Jump to content

Khan

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    574
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Khan kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    İnsan kendini nasıl tam olarak tanır? Nasıl olunca davranınca mutlu olur?

    İnsan kendini gözlemledikçe tanır. Ancak bir yerlere not almalısın. Aksi hâlde anlık bir gözlemin kendinde mutlak bulunuyormuş gibi yanılsamalar olabilir.

    Mutluluk için söyleyebileceğim, en son mutlu olduğunda yaşadıklarını düşünmen. Neler olduğunu yine bir yerlere not al derim.

     

    On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    Kendini tanınıyınca ona göre sınırlar koyarak acıyı önler

    Olabildiğince iradeli ve koyduğun kurallardan sapmaman gerekiyor. Prensipli ilerlemelisin ancak bir miktar esneklikle. Aksi takdirde katılığın getirdiği dezavantajlar başına dert olur.

     

    On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    Kendi mi tanısam bile bu yozlaşmış halim olmuş olmuyor mu?

    Bu bir kabul mu? Niye yozlaşmış, neye göre?

     

    On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    Yada sosyal ilişkilerinde vs. Nasıl bir kişilik ile iyi  hisseder ki bu belki öznel falan olabilir 

    İlişkilerde pasifize kalıp saygı mı görmüyorsun? Dediklerin önemsenmiyor mu?

     

    On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    Asıl soru insan kendini nasıl tanır?

    Nasıl kendisi olur?

    Kişiliğinin olgunlaşması ile birlikte bakış açın değişeceği için hep kendini tanıyamamışsın gibi hissedebilirsin.

    Ancak "Nasıl kendisi olur?" sorusu memnuniyetsizlik göstergesi.

    Canlanman gerekiyor, önüne bakmalısın. Bunun için yapacağın, eskiyi her yönüyle aramamak.

    En son olarak sakın olmadığın biri olmaya çalışma. O hayali kişinin temelsizliği içinde kendini kaybeder, ne o kişi, ne de kendin olabilirsin. Arafta kalırsın.

  2. Kapitalizm  üzerine olan bu bakış açısının mantıksal değil, tamamen duygusal olduğunu düşünüyorum. Nick - konu uyuşmazlığı.

     

    Kapitalizm, sermayenin bireylerde bulunmasıdır. Bireyler zenginlik elde ederek kendi ekonomik aktivitelerini uygular ve en önemlisi (amiyane tabirle) ceplerinde para olduğu için özgürlük sahibi olurlar. Özgürlükte en önce temel ihtiyaçlarda başkasına bağlı olmamak gelir. Erdoğan da söyler, "Para alan emir alır." diye ki yüzde yüz haklı.

     

    AKP iktidarında patlayan "nepotist kapitalizm" - "yağmalama kapitalizmi" -ne dersen- devlet gözetiminde sadece kamu mallarını değil, özel sektördeki rakipleri destekleyenleri de yok edip ele geçiren hastalıklı, yıkıcı bir sistemdir. Bu sistem kapitalizmden ziyade, bürokrasi ve feodalizmin iç içe geçtiği ortaçağ sistemidir.

     

    Kapitalizm ile birlikte diğer sistemler de eklenip objektife yakın bir konu ortaya açılmalı ki, hiçbiri mükemmel olmamasına rağmen en makul olanın hangisi olduğu göz önüne gelir.

     

  3. 10 hours ago, teogoni said:

    Kim ben mi? Merak ettigim icin soruyorum.

    Kimden alıntı yapmışım?

    Akışı takip etmiyor musun?

     

    10 hours ago, teogoni said:

    Acaba evrimsel rekabet kodlarim asiri mi rekabetci. Bunlarin hepsi evrimsel bir davranis kalibi degil mi? 

    Ne evrimseli? İyice uçtun.

    Bu yazdıklarından evrim konusundan o kadar uzak olduğun belli ki...
    Kurduğun cümle saçmalık.

     

  4. 21 hours ago, Zihinsel Orgazm said:

    sana basit görünebilir ama,başlık sahibi öyle düşünmüyor,onun için bu okadar basit birşey değil,kendini ezik,başkalarıyla kıyaslayan ve kendini bundan alıkoyamayan biri,bunun anne babayla çevreyle yetiştirilme tarzıyla hiçbir alakası yok. genetik olarak yatkınlık olabilir,ama bu hiçbirşeyi değiştirmez, bunu ona çevre yapmamış o doğuştan böyle olmaya müsait  senin anlamakta zorlandığın asıl şey bu benim imlam değil..

