylaştırıyor sözlerini içeren belgeyi dünyaya duyurdu.

    WikiLeaks, başkan ve ailesi, iktidarları süresince yolsuzluklardan elde ettikleri servetleriyle ayrılıp bir Avrupa ülkesinde emeklilik hayatı sürmeyi planlıyor...

    Obama, Tunusta görüşlerini barışçıl yollarla dile getiren yurttaşlara karşı şiddet kullanılmasını kınıyorum, bundan ötürü üzüntü duyuyorum ve Tunus halkının cesaretini ve onurlu duruşunu alkışlıyorum dedi...

    "ABD merkezli bir internet sitesinde yapılan "Çin'de yasemin devrimi" çağrısının ardından Çin polisi, büyük şehirlerde güvenlik önlemlerini arttırdı..."

    Sanırım bu kadarı, ABD destekli devrim yorumunu varsayımsal olarak desteklemeye yeter...

  2. Bir yerde rastladım..

    İlginç ve bir o kadar da demokratik geldi..

    Türkiyede adil seçimler yapıldığını düşünmüyorum..Bir şekilde gizliden oyların çalındığını darp edildiğini veya sandıklarla oynandığını düşünüyorum.Ki zaten istediği atı oynatan bir hükümet var..Yandaşlarını istediği zaman zengin ediyor.karşıtlarınıda istediği zaman hapse koyuyor..Bunları yapan bir iktidar elbet senin oyunlada oynuyodur.Sandığı lekeliyodur.Sen de eğer bu iktidara karşıysan,sende eğer bu iktidardan bıktıysan ve sende eğer bu iktidardan bezdiysen ÇİÇEK HAREKATIna destek ver..Parti gözetmeksizin AKP ye oy vermiyeceksen,kimse desteklemiyor, bukadar oyu nasıl alıyor akp diyosan..Ve yapılan anketlere güvenmiyorsan,ÇİÇEK HAREKATIna destek ver..

    ÇİÇEK HAREKATI yalnızca akp ye oy vermeyenlerin harekatıdır.

    YAPILACAKLAR=AKPkarşıtı herkes bulduğu herhangi bir çiçeği arabasına,kapısına,ceket cebine veya eline alıp sokaklara çıkacak..Siyasetçilerimiz parti gözetmesizin(akp)hariç çiçek rozeti takacak..kadınlarımız sevdileri çiçekli elbiseleri giyecek..heryer çiçek dolacak..ne kadar akp karşıtı olduğunun farkına varacaz ve bunların nasıl iktidara geldiğini anlıyacağız evelallah..

    ÇİÇEK HAREKATI BAŞLAMA TARİHİ=21.02.2011(BUGÜN)

    ÇİÇEK HAREKATI BİTİŞ TARİHİ=12.06.2011(2011 SEÇİMLERİ)

    ÇİÇEK HAREKATININ HİÇBİR PARTİ İLE İLGİSİ YOKTUR.BÜTÜN AKP YE OY VERMİYCEM DİYENLERİ BU HAREKATA KATILAMAYA DAVET EDİYORUM..SAYGILARIMLA

    Kaynak: http://www.supermeydan.net/forum/forum112/thread76486.html

  3. "Allah yok, din yalan" yazdığı için bu kadar ayaklandılar. Eskiden olsa kimse görmez, dikkat etmez, görse de takmazdı. Bahadır her zaman dinlere eleştiri getiren çizimler yapmıştır.

    Evet, acaba neden şimdi bu kadar büyütülüyor bu olay, biraz da ateistlerin yardımı ile?

    Teokratik devlet anlayışı yeteri kadar güçlendi mi yoksa?

    Bu sebeple eskiden olsa itiraz etmeyecekleri, en azından bu denli büyütülmeyecek bir olay neden bu kadar abartılıyor?

    Cevap çok basit; çünkü seçim arefesindeyiz..

    Şöyle dindar medyayı bir taratın, ne göreceğinizi söyleyeyim:

    Karikatür olayı, üç yıl evvel türbanlı öğrencisine bira aldıran üni. hocası, Kamil Koç firmasının Ataşehir terminalindeki mescidi güya Hristiyanlara haksızlık oluyor diye kapatması...Ergenekon ve orduyu küçük düşürecek haber bulamaçları fix menü şeklinde, ama eskisinden daha yoğun..

    Şimdi de dekolte üzerinden türbana girilecek, zira türban her seçim yemeğinin vazgeçilmez çeşnisi..

    Zaten bugüne kadar çözülmemesi de bunu gösteriyor..

    Vs vs..

    Aslında bu bizim için iyi bir fırsat..

    Gündemde tutarsak çok iyi olur..

    Evet çok iyi olur..

    Böylece gelecek dönemde, din karşıtı siyaset yapma fırsatını kaybetmemeyi garantilemiş olursunuz.. :)

  4. oda tv göz altı haberlerini okudum. şimdi senin mantalitenle bende ona bir kulp uyduruvereyim bak iyi dinle...

    .....

    Evet, gelişmelere ve olaylara bakınca bir kulp uydurduğun bariz belli..

    Çünkü gelişen olaylar, olgular tam tersini gösteriyor.