    Birincisi, sen bu arkadaşın avukatı mısın?

     

    İkincisi, iki paragraf psikoloji makalesi okumayıp burada bir taraflarından en basit insanların söylediği "genlerimde sorun var", "kanımda bu var" ya da daha geniş tabiriyle "kaderim bu" saçmalıklarını dillendirme. Bir de "doğuştan böyle olmaya müsait" yazmışsın. Kontrollü deney yaptın, kesin yani doğuştan böyle.

     

    Yetiştirilme ile bir insanın psikolojisi nasıl bozulur örneklerinden biri (yukarıdaki arkadaş için geçerli mi bilemem):

    https://www.youtube.com/watch?v=DYY1E6bJmBE

     

  5. 7 hours ago, Yeni Üye said:

    Otuzüç yaşındasınız. Tabii ki kendinize ne olduğunu en iyi siz biliyorsunuz. Ne yapmanız gerektiğini de... Yalnız bu bilginin aslında sizde olduğunu fark etmeniz için burada yazmanız ya da birileriyle konuşup içinizi dökmeniz gerekiyor.

     

    Ben, sadece bir kaç konuda görüşümü belirtmek ve daha çok yanlış teşhislere ve inançlara değinmek istiyorum. Çünkü elbette hissettiğiniz kötü duyguların sebebi çekingen, öz güvensiz, asosyal vb. olmanız değil. Asıl sebep bunları problem olarak görmeniz, bunlarla var olmayı içselleştirememiş olmanız, bunların kendinizi değersiz hissetmenize yol açmasını önleyememeniz. 

     

    Çekingenlik bir hastalık değildir. Bilakis dinler açısından fazilettir. Haya(utanma) imandandır demişler. Annenizin karekteri ve tavırları da normal. Ben de küçükken annemin gözü önünde bir tokat yemiştim, tokat atana ses çıkaramadığı için o da kendi başına kaldığında ağlamıştı ve beddua etmişti. Bir çok kadın alışverişte kolay karar veremez, karar verirken yanlarında birinden teyit ve destek isterler vs. Hatta erkekler de. Ben bir araba alacağım zaman aylarca araştırıyorum, kayın biraderim araba alma ya da satma kararını bir kaç saat ya da günde veriyor. Bunlar çok normal, olağan şeyler.

     

    Herkesin huyu, karakteri, güçlü, zayıf yönleri vardır. Zayıf yönlerin olması problem edilecek bir şey değildir. Sana ya da çevrene gerçekten zara veriyorsa da iyileştirilebilir ya da geliştirilebilir. Mesela benim gözümde kendine eleştirel yaklaşma ve kendine karşı acımasız olma, kendini beğenmekten, hatalarını görmemekten, mükemmel olduğunu düşünmekten çok daha üstün bir şeydir.

     

    Rekabet, üstün gelme, etkilenmeme, taklit etmeme, taklit edilme vb. duyguları çok balon, çok boş putlardır. Geçen okudum Darwin bile kaynak kıtlığı, acımasız rekabet falan demiş ama hayatını babasının tefecilikten kazandığı paralarla yaşamış. O öyle dedi diye hepimizin öyle olması gerekmiyor. Neysen O'sun. Lidersen önderlik edersin, tabi olan ise tabi olacak doğru örneği ve lideri seçersin.

      

    Hazlar, aktiviteler, meşgaleler, başarılar, alkol, kızlar, sorumluluk, dış etkenler vb. sizi bir süre mutlu ya da meşgul eder ama bence burada daha temel bir sorun var. Sizin siz olmakla, kendiniz olmakla probleminiz var. Kendinizle aranıza duvarlar örmüşsünüz. Kendinize aşina ya da tanıdık değil yabancısınız. Kendinizi size sevdirecek tek tarafınızı inkar etmişsiniz. Manevi varlığınızı ve ruhunuzu. Halbuki bu yönünü inkar etmeyen ve geliştiren bir insan günlerce, aylarca ya da yıllarca bir mağarada, toplumdan, teknolojiden uzak bir şekilde çok basit yiyecekler ve içeceklerle beslenerek kendi başına kalsa, meditasyon yapsa bile sıkılmaz, bunalmaz, kötü düşünlerin etkisine girmez.

     

    O yüzden size tek tavsiyem içinizdeki sonsuz güzelliklere açılan kapının kilidini açmanız olacak. 

     

    Bu arkadaş da güzelce ehlileştirilmiş. Kullanışlı olmuş. Birey değil, kollektif kültürel yapının bir numaralı adamı. 

    Beyni iyi yıkandığı için çelişki yaşamıyor. Ruhsal sağlığı yerinde.  Fakat bir birey, arkadaşa dışarıdan gözlemci olarak baktığında kaçık sanar.

  6. Benzer konuları açıp duruyorsun. Düzgün bir psikologa git. Çareyi burada bulamazsın.

     

    Yok beynin nöral anotomisindeki zayıflık, yok nörotransmitter eksikliği bilmem neyi gibi, sonuç vermeyecek şeyleri suçluyorsun.

    Psikolojiyi tamamen atlayıp beyindeki kimyasal olaylara yoğunlaşıyorsun ve bu yaptığında bile suçlu bulup kendini rahatlatma çabasındasın.

    Eğer durumun gerçekten beyin kimyasının bozukluğundan kaynaklanıyorsa, zaten antidepresan aldığında bir süre sonra düzelir.

    Yok, kişiliğinde sorun varsa; o zaman?

     

  7. On 22.08.2019 at 22:49, Zihinsel Orgazm said:

     

    özgüvensizlik olarak ortaya çıkmış kavram kişinin yorumlama sorgulama konusundaki yetisiszliğinden kaynaklanmaktadır.kişi içinde bulunduğu ve ilişkide bulunduğu insanların, doğru ortam doğru kişi hakkında  kendi doğuştan yapısı hakkında uygunluğuna dair doğru veya yanlış olduğuna dair bir yorum getirebilse yada sorgulayabilse bu sözde özgüvensiz kavramını benimsemez onu sorgulamış olur ve bir karara varır, yani işin derinine inmiş olur bunu yapamadığı için sözde özgüvensizlik kavramına takılmış bir şekilde olumsuz düşünce ve duygulara kapılmaktan kendini alıkoyamaz.

    İmlân çok kötü. Baştan bunu belirteyim. Ne anlatmak istediğini zor anladım.

     

    Özgüvensizlik için ayrıntılı yorumları geç, çok basittir.

    Özgüvensiz kişi yapacağı bir eylemin kendi açısından negatif sonuçlanacağını düşünüp, işe girişmez. (Kaygı)

     

    Aslında korunma ihtiyacının bir uzantısıdır ancak kendini koruma aşırı hale geldiğinde artık bir çok eylemi gerçekleştiremez.

    Pişmanlık yaşamaya başlar.

    Özgüvensiz olduğunu anladığı nokta da burası olur.

     

     

     

  8. On 20.08.2019 at 18:20, ateistik said:

    kızlar ayrıldığı zaman üzülmüyormuş pişman olmuyormuş biz neden pişman olalım dimi?

     

    5 hours ago, ateistik said:

    Evet kendini erkeklerin yeganesi olarak görmenden, konuşurken onlara baskın taraf olmandan hoşlanıyor kızlar ne yapayım yani benim mi suçum 

    Yaşın küçük belli ki. Söylentilerle hareket ediyorsun.

    Baştan farketmedim.

  9. 2 hours ago, ateistik said:

     

    Sen okuduğunu anlamamışsın kızları yolunacak ihtiyaç giderilecek birşey olarak gördüğümü ki söyledi?

     

    İhtiyaç falan derdimi kalmış 21. yy'da zaten neyse

     

    birini sevdiğin zaman her şeyinden hoşlanırsın tat alırsın,bende bunu kullanabildiğin kadar kullanmaktan bahsettim

     

    sen ise fesat aklınla bunu seks ihtiyacını gidermek den ibaret zannediyorsun

     

    kızlar ayrıldığı zaman üzülmüyormuş pişman olmuyormuş biz neden pişman olalım dimi?

     

    takmaya değmez mecnun olmanın manası ne ki ?