    Neyse, zaten anlamamışsın, anlatmaya çalıştığının ne olduğunu anlıyorum ama, benim anlatmaya çalıştığım veya senin anlayamadığın ile alakasız şeyler..

  5. Fişlenmemek adına kimse bunun altına bir şeyler yazmayacak mı?

    Adalet ve Kalkınma Partisi, adaletsizlik yapıyor..

    Ancak, sürekli gerçek Müslümanın, radikal Müslüman olması gerektiğini dikte edenler, sıra kendilerine geldiğinde, şişirdikleri radikalizmin kurbanı olacaktır..

    Bu olmaya başlamıştır..

    Üstelik bu, çift taraflı marjinalize edilen inançlı kesimin oyları vasıta kılınarak, araç haline getirilen demokrasi ile yapılmaktadır..

    Durmak yok, yola devam...

  6. bu yazında ön yargı yok güzel.

    Neden veya neyden prim sağlıyorum?

    İslamın, siyaset aracı olarak kullanılmadığını mı söylemeye çalışıyorsun?

    Bence gözlerini daha fazla açmalısın..

    Mehmet Şevket Eygi gibilerin, iktidar uğruna baş düşman, Amerika!n askerlerini kullandığını bilmiyorsun..

    Git İslami forumlara bak bakalım, bunu paylaşmak günahmıymış değilmiymiş?

    Evet, bunu paylaşan çıkarlarını uğruna paylaşıyor, yandaş topluyor, ateistler de buna yardımcı oluyor...

    Her zaman olduğu gibi, ben her zaman doğruyum ve haklıyım ukalalığı, yine, yeniden iktidarı güçlendirecek..

    işte bu yazındaki ters piskolojik davranışının seni haklı çıkaracağı düşüncesindeki yazından prim sağlamaya çalıştığın kanısındayım.

    haklı olduğumu savunmuyorum. tek savunduğum bir atesitin bu gibi bir şeyi kesinlikle desteklemeyeceğini düşünüyorum... yani islamı kötülemek onunla dalga geçmek bir ateist için çok doğal bir şey.

    sana cevap yazarken sana anlatmak istediğimi anlatamıyorum çünki sen sadece siyasi açıdan bakıyorsun. açıyı ateist bir bakış açısı olarak burda ele alırsan benim mantığıma kavuşursun.

    Şimdi, burada kişisel yapay zaferler peşinde koşacak değilim..

    Siyasi açıdan bakmak, sadece siyasi açıdan bakmak için yeterli tecrübe ve nedene sahip olduğumu düşünüyorum..

    Zaten sorun nerede biliyor musun?

    Ateistin İslama karşı alay ve karşıtlığının siyaseten kulanıldığının farkında olamaması..

    Yoksa bir ateist teolojik motiflerin baskın olduğu iktidara, bilerek destek sağlıyor demiyorum, bunu söyleyecek kadar bunamadım..

    Bence, beni haklı çıkarmamak için bunları bırakıp, odatv, Soner Yalçın ın gözaltına alınmasına odaklansan, dünya görüşünün varlığı için gerçekten bir şeyler yapıyor olursun..

    Bilmem anlatabildim mi?

  7. bu ukala tavrınla kendini aşşağılıyorsun önyargından kurtul ve anlamaya çalış. siyaset adamı..

    konuyu islamın siyaset aracı kullanılmasına dayatıp prim sağlama amacındasın.

    bana bir tane ataist göster allah var desin kafamı koparırım nasıl destek vericek anlamadım?

    Bu şahsi hareketlerden vazgeç önce..

    Neden veya neyden prim sağlıyorum?

    İslamın, siyaset aracı olarak kullanılmadığını mı söylemeye çalışıyorsun?

    Bence gözlerini daha fazla açmalısın..

    Bak işte anlamadığını sonunda itiraf etmişsin..

    Bunu baştan laf kalabalığı yapmadan yazsa idin hiç sorun değildi, gerçi şimdi de değil.

    Çünkü olayı anlamamışsın..

    Bak tekrar yazayım:

    Bir ateistin Allah yok demesi doğaldır, bu bir müslümana göre de böyledir.

    Zira, çünkü böyle demese zaten ateist, dinsiz olmaz.

    Uzatmayayım, bundan evvel burada ve bir çok yerde karikatüre yansıyan bu söylem defalarca tekrarlanmıştır.

    İşin dikkat çeken yönü, söylemin, seçim arefesinde, üstelik mevlit kandili gününde, İslam i basın diye tarif edebileceğimiz topluluklarca, yaygara şeklinde hakaret olarak verilmesidir.

    Anlayabildin mi şimdi?

  8. aynen bende bu islami forumlarında takip edilmesi gerektiği kanısındayım.

    ama... ateistlerin oyuna geldiği konusunda hem fikir değiliz. ateist bu karikatüre güler. sinirlenmez. komiksede paylaşması çok doğaldır helede burda.

    islami bir beyine göre bunu paylaşmak bile günahtır. paylaşan kişide ancak çıkarları uğrunda paylaşır şu şekilde düşmanımın düşmanı dostumdur yandaş toplama amacı güder akıllı bir insanda bunu görür.

    akılsız olanlar ise bu hüsranı bırak yaşamak zorunda kalsınlar herkes kendi kararlarıyla acı çeker yada mutlu olur.