     

    Ha böyle yapınca da narşist-psikopat falan olunmuyor ama sen lafı götünden anladığın için göt kafalı oluyorsun

     

    Sıçt.ktan sonra sıvamaya çalışmak... "Narsist" kelimesinin yazımını bile bilmediğine göre ne olduğundan haberin yok. (Teşhis koymuyorum)

     

    On 06.08.2019 at 22:03, ateistik said:

    Kızlarla arkadaş olamadığım falan yok dolu var onlardan, mesele o değil

     

    Özgüvende yüksek utangaçlık falan yok pek

     

    Baskın, dominant da bi kişiliğim spor, kitap, enstrüman falanda var hepsi 

     

    Kızlara bakan abaza biri falan hiç değilim aksine zor beğenirim

     

    Kızlarla yatmayı falanda kendi lütufum gibi bile görürüm. 

     

    Ee o zaman sorun ne diyeceksin

     

    Sorun ayda yılda bir içgüdüsel olarak çarpıldığım (arzuladığım) kızın etinden sütünden mümkün olduğunca yararlanabilmek 

     

    Özgüven üst seviye diye iddia ediliyor. Dominant bir kişilikten bahsediliyor. Spor, kitap, enstrüman şov öğeleri öne koyuluyor.

    Zor beğenme var ve kızların bu şahısla yatması büyük lütuf. Yani seninle, erkeklerin yegânesi. Grandiyöze bak! İn de aşağıda konuşalım.

     

    Toplumdan kopuk mu yaşıyorsun, anlayamadım. "Etinden sütünden yararlanmak" hiçbir anlamda olumlu bir deyim değildir. Tamamen "sömürmek" anlamına gelir.

     

     

     

  10. Özgüvensizlik özel bir konu ile ilgili ise, konu ile ilgili tecrübesizken edinilmiş kayıpların sonucunda yeni girişilecek, yeni yapılacak bir girişimle ilgili öngörü yaparken sonucun olumsuz olacağına dair yargıya varma ile hissedilendir.

    Total özgüven, herhangi bir şey yapmaya korkan kişinin, yani ödleğin sahip olamadığı ise çok derinlerden, hayata hazırlanamamış bir çocuk olmaktan geçiyordur muhtemelen.

  11. Türk tipi başlamayın.

    Malum sitelerde Cambridge'nin A1 seviyesinden başlayan kitapları var. İsteyene özelden link veririm. Özellikle Reading, Listening, Writing ve mümkünse Speaking ile başlamak, dili anadil konuşmacılarından dinlenmek temeldir. Başınıza "Vatisyorneym" felaketi gelmesin.

    B1 seviyesinden sonra heryerde indirim veren malum program ile devam edilebilir.

  12. 20 hours ago, SatanistDeğilim. said:

    Sosyal çevremi değiştireceğim bir an önce planlarım arasında var.  Çevrem değiştiğinde geçmişin izleri silinir mi dersin? 

    Geçmişin izlerinin silinmesi diye bir şey yok. Geçmişten iyi veya kötü tecrübe ettiklerinle bu noktaya geldin. Başına seni memnun etmeyen çok fazla olay gelmiş olabilir.

     

    Aklıma gelmişken; zihniyet, yani hayata bakış açını/hayatı anlayış biçimini değiştirmek mümkün ancak çok yavaş ilerleyen bir süreç. Kesinlikle durumunla ilgili kitaplar okumalısın. Hayatını zindan eden ana etmenler üzerine yoğunlaşman faydalı olur.

    Diğer başlıktan hatırladığım, ailevi problemler. Özellikle ailen tarafından suistimal edilmiş olman. Buradan başlayabilirsin.

    Başladıktan sonra kendini kandırmamak için inkar mekanizmalarını devre dışı bırakmanı öneririm.

     

    21 hours ago, Khan said:

    terapi, daha sonrasında

    Genel anlamda yazdığım için şu bölüm askıda kaldı. Şayet durumun ciddi ise terapistler bakış açını değiştirmene yardımcı olabilirler.

     

    Akıl ile ilgili yazmayı unuttuğum bir şey var. Akıl kelimesinin asıl anlamını ve bir kişinin sahip olup olmadığını, akıl hastası diye adlandırdığımız kişilere bakıldığında rahatça farkedilir. Doğru ile yanlışı, kişinin kendi iç dünyası ile dış dünyayı ayırt edebilme kabiliyetidir. Şizofrenlere bakıp, aklın geliştirilebilir mi, olgunlaştırılır mı yoksa sahip olunur bir şey mi olduğuna karar verebilirsin.

  13. 3 minutes ago, anibal said:

    Sana cevabı verdik zaten, git biraz antropolji oku dedik, daha ne istiyorsun, dallama?

     

    Birde işim gücüm yok, sana asosyalliği yazacakmışım...

    TDK'dan alıntı:

    şarlatan
    Fransızca charlatan

    1. isim Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse:
          "Kim namuslu, kim dalavereci, kim şarlatan, laf ebesi ve dalkavuk, biliyordu." - Tarık Buğra

    2. isim Bilir geçinen kimse:
          "Ben şarlatan değilim, oğlum. Bu illetin devası bendedir." - Peyami Safa

  14. Akıl, kültür ve yetişme tarzınla ilgili. Gelişen değil, olgunlaşan bir şey. Ahlâki kavramlarla alâkalı olduğu için öncelikle terapi, daha sonrasında sosyal çevre içerisine girmek yararlı olur diye düşünüyorum.

    Zihin derken, zihniyetten bahsettiğini düşünüyorum. Bana sorarsan aklın üzerine inşa edilir.

     

     

  15. 20 hours ago, anibal said:

    Laf söyleyen bir göt lalesi işte...  "Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?" Sen insan sürü davranışları hakkında bir halt bilir misin? Kaç saat antropoloji dersi aldın ki, bunu anlayacak aklın, bilgin olsun, dangalak? 

     

    Götün var ve osuruyor, ama bilgi, fikri ürettim sanıyorsun, hepsi bu.

    Yine cevap hariç her şey var. Bırak şimdi yok bu kadar ders aldım, yok şunu yaptım vs. kendini övmeyi.

     

    Laf dalaşını da geç. Asosyalliği hâlâ yazacaksın. Üşengeçliğin geçmedi mi?

  16. 11 hours ago, anibal said:

    Bak geri zekalı, iktisadı da biyoloji-evrimle incelemediğin için, sen veya her kimse, o komünizm, sosyalizm hayalleri, ardında tonla açlık, sefalet, kan ve gözyaşı bırakıp yok olup gitti. Eğer, azıcık insanın evrimini biliyor, anlıyor olaydılar, belki daha iyi bir ekonomimiz olmazdı, ama o acılar, sefalet falan olmazdı.

    Bir s.kt.r git, sallamak parayla değil. Neyi neyle bağlayıp bu sonuca ulaştın hiç bir açıklama yapmadan? Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?

     

     

    12 hours ago, anibal said:

    İç dünya, bilinç, zart zurt dediğin şeyler, işte evrimin varettiği biyolojinin ta kendisidir. O ufak aklının almadığı şey bu. 

    Yazdığımın aynısını tekrar tekrar yapıyorsun. Evrimsel süreçlerle bunlara sahip olmuş olabiliriz. Ancak evrim zaten bireyleri incelemez.

    Kişi dış dünyadan tecrübe ettiklerini kendi dünyasına alır, kendine göre bir mantık silsilesi yaratır ve buna göre kişiliği oluşur, gelişir.

    Biyoloji bireylerin yaptıkları çıkarımlar, akıl yürütmeleri ile ilgileniyor mu? Ya da bunların ruhsal hastalıklarda nasıl rol oynadığıyla?

    Hissettiklerini ele almıyorum çünkü duyguların (korku, stres, mutluluk, coşku vs.) hormonal sonuçları var. İkisi el-ele yürüyor.

     

    12 hours ago, anibal said:

    Evet, edebiyatı da biyoloji-evrimle incele. Bak ne çok şey bulacaksın, bir gör. Sen gibi bir bok bildiğini sanan salaklar yok iyi ki dünyada, birileri oturup bunları araştırıyor işte güzel güzel. 

    Ver kitap linkini olsun bu iş. Okumam lazım. Ondan sonra tartışırız.

     

    Hâlâ asosyallik ile ilgili bir şey yazmadın. Konu laf dalaşına girdi.

     

     

     

    47 minutes ago, teogoni said:

    Çoğu şey ileride evrime indirgenecek. Doğayı açıklamada Evrimin de temelinde Entropi diye birşey var. Gerisi çöp. İnsan aklının ürettiği geçici kuruntular.