    Anlaşıldı..Senin yaşın küçük..

    Mehmet Şevket Eygi gibilerin, iktidar uğruna baş düşman, Amerika!n askerlerini kullandığını bilmiyorsun..

    Git İslami forumlara bak bakalım, bunu paylaşmak günahmıymış değilmiymiş?

    Evet, bunu paylaşan çıkarlarını uğruna paylaşıyor, yandaş topluyor, ateistler de buna yardımcı oluyor...

    Her zaman olduğu gibi, ben her zaman doğruyum ve haklıyım ukalalığı, yine, yeniden iktidarı güçlendirecek..

    O, bunu paylaşmanın günah olduğunu düşündüğü düşünülen İslami beyinler, Allah kafirlerle İslami destekliyor diyecek.. diye tahmin ediyorum.

    Neyse, küçük ve lokal düşünen beyinlere, böylesine, 2023 e kadar uzanan planları anlatmaya çalışmak komplo teorisinden öteye gitmeyecek gibi duruyor..

  9. Ateistler oyuna geliyor..

    Bu forumla birlikte İslami forumları da takip ediyorum.

    Bu tarz haberlerin, seçim startının verildiği bu günlerde fazlalaşacağını tahmin ediyordum.

    Galiba yanılmıyorum..

    Çünkü daha yeni, üç yıl evvel gerçekleşen bir olay, türbana ve inançlıya yapılan zulüm adı altında, teistik sitelerde yayılmaya başlanmıştı.

    Bu tarz örnekleri arttırmak mümkün ancak bunların bugünlerde gündem yapılması, internette gündem olması, dikkat çekici.

    Bu tarz yaklaşımların iktidar olma aracı olarak kullanıldığı aşikare iken, bu haberlerin yayılmasına ateistlerin de katkıda bulunması, oyuna geldiklerinin göstergesidir.

    Ateist değilim ancak, ateistlerin, iktidarı destekleyen kraldan çok kralcı olan menfaatperestlerin, teolojik motifli bu destek sütununa, farkında olmadan destek veriyor olması, diğer gerçeklerin gündem dışı olarak kalmasına sebebiyet vereceğini düşünüyorum.

    Şahsen burada, bu haberin değil de odatv adlı muhalif sitenin yöneticilerine yapılan baskının duyurulması, daha anlamlı diye düşünüyorum...

  10. Şu ana kadar yanacaksın tarzı mesajlar almadım müslümanlardan, istiareye mi yattılar yoksa topluca? Teistlerin sessizliğine şaştım doğrusu...

    Kimbilir belki kafası karışık ateistlerde bu evreyi sizin gibi ateist kisvesi altında geçiriyor olabilirler..

    Tabii ki gerçek sebepler başka..Mezarlıklar her zaman sessizdir..

    :)

  11. Verdiğin resimde yöntemlerin adları yazıyor.

    Nasıl ölçüldüklerini yazmıyor?

    Kırmızıya kayma miktarı ile gökcismin uzaklığını bulmak için hubble sabiti kullanılıyor.

    Hubble sabitini bulmak için gökcisimlerinin uzaklığını kırmızıya kayma yöntemi dışında başka bir ölçme yöntemi bilinmesi lazım.

    Bu yöntem nedir?

    :huh:

    Nasıl ölçüldüklerini anlatmak çok uzun iş..

    Şöyle elimdeki kaynaklara baktım da, hangi birinden, hangisini aktaracağım bilemedim.

    Hubble sabitinin değeri, galaksilerinin birbirinden uzaklaşma hızından tutunda, gök cisimlerinin "kadir" i ne, evrenin eşyönlülüğüne, başka bir takım sabitlere bağımlı olarak hesaplanıyor..

    Açıkçası bayağı karışık işler..

    Okuyup aktarayım dedim ama o da olmadı..

  12. Ek olarak:

    HURBLE olayının kökeninde adi manada bir DOPPLER-FİZEAU olayı bulunmayıp da yalnızca görünümünün bunu böyle telkin ettiğini ve HUBBLE olayının aslında, bambaşka bir fiziksel olaya dayanmakta olduğunu savunan birçok farklı görüş bulunmaktadır.

    Eğer bu görüşlerden birisi doğru ise bu takdirde Evrenin genişlemesi, bilim adamlarmın 50 yıldır peşinden koştukları bir aldatmacadan, bir illüzyondan başka bir şey değildir.

    Uzak galaksilerden bize gelen ışıktaki kızıla kaymanın bir DOPPLER-FİZEAU olayını değil de, fotonların bize gelirken katettikleri uzaklıklar boyunca Evreni dolduran maddeyle etkileşmeleri sonucu enerjilerinden kaybetmiş olmalarını, yani bir nevi ihtiyarlamış ya da yorulmuş olmalarını yansıttığını ifade eden bu farklı görüşleri kısaca bu paragrafta incelemek istiyoruz.

    SHELTON Teorisi

    Fotonun COMPTON Olayı Dolayısıyla İhtiyarlaması SHELTON'z göre galaksilerin spektrum çizgilerinde görülen kızıla doğru sistematik kayma fotonların yıldızlararası ortamdaki serbest elektronlarla çarpışmasınm yol açtığı COMPTON olayı sonucudur.