    Bu nereden çıktı? Evrimin tanımı belli. Evrimi inanca mı çevirdin?

    Basit olduğu için "evrim"in ne olduğu hakkında şu linki vereyim (kavramlar iç içe girdi):

    https://evrimagaci.org/evrim-nedir-5509

     

    Kuruntu kavramına iyice eğil ama. Kaygılarının temeli.

     

     

  17. On 14.08.2019 at 17:04, Türk Ateist said:

    Anibal bir biyolog ve biyologların insanı sadece biyolojiye indirgemek gibi bir yaklaşımları da olduğu doğru.

    İllaki yorum yazacak diye saçmalıyor. Dolaylı, direkt konuyla ilgili olmasa bile uzaktan, oradan buradan bir şeyler buluyor, getiriyor evrime bağlıyor. Uçakla uçabilmemizi bile evrime bağladı, konuyla ne alakası varsa.

    İktisadı da biyoloji-evrim ile incelesin, edebiyatı da biyoloji-evrim ile incelesin. Sonuçta evrimimiz sonucu bunlara sahip olduk değil mi?

     

    On 14.08.2019 at 17:04, Türk Ateist said:

    Ama adam burada tastamam doğru bir şey söylemiş. İnsan biyoloji, genetik ve geçirdiği evrimden ibaret...İyi ve kötü bütün özelliklerimiz, alt yapımız, eğilimlerimiz vb her şey birbiriyle direkt ilintili. İnsanın formülü belli: Fenotip=Genotip+çevre. Evrimse bunların hepsini direkt içerir. Yani ruhsal hastalıkları genetik veya biyolojiden koparsak da çevreye (aile, yakın-uzak çevre, mahalle, okul, sosyal alanlarımız, iş alanımız, toplumumuz vs) geldiğimizde yine onlara ve elbette evrime yakalanırız. 

    Kişinin yarattığı iç dünyayı nasıl ele alacaksın? Mesela iç objeleri (internal objects). Bilinci nasıl ele alacaksın?

     

    On 13.08.2019 at 20:55, Khan said:

    Kendilerini saklama ihtiyacında olan asosyaller

    On 14.08.2019 at 20:34, teogoni said:

    Ben meselsa saklanma eğilmindeyim.

    Bunu tam olarak toplumdan kaçmak değil; gizli-gizemli olmaya çalışmak veya sahte kişilik (false-self) yaratıp olmadığı biri gibi davranmak anlamında yazmak istemiştim.

  18. 52 minutes ago, teogoni said:

    Benim ilgilendiğim kısım asosyalliğin dinamikleri. Son paragraflar ilgimi çekti o yüzden. Asosyalken sanki hayata canlı baglanamiyorsun. Pilin voltajı düşüyor. Acı cekiyorsun. Sosyalken sanki kendi kendine enerji üretmeye başlıyorsun. Şuan mesela yaptığım şey. Konuşmaya ulaşmak. Forum aracılığı ile. 

    Paragrafın ilk ve orta kısmı zorla uydurma. Nasıl bağlasam diye kırk takla attım.

    Tek başına iken motivasyonsuz hissetmen, lakin insanlarla birlikte iken enerjik ve üretken olman benim durumuma benzerlik gösteriyor.

    Sadece insanlardan onay ve takdir alarak motive oluyorsan durum bir miktar kötü.

     

    58 minutes ago, teogoni said:

    Normalde herkesle sosyal olamıyorum. Normal çalışan beynim zayıf.

    Kendine bariyerler koymuşsundur. Çekingenlik kendini bir koruma mekanizması.

    "beynim zayıf" diye bir tabir duymadım. Anlamsız kavramlar icat etmemeni tavsiye ediyorum. "Güçlü beyin" ne, "Zayıf beyin" ne?

     

    1 hour ago, teogoni said:

    Dışardan gelen başka çocuklar benden üstün olurdu hep gözümde. Aynı zamanda korkaklık vardi. Başka çocuklar beni dovebilir diye korkardim. Şimdi düşünüyorum acaba küçükken çocuklardan yediğim dayaklar mi bendeki özgüven duygusunu zedelemis. Annem derdi mahalledeki çocuklarla kavga çıkınca dayak yerdin. O da beni koruyamazmis. O da ozguvensiz. Çocuğu için komşuya laf edemeyen bir tip. Evde ağlarmış. 