    Ancak bu gibi çarpışmalar her ne kadar fotonun frekansında bir azalma hasıl ederlerse de aynı zamanda fotonun yönünü de değiştirirler.

    Bu itibarla, eğer bu teori gerçeği yansıtmakta olsaydı en yakındaki galaksilerin bile optik görüntülerinin keskin ve net olacak yerde bulanık olması lazım gelirdi.

    Ayrıca bu bulanıklığın, galaksi ne kadar uzak is'e o kadar büyük olması da gerekirdi.

    Ancak, teleskopların verdikleri galaksi görüntülerinin netliği bu teoriyi kesinlikle yalanlamaktadır.

    ZWİCKİ Teorisi

    ZWİCKİ teorisinin temelinde fotonun gravitasyon alanlarıyla özel bir şekilde etkileşmesi yatmaktadır.

    Bu, her şeyden önce, başka bir yoldan deneysel olarak tahkik edilmiş olmayan ve sırf HUBBLE olayının kökeninin DOPPLER-FİZEAU olayı olmasına mani olmak üzere amaca uygun vaz olunmuş bir varsayım görünümündedir.

    Bu itibarla da bir prensip petisyonuna (savı kanıtsama'ya), yani ispatlanması gereken öneriyi ispat için delil gösterme hatasma düşmeden HUBBLE olayını ZWİCKİ nin varsaydığı biçimde, fotonların gravitasyon alanlarıyla etkileşmesine delil göstermek olanağı yoktur.

    Bu itibarla bu teori epistemolojik yönden zayıf bir teoridir.

    B0G0R0DSKİ Teorisi

    Mahiyetİ itibariyle ZWİCKİ teorisini andıran fakat başka bir biçimde geliştirilmiş olan bir teori de BOGORODSKİ tarafından ileri sürülmüştür.

    Bu teoride uzak galaksilerden gelen ışığın frekansındaki azalma, fotonun gravitasyon alanlarıyla etkileşmesinde kendi yarattığı gravitasyon dalgalarıyla arasındaki self-indüksiyona atfedilmektedir.

    Buna göre fotonun hareketi yalnızca içinden geçtiği gravitasyon alanı tarafından etkilenmekle kalmaz, fakat bir de kendi yarattığı gravitasyon alanının da etkisinde kalır.

    BOGORODSKİ bu şemayı Genel Rölativite Teorisi çerçevesi içinde geliştirmiştir.

    Ancak bu teorinin sonuçları GRT'ye göre fotonun hareketinin tasviri şemasıyla birçok noktada bağdaşamamaktadır.

    FİNLAY-FREUNDLİCH Teorisi

    Bu teori şiddetli bir ışıma alanından geçen bir ışığın, nasıl olduğu açıkça belirtllmeyen bir foton-foton etkileşmesi sonucu frekansının bir formül uyarınca azalacağını varsaymağa dayanmaktadır.

    FİNLAY-FREUNDLİCH teorisinin Galaksiye uygulanması sonucu Galaksinin radyo dalgaları emisyonunun gözlenenden 100 misli daha şiddetli olması gerektiği bulunmuştur ki bu da bu teorinin doğru olmadığını gösteir mahiyettedir.

    Bu teori daha sonra yeniden ilgi uyandırmış ve bir takım laboratuvar deneylerine de yol açmış ise de bunlardan da kesin ve teoriyi destekler mahiyette bir sonuç alınamamıştır.

    LOUIS de BROGLİE Teorisi

    Kuvantum mekaniğinin Paris Okulu yorumuna göre, her maddi temel tanecikgibi foton da, lineer bir denklem olan SCHRÖDİNGER denkleminin çözümü olan bir v dalgasını taban olarak kabul eden ve lineer olmayan bir diferansiyel denklemi gerçekleyen bir v dalgasının ihtiva ettiği çok küçük bir tekil bölgeyle temsil edilmektedir.

    Bu "tekil bölge" v dalgasının İçinde ve daima v ile aynı fazda olacak şekilde ilerler.

    Bu bakımdan v dalgası taneciğin hareketini, bir bakıma, kılavuzlayan bir dalgadır.

    İşte bu şema çerçevesi içinde LOUIS de BROGLİE, uzak galaksilerden gelen bir fotonun v dalgasında galaksilerarası ortamın absorsiyonu dolayısıyla bir zayıflama husûle geldiğini ve fotonun v dalgasıyla kendisi arasındaki enerji dengesini korumak ve v dalgasını "canlandırmak" için enerjisinden bir kısmını ani ve lineer olmayan bir geçişle v dalgasına intikal ettireceğinİ varsaymaktadır.

    Fotonun kendini çevreleyen bu v dalgasına, katettiği yol boyunca enerji intikal ettirmesi, işte, "ışığın ihtiyarlaması" olayının fiziksel mekanizmasım teşkil edecektir.

    Bundan önceki teorilerin nisbeten keyfi yorumlarına karşılık, fotonun enerjisinin bu türlü azalması ışığın temel bir özelliği olacaktır.

    Fakat bu teoride kullanılan bağıntılar, kozmoloik ölçekte küçük uzaklıklarda kullanabilen bağıntılardır.