     

    Bunu uzun uzun yazssam yorumlar yapsa burdaki arkadaslar çok istiyorum.

     

    Yani merak ettiğim. Aslında sosyallik her türlü alandaki özgüven medeni cesaret gibi şeylerin temelinde en ilkel düzeyde organizma hayata geldiğinde akranlarıyla ilk karşılaştığında giriştiği güç mücadelesi mi var? 

     

    Mesela dayak yediği zaman. Eziliyor. Ve artık orada korkaklık başlıyor. Ve bu korkaklık. Kendini her alanda akranlarindan asagida konumlandırma Sina mi neden oluyor?

    Geçmişte yaşadığın bu olayları ben aklına getirdim diye düşünüyorum.

    Eğer ben aklına getirmedim, sen iç dünyanda bunlara takılı kaldıysan sorunlar var.

    Öğrenilmiş çaresizlik yaşamadığını umuyorum.

     

  19. 7 minutes ago, anibal said:

     

    İşte bir şeyi anlamıyorsun. Tüm canlıların, tüm özellikleri, evrimle ortaya çıkar. Yeterince açık mı? Tekrar yazayım mı, yazmıyim, sen en başa dön, tekrar oku, anlayana kadar.

     

    Siz, canlıları genetik falan filan diye bir kaç şeye bölmeye çalışan bir takım aklıevvellerden ibaretsiniz. Evet, insanların her şeyi, o genetikten ibaret. Uçağa binip uçup gidiyor olabilmenin bile sebebi işte o genetik. Ve dedim ya, bu işler sandığın kadar, sandığın gibi basit mevzular değil ve şu an oturup yazamayacak kadar üşengecim.

     

    Topluluğa bağlı hissetmesi de, topluluğu bombalayıp yok etmek istemesi de, hepsi de aynı şeyden kaynaklanıyor. Biyoloj, canlılık sizin sandığıız gibi, iyi ruh, kötü ruh, sosyal ruh, asosyal ruh falan olarak ayrılabilir bir şey değil. Çokkkk acayip bir indirgemeci, her şeyi siyah beyaz  görmeye çalışan, at gözlüklü, daracık kalıplara sıkışmış bir mantığınız var. İşin kötüsü, bunu da sanki amanda her şeyi bilen mantık gibi sayıklıyorsunuz, hepsi bu.

     

    Bir bak bakalım, sarı kafalı insan var mı, kızıl kafalı insan var mı, mavi gözlü insan var mı, yeşil gözlü insan var mı? Her şeyi çeşit çeşit olan insan nesli bireylerinin, ki teknik olarak hepsi aynı genetik, gidip bu özelliklerinin de tıpkı ve aynı olacağını sanmak, nasıl bir akıl tutulmasıdır?

     

     

     

    Psikolojiyi saf biyolojiye-evrime-genetiğe indirgemek kara cehâlettir.

    Bir noktada algılamamız farkı diye düşünüyorum. "Tüm canlıların, tüm özellikleri, evrimle ortaya çıkar." demekle, evrimi etkilemeyecek, yani genlere işlemeyecek bazı şeyleri dahi evrime mal ediyorsun. Evrimi aşırı kapsamcı, her şeyi etkileyen bir kavram gibi ele alıyorsun. Bu bakış aşırı deterministik gibi geldi gözüme. Genetik her şeyi önceden belirlemiş gibi.

    Dünyaya çarpan bir göktaşının çevresel felaket yaratarak dinozorları yok ettiği biliniyor.

    Sence bu olay dinozorlar için evrimsel bir seçilim miydi, yoksa evrimle alakası olmayan ani bir felaketin onları yok etmesi mi ve yahut felaketi evrimin içinde mi değerlendiriyorsun?

     

    46 minutes ago, anibal said:

    Ve dedim ya, bu işler sandığın kadar, sandığın gibi basit mevzular değil ve şu an oturup yazamayacak kadar üşengecim.

    Yazsan da bir aydınlanma yaşasak diyorum. Şayet üşengeç isen, bu girdileri neden yapıyorsun?

    Mesaj kasmak mı, yoksa biliyormuş gibi yapmak mı?

     

    Özellikle asosyalliği nereye bağlayacağını merak ediyorum.

     

     

×
×
  • Yeni Oluştur...