    Eğer çok uzak galaksilerin uzaklıklarını başka bir yöntemle kesinlikle ölçebilmek mümkün olsaydı BROGLİE teorisinin geçerliligi hakkında kesin bir kanaat elde edilebilirdi.

    PECKER-VİGİER Teorisi

    Bu teori de büyük uzaklıklar kateden ışığın bir nevi yorulması fikrine dayanmaktadır.

    Ancak bu teori, ışığın yorulmasını fenomenolojik bir biçimde değil de temel bir biçimde ele almakta; ve bu yorulmanın nedenini bütün Evreni doldurdukları varsayılan, fakat varlıkları hakkında şimdiye kadar hiç bir denel kanıt bulunamamış olan, skalerimsi nötr leptonik bozonlara bağlayarak, fotonların maruz kaldıkları elastik olmayan çarpışmalar sonucu, enerjilerinin bir kısmının bu bozonlara geçmesi dolayısıyla frekanslarının azalmasına bağlamaktadırlar.

    PECKER-VİGİER teorisi, aynı zamanda, Evrene hem zaman ve hem de uzay içinde sonsuzluk tanıyabilen durağan bir model tekaabül ettirmiş olmaktadır.

    Bu teorinin en ilginç yanlarından biri de müelliflerinin, HUBBLE kaanûnunu ille de DOPPLER olayına bağlamamak için yaptıkları bütün bu varsayımları tutarlı bir matematik şema içine sığdırabilmek için ışıma alanının termodinamiği hakkında da, yepyeni bir varsayım yapmak gereğini hissetmiş ve ışıma alanının toplam radyasyon yoğunluğunun, STEFAN-BOLTZMANN kanûnuna uygun olarak değil de V ile orantılı olduğunu kabul etmek zorunda kalmış olmalarıdır.

    Çoğu bilfiil gerçeklenmemiş bir sürü varsayıma dayanarak Evrenin genişlemediğini açıklamaya çalışan bu teori, ihtiva ettiği epistemolojik mahzurlar dolayısıyla zayıf ve hayli spekülatif birzihni idmandan öteye gidememiş görünmektedir.

    HOYLE-NARLİKAR Teorisi

    Bu müellifler de galaksilerin spektrumlarındaki çizgilerin kızıla kaymalarının kökeninde bir DOPPLER olayının varlığını reddederek bunları bir taneciğin kütlesinin zamanla değişebileceği varsayımına bağlamaktadırlar.

    Bu teoriye göre bir taneciğin kütlesi, MACH ilkesine uygun biçimde Evrendeki bütün kütlelerin oluşturdukları bir alanla orantılı olmakta ve uzayın bir noktasmdan diğer bir noktasına değişebilmektedir.

    Kabul edilen bu şartlar, sonunda, bir cismin kütlesinin zamanla değişmesi gerektiği sonucunu da vermektedir.

    Bu teori de HUBBLE kaanûnunda gözlendiği ileri sürülen yerel anizotropileri yerel kütle alanının değişimine bağlamakta ve yıldızımsı nesnelerde gözlenen olağanüstü kızıla kayma mikdarlarını da, bu gök cisimlerindeki elektronların kütlelerinin dünyadakinden farklı olduklarını savunarak açıklamaya çalışmaktadır.

    HUBBLE kaanûnunun kökeninde DOPPLER olayı bulunmayıp da başka bir fiziksel olay bulunduğuna dair, yukarıda kısaca değinmiş olduğumuz karşıt teoriler

    Evrenin genişliyor görünmesinin başka yollardan da açıklanabileceğine, Evrenin bize sunduğu çiğ görüntünün ardında bambaşka bir gerçeğin yatabileceğine dikkati çekmiş ve bunun mümkünlüğünü ortaya koymuş olmaları bakımmdan ilgi çekicidirler.

    Ancak bunların bir kısmının DOPPLER olayı görüntüsünün yerine koymak istedikleri olayın içeriğini açıklamayı başaramadan yalnızca fenomenolojik bir tasviriyle yetinmiş olmaları ; diğer bir kısmında ise daha temel bir fiziksel olayın aynı görüntüyü vermesini sağlamak için, tâbî olduklar ı şartlann temelindeki olayların lâboratuvarda hiç gözlenmemiş ve sırf bu iş için amaca uygun bir biçimde düşünülüp uydurulmuş olması, bu karşıt teorilere hayli spekülâtif bir içerik kazandırmaktadır.

    Sonuç şudur ki gözlemsel kozmolojinin bugünkü ölçüm ve gözlem olanakları içinde doğrudan doğruya gözlem ve ölçümler aracılığıyla, galaksilerin bizden uzaklaşmakta oldukları görünümüne dayanak olan temel fiziksel olayın içeriğini kesinlikle açıklayabilecek şekilde, aslında, ontolojik hiç bir kesîn kriter elimizde mevcûd değildir.

    Elimizdeki bütün kriterler epistemotojiktir.

    Alıntı özetidir..

  13. Bu konuyu iki farklı bakış açısı ile tahlil etmek doğru yaklaşımdır bana göre.

    1- İnançsız kimselerin konuya bakışı

    2- İnançlı kimselerin konuya bakışı

    İnançsız kimselerin konuya bakışı gayet nettir.

    Bir Peygamber olamayacağına göre, onun gösterdiği söylenilen mucizeleri de yalandır.

    İlgili olay veya mucize olarak atfedilen söylentiler üzerinden, bir Tanrı veya bir peygamber olamayacağı düşüncesine varmak gereksizdir.

    Dolayısı ile ay yarılır mı, bunun emareleri var mı ve doğru mu vb. şeklinde sorular sorup, bunun imkansızlığını teknik veriler ile cevaplamak, bir inançsız için sadece zaman kaybıdır.

    Konunun asıl önemli boyutu, inanırların da aralarında bu olaya, daha doğrusu mucize olarak atfedilen hiç bir olaya inanmayan Müslümanların bulunmasıdır.

    Bu noktada inançsız açısından eleştiri payeleri çıkarılabilir; aynı dine inanan kişilerin nasıl olur da böyle önem arz eden bir olayı, oldu-olmadı şeklinde tartışma konusu yapabilmeleri, ilgili dinin kaynaklarının zayıflığının göstergesidir.. gibi..

    Fakat bence asıl önemli olan, olmamış, olması imkansız olaylar üzerinden inançlı kimseler üzerinde tahakküm oluşturma ve yönetme zihniyetinin ifşadır.

    Bu zihniyetin gerçek anlamda hiçbir kutsalı yoktur.

    Ne Allah'ı var ne kitabı ne peygamberi ne de herhangi bir manevi-ahlaki kaygısı...

    Dolayısıyla söz konusu zihniyet açısından tam anlamıyla katmerli bir cehalet söz konusudur.

    Kısacası bu zihniyet, suret-i haktan görünmesine karşın aslında hakikatin azılı düşmanıdır.

  14. Bazı rivayetlerde bu konu ile ilgili olarak daha birçok abartı

    içeren ziyadeler bulunmaktadır. Buna göre Ayın Hz. Peygambe-

    rin emriyle ikiye ayrıldığı, iki parçasının göğsünden girip kolla-

    rından çıktığı veya bir parçasının Safa tepesine, bir parçasının da

    Merve tepesine indiği, Mekkelilerin bunu ikindi ve akşam vakitle-

    ri arasındaki bir sürede izledikleri aktarılır. Şakkul-Kamer olayı-

    nı hararetle savunan bilginler bile bu haberleri, uydurma ve iftira

    olarak nitelemektedirler.17

    Genel olarak İslam tarihi kitapları yerine hadis kaynaklarında

    aktarılan rivayetlerin ravilerine sınırlı sayıdaki şu 7 ismi görüyo-

    ruz; Enes b. Malik, Huzeyfe b. Yeman, Abdullah b. Abbas, Abdul-

    lah b. Ömer, Abdullah b. Amr, Cubeyr b. Mutim, Abdullah b.

    Mesut.18 Bu ravilerden Enes ve Huzeyfe Medinede Müslüman

    olmuşlardır ve olayı görmeleri mümkün değildir. Ravilerden Ab-

    dullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amra gelince

    kimisi doğmamış, kimisi de bu olayı gözleyecek yaşta ve durum-

    da değildir.19 Cubeyr b. Mutim ise bu olay olduğunda Müslüman

    değildir, üstelik Şakkul-Kamer ile ilgili aktardığı hadisi müş-

    rik olan ve müşrik olarak ölen babası Mutimden aktarmak-

    tadır.20 Mekke dönemini yaşamış, olayları tam olarak müşahede

    etmiş sahabe toplumu varken, olayı bize aktaranların

    çoğunlukla olayları görmeyen insanlardan olması tesadüf mü-

    dür?

    *****************************

    Şakkul-Kamer olayını kabullenen bazı müellifler, olayın ger-

    çekliğini ve dünyanın birçok yerinde göründüğünü ispat sade-

    dinde Güney Doğu Asya'daki memleketlerden Mala-bar'ın (Endo-

    nezya'da) tarihlerinde böyle bir vak'aya rastlandığı ve Malabar

    mihracesinin o gece bu manzarayı gördüğü, 68 veya o gece bir

    bina yapılıp "ayın ikiye yarılması gecesi" diye tarih düşüldüğü69

    şeklinde bilgiler aktarılmaktadır.

    Ancak bu türden bilgilerin o bölge insanının kendilerini öv-

    meye yönelik uydurmaları olduğunu Hamidullah hoca şu şekilde

    anlatır: Kendilerine bir öğünme ve iftihar payı çıkartmak için, İs-

    lamı kabul eden toplulukların, Resulullah (AS) ile ilişki kurmaya

    çalışmalarını anlayışla karşılamak gerekir. Aynı şekilde Çinliler

    de, Resulullah (AS)ın kendilerine akrabalarından birini gönderdi-

    ğini ve Çin İmparatorunun da, İslama girdiğini bildirmek üzere

    Medineye bir elçi gönderdiğini öne sürerler. Halk arasında dola-

    şan, efsane niteliğindeki bu bilgilerin bizi yolumuzdan alıkoyması-

    na izin vermek istemiyoruz. Ayrıca, Hindistan ve Türkistan gibi

    ülkelerde de, Resulullah (AS)ın vefatından birkaç yüzyıl sonra bir

    takım maceraperestler ortaya çıkmışlar ve kendilerinin Resulullah

    (AS)ın sahabesi olduklarını iddia etmişlerdir. Ve ne gariptir ki, bu

    kimseler asırlar boyunca, peşlerinden sürükleyecekleri kitleler

    bulma şansına sahip olmuşlardır.70

    Pdf. den alıntı olduğundan böyle oldu.

    İlgilenenler detaylı bir inceleme için:

    http://dl.dropbox.com/u/3737755/Ay%20Yar%C4%B1lmas%C4%B1%20Olay%C4%B1.pdf

    adresine bakabilirler.

  15. Bebeklerin süt emerken annelerin gerdanına tutunduklarını, en azından çocuk sahibi olan herkesin bildiğini sanıyorum.

    Bu durumu merak ettim ve şöyle bir evrimsel açıklama veya görüş ile karşılaştım:

    Bu bize ağaçlarda yaşayan primat atalarımızdan miras kalan bir davranış.

    Ağaçlarda süt emen primat yavrular, düşmemek için annelerinin gerdanına tutunuyorlardı.

    Konuyla genel bir ilgi kurmaya gelince, sosyalleşmeye başlayan ilk insanımsıların yaşadıkları ortamlar, birlikte yaşamanın getirisi ile diğer türlerden ve çevresel faktörlerden yaşam için olumsuz koşullar azalmaya başladı.

    Fakat diğer türlere karşı sağlanan bu avantajın bir götürüsü de vardı; aynı tür arasında rekabet.

    Sanıyorum bugün insan yavrusunun doğadaki diğer canlılara göre çok daha uzun süreli ebeveyn bağımlısı olmasının nedeni budur.

    Yakın geçmişimize dahi bakarsak, dün lise mezunu sosyal hayatta tahsilli adlediliyor ve kolayca istihdam edilebiliyorken, bugün bir üniversite mezunu olması bile yetmiyor.

    Bu da çocukların daha uzun süre ailelerine bağımlı kalmalarına neden oluyor.

    Sonuç itibarı ile bütün bu söylediklerim gözlemlediklerimden çıkardığım bir kurgudur.

  16. Werder, konunun ilk mesajını tekrar okursan anlayacaksınki, burada işaret edilen nokta, bir müslümanın uydurduğu bir yalan değil,

    Yalanın teşhir edilmesine rağmen hala o insanların o yalana inanmaya devam etmeleri. Ve üstelik o kişinin firavun olmadığını anlatan yazıyı çevirip tekrardan o firavunmuş gibi algılamaları ve paylaşmaları. Bu normal birşey değil.

    Bir fotoğraf üzerinde oynayarak yalan söylemek sahtekarlıktır, ama bunun yalan olduğunu anlatmana rağmen hala inatla doğru olduğunu iddia edip inanmaları aptallıktır. Burada bahsi geçende bu.

    İnsanlar inançlarından kolay kolay vazgeçemezler..

    Bunu eminim burada müslümanken ateist olmuş bir çok kişi doğrulayacaktır.

    Bu bir süreç işidir ama herkese genellenemez.

    Kimisi doğru düşünme metoduna dini literatüre göre hikmet, bilimsel jargona göre felsefe yapma vasfına sahiptir, kimisi değildir.

    Sonuç itibarı ile buradaki örnek bir internet efsanesi olmaktan öte bazı kitaplara dahi girmiş büyük bir yalandır.

    Akıllarını gavslara, kutbu-l azamlara kısacası başkalarına emanet eden inanırlarca bunların bir çırpıda kabullenilmesi kolay değildir.

    Dolayısı ile savunma, aslında kuru inat, gelecektir, normaldir..

  17. Genelde burada, söyleyene bakılıp söylenilenin yalan olduğu söylenir..

    Daha açık konuşayım; söyleyen ateistse her söylediğinin yanlış olduğunu söylemek asıl yanlıştır.

    Ama madem ki bu doğrultudan bakılıyor olaya aynı şeyi katmerlisinden müslüman bir gurubun yayın organından teyid edelim:

    http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/kasim/20/zaman.html

    Konunun geneline bakacak olursak da buradaki örnek gibi bir çok örnekler mevcuttur.

    Kurana hakaret eden kız, Allah diye kükreyen aslan, bebek,karga, orada burada yazan Allah yazıları gibi..

    Bence bu örnekleri iman arttırmak veya imana davet gibi konularda kullananların kendi inançlarını gözden geçirmeleri gerekir.

    Öte yandan buradaki gibi bir kaç olay ile, -sayısı çok önemli değil- tüm toplumu karalamaya çalışmak, olsa olsa şahsi popülarite yükseltme kaygısından başka bir şey değildir.

    Mesala aynı yaklaşımı bazı müslümanlar da gösterir; evrim konusunda bilmem ne adamı üzerinde yapılan sahtekarlıktan tüm bilim adamları ve bilimi sahtekarlıkla suçlamaya kalkarlar, yanlıştır.

    Daha lokale inersek, babasıyla gösteri yapan çocuğu şeriat suçlusuymuş gibi göstermek de yanlıştır..

    Bunların çift taraflı örnekleri yani fake örnekler mevcut, yanlıştır ama olabilir, olmuştur.

    Fakat asıl yanlış bunu yapanları değil, yapanların içinde bulunduğu camiayı toptan suçlamaktır..

  18. beni ve inancımı inkar eden bilimi ben de inkar ederim.en saygını olsa ne yazar.

    Bilimin seni ve inancını red ettiğini nereden çıkartıyorsun ki?

    Sana inkarmış gibi görünen, olgulara bakılıp çıkartılmış, öznel ama evrensellik maskesi takılan yorumlar olmasın sakın?

    Mesala;

    Yaşam için ihtiyaç duyulan çekirdek miktarının sentezlenmesinde yer alan reaksiyonların sırası son derece karmaşıktır, çok hassas bir şekilde dengelenmiş olan bu hassas denge ile karmaşık sıranın açıklanması yirminci yüzyıl fiziğinin en büyük başarılarından biri olmuştur.

    Bunun keşfinde başlıca rolü oynayanlardan biri olan Fred Hoyle, bu konu, sadece işlemi geçerli kılmak için yapılan deneyler vasıtasıyla bilinmeden önce, zincirdeki bu bağlantıyı mümkün kılan karbon rezonansının varlığını keşfeden astronomdur.

    Elementlerin inşa edilmesiyle ilgili sıranın tamamlanabilmesine imkan verecek şekilde ve çok doğru yerlerde oluşan bir takım olağan üstü 'acayiplikler' Hoyle'un çok dikkatini çekmiştir.

    Bunun üzerine Hoyle, karbon ve oksijenin nükleer rezonans düzeylerinin yerleşimlerine bakmak suretiyle teolojist çıkarımlar yapmanın ne kadar kolay olduğunu şu sözlerle açıklamıştır:

    "Bu delilleri incelemiş olan hiçbir bilim adamının, nükleer fizik kanunlarının yıldızların içinde ürettikleri sonuçlar bakımından, onların bir gayeye yönelik olarak tasarlandıkları neticesine varmakta güçlük çekebileceklerine inanmıyorum.

    Eğer öyle ise, o zaman benim görünürde rastgele olan acayipliklerim çok içerikli bir planın bir parçası haline geldiler.

    John Polkinghorne, Bilimin Ötesi çev. Esra Devrim), s. 114.

    Buradakiler de yukarıdaki alıntıda kalınlaştırdığım "inanmıyorum" kısmına sadece "inanıyorum" diyenlerle aynı zihniyeti taşıyor..

    Bütün mesele bu..

  19. Mülk demişken:

    Kızılderili reisi Seattle'ın 1854 yılında kendisinden toprak satın almak isteyen ABD Cumhurbaşkanına yazdığı mektuptan;

    Beyaz saraydaki Büyük Beyaz Reis !

    Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satabilirsiniz?

    Bunu anlamak, bizler için çok güç..

    ........

    Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir.

    Ve bu dünyadaki her şey ; bir ailenin bireylerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır.

    Bu nedenle de ; dünyanın başına gelen her felaket, insanoğlunun da başına gelmiş demektir.

    Bildiğimiz bir gerçek daha var : Sizin Tanrınız, bizimkinden başka bir Tanrı değil.

    Aynı Tanrı'nın yaratıklarıyız.

    Beyaz adam, bir gün belki bu gerçeği anlayacak ve kardeş olduğumuzun ayrımına varacaktır.

    Siz, Tanrımızın başka olduğunu düşünmekte özgürsünüz.

    Ama Tanrı, hepimizi yaratan tanrı için, Kızılderili ile Beyazın arasında fark yoktur.

    Ve Kızılderililer gibi Tanrı da, toprağa değer verir.

    Toprağa saygısızlık, Tanrı'nın kendine saygısızlıktır.

    Beyaz adamı bu topraklara getiren ve ona, Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücü veren Tanrı'nın kaderini anlamıyorum.

    ......

  20. 14 kadini sartsiz nerede atiyorlar mis? Soyleyin bende gidip atayim.

    Kadini eve kapatip yataga hapsedip sonrada sorumlulugunu erkege verince adalet oluyor demek. Vay ben sizin adalet anlayisiniza...

    Eskiden kılıcın şimdi paranın hükmünün geçtiği her yerde sayı sınırı yok bildiğim kadarı ile.

    Bilhassa düzeyli evliliklerde değil düzeyli ilişkilerde..

    Ha tabi türban sorunu denilen yapay sorun, eve kapatılıp yatağa hapsedilen kadınlar tarafından çıkartılıyor..

    Kadinlariniza evlerinin kapisinda oturmamalari için yeni elbise yaptirmayin, çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine disari çikmak arzusu gelir. (Gazali, Kimyayi Saadet, s: 178)

    Bazen ateistlerle mi Gazali ekolünden müslümanlarla mı tartıştığımı karıştırıyorum.. :)

  21. ..

    Ya kardeşim bana karıştırıyor diyorsun da olayı çorba eden asıl sensin..

    Bir beyazın zenciyi, zenci olduğu için dövmesi ile bir kadının birine isteyerek 2. eş olması aynı şey midir?

    Ben zenci olduğu için isteyerek dayak yiyen birini görmedim..

    Olabilir de tabi, mazoşistlik onun da hakkıdır.

    Tıpkı bir kadının 2. 3. veya 4. eş olmak istemesi gibi..

    İstiyorsa ve kamuya zararı yoksa kime ne?

×
×
  • Yeni Oluştur...